confessions

Valar dohaeris

Rakı  · 5 Eylül 2016 Pazartesi

  1. toplam giri 1048
  2. takipçi 102
  3. puan 17094

bedelli askerlik

zeybek
hükumet tarafından belirlenen ücret karşılığında askerlik görevinden muaf edilme olayına denir. bizim gibi orta asya menşeili üst kimliği türk olan her devlette olmazsa olmaz en büyük özelliktir. kadın erkek fark etmez her türk asker doğar lafı ziyasdesiyle doğrudur. askerde tüm personel savaşmaz. sınıflara ayrılır, yüce kurtuluş savaşımızda da bilindiği üzere cefakar türk kadını cepheye mermi taşır, askere çorap örer vs. yani ikmal sınıfında yer alır. doğrudan savaşmaya gerek yoktur. eski kavimlerde de bacılar gibi bazı oluşumlar bulunur.

şimdi de askerlik görevi her ne kadar günümüzde önem arz etse de en büyük vatansever arkadaşlarımız askerden en çok kaçmaya çalışan insanlardır, en çok paylaşımda bulunan insanlardır da, istisnalar kaideyi bozmaz.

bedelli askerlik saçma sapan bir düşüncedir. askerlik gibi bir olayın bedeli olamaz. olursa da bu para olamaz, asla, filmlerden gaza gelip yazmıyorum bunları. yüce devlet her erkek vatandaşı 18 yaşında askeri yoklamaya çağırsın, isteyen 2 yıl sonra görevini yapsın istemeyen de gerekli prosedürleri yerine getirip askere gitmesin. yani bu iş öyle para karşılığı olamaz.

mermilerin yağdığı bombaların patladığı üç yıl evvel güneydoğuda muzaffer bir kumandan olarak askerlik görevini yapan ben, sahici bir savaş anında nelerin yaşanıp hissedilebileceğini bizzat gördüm.

askerimiz zor durumda. eğitim açısından gerek er pozisyonu gerekse rütbeli pozisyonunda olan personel eğitimsiz. berbat bir haldeler. büyük kaynak harcayan ordu, bunları göz önünde bulunmalı. bedelli askerlik devletin vatandaşına sunduğu bir kolaylık asla olmamıştır. sadece para gerektiği anda binlerce insandan milyonlarca para toplamaya yarar.

bedelli askerlik için para yatırıp muaf olduğunu sanan muhalif güruhsa yine zamlara tepki gösterir bu ülkede yaşanmaz deyip vergiyi toptan öderler. amına koduklarım.

tek başına mı kurtardı sanki

mtht
tek başına mı kurtardı sanki?
rakı içiyodu ayyaş
ateist
o mu kurtardı ülkeyi
???
senin kurtarmadığın kesin
ama sen sevme zaten yobazsın
bi b*k olmazsın
baban mıydı çanakkale'deki?
düşmanı denize dökerken orada mıydın?
türbanı yasaklamış
he yav he
siz ona saygıyla eğilin!!!!
kulaklarınızda çınlasın izmir marşı
inkilaplar, eğitim, alfabe, laiklik, eşitlik, cumhuriyet, saltanat
minnettarız sana ata'm
korkma!
11 savaş 24 madalya 13 kitap 1 ülke
milyonlarca özgür insan
bir liderden daha fazlası
teğben, yüzbaşı, kolağası, binbaşı, yarbay, albay, tümgeneral, gazi

(bkz:türk milleti çalışkandır türk milleti zekidir)
(bkz:ne mutlu türküm diyene)

2

1.50 boyunda olmak

hena
Tam tamına 1.50im. Dalga geçenler kendi gölcüklerinde boğulup bizi yalnız bıraksınlar aman size çok ihtiyacimiz var(!) açıkçası ben de istemedim boyum böyle olsun, size boynumu kiracak kadar kafami yukarida tutayim istemedim yani. Zevke gelerek istedim sanki sizin o sumuklu burun deliklerinizi asagidan görmeyi he! Ben de çok memnun degilim ama başa gelen çekilir denir ya durum tam da o. Ne beni ne de benim boyumdakilere bir şey demeyin çünkü gerçekten kompleks haline geliyor bir sure sonra ve degistirebilecegimiz bir sey de yok. Hormon tedavisi tüylendiriyor. Verilen iğneler kanser yapiyor. O yuzden kesin sesinizi ve daha duzgun basliklar acin.
4

aşka olan inancını kaybetmek

laik bir hanim
aşk dediğin tamamen üreme içgüdüsü oluşturacağın yeni nesil için en doğru örneği bulma isteğidir. evet kör kütük aşık olur acı da çekersin ama tamamen hormonaldir. aşka olan inanıcını kaybetmezsin aşkın saflığına olan inancını kaybedersin çünkü birde bakmışsın ki ergenliğin saflığı gittikten sonra aşk sadece çıkar ilişkisi olmuş. gerçi yetişkinlikte de düşersin aşkın oyunlarına (bkz:dış görünüş) (bkz:karakter) iyiyse en azından biri iyiyse aşık olursunuz ancak hormonların etkisi bitince aşk da biter bu yüzden insan hayran olacağı kişiyle birlikte olmalıdır aşk bittikten sonra bile onun yaında olmayı kabul edebilmek için.

dinler ideolojiler

azadi
-Kendisini yönlendirenin kim/ne olacağına karar verebilmek, yönlendirilmeden yaşayamayan insanların biricik tesellisidir.
-İnsanların büyük bir çoğunluğu sadece yönlendirilmek için vardır. Nefes aldıkları sürece hangi yöne gideceklerini gösterecek bir çobana ihtiyaç duyarlar. 'Çoban olmazsa düzen olmaz / Çoban olmazsa kurt çıkıverir bir yerden' gibi, tıpkı bir koyununkine benzer kaygılar taşır birçok insan. Siz 'koyun' deyince ak_parti'lileri kastediyorum diye düşünmüş olabilirsiniz. Lakin yaşarken ismi ne olursa olsun bir 'Din'e, bir ideoloji'ye ihtiyaç duyan herkes bu önermeme dahildir.
---İnsanlığın sürekli gelişimi, yaşamak için yönlendirilmeye ihtiyaç duyanların da bu gelişimden pay almasını sağladı. Bugün tam anlamıyla koyun sayılmayacakları ufak bir ayrıntıya sahipler. Kimisi buna inanç özgürlüğü diyor, kimisi ise demokrasi... kendilerini yönlendirecek kişi ya da ideolojileri seçebiliyor olmalarıyla (ki aslında bu kadarına bile sahip değiller) özgür hissetmeleri her ne kadar traji-komik olsa da, onları koyunlardan bir adım öne taşıyor.
-Öncelikle şunu anlamalı insan; Yaşam kutsal falan değildir ve hiçbiriniz sırf nefes alıyorsunuz diye herhangi bir ayrıcalığa ya da özelliğe sahip sayılamazsınız. Zira böylesi bir ayrıcalık sizi ancak henüz doğmamış olanlardan ayırabilir. Gerçi bir koyun bilinci bu kadarıyla bile %100 tatmin sağlayabilir. Artık devir, biraz kendinizle kalma, kendinizi tanıma devridir. Elinizi çabuk tutun

merdo

kargalı karga paşa
Çok sevdiğim ancak bir o kadar da dinleyemediğim bir Aşık Mahsuni Şerif türküsü. Neden dinleyemediğimi aşık mahsuni şerif başlığında anlatmış ve buradan bunu yapacağımı duyurmuştum.


Biz altı kişi kadar aynı sokakta doğmuş büyümüş insanlardık. Her birimiz farklıydık tabi. Ama hepimizden çok ayrı olan biri vardı o da Cenk.

Cenk 16'lı yaşlarına kadar ailesinin tuttuğu bir dükkanda yaşamak zorunda kalmıştı. Odası dükkan içerisinde karton koliler ile bölünmüş bir alandı. Sonra bizim sokağa taşındılar mutlu olduk.


Cenk inanılmaz zeki bir adamdı. Lise bitti. Bir çok üniversite kazandı ve hepsi de kıyak fiyakalı bölümlerdi. Ama Cenk okul bittiğinde çok paraya sahip olmak hemen iş bulmak istiyordu. Bu yüzden sürekli okul değiştirdi. Sürekli olarak bıraktı ve sınava girdi. En son izmir'de gemi kaptanlığı okuyordu.


İnanç konusunda kafası çok karışıktı. Alevi bir aileden geliyordu. Kendisi bir hristyan, bazen müslüman, çoğunlukla ateist, yoğunlukta deist olabiliyordu. Sorguluyordu elbet ancak cenk biraz becemiyordu bu işi sanki. En son görüştüğümüzde her zaman ki gibi çardakta oturuyorduk. Cenk için Eko (Ekrem) bana dedi ki "kanka biliyor musun Cenk budist olmuş?!" dedi. Ben de "Ya kardeşim ben saygılı insanım bu tür şeylere ama inek boynuzuna mı tapınıyosun len!" diyince cenk "ineğin boynuzu olmaz sanki ama..." dedi. Tabi ki olurdu ama o kadar gülmüştük ki cevap vermedim o an.


Cenk ruh gibiydi. Yolda yürürken birden aramızda bitiverirdi. Sessiz sakin konuşurdu. Birden konuştuğumuz konu hakkında konuya girince hepimiz bir irkilirdir. "Hay a**** k***** senin cenk! Ruh gibi nerden geliyorsun a***** k*****!" deyince "Olm selam verdik ya!" diye sakince çıkışırdı. Giderken de ruh gibi birden kaybolur. Yanımızdan gittiğini "olm cenk nerde lan? Yine nereye kayboldu bu deli?!" diye aramızda tartışarak fark ederdik.

Cenk'in lakabı firavun idi. Cenk firavunlara insad edilen tarzda uzun bir top sakal bırakırdı. Yakışıklı da çocuktu cenk.


Ayrıca ticarete kafası hiç basmazdı. Çok ticaret denemesinde bulundu. Tek tekeri kırık bir mısır arabası aldı. O arabayla bimden aldığı colayı vs. satmaya çalıştı falan ama olmadı.


Bu arada cenk doğuştan oyuncuydu. Türkiye'nin ilk internet dizisini çekerken kendisine bir çok rol vermiştik. Bunları beceremem dediyse de bizi şaşırtmıştı performansıyla. Orijinal bir ses tonuna sahipti cenk. Aynı zamanda bir çok bilgisayar oyununu legendary seviyesinde oynardı.

Buraya kadar sabırla okudu iseniz teşekkür ederim. Burdan sonrası içinde biraz çok az sabır rica edeceğim.

Hani o yukarda anlattığım inek boynuz muhabbeti vardı ya. Heh o gün cenk yanımıza da biraz zorla geldi aslında. Bize selan vermeden eve transit girmek istemişti. Apartman kapısında uğraşırken "ulen pezemenk selamsızdan mı geliyon?!" diye bağırınca "ooo beyler napıyonuz kankimler!" deyip hepimizle tokalaşıp yanımıza oturdu. Giderken de "kanka hep burda mı takılıyonuz artık?" diye sordu. Yarın için sözleştik. Kendisini özlediğimizi yarın da piiz yapacağımızı anlattık. Tamam dedi.

Biz orda oturduk ama Cenk gelmedi. Annesi nazlı teyzemiz sordu balkondan çıkıp bilmiyoruz dedik uğramamıştı yanımıza. Sabaha karşı telefonum acı acı çaldı. Arayan diğer bir arkadaşım uğurcan'dı. Cenk ile aynı binada oturuyordu. Daha doğrusu cenk uğur'un binasında oturuyordu onların kiracısıydı. Cenk, babasının apartman görevlisi olduğu binanın bodrum katında kendini asarak intihar etmişti.

Hani böyle şeyler hep haberlerde televizyonlarda olur ya, hiç başınıza gelmez sizin. Hani bir şekilde atlatılır hissi var ya. O hisle iki sokak falan aşağıda olan yere benim o zaman ki arabaya atlayıp son sürat gittim. Ölmemiştir çünkü ve yetişirsek hastaneye gideriz. Binanın önünde anne babası ağıt yakıyordu. Ne yapacağımızı bilemeden mahalle büyüklerimiz girmeyin deselerde biz dinlemeyip kardeşimle görmek istedik. İnanmazdım çünkü. Girdim. Cenk tek başına ifadesiz soğuk bakışlar biraz pişman ve endişeli bir suratla, yarım açık göz kapakları ve boynunda kendini astığı iple yerde cansız yatıyordu.

Bundan tam bir yıl önce , 21 temmuz'da kendine ardında bir mektup, neden yaptığına dair en ufak bir iz bırakmadan gitti cenk. Bizi de komplo teorileriyle bıraktı gitti.

Neden mi merdo? Bu cengo'nun en sevdiği ve bence cengo'nun yaşadıklarına en çok uyan türkü idi.

Buradan bu vesileyle sana bir mezar taşı da ben yontmuş olayım sevgili kardeşim. Annen ile konuşamıyoruz bizi her gördüğünde ağlamaya başlıyor hala. Sana en çok kızgın olduğumuz birinci konu ailen. İkinci konu ise bize her ne boktan derdin varsa anlatmadan kaçman. Ama yine de özledik ve çok seviyoruz kardeşim. Buraya senin için türküyü de neşrettim. Unutulmadın yani merak etme sakın.

"Sana bir gün olsun gülmedi hayat
Kaderi berbat merdo merdo
Burası gurbet burası gurbet

Gelme demedim mi merdo
Dönme demedim mi
Vururlar seni merdo merdo
Söylemedim mi? söylemedim mi?

Köprünün başında pusu kurarlar
Seni ararlar merdo merdo
İzin sorarlar seni kırarlar

Gelme demedim mi merdo
Dönme demedim mi
Vururlar seni merdo merdo
Söylemedim mi? söylemedim mi?

Mahsuni yanıyor derdo bitti baharı
Bahar ayları merdo merdo
Soldu dağları yeşil bağları

Gelme demedim mi merdo
Dönme demedim mi
Vururlar seni merdo merdo
Söylemedim mi? söylemedim mi?"







güzel olan her şey

eddylmao
Aslında çabuk biter. çikolata gibi düşünün baştan sona kadar haz alırsınız size yaşattığı o anki mutluluğu hiçbir şeye değişmezsiniz. mesela aşk gibi düşünün başta size güzel olan bütün duyguları yaşatır. huzurun aslında ne kadar güzel bir şey olduğunu kavrarsınız mutluluğun sırtınıza takılan kanatlarla sizi nasıl uçurduğunu, kelimelerin aslında ne kadar anlamlı olduğunu idrak edersiniz. gün gelip bittiğinde onca yaşanılan her şey bittiğinde geriye sadece 2 farklı isim 2 farklı gerçeğin hayatınızı kapladığını bir kez daha anlarsınız. anılar ve hüzün. yani dünyada güzel olan her şey bir gün bitmeye mahkum. yaşayanlar bilir tıpkı aşk gibi.

edit:imla
3

laik sözlük yönetim listesi

ekaya
Arkadaşlar merhaba. Bugün yaptığımız toplantı sonucunda yönetim grubunu kesinleştirmiş bulunmaktayız. Sözlükle ilgili herhangi bir probleminizde aşağıdaki listede isimleri yazan arkadaşlara ulaşabilirsiniz. İyi günler, iyi okumalar dilerim.

İron: Admin
Mahir The Çomar Avcısı: Admin
Ekaya: Admin
Çiçek: Admin
Kargalı Karga Paşa: Moderatör
Valongar: Moderatör
Spongezey: Baş Editör
Unknown Writer: Editör
İmmortallydia: Editör
Franz: Editör
Besiktas: Editör
Yoo: Editör
Chev: Gammaz
Eddylmao: Gammaz
Mortalresistance: Gammaz
Kelebebek: Gammaz
8

iş bankası'nın mustafa kemal atatürk reklamı

franz
Boğazda bir yumruk bırakan 2007 çıkış tarihli reklamdır.



-aaa!
-Noldu çocuk?
-senin eline diken batar mı?
-batmaz mı?
-senin elin kanar mı?
-Kanamaz mı?
-ama sen atatürk değil misin?
-Öyleyim çocuk.
-Ama?
-Sen şimdi bırak benim kim olduğumu. Bu gülü yetiştireceksen canın yanacak, elin kanayacak, güneş seni terletecek, bu bahçede gül bitmez diyenler olacak, Gül öyle yetiştirilmez, böyle yetiştirilir diyenler olacak. Sen kendine şunu soracaksın; "ben burayı gül bahçesi yapmak istiyor muyum? Ben burada dünyanın en güzel güllerini yetiştirmek istiyor muyum?" Eğer çok istiyorsan, ne eline batan diken, ne de söylenenler umurunda olmayacak. Kim olursan ol, tek isteğin; şu kokuyu duymak olacak. Anladın mı?
-anladım.
-Aferin sana, hadi bakalım, devam.

sevgiliyle uyumak

spongezey
uyku problemi yaşıyorum ancak uyku ilacıyla 5-6 saatin üstünde uyuyabiliyorum genelde 1 saat falan uyuyorum çoğu zaman ilaç etki etmiyor ilaç içtiğimi herkesten saklardım eskiden ya da sorulduğunda ağrı kesici derdim.sonra işte fark edilince gizlemedim ben de söyledim uyuyamıyorum diye meğer benim sıkıntım yanımda onun olmamasıymış. ne zaman onunla uyucak olsam pat dalıveriyorum uykuya. o yüzden ilaçsız ve rahat uyuyabildiğim tek yer sevgilimin yanı benim için anlamı büyük.

yalnız hissedilen anlar

spongezey
elinden geldiğinin fazlasıyla yanında olduğun kişinin onu sırt üstü bırakıp tekrar affettği kişiyle vakit geçirip seni istememesi.
aslında kendimi hep yalnız hissederim bu durumdan da şikayetçi değilim ama ne biliyim hakkımız yeniliyor gibi hissediyorum.

laik sözlük

doris eirene
Herr muller'in son girisini okuyunca duygulandım. Farkında olmadan ne güzel zamanlar geçirmişiz. Laik savarın seri eksilenme dönemini bile özledim şu an. Valar dohearis, herr muller, giyotin, eos, prometheus ne güzel yazarlardı direkt favlardım çoğu girilerini. İlk zamanlar cinsiyetçilikle çok uğraştım, su an kimse cinsiyetçi bir şey yazmıyor ama yine de eskiyi özlüyorum swh. İlk yazarları artık eskisi kadar görememek ya da hiç görememek üzücü. trainer red, pravda, luthien tinuviel, feminafortis..
10

binali yıldırım

valonqar
15 Haziran 2017 güven parkı yürüyüşü için "hızlı trenle gitsin kendine eziyet ediyor mübarek ramazan günü, hem hızlı trene binmiş olur" açıklaması yapan başbakan.

Ya var ya bugün hiç uykum gelmedi ben de oturdum bitiremediğim karaoğlan kitabını bitireyim dedim. Ecevit'in ulus gazetesi'nde ve Amerika'daki bir gazetede yazı yayımladığını öğrendim. Bazı bilgilerde hep yanına tarih verip o tarihte ecevit'in gazetede yazdığı yazıları kaynak göstermiş. Merak ettim bakayım belki ulaşırım dedim. Hepsini buldum da. Vay be diyorum bir zamanlar ülkenin başbakanına bak falan. Sonra bu açıklamayı görüyorum, üzülüyorum. Cidden üzülüyorum. Bu dönemde doğacak ne yaptım amk.

Kadınların erkeklerden üstün olduğu gerçeği

luthien tinuviel
Yahu arkadaşım ayarınız yok mu sizin ? Biri gelir cüküm var çok üstünüm, biri gelir kukum var çok üstünüm. Şu başlığın o kınadığımız cinsiyetçilikten ne farkı var. Kadın muazzam bi detaydır, hele ki türkiye şartlarında başarılı bir kadının üzerinde (toplumun kadın rolüne biçtiği görevler sebebi ile) fazlasıyla sorumluluk olabilir çevrenizdeki birçok kadın bunun üstünden şahane bir biçimde kalkabilir. Fakat bu sebeple bizim kukumuz var biz sizden üstünüz demek buram buram cinsiyetçilik kokuyor. Sadece cinsiyetinin başarılarına sarılmak onu yüceltmek yerine cinsiyetinizden sıyrılıp kendi bireysel başarılarınıza, bireysel üstünlüklerinize odaklanin.

laik sözlükte format dışı yazarlar atılsın

valonqar
Arkadaşlar bunun için sosyalist forum gibi yerler var oralara göz atsanız çok iyi olur. swh. Zira burada hepimizin tek ortak paydası seküler olmak ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere diğer kurucu şahıslara sonsuz saygı, sevgi ve minnet beslemek.

İstersen müslümanlar da atılsın? Ne dersin? Bence kulağa hoş geliyor. Unutmayalım ki faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir. Buradaki herkese "benimle aynı olacaksanız burada olun, aksi takdirde atılacaksınız!" demek baş faşistlik olacaktır.

Edit: ayrıca şimdi fark ettim amına koyim. milliyetçi ırkçı faşizan davranışların neresi formata aykırı allah aşkına? Ne saçmalıyorsunuz.
7

feminizm

i am groot
"Dişisine kötü davranan tek hayvan insanoğludur." - Jack London

Giriye bu sözle başlamak istedim.Feminizm kısaca kadın ve erkeğin sosyal,politik,ekonomik vb. alanlarda eşitliğini savunan düşüncedir.Bunun tersini düşünen,zaten eşitiz diyen ya da mücadeleyi gereksiz bulan bireyler (erkek ya da kadın) ya mücadele etmekten korkuyordur,ya da mücadele edenlerden...Sen yıllardır sokakta serbest dolaşırken ülkende kaç kadın 'kıskançlık' sebebiyle öldürüldü biliyor musun? Kaç kadın şiddet gördü? Kaç kadın darp raporu aldı? Kaç kadın sırf korkusundan sustu,onu bile yapamadı? Kaç tanesi dünyanın bir ucunda recm edildi ya da en basitinden kaçı ayrıldığı kocasından hala korkuyor biliyor musun? Ben de bilmiyorum.Ama benim mücadelem olayların protesto bile edilemeyecek duruma gelmesini engellemek...O ne demek diyenlere "The handmaid's tale" dizisini öneririm..Ve lütfen ülkedeki erkeklerden korktuğumuzu ya da nefret ettiğimizi sanmayın artık. Biz düşünce sisteminden korkuyoruz,şakayla karışık söylenenlerden,küfürlerden,aa demek o saatte çıkmış demek ki yollu diyen kadınlardan,çocuğu sünnet olunca erkek oldun:))) diyen babalardan korkuyoruz.

edit : imla

her başlığı ciddiye alan yazar

i am groot
okuyunca içtiğim kahveyi hönkürmeme neden olan başlıktır...recep ivedik seviyesi esprilerinize gülmediğimiz için hemcinslerim adına özür dilerim ağbiii özöl dönömöndö ölön közlör sözlöğö görmösön öhöhöhöhö çok komik ya ahahdhfhshsh geldin de kendin baktın galiba "özel dönemimizde" olduğumuza..
9

hayattaki en keyifli anlar

i am groot
Ağustos sonu,eylüle doğru...havalar yavaş yavaş serinleşmiş,bunaltıcı bir güneş yok ve kahramanımız deniz kıyısında şezlongunda kitap okuyordur. Bu sırada birasından son bir yudum alır ve telefonundan en sevdiği şarkıyı açar..işte budur en keyifli an

4000 liralık telefon almak

dookie
Malliktır.Hani iyi bir maaşın olur eyvallah ama işçi dolmuşcu falan isen kahve masasında iki dakikalik artistlik için çıkaracaksın herkes bir dakikalığına hayran kalacak daha sonra gene ensene biri şaplak atıp batak oynamaya devam edeceksin.Ne şimdi bu?
1

gerçek feminizm

shaw
Bakın ilk ve son defa yazacağım. Feminizm asla kadın üstünlüğünü savunmaz, feminizm herkes içindir. Kadını kutsallaştırılmak gibi bi saçmalığı anaerkil insanlar yapar sadece. Şöyle düşünün, erkekler çalıştığı zaman bu bi gereklilik olarak görülürken kadının çalışması çok büyük bi başarı olarak lanse ediliyor mesela. Bakın bu da bi haksızlık. İşte feminizmin eşitlikten kastı bu. Erkekler evde çocukların altını temizleyip yemek yapabilmeli, kadınlar çalışabilmeli ve bunlar yadırganmamalı. Erkekler ağladığı zaman erkek ağlamaz diyen, erkekler mutlu olduğu zaman az ciddi ol diyen toplum sizi de kısıtlıyor.

futbol sevmeyen erkek

secularist
Benim. Cidden sorunlarımız o kadar fazla ki tuttuğum takım şampiyon olunca neden sevineyim. üzülecek tonlarca şey var anlamıyorum. ''Takım tutunca ne oluyor sana ne kazandırıyorsun'' diye takım tutan arkadaşlarıma söyleyince '' desteklediğim takım şampiyon oldu, ondan mutlu oluyorum'' cevabını aldım. hala anlamadım ama neden mutlu olduğunu

hayal et

secularist
Hayal et ülkeler olmasa
Bunu yapmak zor değil
Uğruna ölünecek ve ya öldürülecek bir şey yok
Ve din de yok
Hayal et bütün insanların
Barış içinde yaşadığını
- John Lennon

ya allah varsa

neptune
Başlığı açan yazar arkadaşımız, bu soru ile hangi hallerde ve neden karşılaşıldığını uzun uzun izah etmiş. Emeği için teşekkür ederek başlayayım sözüme.

Açıkcası ben de, hazır böyle bir başlık açılmışken, yaşım dolayısıyla edindiğim tecrübeyi aktarmak istiyorum. Çok uzun yıllardan beri ateistim. Belki de bazı sözlük yazarlarının yaşından bile fazla bir süreden bahsediyorum. Din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin söylüyorum, inanç sahibi bir insan ile din üzerinden konuşmanın, dahası tartışmanın hiç bir anlamı yoktur arkadaşlar. Burada karşınızdaki kişinin samimiyeti veya dini algılayış biçiminin bile önemi yoktur. İyi niyetli ve açık görüşlü bir insan dahi olsa, yani iş tartışma boyutuna dönmese bile, bunun kişisel olarak ne size ne de karşınızdaki insana bir faydası dokunmaz. Bunun nedeni gayet basittir. Yine ilk entryden referans alarak söyleyeyim, gerek yaratıcı gerekse din kavramları dogmatik kavramlardır. Dahası bu kavramlara inananlar büyük bölümü, öğretiler neticesinde bir seçim yapmıştır. Ben ateizmi okuyup öğrenmedim. Bir yaratıcı olduğu fikri öğretildikten sonra, aksinin mümkün olup olmayacağını sorgularken, karşıma "ateizm" kavramı çıktı. Yani benim gibi insanlar da varmış ve onlara ateist deniliyormuş demek ki ben de ateistim dedim. Çoğu ateist ise bu kavramı öğrendikten sonra sorgulama evresine geçer. Sonradan gördüm ki ateizm de kendi içinde farklı bölümlere ayrılıyormuş. Bu işin felsefi kısmı, açıkcası beni çok ilgilendiren bir kısmı da değil.

Deist olduğunu söyleyen abimle bir kez konuşmaya kalktığımda bile baktım tansiyon ve konuşmanın harareti yükseliyor (bu yakın zamanda başıma geldi) o an da dedim ki, ne boş ve gereksiz bir tartışma bu. Sonuç elde edilmedikçe tartışmanın bir anlamı gerçekten yok. Bu benim şahsi fikrim. Ve tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki, din ve allah konusunda, içinde zerre inanç taşıyan bir insan ile tartışmaya kalktığınızda da "sıfır" sonuç ile o ortamdan kalkarsınız. Yine şahsi görüşümdür, ateizm aslında öznel bir kavramdır. Ve bu kavramın içeriğinde, inananlar ile bunu tartışıp, onlara doğru kabul ettiğiniz şeyi göstermek veya öğretmek gibi bir gayesi yoktur.

Bir öğreti olarak bakmıyorum ben ateizme. Dolayısıyla yaymak veya inanç sahipleri ile fikirsel bir tartışmaya girmek gibi bir amacı asla edinmedim. Tam tersi bundan kaçınırım, çünkü dediğim gibi "faydasız" bir eylemdir benim nazarımda bu. Hatta çoğu zaman sıkıcıdır. Mesele korkmak ya da kendi düşüncelerinizi savunmaktan aciz olacak kadar bilgisiz olmak meselesi değil, mesele karşınızdaki insanın düşünme biçiminin, hiç bir ölçüde esnekliği kabul etmeyen yaklaşımıdır. Bu da olağandır, zira dediğim gibi kavramsal açıdan gerek allah gerekse dinler "dogmatik" sınıfına girer.

Hiç bir insana ateist diye ekstra bir yakınlık hissetmem keza inanç sahibi insanlara da farklı ya da negatif yönden bir önyargım yoktur. Beni bağlayan şey, tavır ve tutumlarıdır. İstediğim veya beklediğim yegane şey de, saygıdır. Evet inanç sahibi olup, ateistlere sayıp söven milyonlarca insan var, elbette bunun farkındayım. Keza, ateist olduğunuzun bilinmesi halinde, sizi ortadan kaldırmayı düşünecek kadar radikalleri de barındıran bir kitle de azınsanmayacak ölçüde mevcut yeryüzünde. Öte yandan sabah akşam hiç inanmadığı kavrama sayıp söven ateistleri de biliyorum. Bazı Ortamlarda ateist olmanın "cool" bir tavır olduğunu düşünüp, bu yönde beyanlarda bulunmaktan hoşlanan tiplerin de olduğunu görüyorum. Oysa ateizm hava atma aracı olarak kullanılacak değersizlikte bir düşünce biçimi değildir. Hele hele inançlara küfür etmek amacıyla kullanılabilecek bir kavram hiç değildir. Sadece sözlük tanımı gibi düşünmeniz sizi ateist yapar. Yani bir yaratıcı olduğunu düşünmüyor ve evrenin yaratılma neticesinde gerçekleşmeden oluşabileceğini, içinizde en ufak bir şüphe barındırmadan düşünebiliyorsanız ateistsinizdir. Gerisi karakteriniz ile alakalı bir durumdur. Ben dindarları da böyle görüyorum. Kimi ateistlere laf sokmak için yanıp tutuşur, hatta onlarla uğraşmayı kendine misyon edinmiştir. Kimi ise kendi değerlerini belirli saygı çerçevesinde ve edindiği bilgilerden yola çıkarak savunmayı tercih eder. Burada da belirleyici olan karakterdir.

Son olarak benim tüm bu görüşlerim şüphesiz ki sadece beni bağlar. Nasıl ki herhangi inanç sahibi bir kişinin söylediği tüm inanç sahiplerini kapsamıyorsa ben de tüm ateistler adına fikir beyan etmiyorum. Bu açıklamadan sonra, Başlıkta ki soruyla karşılaştığımda vereceğim cevabı da tahmin etmiş olmalısınız. Ya allah varsa ? O da benim problemim ;)
Daha uzun bir cevap, anlamsız olacaktır :)

kadın bedeni üzerinden prim yapan yazarlar sözlüğe girmesin kampanyası

luthien tinuviel
Her gün mutlaka bir tane sivri zekalı arkadaşımız tarafından açılan (tek bir kişi değil zannımca tek bir zihniyetin ürünü bunlar) leş gibi cinsiyetçilik, aşağılama, dışlama yapıp 'ya şaka yapıyoruz' tarzı savunmalardan -gördüğüm üzere- sözlüğün kadınları olarak şikayetimizi anlatmak istediğim başlık. Arkadaşım size ne bizim vajinamızdan akan kandan? Size ne bizim boynumuzdan vs vs bunlar çoğaltılabilir biliyorsunuz, görüyorsunuz. Bi durun lan artık bi durun.

ceza alan yazarlar

doris eirene
''liberalist'' adlı yazarın açmış olduğu ''kadınlar aç kalırsa eşini yiyebilir'' ve ''özel döneminde olan kızlar sözlüğe girmesin kampanyası '' başlıkları cinsiyetçilik içerdiğinden kaldırıldı. yazar ikinci uyarısını aldı.
10

wattpad

anne boleyn
kuzenimin tavsiyesiyle wattpad'de yazılan daha sonra tutunca kitabı çıkan yabancı adlı kitabı okuma gafletinde bulundum. bu kadar ergence, aptalca bir kitap olamazdı. mantık hatalarıyla doluydu kitap. çocuk kıza resmen insan değilmiş gibi davranıyor. tecavüz etmeye falan kalkıyor. bizim ergenler de ediz ediz diye anırıyor. bu küçük kızların nasıl bir hayal dünyası, nasıl zavallı bir düşünce yapısı var yahu. 400. sayfada bıraktım zaten kitabı. büyük bir ihtimalle wattpad'den çıkan bütün paçavralar bu kitap gibi kötü olacaktır. okumayınız.

edit: benden küçük kızlarımıza tavsiye: çapkını, serserisi, kötüsü bu tarz erkekleri değiştirmeye çalışmayın zira üzülen siz olursunuz. aşık bir adam hayal etmek istiyorsanız kamelyalı kadın kitabını okuyun. yabancı kitabındaki ediz gibi psikopat, tecavüze yeltenen erkek karakterleri sevmeyin.
4

klasik eserlerde çeviri

herr muller
bugün karşıyaka'da bir çevirmen ile muhabbet edebildik şans eseri denk gelip. bilirsiniz suç ve ceza okuyan varsa bu eser 700 sayfa civarı olmalıydı yanılmıyorsam. ben yıllar önce bunu bilmeden ''antik'' yayın evinden satın almıştım okumuştum ve bayılmıştım cok akıcı ve 'özet' gibiydi. bu kelimeye dikkat özet gibi. sonra ne zaman ilk denk geldiysem gördüm ki ulan kitap benimkinin iki katı benim okudugum 400 sayfaydı nasıl olur bu. işte bugun bunu denk geldiğim rus çevirmene sordum ve bana bir makale verdi bu konu ile ilgili sırf cevirmenlerden ötürü oluşmuş milyonlarca farklı klasik kitap hakkında. makalenin adı anna karenina'nızı nasıl alırdınız ? linkini de bırakacagım en sonuna harika bir yazıdır. şimdi kısa kısa bu kitaptan ayrı ayrı cevirmenlerin yazıları ile bir kitabı ne kadar başkalaştırıp hata yaptıklarını bırakacagım buraya.

Ergin Altay
“Saatin kaç olduğunu, Bryanski'ye gidecek zamanı olup olmadığını düşünüyordu“(273)
Ayşe Hacıhasanoğlu
“… saatin kaç olduğunu, Bryanskiy'e gidecek zamanı kalıp kalmadığını düşünmemişti.”(252)
Hasan Âli Ediz
“…saatin kaç olduğunu ve Briyanski'ye gitmeye vakti olup olmadığını düşünmedi bile.”(cilt I, 283)


– Adam düşünüyor mu düşünmüyor mu? Baktım, düşünmemiş. İlk örnekteki düşünüyordu neden?

Ergin Altay
“Onlarla oynamak için anımsayacaksın sen çocuklarını, bense zavallıların mahvolduklarını düşüneceğim hep. Mahvolduklarını biliyorum.” (55)
Ayşe Hacıhasanoğlu
“Sen çocukları, onlarla oynayacağın zaman hatırlıyorsun, bense onları hep düşünüyor ve şimdi mahvolduklarını biliyorum.”(52)
Hasan Âli Ediz
“Sen çocukları onlarla oyun oynamak istediğinde hatırlıyorsun, benimse hep aklımdalar ve şu anda perişan bir durumda olduklarını biliyorum.”(cilt I, 52)


Kip farkı ifadeyi nasıl da değiştiriyor. Ergin Altay yine fark yaratmış:)


Ergin Altay
“… Bir kez de ben çağırmalıyım onları yemeğe, seksen beş kapiklik bir sos yapmalıyım.” (204)
Ayşe Hacıhasanoğlu
“Bizim de onları çağırmamız gerekiyordu. Ben de seksen beş kapiklik bir sos yaptım, herkes çok beğendi.”(178)
Hasan Âli Ediz
“Benim de onları yemeğe çağırmam lazım geldi. Ben de onlara seksen beş kapiklik bir sos ikram ettim, hepsi pek beğendiler.” (cilt I, 209)


Romanda bu durum, geçmiş bir olayın anlatılışı şeklinde. İlk örnekteki kadın, çağırmalıyım diyor hala.


Ergin Altay
“Karenina'nın yüksek sosyeteden olması…” (252)
Ayşe Hacıhasanoğlu
“Karenin'in yüksek mevkide bulunması…” (229)
Hasan Âli Ediz
“Karenin'in yüksek mevkiinden…” (cilt I, 260)


Ergin Altay'ın Karenin ismine eklediği o bir harf, Anna'yı iş yaşamına sokuyor ve hatta yüksek bir mevkiye getiriyor. Sanki paralel boyutta başka bir roman yazılıyor.

(hataların kaynakları :http://www.okunasikitaplar.com/anna-kareninanizi-nasil-alirdiniz/)

(Anna karenina'nızı nasıl alırdınız)

tramvay ikilemi

lexxpowder
Bir karar vermeden önce, Ahlaki değerleri, etik kuralları ve sonuçlarını bastan sona incelememiz için hazırlanmış ikilemdir. 1967 yılında philippa foot tarafından geliştirilip, 1985'te Thomas jarvis tarafından uyarlanmış düşünsel deneydir.

Deneye gelecek olursak, bir tramvayın geliyor ve rayların üzerinde 5 kişinin olduğunu görüyorsunuz. Sonradan bir kaldıraç fark ediyorsunuz ve tramvayın yönünü sadece bir kişinin olduğu ray hattına çevirdiğini görüyorsunuz. Kaldıracı kaldırır mıydınız? 5 kişiyi kurtarıp 1 kişinin ölümüne sebep olur muydunuz?

Bu ikilem, savaş, ötenazi, işkence, kürtaj gibi durumlara uygulanmak için kullanılır.

Bir diğer versiyonunda ise, yine bir tramvay geliyor ve beş kişi rayların üzerinde. Ancak bu kez bir üst geçittesiniz, yanınızda oldukça kilosu olan ve cüsseli birisi var. Eğer onu aşağıya atarsanız, tramvayın durması kesin. Peki bu durum da bu kişiyi itip 5 kişinin hayatını kurtarır mısınız?

Son bir diğer versiyondaysa, bir doktorsunuz ve hayatta kalabilmek için nakle ihtiyacı olan 5 hastanız var. Birisi kalp nakline, iki tanesi birer böbreğe ve iki tanesi de birer akciğere ihtiyaç duyuyor.
Diğer oda da kırık bacağı kaynamaya başlamış, bunun dışında sağlıklı bir hasta var. Sağlıklı hastayı öldürüp diğer beş hastaya nakil edip hayatlarını kurtarır mısınız?

Dikkatinizi çekmem gereken bir nokta ise, farkındaysanız ikilemin versiyonları giderek dolaylı yoldan, doğrudan eyleme dönüyor. İlk versiyonda kaldıracı cekmemiz yeterken, ikincisinde bir kişiyi itiyoruz ve üçüncüsünde direkt olarak öldürüyoruz.
Bununla doğru orantılı şekilde araştırmalar sonucu verilen cevaplara göre, hemen herkes kaldıracı kaldırırken , çok az bir kısmı ise birisini itebiliyor. Direkt olarak öldürmeyi tercih ettiğimiz son versiyonda öldürmeyi seçen kişi sayısı ise neredeyse hiç.

Peki ama neden? 3 versiyonda da her halükarda bir kişinin ölümüne sebep oluyoruz. Sonucların değişmesinin sebebi ne? Ne kadar dolaylı olursa o kadar daha mı az vicdan azabı çekeceğiz? Daha mı kolay? O halde ahlak yasaları çok kolay ihlal edilebilir ve ahlak sezilerimiz sandığımız kadar gelişmiş değil. Doğru bulduğumuz kararların her zaman mantıklı, tutarlı ve güvenilir olmadığını görüyoruz. Her ne kadar insan hayatı kurtarmak için bile olsa, öldürmek eylemi, doğrudan izin verilen bir eylem değil. Hayatta kalabilmek veya dolaylı olması dışında pek çok zaman mevcut kalmamız durumunda bile bu eyleme istekli değiliz. Bunun en büyük örneğini 2. Savaşında görmüştük ki bunu başka bir başlığa saklıyorum...

Edit: imla
3

tanrı

luthien tinuviel
Kendi başarıları ile gururlanmayı kendi hatalarından ders almayı bilmeyen insanların hayatlarında var olan her şeyi iyi ya da kötü birine yük etme arzusundan çıkmış, özür dileyerek söylemeliyim ki saf bir zayıflık düşüncesinin sonucu beynimizdeki korkularımızın yansımasıdır. Dünya üzerindeki tüm tanrıların dehşet eziyetler etme taahhüdünde bulunması bunun en etkin görünüş biçimidir.

inanmayıp kutsal değerlerle dalga geçmek

luthien tinuviel
"Gerçek değil ki" ya da "bak şöyle anlatayım bu mantıksız" yahut "kutsal kitabında böyle yazıyor" gibi ifadeleri bile kutsal değerlerine saldırı kabul eden bir güruha karşı ne saygısı neyin saygısı? Senin doğruların eyv fakat benim doğrularıma göre senin doğrun paris'in okunu aşil'in tendonuna götüren tanrılar kadar saçma bunların senin kutsalın olması saçma olduğu gerçeğini değiştirmiyor tıpkı senin hinduizm'i saçma bulduğun gibi. senin ya da daha doğrusu senin dininin bizim gibi insanları en basiti ile öldükten sonra yanacaksın vs şeklindeki tacizlerine rağmen neyin saygısı? Pardon ama öperler öyle saygıyı.

sevgilisinin üstsüz güneşlenmesine kızmayan erkek

luthien tinuviel
Dostum siz ilişkiyi ne sanıyorsunuz? Erkek kadına soyun deyince soyunur giyin deyince giyinir bu mudur? Nasıl ki erkek arkadaşımın çıplak güneşlenmesi beni rahatsız etmemeliyse kadınların da aynı şekilde güneşlenmesi sizi rahatsız etmemeli. Kadın sizin üzerinde hakimiyet kurabileceğiniz bir obje ya da varlık değil. Kendi kararları, kendi doğruları, kendi hatalarıyla canı ne yapmak istiyorsa yapar aynı şey erkekler için de geçerli ha böyle ilişki içerisinde bulunduğun kadının bu davranışlarından hoslanmiyorsan kendi görüşünüze uygun kişilerle birlikte olursunuz. Son olarak şunu hatırlatmak isterim ki sizin gavat diyerek tanımladığınız hiçbir adam sokak ortasında hayatındaki kadını defalarca bıçaklayarak öldürmedi.
14

alien hand syndrome

lexxpowder
Yabancı el sendromu, kişinin ellerinden birinin, (genellikle sağ el) bilincinden bağımsız olarak, sanki kendi bilinci varmış gibi davranmasına sebep olan nörolojik bir rahatsızlıktır.
Sağ el olmasının sebebi, vücudumuzun sol kısmını yöneten beynin sağ kısmıdır ve sol kısmı da sağ tarafımızı yönetir. Buna sebep olan problem beynimizin sol kısmında olduğu için genelde sağ elde görülür.

Beyin sanki bilinçli olarak hareketi sağladığı yanılgısına kapılır.
Epilepsi hastalarının rahatlamaları için cerrahi bir operasyon ile beynin ki yarım küresinin birbirinden ayrılması sonucu bu hastalarda sık sık görülür. Yine de diğer beyin enfeksiyonları veya ameliyatlarında da görülme ihtimali vardır. Beynin iki yarım küresinin birbiriyle iletişimi kaybetmesi sonucu olur. Birincil motor korteks bölgesi, premotor korteksten soyutlanır. Beynimizin isteğimiz dısında da olsa vücudumuzu çalıştırmaya devam ediyor olması ruhun olmadığını, bilincin ise hareketlerimizi kontrol altında tutamaması halinde, motor mekanizmalarımızın bağımsız olarakta çalışmaya devam edeceğini ispatlar niteliktedir. Yani bilincimiz kopukta olsa, vücudumuz çalışacaktır. Sadece beynin bir bütün halinde çalışması komplike bir bütünlük yaratır ve her hareketimizin kontrol altında olduğu izlenimine kapılmamızı sağlar.