confessions

neptune

Viski  · 2 Haziran 2017 Cuma

  1. toplam giri 66
  2. takipçi 24
  3. puan 1169

ufak farklar ile ayrılan fikirlerin çatışması

neptune
birbiriyle 180 derece zıt fikirlerin çatışması olağan görülür. zira bu çatışma "bütünüyle karşıtlık" içerir. bir fikir diğer fikrin tam zıttıdır. dinsel alanda teizm-ateizm, siyasette sol-sağ, fizikte sıcak-soğuk ve sembolük anlamıyla ışık-karanlık çatışmaları buna örnek gösterilebilir. uzakdoğu kökenli yin-yang felsefesinin temelinde de bu vardır. keza, kabaca hegel ve marx'ın "diyalektik yaklaşımının" özünde de bu vardır denilebilir (tez-antitez yoluyla gerçeğe ulaşılabileceği düşüncesi). söz konusu bu çatışmaların oldukça ürkütücü sonuçlar doğurması beklenebilir.

öte yandan başlığını açtığım durum da, özellikle günümüzde, en az zıt kavramlarının çatışması kadar sık rastlanılır hale gelmiş bir çatışma biçimidir. genel anlamda neredeyse birbirine çok yakın görülen ancak bazı olaylara yaklaşım biçimi ile birden bire ayrılan bu fikirler, bireylerin birbirlerinden olan farklılıkların bir sonucudur denilebilir. nitekim, her bir bireyin farklı bir düşünce biçiminin olması, reddi mümkün olmayacak bir biçimde bu çatışmanın kaçınılmazlığını ortaya koyar. bu çatışma biçiminde dikkati çeken husus, bazı durumlarda "çatışma şiddetinin" en az zıt fikirlerin çatışmasında olduğu kadar, yüksek bir seviyeye çıkmasıdır. özünde aynı gibi görünen, fakat detaylara inildiğinde farklılaşan bu fikirler, siyaset literatüründe "fraksiyon" kelimesi ile adlandırılır.

kabaca "suriyeli göçmen veya sığınmacıların dahil olduğu olaylar" başlığı altında toplayabileceğimiz olaylara yaklaşım farklılıkları incelenirse, söz konusu çatışma biçimine çok sık rastlanabilir. nitekim bu olaylara yapılan yorumlarda, gerek sol gerekse sağ ideolojilerin farklı fraksiyonlarını temsil eden bireylerin, "mikadonun çöpleri" gibi dağılmasına şahit olabiliriz. bu durum, zıt görüşlerin birbirine yakınmış gibi algılanmasına, keza benzer görünen görüşlerin de, birbirinden çok farklı olduğunu düşünmemize yol açar.

özetle fikirsel çatışmaların önüne geçmek hem imkansız hem gereksizdir. ama kavgaya dönüşmesini engellemek bizlerin elindedir.

not : tersi durum için "zıt veya uç fikirlerin birbirine yakınlaşması" başlığı açılabilir.

suriyeliler

neptune
kabaca toplumda "suriyelileri" destekleyen iki grup olduğunu düşünüyorum ;

1) siyasi ve mezhepçi yaklaşımlar dolayısıyla destekleyen grup
2) insani gerekçeleri ortaya sürerek destekleyen grup.

"suriyeli duyarını" kasan grup ağırlıklı olarak ikinci kesimdir. bu insanların dünya görüşü, ilk gruptakiler ile taban tabana zıt olsa da, suriyeliler konusunda ki yaklaşımları dolayısıyla, ilk grup ile yolları kesişir. çoğu, ilk gruptakiler ile aynı safta olmaktan veya anılmaktan rahatsızdır aslında. bu nedenle "insani gerekçelerinin" altını kalın bir biçimde çizerler. keza, "ben iktidar gibi düşünmüyorum ama...." şeklinde cümleler kurmaya meyillenmeleri de bundan kaynaklanır. ilk gruptakiler ise dediğim gibi işin insani boyutuyla neredeyse hiç ilgilenmez. mezhep ve siyasi açıdan bakarlar. bu gruba, rte'ye biat eden kitledir de diyebiliriz. dolayısıyla yarın öbür gün rte, "suriyelileri ülkemizden kovalım kampanyası" başlatsa, sokaklarda "suriyeli avına" çıkacak ölçüde değişim gösterebilirler, şaşırmamak gerekir.

suriyelileri desteklemeyen gruba gelirsek. çok genel bir biçimde, bu grubunda kendi arasında 2'ye ayrıldığını söylemek mümkündür.

1) ırksal ve milliyetçilik duyguları ağır bastığı için, suriyeliere sıcak bakmayan grup (buna mezhepçilik ve siyasi ayakta da eklenebilir)
2) olayın ırksal boyutundan ziyade, toplumda, kültürel ve ekonomik açıdan yarattığı sakıncaları göz önüne alarak, suriye'li duyarı kasmayan grup (kendimi bu gruba dahil ediyorum)

burada ki gruplandırma da aşağı yukarı, ilk yaptığım gruplama ile benzerlikler gösterir. şöyle ki; benim de dahil olduğum ikinci grup, tıpkı suriyeli duyarı kasan ikinci grupta olduğu gibi, aslında ilk gruptakiler ile aynı safta durmaktan rahatsızdır. bunun da altını yine kalın bir şekilde çizme ihtiyacı hissederler. misal "milliyetçilik veya mezhepçilik gibi kavramlara fersah fersah uzak biriyim ancak..." şeklinde bir cümle kurasım var benim. çünkü her ne kadar suriyeli duyarı kasmayanlar tarafından yer alsam da, ilk gruptakiler ile aynı tarafta yer almaktan da haz almıyorum aslında. buradaki ilk grubun, "suriyeli avına" çıkma potansiyeli, suriyelileri siyasi ve mezhepsel açıdan destekleyen ilk grupla neredeyse eş düzeydedir. oysa benim de dahil olduğum ikinci grup, bunun tamamen, devletin yanlış politikalarından kaynaklanan bir durum olduğunu ve doğru şekline getirmenin de ancak ve ancak devletin görevi olduğunu düşünür. yani sokaklarda yakaladığımız suriyelileri linç edelim gibi bir düşünce içine girmez. ancak şayet akıl tutulması veya sabır taşması noktasına gelinirse işin rengi değişebilir ve o zaman da, yanı başında suriyeli linç edilse gıkını çıkarmaz.

reddedildiğinde pişman olunan şeyler

neptune
insan türü genelde sonuç odaklı yaşar. dolayısıyla zamanında reddettiğimiz şeyler, öngörebildiğimiz sonuçların dışında, olumlu sonuçlar doğurursa ve bunlardan faydalanamıyorsak, pişmanlık duygusu yaşamamız anlaşılabilir. ancak sonuçlarını göremediğimiz şeyler için pişmanlık yaşamak gereksizdir. reddetme kararını enine boyuna tartıp, düşünmüşseniz, pişmanlık duymanıza da gerek kalmaz.

tartışılmaması gereken şeyler

neptune
şahsıma göre burada belirleyici olan, tartışacağınız kişinin vasıfları ve yaklaşım biçimidir. düşüncelerini sağlam argümanlar ile destekleyebilen ama aynı zamanda sizin öne sürdüğünüz fikirleri de gerçekten anlamaya çalışabilen kişiler ile tartışabilmekte sakınca yoktur. ama bu tarz insan bulmak kolay mıdır derseniz, işte orası biraz sıkıntılı. dolayısıyla şayet karşınızdaki insanda, söz konusu vasıflar ve yaklaşım biçimi noksan ise, şüphesiz ki, çok basit konuları bile tartışmamak mantıklı bir seçim olur.
4

gay

neptune
aslında eşcinselliğin ingilizce deki karşılığı olan bir kelimedir. her ne kadar genel olarak erkek eşcinseller için daha sık kullanılsa da, kadın eşcinseller yani lezbiyenlerde gay tanımlamasına dahildir. yani gay sözcüğü tüm eşcinselleri kapsar.

morgan freeman

neptune
dünyada tanışıp sohbet etmek isteyeceğim ilk üç insandan biri. yüzünden resmen bilgelik ve dinginlik akıyor. star wars karakteri master yoga'nın, insan hali. öyle bir sempatim, sevgim ve saygım var kendisine.

anlam yüklemek

neptune
yeryüzünde insanı diğer türlerden bariz bir şekilde ayıran zekasının bir sonucu. içgüdülerimizi törpüleyen ve bizi medeniyetler kurma seviyesine getiren bir özellik bu. fakat sık yapıldığı zaman, insanın hayatını fazlasıyla zorlaştırdığı ve psikolojisini bozma seviyesine getirdiği zamanlar da mevcut. kaldı ki bireyler ve bireylerin oluşturduğu toplumlar arasındaki çatışmaların da ana nedeni, anlam yüklenilen kavramların farklılığı zaten. bu nedenle, bu eyleme, tamamıyla olumlu bakmak ne kadar doğru, o noktada kararsızım.

şayet sık bir biçimde anlam yükleme eylemini yapmaktan vazgeçmeyi başarabilirsek, fiziki devamlılığımızı, yani yaşamı nispeten daha basit bir şekilde sürdürmek mümkün gibi gözüküyor. öte yandan bu durumun ilkelliği de beraberinde getireceği su götürmez bir gerçek. kaldı ki anlam yüklemekten vazgeçmeye çalışmak, kendi türümüzün doğasına ters bir mekanizmayı çalıştırmak demek ve bu nedenle bunu bütünüyle ortadan kaldırmak da mümkün değil.

anlam yüklediğimiz her şey, yaşantımızda olumlu ve olumsuz sonuçları da beraberinde getiryor. anlam yüklemenin bu özelliği, seçimlerimizi doğrudan etkilemesi anlamına geliyor ki seçimlerimiz de hayatımızı şekillendiriyor zaten.

bu kavramın iki özelliğinden daha bahsetmek istiyorum. birincisi anlam yükleme ve değer düzeyi arasındaki doğrusal ilişki. kabaca; bir insanın anlam yüklediği kavram, olay ve hatta kişiler, söz konusu insan için aynı ölçüde "değer" kazanmaktadır. yani bir kavrama ne kadar anlam yüklersek o kavramı o derece önemsemiş oluruz.

başka özelliği de öznel olmasıdır. ancak bu özelliği, ilginç bir şekilde sosyalleşme sürecinin de yolunu açar. şöyle ki ; bireysel olarak, anlam yüklediğimiz kavramlara, başka insanlar da eşdeğer ölçüde anlam yüklüyorsa, o insanlar ile bir araya geldiğimizde, doğal bir süreç olarak daha yakın ilişkiler kurmaya meyilleniriz. tıpkı sevgiye yüklediği anlamı, bir sosyalleşme süreci içine dahil eden, kayahan'ın yıllar önce kullandığı söz öbeğinde olduğu gibi "yolu sevgiden geçen herkesle, bir gün bir yerlerde buluşuruz". görüldüğü üzere, bir insanın anlam yüklediği konular ve anlam yükleme biçimi, o insanı tanıma evresinde birer veri işlevi görür ve bu da dolaylı olarak gruplaşma, örgütlenme vb sosyalleşme yollarının önünü açar.

ayıp olmasa güler oynarım

neptune
burada, çoğumuza oldukça sıra dışı gelen bu babanın açıklaması, emin olunuz ki, ülkenin önemli bir bölümünde, öyle veya böyle "takdir" görüp, onaylanıyor maalesef.

yukarıda bir yazar arkadaşımızın, konuyu "eğitim şart" diyerek yorumladığını gördüm. eğitimin önemini, şüphesiz ki inkar edecek değilim, ancak yaşam tecrübeme dayanarak artık gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum ki, eğitim tek başına durumu kurtarmaya kesinlikle yeterli değil arkadaşlar. ben esas belirleyici faktörlerden birinin zeka olduğunu düşünüyorum. zeka doğuştan kazanılmış bir yetidir. zamanla geliştirilebilse de (yaşın artması, elde edinilen tecrübeler, öğrenim görme vs) genelde biyolojik gelişimini tamamlamış bir insanın zeka seviyesinde büyük yönde değişimler olmaz. zeka doğuştan gelen bir özelliğimiz olduğu için, eğitim gibi sonradan kazanılan yetilerden daha baskındır. yani bir insana ne kadar eğitim vermeye çalışırsanız, çalışın, ancak mevcut zekası kapasitesinde, o eğitimden sürecinden kazanımlar elde edebilir. doğru ile yanlışı ayırt edebilecek zekaya sahip olmayan bir insanı da, 7/24 eğitime tabi tutsanız, kat edebileceği mesafe yine ancak zekası düzeyinde olacaktır.

ülke vatandaşlarının zeka seviyesini ölçmek için yapılan bazı araştırmalarda, türk toplumun genel zeka seviyesinin, avrupa ülkelerine göre daha düşük olduğu gerçeği var. arzu edenler internet üzerinden bu konuyla ilgili araştırmaları görebilirler. hal böyle iken ben eğitim şart yerine zeka şart demeyi daha uygun buluyorum. ve işin acı kısmı, yazı genelinde belirttiğim gibi, zeka doğuştan kazanılan ve genler vasıtasıyla nesilden nesile aktarılan bir kazanım. yani, söz konusu haberlerin benzerlerini duyma ihtimalimiz, ne yazık ki gelecekte de mümkün olandır. tersi sürpriz olur.

bogdan bogdanoviç

neptune
fenerbahçemize büyük katkılar yaptıktan sonra, nba takımlarından sacramento kings'e transferi gerçekleşmek üzere olan basketbolcu. yolun açık olsun bogdanovic, fenerbahçe taraftarı seni asla unutmayacaktır ve sen hangi formayı giyersen giy daima fenerbahçe ailesinin bir ferdi olarak kalacaksın <3
0 /