klasik eserlerde çeviri

herr muller
bugün karşıyaka'da bir çevirmen ile muhabbet edebildik şans eseri denk gelip. bilirsiniz suç ve ceza okuyan varsa bu eser 700 sayfa civarı olmalıydı yanılmıyorsam. ben yıllar önce bunu bilmeden ''antik'' yayın evinden satın almıştım okumuştum ve bayılmıştım cok akıcı ve 'özet' gibiydi. bu kelimeye dikkat özet gibi. sonra ne zaman ilk denk geldiysem gördüm ki ulan kitap benimkinin iki katı benim okudugum 400 sayfaydı nasıl olur bu. işte bugun bunu denk geldiğim rus çevirmene sordum ve bana bir makale verdi bu konu ile ilgili sırf cevirmenlerden ötürü oluşmuş milyonlarca farklı klasik kitap hakkında. makalenin adı anna karenina'nızı nasıl alırdınız ? linkini de bırakacagım en sonuna harika bir yazıdır. şimdi kısa kısa bu kitaptan ayrı ayrı cevirmenlerin yazıları ile bir kitabı ne kadar başkalaştırıp hata yaptıklarını bırakacagım buraya.

Ergin Altay
“Saatin kaç olduğunu, Bryanski'ye gidecek zamanı olup olmadığını düşünüyordu“(273)
Ayşe Hacıhasanoğlu
“… saatin kaç olduğunu, Bryanskiy'e gidecek zamanı kalıp kalmadığını düşünmemişti.”(252)
Hasan Âli Ediz
“…saatin kaç olduğunu ve Briyanski'ye gitmeye vakti olup olmadığını düşünmedi bile.”(cilt I, 283)


– Adam düşünüyor mu düşünmüyor mu? Baktım, düşünmemiş. İlk örnekteki düşünüyordu neden?

Ergin Altay
“Onlarla oynamak için anımsayacaksın sen çocuklarını, bense zavallıların mahvolduklarını düşüneceğim hep. Mahvolduklarını biliyorum.” (55)
Ayşe Hacıhasanoğlu
“Sen çocukları, onlarla oynayacağın zaman hatırlıyorsun, bense onları hep düşünüyor ve şimdi mahvolduklarını biliyorum.”(52)
Hasan Âli Ediz
“Sen çocukları onlarla oyun oynamak istediğinde hatırlıyorsun, benimse hep aklımdalar ve şu anda perişan bir durumda olduklarını biliyorum.”(cilt I, 52)


Kip farkı ifadeyi nasıl da değiştiriyor. Ergin Altay yine fark yaratmış:)


Ergin Altay
“… Bir kez de ben çağırmalıyım onları yemeğe, seksen beş kapiklik bir sos yapmalıyım.” (204)
Ayşe Hacıhasanoğlu
“Bizim de onları çağırmamız gerekiyordu. Ben de seksen beş kapiklik bir sos yaptım, herkes çok beğendi.”(178)
Hasan Âli Ediz
“Benim de onları yemeğe çağırmam lazım geldi. Ben de onlara seksen beş kapiklik bir sos ikram ettim, hepsi pek beğendiler.” (cilt I, 209)


Romanda bu durum, geçmiş bir olayın anlatılışı şeklinde. İlk örnekteki kadın, çağırmalıyım diyor hala.


Ergin Altay
“Karenina'nın yüksek sosyeteden olması…” (252)
Ayşe Hacıhasanoğlu
“Karenin'in yüksek mevkide bulunması…” (229)
Hasan Âli Ediz
“Karenin'in yüksek mevkiinden…” (cilt I, 260)


Ergin Altay'ın Karenin ismine eklediği o bir harf, Anna'yı iş yaşamına sokuyor ve hatta yüksek bir mevkiye getiriyor. Sanki paralel boyutta başka bir roman yazılıyor.

(hataların kaynakları :http://www.okunasikitaplar.com/anna-kareninanizi-nasil-alirdiniz/)

(Anna karenina'nızı nasıl alırdınız)