confessions

miractanyuvarlananninja

Şarap  · 25 Nisan 2017 Salı

  1. toplam giri 433
  2. takipçi 52
  3. puan 6155

caravaggio

caravaggio
İtalyan Barok Klasizminin yaratıcısı Michalengello Merisi De Caravaggio adına başlık açacakken hoş bir süpriz oldu, yukarıda ki kullanıcıya teşekkür ederim.
Konumuza dönelim;
Başta rönesans olmak üzere sanatta ideal güzelliğin kusursuz betimlemesine şiddetle karşı çıkıp 'insanı tanrı gibi resmetmek yerine, tanrıyı insan gibi resmetme'kavramını yaratmış büyük bir ustadır.
1600'lerin Romasında sanatta kapalı mekan sert ışık gölge anlayışını sanat tarihine armağan etmiştir.

Ömrü boyunca din adamları ile başı belaya girmiş, hakkında ölüm fermanları çıkarılmış. Sürgünden dönüşünde bataklık bir arazinin ortasında sıtmadan yaşama veda etmiştir. Ayrıca 3 defa adam öldürmüş katildir.

Bu ustadan haberdar olmamızı sağlayan kişi ise eserlerini bir araya getiren Salvador Dali'dir.
Judith'in Halifornes'i katledişi


Şüpheci Thomas

Sanat tarihinde ondan etkilenmemiş az sanatçı vardır.

milliyetçilik

jakoben
ilk olarak 1789 yılında fransa'da ortaya çıkmıştır.feodal düzende dünya ,bireyi dini üzerinden sınıflandırıyordu. fransızların kanını emen krallık din istismarında oldukça iyiydi.sömürü sokaklarda bile belli oluyordu.yerde açlıktan ve pislikten ölüm döşeğinde olan adamın yanından parfüm kokusu saça saça geçen soylu kadınlar çıplak gözle ortaya koyuyordu durumu.(bugün çok farklıymış gibi söyledim sanırım) fransızlar jean jacques rousseau'nun fikirleri altında birleştiler.tanrı sömürücülerin elinde olduğu için tanrı fikri zayıflıyordu.zayıflayan hastalıklı tanrıyı kesmek için ise halkı tek bir çatı altında buluşturdular.jakobenler sahneye çıktığında ''ben fransalıyım eğer sende fransalıysan gerisinin önemi yok.bizler eşit,özgür ve kardeşiz'' dediler.daha sonra zaten hepsinin götünü kestiler.burjuva devrimini böyle yapmış oldu.dini kullanan feodal beyler, krallar çöktü milliyetçiliği kullanan zengin aileler aldı sazı eline.en sonunda sovyetler çıktı tabi dünya tarihinde ilk defa herkesin boğazından eşit ekmek girdi.insanlığın geldiği son nokta onlardı.evet sistemleri aksıyordu aç burjuva amerika başta olmak üzere herkes amgargo uyguluyordu ama doksan sene dimdik ayakta kaldılar.iyi ki varmış sovyetler.
özgürlük mavi,eşitlik beyaz,kardeşlik kırmızı.

edit; ''uygarlık zembereği boşalmış bir halk yeniden özgür olamaz.
ey özgür uluslar, şu özdeyişi unutmayın: olmayan özgürlüğü sağlayabilirsiniz ama yitirdiğiniz özgürlüğü asla!'' j.j.rousseau

edit2 ; http://arsiv.ntv.com.tr/news/210841.asp kieslowskinin mavi,beyaz ,kırmızı film üçlemeleri sanat (kanser) filmleridir.tavsiye ederim ama fransa tarihine hakim olanlara.. anlaşılması zor filmlerdir. zaten linkteki açıklamadan içeriğini de öğrenebilirsiniz.

sosyal psikoloji

iron
Sosyal Psikoloji Bireyin, bireyler arası ve sosyal çevreyle olan İlişkilerini, sosyal deneyim ve davranışlarını, grup üyeliğinin nitelikleri veya bir toplum içinde bulunmanın bireyin tutum ve davranışları ile inançları üzerindeki etkilerini inceleyen psikolojinin bir dalıdır.

ahura mazda

the
eski pers imparatorluğunda zerdüştlüğün tanrısıdır. İlk tektanrılı dinlerden biri olduğu düşünülüyor. Ehrimen ile sürekli bir mücadele içindedilr ve zerdüştlere göre bir gün Ahura mazda bu mücadeleyi kazanacak.

çocuk sevgisi

Makinelitüfek
16 yaşımdayken ailemize küçük bir üye katılıncaya kadar haiz olmadığım duygudur.

daha önceleri bebekleri, küçük çocukları salya sümük ağlayan, şımarık, istediği her şeyi elde etmeye çalışan küçük ve mızmız yaratıklar olarak görürdüm ve şu an bunun aşağılık bir şey olduğunun farkındayım. ama çocukları sevmiyor, sevemiyordum.

hatta çocuk seveceğime, evlendiğimde çocuk yapacağıma, bu sorumluluğu alacağıma eve yavru kedi veya köpek alır onu besler büyütür, onu severim, onunla ilgilenirim diye düşünüyordum. çocuklara o kadar uzak ve alakasızdım. altını pisleyen, sürekli ilgilenilmesi gereken küçük insanlar olarak görüyordum onları, yanakları tombul ve aklından sinsilikler geçen fakat söyleyemeyen küçük insanlar.

hatta annemin hamilelik döneminde benden 15 yaş küçük bir kardeşim olacağı için onlardan utandığımı da söylemiştim, zira baba olabileceğim bir yaşta kardeşim oluyordu.

ta ki minik üyemiz ailemize katılana kadar.

2012 şubatında doğdu ve doğduğu andan itibaren hepimizi etrafına topladı. küçücüktü, hiçbir şeye benzemiyordu henüz, ne anneme, ne babama ne de bana. ve elleri, ayakları ufacıktı. garip bir örnek olacak ama serçe parmağımı uzattığımda yarım litrelik su şişesini tuttuğum gibi tutuyordu.

aylar ilerledikçe büyüdü, yüzü belirginleşmeye başladı ve onu gittikçe daha çok sevdim, hatta bende bir çocuk sevgisi, çocuk aşkının başlangıcı oldu o. artık kendimden utanıyordum bu sevimli canlılara önceleri kötü baktığım için.

emeklemeye ilk başladığı zamanlarda yerde tüm gücüyle debelenirdi, ağzında emziğiyle dolanırdı, ne zaman ortaya çıkacağı hiç belli olmazdı ve artık kapıları sinirle çarpmam söz konusu olmuyordu, bir anda odama girebilirdi, ve artık her an dikkatli olmam gerekiyordu, raflara bir şeyler koyarken bile en dibe kadar itiyordum ki düşmesin, ona bir şey olmasın.

1.5 yaşlarında yavaş yavaş yürümeyi öğrendi, raflara uzanabiliyordu, evde devriye geziyordu artık, ağzında emziğiyle gelip kapıma oynamak istiyordu. asla kırmıyordum.

ve saçları da uzadı, doğarken zaten dişi vardı ve yavaş yavaş dişleri de çıkmaya başladı, ve annem kulağına minik bir küpe taktığında daha da şeker oldu. zaman ilerledikçe büyüyor ve daha tatlı oluyordu.


ve hayata küstüğüm zamanlarda evde onun olduğunu hatırlıyordum hep, lisenin inişli çıkışlı anlarında evde eskisi gibi bağırmıyor, ortalığı dağıtmıyordum. her şeyden vazgeçtiğim an o aklıma geliyordu, yaşama sevincim olmuştu.

kötü zamanlarımda hep onu düşündüm, onun nasıl büyüyeceğini ve güzel, genç bir kız olacağını hayal ettim. bana umut oldu, onun geleceği ve serpilişini düşünmek beni her zaman mutlu etti ve bugün bir kız çocuğu hayalim olmasını sağladı. bunda aramızdaki yaş farkı da önemli bir etken, kritik bir anda gelip hayatımızı süslemiş olması.

ve ciddi manada bırakmaya karar verdiğim, bocaladığım anlarda gözümün önüne gelen iki kişiden biriydi. hayallerimin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini, tam anlamıyla kaybettiğimi anladığımda uğruna devam etmem gereken kişi olmuştu.

ülkemin geleceğini değiştirecek, insanımızı yoksulluktan kurtaracak, anadolu kadınının gözündeki yaşa derman olacak bir makama, ata'mın karşısına başım dik çıkacak bir duruma gelemediğimde geleceğini kurtarmak istediğim kişi oldu, mâlum kötülüklerden sakınmam gereken, gözlerindeki parıltıyı göreceğim ve asla bırakmayacağım minik dostum.

tüm çocukları onun sayesinde sevdim, önceleri gördüğümde bön bön baktığım minik canlılara artık içten bir gülümsemeyle bakmama sebep oldu. onu hiçbir şeyi sevmediğim kadar içten seviyor ve gözümden sakınıyorum.

bir gün o büyüdüğünde ve söylediklerimi anlayacak yaşa geldiğinde kendisine sitemize not düştüğüm bu yazıyı da okutacağım. beni kurtardığı için teşekkür edeceğim ve minik ellerini unutmayacağımı söyleyeceğim,

canım kardeşim sahra'ya.

bakteri

the
Garip şekillere sahip tek hücreli mikroorganizmadır. birkaç mikrometre uzunluğunda olurlar.
bir gram topraktaki bakteri hücrelerinin sayısı 40 milyon, bir mililitre tatlı suda ise 1 milyondur. Ve toplam olarak dünya'da 5 nonilyon bakteri vardır.

laiklerin en son izlediği filmler

mortalresistance
Sözlük yazarlarımızdan (bkz:besiktas) 'ın tavsiyesiyle izlediğim ''Le tout nouveau testament'' adlı çok beğendiğim Fransa yapımlı bir film.

Konusu filmekimi'nin sitesinde şu şekilde veriliyor;

tanrı yaşıyor, hem de brüksel'de bir apartmanda. ama pek huysuz bir adam; karısıyla kızına pek kötü davranıyor. masum kızı hakkında pek az şey biliyoruz aslında: kendisi 10 yaşında, adı da ea. bir gün, tahammülü tükenince, ea babasının en büyük sırrını, yani dünyadaki herkesin öleceği tarihi sms'ler yollayarak ifşa eder. ardından da evden kaçıp altı yeni havari bulmaya karar verir.

sözlüğü bırakacağını başlık açarak ilan eden yazar

i am groot
Sözlüğe değer vermiş insandır. Sizin için sadece ilgi çekmek için olan şey aslında onun için arkadaşlarıdır, entryleridir, kah eğlendiği kah sinirlendiği zamanlardır... bu yazdığınız nefret girilerinin hepsi her muller'a ithafen, biz bunun farkındayız gizlemenize hiç gerek yok. Bu mu yani sizin sözlükten kastınız? Bir bitiremedik şu milliyetçi-enternasyonalist kavgasını. Hiç de şaşırmıyorum aslında buna çünkü türkiye'nin en büyük sorunu da bu. Ben de çok kişiyle kavga ettim sözlük dışında, bazen terörizmi yükselttiği için bazen de aşırı milliyetçilik yaptığı için. Ama sizin sorununuz ne biliyor musunuz, siz saygısızsınız. Saygısı olan kadın düşmanı bile gözümde kadın düşmanı değil sadece yanlış eğitim almış insandır benim için ama sizin yaptığınız zerre kadar saygı duymamak. Başka bir sorun ise empati kuramamak. Hiç düşünmüyorsunuz acaba bunu yazarken ne düşündü diye. Sizin birleşmeniz gereken ortak payda laiklikken neden hala garip garip başlıklar açıp türkiye'yi türkiye yapan değerlere, atatürk'e, laf edip başımızdaki en büyük bela olan ışid pkk sempatizanlığı yapıyorsunuz? Bunları okuyan insan hele hele milliyetçiliği biraz daha fazlaysa tabii ki de alınıp kızacaktır bundan doğal ne var? Ben demiyorum ki türkler en üstün ırktır yok işte kürtler ölsün... ben de enternasyonalistliği çok mantıklı bulan bi insanım ama bu demek değildir ki ülkemin karşısındaki grupları destekleyeceğim... neden bu olsun ki bunu yazan insan art niyetlidir zaten ben hala sözlükte kimseyi terörist olmakla suçlamıyorum ama onları öven giri girmekle çok saf düşünceli, iyi niyetli insanlar olmadığınızı ve başkalarının da buna alınıp size cephe almasının çok doğal olduğunu söylüyorum. Ne tartışma üslubu biliyorsunuz ne empati ne de saygı ne diyebilirim ki böyle devam ederseniz sözlüğü bölmeye çalışıp salak salak giriler girmeye devam ederseniz bu sözlük asla ve asla büyüyemez. Ayrıca gidersem de kendi başlığımdan bunu duyururum buna da kimse karışamaz bu benim en doğal hakkım.
4

thurisaz

oijya adam
yağmurlu bir gecenin içimizi işleyişine yoldaşlık eden şarkılara sahip gruptur. gökyüzüne çıkarıp yere çakması bir oluyor. şehvet ve tutkunun bir araya getirdiği koca kaos.
4

tartışılmaması gereken şeyler

zirvedekicahil
Tartılışılmaması gereken tek şey her şeyin tartışılabileceğidir.

Matematik, bizim sayıları anlama biçimimizdir. Tıpkı dil gibi farklı insanların farklı biçimde anlayışları olabilir. O yüzden 2+2 = 4 mutlak bir doğru değildir.

Güzel ahlak iyi olamaz, benim için "iyi" olan başkası için kötüdür, burada da bakış açısı devreye giriyor.

Atatürk ilkeleri kalıpsal / dogmatik değildir. Atatürk kendisi de söylemiştir bunu. Günümüzde devletçilik mi kaldı mesela? Daha iyisi uygun görüldü, değiştirildi. Modern çağa ayak uyduruldu. Eğer ileride böyle bir durum olursa, laiklik elbette tartışılabilir.

Bilim eleştirilebilir, ürettiği hastalıklar ve bombalar nedeniyle. Medeniyetler eleştirilebilir katlettiği insanlar nedeniyle. Kitap okuyanlar eleştirilebilir, okuduğu toz pembe romanlar ise.

Yukarıda anlattığım gibi, tartışmalar bakış açısı ile ilgilidir. Sabit bir noktada durarak "hayır, bunu yapamazsın" derseniz, kendinizi farklı görüşlere kapatırsınız. Eğer karşımdaki düzgün argümanlara sahipse; isterse bana dünyanın dinozor şeklinde olduğunu anlatabilir, ben de seve seve dinlerim.

Tartışandan değil, tartışmayandan; sabit fikirli olandan korkun.
1

kuran ın tübingen nüshası - değiştirilmiş kitap

azadi
Bilinen en eski kuran nüshalarından biridir. Bütünün sadece %25' ini oluşturur. Tübingen üniversitesi ve yemen / sana'a müzesinde bulunur. Her ne kadar biadçı, cahil müslüman otoriteler bunun kuranın değişmedğine kanıt olduğunu düşünse de, bu parçalar bütünün sadece %25'ini oluşturmaktadır. Parşömenlere yapılan mor ışık çalışmalarının, kelimelerin silinerek tekrar yazıldığını göstermesi, Birmingham da yapılan karbon testlerinin 568-645 yıllarını gösteriyor olması, ayrıca bulunan nüshaların kronolojik bir sıralamasının bulunmaması gibi bilgilere bakılarak bile kuranın değiştirilmemiş olmasının imkansız olduğu gerçeğini her mantık sahibi insan kabul edecektir. (Mantık sahibi diyorum bak, çomar değil)
Kısaca; Bilim her ne kadar elinizdeki kuranın değişmemiş olmasının imkansız olduğunu söylese de, 1.6 milyar 'müslümanlık' adlı psikolojik rahatsızlığa sahip insan, rahatsızlıklarından ötürü bunu kabul etmeyecektir. (Ben değil, psikanalizin kurucusu (bkz:Sigmund freud) diyor; din, bir tür yaygın ruh hastalığıdır)

Siz yine de kendi mantığınıza güvenip şu soruyu cevaplamaya çalışın; Bu allah ilk gönderdiğini koruyamamamışken, sonuncusunu koruyabileceğini nereden çıkarıyorlar?

Tübingen nüshasında silinip yeniden yazılan, hiçbir testten geçemeyen kısımda sadece aşağıdaki süreler bulunur;
Sûre Adı Mevcut Âyetleri Sûre Adı Mevcut Âyetleri
el-İsrâ (17) 35-111 (Eksik) en-Neml (27) 1-93 (Tam)
el-Kehf (18) 1-110 (Tam) el-Kasas (28) 1-88 (Tam)
Meryem (19) 1-98 (Tam) el-Ankebût (29) 1-69 (Tam)
Tâhâ (20) 1-135 (Tam) er-Rûm (30) 1-60 (Tam)
el-Enbiyâ (21) 1-112 (Tam) Lokmân (31) 1-34 (Tam)
el-Hac (22) 1-78 (Tam) es-Secde (32) 1-30 (Tam)
el-Mü'minûn (23) 1-118 (Tam) el-Ahzâb (33) 1-73 (Tam)
en-Nûr (24) 1-64 (tam) Sebe' (34) 1-54 (Tam)
el-Furkān (25) 1-77 (Tam) Fâtır (35) 1-45 (Tam)
eş-Şuarâ (26) 1-227 (Tam) Yâsîn (36) 1-56 (Eksik)

unutmak

mortalresistance
yapması başta zor hatta imkansız gibi gelen eylemdir.
küçük bir çocuğun aşı olmaktan kaçmasına benzer; hasta olmak başta güzel gelmeye başlar sonuçta okuldan kaytarmaya yarar diye düşünürken bu hastalıklar artık can sıkmaya başlar ve tek çare aşı olup bir nevi arınmaktır, hiç denememiş ve çevresinden zor olduğunu duyduğundan cesaret edemez fakat yapmak zorundadır çünkü başka türlü rahatlayamaz. sevdiğimiz birini kaybettikten sonra ya da sevgilimizden ayrılınca onu unutmak da böyledir, önce her şey yolunda gibi gözükür, atlatılır sanılır ama bir süre sonra dayanılmaz olur ve unutmaya çalışılır fakat çevre buna pek yardımcı olmaz. yine de çevreye ve cesaretsizliğe rağmen başka türlü arınıp rahatlayamayacağını bildiğinden dolayı gerçekleşir bu devrim niteliğindeki eylem.

geceleri balkonda oturmak

mortalresistance
yaz mevsiminin kaçınılmaz getirisi. resmen yaz gelse de balkonda otursam diye bekliyorum her yıl.
birilerinin geçmesini bekler gibi sokağı izliyorum ama aslında kimseyi beklediğim yok sadece o beklenti hissi hoşuma gidiyor ve her balkona çıktığımda aklıma biri geliyor, tuhaf ve belki acınası bir yalnızlık duygusu.

felsefe yapmak

lucifer
zordur özellikle karşında olan kişi açık fikirli değil ise gerçekten zordur. hatta belirli bir süreden sonra yapamazsın. eğer öyle birini bulursanız sakın bırakmayın, konuşun konuşabildiğiniz kadar. çok değerli insandır bunlar, saatlerce konuşup sıkılmazsınız.
1

yaz akşamı

herr muller
Gece Deniz kenarında havluyu serip sabaha kadar arkadaşlarla ateş yakıp şarapları plastik bardakta götürdüğün üzerine sabaha karşı doğan güneşte henüz mavi olmaya yeltenmiş gri denize atlamaktır. Üzerine bir kahvaltı ve uyku da ciladir.
8

yaz akşamı

hena
Ne akşammış herkeste şaraplar denizler. Kışlık eve geldim dışarısı siz diyin 36 ben diyim 50. Ev yine hamam mübarek. Şeytanı çağırıp cilveleşecek kıvama geldim. Öfff be. Ya sabır.

amy winehouse

gravity0
Jazz'a efsane bir yorum katan bir kadındır. bir ingiliz olup amerika'nin kapısını kendine açan sayılı insanlardan biridir. Back to Black albümü 21.yüzyılın en cok satan albumlerinden biridir. 2012 yılında 20 milyon kopya satışını geride bırakmıştır.

başkalarının değerlerine saygılı olmak

deist imam
Ülkemizde yanlış anlaşılan durum. Ben kimsenin değerine saygı duymak zorunda değilim aslında. Sevdiğim birisi müslümansa bu benim müslümanlığa saygı duymam gerektiğini göstermez. Saygı duymam gereken tek bir şey varsa o da birisinin müslümanlığa inanma hakkı. Bu siyasi fikirler için de geçerli. Sağcılığa saygı duymam mümkün değil ama bir insanın sağcı olma hakkına saygı duyarım.