confessions

miractanyuvarlananninja

Şarap  · 25 Nisan 2017 Salı

  1. toplam giri 433
  2. takipçi 52
  3. puan 6155

özdemir asaf

miractanyuvarlananninja
Asıl adı Halit Özdemir Arun'dur. 1923 yılında Ankara'da doğmuştur. İlkokuldan lise son sınıfa kadar Galatasaray'da okuduktan sonra Kabataş Erkek Lisesi'nden 1942 yılında mezun olmuştur. Bir süre İstanbul üniversitesi hukuk ve iktisat fakültelerine (üçüncü sınıfa kadar) ve bir yıl da gazetecilik enstitüsü'ne devam etmiştir. Bu arada Tanin ve Zaman gazetelerinde çalışıp çeviriler yapmıştır. İlk yazısı Servetifünun-uyanış dergisinde çıkmıştır. 1951 yılında sanat basımevi'ni kurmuştur. 28 ocak 1981'de aramızdan ayrılmış, hayata veda etmiştir.

Özgün bir dil kullandığı şiirlerinde "ikinci kişi" sorununu sık sık ele aldığı gözlemlenir. Özellikle son zaman şiirlerinde dize sayısını azaltıp duru, duygu ve zeka birleşimi eserler çıkarmıştır. Sözcük oyunlarıyla meşhurdur. Kısacık şiirlerinde yaptığı sözcük oyunlarıyla soyutlaştırıp insanı hem düşündürür, hem yansıttığı duyguyla besler.

Biraz da aşık Özdemir'in efsaneleşmiş hikayesine değinelim. Yukarıda yazdıklarım herkesçe bilinebilen klasik Cumhuriyet Dönemi Şairi Özdemir idi. Şimdi en ünlü şiiri olan Lavinia'sını inceleyelim.

Özdemir üniversite yıllarında bir kıza platoniktir. Lavinia şiirini ona yazmıştır. Bu çok değerli dizeleri bir şiir yarışmasına göndermeye karar verir. Katıldığı yarışmada şiiri son derece dikkat çeker ve yarışmayı kazanır. Bu şiirini kürsüde okuması rica edilir ve minnoş kalpli aşık Özdemir de seve seve kabul eder. Kendisi R harfini söyleyememesine rağmen iyi bir okuyucudur aynı zamanda. Rivayete göre şiiri okurken platonik olduğu Lavinia'sı salondadır ve o okurken salondan ayrılır. Duygusal, derin düşünceli bir adam olan Özdemir bu duruma çok içerlenir ve duygularını hiçbir zaman aşikar edemez. Şimdi şiiri inceleyelim.

Sana gitme demeyeceğim.

Üşüyorsun ceketimi al.

Günün en güzel saatleri bunlar.

Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.

Gene de sen bilirsin.

Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, 

İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim, 

Ama gitme, Lavinia.

Adını gizleyeceğim

Sen de bilme, Lavinia.
(1957)

Söylediğini de yapmıştır. Adını gizlemiştir, kendisi de bilememiştir Lavinia. Peki kimdir bu Lavinia?

Özdemirle birlikte bir sürü adamın başını döndürdüğü Lavinia, Mevhibe Meziyet Beyat'tır. Özdemir ona platonikken o ünlü ressam hocası Edip Hakkı köseoğlu'na aşıktır. Daha sonra Gazeteci İlhan Selçuk'a aşık olur fakat uygun kişiler olmadıkları için oyuncu Öztürk Serengil ile evlenir ama bu evlilik de uzun sürmez. Gönlünden o kadar adamı geçirmişken Özdemir'e yer verememiştir. Lavinia'nın en yakın arkadaşı onun için şöyle demiştir. "Korkunç bir sezgi gücü vardı Mevhibe'nin. Yüzünüze bakar bakmaz, sizi tanır, anlar, ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi. Özdemir Asaf bu yüzden ona "Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı" demişti. Çok keskin gözleri vardı.” 

İşte böyledir en sevdiğim şair Özdemir'in unutulmaz aşkı ve hayatı. Lavinia'sına (anlamı ölüm çiçeğidir.) hiç kavuşamamış, aşkını ona hiç anlatamamış fakat bu şiir yıllardır aşıkların benliğinde büyük yer edinip "adı gizlenen Lavinia'lara" adanmıştır.

hayatındaki tek farklılık ateizm olan çomar

miractanyuvarlananninja
Çokça görülebilen tatlı su ateistleridir.(!)
Genel olabilecek özelliklerinden bazıları şunlardır:
-Tumblr kullanma potansiyeli yüksektir.
-Lise-üniversite zamanlarında görülür, çoğunlukla lisedir.
-Bilim,din ve felsefeyle ilgili bilgi birikimi bulunmaz, ona göre ateist olmak allah nefretidir.
-Konuştuğu genel konu ateizm olduğu için bazen direkt bazen subliminal sinyallerle çevresindekileri ateist olmaya teşvik eder. "Ateizm'de gaza anlayışı var da biz mi bilmiyoruz?" diye düşündürür.
-Ona göre iki tip insan vardır. Müslümanlar ve ateistler. Diğer hiçbir ideolojiyi öğrenme çabasına girmez dinsizsen ateistsindir.

erkekler ağlamaz

miractanyuvarlananninja
Ağlamanın güçsüzlük olduğunu sanan boş beyinlere anlatılamayacak durumdur. Kendisi ağlayınca dünyanın onun etrafında döneceğini düşünen yapmacık kadınlar tarafından da sıklıkla kullanılan bir cümledir. Öyle içten ağlarlar ki denk gelindiğinde oturup ağlaşmak istenir. Dilediğiniz zaman ihtiyacınız olduğu kadar çekinmeden ağlayınız, evet erkekler de ağlar.

aşırı feministliğin insanları soğutması

miractanyuvarlananninja
Ülkedeki feminizm yanlış anlayışından dolayı gelişen bir durumdur. Soğumak kaçınılmazdır. Eğer bu kitleye karşı hatalarıyla ilgili en ufak eleştiri yapan bir erkekseniz sizi yerin dibine sokabilir kadın düşmanı yapabilirler, lakin işin trajikomik tarafı eğer onları eleştiren bir kadınsanız durum daha da vahim. Bir ara tartışmaya girdiğim bir feminist tarafından "sen kadın olmaktan ne anlarsın?" Adlı saldırı konuşması dinlemiştim swh. Sapkınlık durumları buradan da anlaşılabilmektedir.

özdemir asaf

miractanyuvarlananninja
R harfini söyleyememesiyle olan ününe biraz değinmek istedim.
Bir gün Karaköy'e gitmek için taksiye biner. Taksiciyle Aralarında şöyle bir diyalog geçer:
-Neğeye biğadeğ?
-Eminönü.
Utancından Kağaköy diyemeyen dünya tatlısı insan Eminönü'nde inip Karaköy'e yürümüştür.

Can Yücel'in Özdemir'in cenazesinden sonra yazdığı bir şiiri vardır. Adı "cenaze dönüşü"dür.

Anlaşıldı bu R'lerin intikamı
Onlar yuttu Özdemir Asaf'ı.




Atatürk'ün en güzel sözleri

miractanyuvarlananninja
"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır! Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacağı aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."

kırmızı ruj

miractanyuvarlananninja
Yakışan az kadın vardır ama taşıyabilenlere çokça yakışır. Ten rengi, saç rengi, cilt alt tonu ve dudak şekli önemli rol oynar. İnce dudakları daha da ince gösterir o yüzden kalın dudaklı kadınlar tarafından tercih edilmelidir. Tercihen kesinlikle mat ve soğuk alt tonlu olmalıdır. Bana hep özel akşamları ve şarapları anımsatmıştır. Her zaman kullanılacak bir renk değildir, iddialıdır.

inanmayıp kutsal değerlerle dalga geçmek

miractanyuvarlananninja
Kişinin saygı duymadığı değer kutsal değer değildir. Başkalarının kutsal değeridir. bireysel özgürlüklere müdahale edilmediği sürece saygı duymak Bir zorunluluk da değildir. Zira "zorunluluk" kavramı da bir çeşit saygısızlık olarak değerlendirilebilir, değil mi? Saygı kavramına bu kadar değinen bireyler farklı açılardan da düşünmelidir.
Örneğin şu şekilde de düşünebilirsiniz. Biri gelip "yıldırımdan kimse korkamaz, zeus'u simgeliyor. Benim kutsal değerim saygı duyacaksınız" dese mantıksız bulan, hoşlanmayan kişiler "saygı" deyip susacak mı? Hayır. Aynı izlenimi veriyorsunuz. buradaki yıldırım kavramını ve yıldırımın kutsallaşmasını eleştirebilir hatta dalga da geçebilirsiniz bu sizin özgürlüğünüzdür, fakat bireysel düşünce özgürlüğüne de zarar vermeden yıldırımı kutsal gören kişiye saygı duymalısınız, bana göre saygı budur.

feminist bayanlar

miractanyuvarlananninja
Yahu şu ülkedeki feministlerin geneli de feministlere laf edenler de güzel kafanın nirvanasını yaşıyorlar.
Genel tartışma şekli şundan ibaret:
-Bayan değil kadınmış bana ne bayan diyeceğim işte bayan bayan!
+bayan değil kadın bi kre tm mı! Siz kadın demeyi ayıp olarak gördüğünüz için bayan diyorsunuz! Kahrolsun bu zihniyet! Hepiniz aynısınız! Ataerkil düzenin çocukları!

Peki Sonuç? Hiçbir şey.

Belli bir ideolojiyi ya da bunun savunucularını eleştirmek istiyorsanız tabii eleştirebilirsiniz feministleri ben de eleştiriyorum çünkü eleştirmeye çok müsaitler. Fakat bu doğru argümanlarla olmalı, eleştirirken ironiye düşmemek gerek.

kendini kadın ile eşit görmeyen erkek

miractanyuvarlananninja
Söz konusu bakış açısı "eşit" algısına tepkiyse haklı olan erkektir.
Eşit olduğunu savunanların önce "eşit" kavramını öğrenmesi gerekir.
Kadın ve erkek eşit değildir, sadece biyolojik iki cinsiyettir akabinde üstünlük durumu da söz konusu değildir.
Eşit haklara sahip olmalılardır ve toplumsal eşitlik sağlanmalıdır, hepsi bu.

yazarların söylemek istedikleri

miractanyuvarlananninja
Söylemek istediklerim duyduklarımdan fazla ama duyulmaya hazır değil, bu yüzden bir süre daha hepsi benimle. İçimdeki öfke özgür bir döngü içinde benliğimle piyano çalıyor, onu cümlelerimle kısıtlamak istemiyorum. Öfkemle bile barışığım, küçük bir çocuk gibi büyütüyorum onu. Ne zaman bir şey söyleyecek olsam dolaba saklanıp kulaklarını tıkamayı yeğliyor. Ben ise kucaklayarak avutuyorum onu. Kimseye zararı yok sadece bazenleri gök gürültüsüz sağanak yağışlı. Bu da ıslanmayı güzel kılıyor.

hislerine dokunmak

miractanyuvarlananninja
Neden oradaydı bilmiyordu. İçeri girecek cesareti yoktu. Kapıya yaslanarak çökmüş derin düşüncelere dalmıştı. Girmeli miydi? Cesareti var mıydı? Tekrar yapabilecek miydi? Kendini hiç bu kadar yorgun hissetmemişti. Uzun zaman sonra anılarını ziyaret etmek, yüzleşmek ateşe dokunmakla eşdeğerdi. Bir kibrit yaktı. Dalgalanan alevin dansı gittikçe ellerine değmesiyle hissettiği acı ona güç veriyordu. Kaç kibrit yakmıştı? saymamıştı. Her seferinde alevin elini hapsetmesi fikrine kapılıp elini bir türlü muma götürmüyordu, belki de aydınlanmasından korkuyordu. Kibriti kontrol edebilmek ona daha kolay geliyordu belki... Mum ışığı gereksiz bakış alanı kazandırabilirdi. Buna ne gerek vardı? Bir kibrit daha yaktı. Aleve bakıp içtenlikle gülümserken yavaşça elinden kaydı. Bir karartının yanına düşmüştü. Hareket eden karartıyı gözleri seçemiyordu. Yeni bir kibrit çıkarıp yaktı. Bunu görmesi gerektiğini düşündü. Titreyen ellerini muma doğrulttu. Etrafı aydınlanmıştı. Hayır, hayır bunu istemiyordu. Tek istediği karartının ne olduğunu görmekti. Söndürmemek için kendini tuttu, yere yaklaştı. Dikkatle bakmaya başladı, bu bir örümcekti. Örümcek onu ziyaret mi etmişti? Acıyla gülümsedi. Seyircisini anımsadı. Üstünden geçen yılları düşününce onu özlediğini hissetti. Zaten o yüzden burada değil miydi? Onu kaybettikten sonra piyanosuyla hiç yüzleşmemişti. Düşüncelerinde kaybolmuştu, karamsarlığın etkisiyle bedeninin titrediğini hissettiği sırada örümcek hareket etti. Nereye gidiyordu? Bu gece tek misafiri oydu, gidemezdi. Onu takip edecekti. Yavaşça doğrulurken örümceğin kapının altından geçişini izledi. Yanık titreyen ellerini sıktı. Ellerini sıktıkça güç alıyor, tırnaklarını geçirdikçe kanatıyordu. Artık zaman gelmişti, daha fazla oyalanmadan içeri girmeliydi. Derin bir nefes alarak kapıya yöneldi. Odadaki kasvetli hava nefes almasını zorluyordu. Önemi yoktu, örümceği kaybetmemeliydi. Nefesinin yorgunluğu mum alevine yansıyordu. Buraya kadar gelmişken sönmesine izin vermemeliydi. İşte oradaydı. Piyanoya vuran ay ışığı onu daha da çekici kılmış, çalma isteği uyandırmıştı. Gözleri örümceği aradı. Onu kaybetmiş miydi? Odada olduğundan emin olması onu hâlâ seyirci yapardı değil mi? Piyanoya yaklaştı. Onu yakından görmek nefesinin ciğerini iyice yakmasına ellerinin tekrar sızlayıp kanamasına sebep oluyordu. Bunun için buradaydı, pes edemezdi. Mumu tozlu piyanonun üzerinde gezdirdikten sonra kenarına koydu. Artık hazırdı. Gıcırdayan sandalyesine oturdu. Piyanoyu süzmeye başladı. Yılların yorgunluğu onu da etkilemişti. Tuşları örümcek ağıyla kaplanmış, tozlu hâliyle başkalarına hayat olmuştu. Bir zamanlar heyecandan titreyerek bastığı tuşlar şu an jilet gibi duruyor ve bu genç kadını ürkütüyordu. Seyrine devam ederken örümceğin tırmandığını gördü. Tam mumun yanına geçmiş ondan çalmasını anlatmak istermiş gibi ağlarına dokunuyordu. Ay ışığına baktı. Yüzüne düşen saçlarının gölgesini yok etmek istercesine geriye attı. Hiçbir gölgeden etkilenmemeliydi. Yıllarca kendi gölgesine gizlenmiş piyanodan uzak durmuştu. Şimdi onun yanında güçlü kalmak zorundaydı. Yeniden tuşları incelemeye başladı. Tuşlar ağlarla kaplıydı ve ağlarının görüntüsü bozulamayacak kadar güzeldi. Onay ister gibi örümceğe baktı. Örümcek kararlı durmaya çalışsa da çekimser gibiydi. Genç kadın onu incitmekten korkarcasına bir tuşa bastı. Kalbinin parmak uçlarında attığını özgür kalmak istercesine sızladığını hissetmişti. Dokunmaya devam etti. Her dokunuşu kendine cesaret verirken örümceğin ağlarından özgür kalmak istediğini çağrıştırıyordu. Yoksa o da ağlardan kurtulmak mı istiyordu? Ellerinin kanamasına aldırmadan her bastığı yerde iz bırakarak çalmaya devam etti. Çaldıkça kendini kaybediyor örümceğe ithafen salınıyordu. Gözlerini kapattı. Artık dokunurken dans ediyordu. Her dokunuşunda örümceği ağlarından özgür bırakıyor kendi ruhunu parmak uçlarına bastırıp piyanoya katıyordu. Ruhu özlediği sesle sarhoş olurken tüm bedeni titriyor, ellerinin acısını bastırırcasına gülümsüyor, yılların acısını çıkarırcasına ağlıyordu. Birden durdu. Mumu söndürmenin zamanı gelmişti. Ay ışığı onu kucaklamış böylelikle yapay ışıklara ihtiyacı olmadığını anlamıştı. Derin bir nefesle üfledi. Şimdi yalnız piyanosunun üstü kanlı parlayan beyaz tuşları ve örümceğin gölgesi kalmıştı. Dokunmaya devam etti. Sanki son kez basıyormuş gibi parmak uçlarıyla özlemini dile getirerek kucaklıyordu piyanoyu. Çaldı, çaldı, çaldı... Hıçkırıklarına hakim olamadığı sırada gözü örümceğe takıldı. Tuşlarının üstüne gelmiş avuç içlerini açmasını istercesine dokunuyordu genç kadının ellerine. İzin verdi örümceğe, onu alıp ay ışığına tuttu. Parçalanmış ellerinin içindeki seyircisine minnet duyar gibi baktı. Onu pencerenin kenarına bıraktı. Artık gidebilirdi, ağlarından kurtulmuş özgür bir örümcekti. Piyanonun hislerini dokunuşlarıyla yeniden canlandırmış, var olmanın gerçek tanımını göstermiş, kendi ruhunu bulmasını sağlamıştı. Başarmıştı.

sözlükte sadece tanrı din saldırısı üzerine başlık açanlar

miractanyuvarlananninja
Bu şekilde açılan bir başlık aynı olayın yan sanayisi oluyor ve başlık kirliliğine sebep oluyor. Peki bu konuda ne yapılabilir? Örneğin rahatsız olunan durum yetkililere bildirilir. Daha sonra gündemi değiştirecek başlıklar açılabilir, böylelikle rahatsız olunan şey gündemden uzaklaşır. Başlık açıp açılan başlıklara karşı eleştiri yapmak mantıklı gelmiyor.
2

evcil hayvan beslemek

miractanyuvarlananninja
Ben hayvanların sahiplerinden etkilendiği kadar sahiplerin de hayvanlardan etkilendiğini düşünüyorum. Örneğin gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki kedi ve köpek besleyen insanlar daha uysal,ılımlı,evcimen,sadık,koruyucu,sakin,sevecen ve çocuk ruhlu oluyorlar. Ayrıca anne-baba olmaya da daha yatkın olduklarını düşünüyorum. Bu konuda psikolojik bir araştırma var mı hiç incelemedim ama bence kesinlikle durum böyle.