confessions

zirvedekicahil

Viski  · 2 Mayıs 2017 Salı

  1. toplam giri 85
  2. takipçi 14
  3. puan 1241

aşı karşıtları

zirvedekicahil
Haklılardır. "Properly paranoid" denilen bir şey vardır yaban ellerde, kendilerine katılmadan edemiyorum.

İlaç firmalarının tek bir amacı vardır: daha fazla satabilmek. İlaç endüstrisinin ilaç satabilmek için ise hastaya ihtiyacı vardır. Sırf bu yüzden bile hem doktorları hem de insanları manipüle ederler.

a) neden her gün adım adım "antibiyotik kıyameti" denilen felakete ilerliyoruz?
b) neden dünyanın bazı bölgelerinde antidepresan ve türevlerinin kullanimi %60'lar kadar çıkabiliyor?

Çünkü "big pharma". Antibiyotik yazmayan doktoru kötü gösteren, basit bir şema terapi gerektiren bir şeyde bile antidepresanlara bağımlı bir şekilde hayatınızı mahvetmenizi sağlayan şey. Şirketleri hasta olsun olmasın bütün hayvanlara antibiyotik vermeye zorlayan kurumlar. Bundan birkaç yıl önce "grip" aşısı olmaya zorlayan, sürekli haberlere çıkan kurumlar. Çoğunuz olmadı. Grip gibi bir hastalık için çok da gereksizdi. Peki o zaman neden televizyonlarda sürekli konuşuldu?

Bu insanlar aşılarınızı üretiyor. O kadar güvenip, devlet zorla yaptırsın dediğiniz aşılar, insan sağlığını zerre kadar umursamayan yeşillik tapıcıların elinden çıkıyor.

Ayrıca bir şeyin devlet onayından geçmiş olması, güvenli olduğu anlamına gelmez. Radyum keşfedildiğinde herkes radyumun çok mükemmel olduğunu düşünüyordu. Ta ki radyum kızları ölene dek. Kloroflorokarbonlar çok yaygındı, ozonu deldiği farkedilene kadar.

"O kadar doktor yanlış mı biliyor" ile geçiştirilebilecek bir konu değil bu. O kadar kimyacı yanılmışsa, big pharmanın elindeki doktorlar neden yanılmasın?

Ayrıca kendi vatandaşları üzerinde deneyler yapan; halisünojen veren, hepatit-b testi diye bin eşcinsel erkekten kan aldıktan altı ay sonra hepsinde "grid" çıkmasına neden olan, daha sonra hepsini toplumdan izole edip ölümlerine gülen bir devletin sizin sağlığınızı umursayacağını düşünmek oldukça ironik. Daha da ironik olanı nedir biliyor musunuz? O bin kişiden çoğu big pharmanın onlara sattığı ilaçlar ile "hayata tutunmaya" çalıştı.

Aşılar iyi veya kötü diyemem, diyebilecek tıbbi yetkinliğim yok. Ama şüpheciliği elden bırakmamak lazım.

nafaka

zirvedekicahil
"Pozitif ayrımcılık" adı altında erkeğin sömürüsüdür. Ülke olarak pozitif de olsa ayrımcılığın ayrımcılık olduğunu anlayamıyoruz çünkü. Utanmadan kedisi için bile aldığı ekstra nafakayı harcadıktan sonra "emekçi kadınlar" gününü hashtaglari ile kutlarlar bu insanlar.

diktatör mustafa kemal atatürk

zirvedekicahil
Her konuya tarafsız bakan birisi olarak, kelime oyunu yapmayı sevmiyorum ancak kelimeler üzerinden anlam karmaşası yaşanmakta burada.

Öncelikle atatürk döneminin "tek adamı"dır. [Kendisine dönemin şartlarına göre yetkiler veren başkomutanlık ve 1924 anayasası sonrası için konuşursak] Ancak kendisi diktatör değildi.

Kendisine karşı çıkmak mümkün değildi, kendi isteğine göre kararlar da aldı; bu doğru. Kurtuluş savaşı boyunca takiyye [son ana kadar, saltanat yanlısı destekçilerine cumhuriyetten bahsetmedi, bahsettiğinde zaten olay bitmişti] de yaptı, ancak onu bir diktatörden ayıran şey şudur: demokratik kurumları kapatmak / işlevsiz hale getirmek yerine açması, işlevli hale getirmesi.

Diktatör olmak isteyen birisi, idam kararı çıkartılacağını bile bile meclis açmaz. Daha sonraları chf tek fırka olmakla suçlandığında yakın arkadaşlarına parti kurdurtmaz. [KK'in kurduğu partinin kapatılmasının nedeni kendisi de (eski?) saltanat yanlısı olan kk'in irtica yanlılarını etrafına toplamasıdır zaten] Bu partilerin kapatılması hep atatürke bağlanır ancak kimse cumhuriyet karşıtlarının bu partilere üşüştüğünü ve hatta kurtuluş savaşı boyunca çoğu milletvekilinin aslında saltanat yanlısı olduğu gerçeğini gözden kaçırır.

Aynı şekilde "ülkenin yabancı sermayenin eline geçmesi", "islamcıların" başa gelmesine kadar olmamıştır. Atatürk döneminde demiryolları, limanlar ve hatta kabotaj hakkı bile millileştirilmiştir. Madencilere ve tarım / hayvancılığa destek olmak üzere iki banka kurulmuştur. Fabrikalar açılmıştır falan filan. Dömeke savaşına [bu savaş kazanılmış ancak ekonomik ve siyasi baskılar nedeniyle masada kaybedilmiştir] katılabilmek için liseden kaçmış bir adamdan ekonomiyi yabancılara teslim etmesini mi bekliyorsunuz gerçekten? Kaldı ki, sermayeyi yabancılara vermek istese, kapitülasyonları kaldırmadan da bunu yapabilirdi.

Son olarak, o çok sevilen amerikada, sadece bir tapu kadastro memuru olan, birçok savaş kaybeden, üstüste başkan seçilen üstüne üstlük bir eyalete ismini veren washington binlerce kilometrelik toprağı ile en zengin başkandır. Aynı şekilde çin'in kurucusu qin shi huang binlerce kil askerle gömülmüştür falan filan.

Tarih tarafsız bakmayı gerektirir. Tarihi yorumlarken "ben x'im, y'yim" derseniz, kendinizi x ve y olarak sınırlandırırsınız. Bu aynı şekilde tarihi kaynaklar için de geçerlidir. Tarih konuşan herkesin dil, din, ırk gibi sınırlamalardan kurtulmuş bir şekilde bakması lazım.

okulda yaşanılan haksızlıklar

zirvedekicahil
Eşcinsel ve ateist olmamdan dolayı sürekli saçma sapan şeyler yaşadım ancak hiçbirisi en iyi şiir okuyan [ve en çok umut vaadeden ben olmama rağmen], 40 dörtlükten oluşan ingilizce bir şiir okuyabilecek olmama rağmen "r" harflerini söyleyemediğim için hiçbir etkinliğine alınmamam kadar acıtmamıştı.

Belki de fazla iyiydim.

"Draw near and fear not,—this is i,
The Lady of Shalott."

1

Eşcinsellik

zirvedekicahil
Açık bir eşcinsel olarak şunları söylemek istiyorum, biraz da içimi dökeceğim. “Türkiye'de eşcinsel olacağınıza” diye bir cümle kurmak istiyorum ama daha ötesi yok. Yok, skalanın en üstü orası. Kültürel, dini, etnik her azınlık belli bir ailede / çevrede doğar, zaten ailesi çocuğunun yaşayacağı sorunları bildiği için çocuğuna sahip çıkar.

Ailem bana hiçbir zaman sahip çıkmadı. “Erkekliklerini” hiçkimseye karışmayan o “ibneyi” döverek kanıtlayacaklarını düşünenlere karşı bile savunmadılar beni. “Normal” bir aile ortamında, “normal” iki abiyle evin ötekisi olarak büyüdüm. En güzel zamanlarımda bile beni bağlayan, tam potansiyelime ulaşmamı engelleyen zincirler ile büyüdüm. Arkadaşlarım “genç olurken”, sevgilileri ile gezip saçma sapan hareketler yaparken bana hiç bu imkan verilmedi. Hiç genç olamadım, sevgilimin elinden tutamadım, bağıramadım.

Siz hiç ikiye bölündüğünüzü hissettiniz mi? Hiçbir zaman birleştirilmeyecek bir şekilde ayrıştığınızı? Eşcinseller bu duyguyu anlar, özellikle de uzun bir süre açılmamış olanlar. Artık eşcinsel kimliğiniz ve “gerçek” kimliğiniz o kadar çatışmaya başlar ki, sanki hiç bitmeyen bir kimlik bunalımına girmişsiniz gibi olur. Her şeyi kontrol etmeye çalışırsınız ama olmaz, bu süreç eski kimliğin kül olmasına kadar sürer. Eski kimlik kül olduktan sonra ortada tek bir kişilik kalır ama bu yaralı bir kişiliktir.

Çoğu toparlayamaz zaten. Kendini hedonist bir yaşama verir. İmam Hatipten çıktıktan sonra mini etek giyen sümeyyeden farkı yoktur aslında. Aktivizmin önemi buralarda kaybolur. Kendi komünitesinde mutludur, toplum yatak odasına karışmadığı için sesini de çıkartmaz. Bu adeta bir suskunluk sarmalıdır. Kaldı ki haklarını istediğinde sürekli sindirilmiş, bu şekilde büyümüş bir azınlığız biz.

Yine de, Türkiye'deki eşcinsel hareketinin gelişmemesinin tek nedeni biz lubunların konformist tutumudur. “Niye sivrileyim” diye hakkını aramayan, “bunlar gereksiz yeağ” diyerek her yerin kendi yaşadığı entellikte olduğunu düşünen berkecanların suçudur bu. “Translar ölüyor ühühühü” dedikten sonra “bağ benim belletirim, am benim dillletirim” tarzı sloganlar atan sözde eşcinsel örgütlerinin suçudur bu.

Tarihte haklarını “sivil itaatsizlik” ile alan tek bir azınlık yok. Modern Eşcinsel Tarihi [Compton olayı gibi birkaç şeyi saymazsak] Stonewall ile başlar. Marsha Johnson, sonucunu bilmeden polise bir tuğla fırlatır. Arkasından GLF, OutRAGE, Lesbian Avengers gibi oluşumlar kurulur zaten. Türkiye'de bunu kim yapabilir? Yapamaz kimse. Anca olanlara üzülüyor gibi yapıp hedonist hayatına devam eder. Bahsettiğim Amerika da, 1960'larda oldukça muhafazakardı.

Bu yüzden her gün üzgün uyanıyorum. Biz cesur olamadığımız için bizim yaşadıklarımızı tekrar yaşayacak, zorbalığa uğratacak, aynı şeyleri yaşayacak eşcinseller doğuyor her gün. Ve hepsi, bizim suçumuz.
9

türkçe

zirvedekicahil
Üzerindeki Arap / pers / Fransız etkisi atıldığında öğrenmesi en kolay dillerden birisidir.

a) Kuralları bellidir, istisnai durumları çok azdır. Fransızca gibi değildir mesela.

b) Yazıldığı gibi okunur, gereksiz yere her kelime için telaffuz çalışmanız gerekmez.

c) Vurgu ve tonlama (istisnai durumlar olsa dahi) kelime anlamını değiştirmez. Çince gibi değildir mesela. Aynı yazılan kelime farklı vurgularla farklı anlamlar kazanmaz.

d) Sondan türetilmeli olması, aynı anlamdaki kelimeleri öğrenmeyi kolaylaştırır. Göz, gözlük, gözlükçü, gözlükçüler. Ancak İngilizcedeki eyeglasses ile optician arasında bir bağ yoktur.

e) Zamanları kurallıdır. “Özne + nesne + yüklem + zaman eki” sıralamasını kullanarak dil üzerinde hiçbir şey bilmeseniz de kendinizi ifade edebilirsiniz vesaire vesaire.

Ortalıkta “törkçe çök zör” diye gezenlerin ağzına TDK kitabıyla vurasım geliyor.

kuran'daki barış ayetleri

zirvedekicahil
Şu sitede "bana zorla islamı savundurtuyorsunuz" demekten gına geldi, yeter artık. Bilerek mi çarpıtıyorsunuz yoksa vikipediyi açmaktan da mı acizsiniz bilemiyorum.

Tevbe suresi, 630 yılında inmiştir ve hala kabede hac yapan paganlara bir uyarıdır. Bu ayetle ayasofyanın cami yapılması arasında bir fark yoktur. Ayet diyor ki, bizim kurallarımıza uy yada dört ay içinde burayı terket. Bakalım;

Müşriklerden, ahd aldığınız kimselere Allah'tan ve O'nun Resûl'ünden bir beraattir (bir ihtardır). Artık yeryüzünde dört ay dolaşın. Ve muhakkak ki siz, Allah'ı aciz bırakamayacağınızı ve Allah'ın kâfirleri alçaltıcı olduğunu biliniz. Ve büyük hac (Hacc'ul ekber) günü, Allah'tan ve O'nun resûlünden insanlara bir bildiridir (ilândır). Muhakkak ki; Allah ve O'nun Resûl'ü, müşriklerden berîdir (uzaktır). Bundan sonra eğer tövbe ederseniz, artık o (tövbe etmeniz) sizin için daha hayırlıdır ve eğer yüz çevirirseniz, siz Allah'ı aciz bırakamayacağınızı biliniz. Ve kâfir kimseleri elîm bir azap ile uyar (ikaz et). Müşriklerden ahd aldığınız kimselerden, sonradan sizden bir şey eksiltmeyenler ve size karşı birisiyle (hiç kimseyle) yardımlaşmayanlar müstesna. O taktirde onlara, onların müddetine kadar ahdlerini tamamlayın. Muhakkak ki Allah, takva sahiplerini sever. Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın). Gözetleme yerlerinin hepsine oturun (onları gözaltında tutun). Bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve namaz kılar ve zekât verirlerse o taktirde onların yolunu serbest bırakın. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahîm'dir.


Burada da "kurallarınıza uyacağız" dedikten sonra uymayanlardan bahsediliyor;

eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün. çünkü onların yeminleri yoktur. böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler.

--------------------

diğer bazılarını da bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kendi toplumlarından emin olmak isterler. ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde başaşağı içine dalarlar. bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barışa gitmezler ve ellerini sizden çekmezlerse onları yakalayın, tuttuğunuz yerde öldürün. işte böylelerinin üstüne gitmeniz için size açık bir izin ve kuvvet verilmiştir.


el-cevab: siz, size saldıranlara karşı duramayacak bir berkecan mısınız? Yani ayeti beyniyle okuyan birisi şunun kendini savunmak ile ilgili olduğunu anlayabilir.

-------------------------

Yusuf'un kardeşlerinin söylediği şeyi Allah demiş gibi göstermek acınası olmuş; alın size ayetin geri kalanı.

Andolsun ki; Yusuf ve kardeşlerinde, soranlar için âyetler (dersler) vardır. “Yusuf ve kardeşi, babamıza gerçekten bizden daha sevgili.” demişlerdi. “Ve biz bir grubuz. Muhakkak ki; babamız, gerçekten açık bir yanılgı içinde.” Yusuf'u öldürün veya onu bir yere atın. Babanızın yüzü, size dost olsun (babanızın sevgisi size kalsın). Ve ondan sonra salihler topluluğu olun.


-----------------------

Nisa 74, Nisa 76'da bahsedilen olayı anlatmaktadır.

76 - İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.


Nisa 89 ise 90'da anlaşılır.

90 - Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir.


-------------------------

Bakara 192;

Bundan sonra eğer inkârdan ve savaştan vazgeçerlerse, o taktirde muhakkak ki Allah, Gafûr'dur (mağfiret edendir), Rahîm'dir (rahmet sahibidir).


------------------------

Çok mu zordu? Sözde eğitimli, sorgulayan tayfadan geçinirsiniz. Saçma ateist sitelerinden kopyala yapıştır yaptıktan sonra açıp önceki / sonraki ayeti okumaktan acizsiniz. Yazık, çok acınası.
3

tanrı'ya sorulacak tek soru

zirvedekicahil
Ateist genç, tanrıya sormuş; "eğer varsan, neden dünyada yaşanan onlarca kötülük için bir şey yapmadın?" Ve sonra tanrı gence dönmüş ve demiş ki: "sana kötülerin yaptıklarını yok edebilmen için iki el, haksızlığa karşı yürümen için iki ayak, mazlumların sesini duyman için iki kulak, yaşananları görmen için iki göz, olanları idrak edebilmen için bir beyin, zulme karşı ses çıkarmak için bir ağız verdim. Kötülüklere karşı bir şey yaptım, seni yarattım. Sana bahşettiğim onca şeye rağmen zulme benim karşı çıkmamı mı istiyorsun?".

Eğer varsa tanrıya soracak tek bir sorum var; eloi, eloi, lama sabachthani?
1

talak suresi dördüncü ayet

zirvedekicahil
Ateizm anlayışı, ayet kesip büküp anlamını bozmak olan ateizm sayfası paylaşımlarındandır. Burada herhangi bir pedofili iması falan yoktur. Bu olayı bir kere daha anlatmıştım yorumlarda, bu sefer kalıcı olsun.

Eski dönemlerde hamilelik hemen belli olmazdı. Örneğin gece ilişkiye girdikten sonra adam "boş ol boş ol boş ol" diyerek kadını boşadı. Bu kadın ertesi gün başka bir adamla evlenip ilişkiye girse, birkaç ay sonra doğacak çocuğun kimden olacağı belli olmaz. Bu nedenle, kadınların başkası ile ilişki yaşamadan önce üç ay beklemesi gerekir ki çocuğun babası belli olsun. Günümüz için konuşursak, hamile olmadığı belli olan kadının iddet süresi beklemesine gerek yoktur.

Daha da anlamayanlar için ayeti parçalayarak anlamlandıralım;

kadınlarınızdan adetten kesilmiş olanlarla: menopoz yada herhangi bir nedenden dolayı, adet görmeyen kadın.
henüz adet görmeyenler: kocasıyla ilişkiye girdikten sonra adet olmayan, hamile olup olmadığı belli olmayan kadın.
onların bekleme süresi üç aydır: üç ay, bir kadının hamile olup olmadığının, neden adet olup olmadığı anlaşılması için yeterlidir.
hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer: hamile kadının çocuğu kimden olduğu bellidir, doğduktan sonra kadın "temiz" olacağından bir daha evlenebilir.

Bu kadarını düşünmek, bir meal sayfasına bakmak çok mu zordu?

Not: islamda bu kadar eleştirecek şey varken, zorlama şeyler ile eleştirmek doğru gelmiyor bana.


eileen

zirvedekicahil
Türkiye gibi bir ortamda, şeriatçı bir ailenin eşcinsel ve ateist çocuğu olarak büyüyen birisi olarak sadece insanların dinleri yüzünden yargılanmaması, inançların hakaretten korunması gerektiğini söylediğim için beni "kıt içerik sahibi, öngörüden yoksun, özgünlüğü olmayan birey" olmakla itham eden yazar.

Bunca zamandır eşcinsel / ateist olduğumu söylemeyi istemiyordum, zira çoğu zaman dini konularda entry girdiğimde taraflı gözle bakıyormuş gibi görünürüm diye. Burada size şunu söyleyeceğim sadece, [ki prim yapmak istesem çoook önceden yazardım bunları] türkiye ve islam bana çok eziyet etti. Eğer burada birisi nefret suçu işleyecekse, bu ben olmalıyım. En büyük savaşımları "etek boyu" olan insanların, "acaba ne zaman öldürüleceğim" düşüncesini anlayabilmelerini ummuyorum. Çünkü laiklik bazıları için sadece dışarıda bira içebilmek.

Ve sen, eileen, bu derece önyargılı bir insan olarak o yetkileri hiç hak etmedin. İnsanlara hep üstten baktın ve gereksiz çıkarımlar yaptın. Ömrüm boyunca insanlara tepeden bakmanın, "karakter düzeltmenin" ne kadar yanlış olduğunu öğrendim. İnsanları eleştirmeyi, nick6 girmeyi sevmem ancak birisi bunu yapmalıydı.

4

laik sözlük yenileniyor

zirvedekicahil
Yenilenen sözlükte neler olsun / olmasın? [Bir kez daha, kimse alınmasın, kimseyi hedef alacak kadar tanımıyorum]

- rütbe üstünlük belirtisi olmasın.
- siyaset adabını bilmeyen, veyahut küfürlü / argo bir dil kullanan yazarlar, yönetimde bulunmasın. Zira atalarımızın dediği gibi, "balık baştan kokar".
- sözlükte kullanılan küfürler olmamalı. Ekşi sözlüğün en iyi zamanları, küfür barındırmadığı ve bilgi dolu içeriklere sahip olduğu zamandı. Geriye dönük uygulanamasa da, ileriye dönük uygulanabilir.
- bir kelimelik, boş, anlamsız, tanım içermeyen, formata aykırı, onlarca "swh swh" içeren başlıklar ve entryler silinmeli. Bunlardan sözlükte çok var. Varolana benzer bir örnek verirsek; "siyah" başlığına "beyaz" yazmış. Beyaz ne? Bu entryden kim ne anlar? Sözlüğe ne faydası bulunur?
- nick6 şenliği, dört kelime ile anlat, x mi y mi? gibi k a n s e r başlıklar olmamalı. Dört kelime ile anlat olayı oldukça forumvari duruyor.
- yöneticiler "judge, jury, executioner" olmalı; seri eksici, sürekli hesap açarak geri dönen yazar ve aktrolleri, "otağı toplamadan" banlayabilmeli. Böyle bir yetki için, seçilecek kişilerin tamamen tarafsız olması gerekiyor.
- birbirine özelden veyahut yorumlardan hakaret edenler önce rütbe düşürülmeli, sonra uçurulmalı.
- türkçe kullanımı düzeltme ile değil, kişinin kendisinin yapması gereken bir iş olmalıdır. Türkçe kullanımı düzgün olmayan kişiler yazar yapılmamalı.
- dini inanışlar koruma altına alınmalı zira bazen mizah ile aşağılama arasındaki fark bilinmiyor.
- eski iyi yazarlar geri getirilmelidir. Sözlüğe küsen çoğu yazar, ortalık düzeldiğinde geri gelecektir zaten.
-bir yoruma 182828 bildirim gelmesi olayı çözülmeli.

4

illuminati oyun kartları

zirvedekicahil
Daha değil sosyal medya, google'ın olmadığı bir dünyada politik doğruculuğu yani "özürlü" yerine "akılsal / bedensel zorlanmakta", "şişman" yerine "kilo problemler olan" gibi bir dil kullanmayı; "ölü leşi yediği" [veganazi] "yanlış özne kullandığı" [lgbt] için linç edilen insanları "tahmin eden" oyundur.



Belki de tahmin etmemiş, insanları bu yönde şekillendirmişlerdir? Bakalım David Rockefeller ne demiş?

"Some even believe we are part of a secret cabal working against the best interests of the United States, characterizing my family and me as 'internationalists' and of conspiring with others around the world to build a more integrated global political and economic structure--one world, if you will. If that's the charge,i stand guilty, andi am proud of it"

Adam anılarını yazdığı kitapta, tek dünya hükümeti için çalıştığını açık açık "gururla" söylüyor ve bizdeki berkecan / pelinsular, elindeki son model iphonelarında kerimcan durmaz snapi izlemekten araştırma yapamıyorlar. Ne kadar da acınası!

Garip bir şekilde, artık "yeterince özgürlükçü" değilseniz, tam da yukarıdaki kitle tarafından linç edilirsiniz.

özgüveni eksik erkek

zirvedekicahil
Zihninizin oluşturduğu "şema" denilen şeyler var. Bunlar beyninizin oluşturduğu "kısayollar". Örneğin bir öğretmen gördüğünüzde aklınıza "bilgelik" gelmesi gibi.

Konuyla ne alaka derseniz, psikolojide kadınların babaları ile büyüdükleri ve erkekler hakkında bilgileri babalarından gördükleri; bu nedenle beyinlerinde oluşan eş şemasının babasına benzer erkekler olacağı söylenir. Kısacası, kızlar babaları gibi adamlar ile evlenerek annelerinin kaderini yaşar.

[Tabi bu herkeste görülen bir şey değildir, şema terapi ile çözülebilen bir durumdur. Örneğin sosyal izolasyon şemasına sahip bir insan; dışarı çıkar / insanlar ile tanışır, dışarı çıktığında / sosyalleştiğinde bir süre sonra her şey çok kötü gelir ve kendisini toplumdan izole eder. Böylece şema kendini tekrarlar, zinciri kıracak hamleye kadar.]

Özgüvensiz erkek de şema kurbanıdır. Yıllar boyunca aile / toplum tarafından özgüveni ezilmiş erkek, kimsenin kendisini beğenmeyeceğini, sevmeyeceğini düşünmeye koşullanmıştır. Bu nedenle toplum korkuları vardır. Zira her zaman başkaları "onun olanı" almıştır. Bunun üzerine beyninde "kendisinin olanı yeterince iyi koruyamazsa elinden alınacağı" şeması oluşur.

Ben ilişkilerin güven üzerine kurulu olması gerektiğini düşünüyorum. Sürekli seni aldattığını düşünerek hem kendini hem de karşıdakini yıpratmak yerine, hiç evlenme. Eğer birisi gerçekten seviyorsa, karşıdaki kim olursa olsun aldatmaz. Oldukça ironiktir ki, genelde aldatmalar kontrol manyağı çiftlerde olur.
0 /