confessions

dokuzkoydenkovulanadam

votka  · 8 Haziran 2017 Perşembe

  1. toplam giri 282
  2. takipçi 13
  3. puan 5136

hain

anne boleyn
İsmet İnönü'nün bir sözüyle başlayalım: "‎Hiçbir millet yoktur ki, içinde bizim kadar hain yetiştirsin!"

Türlü hainler vardır, bunların çoğu Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilmiş hainlerdir, bazıları da benim şahsi görüşümdür ki bunun benim şahsi görüşüm olması onların hainlik girişiminde olduklarını değiştirmez. Bunu bilinçli yahut bilinçsiz olarak yapabilirler.

Şu anki hükümet benim gözümde haindir. Bir pkk, dhkp-c kadar değil elbette ama bu ülkeyi batırarak, türlü entrikalar çevirerek, halkı kullanarak türkiye'nin geleceğini ve şimdiki zamanını tehlikeli bir sürece soktular. Feto, çözüm süreci, başkanlık sistemi, berbat dış ilişkiler vs... daha sayardım ama siz zaten ne boklar yediklerini gayet iyi biliyorsunuz.

Şu anki hükümeti körü körüne destekleyip, Bu koca vatanı hepimize bırakan Atatürk'e düşmanlık besleyip, hakaret eden, iftira atan sonra da 15 temmuz saçmalığıyla biz vatanseveriz ayağına yatanlar da hainler gözümde. Çok sevdikleri Allah onlara akıl fikir vermiş ya bir araştırıp okuyamıyorlar mı? Hayır. Dinlerini bile bilmeyen cahil sürüsü, işte bunlar İlber Hocamın da dediği gibi "bilinçli hainler." Bunlara bilinçsiz demek ayıp olur.

kendine sosyalistim, komünistim hatta kemalistim bile deyip bunların arkasına saklanıp bakın öyleler demiyorum bunların arkasına saklanıp hükümet düşmanlığını aşıp türk polisi, askerine de düşman olup masum askerlerin polislerin haince öldürülmesini destekleyecek ve sevinecek kadar alçaklar da var bu ülkede. "bütün kürtler haindir" gibi bir saçmalık söylenecek olsa direkt saldırıya geçip "kürtlere genelleme yapma!" derler, haklıdırlar ama o genellemenin ırzına bunlar geçer. Bütün Türk polisini Dilek Doğan'ı öldüren insanlık yoksunu şahıs gibi görüp, polislerin ölümüne sevinirler. Türkiye Cumhuriyetine, devletlere, her türlü yönetime düşmandırlar ama Türkiye sınırları içerisinde başka devlet kurulmasını "haklı" bulup desteklerler.
Bir de garip olan şu ki bu zihniyettekiler de yobazlar gibi kurtuluş savaşının imkansızlıklar içinde kazanılan dünyanın ilk ve en harika bir mücadele olduğunu kabul etmezler. Anlatırsın "yanlı okuyorsun" demekten başka argüman sunamazlar. Benim gözümde böylelerinin şu anki hükümetin götünü yalayanlardan farkı yoktur. Hepsi aynı boktur ama başka rengindedir.

Bunları iyi tanıyın işte bunlar Türkiye Cumhuriyetinin düşmanıdır. Biri vatansever ayağına yatar Osmanlı diye anırır, Türkiye bayrağını elinde taşır o bayrağın dalgalanmasını sağlayan Atatürk'e düşmanlık yapar. Diğerleri de binbir türlü ideoloji kılığına girip bu ülkenin ekmeğini yiyip polisin, askerin ölmesine sevinir, öldürenleri de terörist saymaz "haklı dava için yaptıklarını" kabul eder.

Tarih göstermiştir ki, ne kadar Türk-Türkiye düşmanı varsa mağlup olmuştur. Gerek yobazı gerek kendini aydın diye tanıtanları. Mağlup olmaya mahkumsunuz. Bu ülke kimsenin tekelinde değil.

NE MUTLU TÜRK'üm diyene!

türkçeleştirme kampanyası

besiktas
naçizane fikrim, girilerde plaza ingilizcesi yerine doğru düzgün türkçe kelimeler kullanmamak ya da cümlenin aralarına herhangi bir yabancı dilden Türkçeye geçmemiş kelime serpiştirmek ingilizce bilmeyen insanların anlamasını zorlaştırıyor. gelin destek verin, bir oturup düşünün.

vallahi apo'yu özledik

anne boleyn
sesi istediği kadar güzel, şarkıları muhteşem duygusal olsun fark etmez. terörist olan apo'yu özledik diye şarkı söylüyorsa benim için o adam hakkında düşünebileceğim bütün güzel şeyler son bulur. teröristlere de terörist sevicilere de yüz verecek değilim.
1

laik sözlük'ün özgürlükçü çomarlardan oluşuyor olması

kemalisthanım
Siz de bu sözlüğe gelir iken ''aaa kesin burada benim gibi düşünen insanlar, atatürk'ü sevip sayan insanlar ya da belki de kemalistler vardır'' kafasıyla geldiniz değil mi? Sonuçta Türkiye'de laiklik demek Atatürk demektir. Atatürk'ün altı ilkesinden de biridir laiklik. Ama sonra kocaman bir hayal kırıklığına uğramanız benim gibi muhtemeldir. Zira bu sözlüğün ne yazık ki Atatürk ile yakından uzaktan alakası yok. O yüzden atatürkçülerle karşılaşmanız da imkansız. Az bir takılıp, gözlem yapıp, Atatürk'e sallayan adamların yönetim tarafından el üstünde tutulmasını gözlemlediklerinde terk ederler burayı ki birçok kişi etti de. Akplilerden kaçarsın, rahat nefes alayım diye buraya gelirsin en büyük düşmanı olup da akp'ye benzeyen yönetime denk gelirsin.
(bkz:diktatörlük) (bkz:millete faşist deyip en büyük faşistlikleri yapmak) (bkz:tatlı su komünistleri)
saygılar. büyük bir ihtimalle bu tatlı dille eleştiri entrym de yetkililer tarafından imha edilecektir.
1

laik sözlük'ün özgürlükçü çomarlardan oluşuyor olması

akhenaton
atatürkçü,ulusalcı bir çizgide olmasını beklerken mide bulandırıcı özgürlükçülerden oluşuyor olması sebebiyle ayrılmama sebep olan durumdur. Hayatı pembe panjurlu bir bahçe sanan hippilerin okuduğu birkaç özgürlükçü saçmalığıyla her şeyi çözebileceğini sanması kadar vahim bir durum yoktur herhalde yeryüzünde. Asal polatın başa geçeceğini düşünmesinden daha trajiktir aslında bu tiplerin hali. Beynini popülizme teslim etmiş aciz birer köle olmalarına rağmen kendilerini herkesten üstün görmelerine ise gülmeli mi ağlamalı mı bilemiyorum. Özgürlükçülükleri de birbirlerinedir ve riyakarlardır. Kendilerine zıt olan her şeye karşı en azılı faşist olurlar. Hayatları boyunca bir sike derman olamamış ve olamayacak olmalarına rağmen her konuda bir fikirleri vardır , herkese akıl vermekten geri durmazlar. Ekşi sözlükle birlikte ortaya çıkan bu kendini üstün sanan ama gerçekte bir hiç olan zavallı sürüsü de en az islamcılar kadar nefret ettiğim bir kesim olduklarından dolayı sözlük üyeliğimi sonlandırıyorum. size pembe panjurlu beyinlerinizde bol özgürlük soslu hayaller diliyorum
4

avrupa hunları

filozovski
asya hun imparatorluğu'nun dağılmasından sonra asya'nın batı kesiminde bulunan hunlar avrupa'nın içlerine doğru ilerlemişlerdir. bu ilerleme kavimler göçünün başlangıcı olmuştur. atilla'nın avrupa hunları'nın başına geçmesiyle önce doğu roma yani bizans hunlara bağlanmış, i.s. 452 yılında batı roma hun hakimiyetini tanımıştır. atilla'nın i.s. 453 yılında ölümünden sonra avrupa hunları güçlerini yitirmiş ve karadeniz'in kuzey bölgelerine çekilmişlerdir.

solcu olayım derken terörist olmak

jamiryo
her şeyin olduğu gibi bununda maskesi sosyalizm/komünizm'dir.

sağcısındır, çalarlar çırparlar ama "müslüman" dersin; desteklemeye devam edersin.
solcusundur, yıkarlar, dökerler ama "devrimci" dersin; desteklemeye devam edersin, nihayetinde sende ideolojine değil, maskesine kanarsın öyle inandırılırsın.

misal aklımda kaldı, sakarya fırat isimli trt 1 dizisinde bir pkk mensubu teröristi oynayan miro karakteri, sürekli olarak lenin'den, stalin'den, sovyet rusya'nın o zamanki stratejilerinden bahseder dururdu.

bizimki gibi bir saf halkın önüne bu yemek koyulursa elbet sağcısı da, cahil solcusu da buna inanacak ve sosyalizm/komünizm= terörizm olarak o ufak miniminnacık beynine kazıyacaktır.

çünkü; https://laiksozluk.net/yazarlarin-sevdigi-anlamli-sozler__60494

istiklal marşı'nın değiştirilmesi

düzadam
yüce marşımızı ersoy çomarının yazmış olması benide üzen bir hadise. fakat ülkemizdeki basit araplaşmış sıkıntıları daha çözmeden böyle bir olaya kalkışılmaması taraftarıyım.

istiklal marşı ülkemizde yaşayan tüm milliyetçilerce kabul görmüş bir marştır. bunun için çok geç kalındı belki inönü'nün yapması gereken bir hamleydi.

türkçülerin yanlış tanınması

kargalı karga paşa
Her konuda olduğu gibi bu konuda da ideoloji karmaşalarına kurban gidildiğini düşünmekteyim.


Türkçülük ideolojisini ele alırken iyi düşünmek ve analiz etmek gerekmektedir. Evvela bu ideoloji orta asya'dan bu yana süre gelmekte olan bir ideolojidir. Yer yer öncülleri değişkenlik göstermiştir diyeceğim ancak ana maddeler hel aynı kalmış yalnızca, göçebelik dönemleri ve yerleşik hayata geçiş evresinden mütevellit olarak yöresel ve bölgesel öncül değişkenleri gözlemlenmiştir.

Nihal atsız bunun en güzel örneklerinden biridir. Ben kendisini her ne kadar ütopik olarak görmüş olsam da, kendisi yeni türkiye'de ziya gökalplerden devraldığı bayrağı biraz aşırı uçlarda savunmuş ve dalgalandırmıştır. Ancak bütün bunlar her ne olursa olsun "ideolojinin" hamuruna düşünülmeden saldırılmasına sebebiyet veremez. Bu her konuda böyledir.

Bir insanın kendisini, seçemediği, önceden belirleyemediği ırk/toplum/millet vb. unsurlara fazlasıyla ait hissetmesi, bunun ateşli bir savunucusu olması başka bir durumdur ve olasıdır. Bunda yargılanacak dışlanacak bir şey yoktur. Aynı şekilde bu durum zıttı ile de vaki olabilir.

İnsanlar ideolojileri yanlış temsil edebilir yanlış yorumlayabilir. Bunlar ayrılmalıdır. Eğer fikir alışverişi yapılacak ve ilmi bir mecrada ilim kuralları çerçevesinde konuşulacaksa, insanlar değil asıl konu olan ideolojiler ve kaynaklar incelenmeli ve tartışılmalıdır. Geriye kalan her şey adı üzerinde yorum ve tutumdur.

İdeolojik öncüllere bakıldığında türkçülük kendi içerisinde tutarlı bir ideolojidir.

Diktatörlüğe karşı durup, başka bir diktatörlüğün egemenliği adına bir mücadele içerisinde değildir en azından.

Alevilerin türk olması

ulugenj
Gerçekten bir çok kişinin canını sıkan konu . Ben hiçbir zaman hiçbir kimseye alevilerin hepsi turktur demedim lakin öz alevilerin türk olması ve bazı gerici kürtlerin bunu hazmedememesi olayı dahada körükledi. Evet kürt ten de çerkes ten de (yengem) alevi olur ama sonradan benimsemiş olmaları onları öz alevi yapmaz. Semah kültürünün bile türklüge ait olması canlı bir kanıt iken bazı gerici kürtler ısrarla alevilerin yüzyıllardır mezopotamyada yaşadığını öne sürer. Peki ya şimdiki zamanda orta asya da yaşayan aleviler? onlardamı mezopotamyadan gelmişler. Sadece orta asya alevilerinin bile kanıt olması gerçekten gerici kürtlerin pek hoşuna gitmez. Size küçük bir örnek vereyim benim köyümde tek bir aşiret vardır (hormek aşireti) . Ve bu aşiret türktür buyrun link

http://haberiniz.com.tr/kose-yazisi/21332/hormek-asireti-bir-turkmen-asiretidir--hasan-aga.html

Fakat bazı kendini bilmez kürtçü alevilerin bu aşirete mensup olmamalarına rağmen kesin bir kanitmis gibi yazı yazmaları bazı düşünceleri olumsuz etkiledi.

1283

Makinelitüfek
atatürk'ün kara harp okulundaki apolet numarasıdır.
harbiyede her sene 13 mart'ta atatürk'ün kara harp okuluna girdiği günün anısına tören yapılır. törende yoklama alınır ve sıra 1283'e geldiğinde tüm harbiyeliler ayağa kalkarak hep bir ağızdan''İçimizde!'' diyerek yoklamaya katılır.
harbiyeliler için asil sayı niteliğindedir.
1283, türk gençliğinin temsili sayısı, mücadele ruhudur.
2

ırk yok müslüman var

anne boleyn
Türk'üm demek ırkçılık olur ama müslümanım demek onurdur bunlar için. mesela bu konu hakkında sayın cumhurbaşkanımızın söylediği bir şey var:
''bana türk müsün diye soruyorlar, ben de müslümanım diyorum.''
böyle adamlar cumhurbaşkanı oluyor işte. bir de bu dediği şey için övünüyor, hava yapıyor. yahu madem türk'üm demek diğer ırklara ayıp etmek oluyor hadi onu da geçelim türk'üm demekten bile utanıyorsun neden müslümanım demek ile övünüp duruyorsun? bu da o zaman diğer dinlere mensup olanlara ayıp etmek oluyor.

cringe seviyenizi arttıracak yazılar

oijya adam
Keyifli okumalar efendim.



Din ve bilimin, samimi ve akılcı olarak uygulandıkları sürece, daima uyum içerisinde oldukları çok açık bir gerçektir. Bu açık uyumun bir göstergesi de geçmişte ve günümüzde yaşayan, buluşları ile insanlığa önemli hizmetleri dokunmuş "iman eden bilim adamları"dır.


Yüzyıllardır dinin kendilerine sağladığı özgür aklı, sınırsız düşünme yeteneğini kullanarak bilime büyük katkılarda bulunmuş olan birçok bilim adamı bulunmaktadır. Bu kişiler, hem bilimin, dinle tam bir uyum içinde olduğunu göstermiş, hem de bilime ve insanlığa önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Newton, Kepler, Leonardo da Vinci, Einstein gibi bilim tarihine yön veren ünlü bilim adamları yaptıkları gözlemler ve araştırmalar sonucunda evreni yaratanın Allah olduğunu ve herşeyin Allah'ın hakimiyetinde olduğunu savunmuşlardır. Dahası, bilimin temel prensipleri inançlı kişiler tarafından ortaya atılmış ve çağdaş bilimin doğuşunda dinin önemli bir rolü olmuştur.

Bilimle uğraşan, yeni keşifler yapan bir bilim adamı, aslında Allah'ın yarattığı sanatı derinlemesine inceleyen, ondaki detayları fark etmeye ve yakalamaya çalışan kişidir. İşte bu nedenle, dinle bilim ayrılmaz bir bütündür ve bilim adamı da, Allah'ın sonsuz gücünü, sanatını, yaratmasındaki benzersizliği ortaya koyan kişidir. Bu yüzden sanılanın aksine bilim adamları Allah'ın varlığını, birliğini en çabuk fark eden kişilerdendir.

Bu yazımızda geçmişten günümüze, modern bilimi kuran ve geliştiren inançlı bilim adamlarını ve bu kişilerin bilime yaptıkları hizmetleri ele alacağız. Bu bölümde yer verilen bilim adamlarının tümü evrenin ve canlı sistemlerini Allah'ın yarattığına inanmışlardır. Nitekim Allah pek çok ayetle yaratılmışlar üzerinde düşünebilmenin, Allah'tan gereği gibi korkup sakınmanın, O'nun büyüklüğünü, yüceliğini kavrayabilmenin bir yolunun "ilim sahibi olmak" olduğunu haber vermiştir. Konuyla ilgili ayetlerden bir tanesi şöyledir:

Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 22)

Din ve bilimin, samimi ve akılcı olarak uygulandıkları sürece, daima uyum içerisinde oldukları çok açık bir gerçektir. Bu açık uyumun bir göstergesi de geçmişte ve günümüzde yaşayan, buluşları ile insanlığa önemli hizmetleri dokunmuş "iman eden bilim adamları"dır.

Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak nitelendirilen Isaac Newton'un evrene bakış açısı, aşağıdaki sözlerinde çok açık bir şekilde ifade bulmaktadır:

Güneş Sistemi'nin, gezegenlerin ve kuyruklu yıldızların harika sistemleri yalnızca akıllı ve güçlü bir varlığın kudretiyle sürebilir. Bu varlık yalnızca dünyanın ruhunu değil herşeyi yönetir, O Allah'tır".

Aynı şekilde ünlü bilim adamı Kepler'in de çalışmalarını, dini inançlarının yönlendirdiği bilinmektedir. Fizik ve kozmik fon radyasyonu alanında yaptığı çalışmalar nedeniyle 1978 Nobel fizik ödülünü alan Arno Penzias, Johannes Kepler hakkında şöyle bir açıklamada bulunmuştur:

Bir merkezin etrafında dönme fikri, inançlı biri olan Kepler'e kadar uzanmaktadır. Kepler Kutsal Kitaba inanan bir dindardı. Allah'a inanıyordu... O günden beri, yüzyıllar boyunca müthiş bir mücadele olmuştur. Umutlar hala bilim adamlarında. Kepler ise bu umudu inancından elde etmişti.

GALİLEO GALİLEİ (1564 - 1642)

Galileo Galilei, teleskop kullanarak gökyüzüne bakan ilk kişidir. Galilei, hem Dünya'nın yuvarlak olduğunu söylemiş, hem de Ay'daki karanlık bölge, kraterler ve tepeleri ilk ortaya çıkaran kişi olmuştur. Bilime yaptığı bu büyük hizmetlerle tarihte önemli bir yeri olan Galilei, duyuları, konuşma yeteneğini ve zekayı insanlara verenin Allah olduğuna ve bunların en iyi şekilde kullanılması gerektiğine inanıyordu. Doğanın bir Yaratıcı tarafından tasarlandığının her haliyle açık olduğunu savunuyordu. "Tabiat hiç şüphesiz, Allah'ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır" diyen Galilei, Allah'ın Kitapları ile yarattıkları arasında hiçbir çelişki olamayacağını, çünkü her birini Allah'ın yarattığını söylüyordu.
ISAAC NEWTON (1642-1727)

Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak kabul edilen Newton, hem matematikçi hem de fizikçiydi. Newton'un bilime yaptığı büyük hizmetler hatırlanacak olursa; bunlardan en önemlisi yerçekimi kanununun keşfidir. Newton, kuvvet ve ivme arasındaki mükemmel ilişkiyi kütle kavramı ile bağdaştırmış, etki ve tepki prensibini bulmuş, bileşke kuvvetlerin sıfır olması halinde hareketli cisimlerin hızının hiç değişmeyeceği tezini ortaya atmıştır. Newton'un hareket yasaları, 4 yüzyıldır en basit mühendislik hesaplarından, en karmaşık teknolojik projelere kadar her alanda uygulanmaktadır. Newton'un sadece çekim konusunda değil, mekanik ve optik gibi temel konularda da çok önemli buluşları olmuştur. Işığın 7 rengini keşfeden Newton, böylece optik adı verilen yepyeni bir bilim dalının da temelini atmıştır.

Newton bilimde çığır açan bu buluşlarının yanı sıra, ateizmi reddeden, Yaratılış'ı savunan ciddi eserler yazmış, "Yaratılış tek bilimsel açıklamadır" düşüncesini savunmuştur. Newton, mekanik evrenin kendi deyimiyle "bu hiç durmaksızın çalışan dev saatin" ancak güçlü ve üstün akıl sahibi bir Yaratıcının eseri olabileceği gerçeğine inanıyordu.

Newton, bilimsel araştırmalarını yapma gayretinin ardındaki sebebi Principia Mathematica adlı eserinde şu sözlerle ifade etmiştir:

"Bizler Allah'a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Allah'ın aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O'na teslim olmalıyız.

Allah sonsuz ve mutlaktır; gücü sınırsızdır ve herşeyden haberdar olandır; varlığı sonsuzluğa dayanır; herşeyi yönetir, yapılan ve yapılacak olan herşeyi bilir. O sonsuz ve sınırsızdır; ... Daimidir ve vardır; Varlığı daimidir, her yerde mevcuttur; her zaman ve her yerde var olmasıyla O, tüm zamanı ve aralıklarını yaratır."

GEORGE LEMAITRE (1894-1966)

George Lemaitre evrenin yaratılışını ifade eden Big Bang teorisini ortaya atmıştır. Lemaitre, evrenin bir başlangıcı ve sonu olduğunu, bunun da pek çok insanın Allah'a inanmasında önemli bir rol oynadığını savunmuştur. Aynı zamanda bir din adamı olan Lemaitre, dinin ve bilimin insanlığı aynı gerçeklere ulaştıracağına inanıyordu.

Wernher Von Braun (1912-1977)

Wernher von Braun, dünya çapında tanınan en popüler uzay bilimcilerden biridir. Wernher von Braun, II. Dünya Savaşı sırasında ünlü V-2 roketlerini geliştirerek Alman roket mühendisliğine önderlik etmiştir.

NASA'nın direktörlüğünü de yapan Dr. Braun, aynı zamanda güçlü bir inanca sahip dindar bir bilim adamıydı. Yaratılış ve doğadaki tasarım için şöyle demişti:

"İnsan eliyle uzayda uçmak şaşırtıcı bir başarı ama uzay, kapılarının çok az bir kısmını insanlara açıyor. Bu delikten evrenin geniş esrarına bakmak, Yaratıcıya olan kesin inancımızı onaylıyor. Evreni var eden üstün bir Aklı tanımayan bir bilim adamını ve gelişen bilimi reddeden bir din adamını anlamakta güçlük çekiyorum."

Wernher von Braun, Mayıs 1974'te yayınlanan bir makalesinde şöyle diyordu:

"İnsan, tasarım ve amaç olmadan, evrenin kanunu ve düzeni ile bırakılamaz. Evrenin ve onun barındırdığı herşeyin şaşırtıcı yönlerini daha iyi anladıkça, zaten bu amaçla yaratılan tasarımda hayrete düşülecek çok daha fazla neden bulmuş olduk... Tek sonuca inanmaya zorlanmakla -yani evrendeki herşeyin tesadüfen oluştuğuna inanmaya zorlanmakla- bilimin tarafsızlığı ihlal edilmiş olur... Rastgele meydana gelen hangi işlem bir insanın beynini veya bir insan gözünün sistemini oluşturabilir?..."
Albert Einstein ( 1879-1955 )

20. yüzyılın en önemli bilim adamı olan Albert Einstein aynı zamanda Allah'a olan inancıyla da tanınmaktadır. Bilimin dinsiz olamayacağını savunan Einstein'ın din ve bilimle ilgili bir sözü şöyledir:

"Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bir bilime inanmak imkansızdır."

Einstein, evrenin tesadüflerle oluşamayacak kadar harika bir düzene sahip olduğuna ve evrenin Üstün Akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanıyordu.

Yazılarında Allah'a olan inancından sıkça söz eden Einstein için, evrendeki doğal düzenin harikalığı son derece önemliydi. "Dinsiz bir bilim topaldır;" sözleriyle Einstein, dinle bilimin nasıl ayrılamaz bir bütün olduklarını ifade etmiştir.

Einstein, "Tabiatı araştıran herkesin içinde bir çeşit dini saygı" olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir:

"Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür."

Einstein'in dine bakış açısını, aşağıdaki sözlerinde de görmek mümkündür:

"Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüşüyor."

Günümüzün İman Eden Bilim Adamları

Michael J. Behe

Evrenin ve tüm canlıların akıllı bir tasarımın ürünü olduklarını savunan ünlü bilim adamlarından bir diğeri de Michael J. Behe'dir. Behe, Pennsylvania'da Lehigh Üniversitesi'nde biyoloji profesörüdür. The New York Times ve Boston Review gibi ünlü gazetelerde pek çok makalesi yayımlanan Behe, Darwin's Black Box (Darwin'in Kara Kutusu) isimli kitabın da yazarıdır. Evrim teorisinin biyoloji açısından kabul edilmesi imkansız bir teori olduğunu kanıtlayan bu kitap, uluslararası alanda 80'den fazla baskı yapmıştır.

Behe, "indirgenemez komplekslik" adını verdiği bir kavramla evrim teorisinin imkansızlığını kanıtlamaktadır. Bu fikre göre, canlı bedenlerindeki pek çok organ, pek çok farklı parçanın birarada ve uyum içinde çalışmasıyla işlev görmektedir. Eğer bir parça işlevini kaybederse bu bütün organizmaya yansıyacak ve canlı fonksiyonlarını yitirecektir. Bu yüzden tesadüfi ya da aşamalı bir varoluşun söz konusu olması mümkün değildir.

Michael Behe, Darwin'in Kara Kutusu isimli kitabında şöyle demektedir:

"Bunlar doğanın kanunları tarafından, tesadüfler sonucu veya bir ihtiyaçtan dolayı tasarlanmamıştır; aslında bunlar önceden planlanmıştır. Tasarımı yapan ise, sistemlerin en son halinin nasıl olacağını en iyi şekilde bilmektedir; bu nedenle sistemlerin oluşacağı her adım da planlanmıştır. Yeryüzündeki hayat da en basit örneğinden en kritik parçalarına kadar, bu akıllı dizaynın sonucudur. Akıllı dizaynın sonucu aslında tüm gerçekliğini kendi içinde barındırmaktadır. Biyokimyasal sistemlerin akıllı bir tasarımcının eseri olduğunu anlamak için, yeni bir prensibe dayalı mantık veya bilim de gerekmemektedir. Son kırk yıl içinde biyokimya dalında yapılan çalışmalar zaten bu gerçeği görmeye yeterlidir ve ortaya konanlar da günlük hayatımızda rastladığımız unsurlardır."

Dr. Allan Sandage
Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage, sonradan dini kabul eden bir bilim adamıdır. 1998 yılında "Bilim Allah'ı Buluyor" kapak konulu Newsweek dergisine verdiği röportajda Sandage, dini kabul etmesini şöyle açıklıyordu:

"Beni bu sonuca götüren, dünyanın bilimle anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıydı. Varoluşun sırrını anlayabilmem ancak imanla mümkün."

Philip Johnson
Chicago Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Johnson, evrim teorisinin ideolojik yanını içeren pek çok araştırmanın da sahibidir. Johnson bu konuda Darwin on Trial, Reason in the Balance, Objection Sustained isimli kitapları başta olmak üzere pek çok makalenin de yazarıdır. Evrim teorisine karşı verdiği büyük mücadele ile tanınan Johnson, aynı zamanda Allah'a iman eden bir bilim adamıdır. Johnson'ın Allah inancını ifade ettiği sözlerinden bazıları şöyledir:

"Dindar biri olarak Allah'ın varlığına ve yaratıcılığına inanıyorum."

"... Materyalist evrime meydan okumayı ilerletmek istiyorum. Gelin Yaratanın etrafında birleşelim."
http://www.google.com/http://www.turkish-media.com/forum/topic/46915-bilim-yaraticinin-varligini-kabul-ediyor/
2

atatürk'ün subaylara hitaben yaptığı konuşma

Makinelitüfek
Arkadaşlar, milletin bağımsızlığı ihlal edilirse, bunu vebâli subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibarı ile, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle, giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve hususi hayatları itibarı ile de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık izzet-i nefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayattayken düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun, yaşamak için bir çaresi vardır: Şerefini korumak.
Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır. Dolayısıyla, subay için ''Ya istiklal, ya ölüm!'' vardır.
Fakat arkadaşlar, ölmeyeceğiz!
Bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız, ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!


Mustafa Kemâl Atatürk'ün Afyonkarahisar Kolordu Dairesinde Subaylara hitaben yaptığı konuşma. 31 Temmuz 1920

selim ışık

kargalı karga paşa
Adam gibi adamdır Selim abi. Shaft devredilmeden once pazar gunleri sahne alıyorlardı. Vokalisti can kardeşim Hakan Badik idi. Kendisinin cover versiyonu ile bir Islak Islak düeti yapma şansımız olmuştur hatta. Kendisi tam bir müzisyen ve sanatçıdır. Aynı zamanda dünyalar iyisi bir insandır. Tabi ki ülkemiz türkiye ve hak ettiği değeri görememektedir.

şehit albay nazım

anne boleyn
Nazım bey, Kurtuluş savaşı yıllarında birinci İnönü ve ikinci İnönü savaşlarında başarısıyla tanınan cesur, yiğit bir askerdir. Başarılarından dolayı rütbesi de yarbaylığa yükseltildi.
Yunan Ordusu 10 temmuz 1921 günü Türk cephesine taarruza geçti. Buna büyük yunan taarruzu diyebiliriz. Bu savaşta savunulması önemli olan bir tepe vardı. Eğer o tepe korunamazsa Türk ordusunun çevresi sarılacaktır. Bu yüzden ikinci alaya (40.alay) o tepeyi korumaları emredilmiştir. Lakin nazım bey bu alayın komutanına pek güvenmemektedir.

Sabah erkenden binbaşı Şerafettin ve bazı karargah subaylarıyla birlikte yeni alayın mevzilerini denetlemeye giderler. O sırada tepede kimsenin olmadığını fark ederler. Nazım Bey'in korktuğu başına gelmiştir. Bu savsaklama felakete yol açacaktır.
Süvari Takımı Komutanı'na, "Hemen tepeyi tutmasını, bu arada düşman harekete geçerse, alaydan birlik gelene kadar tepeyi ne pahasına olursa olsun savunmasını" emreder.

Nazım bey süvari takımı ile birlikte tepeye hareket ederken bir makineli tüfek takırdamaya başlar. Ağaçların arasına bir yunan askerinin saklandığı ve pusu kurduğu anlaşılır. Ama her şey için çok geçtir. Yarbay Nazım ağır yaralanmıştır. Eskişehir'de bir hastaneye yetiştirilir. Gözlerini açtığında başında bekleyen subaya ''arkadaşlar iyi mi?'' diye sormuş ve ''iyiler'' cevabını aldıktan birkaç dakika sonra hayata gözlerini yummuştur.

Atatürk bu haberi Salih Bozok'tan aldığında ise yıkıldı. En güvendiği dostlarından birini daha kaybetmenin kederi içindeydi... Üzüntüden bir günde zayıfladığı dahi söylenmektedir. Albay Nazım'ın Cenazesi ankara'ya getirildi ve şehidimiz bir tören ile sonsuzluğa uğurlanmıştır. Meclis tarafından rütbesi ise Albay olarak yükseltilmiştir. Biz ona kısaca Kahraman Nazım desek daha doğru olur.

Bu vatan kolay kazanılmadı. Yeri geldi arkalarından vurdular, yeri geldi haince bir kurşuna kurban gittiler. Albay Nazım, tanımadığımız nice kahramanlarımızdan sadece biriydi. Bu milletin içinden birçok kahraman çıktı bu topraklar o kahramanların kanları ile, azimleri, cesaretleri ile kazanıldı. Bütün kahramanlarımızın ruhu şad olsun.

Son olarak ise Turgut Özakman'ın güzel bir sözünü paylaşmak istiyorum sizinle: ''Milli mücadele'nin emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk kurtuluş savaşı olduğu anlatılmadığı için gençlerimiz başkalarının kurtuluş mücadelelerine imrendiler. Kendi tarihlerine kendi kahramanlarına yabancılaştılar.''

atatürk sözleri

anne boleyn
''Ben her şeyden önce Türk milliyetçisiyim: Böyle doğdum, böyle öleceğim. Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliği ile açacaktır. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk'ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek.''

atam be seni özlemek bile dünyanın en güzel hissi.

kemalisthatun

anne boleyn
İlk öncelikle benimle ilgili güzel düşünceleri olan herkese teşekkür ederim. Beni beğenmeyenlere de saygı duyuyorum. Lakin Biradelisi arkadaşın ya okuma sorunu var ya da okuduğunu anlamama sorunu var. ''Türkiye'de, Atatürk eşittir laiklik demektir'' sözümü madem düz yazınca anlamıyor bari açıklama yapayım. Asırlardır süren bir hilafeti kaldırıp, dostlarının bile karşına geçtiğini görüp, bütün tepkilere rağmen bu millete laik sistemi getiriyorsan, bu ülkede laiklik, Atatürk demektir. Bakın dikkatinizi çekerim dünyada demiyorum sadece ve sadece Türkiye'den bahsediyorum. Dünyadan bahsediyor olsaydım bu bir cahillik olurdu. Nasıl ki Türkiye denildiğinde akıllara ilk Atatürk gelebiliyorsa, Türkiye'de de laiklik denildiğinde de akıllara Atatürk gelir. Laiklik tüketilmiş, anlamı kalmamış bir sistem olabilir günümüzde. Lakin geçmişimizden geleceğimize onu önemli kılan en büyük etken hilafet gibi köklü bir sistemin kaldırılışı ve yerine yepyeni laiklik getirilişiydi. Bunu başaran ise Atatürk'tü. Umarım artık bahsetmek istediğimi anlamışsındır. Senin anladığın, anlamak istediğin gibi sığ düşünceli biri değilim. Her düşüncemin altında sebepler ve gerçekler yatıyor.
11

türkiye'de solun kürt milliyetçiliği halini alması

gaben
kanımca doğru tespittir, özellikle inanılmaz şekilde şu anki iktidara düşman olan solcularda fazlasıyla gördüğüm durumdur.

atatürkçü diye geziyorlar ya bide, orası çok çok daha tuhaf.
https://i.hizliresim.com/okYJ2b.jpg

(bkz:solcu çomarı)


edit : ezilen tarafın yanında ? ağır islamcı bir parti tarafından 15 yıldır yönetilen bu ülkede şivan perwer, barzani zil zurnayla karşılanmadı mı ? ne mutlu türküm diyene yazıları kaldırılmadı mı ? içinde türküm doğruyum çalışkanım geçen andımız kaldırılmadı mı ? bu ülkenin cumhurbaşkanı bir kaç ay önce millet derken tek türk milletini kast etmedik demedi mi ? geçiniz, bizde ak partinin iğrenç siyasal islam politikasından nefret ediyoruz ama vatan düşmanı değiliz, sol tabanının özellikle aşırı sol ve komünist tarafı ak partiye karşı durmak için bölücü tabanıyla haşır neşir oluyor bir de kemalist bu cancanlar, kemalizm/atatürkçülük her şeyden önce türklüğü daima yüceltmek ve sahip çıkmayı öğütler, sırf devrim yaptı modern türkiye'yi kurdu diye ben kemalistim diye gezenlere söylüyorum bunu üstüne alınmasın herkes.

ülkücülük ve türkçülük

morpheus
türkçülüğe bağlı bir insan kesinlikle ben ülkücüyüm diyemez. türkçülüğün temelinde en önemli üstünlük türklüktür. ülkücülük ise "türk-islam" birliği adı altında birleşip araplaşa araplaşa türklüğü unutmanın adıdır islam önde tutulur. türkler orta asya bozkırından bu yana onlarca şey yaşamış farklı dinler benimsemiş ama asla benliğinden türklüğünden vazgeçmemiştir. türkçülük ülkücülüğe terstir. atatürkün safı da belli olduğuna göre bağdaştırmayı kendin yapabilirsin sanırım