confessions

dokuzkoydenkovulanadam

votka  · 8 Haziran 2017 Perşembe

  1. toplam giri 282
  2. takipçi 13
  3. puan 5136

okullarda okutulan andımız

dokuzkoydenkovulanadam
Türküm, doğruyum, çalışkanım,

ilkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,

yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.

Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe

durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.

"Ne mutlu Türküm diyene!"

"her gün türküm diyerek türk olunmaz" diyen tek damla türk kanı taşımayan dönemin başbakanı tarafından kaldırılmıştır. kuyruk acısını çıkartmış olasa bütün yaptıklarının hesabını bir bir verecek.

2012 yılında ortaokullardan
2013 yılında ilkokullardan tamamen kaldırılmıştır.

milliyetçi hareket partisi

dokuzkoydenkovulanadam
cumhuriyetçi köylü millet partisi olarak kurulan daha sonra alparaslan türkeş 1969 kongresinde oy çokluğunu olarak başkan olmasıyla adınıda milliyetçi harekat partisi olarak değiştirir ne kadar adını milliyetçi olarak koysada 1969 kongresinden sonra nihal atsız ile yollarını ayırmış milliyetçilikten sapmış ve türk-islam sentezi uğruna ümmetçilik akımını başlatarak günümüze kadar olan akımı başlatmıştır.

bu akımı soner yalçın şöyle kaleme almış:
BÜYÜK DÖNÜŞÜM

Kongre iki gün boyunca hayli hareketli geçti. Kongre Başkanı Orhan Kaleli bile divandan istifa etmek zorunda kaldı. Türkçülerin simgesi "Tanrıdağı"nın yanına, İslamiyet'in simgesi "Hiradağı" eklenip yeni bir slogan üretilmişti: "Tanrıdağı kadar Türk, Hiradağı kadar Müslüman."

Zamanla, "Tanrı Türk'ü Korusun" pankartının yerini de "Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın" alacaktı! Benzeri İslami simgeler, Türkçü gruptan "Türkler Araplaştırılmak isteniyor" şeklinde tepki aldı.

Nihal Atsız ekibi, kongrede direkt Türkeş'i hedef aldı. Aslında Nihal Atsız ile Türkeş'in dava arkadaşlığı çok eski yıllara dayanıyordu.

Türkeş daha Kuleli Askeri Lisesi'nde öğrenci iken Nihal Atsız ile tanışmıştı. Onu öğretmeni bilmişti!

1944 Türkçüler Davası'nda birlikte yargılanıp hüküm giymişlerdi. Şimdi ise karşı gruptaydılar. Nihal Atsız ekibi, kongrede hep benzer sözleri söylediler Türkeş'e:

"Sen git güvendiğin Araplara biat et!"

"Oy toplamak için Arap develere bin!"

Sonuçta, Nihal Atsız grubu, kongreyi kaybetti. Türkçüler ellerindeki parti kimliklerini kürsüye doğru fırlatarak salondan ayrıldılar.

Nihal Atsız, gazetecilere şu açıklamayı yaptı:

"MHP'de Allah, Tanrı'yı kovdu!"
...http://www.hurriyet.com.tr/mhp-nin-40-yildir-bitmeyen-derdi-8299240


zaten ben kişisel olarak türkeş'in proje olduğuna inanıyorum yaptıığı milliyetçilik de değil tamamen mezhepçiliktir. türkiye'ye geldiğinde alparaslan adını almış ilk adı hüseyin.

dipnot: türkeş'in 1944'de yargınlanmasının nedeni atsızın yanında dolşaması herhangi bir türlü faal hareketinden dolayı değildir yani yaptığı hiç bir şey yoktur.

türkiye türklerindir

dokuzkoydenkovulanadam
benim yazdıklarımın hepsi cumhuriyet ilan edildikten sonra sarf edilmiş ve uygulanmıştır.
chp döneminde ise kürtler asimilasyona aşırı derecede tabii tutulmuştur.bahsedilen topluluk azınlık bile sayılmamaktadır. cumhuriyet döneminden başlayıp 2013'e kadar öğrencilere içinde "varlığım türk varlığıma armağan olsun" içeren yemin ettirilmiştir.

gençliğe hitabe'de bile "Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" diyerek Türklük şuurluğunun üstüne vurgu yapmıştır. bunlar açık seçik bellidir aksi iddia edilemez objektif bir gözle bakan insan yazdıklarımı asla inkar edemez.

istiklal marşı'nın değiştirilmesi

dokuzkoydenkovulanadam
Hiçte fena olmaz aslında. Bir kaç kere 1930'larda girişimler olmuş ama Atatürkün ölümüyle olay kapanmış.

Tekrar rafa çıkmasını ve değiştirilmesini isterim.

Akif ersoyu hiç samimi bulmuyorum inkılapları beğenmeyip mısıra kaçmasını vahdettinin kaçmasından farklı bulmuyorum ki yazılan şiire saygım vardır. Fakat laikliğe ters düşer. Bağımsızlık marşımızın %95'i arapça kelimelerden oluşuyor böyle saçmalık olmaz.

laik sözlük

dokuzkoydenkovulanadam
her şey güzel hoş fakat gerçekler acıdır şimdi bura isminde de anlaşıldığı gibi 'laik sözlü' laik kesme hitap edecek veya paralel fikirleri savunacak kişiler için açılmış olmalı zaten ani başlık ve entry silmelerinden belli çünkü iç düzeni korumak zorundalar tertiplenen kurallar var bunlar kendilerince pragmatik kurallar ama işte tam burada nur topu gibi bir tek sınıfa hitap eden oligarşi çıkıyor önümüze :) aşılması gereke bir durum burada öznel eleştirimi bitiriyorum.

başörtüsü ve türban

dokuzkoydenkovulanadam
çok ayrı iki şeydir

başörtüsü saç tertipi için takılırken türban tabulaşmış zihniyetin hayal ürünüdür.



çarşafta aynı şekilde arabistan'da olan hava koşulları nedeniyle fırtınadan, kumdan korunma amaçlı giyilirmiş yüceltilmiş bir arap kültürüdür.

araplar, milliyetçiliğini islam üzerinden yaparak bir çok kültürümüzü dilimizi dahi etkilemiştir. işte burada atatürk'ün muhteşem şu sözü aklımıza gelir "Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır."

michael jackson

dokuzkoydenkovulanadam
bu başlılığın açılmamış olması hem üzücü hem sevindirici bir şey oldu bana

Michael Joseph Jackson, "King Of Pop" ünvanıyla gelmiş geçmiş en iyi pop ve dans sanatçısıdır bu yüzden kral lakabını almıştır ki yaptıklarını sadece pop'la sınırlamak ahmaklık olur.

müzik dünyasına yeni bir kapı açan çıtayı her zaman yükselten döneminde kendi rekorlarını sadece kendisi kırabilmiş bir sanatçıdır.

sahneye 6 yaşında ayak basmış 50 yaşına kadar inmemiştir.

bazı rekorları;
-31 kere Guinness Rekorlar Kitabına girerek kitapda en çok ismi geçen kişidir.
-Toplam 750 ödül almıştır ve vefaat etmesine rağmen hala da almakta.
-dünyada en çok fotoğrafı çekilen insandır.
-tüm zamanların en çok satanıdır.
-20 milyona yakın seyircisi olmuştur
-1984 yılında bir gecede toplam 8 Grammy ödülü amıştır.
-Müzik sektörüne en çok katkıda bulunan sanatçıdır.

en'leri böyle uzar gider...
http://www.mjturkfan.com/e/modules/mastop_publish/?tac=%D6d%FCller_ve_Rekorlar


tabii mike'ın bu başarılarını çekemeyenler onu vitiligo hastalığı üzerinden suçlayarak deri değiştirdiğini saçmalarlar 90lar'da da sık sık çocukları tecavüz ettiği asılsız haberler yer almıştır. davaların hepsinden 2000'lerin başında beraat etmiş suçsuz olduğunu ispatlamıştır.

1972-Got to Be There
1972-Ben
1973-Music and Me
1975-Forever, Michael
1979-Off the Wall
1982-Thriller (favorim)
1987-Bad (bu albüm paha biçilemez)
1991-Dangerous
1995-HIStory
2001-Invincible

selda bağcan

dokuzkoydenkovulanadam
Sesine aşık olduğum sanatçı başkası gelmez türkiye'ye.
Tam bir cumhuriyet kadını
Bir kere konserine gitmiştim geçen sene kaç yaşında olmasına rağmen hala dimdak ayakta herkese neşe saçıyor.

İsrailli Boom pam adlı grupla hem yurtiçi hem yurtdışı konserlerine devam etmektedir. Umarım tekrar gidebilirim




wolfgang amadeus mozart

dokuzkoydenkovulanadam
Klasik Batı Müziği'nin, en üretken ve en etkili bestekârlarından biridir. Yapıtları, senfonileri, konçertoları, oda orkestralarını, piyanoyu, operayı ve korolu müzikleri etkilemiştir. 35 yıllık ömrüne 626 eser sığdırmıştır. Mozart, Avrupalı bestekârların en popülerlerindendir ve birçok eseri standart konser repertuarlarında kullanılır. Günümüzde müzik tarihinin en büyük dehalarından biri olarak kabul görmüştür.

Doğum tarihi: 27 Ocak 1756, Getreidegasse, Salzburg, Avusturya
Ölüm tarihi ve yeri: 5 Aralık 1791, Viyana, Avusturya

atatürk ve atatürkçülük

dokuzkoydenkovulanadam
... Gerçekten Atatürk'ü sadece sevmek ““Atatürkçülük – Kemalizm”in ne olduğunu kavramak için yeterli değildir. Bu anlamda olmak üzere Başar, “Atatürkçülüğün ne olduğunu anlamak için Atatürk ve Atatürkçülüğü birbirinden ayırmak lâzımdır” demektedir. “Atatürk'ün önderliğinde Kültür Devrimi” konulu bu seminerin faydası: “Atatürk'ün bütün devrimlerinin kültür alanında yapıldığının vurgulanması, bir kültür devrimi olan Atatürk ihtilalinin zihniyet değişikliği, topyekün değişme gibi kelimelerle Atatürk'ün radikal modernleşme fikrinin ifade edilmesidir.

Atatürk'e inananlar ve onu sevenler arasında göze çarpan incinlığa mukabil Aşırı Sağ ve Aşırı Solun Kemalizm düşmanlığında birleştiğini görüyoruz. Merhum Yaşar Nabi Nayır, Varlık Dergisinde 1971 de yayınladığı “Neden Karşıdırlar Atatürk'e?” başlıklı yazısında, özetle şöyle diyor: “Aşırı Sağın Büyük Önderimize ve onun ilkelerine karşı, sönmez bilmez kininin nedenleri ortadadır. Atatürk, Yurdunda Orta Çağ karanlığını 20. Yüzyıl başına kadar sürdürmüş ve Türk Ulusunun bilim ışığından yararlanmasına imkan vermeyerek, O'nun geri kalmasına ve çökmesine yol açmış olan softa zihniyeti, dinsel hukuku, uyuşukluk yuvası tekkeleri, fetva müessesi ile hilafeti birlikte kaldırmıştı. Böylece bir kitlenin elinden iktidarı ve dolayısıyla ekmeğini aldığı için, onun kinini kazanmış olmasında şaşılacak bir şey yoktur. Ama bütün bu düşünce ve inanışlarında “Bilimsel” olmak iddiasını dilden düşürmeyen insanlarında düşünce ve yargılarında bilimsel doğruluk ve mantık aramak elbette hakkımızdır. Atatürk'ün Devrimleri nasıl yabanlaştırmış Türk Ulusunu?... iddiaya bakılırsa, Türk halkını geleneklerinden koparmak yolu ile. Bu düpedüz Sağdan, din softalarından gelen ve ancak yeni yeni, Solcu saflara sızmaya başlamış bir yersiz görüştür. “Ulusal Gelenekler” derken neyi kastettiğimizi iyi düşünmek gerekir. Mecelle, Medreseler, Arap harfleri, Arap dili ile Skolastik Eğitim. Araptan, Yunandan ve daha başka yabancı kaynaklardan alınmış bir giyim kuşam düzeni. Kadının köleliği, Araplardan alınmış bir halifelik kurumu… Bunlar mıdır ulusal gelenekleri Türk'ün? Atatürkün kaynağı Batı uygarlığında olduğu ve bize Batıdan geldiği için Batıcılık dediği yaşama düzeninin aslında “Çağdaş uygarlık düzeni” olduğunu bilmeyen var mıdır?.. Yobazlarca “Gavur Düzeni” diye reddedilmesi ile, bir takım Solcularca “Burjuva Düzeni” diye verilmesi arasında Softa Zihniyeti bakımından nasıl bir ayrılık düşünebilinir?”

Günümüzün Işığında Atatürk ve Atatürkçülük
Profesör Doktor ismet GiRiTLi sf. 16-17

dipnot: kendim yazdım kitabın basım tarihi 1985'dir.
84-85 senelerinde de Marmara Üniversitesinde çeşitli fakültelerde Derslere yardımcı olması maksadıyla kullanılmıştır da.

bu tür içerikleri fırsat buldukça yazıp veya gördüğümüz buraya ve çeşitli yerlere aktaracağım takip edebilirsiniz ya da daha önemlisi okuyup sizde paylaşabilirsiniz bilinçli olun.

ülkücülük ve türkçülük2

dokuzkoydenkovulanadam
burada yazılanlar katiyen öznel veriler değil tamamen nesnel objektiftir.

ÜLKÜCÜLÜK VE TÜRKÇÜLÜK

Literatürde ikisi de milliyetçiliğe dahil fraksiyonlardır. Fakat ülkücülük milliyetçilikten çok, ümmetçiliğe girer.

Bugün bir ülkücünün savunduğu ideoloji ; Türk-islam sentezi denen olaydır. Yani bir Türk, müslüman olmadıktan sonra bir hiçtir, ülkücülere göre.
ilk şart; müslüman olmaktır. Bu konuyu en iyi özetleyen sloganları şudur :
"Türklük beden, islamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden; ceset olur."
Buna göre bir sürü Türk, onlara göre değersizdir. Aradaki en bariz fark işte bu din konusudur.
Türkçü, dini seçici kıstas almaz. Bir Türk, genetik olarak Türk olduktan sonra, neye inanırsa inansın Türk"tür ve diğer ulusların bireylerinden değerlidir.

Türkçülük, islamiyeti referans almaz. Yani tüm insanların eşit yaratıldığı anlayışı Türkçülükte yoktur. Türkçü; soycudur. Yaratıcı kuvvet doğayı bir çarpışma düzeni içerisinde yaratmış, yaratılanlar çarpışarak bugüne erişmişlerdir. Güçlü olanlar, daima hükmetmiştir. Bunun neden bu şekilde oluşu hakkındaki konular yüksek felsefeye gireceğinden bizi Türkçü-Ülkücü ayrımını anlamada aydınlatmayacaktır.

Bir diğer fark ise liderliktir. Ülkücüler, lider olarak Alparslan Türkeş "i benimserler ve ona "Başbuğ" sıfatı takarlar. Türkçülerin Başbuğ olarak tanıdığı kişi ise, Mustafa Kemal ATATÜRK "tür. Çünkü Türkeş, 1944 davasında Nihal ATSIZ "ı satmış ve davasından dönmüştür.

Bu hiçbir milliyetçiye yakışmayan bir davranıştır. Ayrıca Türkeş, Başbuğ sıfatını hak edecek bir savaş da vermemiştir. O yüzden Türkeş"in, Türkçülerin gözünde pek değeri yoktur.

1960"ların sonuna doğru Türkiye"de Türkçü-Ülkücü ayrımı tamamen belli olmuştur. Ülkücüler, Türkçü Ali Balseven "i katletmişlerdir. Türkeş, Bozkurt sembolüne karşı tavır almıştır. "Kaldırın şunu, biz putlara değil, Allaha taparız" demiştir. Üç hilal getirilmiştir. Ülkücüler genelde sünnilerden oluşur, Alevileri sevmezler. Ali Balseven de bir Alevi idi.
MHP kongresinde Nihal ATSIZ ,olayı özetlemiştir :

"Allah, Tanrı"yı kovdu."

işte Türkçüler, davalarında daima sadık kaldılar ve bugün hala kendilerini "ülkücü" olarak nitelendirmezler.
Tabii ki herkesin bir ülküsü; ideali vardır. Burada kullanılan ülkücü sözcüğü, siyasi anlamındadır. Türk-islam sentizini savunan kişiyi temsil eder.

Kısaca özetlemek gerekirse;

-Türkçü Göktengrici dir, ülkücü Müslüman ( ümmetcidir )
-Türkçülerin yüzde yüzü Türk "tür, ülkücülerin çoğu melez.

-Türkçüyü ülkücüden ayıran Türk-islamcı olmamasıdır. Ülkücü, islamı
Türk "ün karakteristik özelliği olarak görür. Türkçü ise din gözetmeden bütün Türklerin menfaatini savunur. Ülkücü Müslüman olmak kaydı ile bütün Türk büyüklerini ülkücü sayar, Türkçü, kültür milliyetçisidir.

-Ülkücülükte ilk değer islam, ikinci değer Türklüktür. Türkçülükte ilk değer Türklük, ikinci değer Türklüktür.

-Ülkücülük muhafazakardır, Türkçülük Turancılıktır.

-Türkçü vatanı için çalışır, ülkücü ise islam için.

-Ülkücülükte hedef " Nizam-ı Alem " , Türkçülükte " Turan " dır.

-Türkçülük Göktürk "ü örnek alır, ülkücüler ise devşirme Osmanlı "yı.

-Ülkücülük salt tarihleri ile övünürler, Türkçülük ise bunun yanı sıra ülkenin yarınları için de uğraşırlar.

-Ülkücülük Alparslan Türkeş, Türkçülük ise Hüseyin Nihal Atsız çizgisinde ilerlemiştir.

-Ülkücülük iktisadi olarak sağdadır, Türkçülük ise 3. Görüșdedir.

-Ülkücülük genel yapısı itibarı ile soycu değildir, Türkçülük genel yapısı itibarı ile kandaştır.

-Ülkücülük aksiyona ve reaksyona dayanır, Türkçülük fikre dayanır.

-Türkçü Türkten başka dostu olmadığını bilir, ülkücü için müslüman olmak kaydı ile herkes kardeştir
.
-Ülkücülük Ahmet Arvasi "den sonra, Türkçülük ise Nihal Atsız "dan sonra ideolog yetiştirememiştir.

-Ülkücülük teorisyen eksikliğine rağmen kitle hareketi haline gelebildiği için varlığını sürdürebilmekte; ancak bu eksiklik hareketin kalabalıklaştıkça yozlaşmasına yol açmaktadır. Türkçülük kitle hareketi hâline gelemediği için varlığını devam ettirmekte zorlanmaktadır.

-Ülkücünün rengi yeşil, Türkçünün ise mavidir.

Tanrı türkü korusun ve yüceltsin.

Tengri biz menen

BOZKURT MiZAH SAYFASINDAN ALINTIDIR.

gündoğdu marşı

dokuzkoydenkovulanadam
Gün doğdu hep uyandık, Siperlere dayandık
İstiklalin uğruna da, Al kanlara boyandık.

Sandılar Türk uyudu, Ata cenge buyurdu,
Türk'ün asker olduğunu, Dünyalara duyurdu.

Ülkemiz Türk ülkesi, Aşık eder herkesi
Üstümüzden eksilmesin Al bayrağın gölgesi.

bazı cahillere ithafen ek+
26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Başkomutanlık Meydan Savaşı (Büyük Taarruz), 30 Ağustos 1922 tarihinde Türk Ordusu'nun kesin zaferi ile sonuçlanır. Afyon – Kütahya hattından İzmir'e doğru ilerleyen Türk Ordusu 9 Eylül 1922'de İzmir'i geri alarak 3 yıldan uzun süre işgal altında kalan topraklarımızı geri alır.
Büyük Taarruz sonrasında Gündoğdu Marşı, İzmir'in Kurtuluşu sonrasında İzmir Marşı, Türk insanının vatan uğruna canını seve seve feda etmesini anlatmak için yazılmıştır.

mahsuni şerif

dokuzkoydenkovulanadam
çok değerli bir halk ozanımızdır.

Türk halk müziği sanatçıları tarafından söz ve besteleri sıklıkla kullanılmıştır.

Dom Dom Kurşunu, Yedin Beni, Yuh Yuh, Fadimem, Gül Yüzlüm, Ciğerparem, Mevlam Gül Diyerek, Merdo, Dostum Dostum, Han Sarhoş Hancı Sarhoş, Çeşmi Siyahım, Yalan Dünya, Ağlasam mı?, Abur Cubur Adam, Katil Amerika ve Ekmek Kölesi gibi birçok bilinen eserleriyle tanınan Aşık Mahzuni'nin türkülerini Gülden Karaböcek'ten Zeki Müren'e, Zara ve Mahsun Kırmızıgül'den Murat Göğebakan'a ve Selda Bağcan'a kadar birçok Türk halk müziği ve bazı pop müzik sanatçıları da okudu.

Halk şiirine gönül veren ve konuşma dilini şiirleştiren Aşık Mahzuni'nin 453 plağı, 58 kasedi ve yayınlanmış 8 adet kitabı bulunuyor. Ayrıca TRT tarafından çekilmiş 2 adet belgeseli bulunmaktadır.


2001 yılının Kasım ayında kendisine, "Elhamdülillah Kızılbaş'ım ve laikim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir." demiş ve DGM tarafından davalık olmuştur.

17 Mayıs 2002 tarihinde Köln, Almanya'da vefat etmiştir.
vikipedi





istiklal marşı'nın değiştirilmesi

dokuzkoydenkovulanadam
Genel tepkileri anlıyorum haksız değilsiniz fakat artislik yapmaya çalışanları dikkate almıyorum.

İstiklâl marşı ile bir derdim yok sadece fikirlerimi belirttim devam da edeceğim İçinde Türk kelimesinin geçmesi daha iyi olabilirdi veya dini unsurlardan üstü kapalı yazılabilinirdi. Biz her ne kadar iki kıtasını okusakta kabul edilen şiirde şöyle bir kıta mevcuttur;

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli --
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

demin de belirttim doğrudan Türk milletine hitap eden Türlük barındıran bir metin daha iyi olabilirdi ve bu olamayacak bir şey değildir.

Şiirin Türkçeleştirilmiş hali anlamsız kalabilir evet çünkü arapça yazılmış bir şiirdir. Burada söz konusu sadeleştirme veya alternatif değil doğrudan Türkçe yazılmış olacak yeni bir marştır. Osman zeki üngör'ün bestelediği hali aslında dilimize uygun bile değildir bu da zaman içinde düzenlemek istenmiş fakat tepkilere sebeb olmaması için kapanmıştır.

neşet ertaş

dokuzkoydenkovulanadam
türk halk müziğinin efsane ozanlarından bir pırlantasıdır bu adam.

Neşet Ertaş 1938 senesinde Kırşehir Çiçekdağı'nda doğmuştur. Babası saz üstadı/ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanımdır. Ertaş, ilkokul yıllarında ilk olarak keman, daha sonra bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin yerel eğlencelerinde, düğünlerde saz çalıp, eşliğinde türküler söylemeye başladı.

Unesco tarafından ”yaşayan insan hazinesi” kabul edilmiş olan Neşet Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından da fahri doktora ödülüne layık görülmüştür.
Usta sanatçı ve gönül adamı Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012'de İzmir'de tedavi gördüğü hastane'de hayata gözlerini yummuştur.




oyun havaları da çok iyidir





1

hain

dokuzkoydenkovulanadam
Türklüğe, Türk milletine, Vatana, Bayrağa
Atatürk'e Atatürk İlke ve İnkılaplarına saygı ve sevgi göstermeyen, minnettarlık içinde bulunmayan, umursamayan, aşağılayan
Farklı yabacı fikir akımlarıyla gizli düşmanlık yapan ve bunlara yataklık eden herkes vatan hainidir.

Kağıt üzerinde iş olsun diye öylesine kurulan bir ülke bir nizam yoktur. Ulusumuz kendisini yok etmek, tarihten silmek isteyen acuna bağımsızlık mücadelesini en acı ve kötü bir şekilde vermiştir.
Topraklar Türk Ecdadının kanlarıyla sulanmış ve uğruna milyonlar can vermiştir. Bunları göz ardı ederek kendi rahatını ve menfaatini düşünmek en büyük acizlik, şerefsizlik namussuzluk, Hainliktir.

"Türk evladı ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." -Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk.

lgbt gururdur kudurun ayol

dokuzkoydenkovulanadam
Homofobik sözcüğü o topluluğun kendinden olmayanlara taktığı fişlemedir.

Kimsenin ne bok yediği zerre umrumda değil
Fakat bunun reklamını yapmak ne olduğunu illa göze sokmak apttallığın daniskasıdır ki Türkiye'de bu fazlasıyla yapılıyor.

Ne olursan ol topluma her daim saygılı olup topluma ayak uydurmak zorundasın. toplum düzenini bozarak ben böyleyim diyerek diğer insanlara kabul ettiremezsin. O insanın senin ne olduğunu bilmek zorunda değil aynı şekilde sende onun ne olduğu bilmek zorunda değilsin.

mustafa kemal atatürk

dokuzkoydenkovulanadam
1881: Selanik'te doğdu.

1893: Askeri Rüştiye'ye girdi ve Kemal adını aldı.

1895: Selanik Askeri Rüştiyesi'ni bitirdi, Manastır Askeri İdadisi'ne girdi.

1899 Mart 13: İstanbul Harp Okulu Piyade sınıfına girdi.

1902: Harp Akademisi'ne girdi ve burada gazete çıkardı.

1905 Ocak 11: Harp Akademisi'ni Yüzbaşı olarak bitirdi, Şam'a 5. Ordu'nun 30. Süvari Alayı'nda staj yapmak için atandı.

1906 Ekim: Şam'da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu. Şam'da topçu stajını yaptı ve Kolağası oldu

1908 Temmuz 23: Meşrutiyet'in ilan edilmesi için çalışmaları.

1909 Mart 31: 31 Mart ihtilalinde Hareket Ordusu Kurmay Subayı olarak çalıştı.

1911 Eylül 13: Mustafa Kemal, İstanbul'a Genelkurmay'a naklen atandı.

1911 Kasım 27: Mustafa Kemal, Binbaşılığa yükseldi.

1912 Ocak 9: Mustafa Kemal, Trablusgarp'ta Tobruk saldırısını yönetti.

1913 Ekim 27: Mustafa Kemal, Sofya Ateşemiliterliği'ne atandı.

1914 Mart 1: Mustafa Kemal, Yarbaylığa yükseltildi.

1915 Şubat 2: Mustafa Kemal, Tekirdağı'nda 19. Tümeni kurdu.

1915 Şubat 25: Mustafa Kemal'in Maydos'a gidişi.

1915 Nisan 25: Mustafa Kemal, Arıburnu'nda İtilaf Devletleri'ne karşı koydu.

1915 Haziran 1: Mustafa Kemal'in Albaylığa yükselişi.

1915 Ağustos 9: Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı'na atandı.

1915 Ağustos 10: Mustafa Kemal, Anafartalar'dan düşmanı geri attı.

1916 Nisan 1: Mustafa Kemal'in Tuğgeneralliğe yükselişi.

1916 Ağustos 6: Mustafa Kemal, Bitlis ve Muş'u düşman elinden kurtardı.

1917 Eylül 20: Mustafa Kemal, memleketin ve ordunun durumunu açıklayan raporunu yazdı.

1917 Ekim: Mustafa Kemal, İstanbul'a döndü.

1918 Ekim 26: Mustafa Kemal, Halep'in kuzeyinde bugünkü sınırlarımız üzerinde düşman saldırılarını durdurdu.

1918 Ekim 30: Mondros Mütarekesi'nin imzalanması.

1918 Ekim 31: Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'na atanması.

1918 Kasım 13: Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'nın kaldırılması ve Mustafa Kemal'in İstanbul'a dönüşü.

1919 Nisan 30: Mustafa Kemal'in Erzurum'da bulunan 9. Ordu Müfettişliği'ne atanması.

1919 Mayıs 15: İzmir'e Yunan'lıların asker çıkarması.

1919 Mayıs 16: Mustafa Kemal, Bandırma vapuruyla İstanbul'dan ayrıldı.

1919 Mayıs 19: Mustafa Kemal, Samsun'a çıktı.

1919 Haziran 15: Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettişi ünvanını aldı.

1919 Haziran 21: Mustafa Kemal, Ulusal Güçleri Sivas Kongresi'ne çağırdı.

1919 Temmuz 8 / 9: Mustafa Kemal, askerlikten çekildi. (Saat: 20:50)

1919 Temmuz 23: Mustafa Kemal'in başkanlığı altında Erzurum Kongresi'nin toplanması ve bir Temsil Kurulu seçerek dağılması. (7 Ağustos 1919)

1919 Eylül 4: Mustafa Kemal'in başkanlığı altında Sivas Kongresi'nin toplanması ve 11 Eylül'de sona ermesi.

1919 Eylül 11: Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti Heyet Temsiliyesi Başkanlığı'na saçildi.

1919 Ekim 22: Amasya Protokolü'nün imzalanması.

1919 Kasım 7: Mustafa Kemal, Erzurum'dan milletvekili seçildi.

1919 Aralık 27: Mustafa Kemal, Heyeti Temsiliye'yle birlikte Ankara'ya geldi.

1920 Mart 20: İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından ele geçirilmesi, Mustafa Kemal'in protestosu, Ankara'da yeni bir Millet Meclisi toplama girişimi.

1920 Mart 18: İstanbul'da Meclis-i Mebusan'ın son toplantısı.

1920 Mart 19: Mustafa Kemal tarafından Ankara'da üstün yetkiyi taşıyan bir Millet Meclisi toplanması hakkında illere duyuruda bulunulması.

1920 Nisan 23: Mustafa Kemal, Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı.

1920 Nisan 24: Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildi.

1920 Mayıs 5: Mustafa Kemal'in başkanlığında ilk Hükümet'in toplantısı.

1920 Mayıs 11: Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından ölüm cezasına çarptırıldı.

1920 Mayıs 24: Mustafa Kemal'in cezası Padişah tarafından onaylandı.

1920 Ağustos 10: Osmanlı İmparatorluğu delegeleriyle İtilaf Devletleri arasında Sevr Antlaşması'nın imzalanması.

1920 Ocak 9 / 10: Birinci İnönü Savaşı.

1921 Ocak 20: İlk Teşkilat-ı Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun esas maddelerinin kabulü.

1921 Mart 30 / Nisan 1: İkinci İnönü Savaşı.

1921 Mayıs 10: Mustafa Kemal tarafından Büyük Millet Meclisi'nde Anadola ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu'nun kurulması ve Mustafa Kemal'in Grup Başkanlığı'na seçilmesi.

1921 Ağustos 5: Mustafa Kemal'e Başkumandanlık görevinin verilmesi.

1921 Ağustus 22: Mustafa Kemal'in yönetiminde Sakarya Meydan Savaşı'nın başlaması.

1921 Eylül 13: Sakarya Meydan Savaşı'nın kazanılması.

1921 Eylül 19: Mustafa Kemal'e Mareşallik rütbesinin verilmesi ve Mustafa Kemal'in Gazi ünvanını alması.

1922 Ağustos 26: Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruz'u yönetmesi.

1922 Ağustos 30: Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Savaşı'nı kazanması.

1922 Eylül 1: Gazi Mustafa Kemal'in: "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri !" emrini vermesi.

1922 Eylül 9: Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi.

1922 Eylül 10: Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'e gelişi.

1922 Ekim 11: Mudanya Mütarekesi'nin imzalanması.

1922 Kasım 1: Gazi Mustafa Kemal'in önerisi üzerine saltanatın kaldırılması.

1922 Kasım 17: Vahdettin'in bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul'dan kaçması.

1923 Ocak 29: Gazi Mustafa Kemal'in Latife Hanım'la evlenmesi.

1923 Temmuz 24: Lozan Antlaşması'nın imzalanması.

1923 Ağustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Halk Fırkası'nı kurması.

1923 Ağustos 11: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi.

1923 Ekim 29: Cumhuriyet'in ilan edilmesi.

1923 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı olması.

1924 Mart 1: Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'nde Halifeliği kaldırması ve öğretimin birleştirilmesi hakkında açış nutkunu söylemesi.

1924 Mart 3: Hilafetin kaldırılması, öğrenimin birleştirilmesi, Şer'iyeve Evkaf Vekaletiyle (Bakanlığıyla), Erkanıharbiyei Umumiye Vekaletinin kaldırılması hakkındaki yasaların Büyük Millet Meclisi'nce kabul edilmesi.

1924 Nisan 20: Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun kabul edilmesi.

1925 Şubat 17: Aşarın kaldırılması.

1925 Ağustos 24: Gazi Mustafa Kemal'in ilk defa Kastamonu'da şapka giymesi.

1925 Kasım 25: Şapka Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.

1925 Kasım 30: Tekkelerin kapatılması hakkındaki kanunun kabulü.

1925 Aralık 26: Uluslararası takvim ve saatin kabulü.

1926 Şubat 17: Türk Medeni Kanunu'nun kabulü.

1927 Temmuz 1: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı sıfatı ile ilk kez İstanbul'a gitmesi.

1927 Ekim 15 / 20: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kurultayı'nda tarihi Büyük Nutku'nu söylemesi.

1927 Kasım 1: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.

1928 Ağustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Sarayburnu'nda Türk harfleri hakkındaki nutkunu söylemesi.

1928 Kasım 3: Türk Harfleri Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.

1931 Nisan 15: Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu'nun kurulması.

1931 Mayıs 4: Gazi Mustafa Kemal'in 3.kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.

1932 Temmuz 12: Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Dil Kurumu'nun kurulması.

1933 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in 10. Yıldönümünde tarihi nutkunu söylemesi.

1934 Kasım 24: Gazi Mustafa Kemal'e Büyük Millet Meclisi tarafından ATATÜRK soyadının verilmesi kanununun kabul edilmesi.

1935 Mart 1: Atatürk'ün 4. kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.

1937 Mayıs 1: Atatürk'ün çiftliklerini Hazine'ye ve taşınamaz mallarını da Ankara Belediyesi'ne bağışlaması.

1938 Mart 31: Atatürk'ün hastalığı hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin ilk resmi duyurusu.

1938 Eylül 15: Atatürk'ün vasiyetnamesini yazması.

1938 Ekim 16: Atatürk'ün hastalık durumu hakkında günlük resmi duyuruların yayınına başlanması.

1938 Kasım 10: Atatürk'ün ölümü. (Perşembe, saat: 09.05)

1938 Kasım 11: İstanbul Şehir Meclisi'nin olağanüstü toplantı yapması. Saraydaki Cumhurbaşkanlığı forsunun indirilerek yerine yarıya kadar indirilmiş Türk Bayrağı'nın çekilmesi.

1938 Kasım 12: Atatürk'ün ölümü dolayısıyla, Yüksek Öğretim gençliğinin Üniversite Konferans Salonu'nda toplanması.

1938 Kasım 13: Gençliğin Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde toplanarak Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i koruyacaklarına ant içmeleri.

1938 Kasım 14: Büyük Millet Meclisi çok hazin bir toplantı yaptı.

1938 Kasım 15: Hükümet Atatürk'ün Ankara'da ebedi istirahat yerine konulacağı 21 Kasım 1938 tarihini ulusal yas günü olarak duyurdu.

1938 Kasım 16: İstanbul'lular Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'ndaki katafalkı önünde sabahın ilk saatlerinden gecenin son saatlerine kadar saygı ve üzüntü içinde son görevlerini yaptılar.

1938 Kasım 19: Büyük bir törenle, Atatürk'ün Dolmabahçe'den alınan yüce cenazesi, önce Sarayburnu'na, oradan Zafer torpidosuyla Yavuz zırhlısına götürüldü.Yavuz zırhlısıyla İzmit'e kadar götürülen tabut, oradan Ankara'ya yolcu edildi.

1938 Kasım 20: Atatürk'ün sevgilinaşı Ankara'ya ulaştı ve Ankara'da Büyük Millet Meclisi önündeki katafalka konuldu. Ankara'lılar da son görevlerini saygıyla yaptılar.

1938 Kasım 21: Atatürk'ün cenazesinin Etnoğrafya Müzesi'ndeki Geçici Kabre konulması.

1938 Kasım 25: Atatürk'ün vasiyetnamesinin açılması.

1938 Aralık 26: Atatürk'ün "Ebedi Şef" sanıyla anılmasının kabul edilmesi.

1953 Kasım 4: Atatürk'ün Geçici Kabri'nin açılması.

1953 Kasım 10: Atatürk'ün cenazesinin Anıt-Kabir'e nakledilmesi.


İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben, ölümlü Mustafa Kemal; diğeri milletin içinde yaşattığı Mustafa Kemal'ler ülküsüdür. Ben onu temsil ediyorum.Herhangi bir tehlike anında ben ortaya çıktımsa, beni bir Türk anası doğurmadı mı, Türk anaları daha Mustafa Kemal'ler doğurmayacaklar mı? Mutluluk Milletindir, benim değildir.

sözlükte atatürk ile ilgili başlıkların yasaklanması

dokuzkoydenkovulanadam
Başlıklar değil hakaret yasaklanmalı veya hakaret içeren başlıklar daha da eklersek aynı art niyet barından metinler
Baskı oluşumları hiç bir şeyi engelleyemez son 60-70 yıldır baskı altında kalan yontulmak yerine üstü kapatılan köylü halkın şehirlere göç etmesiyle, nufüsu artmasıyla iktidarı ellerine geçirmesi buna bir örnektir
Referandum da evetin hayır kadar çıkması buna bir örnektir.

Laik itiraf

dokuzkoydenkovulanadam
Burada Atatürk'çü maske kullanarak tehlikeli düşüncelerini saçan insanlara karşı mücadele etmek için varım.
Zaten yazdıklarım pek zorlarına gidiyor olmalı ki eksiliyorlar, gerçekler acıtır.
Hiç bir alanda Kemalizmin yanlış savrulmasına veya yönlendirilmesine izin vermem.
4

nejdet sançar

dokuzkoydenkovulanadam
Nihâl Atsız'ın kardeşi Nejdet Sançar 1 Mayıs 1910'da İstanbul'da dünyaya geldi. Soyadlarının aynı olmamasının sebebi, 1934 yılında soyadı kanunu çıktığı zaman Nejdet Sançar'ın askerlik görevinde bulunmasından ötürü birbirleriyle haberleşemedikleri için farklı soyadlar tescil ettirmeleridir.

Nejdet Sançar'ın hayatı ağabeyi Nihâl Atsız ile birçok yönden benzerlik gösterir. O da bir edebiyat öğretmeniydi; 3 Mayıs 1944 sonrasında tabutluklarda ve zındanlarda en ağır işkenceleri çekti, Türkçülük Davası'nda yargılandı. Sançar Beğ, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ile Türk Ocakları'nda görev yaptıktan sonra (Atsız Ata'nın genel başkanlığında İstanbul'da kurulan fakat sonradan merkezi Ankara'ya nakledilerek adı Türkiye Milliyetçiler Birliği'ne çevrilen) Türkçüler Derneği'nin genel başkanlığını devraldı…

Nejdet Sançar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunudur. Askerlikten sonra Sivas Öğretmen okuluna edebiyat öğretmeni olarak tâyin edilmiş fakat zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'i karşılama törenine katılmadığı gerekçesi ile bu görevden alınmış ve Balıkesir Lisesi'ne atanmıştır.

Balıkesir Lisesi'nde görevine devam ederken Türkçülük – Turancılık adı altında Mayıs 1944'de başlayan ve Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Ankara Konservatuarı Direktörü Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Türk Tarihi Profesörü Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan gibi Türkçülerin de bulunduğu davada tutuklanmış ve Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yapılan duruşmalar neticesinde 14 aya mahkûm olmuştur. Bu arada Askeri Yargıtay, Türkçüler hakkındaki kararı esastan bozmuş, yani Nejdet Sançar o zamanlar “Tabutluk” tabir edilen hücrede 14 ay boşuna yatmıştı.

Nejdet Sançar, 1960 yılında 16 yaşındaki oğlu Afşin'i kaybetmesi üzerine felç geçirmiş, Afşin için 1962 yılında Yeni İstanbul gazetesinde “Türk Gençliği Nasıl Olmalıdır?” konulu ödüllü bir yarışma düzenlemiş, bu yarışma daha sonra ki yıllarda da devam etmiştir. Afşın'ın ölümü üzerine amcası Hüseyin Nihal Atsız, Afşın'a Ağıt başlıklı duygusal bir şiir yazmıştır.

1960 yılında tek evladı, 15 yaşındaki oğlu Afşın'ı kaybedince üzüntüden felç geçirdi ve uzun tedavilerden sonra ancak kısmen iyileşebildi. Türkçü dergilerde çok sayıda makalesi yayınlandı, ayrıca “Türklük Sevgisi”, “Irkımızın Kahramanları”, “Tarihte – Türk İtalyan Savaşları”, “Afşın'a Mektuplar” ve “İsmet İnönü İle Hesaplaşma” adlarını taşıyan beş tane kitabı vardır. Sançar Beğ'in de ömrü aynen ağabeyi Atsız Ata gibi tabutluklara, zındanlara, işkencelere, mahkemelere, sürgünlere, baskılara ve mahrumiyetlere göğüs gererek Türkçülük yolunda uğraş vermekle geçti…

Hayatını Türklüğe adamış bu büyük Türkçü, 1975 yılının 22 Şubat günü, Atalarının önünde yağız yere diz vurmak için Uçmağa vardı.

Nejdet Sançar'ın öldüğü gün daktilosunda, daha geniş basımını için hazırlamakta olduğu “Tarihte Türk-İtalyan Savaşları” isimli eserinin ikinci basımı için hazırladığı bir sayfa takılı bulunmaktaydı.

1. Tarihte Türk – İtalyan Savaşları
2. Irkımızın Kahramanları
3. Türklük Sevgisi
4. Afşın'a Mektuplar
5. Gizli Komünist Belgeleri
6. Kızıl Cennet Masalı
7. Türkçülük Üzerine Makaleler
8. İsmet İnönü ile Hesaplaşma

1944 Türkçülük Davalarında, mahkeme heyetine karşı yaptığı savunmanın son cümlesinde haykırdığı gibi: “Türk soyu sağ olsun!”
1

Yazarların uğraştıkları müzik aletleri

dokuzkoydenkovulanadam
veya müzik ile uğraşıyor musunuz?

ilk bağlama ile başlamıştım serüvene yapamadım bıraktım
sonra kendim evde uğraşarak öğrendim şuan amatör bir şekilde çalıyorum

daha sonra elektro gitar sevdam başladı hala devam ediyor, edecekte

çoğu zaman piyanoda merak salsamda elektro gitardan sonra ki hedefim saksafon
kendime şuan bile bir köşede dursun diye alto saksafon alabilirim

2

12.06.2017 askeri okullara girişte imam-hatip öğrencilerine ayrıcalık

dokuzkoydenkovulanadam
"Ayrıca tanıtım broşüründe maddi durumu iyi olmayan öğrencilere burs temin edileceği, öğlen yemekleri ve servis ücretlerinin de karşılanacağı belirtildi"

Burada fetullahın taktiği uygulanıyor anadoluda ki fakir köylü çocukları ailerinden alıp kendilerine piyon olarak yetiştirecekler.

Tanrının gazapları üstlerine olsun Tsk bizim son kalemizdi onuda elimizden aldılar diyecek bir şey bulamıyorum.

hacı bektaş veli

dokuzkoydenkovulanadam
Hacı Bektaş Veli, Osmanlı İmparatorluğunda XIV. yüzyıldan itibaren, sosyal ve siyasi bakımdan büyük etkinliği olan, II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı ile birlikte kapatılan, Abdülaziz zamanında tekrar canlanan ve 25 Kasım 1925 tarihinde Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına kadar devam eden Bektaşi tarikatının piridir. Hacı Bektaş Veli'nin harcını kardığı Alevi-Bektaşi anlayışı, Anadolu'nun yanı sıra Balkanlar, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Bosna, Kosova, Makedonya, Gül Baba türbesinin bulunduğu Macaristan'ın Budapeşte şehrinden Azerbaycan'a kadar bir çok yerde kabul görmüş ve benimsenmiştir.

Hacı Bektaş Veli'nin düşünce ve öğretisinin yayılması, ölümünden çok daha sonra, 14.yüzyıl başlarında kurulan tarikatının, 16.yüzyıl başlarında etkinlik kazanması ile olmuştur. Hacı Bektaş Veli, hakkında anlatılan söylencelerle, tarihsel gerçekliklerden kopuk olarak yaşatılmıştır. Kendi döneminde tanınmaktadır ve Mevlana, Baba İlyas, Ahi Evren'le çağdaştır. Kaynaklar bu dönemin ünlülerinin ilişkilerini mistik bir dille anlatırlar. Döneme ait bilgiler aktaran Aşıkpaşazade, Eflâki, Elvan Çelebi gibi yazarlar, Hacı Bektaş'a ait bilgilere yer vermişlerdir. Ölümünden sonraki yıllarda, hakkında “Vilayetname” düzenlenir. Adına tarikat kurulur. Mevlevi inançlı Eflâki'nin, Hacı Bektaş Veli'yi kendi tarikat önderleriyle kıyaslayarak, küçük düşürücü öyküler anlatması, dönemin mezhep ve tarikat bağnazlığından kaynaklanmaktadır. Alevi - Bektaşilik'le ilgili belge ve kaynakların yokedildiği de, tarihsel bir gerçektir. Bu durum da, Hacı Bektaş Veli'ye ilişkin, sağlıklı bilgilere ulaşmamıza engel olmuştur.

Hacı Bektaş Veli'nin doğumu, ölümü, kim tarafından eğitildiği, Anadolu'ya tam olarak hangi tarihte geldiğine dair kesin bilgiler bulunmamaktadır. Hakkında bilgi veren en eski kaynaklardan biri olan Vilayetname'de, Hacı Bektaş Veli, Hz. Ali'nin soyundan yedinci İmam Musa Kazım nesline bağlanarak, soy seceresi hakkında şu bilgi verilmektedir. “Hacı Bektaş Veli, Seyyid Muhammed İbrâhim-î Sânî, Seyid Mûsa'î-Sânî, İbrâhim Mükerrem el-Mücâb, İmam Mûsâ Kâzım." Ancak bu silsilenin doğruluk derecesi de tartışma konusu olmuştur. Hz. Ali ile Hacı Bektaş Veli arasındaki şahısların azlığı nedeniyle, silsilede noksanlık veya kopukluklar olabileceği ileri sürülmüştür.

Hoca Ahmet Yesevi tarafından yetiştirilip Anadolu'ya gönderildiği iddialarına karşılık, yaşadıkları dönem göz önünde bulundurulduğunda, 1166'da ölen Ahmet Yesevi ile 1209-1271'de yaşayan Hacı Bektaş Veli'nin aynı zaman diliminde yaşamadıkları açıktır. Yaygın olan kanaate göre, Lokman Perende'nin himayesinde ve Yesevilik öğretisinin etkin olduğu bir ortamda yetişmiştir. Vilayetname'de, Hacı Bektaş Veli'nin Anadolu'ya gelişi şöyle aktarılmaktadır. “Kürdistan'da bir kavmin içinde bir zaman eğleşir.(……) O kavmi kendisine bağlar.(……) Rum ülkesine yürür. Elbistan'da Ashâb- ı Kehf mağarasına uğrar. Orada erbain çıkarır. Kayseri'ye doğru yola çıkar.(……) Rum ülkesine Zülkadirli ilinde Bozok'tan girer. Sulucakarahöyük'e iner”. Horasan ve Erdebil'de aldığı tekke eğitimi, Anadolu'ya geliş yolu ve Anadolu'da bulunduğu yerler dikkate alındığında, Hacı Bektaş Veli, Yesevilik, Melamilik, Batınilik, İsmaililik, Ahilik, Babailik, Mevlevilik, Kalenderilik gibi dönemin inanç ve anlayışlarını, yakından tanıyor ve biliyor olmalıdır.

Baba İlyas'ın torununun oğlu Elvan Çelebi (Ölümü:1359) tarafından yazılan ve Baba İlyas'ın söylencelere dayalı yaşam öyküsünün anlatıldığı Menâkıbu'l-Kudsiyye fî Menâsıbı'l-Ünsiyye'de, Hacı Bektaş Veli, Baba İlyas'ın halifeleri arasında sayılmaktadır. Aynı eserde, 'Baba Resûl' ile Baba İshak'ın değil Baba İlyas'ın anlatıldığı görülmektedir.

Eflâkî'nin 718(1318)-754(1353) yılları arasında yazdığı, Menâkıbu'l-Ârîfin adlı kitabı da, Hacı Bektaş Veli'nin, Rum beldesinde ayaklanmaya sebep olan Baba Resûl'ün halîfe-i has'ı (gözde müridi) olduğunu ifade ederek, bu bilgiyi doğrulamaktadır. Eflâki, Hacı Bektaş Veli'nin "ârif ve yakîn'e" ermiş olduğunu, fakat İslam'ın kurallarına uymadığını belirtmektedir. Eflâkî, Hacı Bektaş adını üç yerde kullanmakta ve büyük atası Baba İlyas'ın altmış halifesi arasında saymaktadır.. Baba İlyas'ın altmış halifesi arasında, Osman Gazi'nin kayınpederi Ede Bâlî'nin de olduğunu, Eflâkî'den öğrenmekteyiz.

Tarihçi Âşıkpaşazâde'nin (Ölümü:1481) 1478'de yazdığı Vekayinâmesinden, Hacı Bektaş Veli'nin kardeşi Menteş ile Horasan'dan gelerek, 1240 yılındaki Babai ayaklanmasının öncüsü Baba İlyas'ın yanında yerlerini aldıklarını öğreniyoruz. Hacı Bektaş'ın Anadolu'ya gelmesini beyan edeyim” diye başlayan Âşıkpaşazâde'nin anlatımı şöyle: “Bu Hacı Bektaş Horasan'dan kalktı. Bir kardeşi vardı, Menteş derlerdi. Birlikte kalktılar. Anadoluya gelmeye heves ettiler.. O zamanda Baba İlyas gelmiş, Anadolu'da oturur olmuştu. Meğer onu görmek isteğiyle gelmişler. Onun dahi hikayesi çoktur. Hacı Bektaş kardeşiyle Sivas'a, Sivas'tan Baba İlyas'a geldiler. Oradan Kırşehir'e, Kırşehir'den Kayseriye geldiler.. Hacı Bektaş kardeşini Kayseri'den gönderdi. Vardı Sivas'a çıktı. Oraya varınca eceli yetişti onu şehit ettiler..”

Baba İlyas'ın örgütlediği, Baba İshak'ın yönettiği 1240'daki Babai ayaklanmasında Sivas'da öldüğü anlaşılan Menteş ile kardeşi Hacı Bektaş Veli'nin yollarının, ayaklanmadan önce ayrıldığı; Hacı Bektaş Veli'nin Babailerin kırımı ile sonuçlanan, Malya Ovası'ndaki savaşa katılmadığı ve Sulucakarahöyük'e (Hacıbektaş'a) geldiği anlaşılmaktadır.

Aşıkpaşazade'ye göre, Hacı Bektaş Veli kendinden geçmiş bir meczub idi. Tarikatı ve müridleri yoktu. Hacı Bektaş Veli'nin; Aşıkpaşazade'nin Hatun Ana dediği (Vilayetnamede Kutlu Melek - Fatma Ana - Kadıncık Ana isimleri ile anılan), manevi bir kızı olduğunu; tasavvuf öğretisini ve kerametlerini ona emanet ettiğini; Hatun Ana'nın da bunları Abdal Musa'ya aktardığını, Aşıkpaşazade'den öğreniyoruz. Bu bilgiyi, Abdal Musa Vilayetnamesi de doğrulamaktadır. Bu bilgiler, o çağdaki "kadının", erkek müridi olacak kadar, yüksek bir statüye sahip olduğunu göstermektedir. Vilayetname'deki anlatımlar da, İslami dönemdeki kısıtlamalardan önce, kadının sosyal yaşamda etkin bir yerde olduğunu ortaya koymaktadır. Meclislerde erkeklerin yanında yer almakta ve yabancı konuklara hoş geldin diyebilmektedirler.

Vilayetname'de, Hacı Bektaş Veli'nin Osman Gazi'ye kılıç kuşatıp Elif Tac giydirdiği yazılı ise de, Aşıkpaşazade bu konuda açık ve kesin bir bilgi vererek, Hacı Bektaş Veli'nin Osmanlı Hanedanından kimse ile görüşmediğini açıkca ifade etmektedir. Aşıkpaşazade, Eflâkî ve Elvan Çelebi'nin anlatımları ile Hacı Bektaş Veli Türbesinden gelen ve Ankara Kütüphanesinde korunan, Ciritli Derviş Ali (Resmî Ali Baba) tarafından 1176(1765)'da kopya edilmiş Vilayetnamede, Hacı Bektaş Veli'nin 606(1209/1210)'da doğduğu, 63 yıl yaşayarak 669(1270/1271)'de öldüğüne dair verilen bilgi örtüşmektedir. 1281'de, 23 yaşındayken Kayı Boyu'nun yönetimini üstlenen Osman Gazi'ye, Hacı Bektaş Veli'nin kılıç kuşatıp Elif Tac giydirmesinin, Hacı Bektaş Veli ile ilişkilendirilen Yeniçeri Ocağının kurulmasından sonra, Vilayetname'ye eklenmiş olabileceğini düşündürtmektedir.

Hacı Bektaş Veli'nin çocuklarının olup olmadığı, Alevi ve Bektaşiler arasında ihtilaf konusu olmuştur. Ortaya atılan farklı iki iddia vardır. Çelebiler, Hacı Bektaş Veli'nin Fatma Nuriye veya Kadıncık Ana (Kutlu Melek)'dan Seyyid Ali Sultan (Timurtaş) adlı bir çocuğun dünyaya geldiğini, kendilerinin de bu soydan olduklarını iddia etmektedirler. Babağan (Babalar) kolu ise, Hacı Bektaş Veli'nin mücerret kaldığını, dünyadan da mücerret olarak göçtüğünü iddia etmektedirler. Bu grup mensuplarına göre, bugün Hacı Bektaş Veli'nin evladı olarak bilinenler, Pir'in Kadıncık Ana'dan gelen nefes (yol) evladlarıdır.

Hayatının büyük bir kısmını Sulucakarahöyük'te (Hacıbektaş) geçiren Hacı Bektaş Veli, ömrünü de burada tamamlamıştır. Mezarı, Nevşehir İli'ne bağlı Hacıbektaş İlçesi'nde bulunmaktadır.