confessions

Makinelitüfek

Yazar  · 25 Nisan 2017 Salı

  1. toplam giri 76
  2. takipçi 17
  3. puan 1586

ramazan davulcuları kaldırılsın

Makinelitüfek
dün 4 saat uykuyla işe gidip akşama doğru eve geldikten sonra biraz film izleyeyim diyip filmin ortalarına doğru sızmıştım, bizimkiler de misafirlikteydi. aradan yarım saat geçti geçmedi, kapı bam güm vurulmaya başlandı. ben de bir anda uyandım, dedim kesin bizimkiler geldi, on dakikadır kapıdalar duymamışım. kapı öyle vuruluyor yani.
koridoru depar atarak saniyeler içinde geçip kapıyı açtım ki davulcu. bizimkileri görmeyi umarken bıyıklı bir adam kapıda. onu görünce sinirlendim tabi.
bahşiş topluyoruz abicim ramazan ortası bir şeyler atarsın dedi. gözlerim kızarık adamın tipine bakıyor bu ne diyor amk diye düşünüyorum, vermiyorum bir şey yürügit deyip kapıyı kapadım kaldı öyle. odama geçtim uyuyamadım da.
aynı şekilde gene uyumuştum, biraz önce de gürültü yapıp uyandırdı, oruç falan tutmamama rağmen ve yarın saat yedide sınav için uyanmam gerekmesine rağmen uykumdan etti beni.
yani şimdi aşağı insem, telefonumun çalar saatini açsam, masamdaki çalar saati de alıp bu adamın kafasında kırsam, bunu bir güzel dövsem, temizce dövüp o davulun tokmağını ağzına soksam ben suçlu muyum?
ulan 21. yüzyıldayız, yirmi birinci yüzyıl, iki bin on yedi yılındayız. herkesin kolunda saat var, insanlar alarm kuruyor artık. horozların veya insanların bizi uyandırmasına ihtiyacımız yok!
Ama siz halen bin küsür yıl öteden kalma gereksiz şeyleri ''gelenek, adet'' diye yutturup iteliyorsunuz.
yahu, böyle eleştiriyorum, o kadar uğraşıp yazıyorum ama, nereniz doğru ki?
nereniz doğru ki bunu eleştiriyorum?

kutsal kitapları anlamak

Makinelitüfek
ilahi bir güç tarafından gönderildiği iddia edilen kitap/kitapları anlamış olma durumudur.
doğrusu işin esprisini anlayınca gerçekten komik kitaplar. örneğin kuran'da allah bazen kendisine inanmayanlara karşı öyle öfkeli cümleler kullanıyor, öyle tehditler savuruyor ki sanalda tartıştığım ''adres ver ulan gavat'' diyen adamlardan aşağı bir yanı kalmıyor.
ama aşağı kalmayacak tabii, sonuçta o allah.

1283

Makinelitüfek
atatürk'ün kara harp okulundaki apolet numarasıdır.
harbiyede her sene 13 mart'ta atatürk'ün kara harp okuluna girdiği günün anısına tören yapılır. törende yoklama alınır ve sıra 1283'e geldiğinde tüm harbiyeliler ayağa kalkarak hep bir ağızdan''İçimizde!'' diyerek yoklamaya katılır.
harbiyeliler için asil sayı niteliğindedir.
1283, türk gençliğinin temsili sayısı, mücadele ruhudur.
2

kitapyurdu.com

Makinelitüfek
internetten kitap sipariş edenlere tavsiye edebileceğim güzel bir sitedir, vaktiyle eminönü sahaflardan da kitap aldım ama ne sahaflar, ne de elden kullanılmamış kitap edinebileceğiniz diğer yerler fiyat konusunda internetteki kadar ucuz değil.
kitapyurdu bu konuda iyi bir site, beğendiğiniz kitapları elden alacağınız fiyatından daha uygun fiyatlara bulabilirsiniz, gözlemlerim dahilinde söyleyebileceklerim bunlar. 15 kitap sipariş etmiştim, asıl fiyatlarından %35 indirimli aldım ve 3-4 gün içinde gönderildi. kitapları güzelce kolileyip yıpratmadan gönderiyorlar, ben beğendim ve tavsiye ederim.
farklı bir başlıkta ayrı olarak mı belirtmeliydim bilmiyorum ama d&r'ı da tavsiye ediyorum, ama şöyle tavsiye ediyorum, iki site arasında fiyat karşılaştırması yapar öyle sipariş verirsiniz, daha uygun fiyata gelir. yoksa d&r'ın parçalı sevkiyat sorunu var, ellerinde bulunmayan ürünleri de stokta var gösterip göndermedikleri oluyor. ve gönderdikleri kitaplar koliye konulurken biraz aşınmış olabiliyor.
daha önce aradığım kitapları elden alıyordum ve söylediğim gibi internet siparişini sonradan keşfettim, bu iki siteden 60'a yakın kitap sipariş etmişimdir ve gözlemlerim bunlar. daha uygun fiyata orijinal kitap edinebileceğimiz yerler biliyorsanız başlık altında belirtmenizde hepimize fayda var.

pasif direniş

Makinelitüfek
savunulan fikri eyleme başvurmaksızın sonuçlandırmaya çalışma durumudur.
günümüz muhalefetinin strateji yoksunluğunun ortaya çıkardığı sonuçtur. öyle ki karşılarında bir engel olmasa bile başarıya ulaşacaklarını zannetmiyorum. biri iktidarın stepnesi olmuş durumda, diğeri sonsuza dek muhalefet olma yolunda. ve bu durum bizler tarafından değiştirilmezse bir 10 sene daha rahatça devam edecek.
muhalefet partilerinin yapamadığını yapıp farklı fikir ve yöntemler geliştirmemiz türk gençliği olarak ödevimizdir ve milli mücadele tarihimizde pasif direnişe dair hiçbir şey bulunmamaktadır.
pasif kalmamayı saldırgan olmamız gerektiği şeklinde anlamazsınız umarım, çünkü bunu başarmak için şiddete başvurmak zorunda değiliz.

sabah ereksiyonu

Makinelitüfek
sabahları zıpkın gibi uyanmaktır, ''sımsıkı taş gibi dimdik olacaksın bu hayata karşı'' sözünü bize uygulamalı olarak anlatan andır. aslında bu anlardan çıkaracağımız çok ders var ama, biz genelde kamufle etmenin çarelerini arıyoruz, mâlumumuz baskıcı toplum...

türk silahlı kuvvetleri

Makinelitüfek
mevcudiyetimizin garantisi olan ordumuzun adıdır. mustafa kemal atatürk'ün vaktiyle kurduğu ve geçmiş tarihinde kurmay subaylığını yaptığı ordudur. şeriatçılar ve diğer türk düşmanlarının türlü saldırılarla karaladığı ordumuzdur. silahlı kuvvetlerin gerekliliğinin anlam ve önemine haiz olmayan kişiler için ise hiçbir manası yoktur.

düşen insan ne hisseder

Makinelitüfek
düşmek, insanın saçının bozulması veya kıyafetinin üstüne bir şey dökülmesi kadar rahatsızlık vericidir, tasasız insanlar için önem arz etmese de mükemmeliyetçi insanlar için hastalık boyutunda olan konulardandır. belirtildiği gibi, düşmek aynı zamanda küçük düşmektir, insanı çocuk gibi, basit bir yürüme işini beceremeyecek kadar aşağılık hissettirir.
aynı zamanda düşmek düzenin bozulmasıdır, insan için kendine yakıştıramadığı bir harekettir. prestijinin sarsılması ve kişide kendine yakıştıramadığı bir şeyi istemsiz de olsa yaptığı fikrini uyandırır. bu bir nebze de kendimizi ne olarak gördüğümüz ile alakalı bir durum. şahsi fikrimce kimse mükemmel olmak zorunda değil, düştüğümüz zamanlar da olmalı ve bu ve türevi durumlar gereğinden fazla umursanmamalı.

peygamber olmak

Makinelitüfek
dönemin şartlarına uygun olarak devrimcilik yapmak, önder olmaktır.
insanlara ilham verici olmasının yanında cahilce bir harekettir, çok tanrılı dinlerin ardından mutlak tanrının elçisi olduğunu söyleyen ruh hastalarının üstlendiği görevdir ve dünyanın mevcut boktan durumuna gelmesinin baş sebeplerindendir.

atatürk'ün subaylara hitaben yaptığı konuşma

Makinelitüfek
Arkadaşlar, milletin bağımsızlığı ihlal edilirse, bunu vebâli subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibarı ile, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle, giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve hususi hayatları itibarı ile de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık izzet-i nefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayattayken düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun, yaşamak için bir çaresi vardır: Şerefini korumak.
Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır. Dolayısıyla, subay için ''Ya istiklal, ya ölüm!'' vardır.
Fakat arkadaşlar, ölmeyeceğiz!
Bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız, ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!


Mustafa Kemâl Atatürk'ün Afyonkarahisar Kolordu Dairesinde Subaylara hitaben yaptığı konuşma. 31 Temmuz 1920

Makinelitüfek
Bahsedeceğim şey iki hidrojenle bir oksijen atomundan oluşan, doğal sıcaklıkta sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz ve tatsız madde anlamına gelen ''su'' değil yani yazım yanlışı yapmadım.
Kadim Türkçemizde sü'nün esas anlamı asker olmakla birlikte, ''su'' kelimesinin özünde ordu anlamını taşıdığını söyleyenler de vardır.
Bugün subay kelimesi bildiğiniz üzere eski ''subaşı'' teriminden gelmedir. Orduyu komuta eden kişilere verilen ünvandır.
Buradan yola çıkarak ''su uyur düşman uyumaz'' atasözümüzün de düşmanın durmaksızın akan sudan bile daha uyanık ve tetikte olduğu anlamında kullanılmadığını tahmin edebilirsiniz.
Şahsen su ve sü kelimelerinin bir olduğu kanaatindeyim, iki önermeyi de mantıklı buluyorum ve anlamları zaten oldukça yakın.
2

alberto bayo

Makinelitüfek
1892 yılında doğmuş ispanyol subayıdır. kardeşinin ispanya'nın ilk şehit pilotu olması dolayısıyla ispanya hava kuvvetlerine alınmıştır. 1939 yılında siyasi sebeplerden ötürü ordudan ayrılıp fransa'ya kaçmıştır. bir müddet ingiltere ve fransa'da öğretmenlik yaptıktan sonra amerika'ya göç etmiş ve 2. dünya savaşından sonra güney amerika'da bağımsızlık mücadelesi veren militanlara gayrı nizami harp eğitimi vermiştir.
1955-1956 arasında yardım talep etmeleri üzerine fidel ve che'yi de gayrı nizami harp alanında eğitmiştir, küba devrimine katkısı bu sebeple oldukça büyüktür, che'nin sivrilmesine yardımcı olmuş bir komutandır.
1967 yılında havana'da yaşamını yitirmiştir.

büyük taarruz

Makinelitüfek
26 ağustos 1922'de resmen başlattığımız baskın harekâtıdır.
anılarımdan aktardığım kadarı ile yunanların 100 kilometrelik bir alanda son derece iyi imkânlarla berkittiği cepheye mustafa kemâl paşamızın beklenmedik topçu atışı ile saldırması sonucu meydana gelen savaştır ve yunan askerlerinin anadolu topraklarında 2 hafta tutunmalarının ardından ege'nin serin sularını boylaması ile son bulmuştur. bunun esprisini türk gençleri olarak halen yapmaktayız.
taktiksel olarak inceleyecek olursak harekât yunanların güney cephesine ağırlık verilerek başlatılmıştır, bazı ingiliz kurmaylarının aylarca yüklenilse bile geçilmesinin son derece zor olduğunu söylediği cepheyi kısa sürede yarıp yunan askerlerini önümüze katmamız ile sonuçlanmıştır, bu evrede topçularımızın hedefleri yüksek isabet ile vurması önemlidir, cephenin yarılmasının ardından süvarilerimizin rekor oluşturacak düzeydeki ilerleme hızı ise savaş tarihinde önemli olaylardandır. yunan askerleri anadolu'yu terk ederken geride ne varsa yakıp gitmişlerdir. son okuduğum verilere göre yunan askerlerinin yüzde altmışına yakını saf dışı bırakılmıştır.
savaşı zafer ile sonuçlandırmamızda başkomutanımızın dehası ve stratejisi başat unsurdur. bunun yanında nerde risk alacağını bilmesi de aynı şekilde.
zira, güney cephesine yüklenildiğinde yunanların kuzey kanadımızdan ankara'ya rahatlıkla girme olasılığı bulunmaktaydı.
internette bununla ilgili birçok makale bulabilirsiniz. özellikle ''fake çay partisi'' bilindik yazılardandır.
20. yüzyılda böyle bir öndere, böyle bir dehaya sahip olmuş bulunmak, türk gençleri olarak göğsümüzü kabartıp bize övünç kaynağı oluştursa da, geçmişte ve bugün içinde bulunduğumuz durumlardaki çaresizliğimiz karşısında atatürk'ümüzün hayatta olsaydı bize karşı nasıl hissedeceğini düşünmüyorum değil. muhtemelen hissettiği ve düşündükleri iyi şeyler olmayacaktı, çünkü halen birey olmayı, mücadele ruhunu özümsemeyi ve bize yakışacak eylemlerde bulunmayı öğrenemedik.

dehumanize

Makinelitüfek
mustafa kemâl atatürk başlığı altına yazdığı yazı ile tepki çekmiştir. yalan söyleyecek değilim, yazdığı giriyi tamamı ile okuyacak kadar önemsemedim ve bunu ezmek için söylemiyorum. tamamını okumamış olmamın sebebi yazıyı saçma bulmam ve kısıtlı vaktimi bununla doldurmayı tercih etmemem. eksi atacak kadar dahi önemsemedim, sebebi cahilce yazılmış bir yazı olması yani.
şöyle ki park, bahçe, fabrika vesaire, bunların atatürk için şahsi mülk babında mühim şeyler olmadığını bilmeyen insan zaten atatürk'ü tanımıyordur. kurmaylığı zamanında beş parasız dolaştığı zamanlar olmuştur, o vakitlerde de yaptığı her şeyi milleti için yapmıştır. yani burda park, bahçe, orman, fabrika saymak kanıt değil, ankara'ya yaptıklarını araştırırsanız, imar çalışmaları, yerleşim alanlarının düzenlenmesi, fabrikaların açılması, meclis binasının yapılması vesaire, arkadaşımız utanmasa bunları da ata'nın şahsi mülkü olarak sayacak.
kaldı ki atatürk bunlardan kazanılan gelirleri hiçbir şekilde ne kendisi harcamış ne de başkasına harcatmıştır, vefatından sonra da tüm mal varlığını devlete bağışlamıştır.
yazarın bu hareketini bu sebeple garipsedim, aynı şekilde ona gelen tepkileri de, çünkü ona tepki gösteren insanlarda da savunacak temel yoktu ve bu da rahatsızlığın temel sebebiydi. savunamadığınız şeye duygusal tepkiler göstererek karşı çıkmamalısınız, aksi takdirde karşınızdakine prim vermiş olursunuz, ki burda örneğini gördük.
hanımefendinin şahsi fikri ve özgür iradesi ile yazdığı yazıların mevcudiyeti konusunda bana laf etmek düşmez fakat fikirlerini temellendirmesi gerektiğini söylemeyi atatürkçü bir genç olarak görev sayıyorum. temelsiz şeyler üzerine ata'yı yaftalamak hoş bir şey değil.
zira bu tür şeyler bazı kesimler için benzersiz prim malzemeleri.
son olarak atatürk'ün mal varlığından bahseden bir kitap önereceğim, sinan meydan'ın panzehir adlı kitabı bu konuya değinmektedir.
atatürk'ü okumadan tanımaya çalışan arkadaşlar için ise bu tür durumları önlemek adına nutuk başta olmak üzere atatürk ile ilgili sağlam kaynaklar bulmalarını öneriyorum.
edit: Atatürk'ü koruma kanunu demokrat parti tarafından çıkarılmıştır, bunu artık ak troller bile savunmaya utanıyor ama vicdanınız bilir.
8

kendini kadın ile eşit görmeyen erkek

Makinelitüfek
başlığın altındaki savunma biçimlerine baktığımda kadın erkek eşitliğini savunanların oldukça yavan kişilikler olduğunu görüyorum, ki bu başlığın açılma şeklinden belli.

kadın ve erkeğin bazı hususlarda eşit olmadığını savunan biri olarak ben bu mevzuyu anlayamıyorum, belli sorumluluklarımız olmasının yanında aynı hayatı paylaştığımız ve aynı yolda yürüdüğümüz için birlik halinde yapmamız gereken şeyler de mevcut.

genel anlamda konuşacağım, şöyle ki daha dikkat gerektiren, ince işlerde kadınların bizden daha yetenekli olduğu, ve ağırlıklı olarak güç ve çaba gerektiren meselelerde de bizim ön plânda olduğumuz gün gibi ortada. bunu cinsiyetçilik olarak yorumlayacak insanların geleceğini bildiğim ve gereksiz tartışma çıkarmamak için cinsiyetçi bir insan olmadığımı baştan belirteyim.

feminizmin gerekliliğini savunan biri olarak, hele ki ülkemizin böyle sarsıntılı bir evreden geçtiği dönemde kadınların kendini ifade ederken daha mantıklı olmalarını rica ediyorum, feminizm erkek düşmanlığı olmamalı, erkek düşmanlığı ve amacından sapmış bir ideoloji olup kararsız kişilerin ondan korkmasına ve ona karşı savunma almasına meydan vermemeli.

kadın ve erkek bazı konularda eşit değildir fakat bu kötü bir şey değil, fiziksel güç anlamında daha hassas olduklarını bildiğim için bir kadına çok zor durumda kalmadığım sürece şiddet uygulamam. ve ölçülü olduğu müddetçe kadınların bazı ayrıcalıklı haklara sahip olmaları gerektiğini de düşünüyorum.

kadın ve erkeğin bazı hususlarda eşit olmadığını düşünmek, kadınların erkeklerin sahip olduğu hak ve özgürlüklere sahip olmamasını savunmak değildir. hele ki kadınları aşağılamak hiç değildir, kaldı ki aşağılanacak bir tarafları yok. ve güç gerektiren konularda bizden daha pasif olmaları güç gerektiren işlerde çalışamayacakları anlamına gelmez, tercihleri buysa gayet güzelce çalışabilirler.

benim görüşlerim bunlar, söylediğim gibi gereksiz tartışma çıkarmak maksadıyla söylemiyorum, cinsiyetçi biri de değilim, elimden geldiği kadarıyla ifade etmeye çalıştım kendimi. söyleyeceklerim bu kadar.
10

dördüncü evre harp düzeni

Makinelitüfek
nükleer güç ve ağır silahların başat unsur olmaya başladığı dönemin alternatif harp yöntemidir. savaş kuramcılarının günümüzde mevcut olan ve işlerliğini koruyan savaş düzenine verdiği isimdir.

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır. ağır silahların, nizami orduların, nükleer gücün caydırıcı olmaya başladığı ve statükosunun oturduğu dönemimizde bunlara karşılık asimetrik harp alternatifi oluşturulmuştur.

bu tür savaşta temel ilke, güçlü ve düzenli ordulara karşılık zayıf tarafın psikolojik unsurları, savaşı zamana yayma yöntemini, sürekli hareket halinde olmayı ve baskının avantajını kullanarak galip gelmeye çalışmasıdır. gerilla taktiğinin uygulandığı harp tipidir.

bu yöntemle çatışan birlikler için konvansiyonel silahlar devrededir. özellikle küba ve çin devrimlerinde önemli örneklerini bulabilirsiniz.

hiçliğin mutlu sessizliği

Makinelitüfek
arthur schopenhauer'un yazmış bulunduğu eser.
içerik bakımından hayata dair önemli fikirlerin yanında yaşlılık ve bunun getirdiği tecrübe ve kazanımlarından da bahseden, genel olarak kısa ve anlamlı sözlerin bulunduğu kitaptır. okuyanların pişman olmayacağını düşünüyorum.
bunun dışında, fark edeceğiniz üzere kitabın ismi bile bazı şeyleri açıklamaya yetmekte.

''hayatımızı, hiçliğin mutlu sessizliğinde nafile yere rahatsız edilen bir dilim olarak addedebiliriz.''

kadınların en güzel özelliği

Makinelitüfek
bunu bu şekilde tartışmak ne kadar doğru bilmiyorum, aşırı duyarlılık olduğunu düşünsem de onları metalaştırdığımız fikrinde olanlar için aşağılama olarak algılanabilir, ama yine de fikrimi belirteceğim.
bireysel ya da birlik olarak meydana getirilmiş, dünyayı güzelleştiren eserlerin tümüne hayranlık duyan biriyim, ve bu noktada eşit şekilde paya sahip olduğumuz bir özelliklerine doğrusu hayranlık duymaktayım.
bir kadının en güzel özelliğinin ileride kendine benzeyecek bir canlıyı dünyaya getirebilmesi olduğunu düşünüyorum, onun gibi bakacak, onun gibi asil olacak, ona benzeyecek bir canlıyı dünyaya getirmesi.
ve doğrusu geleceğe umutla bakabilmeme yarayan nadir şeylerden bu. en büyük hayallerimden birisi bir kız çocuğumun olması.

poppy

Makinelitüfek
sıra dışı bir insan, bazı videolarını izlediğim kadarıyla sevimli de. fakat gelin görün ki bu kıza da saçma sapan komplo teorileri ile saldırdılar. insan en başta şunu düşünür, bu kızın ağzından ''illuminati'' kelimesi çıksa ne, çıkmasa ne? veya doritos ile enerji içeceğinin reklamını yapsa ne olur, yapmasa ne olur, kime zararı var? yok efendim bir videosunda yeni dünya düzeninden, değişimden bahsediyormuş, eski sen'i öldür mesajı taşıyormuş.
ne olmuş? ortada böyle bir gerçek yok mu? değişime uymadan mevcudiyetinizi sürdürmeniz zaten mümkün değil, video bunu anlatmak istese bile ortada kötü bir şey yok.
insanlar gerçekten garip. ve anlayamadıkları şeyden nefret etmeye veya korkmaya meyilli.
böyle insanlara anlam veremiyorum.

türkiye solcusu

Makinelitüfek
yazının belli bir kısmına katılsam ve ciddi manada öz eleştiri olması bakımından takdir etsem de ak partinin siyasetinin akılcı ve işe yarar olduğuna katılmıyorum. birkaç ay önce facebook hesabımda paylaşmış olduğum bir yazıyı alıntılayarak bu düşüncemi temellendirmek isterim;

Bugün insanlarımız akılları ermediği için siyasilerimizin çıkışlarında stratejik derinlik, çıkar politikası ve toplum için türevi faydaların bulunduğunu düşünüyor ve bu sebebe dayalı olarak desteklerini esirgemiyorlar. En basitinden iktidar partisinin kapatılamayacak kadar büyük ahmaklıklarından birinden örnek vereyim. Biz Rus uçağını düşürdüğümüzde ilk ne dedik? Sınır ihlali yaptığı için angajman kuralları dahilinde tarafımızca gereken müdahale yapılmış bulunmaktadır. Birkaç gün önce bunun çeşitli sonuçlarını hafifletmek için diplomatik temaslarda bulunuldu, her neyse. 15 Temmuz'dan sonra ne denildi? Fetö yaptı. Sonra, peki sonra ne oldu? Rusya'ya eşşek gibi 5 milyar dolar tazminat ödeyeceğimizi söyledik. Durun hatta yazılışı da şöyle; 5.000.000.000 $.
Listemde bulunan değerli arkadaşlarım, bu küçük örnek aklıma ilk gelen örnekti, yaptıkları her şey tek tek ortada. Soruyorum, bunda nasıl bir stratejik derinlik, nasıl bir fayda, nasıl herhangi bir çıkar, iyiye dair bir şey olabilir? Türk milleti bunu göremeyecek kadar ahmak mıdır, aymaz mıdır, onursuz mudur? Yalnızca bu para ile bile, ülkemizde kaç yoksul ailenin ihtiyaçları karşılanırdı, kaç okul, kaç hastane yapılırdı, topluma faydalı olacak, ilerlememizi sağlayacak neler gerçekleştirilebilirdi, tahmin edebiliyor musunuz?
Bunu iktidar partisini destekleyen biri asla ve asla kendine sormaz. Demokraside yozlaşmış, arkasını sağlama almış, milleti kıvama getirmiş, toplumun düşünce yapısını çözmüş bir zümre istediği her şeyi yapabilir, çağın imkânları dahilinde olan her şeyi. Ve kimse çıkıp da siz ne yapıyorsunuz diye soramaz. Memleket değil, iktidarları için yapıyorlar ve nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın yapmaya devam edecekler, hiçbir plan ve programları yok, hiçbir şekilde bizi düşünmüyorlar. Biz Türk milleti olarak bunu ne zaman anlarız biliyor musunuz? O tehdit bizzat bizim kapımıza dayanıp o kapıyı kırmaya yeltendiğinde. Umarım tüm Türk milleti bu duyguya iliklerine kadar varır da akıllanır. Yani bıçak kemiğe dayandıktan değil, kemikleri çatır çatır kırdıktan sonra.
2

gece ve gündüz

Makinelitüfek
güneşin doğuş ve batışının meydana getirdiği olaylardır.
aynı zamanda birçok kitap, dizi ve filmde bu kelimelerden esinlenilmiştir.
ve bazı ilahiyatçıların varlık olarak yorumladığı olgulardır. kuran'da ise yaratılmış şeyler olarak geçmektedirler.
buradan yola çıkarak kolayca şu sonuca varabiliriz; gece ve gündüz yaratılmıştır, yani ismi lazım olmayan ilahiyatçımızın bu varsayımı doğrudur, ikisi de ayrı birer varlıktır.
dolayısıyla ''tasavvuf'' denen saçmalıkta da, islam felsefesinde de karanlık ışığın yokluğu demek değildir, aydınlıktan ayrı bir varlık olarak tasvir edilir.
zeki bir insan için bu kadarını söylemem yeterli.

polis

Makinelitüfek
ülke içi asayişi sağlamakla görevli kolluk kuvvetidir. solcuların büyük çoğunluğunun sebepsiz nefret ettiği, sağcıların ise sebepsiz sempati duyduğu kişilerdir. özünde hepsi insandır.

tecavüz

Makinelitüfek
yalnızca ilk cümleyi okumuş biri olarak eklemek isterim ki tecavüz yalnızca kadınların başına gelen bir şey değil, bir erkeğin de başına gelebilecek en korkunç şeydir. kadın erkek eşitliğini savunan biri olarak bu konudaki hassasiyetinizi de görmeyi dilerdim...

cümle mühendisi

Makinelitüfek
3-4 yıldır itinayla kurduğum cümlelere özen gösterir ve elimden geldiğince düzeltirim, özellikle facebook hesabımda yaptığım siyasi veya felsefi paylaşımlarda . fakat ne yazık ki erişim sağladığım kitle sınırlı olduğu için hevesim gün geçtikçe azalıyor, sonunda muhtemelen cümle kurmuyor olacağım.

materyalizm

Makinelitüfek
çağımızda inançlı insanların, inançsızlardan daha fazla içinde bulunduğu durumdur. ben ve tanıdığım birçok deist-agnostik-ateist arkadaşım ruhsal huzur için çabalayıp eylemlerimizi toplumsal olarak hayal ederken neredeyse tanıdığım tüm inançlı insanların hayallerinin daha fazla para kazanıp, daha zengin yaşayıp, daha fazla şeye sahip olmaktan başka bir şey olmadığını gördükçe bu dünyada bazı sakatlıkların olduğunu düşünmeme yol açmaktadır.

laiklerin kitap önerileri

Makinelitüfek
son 1.5 yıldır düzenli kitap okuyan biri olarak henüz önerebileceklerim:
Nutuk
panzehir- sinan meydan
prens-machiavelli
pamukoğlu- unutulanlar dışında yeni bir şey yok
pamukoğlu- kara tohum
bir ekonomik tetikçinin itirafları
orwell-1984
mumcu- gazi paşa'ya suikast
ilber ortaylı- imparatorluğun son nefesi
erhan büyükakıncı-savaş kuramları(büyük merakınız varsa, kanser eder yoksa)
ilber ortaylı- türklerin tarihi
grigoriy petrov- ak zambaklar ülkesinde
chuck palahniuk- dövüş kulübü
nigel warburton-felsefenin kısa tarihi
f. rıfkı atay-çankaya
oğuz atay- tutunamayanlar
halil inalcık- devlet-i aliyye(4 cilt)
celal şengör- aptalı tanımak
şengör- dahi diktatör
şengör- bilgiyle sohbet
meydan- atatürk'ün gizli kurtuluş planları
hitler-kavgam
dostoyevski- suç ve ceza
dostoyevski- yeraltından notlar
sofie'nin dünyası-jostein gaarder
teoman alpaslan- topal osman ağa
nietzsche- böyle buyurdu zerdüşt
meydan- el cevap
dawkins- tanrı yanılgısı
gladio'nun türk tetikçisi- soner yalçın
kafka-dönüşüm
sabahattin ali- kürk mantolu madonna
aklıma bunlar geliyor, seçtikleriniz hakkında soracağınız varsa mesaj atın

iskilipli atıf

Makinelitüfek
bugün ''idam! idam! idam isteriz!!!'' diye anıran tayfanın, asılmasından sonra arkasından ağladığı meşhur ve sayılı vatan hainlerindendir. kendisi halis muhlis haindir fakat hiçbir şekilde bunu kabul etmez bizim bu ''vatanperver(!)'' tayfa. bunun yanında, 3 gencin hiç cana kıymadıkları halde asılmış olmasını oldukça normal görür ve desteklerler, hatta ve hatta dalgasını bile geçerler. işte bu yüzden biz bu ve gibilerinin mizahını yapıyoruz, hatta temizlenmiş olmaları bizi mutlu ediyor. öyle ki keşke daha fazlası yapılsaydı dediğimiz oluyor. hak isteyenin hakkını vermek lazım sonuçta.

metrodan inenleri beklemeden binmeye çalışan kişi

Makinelitüfek
genel olarak toplu taşımadan bahsedecek olursak tüm istanbul'da mevcut olan durum zaten öyle ve bu tür insanlar her yerde var. bunun sebebinin başta eğitimsizlik olduğunu düşünüyordum ama alâkasının olmadığını anladım, insanın bu tür şeyler için eğitim almasına gerek yok, bunun sebepleri genel olarak görgüsüzlük, aile terbiyesinden yoksun kalmak, düşüncesizlik, empati yoksunluğu, kendini bilmemek ve hayvanlıktır. aklıma daha çok şey geliyor ama böyle insanlar için kendimi yormama değmez. yazık, başka bir şey değil.

Yazarların sevgilisi olmamasının sebepleri

Makinelitüfek
sevgili olmaya değecek birine henüz rastlamadığımı düşünüyorum, etrafıma bakınca değecek bir insanın da olmadığını görüyorum. ve artık oyun oynamak istemediğim için, yaklaşımım ''bu kadın benim çocuğumun annesi olabilir mi?'' olduğu için şansımı mümkün olduğunca az deniyorum. bunun farklı bir sebebi de düşünce yapısı, çevremdeki insanlarla düşüncelerim uyuşmuyor, okuduğum yerde çok geniş insanlar var oturduğum yerde ise yobazlar. zekâ seviyesi, birlikte olacağım kişinin insanlık anlayışı ve ilkelerine önem verdiğim için de yalnız olduğumu söyleyebilirim. böyle anlatınca esra erol'a çıkıp kriter sayıyormuş gibi hissettim ama pratikte oldukça basit şeyler bunlar, yani insanlığını kaybetmemiş ve bir miktar aklını kullanan her sıradan insanda olması gereken şeyler. tabii benden kaynaklanan etkenler de var ki sözlükte eminim aynı dertten mustarip insanlar vardır, her öğrencinin derdi, maddi konularda kendime bile yetmiyorum. hatta bunu söylerken gözlerimden iki damla yaş süzülüyor...

okullarda öğretmek dışında her amaç için gösterilen ingilizce

Makinelitüfek
eğitim sistemimize hiçbir zaman itibar etmedim ve asla da etmeyeceğim, çocuğumun yürüdüğüm yoldan yürüyecek olmasını bilmek deli ediyor beni. okulun neye yaradığını bile anlayamıyorum artık, senelerce çocukların yeteneğini köreltip onlara zekânın ölçülebilir bir şey olduğunu dikte ediyorlar, çocuğun zekâsını sikik test sorularıyla ölçebildiklerine inanıyorlar. haftada onlarca saat gereksiz derslerle, ödevlerle, sınavlarla çocukların hayatını bitiriyorlar. inanın artık midemi bulandırıyor bunlar, başarısız bir öğrenci değildim, ortaokul ve lise boyunca bursum vardı, bunu yan gelip yatmış biri olarak söylemiyorum. son 5 senede okuduğum kitaplar, beynimi dersler dışındaki konulara yoğunlaştırmış olmam ve edindiğim tecrübeler üstünden sonuçlara varmam beni okulun 50 senede getiremeyeceği noktaya getirdi. hayatı kendim gibi anlamayı öğretti, köpek gibi hissetmek zorunda olmamayı, mesleğim için hayatımı ve hayallerimi satmak zorunda olmadığımı öğretti bana. bu konuyla ilgili çok uzun yazabilirim ama sözlükte bulunan çoğu kişiyle aynı düşündüğümüz için gerekli olmadığı kanısındayım, bilinçli olan herkes konunun farkında. samimiyetimle söylüyorum bunu, bunca insanın hayatına gerçekten yazık, çok yazık.

arthur schopenhauer

Makinelitüfek
henüz iki kitabını okumuş bulunduğum, okuduğum kadarıyla oldukça sağlam, bana ilham veren filozoflardandır kendisi. hiçlik ile ilgili fikirleri ve diğer hayata dair birçok fikri katıldığım ve benimsediğim fikirlerdir. kadınlar ile ilgili düşünceleri her ne kadar beni şaşırtsa da dönemi ve yaşadıklarına verdim, milliyetçiliği yadsımasını ise fransızlardan haz etmeyişine. bunları göz ardı edersek oldukça iyi bir filozoftur.

kız babası olmak

Makinelitüfek
hayalini kurduğumda yüzümü gülümseten nadir şeylerdendir. kız çocuğunun eve getirdiği neşe ve heyecan bambaşkadır. büyüdüğünde maruz kalacağı eğitimsiz toplum ve bunun getirisi olan baskı, gereksiz insanlar ve aynı şekilde gereksiz fikirleri hesaba katınca kararsız kalsam da değeceğini düşünüyorum.

yanlışın mutlaklığı

Makinelitüfek
ne kadar inkâr edilirse edilsin, ne kadar insan tarafından reddedilirse edilsin yanlışın yanlış olma durumudur.
basit bir örnek olarak batının bizi karıştırmadığı gösterilebilir. zayıf düşen ulusların kaçınılmaz kaderi tarih sahnesinden yerinin alınmasıdır, bu kimseye özgü bir durum değil.
ve başlığı asıl açma sebebim olan örnek, artık canıma tak ettiği için bunu söyleme ihtiyacı hissettim.
sizi metroda, metrobüste seyahat ederken, kampüste otururken, sokakta yürürken veya size maruz kalabileceğim herhangi bir yerde bulunurken görüyorum. başınızı kapatıyorsunuz fakat yüzünüzde bir ton makyaj ve üstünüzde daracık kıyafetler var. bundan daha elim olanı ise bilinçaltınızda bastıramadığınız düşüncelerin kaçınılmaz dışa vurumu.
kutsal kitabınızı okuyup irdelemiş ve detaylıca tetkik etmiş biri olarak söylüyorum, bilmiyorsunuz.
başınızı neden kapattığınızı bilmiyorsunuz. bulunduğumuz çağda saçma olduğunu kabul etmiyorsunuz. yanılıyorsunuz ve hiçbir şey bunu değiştirmez.
neden mi?
kitabınızda başınızı kapatma ve iffetli olma sebebiniz dikkat çekmemek çünkü, erkeklerin dikkatini çekmemek, nefsini azdırmamak. fakat siz başınızı kapatıp diğer tüm yerlerinizi açıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz.
ne kadar iğrenç, öyle değil mi?
yanlış anlamayın, iğrenç olan sizin bunu yapmanız değil, 1400 yıl önceki yargılara göre hareket etmek zorunda kalarak, benim cinsimin dikkatini çekmemek için başınızı kapatmanız ve aynı zamanda çağımıza uymaya çabalayarak çelişkili davranışlar sergilemeniz ve kaçınılmaz yanlışlar yapmanız.
yanlış anlamayın, kimin ne giydiği beni ilgilendirmez. isterseniz mini etek giyersiniz, isterseniz başörtüsü takarsınız, farklı bir tabirle türban. bu beni ilgilendirmez.
fakat sergilediğiniz davranışların yanlış oluşu, çelişkisi ve bunun toplumun geneline yayılmış olması, insan olarak bana işimize geleni yapmakta ne kadar kurnaz olduğumuzu, ne kadar saçma ve iğrenç davranışlar sergileyen canlılar olduğumuzu hatırlatıyor.
ve artık dayanamıyorum.
1

geceye bir anı bırak

Makinelitüfek
2015 martının ilk günlerinde bana doldurmam için hatıra defterini vermişti ve şimdilerde bu ahmakça hareketi yadırgasam da gönlümden geçen her şeyi yazmıştım. dönemin şartları öyle gerektirdiği için yakın zamanda gitmem gerektiğini de satır aralarına eklemiştim. haziranda ankara'ya gittim ve kho mülakatlarının 2. gününde elendim. o ise benden yaklaşık bir ay sonra besyo için girip hacettepeyi kazandı.
hikaye uzun ve ona karşı ne hissettiğimi hiçbir zaman bilemedim, tanımlayamadım da ve durum halen aynı. 1.5 yıldır konuşmuyoruz, çizdiğim resmine en son ne zaman bakmıştır, satırlarımı en son ne zaman okumuştur, anlamış mıdır, veya anılarımızı hatırlamış mıdır bilmiyorum.
yalnızca ihanetinin bir gün içinde ukte olarak kalacağını ve anılarımızı sıradanlaştırıp ondan nefret edeceğimi biliyorum.

sigarayı bırakmak istememek

Makinelitüfek
sigaradan öleceğine ihtimal vermeyen veya uzun bir hayatta gözü olmayan insanların yaşadığı durumdur. şahsen ben ikinci gruptanım çünkü beş yıl sonra kafama namluyu dayayıp dayamayacağımı bile bilmiyorum, o kadar çelişkideyim yaşamaya devam etmek konusunda. devam etsem bile böyle bir coğrafyada kör kurşuna gidip gitmeyeceğim belirsiz, kör kurşunla ölmesem bile yolda giderken bir arabanın altında kalıp kalmayacağım belli değil, bu olmasa bile ve sigara her ne kadar tetiklese de farklı bir hastalıktan ölüp ölmeyeceğim belirsiz, veya farklı binbir çeşit ölümden birinin beni bulmayacağı da belli değil. yani benim gibi dengesiz biriyseniz sigarayı bırakmayı bu yüzden istemezsiniz ve sıraladığınız sebepler de kendinizce haklıdır. konu tam olarak bu değildi de, her neyse.

yazarların kürtlerle türkler arasındaki ilişkiyi sorguladığı an

Makinelitüfek
yukarıdaki arkadaş nickimi alıntılayan arkadaş, kendisini uyarmama rağmen, nicki bile kaçak olmasına rağmen hesabını kullanmaya devam ediyor onu baştan belirteyim. yazısında da ''mağdur kürt çocuğu'' temasını uygulamış gördüğünüz üzere, türklere de güzelce saydırmış kılıfına uydurarak. biz bunlara alışığız, milliyetçiliğe karşıt olduğunu söyleyip bu tür muhabbetlerde hep türklere söverler, alışığız. arkadaş ortamında kürdü de, lazı da, ermenisi de fazlaca bulunan biri olarak en başta söyleyeyim, ben yanımdaki adamın soyuna, sopuna laf ettirecek bir insan değilim, ona göre düşünüp hesap edin ve beni yargılayın. ben mağdur edebiyatı yapan insanları sevmiyorum arkadaş, esenlerde yaşayan biri olarak ilkokulda 50 kişi toplanıp dövdükleri oldu beni ve hepsi kürttü, nefret etmedim, bunlar böyle demedim. seviyem ve düşüncelerim buna müsaade etmiyordu çünkü ve doğru bir genelleme değildi, sıra arkadaşım da kürttü.
her neyse, söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum. keşke allah var olsaydı da sizi ıslah etseydi.

komik lise anıları

Makinelitüfek
lise 2. sınıfta sorunlu bir matematik hocamız vardı. şöyle sorunlu, dersine girdiği tüm sınıfların başarı ortalamasını düşürmüş bir hocaydı, istisnasız bu böyleydi ve beni de soğutmuştu sonunda matematikten. adamda davranış bozukluğu vardı, esprileri de bir acayipti, anlayın işte. her neyse, dönem ortaları, gene matematik dersindeyiz, birkaç kişinin haricinde dersi dinleyen yok mâlum, sınıf da gürültülü. hoca bir şeyler konuşuyordu öndeki çalışkan kızlarla, ben de önden 3. sıradayım. kulak kesilmiştim ben de. hoca şöyle diyordu(aşağı yukarı), ''hey gidi hey, bizim zamanımızda her şeyi kitaplardan öğrenirdik, internet yoktu, araştıracak kaynak yoktu, arkamızda doğru düzgün destek yoktu böyle. ben sizin zamanınızda okusaydım profesör olurdum.'' adam cümleyi bitirir bitirmez sınıftaki gürültüye güvenerek ''bok olurdun!'' demiştim ve ben onu söyler söylemez millet susmuştu. sonra 2-3 sn millet birbirine baktı, ardından sıralara vurarak gülmeye başladılar. sonra hoca arkasını döndü ve gerisini tahmin edebilirsiniz...

bekaret

Makinelitüfek
Cinsel birliktelik yaşamamış olma durumu, masumluk, saflık anlamına da gelmektedir aynı zamanda. mevzu cinsellik ise, prensip olarak evlenene dek cinsel ilişkide bulunmayanlar haricindekilerin karşısındakinde aramaması gereken özelliktir.