confessions

riseofanarchy

Viski  · 29 Nisan 2017 Cumartesi

  1. toplam giri 116
  2. takipçi 23
  3. puan 2155

deniz gezmiş ve abdullah gül

imamhatipogrencisi
İki genç insan..
Birinin adı Deniz Gezmiş'ti..
Ankara'dan..
Diğerinin Abdullah Gül..
Kayseri'den..
1960lı yılların sonralarında yolları İstanbul Üniversitesi'nde kesişti..
Hukuk Fakültesinde okuyan Deniz Gezmiş sol görüşlüydü..
Öğrenci lideriydi..
Fikir Kulüplerinin önde gelen isimlerinden..
İktisad Fakültesinde okuyan Abdullah Gül ise sağ görüşlü..
Milli Türk Talebe Birliği üyesi…
İslamcı grubun Akıncılar cephesinden..
Yıl 1968 idi..
Temmuz sıcağı..
Amerikan 6. Filosu İstanbul boğazındaydı..
Savaş gemileri Dolmabahçe açıklarına demir atmıştı..
Amerikan askerleri karaya çıkmış, İstanbul genelevlerinde cirit atıyordu.
Yanki, Yüksek Kaldırım'da ve Beyoğlu Abanoz sokakta zevk alemleri yaparken, polisin dışarda onların güvenliğini alması bardağı taşırmıştı.
Tepki büyüktü..
Sol görüşlü öğrenciler “6.Filo Defol” mitingleri yapıyordu..
Sağ görüşlüler ise buna karşı çıkıyordu..
İki grup sürekli kavga ediyordu..
Gazeteler linç manşetleri atıyordu..
“Kızılları boğmanın vakti geldi”
“Ya susturacağız, ya kan kusturacağız”
Genelkurmay kışlalarda broşür dağıtıyordu.
“Amerika'yı sevmeyen komünisttir.”
İstanbul Üniversitesi barut fıçısı gibiydi..
Birgün Deniz Gezmiş ve Abdullah Gül'ün içinde bulunduğu gruplar karşı karşıya geldi..
Bir yanda Nazım Hikmet'in çocukları..
Diğer yanda Necip Fazıl'ın..
Taşlar, sopalar, tekme, tokat..
Fikirler değil yumruklar konuştu..
Zaman zaman da silahlar..
Ertesi gün Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Abdullah Gül ve arkadaşlarının fotoğraflarını okulun duvarlarına astılar..
Altına da tek cümle yazdılar.
“Faşistler giremez”
Abdullah Gül o günden sonra 6 ay okula ara vermek zorunda kalmıştı..
Yıllar geçti..
Amerikan Emperyalizmine hayır diyen sol görüşlü öğrenciler bir bir yok edildi..
Fikir Kulüplerinde yetişenlerin önü kesildi.
Kimi kahpe bir pusuda öldürüldü..
Kimi işkencede son nefesini verdi…
Kimi de Denizler gibi darağacına gönderildi..
Bazıları onlarca yıl hapis yattı..
Bazıları da köşesine çekildi..
Peki sağ görüşlü, özellikle islami cepheden öğrencilere ne oldu?..
Abdullah Gül devletin zirvesine, Cumhurbaşkanlığına kadar yükseldi..
..Ve diğer Milli Türk Talebe Birliği üyeleri..
Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, Beşir Atalay, Abdülkadir Aksu, Hüseyin Çelik, Ahmet Davutoğlu, Numan Kurtulmuş, Fehmi Koru, Abdurrahman Dilipak, Kadir Topbaş ve daha niceleri.
Hepsi önemli yerlere geldi..
Devlet onlara teslim edildi..
43 yıl önce..
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan darağacında can verdiler..
İşlerini cellada bırakmadılar..
Sehpalarını kendileri tekmelediler..
Onların mahkeme salonunda söyledikleri bir söz,bugün bile unutulmadı..
“Türkiye'de gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlar varsa, bunlar ancak Amerikan emperyalizmi ile iş yapan çıkarcılardır.”
Üç fidanın anısına saygıyla.(alıntıdır)

red hot chili peppers

zeybek
çok eğlenceli bir ekip, bir kere öyle kazık gitarlar vs yok. ha under the bridge öyle en azından benim için, sağ elimde yedi tane parmağı olsa rahat çalarım. beş tane yetmiyor. bassları mükemmel. derdini güzelce anlatıyor şarkılar ve enerjik her şeyden öte verdiğin paranın karşılığını alıyorsun.

mesela 1994 yenişarbademli halk konserinde çoşkulu kalabalık için teke yöresinden yayla yollarından yürüyüp gelir türküsünü kendi tarzlarında yorumlayıp halkla birlikte teke zortlatması yapmışlardı hey gidi hey. o konserin kapanış parçası da geçen yıl piyasaya sürdükleri şarkı dark necessities.



sıfırbir

zeybek
adanalı müzik topluluğu, türü bozuk serbest bir müzikal anlayış var. zamanının ötesinde bir yapıyla müzik yarışmasına katılmışlar ve dört adet kayıt yapmışlar. sonraları tekrar denemeleri olsa da şimdilerde pek izleri yok. yine arrp sayesinde bu güzel kayıt bu güzel illüstrasyonla karşımızda. muazzam.

yavşaklık

borpeygamber
Canınız sıkılınca okursunuz motivasyon niteliğinde bir yazı mk. :)

Başlamadan önce bir not bırakayım ve başlayalım. Olay tamamen gerçektir kuruntu veya abartıya yer verilmemiştir, olayda geçen isimler farklı olacak çünkü kendisi de bu gibi yerlerde gezmektedir zaten umuyorum ki yakın zamanda cereyan eder bu yazı…
Normal monoton yaşantısı olan bir insan olaraktan sabah kalk okula git, akşam gel sporunu yap sonra git eve uykun gelinceye kadar zaman geçir, uykun geldikten sonra uyu bu olayları tekrar tekrar her gün yaşa. “Ulan! Başka yapacak hiçbir şeyin mi kalmadı? be hey mk!“ Diyecek olursanız. Sandıktan evet çıktıktan sonra ben tüm insanlarla olan bağlantımı kopardım kitap ve spor arasında bir yerde yaşamaya karar verdim! Neyse diyorsun dışarıya çıkayım hava alayım oturuyor yanına bir vatandaş seninle konuşmak istiyor sen de kafan dağılsın diye karşılık veriyorsun konuşuyorsun… Adam kemal SUNAL çok komik adamdı ”haha ha aha” diye gülmeye başlıyor. Sen de ayıp olmasın diye inceden tebessüm ediyorsun, ondan sonra adam diyor ki; “allah razı olsun cumhurbaşkanımızdan, rahat rahat İstanbul'u Geziyorum zamanında böyle değildi biz; bir yerden bir yere gidebilmek için saatlerce yürürdük…” Sanırsın daha tekerlek icat edilmemiş mk. Sadece bununla da sınırlı değil siyaset her yere sıçramaya başladı okulda, sokakta, spor salonunda, televizyonda her yerde siyaset konuşulmaya başlandığı için mide bulandırıcı oldu, bir de anlasalar tamam diyeceğim adamlar biliyor ama öyle de değil. Kendi kendimi sorgulamaya başladım kalk git oğlum ne işin var bu yobazların arasında? Kaçak yollar ile kaçma planı yapmaya karar verdim ondan sonra ta ki biri çıkıp gitmeme mâni olana kadar…
Yaşantımdan hiç menün değildim bir şeylere küfür etmekten sıkıldım her şeyden sıkılmaya başladım hiçbir şeyin tadı yoktu, kalmamıştı artık. Uyandım küfür ede ede Marmaray'a bindim, çıkışta bir dal sigara yaktım ayaklarımı yere sürte sürte bizimkilerin takıldığı mekâna doğru yol almaya başladım… Canım sıkkın deli dana gibi dolaşıyorum, liseden bir arkadaş ile karşılaştım kendisini de hiç sevmem mk evladı hep nefret etmişimdir. Beni gördü mutlu oldu lafladık biraz kendisi de Sosyoloji okuyor.(Karl Marx olacak başımıza pezevenk ) nereye gidiyorsun? Dedim kendisine sıkıldım mk artık. “Bizim arkadaşlar bekliyor bir konu belirleyip o konu hakkında tartışıyoruz.” Ulan dedim gideyim ben de şunun bir ortamını göreyim, gelsem sorun olmaz değil mi? Dedim hayır aksine sevinirim dedi aklı sıra bilgi yönünden ezecek beni mk evladı. X kafeye doğru yol aldık üst katı mesken tutmuşlar masa cıvıl cıvıl selam kelam faslı bunlarda yok! sanki selamı yaymaya gitmiş gibi herkese merhabalar dedim. Kimse beni iplemedi bile kendi çapında entelektüel, elitist, sapyoseksüel takınan tiplerdi neyse ben de bozmadım oturdum bekliyorum bu kahpe evladı da hiç bakın tanıştırayım bu benim arkadaşım falan hiç oralı bile olmadı. Kahve söyledim, birisini bekliyorduk başlamak için beş dakika sonra beklenilen kişi geldi. İçeriye bir girişi vardı Efsane e-f-s-a-n-e yok böyle bir kadın ulan dedim sanrı mı görüyorum, kadın geldi birleştirilmiş olan masanın başına oturdu. Sıcak kanlıydı arkadaşımız yeni mi katıldı aramıza? Gün geçtikçe güçleniyoruz dünyayı fetih edeceğiz falan latife yapıyor. O masada beklenilmeyen bir hareket yaptı normalde o hareket o masaya çok tersti. Merhaba arkadaşım aramıza hoş geldin elini uzattı, elim eline değse ölecektim sanki mk ciddi anlamda heyecan doruktaydı elini tuttum, erimek üzereydim ilk defa bir kadın karşısında süzülmeye başladım.
Arkadaşımızda aramıza yeni katıldığına göre güncelliğini koruyan Evrim konusunu tartışalım; beni yobaz olarak gördüler sanırım mk. Sakallarımı sıkıntıdan uzatıyordum bunlar beni kesin yobaz sandı Meral(Gerçek adını söylemeyeceğim.) Bu bizim pezevenkte o yüzden getirmiş olmalıydı beni. Oysa en sevdiğim olaylardan biridir Evrim, ben bile kendimi ara form olarak görüyordum. Severek araştırdığım hatta ömrümde ilk defa evrimi araştırarak sabahladığımı biliyorum. Masada birden herkes bana oynamaya başladı ama yanıldıkları bir konu vardı yanlış ata oynuyorlardı…
Evrim hakkında ki görüşlerin nelerdir?
Evrimi doğru buluyor musun?
Darvin'i biliyor musun?
Dağdan indim şehre edası ile gülmeye başladım, Meral: “bizi ciddiye almıyorsun galiba. Peki” dedi. Hayır! Alakası yok dedim… Sormuş olduğunuz sorular komik geldi çünkü ben evrimi çok severim sabaha kadar konuşursanız dinlerim, kütüphanelerce dolusu kitap olsa ömrümün yettiği yere kadar okurum hiç sıkılmadan. Bu cevabı duyduktan sonra masada oturanlar kurusıkı atıyorum sandı Meralin ağzı bir laf yapıyor seçerek söylüyor sanki kelimeler akıyor ağzından o konuştukça ben de eriyorum…
Kendisi de bunun farkına vardı, bakmamaya çalışıyorum ama gözlerime engel olamıyorum, gözlerimi kaçırıyorum hayvan gibi bakmayayım diyorum olmuyor. O masada zaman nasıl geçti anlamadım resmen çile doldurduğum günleri unutuyordum sudan karaya çıkan organizma gibiydim. Masadan kalkmaya başladılar. Sırtlan gibi Meral'e nereye gideceksin? Dedim. Dersim başlayacak okula geçeceğim beraber gidelim dedim. Tamam, olur dedi. Yolda yürürken bıyık altından sorular soruyorum, enişte de burada mı okuyor falan “Bu okulda ilgimi çeken hiçbir erkek olmadı, basit buluyorum” dünyam başıma yıkıldığı anlardan biriydi, içim kan ağlıyor ama bir yandan da espri yapmaya çalışıyorum hatta itin kıçına girip çıkıyorum espri yapmak için. Yaptığım esprilere gülüyor karşılık veriyor neyse biraz sempatik gözlerle bakmaya başladı bana. Kendimi Habeş maymunu gibi hissetmekten vazgeçtim, kütüphaneye bıraktım kendisini dersin ne zaman biter dedim bu gün iki dersim var; 16:45'te çıkarım tahminen. Bana sormadı bile ben de kendimi konuya dâhil ettim benim de 16'da bitiyor dersten sonra müsait olursan bir kahve ısmarlarsın artık. Güldü, tabii dedi…
Derse girmedim, yemekhaneye gittim yemekler güzel değildi normalde o yemeği yemezdim ama mutluluktan her şeyi yapabilirdim, yemeği yedim, çıktım bahçeye o sırada diljin koveki'nin şiir kitabına göz gezdiriyorum bir yandan da ulan bu kadınla nasıl etkileşime geçebilirim. Çünkü zaman geçtikçe eksildiğimin farkındayım, bilgi olarak eksik hissediyorum kendimi Binali yıldırım mağduriyeti yaşayacağım diye korkuyorum…
Feleğin çemberinden geçen bir birey olarak görüyordum kendimi ama eğer bu kadını kaybedersem sonum olur, aramızda bir şey olmamasına rağmen çok feci bağlanmıştım. Zaman geçti aramaya koyuldum kendisini gittim kütüphane tarafına bizim konsolos köpeği lise arkadaşım ufukta belirdi, nerede Meral dedim amfideler daha çıkmadı onlar dedi. Ben de onların bulunduğu amfiye doğru gittim yolda karşılaştık, Aa geldin demek bana kahve ısmarlamayı kabul ediyorsun yani… Yine güldü hadi gidelim dedi, bu sefer yol boyunca hiçbir şey dememe kararı aldım Efor harcamayacaktım, tüm gösterimi masada yapacaktım Kesin hamleler yapmak zorundaydım, bu yüzden yormadım kendimi. Neden sessin çıkmıyor ya? Bir şey mi oldu? Hayır ders sıkıcı geçti biraz ondan herhalde dedim.
Bir kafeye gittik köpek bağlasan durmaz mk, içerisi camii gibi kokuyor sesim çıkmıyor, buraya mı geliyorsun genelde?
-Evet kahve içmek için buraya geliyorum, çok güzel yer değil mi? Harika, Harika bir yer daha önce hiç gelmedim ama bundan sonra hep buraya gelirim kahvesi de çok güzelmiş… Masada elle tutulur sağlam bir muhabbet dönmedi, Ben de sürekli dinlediğim için onunda hoşuna gitmeye başladı. İşte hayat böyle akıp gidiyor, dediği her şeyi onaylıyorum ne derse doğrudur diyorum. (bkz:Sistemin köpeği)
Felsefeyi çok seviyordu, bir olaydan bir olaya atlıyordu ama böyle güzel bir anlatım olamaz ya! Bir insanın ağzına bu kadar mı yakışır? Bende çiçek olmuş sabiler gibi ağzına bakıyorum, bu sefer fark etti pür dikkat izlediğimi, ya kusura bakma hep ben konuştum, hep bir şeyler anlattım. (Ulan ben kimim ki? Anlat işte ne güzel dinliyorum, benim gibi dinleyeni nereden bulacaksın?)
Oğlum dedim bu kadının çizgisinde bir şeyler anlat aynı tempoda olsun, fal bakmayı biliyor musun? Hayır! Al işte nereden girdik konuya dakika bir pot bir. Gitti bir kere tamam abi yakın limanı moduna bürünmeye başladım Sonra karanlıklar içinden bir el uzandı, “fala inanmıyorum ya!” dedi.
Doksan artı üçte dönen top gibi bana imkân verdi, soru sorarak ilerlemeyi tercih ettim, Hegel ne büyük insan değil mi? Evet çok severim. Diyalektik materyalizmi biliyor musun?(Salakça sorular soruyorum amacım onun konuşmasını sağlamak, bir başladı iki gözümün nuru…)
Zamanım azaldı tanıştığıma çok memnun oldum, el sıkışma seansı yine başladı bu sefer tuttuğumu koparamam lazımdı son çırpınışlarımdı, ya batacaktım ya çıkacaktım Ben de çok memnun oldum Meral hanım Bir mahsuru yoksa telefon numaranızı verir misiniz? Sohbetiniz çok hoş insanı dinlendiriyor(Bu ciddi anlamda böyleydi) lütfen hayır demeyin. Tepkisiz kaldı ondan sonra bir kere söyleyeceğim aklında tutacaksın tamam mı?
Tamam, tamam dedim, Freud'un köpeği gibi komut bekliyordum, elimi alelacele çantamda ki kaleme attım ve yazmaya başladım, elimi kanatırcasına yazdım silinmesin diye. Bu hareketler onun da pek hoşuna gidiyordu o sadece gülmeyi tercih ediyordu, Nede olsa hiçbir erkek onun ilgisini çekmiyordu! Ben kimim ki?
Gideceğin yere kadar sana eşlik edeyim, Hayır cidden çok teşekkür ederim ama ben giderim. Kafeden çıkana kadar teşekkürler, rica ederimler havada uçuştu… Yine Sokak edebiyatına bürünmeye başladım telefon numarasını hemen rehbere ekledim Whatsapp'tan yazmaya başlayayım dedim. Numarayı ekledim arama kısmına “M” harfini tuşlar tuşlamaz Fotoğrafına bakayım dedim ama umduğum olmadı fotoğraf yoktu, olur ya Fotoğraf koymamıştır dedim, Son görülme de kapalıydı. Habeş maymunundan rahatsız ediliyorsun yazdım, tek tik oldu eve gidince görür nasıl olsa dedim…
Eve gittim ben de; spora falan gitmedim gündelik işlerimin hiç birini yapmadım, mesaj hâlâ tek tik mk. Ne oldu lan kadının başına bir şey mi geldi, Beni tanıdı hayata küstü… Saat 22:10'a gelince artık ben dayanamadım SMS attım. “Meral hanım iyi misin?” mesaj ulaşır ulaşmaz telefonum çalmaya başladı, arayan kişi meraldi; iyi akşamlar kusura bakmayın rahatsız ediyorum… Demeye kalmadan ne Merali ulan!.. Kimsin sen? İnsan bir özür diler bir de alay ediyorsun hâlâ Meral diyorsun.(Şaka yapıyor herhalde dedim, ama adam baya iyi oynuyordu.) Özür dilerim Ağabey kusura bakma. Pardon ama meral orada mı? Adamın siniri dindi biraz güzellikle dedi ki; Kardeşim telefon numarası bana ait, Sen yanlış numarayı çevirmişsin bir daha kontrol et!(Şaka maka adam baya baya ciddiydi, Havsalam almadı, beynime kan gitmedi meğer beni trollemiş be! Vay be ulan bizim hayatımız olmuş troll kalksınlar bizim gibi sırtlanı trollesinler, Resmen maskara olduk.) O gece uyuyamadım İbrahim Tatlıses gibi okula gittim gözümden uyku akıyordu bahçede oturdum yaktım sigarayı cehennemden çıkmış cennete doğru yol alan bir kul gibi içiyorum, gelen geçenleri göz ucuyla kesiyorum…
Oturduğum banka tahmin edemeyeceğim birisi gelip oturuyor ve güleç bir ifadeyle “Ee neden yazmadın bana?” Oha! Beklediğim kişi ama o kadar heyecanlı değildim mk uykusuzluktan tepki verecek durumda değildim… Ben de ki tepkisizliği görünce “Bu kadar üzüldün mü ya sen?” Ciddi bir yüz ifadesi ile evet üzüldüm dedim, hatta hastalandım, mutlu musun? Kadının yüzü birden düştü. Çok özür dilerim, böyle olacağını tahmin edemedim, Mesaj atarsın sonrasında gelecek tepkiyi ciddiye almazsın diye tahmin ettim. Mağdur edebiyatını çok iyi yaparım ben de lanet olsun fırsat görmeyeyim, Başladım yakınmaya; Benim bugün sınavım vardı ona çalışamadım ondan sonra bu hâlimle nasıl spora gideceğim nasıl çalışacağım ya işimden olursam? Gibi ağlamaklı bir ağızla bir yakındım… Peşinden koştuğum kadın artık avuçlarımın içerisindeydi dediklerimi yapmak zorundaydı bu sefer işi şansa bırakmamak için; telefonunu verir misin? Acilen arkadaşımı aramam lazım da. Hemen çıkardı telefonu verdi. Kendi numaramı aradım ondan sonra kendimi kayıt ettim dedim bu numara bana ait, Numarayı almak için illa hasta mı olalım? Tekrar özür dileyerek benim gitmem lazım derse gireceğim, tepkisiz kaldım tamamdır ne zaman biter dersin demeye kalmadan. Dersim bittiğinde seni arasam müsait olur musun? Sen iste ayaklarının altına paspas olurum diyesim geldi ama egosunu tatmin etmeyeyim, klasik bir cevap verdim; İşim olmazsa dün gittiğimiz yere gideriz olur mu? Tamamdır anlaştık o zaman, Görüşmek üzere…
Biraz dinleneyim ondan sonra ondan gelecek telefonu bekleyeyim dedim, uyuya kalırım korkusuyla okulda yatamadım, en iyisi dün gittiğimiz yere gideyim dedim, en azından uyuya kalırsam bile telefonu kasaya bırakırım oranın işletmecisi kadın hem telefona bakar hem de beni uyandırır.
Kafeye gittim kadına dedim çok önemli lütfen telefonla konuşun buraya çağırın, Okuldan kafe nereden baksan on dakika sürüyordu. Kadın tamam dedi, şu anlık her şey yolundaydı üç saatim vardı, masaya oturdum gözümü açtığımda kadın kolumdan çekiştiriyordu evladım uyan arkadaşın gelecek. Sigarayı sıkıştırdım dudaklarımın arasına elimi yüzümü yıkamaya gittim, kendime gelmek için bir kahve söyledim. Ha geldi ha gelecek kapıya bakıyorum aradan beş dakika geçti hâlâ yok. Hayda yine mi troll yapacaktı? Cidden pis söverdim bu sefer uykusuz olduğumda cinnet geçirmeye el verimliyim.
Telefonu elime aldım Direkt SMS attım neredesin? Dedim kafamı bir kaldırdım karşımda biti verdi. Sinirlerim birden yok oldu, gülerek merak ettim de seni yazayım dedim… Göstermiş olduğum ilgi hoşuna gidiyordu hatta pek beğeniyordu ama kabak çiçeği gibi açılmamdan korkuyordu. Ben yine dinleyici olarak oturdum köşeme tertipli bir şekilde dinlemeye başladım bu da bir güzel anlatıyor; sabahlara kadar dinler insan… Konu bu sefer farklıydı kendisinden bahsediyordu, basit insanlar sayesinde egosu doruklardaydı. Ailesinden söz etmeye başladı annesi babası ayrı, Tek çocuk Annesine istediği her şeyi aldırmış haliyle, ciddi anlamda her şeyi hak eden bir insandı ama bu kadar ego fazlaydı be!.. Babası ast subay beraber yaşamıyorlardı ama babasını her gün haberdar ediyormuş.
Ve konu istediğim yere geldi; Neden erkekler ile ilgilenmiyorum biliyor musun? Hayır dedim bilmiyorum!(Bisiklet kazası falan sandım ama öyle değilmiş fesat olmayın mk.) Hiç kimse dediği gibi olamıyor herkes bir şeylerden bahseder ama dediklerini yapamadıktan sonra bir hiçtir! Yapamadığın şeyleri dile getirmeyeceksin ya da yapacaksın. Bu yüzdendin hiçbir erkek bana dürüst gelmiyor.(Kadın resmen tüm erkekleri düzdü attı bir kenara) Haklısın! Bu erkekler hep böyle hepsinin köküne kibrit suyu. Ciddiyeti yine bozdum güldük, peki ben de öyle miyim? –bilmem bunu sen göstereceksin, bir beklenti içerisindesin çocuk değiliz davranışlarının farkındayım, başta ilgi çekmek için yapıyorsun sandım ama doğal hâlinmiş diye devam etti. Uzun uzun konuştuk, masadan ne o kalkmak istedi ne de ben. Hadi kalkalım geç oldu tamam kalkalım diyorduk ondan sonra yine kendimizi konuşurken buluyorduk, iki defa tekrarladı bu durum, Burada kalacağız böyle devam ederse. Bu sefer kalkabildik dışarıya çıktık çok rahattım bu kadın hakkında bilgi toplamam gerekiyordu, sosyal medya hesaplarına baktım takip ettiği sayfalar, Müzikler, Filmler benimle çok uyuşuyordu, mesajlaşmalarda Harika zaman geçirdik! Gag, memes, capsler yollamaya başladık telefon konuşmaları derken baya baya sevgili rollerine bürünmeye başladık. Sabahlara kadar mesajlaşmalar, konuşmalar, şiir okumalar falan günler dolu dolu geçmeye başladı. Bir hafta geçtikten sonra sabah mesajlarıma görüldü atmalar(Ben hiçbir şey yapmadım trip atmak veya neden böyle yapıyorsun gibi, umursanmayacak kadar küçük olaylardı.) Bir şey mi oldu demek için aradığımda telefonu meşgule attığında bir şeylerin ters gittiğini anladım.
Okula gittiğimde takıldığımız yere gittim, Merhaba çirkin şey nasılsın bakalım? Gülerek yanına gittim. Ciddi ol biraz bu laubali hareketler. Beynimden vurulmuşa döndüm, özür dilerim bir şey mi oldu canım, iyi misin? Hiçbir şey demeden hızlıca yanımdan gitti, of olay daha kötüydü hevesim geçsin diye benimle zaman mı geçiriyordu? Vay mk! Öz güven zedelenmesi yaşadım sigara istedim arkadaşımdan tinerci gibi sindim yere yılmaz güney oturuşu yaptım, yaktım sigarayı…
Derslere girmedim dört saat boyunca düşündüm neden bir anda böyle oldu? Diye, tüm ihtimalleri göz önünde bulundurdum, kendime pay biçmek istedim ama benim payıma düşen hiçbir şey yoktu. Aşağılık kompleksi yaşıyordum kafeye gittim yüzümden düşen bin parça oranın işletmecisi Merali tanıyordu araları da iyiydi. Meral yok mu? – yok abla gelecek birazdan. Oturduğumuz yere geçtim beklemeye başladım, mesaj yazacaktım ama yazmadım gurur devreye girince beynimle düşünemiyorum, kafa ile g*tüm yer değiştiriyor. Mesaj atmadım, aramadım sürekli girdim Whatsapp'a ama yazmadım. Gelmedi iki saat boyunca bekledim gelmedi, kadın acıdı hâlime geldi yanıma oturdu; ne oldu kavga mı ettiniz? Hayır abla! Bir şey anlamadım sabah bir geldim tanımadığım bir insan ile karşı karşıya kaldım. Evet, meral biraz değişiktir dedi, ne kadar zamandır tanıyorsun abla? Nereden bakarsak sekiz ay oluyor, bazen bana zorla yardım eder bazen masayı çamur gibi bırakır gider kasten yapmıyor sanırım, ne diyor bu kadın diyorum mk! Alay mı ediyor benimle? Ama haklı bir yandan ben de ona bir şey demedim sabah bir geldi tanımadığım bir insan karşımda, küfür edip dövmediği kaldı…
Çift kişiliğe mi sahipti? Deli mi lan yoksa? Korktum biraz sonuçta deli deliyi görünce sopasını gizlermiş… Belki de ortak noktamız buydu, ama yok yok öyle olamaz bu işin içerisinde bir şey vardı.
Kadınla konuşurken mesaj gelmiş farkına varmamışım “Kaç saat oldu beni hiç merak etmedin demek, yazıklar olsun! Bu mu senin sevgin?” Havsalam almadı şaka yapıyor sandım, saatlerce bekledim onu kafede, gelmedi. Seni kafede bekledim saatlerce neden gelmedin? Demez olaydım anamdan emdiğim sütü burnumdan getirdi. “Ya sen nasıl bir insansın ya? Hemen zeytinyağı gibi üste çıkıyorsun! Beni merak bile etmedin, öldüm mü? Kaldım mı haberin yok! Bir de kalkmış alay eder gibi bekledim seni gelmedin diyorsun… ”(Özet geçtim destan yazmıştı, türeyiş destanı yanından pasif kalır.)
Demir attığım deniz birden hırçınlaşmaya başladı, alabora olacağım galiba kesin bitti! Daha da öyle samimi olamayız bu olaylardan sonra, ben de hiç üstelemedim battı balık yan gider mantığı ile Peki iyi geceler Meral hanım…
Yine geldik başa resmen kuş uçuverdi, üzülmemeye çalıştım ama elimden bir şey gelmedi gittim tekel bayiden köpek öldüren şarap aldım. Odama inzivaya çekildim geceye kadar içtim, mesaj falan gelmedi geceyi yarıladım yatma zamanı geldi. Telefonuma bir mesaj geldi Fatura bilgilendirmedir diye tahmin ettim, telefona baktım Meralden mesaj var. Kesin elveda mesajıdır diye tahmin ettim; “Devam etmek istiyor musun? Uzunca bir yazı, vaat istemiyorum yaşayıp göreceğiz, zamana bırakacağız, zamanla göreceğiz. Evrim mantığı ile hareket edeceğiz güçlü olan değil! Ayak uyduran yaşar…” İçtiğim şaraptan olsa gerek sol gözüm tam olarak görmüyordu kör öldüm sanırım, alaylı bir cevap verdim; Ama bu hiç adil değil hep Babun olarak mı kalacağım? Tekrar gülmeler, konuşmalar başladı ama bu sefer seviye atlamıştık galiba biraz daha ciddiye binmişti ilişkimiz, Seviye atladıkça benim değerim düşüyordu. Bir sistem oluşuyordu sistemin zayıf halkası bendim durumdan şikâyetçiydim ama dile getirmiyordum, nasıl olsa böyle devam etmez diye düşünüyordum ama hiçte düşündüğüm gibi olmuyordu, gün geçtikçe mum gibi eriyordum. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik böyle bitmesin diye uğraşırken daha fazla ezilmeye dayanamadım ve patladım Allah kitap sövdüm en yücesinden en değerlisine kadar saydım sövdüm!(Çileden çıkardı mk) (Bknz: Tuttuğumuz iki meme yediğimiz y*rağın haddi hesabı yok!)
Bu sefer kesin bitti! Ben inatçı bir yapıya sahibim bir şeye kızmayı vereyim, Takıldığımız yerlerin hiç birine gitmedim Whatsapp'tan fotoğrafımı o gün okulda denk gelmediğimiz iyi oldu. Karşılaşmadık ertesi gün dayanamayıp bana mesaj attı “Sinan bey hemen engellemişsiniz ha hah ha…” Ne tasadüf mesajlarınızı okuyorum ben de. Engeli kaldırdın demek, yazık ne diyeyim?(Tam ayar olunacak model, Psikolojik savaş yürütüyor.) Hayır! Böyle bir acizlik yapmadım bu güne kadar hiç kimseye yapmamda bir de ekledim senin Engellediğin gibi kimseyi engellemem yani… Zoruna gittiği bariz belliydi sinirlendi ama istifini bozmadı. Aradan bir saat gibi kısa bir zaman geçti; ulan eskisi gibi samimi konuşmalara başladık. Bu sefer kuralları ben koymalıydım tek başın yapınca her seferinde olduğu gibi b*ka batıyorduk.
Aradım konuştuk biraz soğuktuk ikimizde laf lafı açınca kendi kurallarımı benimsetmek için isteklerimi söyledim sesini çıkarmadı kendisi de istiyordu.(o buralar çok iyi ne çektim be! Ne acılar, of be!) Nude atmasını istedim isteklerim istediğim gibi gelmeye başladı. Sınırları zorlamayayım dedim ama bu sefer o beni kaybetmemek adını istediklerimi yapıyordu, her türlü fotoğrafları attı, final olarak bir de şiir oku uyuyalım dedim. Şiir'de geldi!..
Ben temkinli davranıyorum olayı retrogasm'dan sıyırarak devam ettiriyorum, konuşmadığımız tüm olayları konuşuyoruz. Bir daha konuşuyoruz bana iyice güvenmeye başladı ama bu sefer öyle olmamalı. Bir yandan da kendi kurallarımı devreye sokuyorum bu gün okuldan sonra bize gidelim dedim, yine her zamanki cevabı alacağım sandım ”Hayır canım! Mis gibi temiz hava varken neden kendimizi betona mahkûm edelim? ”(ulan illa bir kılıf uyduracak) Ama öyle bir cevapla karşılaşmadım. Tamam, olur canım az işim var oraya uğrar sonra sana geçeriz, inanılmaz bir andı…
Okul çıkışı Sahafçılar çarşısına gittik dediği kitabı bulduk sonra bize geçtik.(Ulan sonunda istediğim oluyor, şeytanın bacağını kırdık.)
Bize geçtik balkondan çiçeklerim var onları gösterdikten sonra içeriye geçelim dedim beraber yemek yapalım dedik, sonra da bir güzel kahve yaparız dedim. Ne desem tamam diyor, Ulan bunun amacı ne? Neden böyle davranıyor? Yemek yapalım dedik ama zaman kısıtlı mk o zamanda ne yapabiliriz diye beyin fırtınası yapıyorum. Ulan yemek yapmak için eşya var ama zaman yok! Diğer kadınlarda eşya yoktu zaman vardı bu sefer tam tersi; Meral dört ayak üzerine düşmüştü. Salata yapalım mı dedim? Çok iyi olur, salata olursa daha iyi olur. Hemen şip şak salatayı yaptık, ulan çabuk bitsin diye Besili dana gibi yiyorum, yoksa diğer türlü zaman kalmayacak. Kahveleri ben yaparım, sen otur yorulma, çok hoşuna gitti. Türk kahvesini sakladım dedim ki Türk kahvemiz kalmamış ya, Filtre veya sade içsek olur mu? Bana uyar dedi…
Kahveleri hazırladım oturduk yan yana neden böyle oluyoruz? İkimiz de yıpranıyoruz dedim, bir yandan da Nuri alçonun gerilim müziği kulaklarımda canlanıyor. Öpmek istedim; yercesine öptüm. İnanılacak gibi değildi istediğim her şeyi yapıyordu, Normalde yanaktan öpmek için saatlerce uğraşmıştım. Madem istediğim her şey oluyor ileriye gitme zamanı gelmiştir; Atağa kalktım ses yine yok! Tamam, bu sefer olacak hay şom ağzımı s*keyim! Öldüğümü bilse babam beni arayıp sormazdı bu gün ne hikmetse beni görmeye gelmiş, hay mk bu nasıl olaydır ya?(Bu nasıl cenabetliktir lan? Kerhaneye gitsem kadınlar rahibe olur. Gökten kitap yağsa bana Kur'an düşer. Öyle bir bahtsızlık oldu babam geldi konuştuk okul nasıl gidiyor kızım? Ailen nasıl kızım? Klasik soruları dizdi de dizdi ondan sonra Merali eve bıraktım ağlaya ağlaya eve geldim…)
Yoldayken bana mesaj attı ama oralı bile olmadım okumadım hayal dünyam yıkıldı bu nasıl bir acıdır ya rab!
En yakın nalbura gidip selülozik tiner aldım bu acıyı tiner dindirir! Çekmeye başladım gelen mesaja baktım nasıl bir tepkime yaşadıysam mesajı anlamadım, daha doğrusu ciddiye almadım… Ara ara aklıma geldi ama halüsinasyon sandım.
Duş aldım ondan sonra bir mesaj daha geldi mesajları görüldü yapıyorsun demek, uzunca yazılar tekrar gündeme gelmeye başladı… Oku oku bitmiyor, Özet geçeyim: Benim tek bir amacım varmış sekis tövbe tövbe sekisle ne işim olur benim?
Ben nasıl böyle gafil avlandım? Meğer kadın kendisini canlı hedef olarak sunmuş kendisini bunun gibi bir olay geçmişte de vardı olayın adı şöyle; “Marina Abramovic- Rhythm 0”(Bu gösteriyi de siz araştırın bulun, kadını resmen s*kiyorlar ya…) gösterisini kendisine uyarlamış, ben bunu nasıl düşünemedim? Yukarıda da belirttim zaten böyle durumlarda kafam ile g*tüm yer değiştiriyor.
Bu sefer baltayı sert taşa vurduk koçum! Olay sarpa sardı (bkz:Doğu perinçek)180° dönsem bile fayda etmez hatta 360° dönsem bile bu iş olmaz! Perinçek olsam fayda etmez yani, ne diyeceğim ki hem Suni teneffüs yapıyordum aşkım ya. :S
Bu sefer bitti neyse daha fazla eşmeyeyim Sosyal medyaları kapatayım, numaramı değişeyim yoksa bunun diliyle baş edemez her hangi bir insan evladı. Mesaj geldi telefonu aç son kez konuşalım dedi. –Tamam, ama son olsun burada bitirelim. Tamamdır anlaştık, Açtım telefonu.
Başladı konuşmaya çok sakindi bitiyor diye huzurluydu hatta Tıpkı ilk zamanlarda ki gibi davranıyordu ezen tavırlarına geri dönüş yapmıştı. Sana bir soru soracağım ama bana net ol! Tamam.
“Amacın sadece benimle zaman geçirmek miydi?”
-Hayır! Kesinlikle böyle bir amacım yoktu ama sen bu kerteye getirdin, zor durumda bıraktın beni yapmış olduğun olaylar sıradan olaylar değil! Şimdi kalkıp her şeyi buna indirgeme, hem bu bir ihtiyaç daha önceleri de hayır dedin. Bunu sen kendin istedin her ne kadar ben istemiş olsam da bir nevi sen de o kadar istemiş oluyorsun…
“Saçmalama seninle yapacağın son iştir hatta dünyada yapacağım son kişi sensin, kendini nimetten sayma.”(Bak bak nasılda stratejik ataklar yapıyor, çok iyi psikolojik hamleler yapıyor.)
Bu lafları hazmedemedim tabii ilişki bitti, eve kapattım kendimi ulan ne yapayım? Nasıl yapayım? Ne yapsam da şunu g*t etsem?
Aradan bir gün geçti hiçbir şey bulamadım zaman geçmiyor, Adnan şenses gibi (S)oldum
Saçlarıma aklar düştü bir günde. Neyse ya bitti daha da çare bulunmaz buna, Andrey Tarkovski gelse buna senaryo uyduramaz. Telefon geldi yakın arkadaşımda kolon kanseri tespit edilmiş, depresyona da giremedik lanet olsun. Apar topar hastaneye gittim, moral olsun diye bizim çocuklar saçlarını kazıtacak; Beni de kervana dâhil etmek istiyorlardı ama ben saçımı 3 ayda uzattım evlat acısı gibi ama kararsız kaldım. Bana biraz zaman verin dedim geçmiş olsun dedim çıktım eve gittim…
Beyaz atlet, şort, terlik Televizyon izleme itemlerimi kuşandım; kuruldum televizyonun karşısına kanalları geziyorum. O değil de mk televizyonda da bir b*k kalmamış ulan hangi kanalı açsam bizim galaksi liderimiz çıkıyor. Bari kaynağından izleyeyim dedim açtım şanlı kanlı ATV'yi Cumhurbaşkanımız K0nya da anlamsızca izliyorum, bu kadar kalabalığı etrafında topluyor ama nasıl topluyor? Çok basitti cevabı. Kendimden utandım af edersiniz akp'nin lambası kafamda belirdi. Bu olay tamamen şöyleydi “Krizi fırsata çevirmek!” İşte bu be! Ummadık taş baş yarar dedikleri bu olsa gerek. İlk işim kapattığım instagram hesabını geri açmak oldu; hesabı açtım. Sabah ilk işim saç kazıma eylemi oldu beş arkadaş saçları kazıdık. Ben de ajitasyon olarak Fotoğrafı paylaştım bunu da atlatacağız elbet!.. Birkaç timsah gözyaşı alta gelen yorumlar da iç açıcıydı; Beklediğim kişi de yemi yuttu!


Evet, işte bu be! Balık zokayı yuttu…
Şimdi pot kırmadan oyunumu oynamam lazımdı, Meral çok şüpheci çoğu şeyi birçok kaynaktan araştırır. Önüne bir şey geldi mi ona inanmak yerine araştırmayı tercih eder. Sorgular, soruşturur ona göre bir adım atar. Düşman çetin kurallar koymuş olabilir, ama bizde simitçi değiliz hani. Evime geleceğinden adım gibi emindim geldiğinde bir şeylerin farkına varmasın diye karşı komşularımı da tembihledim. Ev tamamdır şimdi sıra geldi telefona Whatsapp'ı kendi telefonumda onayladım, kendime başka hat aldım. Kullandığım hattı külüstür bir telefona takıp arkadaşımın yanına bıraktım, Aradığında sadece ona cevap verecekti bir hafta gibi bir zaman sürecekti. İnandırmak zorundaydım Faşo ağanın bir sözü vardı. “Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları, bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir.”(mk örnek verdiğim kişilere bak, yazının sonunda vatan partiye partizan olmaya giderim büyük ihtimal…)
İlk gün mesaj atmadı İmansız af edersiniz “atayiz” bunlar. Bekle bekle gece oldu ne bir arama ne de bir mesaj anlayacağınız geri dönüş yapmadı. Açtım yeşil çam takıldım bu gece. Sabah uyandığımda yine arama yoktu, ulan ölsek zütünde olmayacağız. Demek ki hâlâ araştırıyor, aradan geçen onca saatten sonra beklenilen mesaj geldi… “Sinan böyle bir durumda neden bana haber vermedin, düşman mı olduk?” Rol yapayım derken ciddi anlamda ağlayaraktan iyiyim dedim. Meralin böyle olaylara zaafı vardı, hemen o da ağlamaya başladı. Tamam, ağlama ya ben kimim ki zaten? Duygu sömürülerini kombo olarak döktürdüm. Ya böyle konuşma lütfen, çok pişmanımlar ağlamalar falan. Tamam, seni çok düşünmekten oldu, önemli değil oldu bir kere öleceğim belki ama seni sevdiğimi bil!(Arabesk rap'a bağladık mk: Ben seni çok sevdim sen neden bena böyle yaptın?) “Biliyorum zaten sana söylediğim kelimelerin içi boştu, bir anlam yüklendiği doğrudur sinirlendiğim için söyledim. Lütfen Sinan yanında olmama izin ver…”(zaten tek isteğim buydu.) Tamam, son günlerimde yanımda ol bari. Ailem duymamalı biliyorsun zaten babam kalp hastası ona bari bir şey olmasın…(Hal bu ki komodo ejderi gibi hiçbir şeyi yok.) bu nasıl bir fikirdir aman tanrım?
Aradan iki saat geçti eve geldi Meral, ilaçların nerede? Nasıl kullanıyorsun?(al işte o kadar plan yap ilaçları hiç düşünme bile, olayın içine sekis girince böyle oluyor…) Canım ilaç tedavisine daha başlamadım, kemoterapiye bir daha gireceğim ondan sonra ilaç kullanımı olacak…
“Yemek yedin mi?” hayır hayatım daha yiyemedim.(yemek yapmayı da bilmiyor; Beceriksiz!) pizza söyleyelim mi hayatım? Hayır! olmaz öyle ev yemekleri yemen lazım, ben sana bir güzel çorba kaynatırım şimdi; sıcak sıcak içiriveririm sana. Ne günah işledik kim bilir ne içeceğiz şimdi…
Uzunca bir uğraş sonunda tabaklara bir şeyler doldurdu ama çorba olduğundan emin değildim. Kanser ilacı yapmış sanki mk ikinci kaşığı alan kör olur. Bir de demez mi” nasıl olmuş canım? ”güzel tam olarak tadını alamıyorum hastalıktan dolayı ama çok güzel olmuş, derinden bulaşık deterjanı tadı geliyordu o zaten ayrı bir güzellik katmıştı.
Velhasıl kelam; dört beş gün böyle devam etti, Sonra doktora kontrole gideceğim dedim. Evet, kontrol günü bomba gibiydim hastalığı yenmiştim yani öyle cereyan ediyordu…

Velhasıl kelam; dört beş gün böyle devam etti, Sonra doktora kontrole gideceğim dedim. Evet, kontrol günü bomba gibiydim erken teşhis olduğu için hastalık ilerlemeden yenmeyi başarmıştım…
Normalde deli gibi sorgulayan insan bu konuda biraz sessiz veya pasif kalmayı tercih etti. Artık istediğim her şeyi yapacaktı şimdi gelelim planları hayata geçirmeye, ne olacaktı peki? Şimdi ne yapacaktım?
-Şimdi dediklerimi yapma zamanı; Madem elimdesin o bana sarf ettiğin laflarını yedirme zamanı, Beni eve bırakır mısın canım? “Tabii seni bırakayım, nasılsın iyi hissediyor musun? ” Sen yanımda olunca çok iyi hissediyorum.(Şaka maka tutuldu bana, tüm cenabetlik saçlardaydı sanırım.)
Eve geldik ben üzerimi değiştim geldim içeriye canım çıkarsana üstünü rahatla biraz, zaman geçirelim sonra gidersin. Hayır dememesi için aba altından sopayı gösterdim(eğer beni bırakırsan şöyle ölürüm, Böyle ölürüm falan.) bu sefer dediklerimi yaparken düşünerek yapıyordu kendisini bir obje veya meta olarak sunmayacaktı bana. Lafı hiç uzatmadan şahin ağabey samimiyeti ile birazda coşkun rahatlığı ile Bismillah dedim başladım. Senin göğüslerin mi büyümüş? Hayır be! Ne saçmalıyorsun. (bkz: Kezban mod:on) yanaştım yanına ya allah dedim avuçladım, ön sevişmeyi özet geçeyim detaylara inmeyeceğim daha fazla aralıksız azgın teke gibi uzunca dakikalar boyu seviştik böyle bir tahribatı ömrü boyunca yaşayamaz…
Sözlerimin sonuna gelirken şimdi ne oldu? Elime ne geçti? Yılın yavşağı olabilecek miyim?
Olan olaylar gündelik hayatta karşımıza çıkan tiplemelerden, elime hiçbir b*k geçmedi ama bu kadar ego bir insana fazla nesin sen? Herkes gibi bir insansın, basit insanlar sayesinde bu hâle gelmişsin onlara şükür etmen gerekirken, sen kalkmış onları aptal ilan ediyorsun…
Dip not: seni ifşa etmedim ama sen kendi kendini ifşa etmek istiyorsan buyur gel hırrımın!
(bkz: Ben yavşak değilim moruk)
(bkz:Yılın yavşaklığı.)
Öpüyorum bye.


3

george bernard shaw

jamiryo
Hazırcevaplığı Ve Zekâsı İle İnce İnce Dokunduran Bernard Shaw'dan 12 Harika Söz



1. Mantıklı bir insan kendini dünyaya uydurur. Mantıksız bir insan ise, dünyayı kendine uydurma konusunda ısrar eder. dolayısıyla, tüm gelişmeler mantıksız insanlardan çıkar.

2. Bernard Shaw ve soylu bir hanımefendi arasında geçen ilginç bir diyalog :

– hanımefendi bin sterline benimle yatar mısınız?
– önerinizi düşüneceğim.
– pekiii bir sterline benimle yatar mısınız?
– siz beni ne sanıyorsunuz???
– madam, sizin ne olduğunuz zaten saptanmış durumda. iş pazarlığa kaldı.

3. “Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam, başkalarının aklını da kullanır”



4. “Ben sana bir elma versem, sen bana bir elma versen, bende bir elma, sende bir elma olur. Ben sana bir bilgi versem, sen bana bir bilgi versen, bende iki bilgi, sende iki bilgi olur.”

5. “Yaptığınızı bir başka budalanın bunları sizden beklediğini düşündüğünüz için yapıyorsanız, onun sizden bunları beklemesi de sizin onun bunları beklediğini umduğunuzu sandığından ileri geliyorsa… herkes istemediği bir şeyi yapıyor demektir. O zaman ortaya budalaca bir durum çıkar”



6. “Çok küçük yaşlarımdan beri okula gitmek için eğitimime ara vermek zorunda kalmışımdır.”

7. “Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı ise yalnız zamanında.”

8. “Domuzla güreş tutma, her ikiniz de çamur içinde kalırsınız ve domuz bundan hoşlanır.”



9. “İnsanın kendini berbat hissetmesi, mutlu olup olmadığına önem verecek kadar boş zamanı olmasından ileri gelir.”

10. “kötülük nedir bilmemek bir erdem değil, bir ahmaklıktır: Buna hayranlık duymak, saat kullanmadığınızı bilmeyen birini saatinizi çalmadı diye ödüllendirmeye benzer. erdem, kötülükle iyilik arasında seçim yapabilmek demektir ve bilgili olmadan seçim yapmak olanaksızdır.”

11. “Hatalarla dolu bir hayat, bomboş geçirilmiş bir hayattan çok daha faydalı ve onurludur.”

12. “Linç edilmememin tek nedeni, her sözümün alay sanılmasıdır. Tek kelimemi ciddiye alsalardı, toplumsal düzen çoktan sarsılırdı.”

süper insanlar

vaybanavaylarbana
Buz Adam
Hollanda'da yaşayan Wim Hof buz adam olarak biliniyor. Buzun altında yüzebiliyor ve buz dolu bir varilin içinde saatlerce kalabiliyor. Blanc dağına bile çok kısa bir sürede kısa kollu ile tırmanan 48 yaşında ki buz adam bu konuda dünya rekorunuda elinde bulunduruyor. Wim Hof'un gardolabın da hiç kışlık kıyafet yok yılın her mevsimi t-shirt, şort ve terlikle geziyor. Vücudunda yapılan tıbbi incelemelerde buz adamın vücut hücrelerinin bir şekilde soğukta daha iyi çalıştıkları anlaşılmış. Ancak buna neyin sebep olduğu bilinmiyor.
Bay Beyin
Daniel Tammet aslında otistik fakat en zor matematiksel işlemleri bile ışık hızıyla yapabiliyor. 10 bine kadar olan sayıları özel bir algılama kabiliyetiyle algılayan bu biyonik adam yüksek bir işlem yeteneğine sahip. Aynı zamanda dil yetenekleri de bulunan Bay beyin 12 dil biliyor. Her han gibi bir dili ana dili gibi öğrenebilmesi için ihtiyacı olan süre 1 hafta Daniel Tammet'in beyin aktivasyonu ölçüldüğünde normal insanlardan çok daha az olduğu ancak eline bir matematik işlemi veya dil kitabı verildiğinde beyinsel aktivitelerin bir anda normal bir insanınkinden 11 kat daha fazla arttığı görüldü.
Unutmayan Kadın
Nörobiyoloji uzmanı Jim McGaugh altı sene evvel ilginç bir vakayla karşılaştı. 40 Yaşında evli bir kadın “yaşadığım hiçbir şeyi unutmuyorum.” İddiasıyla uzmana başvurdu. Yapılan kapsamlı incelemeler sonucunda kadının gerçektende hiçbir şeyi unutmadığı ortaya çıktı. Kadının son 25 yılı üzerine araştırma yürüten doktorlar en ince detayları bile hatırladığını ortaya çıkarttılar. Ancak bu detaylar öylesine ufak ki bakarak bile hatırlamak mümkün değil AJ kod adı verilen kadın 25 sene evvel bir Pazar yerinde gördüğü tezgahın üzerinde ki bilekliklerin şekillerini sayılarını hatta dizilişlerini, karşı büfe'nin menüsünü, bir başka mağazada satılan ürünlerini ve bu ürünlerin bedenlerini dahi hatırlıyor.
Budist Rahipler
Uzmanlar son 20 senedir Budist rahiplerin özellikleri üzerinde çalışıyor. Özel bir teknik kullanan bu rahipler turn-mo adı verilen meditasyon biçimiyle metabolizma hızlarını %64 oranında düşürebiliyor. En çetin kış şartlarında -25 derecelerde dahi dışarıdan hiçbir yardım almadan vücut ısılarını 17 derece arttırabiliyorlar. Bu teknikte daha da ustalaşan kimi rahiplerse karşısında ki kişinin zihnini okuyabiliyor, birkaç km ötede iki kişi arasında geçen konuşmaları duyabiliyorlar.
Acı Hissetmeyen Adam
Tim Cridland isimli bu adam acı hissetmiyor. Kendisini kılıçla kesen Cridland bu acıyı hiçbir şekilde hissetmiyor. Doğuştan bir mutasyona sahip olan Cridland'ın beyne giden acı resptörleri yok. Daha evvel Bademcik, Apandist gibi pek çok ameliyat geçiren adam bu ameliyatların hiç birinde uyuşturulmadı ve ameliyatlarını izledi.
Herşeyi Yiyen Adam
Cam, metal ve toksit maddeleri bile yiyebiliyor Michel Lotito isimli 58 yaşında ki adamın miğdesi normalden 2 kat daha kalın. Lotito gençliğinde halkın kalabalık olduğu yerlerde metal ve cam yeme gösterileri yaparak bir süre geçinmiş. Bir günde 6.5 Kg metal ve 5.2 kg cam yiyerek dünya rekorlar kitabına girmiş.
Hiç Büyümeyen Kız
Amerika birleşik devletlerin de yaşayan Brooke Greenberg 76 Cm boyunda ve 13 kilo. Bir oyuncak bebeğe benzeyen küçük kız sizi şaşırtmasın çünkü kendisi tam 16 yaşında. Brooke'un dört yaşından beri sadece saçları ve tırnakları uzuyor. Onun için zaman adeta donmuş durumda. Büyüme hormonu kesinlikle etki etmiyor. Bilim adamları uzun süredir bu nadir görünen hastalığa çare bulmaya çalışıyor. Ailesi ise Brooke'u artık bu şekilde kabul etmiş durumda.
Kriko
45 Yaşında ki Edward Moss'un lakabı kriko. Bir süpermarket zincirinin deposunda çalışan moss 1 tonluk yük paletlerini bile elleriyle kaldırarak herkesi şaşkına çeviriyor. Bu özelliğini ise ilk olarak 5 yaşındayken Annesi fark etmiş. Moss 5 yaşındayken dolapta ki şekelemelere ulaşamayınca buzdolabını havaya kaldırmış. Rekoru ise 2400 kgs lik bir kamyoneti tamamen havaya kaldırmak.
Masutatsu Oyama
27 Temmuz 1923 de bugünkü Güney Kore'nin Gunsan eyaleti yakınlarında bulunan bir köyde doğdu. 1947'de İlk Japon Ulusal Savaş Sanatları Turnuvasında karate dalında şampiyon oldu. 1950'de karatesini test etmek için boğalarla karşılaşmaya başladı. İlk karşılaştığı 3 boğayı çıplak elleriyle öldürdü bu durum zamanla onun hobisi halini aldı. Toplam 52 boğa ile karşılaşma yaptı. Pek çoğunu öldürdü yada boynuzlarını kırarak kavgayı sonlandırdı. 1952'de Amerika Birleşik Devletlerin'e giderek karatesini ulusal televizyonda tanıttı. 270 farklı insanla dövüş yaptı. Bunların 221 tanesinde rakiplerini tek yumrukta nakavt etmesiyle sonuçlandırdı. En uzun karşılaşması üç dakika sürdü. Yapılan ölçümlerde Oyama'nın yumruğunda ki gücün 240 Kilo olduğu görüldü normal bir insanda bu güç 20 - 30 kilo arasındaydı.
Isao Machii
Normal insanların kat be kat ötesinde bir el göz hakimiyetine sahip olan machii, kılıcını büyük bir maharetle kullanmakta ve kendisine fırlatılan her cismi kılıcıyla dilimlemeyi başarmaktadır. Bu durumu o kadar ileri boyutlara taşımıştır ki özel bir makine ile kendisine saatte 700 KM hızla fırlatılan tenis toplarını havada dilimlemeyi başarmıştır. Machii bir röpörtajında gözlerini kullanmadığını fırlatılan nesnelerin kat ettikleri yolu hayalinde canlandırdığını söylemiştir.
Dünyada normal insanların hayal dahi edemeyeceği güçlere sahip pek çok insan var. Günümüzdeyse bilim kendi süper insanını yaratmak için harekete geçmiş durumda. Dünyanın en büyük uluslararası biyolojik araştırması olma özelliğiyle çeyrek asırı deviren İnsan Genomu Projesi, tarihi bir gelişmenin arifesinde. Farklı ülkelerden 150 bilim insanının mayıs başında Harvard Üniversitesi'nde gerçekleştirdiği “Sentetik insan geni” hakkındaki gizli toplantının ilk notları Science dergisinde yayınlandı. Buna göre bilim dünyası, DNA'yı oluşturan dört bazı temsil eden A, C, G ve T harflerinin değiştirilerek sentetik bir gen oluşturulabileceğini tartışıyor. Teklif edilen projeye göre laboratuar ortamında üretilen 3 milyar harf daha DNA'ya eklenebilir. Uzmanlara göre bu gelişmeyle kansere dayanıklı hücreler üretilebilir veya nakil edilebilecek organlar yapılabilir. Hatta insana süper zeki, süper becerikli ya da süper güzel özelliği verecek DNA kodlarının embriyoya yerleştirilmesiyle “Süper insan” yaratılabilir. Ancak bu yeniliklerin beraberinde farklı sorunlar getirmesi riski var. Kansere çare bulunsa bile gen değişikliğiyle birlikte daha önce adı hiç duyulmamış hastalıklar ortaya çıkabilir. “Süper insan” yaratma endişesi insanlar arası ayrımcılığı artırabilir. Maddi olarak herkes tarafından karşılanamayacak bu teknolojiyle toplumun bir kesimi sağlıklı ve güçlü çocuk sahibi olurken diğer kısım ikinci sınıf vatandaş muamelesi görebilir. “Sentetik insan” fikrine karşı çıkanların sayısı da oldukça fazla. Dini otoriteler sıfırdan insan yaratılması fikrine kesinlikle karşı olduğunu belirtirken kimi çevreler de bu alanda yapılan çalışmaların, daha önce nükleer teknolojide olduğu gibi önü alınamayacak sonuçlar doğurabileceğini, biyolojik savaşları başlatabileceğini savunuyor.
Projenin destekçilerinden Imperial Collage Profesörü Tom Ellis, Harvard Üniversitesi'ndeki toplantının hemen hemen hepsinde yasal ve etik koşulların tartışıldığını söyleyerek “Kimin geni kullanılacak?” “Projede kimin çalışmasına izin verilecek?”, “Kontroller nasıl sağlanacak?” gibi sorulara cevap aradıklarını belirtti. Ellis'e göre projenin mevcut teknolojiyle kısa sürede bitirilmesine imkân yok. Projeye 15 yıl gibi bir süre veren Ellis, projenin başarılı olması durumunda uygulama için 20 yıla daha ihtiyaçları olabileceğini ifade etti. 100 milyon dolar bütçe ayrılan projenin finansmanı için özel ve kamu sektörleri ile hayır kuruluşlarından kaynak talep edilecek. ABD'li ünlü biyolog Craig Venter ve ekibi bu yılın başında 500 bin DNA harfine sahip sentetik bir bakteri ürettiklerini açıklamıştı.

http://www.kultbilgi.com/super-gucleri-olan-insanlar/

amok koşucusu

franz
Stefan Zweig'in 1922 yılında yayınlamış olduğu öyküsü.

Gemi yolculuğu sırasında yıldızları izlemeye giden bir kişi, orada saklanmış bir başka kişi olduğunu görür. Saklanan adam iki gece sonra bir yerde doktorluk yaptığını, doktorluk yaparken başına gelen ve kendisini rahatsız eden olaylar yumağını anlatır. İşin içinde bir kadın, kimsenin öğrenmemesi gereken bir sır vardır.

Amok ise malezya endonezya da bir hastalığa verilen addır. Bir kriz durumudur. Bu duruma yakalanan kişi durmadan ve hiçkimseyi görmeden koşmaya, önüne geleni öldürmeye yok etmeye çalışır. Olay bittikten sonra ise etrafında olup bitene anlam veremez, çünkü bir nöbet halidir.

Kitabı okuyun, okutun. Çeviride hata olmadığı, insanın damağında okuma zevki bıraktığı için iş bankası kültür yayınları modern klasikler serisi kitabını öneririm.

lisede ki tarih hocam

franz
Bi adam vardı, inkılap dersi verirdi. İsmi de muazzamdı: devrim.

Bi tarih anlatırdı, başka bir şeyle ilgilenmek mümkün değildi derste. Resimler yapardı tahtaya. Sivas kongresi'ni falan tek görselde 12 maddeyle özetlemişti.

Sınavda bu şekilde resimler, özetler, kodlamalar yapınca hiç affetmez tam not verirdi.

Hala gözümün önünde adam, başka da böyle öğretmenim olmadı zaten.

iddaa kazanma taktikleri

tojora
Garanti kazanmanın taktiğini anlatıyorum.

Şimdi öncelikle cebimizde belli bir miktar para olacak. Örneğin 1000 lira. Beraberlik sayısı fazla olan bir takımı seçeceğiz çünkü Beraberlik oranı oldukça iyidir 3 civarı. 2 TL yatıracaksın, Tutmadı diyelim. Bu sefer 4 TL yatıracaksın. Tutmadı. 8 TL yatıracaksın. Tutmadı. 16 TL. Tutana kadar devam. Küçük bir matematik hesabı ile

2+4+8+16 = 30 TL kaybettik
16*3 = 48 TL kazandık. Yani kârımız 18 TL olur. Her türlü kârınız olacaktır ve kazanacağınız oran tamamen anaparaya orantılıdır.
1

filmlerden akılda kalan replikler

gazoz
replikten ziyade tirad.

''bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder.... dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu or*spu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlıyacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagora kesikmiş. zagorda kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar'a benim içimde bi sıkıntı... işi anladım tabii: zagoru ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, p*çi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi or*spu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor'a, sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornavida yemiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel or*spu. orhanın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya biz de, "nasıl?" diye sormuş bulunduk. or*spuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bi inandım or*spuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki p*ç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. or*spu da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu tınmıyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına.gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi.bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişey demiyo. sinop'ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o halinle kalk git sen diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden.sonra çocuğu doğuruyo. durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır'a, zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıralar. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır'a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır'dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişey demedik.

o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını,usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte. ''

haluk bilginer-masumiyet .

lütfen ufuk bayraktar - kader filminden çalınmış demeyin gerizekalı bile diyemem size.

filmlerden akılda kalan replikler

Virtuoso
Sence ben plan yapabilecek biri miyim? Ne olduğumu biliyor musun, arabaları kovalayan bir köpeğim. Arabayı yakalasam ne yapacağımı bilemem. Anladın mı? Ben sadece yaparım... Mafyanın planları olur, polislerin planları olur, Gordon'ın planı olur, onların hepsi de komplocudur. Durmadan küçük dünyalarını kontrol etmeye çalışırlar. Ben komplocu değilim. Komploculara bir şeyleri kontrol etmeye çalışmanın ne kadar zavallı olduğunu gösteriyorum.

Batman The Dark Knight - Joker

ayda bulunan zürafalar

caravaggio
1835 yılının sıcak 25 Ağustosunda gazete satma rekoru kırdıran makalenin içeriğidir.
İngiliz The Sun gazetesinde yer alan bu makale tüm dünyanın dikkatini üzerine çekmiştir.

Çünkü başta Uranüs olmak üzere pek çok uzay keşfi yapmış büyük bilim insanı John Herschel(İngiliz), önemli bir yazı dizisi yayınlamaktadır.
Yaptığı gözlemleri yayınlama kararı alan Herschel gözlem evinde ayı incelemiş, ve ayda yaşam olduğu kararına varmıştır.
------
Üstelik ayda; denizin, kumsalın renk renk dev çiçeklerin var olduğuna ve
zürafa benzeri, tuhaf canlıların orada yaşadığını açıklamaktadır. Dünya şok olmuştur. İnsanlar diğer gün yayınlanacak makalede hangi bilgilerin verileceğini heyecanla beklemektedir.
---
Ayla ilgili bu tuhaf detaylar Avrupa'da üniversitelerce incelemeye alınmıştır. Çünkü yazılanlar çok mantıksızdır. Çok geçmeden gerçek anlaşılıverir.
Makaleyi kaleme alan Herscel değil, gazete tirajını artıramazsa işinden kovulacak olan bir gazetecidir. (bkz:Richard Locke)
Haftalar sonra suçunu itiraf etmiştir, ancak asıl merak edilen şey bu kadar ütopik detayları nasıl akıl edebildiği üzerinedir.

Tuhaf tuhaf gerçeküstü detayları yazmasını sağlayan kişi, eski bir dostu olan büyük şair Edger Allan Poe'den başkası değildir...
Bu olay gazetecilik tarihine de Moon Hoax olayı olarak geçmiştir.

O gazete;



manowar

oijya adam
eskiden askerlere dinletildiği söylendiği için siyaset konusu olmuş ve uzun süre gündemden inmemiş bir gruptu. Tabi ki amerika birleşik devletleri bunu yalanlamıştı. Heavy metal grupları arasında favorim; Black sabbath'dır benim. Yaptıkları müziğin konuları genel olarak Kahramanlık içerir ve birde türkçe şarkıları bulunmaktadır.

light my fire

fertilityhollis
the doors'un mükemmel şarkısı. bazen o şarkıyı dinlerken kendimi türk düğününde hissediyorum. mükemmel enerjik bir şarkı bana kalırsa. o ne olduğunu bilmediğim enstrümanın solosu asıl beni benden alan.

manuş babanın kimliğinde de mi manuş baba yazıyor sorunsalı

fertilityhollis
"Manuş'u, anneannemin bana yakıştırdığı bir isim olarak, küçüklüğümden beri taşıyorum. Yazları gittiğimiz köyümüzde, uzak bahçelere seslenmek için genellikle kısa isimler kullanılırdı. Manuş adı böyle doğdu. 'Baba' ise her zaman sırtımda elini hissettiğim o koca adamdan, babamdan geliyor. Konuşmaya başladığımda ilk olarak “baba” demişim..."
gerçek adını şu an ben de merak ettim hiç böyle düşünmemiş idim

vatan haini

yokistemiyorum
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

(bkz:Nazım Hikmet Ran)
vatan haini

ütopyalar güzeldir

sikko
Ferhan şensoy'un ferhangi şeyler oyununda söylediği bir şarkı idi. Bir rivayete göre çok sevdiği, dostu aşık mahsuni şerif'in vefatından sonra bu şarkıyı oyunda söylemeyi bırakmıştır. Şarkı günümüzde ceylan ertem tarafından da yorumlanmıştır. Sözleri şöyledir;

Düşten de mor bir aşkı yaşadın da gittin yar
Bir gittin ki sus oldu Pusa büründü hisar

Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gibi
Bir gün gelecek elbet, ütopyalar güzeldir

Onu bana verseler, vermeseler ne yazar
Ben bir kadın sevdim ki, evim artık gül kokar

Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gibi
Bir gün gelecek elbet, ütopyalar güzeldir

(Aradaki fransızca kısımlarını atladım, affedin)

ufuk açan filmler

mr nobody
septisizm ve radikal aldanma

the matrix
waking life
the truman show
existenz
the thirteenth floor
vanilla sky
total recall
the city of lost children

iyi bir insan olma üzerine

vanilla sky
open your eyes
the matrix
eternal sunshine of the spotless mind

estetik değerler-ahlaki değerler/sanatın doğası

the shape of things

varoluşsal /görevler üzerine

les miserables

determinizm, özgür irade ve ahlak

minority report
gattaca
matrix reloaded
donnie darko
the manchurian candidate

bireycilik-toplumculuk

the ballad of cable hogue
chocolat
antz

ölüm cezası

dead man walking
dancer in the dark
mr. death
the life of david gale

totaliterizm, gerçeğin bitişi

1984
animal farm
we the living
fahrenheit 451
equilibrium
brazil
stolen years
eternal memory

bireysel kimlik

persona
memento
the man with two brains
the bourne identity
being john malkovich
dark city
who is julia?
total recall
eternal sunshine of the spotless mind
paycheck
solaris
ghost in the shell

hayatın anlamı

wild strawberries
stealing heaven
the fisher king
the meaning of life
ghost world
o lucky man
slc punk!
on the beach
leaving las vegas
montenegro

günah ve kefaret

the fisher king

genel etik

deliverance
breaking the waves
dead man walking
seven samurai
the confession
crimes and misdemeanors
the shop on main street
shoah
mr. klein
transport from paradise
private schultz
animal farm
groundhog day
high noon
housesitter
quiz show
seven
chinatown
angel heart
the vanishing
the doctor
moonstruck
antigone
deliverance
alexandre le bienheureux
damage
a man for all seasons
the verdict
fort apache the bronx
boyz in the hood
do the right thing
angels & insects
the ox-bow incident
el norte
1984
lord of the flies
after life
crimson tide

postmodernizm

bladerunner
matrix revolutions
matrix reloaded
tüm bergman filmleri
mulholland drive
lost highway

din felsefesi

bruce almighty
the last temptation of christ
life of brian
what dreams may come
winter light
agnes of god
leap of faith
jesus of montreal
inherit the wind
ordet
day of wrath
nazarin

inanç vs. sebep

contact
inherit the wind
stalker
au hazard balthazar


nietzsche'nin ahlak şeceresi

dogville

dürüstlük erdemi

kate and leopold
antigone
lonely are the brave
the man who shot liberty valence
breaking the waves

bireycilik/ahlaki risk

spider-man 2

doğanın yazılı olmayan kanunları

lord of the flies
hero
matrix revolutions


faydacılık ve uluslararası siyaset

failsafe


görelilik ve gerçek

hilary and jackie
requiem for a dream
rashomon

kötülük problemi

bruce almighty
the rapture
the seventh sign
dangerous liaisons
sling blade
dancer in the dark
constantine


varoluşçuluk

tüm bergman filmleri
leaving los vegas
love and death
crimes and misdemeanors
rosencrantz and guildenstern are dead
the addiction
i heart huckabees

mantık/eleştirel düşünce

twelve angry men
proof
the usual suspects


savaş etiği

the thin red line
saving private ryan
platoon
full metal jacket
kelly's heroes
'breaker' morant
deterrence
dr. strangelove
failsafe
all my sons

aklın felsefesi

mind walk


kuvantum

what the bleep do we know!?


kavramsal düşüncenin önemi

rain man


faydacılık

quiz show
jacob the liar
extreme measures
crimes and misdemeanors
dogville

insan hakları

in the name of the father
burn!
the battle of algiers
chinatown
schindler's list
matewan


marksizm

burn!
red

bilgi felsefesi

blow-up
the thin blue line
rashomon
the battle of algiers
he said/she said
proof
the usual suspects
dark star

insanlık / ahlakın değeri

blade runner
star trek: the next generation "the measure of a man"
elephant man
brave new world
lathe of heaven
le regle du jeu
mirror
stalker
nostalgia
the sacrifice
wings of desire
the ascent
days and nights in the forest
cries and whisper

yapay zeka / insanlık

a.i.
ghost in the shell
solaris
2001
d.a.r.y.l.


feminizm

he said/she said
thelma and louise
boys on the side
sense and sensibility


davranışçılık

a clockwork orange
dark city

hedonizm, nihilizm

cruel intentions
natural born killers
dangerous liaisons


estetik öznellik

pollock


adalet ve ceza

the shawshank redemption (a good anti-crito movie)
gladiator
dead man walking
the count of monte cristo

özgecilik/dünyaya bağlılık

chocolat
crouching tiger hidden dragon
2

eileen

anne boleyn
şimdiden kürdistan kurulsun, türkiye bölünsün, atatürk katildi, hırsızdı deyip türkleri hayvanlara benzeten tiplemelerin avukatlığını yapmaya başlayan, geçmişteki olaylardan zerre haberi olmayan, bir de türkiye'nin bölünmezliğini savunanlara da ırkçı ergenler yaftası yapıştıran ve buna rağmen moderatör olan bir şahıs.
eğer tarafsızlık diye bir kural yoksa bana da eski yetkilerimi geri verin ben de at koşturayım burada, nasıl güzel mi?
1

dünyaya veda notları

oijya adam
herkesin yapması gerektiğini düşündüğüm durumdur. buyurun benim ki; Gözlerimi kapattığım zaman bile hayatın gerçekliği değişmiyor artık. Dostlar kusura bakmayın ama bazı adamların tek bir kaçış yolu vardır. Uzun zamandır sizleri önemsemiyorum, bunun farkındayım. Sizin dünyanızda bana yer olmadığını bir çok kez gösterdiğiniz için ise teşekkür ediyorum. Ne yazık ki gözlerinizin içerisine baktığımda ruhunuzu değil, etiketin üzerine yazılmış rakamlar görüyorum. Bu yüzden hayatın en gerçekçi kısmı bana ait. Acı, lakin gerçek olanından bahsediyorum. Yıllardık alışık olduğunuz şeyleri, unutturan acıdan söz ediyorum. Yürümeyi, sevişmeyi, uyumayı ve sevmeyi unutturan acı. Gerçekliğin bağrından sizleri koparıp alan acı, mutsuzluk denilen duyguyu ortaya çıkarmayan acı. Aynaya baktığınızda; "bu ne amına koyayım ya!" dedittirmeyen bir acıdan söz ediyorum, aynaya bakmamanıza neden olan bu aptal şeyden. Yaşamak için umutlandıran şeyden bahsediyorum size. Başka bir kimlik yaratmanıza neden olan şeyden. Ölmemeniz için direten ama içten içe yok eden, öldüğünüz zaman bile içinizi rahatlatmayacak olan türden bir acıdan söz ediyorum size. Canınızı sıktı değil mi? Peki bunu yaşayan insanlara bir baktınız mı hiç? Bakmadınız değil mi? Zaten bakacak kadar cesaretiniz olsaydı, sahte hayatlarınız kabullenmeye değer olurdu sanırım. Yazacak o kadar çok konu verdiniz ki bana, yazamadım, biliyor musunuz? Benim yazmamın tek nedeni ise acımı azaltmaya çalışmaktı. Göz yaşlarım yüzünden kaç tane sigarayı kırdım, bilmiyorum. Başka biri olduğuma o kadar çok inandım ki, kendimle ne kadar çeliştim, bilmiyorum. Ben her geçen gün ölüyorken, nefes almak ciğerlerime düşen bir ateş oluyorken, gerçekten bedenimin toprağa gömülüşü mü olacak göz yaşlarınızın nedeni? En acı şey değil midir insanlara yaşadığımızı göstermeye çalışmak? Islak dudaklara bir öpücük kondurmak değil midir tek amacımız? Malesef, kurudu ve topraklaştı dudaklarım.