confessions

vaybanavaylarbana

Bira  · 5 Eylül 2017 Salı

  1. toplam giri 138
  2. takipçi 10
  3. puan 3375

gölge insanlar

vaybanavaylarbana
Dinler, efsaneler ve inanç sistemlerinin bir dizi karanlık ruhsal varlıkları ya da doğaüstü gibi tarif edilemeyen varlıkları tanımlamak için kullanılan tonun rengidir gölge. Yeraltının ve çeşitli yaratıkların, halk inançlarının, hayalet hikayelerinin tanımı olmuştur. Gölge insanlar kentsel efsane ve mitler gibi birçok insana görünen bir fenomendir.



Bu yaratıklar, ya da her ne iseler, Siluetleri insanınki gibi olup, genellikle göz ucuyla dışarıda görülen ve bazende evinizin odalarınızın duvarlarında bir anda ortaya çıkıverirler. Çoğu zamanda görüldüklerini anladıklarında bir duvar veya başka bir odaya kaybolurlar. Bu durumda onların bir bilinç sahibi olduğunu ispatlar niteliktedir. Gölge insanların tam olarak ne olduğunu kesin değildir. Bazen diğer tarafta onları bekleyen ışıktan korkan ve reddedenler varlıklar, toprağa, bir mekana veya eşyaya bağlı ruhlar olarak açıklanmışlardır. Gölge İnsanlar Efsanesi ilk defa gece radyo talk-show programlarının birinde dile getirildi. Ev sahibi Art Bell röportajında gölge insanların konu edileceğini söylediğinde tarih 12 Nisan 2001 i gösteriyordu. Programda konu uzun uzadıya tartışıldı. Konuk Harley Reagan olarak bilinen yaşlı Kızılderili Thunder'dı. Gösteri sırasında, dinleyiciler ve onları görmüş olanlar yaptıkları çizimleri radyonun web sitesine göndermeye başladılar. Bu çizimler derhal web sitesinde herkese açık olarak paylaşıldı ve gölge insanların çizimleri ilk defa bir programda geçti. O yıl Ekim ayında, Heidi Hollis Bu konuda ki ilk kitabını yayınladı ve daha sonra radyo programına düzenli konuk oldu. Hollis gölge olarak tanımlanan insanları periferik görme dışında titreme ve karanlık profilleri siluetlerin korkudan insan şeklinde olabileceğini açıkladı.

Fakat bazı vakalarda bu varlıklar gören kişiye zarar veriyor ve onların göğüs kısmına baskı yaparak, boğmaya çalışıyordu. Bu konu hakkında ise belki de bunların başka boyutlardan gelen yabancı varlıklar olduğuna inanmaktaydı. Online tartışma forumlarında bazı katılımcılar paranormal ve doğaüstü konular üzerinden onları tehditkar olarak bulduklarını diğer inananlar ve paranormal yazarlar ise gölge insanların iyi, kötü, ya da nötr olduğunu anlatıyordu. Spekülasyon o derece büyüdü ki bazıları gölge insanların aslında farklı boyuttan gelen başka bir evrenin sakinleri olduklarını öne sürdü. Çad Stambaugh gibi Bazı paranormal araştırmacılar ve yazarlar videoda gölge insanların görüntülerini kaydettiklerini iddia ettiler. Bazıları kırmızı veya sarı gözleri ile görülmüştür. Çoğu böcekler gibi olup, bizlerin onlardan korktuğundan daha fazla onlar bizlerden korkarlar. Yinede aralarında kötücül ve saldırgan olanlar da bulunmaktadır. Gölge insanların çoğu erkek görünümlü bazıları uzun mont giymiş ve şapkalı olarak tarif edilir. Gözümüzün köşesinde aniden beliren ve gözlerinizin içine doğrudan bakarak gecenin karanlığından daha kara olan bu varlıklar nadiren insanlarla iletişime geçtikleri belirtilmiştir. Bazıları sadece duman olarak belirmektedir, bazıları belden yukarısı görülmektedir, bazıları bacakları olup gözlemci gibi binaların ve çalıların arkasında dikilir veya evdeki dolapların içinden ve duvarlardan geçerler. Bazı kimseler bu varlıkların karabasan denilen uyku felcine de yol açan şeyler olduğuna inanmaktadır. Bu Varlıklar “benimle gel” ya da “biz burada” gibi şeyler söyleyerek insanları korkuttukları da bildirilmiştir. Bunun Dışında Birçok metamfetamin bağımlısının da uzun süreli sanrılardan sonra uyku yoksunluğu ile gölge insanlar gördükleri rapor edilmiştir. 2001 Yılında ki ilk programın ardından dünya üzerinde pek çok defalar kameraların kadrajlarına girmişlerdir.

http://www.kultbilgi.com/golge-insanlar-efsanesi/

flakka

vaybanavaylarbana
Flakka son dönemlerin en çok tartışılan konusu... İlk olarak 2011'de Amerika'da ortaya çıkan ve 'zombi hapı' adı verilen sentetik uyuşturucu, dünyaya hızla yayılıyor. Amerika'nın ardından Brezilya'da görülen hapı kullananlar tıpkı bir zombi gibi davranıyor ve 'yamyam' özellikleri gösteriyor. Amerika'da hapın etkisindeki bir kişi bir evsizin yüzünü, bir başkası da oda arkadaşının beynini yedi. Amerika Miami'de 2012'de Rudy Eugene adlı bir adam bir evsizin yüzünü yemeye başladı. Polis geldiğinde, Rudy Eugene, kurbanının yüzünün yüzde 80'ini yemişti. Polisin uyarılarına rağmen yamyamlığı devam eden katil, vurularak öldürüldü. Otopsi sonucu Rudy Eugene'nin Amerika sokaklarında “Ivory Wave”, “Vanilla Sky”, “Bliss” ve “Purple Rain” adıyla satılan sentetik uyuşturucunun etkisi altında olduğu saptandı. Bu uyarıcı piyasaya 2011'de sürülmüştü. 2011'de Indiana'da bir adam yol kenarında bir bayrak direğine tırmanmış ve yoğun trafiğin bulunduğu bir caddeye atlamıştı.
Pensylvania'da bir başka adam manastıra girip rahip bıçaklamıştı. Batı Virginia'da bir kadın çırılçıplak soyunmuş, cildinin altında bir şey olduğunu sandığı için kendini parçalamıştı. Bu üç olayda da failler yeni sentetik uyarıcının etkisi altındaydı. Bu uyarıcıyı alanların vücut ısısı hızla yükseliyor, bu nedenle insanlar bir şeyin kendilerini yaktığını düşünüp ya soyunuyor ya da derisini yüzmeye çalışıyordu. Flakka, uzun süre Amerika'da yasal olarak satıldı. Çünkü içindeki maddelerin kullanım oranı, yasal sınırların altındaydı. Bu maddenin adına banyo tuzu denildi. Çünkü şekli banyo tuzu gibiydi. Çin'de üretiliyor ve bir dozu sadece 25 dolara satılıyordu. Rude Eugene olayından sonra Louisiana Toksik Maddeler Merkezi Müdürü Mark Ryan, New York Times'a 'zombi hapının' nasıl üretildiğini anlattı ve yetkilileri dikkatli olmaları konusunda uyardı. Hap olarak adlandırdığımız bu uyarıcı, toz halinde ve sıvı halde kullanılıyor. Uyuşturucu tacirleri bu ilacın içerindeki maddelerin miktarıyla oynayabiliyor. Daha önce kişiler kendisine zarar verirken Rude Eugene olayında olduğu gibi başkalarına zarar vermeye başlamıştı. Yine Miami'de bir evsiz sağa sola saldırınca polis müdahale etmişti.
Evsiz, polis ekiplerine direnip “I will eat you all” (Hepinizi yiyeceğim) diye bağırmış ve bir polisin elini ısırıp ciddi şekilde yaralamıştı. Baltimore'da Morgan State Üniversitesi'nde okuyan biri, oda arkadaşına saldırıp, beynini ve kalbini yiyerek öldürmüştü. Yine bir kişi saldırıya uğramış, yanında taşıdığı biber gazı sayesinde sadece yanağından yaralanarak kurtulmuştu. Bu olayların hepsinde saldırganlarda bu uyuşturucu maddeye rastlanmıştı. Yani tacirler uyuşturucunun dozuyla oynamış ve insanları birer zombiye dönüştüren formüle ulaşmıştı. Uyuşturucu, beyindeki insan olma özelliğini, “ben” durumunu yok edip, hayvani iç güdüleri ortaya çıkarıyor. Kalp atışı aşırı artıyor, duygular çok güçleniyor, kişi kendini bir süper kahraman gibi hissediyor. Beyne giden acı resptörlerini devre dışı bıraktığı için tesir altında ki kişi kendisine ateş dahi edilse acı hissetmiyor. Beyne giden sindirim sistemi resptörleride aynı şekilde baskılandığı için kişi ne kadar yerse yesin kendisini hep aç hissediyor buda benlik duygusunu kaybeden kişileri iç güdüsel olarak hem cinslerini yemeye sürüklüyor. İlaç, kişinin ruh halini düzenleyen hormonları baskı altına alıyor ve kalıcı hasarlara, kalp yetmezliğine hatta tek kullanımda bile ölüme sebep olabiliyor. Bazı vakalarda kişilerin zihinsel faaliyetlerinin kalıcı olarak kaybettiği bile görülmüştür. 2016'nın sonlarına kadar çok nadir olarak sadece Amerika Birleşik Devletlerin'de görülen uyuşturucu bu tarihten itibaren bir anda tüm dünyaya hızla yayılmaya başladı. Amerika'dan önce Brezilya'ya oradan İspanya'ya ve son olarakta Türkiye'ye kadar uzandı. Ülkemizde henüz birbirini yiyen insanlar yok ancak çok yakında haberlerde bu gibi olaylar duyma olasılığımız çok yüksek. Konuya İlgi duyan araştırmacılarsa vakaların bilinenden çok daha fazla olduğunu ancak yetkililerin bu durumu halkta panik yaratmamak için gizlediğini söylüyor.
Zombi olgusu günümüz dünyasına Holywood filmleriyle girmiştir. Bilinen holywood zombileri öldükten sonra dirilip insan etiyle beslenen ürkütücü varlıklardır. Pek çok holywood filmi belli başlı kaynakları ve görüleri konu almaktaysada bu filmleri bir standart olarak kabul etmemek gereklidir. Aslında zombi salgını tarihin çok eski çağlarından beri farklı isimlerle bazı uygarlıklarda ve kehanetlerde dillendirilen bir olguydu. Ayrıca semavi dinlerde'de belirtileri zombi salgınıyla son derece örtüşen hastalıklardan kıyamet alameti olarak bahsedilmektedir. Yakın tarihimizde ise zombi olgusuyla sarsılan haiti'de pek çok olay yaşanmıştır. Vudu inancına göre ölü, bir insan ya da Mambo tarafından yeniden diriltilebilir. Zombilerin kendi bilinçleri ya da istekleri olmadığı için Bokor ya da Mambo'nun kontrolü altındadırlar. Zombi aynı zamanda vudu yılan tanrısı Niger-Congo'nun adıdır. Kongo dilinde kullanılan ve tanrı anlamına gelen "nzambi" sözcüğüne benzemektedir. 1937 yıılında Haiti'deki gelenek ve adetler üzerinde yapılan bir araştırma sırasında Zora Neale Hurston, 1907 yılında 29 yaşındayken ölmüş ve gömülmüş Felicia Felix-Mentor ile ilgili bir söylentiyle karşılaştı. Köylüler ölümünden 30 yıl sonra Felicia'yı yollarda sersem bir şekilde ve yanında birkaç kişi ile birlikte yürürken gördüklerini söylüyorlardı. Hurtson, bu bahsedilen insanlara çok güçlü ilaçlar verilmiş olduğu söylentilerinin peşine düştüysede daha fazla bilgi vermeye istekli bireyler bulamadı. 80'li yıllarda Kanadalı etnobotanist Wade Davis zombilerin farmakolojik durumu ile ilgili iki kitap yayınladı; The Serpent and the Rainbow (Yılan ve Gökkuşağı) (1985) ve Passage of Darkness: The Ethnobiology of the Haitian Zombie (Karanlığın pasajı: Haitili zombilerin etnobiyolojisi) (1988). Davis 1982 yılında Haiti'ye gitmiş ve orada yaptığı araştırmalar sonucunda, yaşayan bir insanın iki özel tür tozu almasıyla bir zombiye dönüştürülebileceğini iddia etmişti. Birincisi coup de poudre (Fransızca: 'toz çarpması') içersinde bulunan tetrodotoxin (TTX) maddesi nedeniyle ölü benzeri duruma neden olur. Tetrodotoxin Japonların yemek zevkini oluşturan, fugu ya da kirpi balığı içinde bulunan zehirli toksin ile aynı özelliklere sahiptir. Öldürücü etkisi olan bu maddenin 1 mg'lık dozu insanı günlerce bilincİ açık olmasına rağmen, yarı ölü bir durumda bırakabilir. İkinci toz ise (şaşkınlık veren halüsinasyon etkisi vardır) insanı bilinçsiz ve kendi istemi dışında hareket eden zombi benzeri bir duruma sokar. Davis aynı zamanda bu deneyimleri yaşamış Clairvius Narcisse'ın hikâyesini de popülerleştirmişti. David'in yaptığı çalışmaların gerçekliği ve doğruluğu üzerinde halen şüpheci görüşler bulunmaktadır.
Televizyonlar son sürat zombi salgınını temalı film ve dizilerle çalkalanırken 1970'lerde Dünya nüfusu azaltma projesinden bahseden Amerika'daki esrarengiz rehber taşları'da bu tür bir hastalığa atıfta bulunuyordu. 90'lara gelindiğinde Meşhur illuminati oyun kartları Labaratuarlarda üretilen yapay zombi virüsünü dillendirmeye başladı. 2010'lardan itibaren pek çok zengin ve ünlü isim zombi kıyameti için sığınak hazırlamaya başlarken Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere Ve hemen ardından Fransa gibi büyük ülkeler Zombi kıyametine hazırlık için askeri tatbikatlar yaparak gündeme gelmişti. Yakın bir tarihte ortaya çıkan fema kampları eylem planıyla konu iyice hararetlenmiş ve başkaca ülkelerde el altından hazırlık yapmaya başlamışlardı. Bu gelişmelerin ardından bazı kişilerce dünya'nın 4 bir yanında gruplar kurulmuş, sığınaklar gıda ve silah stokları gibi birikimlerle post apokaliptik bir dünyada varlıklarını devam ettirmek için hızla hazırlanmaya başlamışlardır. Öyle'ki bu gruplar Amerika Birleşik Devletlerinde festival adı altında tatbikatlar düzenliyor hatta deepwebte kurulan bir forumda pek çok çeşitli ülkelerden katılan gruplar birleriyle haberleşip fikir alış-verişi sağlıyor ve yeni üye alımları yapıyorlar. Dünya'da pek çok insan bir zombi kıyametine nüfusun azaltılması için kesin gözüyle bakıp hazırlık yaparken bazı kimselerde bu durumun tamamen hayal ürünü bir fantezi olduğunu söylüyordu. Flakka'nın meydana çıkışıyla Asla böyle bir şey olamaz diyen pek çok kişi 180 derece söylemlerinden döndü. Dünya'da durum böyleyken ülkemizde'ki örümcek beyinli, cahil yobaz zihniyetin duruma tepkisi ise her zaman ki gibi “Böyle bir şey olsa Kuran'da yazardı.” O yüzden yok demekten öteye geçememiştir. Bu cahil ve yobaz arkadaşlara buradan söylemek istediğim şey ellerinden düşürmedikleri cep telefonuda Kuran-ı Kerim'de yazmıyor ama var. Konumuza dönecek olursak, Pek çok yayın organı ve youtube videosunda flakka ile zombi istilasının başladığı savunulmaktadır. Ancak bunlar temelsiz söylemlerdir. Nihayetinde bu uyuşturucunun etkisi 4 – 6 saat sürmekte ve daha sonra kişi normal haline dönmektedir. Ayrıca bulaşıcıda değildir. Bu bağlamda bu uyuşturucu ile etkili bir zombi salgını başlaması olanağı söz konusu değildir. Yine'de pek çok araştırmacı uyuşturucunun devlet eliyle yayıldığını iddia etmektedir. Yine iddialar arasında flakkanın yakında başlayacak olan zombi salgını için bir canlandırma olduğunu uyuşturucuyu biraz daha yayarak bu konuda eğittikleri kurumların durumlarını gözlemlemek amacıyla ortaya çıkartıldığını savunuyorlar.

http://www.kultbilgi.com/flakka-zombi-kiyametini-basalatabilir-mi/

süper insanlar

vaybanavaylarbana
Buz Adam
Hollanda'da yaşayan Wim Hof buz adam olarak biliniyor. Buzun altında yüzebiliyor ve buz dolu bir varilin içinde saatlerce kalabiliyor. Blanc dağına bile çok kısa bir sürede kısa kollu ile tırmanan 48 yaşında ki buz adam bu konuda dünya rekorunuda elinde bulunduruyor. Wim Hof'un gardolabın da hiç kışlık kıyafet yok yılın her mevsimi t-shirt, şort ve terlikle geziyor. Vücudunda yapılan tıbbi incelemelerde buz adamın vücut hücrelerinin bir şekilde soğukta daha iyi çalıştıkları anlaşılmış. Ancak buna neyin sebep olduğu bilinmiyor.
Bay Beyin
Daniel Tammet aslında otistik fakat en zor matematiksel işlemleri bile ışık hızıyla yapabiliyor. 10 bine kadar olan sayıları özel bir algılama kabiliyetiyle algılayan bu biyonik adam yüksek bir işlem yeteneğine sahip. Aynı zamanda dil yetenekleri de bulunan Bay beyin 12 dil biliyor. Her han gibi bir dili ana dili gibi öğrenebilmesi için ihtiyacı olan süre 1 hafta Daniel Tammet'in beyin aktivasyonu ölçüldüğünde normal insanlardan çok daha az olduğu ancak eline bir matematik işlemi veya dil kitabı verildiğinde beyinsel aktivitelerin bir anda normal bir insanınkinden 11 kat daha fazla arttığı görüldü.
Unutmayan Kadın
Nörobiyoloji uzmanı Jim McGaugh altı sene evvel ilginç bir vakayla karşılaştı. 40 Yaşında evli bir kadın “yaşadığım hiçbir şeyi unutmuyorum.” İddiasıyla uzmana başvurdu. Yapılan kapsamlı incelemeler sonucunda kadının gerçektende hiçbir şeyi unutmadığı ortaya çıktı. Kadının son 25 yılı üzerine araştırma yürüten doktorlar en ince detayları bile hatırladığını ortaya çıkarttılar. Ancak bu detaylar öylesine ufak ki bakarak bile hatırlamak mümkün değil AJ kod adı verilen kadın 25 sene evvel bir Pazar yerinde gördüğü tezgahın üzerinde ki bilekliklerin şekillerini sayılarını hatta dizilişlerini, karşı büfe'nin menüsünü, bir başka mağazada satılan ürünlerini ve bu ürünlerin bedenlerini dahi hatırlıyor.
Budist Rahipler
Uzmanlar son 20 senedir Budist rahiplerin özellikleri üzerinde çalışıyor. Özel bir teknik kullanan bu rahipler turn-mo adı verilen meditasyon biçimiyle metabolizma hızlarını %64 oranında düşürebiliyor. En çetin kış şartlarında -25 derecelerde dahi dışarıdan hiçbir yardım almadan vücut ısılarını 17 derece arttırabiliyorlar. Bu teknikte daha da ustalaşan kimi rahiplerse karşısında ki kişinin zihnini okuyabiliyor, birkaç km ötede iki kişi arasında geçen konuşmaları duyabiliyorlar.
Acı Hissetmeyen Adam
Tim Cridland isimli bu adam acı hissetmiyor. Kendisini kılıçla kesen Cridland bu acıyı hiçbir şekilde hissetmiyor. Doğuştan bir mutasyona sahip olan Cridland'ın beyne giden acı resptörleri yok. Daha evvel Bademcik, Apandist gibi pek çok ameliyat geçiren adam bu ameliyatların hiç birinde uyuşturulmadı ve ameliyatlarını izledi.
Herşeyi Yiyen Adam
Cam, metal ve toksit maddeleri bile yiyebiliyor Michel Lotito isimli 58 yaşında ki adamın miğdesi normalden 2 kat daha kalın. Lotito gençliğinde halkın kalabalık olduğu yerlerde metal ve cam yeme gösterileri yaparak bir süre geçinmiş. Bir günde 6.5 Kg metal ve 5.2 kg cam yiyerek dünya rekorlar kitabına girmiş.
Hiç Büyümeyen Kız
Amerika birleşik devletlerin de yaşayan Brooke Greenberg 76 Cm boyunda ve 13 kilo. Bir oyuncak bebeğe benzeyen küçük kız sizi şaşırtmasın çünkü kendisi tam 16 yaşında. Brooke'un dört yaşından beri sadece saçları ve tırnakları uzuyor. Onun için zaman adeta donmuş durumda. Büyüme hormonu kesinlikle etki etmiyor. Bilim adamları uzun süredir bu nadir görünen hastalığa çare bulmaya çalışıyor. Ailesi ise Brooke'u artık bu şekilde kabul etmiş durumda.
Kriko
45 Yaşında ki Edward Moss'un lakabı kriko. Bir süpermarket zincirinin deposunda çalışan moss 1 tonluk yük paletlerini bile elleriyle kaldırarak herkesi şaşkına çeviriyor. Bu özelliğini ise ilk olarak 5 yaşındayken Annesi fark etmiş. Moss 5 yaşındayken dolapta ki şekelemelere ulaşamayınca buzdolabını havaya kaldırmış. Rekoru ise 2400 kgs lik bir kamyoneti tamamen havaya kaldırmak.
Masutatsu Oyama
27 Temmuz 1923 de bugünkü Güney Kore'nin Gunsan eyaleti yakınlarında bulunan bir köyde doğdu. 1947'de İlk Japon Ulusal Savaş Sanatları Turnuvasında karate dalında şampiyon oldu. 1950'de karatesini test etmek için boğalarla karşılaşmaya başladı. İlk karşılaştığı 3 boğayı çıplak elleriyle öldürdü bu durum zamanla onun hobisi halini aldı. Toplam 52 boğa ile karşılaşma yaptı. Pek çoğunu öldürdü yada boynuzlarını kırarak kavgayı sonlandırdı. 1952'de Amerika Birleşik Devletlerin'e giderek karatesini ulusal televizyonda tanıttı. 270 farklı insanla dövüş yaptı. Bunların 221 tanesinde rakiplerini tek yumrukta nakavt etmesiyle sonuçlandırdı. En uzun karşılaşması üç dakika sürdü. Yapılan ölçümlerde Oyama'nın yumruğunda ki gücün 240 Kilo olduğu görüldü normal bir insanda bu güç 20 - 30 kilo arasındaydı.
Isao Machii
Normal insanların kat be kat ötesinde bir el göz hakimiyetine sahip olan machii, kılıcını büyük bir maharetle kullanmakta ve kendisine fırlatılan her cismi kılıcıyla dilimlemeyi başarmaktadır. Bu durumu o kadar ileri boyutlara taşımıştır ki özel bir makine ile kendisine saatte 700 KM hızla fırlatılan tenis toplarını havada dilimlemeyi başarmıştır. Machii bir röpörtajında gözlerini kullanmadığını fırlatılan nesnelerin kat ettikleri yolu hayalinde canlandırdığını söylemiştir.
Dünyada normal insanların hayal dahi edemeyeceği güçlere sahip pek çok insan var. Günümüzdeyse bilim kendi süper insanını yaratmak için harekete geçmiş durumda. Dünyanın en büyük uluslararası biyolojik araştırması olma özelliğiyle çeyrek asırı deviren İnsan Genomu Projesi, tarihi bir gelişmenin arifesinde. Farklı ülkelerden 150 bilim insanının mayıs başında Harvard Üniversitesi'nde gerçekleştirdiği “Sentetik insan geni” hakkındaki gizli toplantının ilk notları Science dergisinde yayınlandı. Buna göre bilim dünyası, DNA'yı oluşturan dört bazı temsil eden A, C, G ve T harflerinin değiştirilerek sentetik bir gen oluşturulabileceğini tartışıyor. Teklif edilen projeye göre laboratuar ortamında üretilen 3 milyar harf daha DNA'ya eklenebilir. Uzmanlara göre bu gelişmeyle kansere dayanıklı hücreler üretilebilir veya nakil edilebilecek organlar yapılabilir. Hatta insana süper zeki, süper becerikli ya da süper güzel özelliği verecek DNA kodlarının embriyoya yerleştirilmesiyle “Süper insan” yaratılabilir. Ancak bu yeniliklerin beraberinde farklı sorunlar getirmesi riski var. Kansere çare bulunsa bile gen değişikliğiyle birlikte daha önce adı hiç duyulmamış hastalıklar ortaya çıkabilir. “Süper insan” yaratma endişesi insanlar arası ayrımcılığı artırabilir. Maddi olarak herkes tarafından karşılanamayacak bu teknolojiyle toplumun bir kesimi sağlıklı ve güçlü çocuk sahibi olurken diğer kısım ikinci sınıf vatandaş muamelesi görebilir. “Sentetik insan” fikrine karşı çıkanların sayısı da oldukça fazla. Dini otoriteler sıfırdan insan yaratılması fikrine kesinlikle karşı olduğunu belirtirken kimi çevreler de bu alanda yapılan çalışmaların, daha önce nükleer teknolojide olduğu gibi önü alınamayacak sonuçlar doğurabileceğini, biyolojik savaşları başlatabileceğini savunuyor.
Projenin destekçilerinden Imperial Collage Profesörü Tom Ellis, Harvard Üniversitesi'ndeki toplantının hemen hemen hepsinde yasal ve etik koşulların tartışıldığını söyleyerek “Kimin geni kullanılacak?” “Projede kimin çalışmasına izin verilecek?”, “Kontroller nasıl sağlanacak?” gibi sorulara cevap aradıklarını belirtti. Ellis'e göre projenin mevcut teknolojiyle kısa sürede bitirilmesine imkân yok. Projeye 15 yıl gibi bir süre veren Ellis, projenin başarılı olması durumunda uygulama için 20 yıla daha ihtiyaçları olabileceğini ifade etti. 100 milyon dolar bütçe ayrılan projenin finansmanı için özel ve kamu sektörleri ile hayır kuruluşlarından kaynak talep edilecek. ABD'li ünlü biyolog Craig Venter ve ekibi bu yılın başında 500 bin DNA harfine sahip sentetik bir bakteri ürettiklerini açıklamıştı.

http://www.kultbilgi.com/super-gucleri-olan-insanlar/

hayalet radyo

vaybanavaylarbana
13 ocak 1970 senesinden beri gizemli bir Radyo istasyonu Rusya'da yayın yapıyor. Garip ve ürkütücü bir uğultu şeklinde olan bu yayın 4625 kHz bandında çıkış yapıyor. İstasyonun kesin amacını, Rus yüksek medya kurumu tarafından doğrulanamadı.
Bu güne kadar hiç kimse bu esrarengiz sinyali gönderenin kim olduğunu öğrenemedi. İlk yayına başladığında 3 ayda bir ayın 13 ünde ve saat gece yarısı 12:00 dan 12:10 a kadar sadece 10 dakikalık yayın yaparken 90'lı yıllarda yayın ayda 1 2000'li yıllardan itibaren haftada 1 2010 senesinden itibaren haftada 2 defa yapılmaya başlandı. Yakın tarihte bu hayalet radyoya Buzzer ismi takıldı. bölge halkı yayını dinlemenin uğursuzluk getireceğini düşündüğü için dinlemiyor. Konuya merak duyan araştırmacılar yayınları dinleyip deşifre etmeye çalışmış ancak bir sonuca ulaşamamıştır. Bir teoriye göre yayında mors alfabesi ile bazı mesajlar verilmek istenmekte. Bir başka teori ise gizli bir askeri yer altı sığınağından uzaylılara mesaj gönderilmeye çalışıyor. Teoriler havada uçuşsa da yayının kesin amacı bilinmiyor. 90'larda Sovyetler birliğinin çökmesiyle günümüzde gizliliğini yitirmiş KGB belgeleri radyo hakkında kapsamlı bilgiler içeriyor. Sinyal, St. Petersburg yakınlarındaki bir Rus bataklığının ortasında bulunan gizemli bir istasyondan kaynaklanıyor gibi görünse de, St. Petersburg'a taşınmadan önce istasyonun vericisi, Moskova'nın yaklaşık 10 kilometre kuzeybatısında, Rusya'nın Povarovo yakınında yer alıyordu. 1970 lerde radyonun tam yayın yerini bulmak için sinyali izleyen Kgb yetkilileri sinyalin çıktığı bölgeye ulaştığında tamamen boş bir bataklık arazisiyle karşılaştı. Bölge yerin 4 km altına kadar kazıldı ancak radyo vericisine bir türlü ulaşılamadı. Vericiyi arama çalışmalarını sürdüren KGB radyo hakkında 2854 kişiyi sorguladı ancak sonuç aynıydı. İlerleyen yıllarda kızıl ordu sinyal gelen ıssız bölgede bomba denemeleri yaptı. Sovyetlerin yıkılmasının ardından 2000 lerde radyo yayınlarını sıklaştırınca yeniden Rus polisinin gündemine girdi. 8 Sene süren soruşturmanın ardından dosya zaman aşımına uğradı ve istasyon yine bulunamadı. Radyo Yayını, yaklaşık 0,8 saniye süren, 1 ila 1,3 saniye arasında duraklayan ve dakikada 21 ila 34 kez tekrar eden, ürpertici ve uğultulu bir ses şeklindedir. Yayın başlamadan bir dakika önce, ilk olarak duyulacak ses, hızlandırılmış şekilde tekrarlayarak hiç es vermeden bir dakika boyunca devam eden sürekli bir tona dönüşür.

http://www.kultbilgi.com/hayalet-radyonun-47-yillik-gizemli-yayini/

fema kampları

vaybanavaylarbana
Fema kısaltmasıyla bildiğimiz Amerikan federal acil durum yönetim ajansı 2008 li yıllara kadar deprem, yangın, sel ve fırtına gibi afetlere karşı insanların neler yapması gerektiği konusunda toplumu bilinçlendirme amacı ile kurulmuş düşük bütçeli alelade bir devlet kurumuyken bir anda bambaşka bir kisveye bürünmüş, olağan üstü yetkilerle donatılmış bütçesi Amerikan senatosunun örtülü ödeneğine bağlanmış ve silahlı personel bulundurma ve yetiştirme iznine kavuşmuştur. Bununla beraber ardı arkası kesilmeyen komplo teorileri başlamıştır. 2010 Senesine gelindiğindeyse fema birleşmiş milletler bünyesinde bir ofis kurmuş ve farklı ülkelerde pek çok yan kuruluşa sahip olmuştu. Ülkemizde yayın yapan oda tv bu durumu dünyadaki diğerlerinden pekte farklı olmayan kendi komplo teorisini de katarak yakın bir tarihte manşetten emperyalistlerin planladıkları küresel kaosa sadece bir adım kaldı. Amerika'da milyonlarca muhalif insanın kapatılacağı toplama kamplarının benzerleri Türkiye'de de yapılıyor... Şeklinde duyurmuştu. 11 Eylül, hem Amerika Birleşik Devletleri hem de dünya için yeni bir dönemin kilometre taşı oldu. soğuk savaş sonrası yeni bir “öteki”, yeni bir “ortak düşman” arayan dünyanın karşısına “islamcı terör örgütleri” konuldu. Amerika, kendi vatandaşlarının ve dünyanın tehdit algılamasında yaşanan boşluğu, terör ve kitle imha silahları ile doldurdu. 11 eylül yeni düzen için hızlandırıcı bir etki oldu. bir el, Amerika'nın 21. yüzyıl projesini başlattı. Bu dönüşüm ile Amerika Birleşik Devletleri içeride ve dışarıda daha sıkı, baskıcı, hatta faşizan bir tutuma yöneldi. İşte fema'daki (federal acil yönetim ajansı) değişim de bunun bir göstergesi. Olası bir savaş durumu tehdidine karşı inanılmaz ve korkutucu yetkilerle donatılan fema, bir süredir yeniden yapılanıyor. Homeland security adlı yasa ile ülkedeki olağanüstü hal durumunu değiştiren yeni bir sistem kuruluyor. Ve fema da bu sistemin tam ortasında. 11 Eylül sonrası sürekli, bir terörist saldırının korkusuyla yaşatılan Amerika'lılar için fema, “terörizmle savaşın” içine çekiliyor. Fema, kazandığı yeni yetkilerle birlikte, milli güvenlik tehlikeye girdiğinde seçimsiz olarak hükümeti ve tüm yönetimi devralacak kurumdur. Amerika Birleşik Devletlerin'de bir eyalette olağanüstü bir durum oluştuğunda başkan'ın onayı olmadan bir vali, olağanüstü hal ilan edemiyor. Fema, ancak başkan'ın ilanı ile devreye giriyor. Bu noktadan sonra, fema'nın başkan'ı dahi aşarak karar alma yetkisi var. yenilenen sıkıyönetim yasası ile bu tür durumlarda askerin daha etkin olduğu bir sistemin önü açılıyor. Sivil ile asker birbirine yaklaştırılıyor. Amerika'da duyarlı insanların sorduğu soru ise şu: peki böyle büyük bir yetkiyle donatılmış kurum olağanüstü hali nasıl yönetecek? Çünkü böyle büyük bir yetkiyi kullanması hangi kurum olursa olsun çok zordur. Ama durun! yetkiler ve olanaklar bunlarla bitmiyor. Fema devreye girdiği anda, kanunları askıya alabilme, insanları göç ettirebilme, gerekçesiz olarak gözaltına alma ve tutuklayabilme gibi inanılmaz yetkilere de sahip. Bunlara rağmen Fema en çok kampları ile biliniyor.
Fema'nın Amerika çapında 800'e yakın toplama kampı var. Bunlara kimi kaynaklar “konsantrasyon kampı” da diyor. Bir teoriye göre ülke içi ve dışından getirilecek insanlar için hazırlanan kamplar hepsi mahkum kabul etmeye hazır bir şekilde tutuluyor. Amerika Birleşik Devletlerin'de dolup taşan hapishanelere rağmen, bu gizli ve çok özel cezaevi benzeri yerler boş tutuluyor. Ve Fema dünyanın hemen her ülkesinde –ki buna ülkemizde dahil aynı özelliklerde yeni kamplar kuruyor. Şu anda kamplar boş ama düzenli olarak çalışan muhafızları var. Yani her an hazır! En büyükleri ise, Alabama, Arkansas, California, Georgia, Hawai, Illinois, Indiana, Luisiana, Mississipi, Nevada ve Washington'da. Bir çok eyalette de hazır bekletilen kamplar olduğu söyleniyor. Bu kamplar ortalama 20 bin kişiyi barındıracak kapasitede. Ayrı hatlarla uzatılan demiryolları bu kampların içine giriyor. Çok özel tasarlanmış taşıyıcı vagonlar hazır bekletiliyor. Bazı teorisyenler bu durumu Nazi Almanya'sındaki toplama kamplarına benzetiyor. Dünyada islamcı kesimlere yakın kaynaklar ise buraların müslümanlar tarafından doldurulacağı teorisini ortaya atıyor. Fema'yı düzenleyen olağanüstü durum ve sıkıyönetim kanunlarındaki ilgili “yürütme emirleri” ise çok garip.. 11002 numaralı yürütme emrine göre, iletişim araçlarına el konulabilir, sivillerden işçi taburları oluşturulabilir, bütün kişiler için bir milli kayıt oluşturulabilir. 11490 numaralı yürütme emrine göre ise fema, bütün eyaletleri ve federal yönetimi ele alabilir, anayasayı rafa kaldırabilir. Ayrıca fema sivil halktan mesleklerine göre bazı kişilere kısa süreli eğitimler vererek özel cihazlar dağıtıyor ve bu cihazlardan çağrı almaları halinde ailelerini dahi bırakarak derhal bağlı bulunduğu kampa gelmelerini içeren bir sözleşme imzalatıyor. Amerika Birleşik Devletlerin'deki büyük medya kuruluşları bu konuya hiç mi hiç girmiyor. Kamplara ilişkin yazılanlar hemen yalanlanıyor, ilgili internet sayfaları derhal kapatılıyor. Fema'nın gizli kampları kadar başka gizli merkezleri de olduğu gelen bilgiler arasında. Buradaki çok gizli birimlerde görevli çalışanların gömlek ve yakalarının üstünde kızılhaç ve çarmıh işaretlerinin yer aldığı iddia ediliyor. Bu ise akıllara Amerika Birleşik Devletlerin'de yükselen evanjelist-kabalist cemaatin etkinliğini getiriyor. Bu cemaattin illuminati marifeti ile kurulduğu sürekli konuşulan konulardan birisi.
Rusya'da yakın tarihte tamamen bağımsız aynı tarzda kamplar kurmaya başladı. Sayıları her geçen gün artan kamplar Rusya dışında eski Sovyet ülkelerinde'de Rus iş adamları vasıtası ile satın alınan gözlerden uzak ormanlık alanlarda inşaa ediliyor. Kamplarla ilgili her gün daha fazla dayanaksız teori ortaya atılmaktayken Deep webde bir hacker tarafından yayınlanan femanın eylem planı ile yapbozun tüm parçaları bir anda yerine oturdu. Hepinizin bildiği üzere Obama'nın başkanlığının son dönemlerinde Rus hackerler bazı Amerikan devlet kurumlarının sistemlerine sızmış ve bu durum iki ülke arasında büyükelçi çekmeye varana kadar artan bir kriz başlatmıştı. İşte femada bu hackerlerden nasibini alan Amerikan kurumları arasındaydı. Dünya nüfusunun endişe verici artışı ve kaynakların hızla tükenmesi ile ilgili raporlar resmi gayri resmi her kurum tarafından yayınlanmaktadır. Amerika'da bulunan gizemli kıyamet taşları nüfusun azaltılması konusunda kapsamlı şekilde bilgiler sunmaktadır. Şu anda ekranın üzerinde çıkan bildirime tıklayarak bu konu hakkında hazırlamış olduğum videoyu izleyebilirsiniz. Yine hepinizin hatırlayacağı İlluminati oyun kartlarıda nüfusun azaltılmasına yönelik küresel çapta bir elektrik kesintisi veya yapay zombi virüsünü işaret etmekteydi. Fema kampları eylem planı dikkatli şekilde incelendiğinde gerek mimari gerekse donanımsal olarak içinde birilerine hapsetmek için değil dışarıdan içeriye bir şey girmesini engellemek için inşaa edildiği net şekilde anlaşılmaktadır. Herşeyden önce kamplar tek tip bir mimari ile sadece yer altı tatlı su kaynakları olan yerlerin üzerine inşaa ediliyor. Solar enerji jeneratörleri olan kamplar enerji ihtiyaçlarını kendileri karşılıyor. Her kampta tarım yapmaya elverişli alanlar ve içleri boş seralar var. Yatakhanelerde belirli bir hiyerarşiye göre 5 kademeli olarak organize edilmiş durumda. Her kampta yüksek miktarda dayanıklı gıda stoğu, helikopter pisti, yakıt ve silah stokları dikkat çekiyor. Bazı kampların altında ise uydulara erişim imkanı olan yüksek teknoloji ürünü komuta merkezleri mevcut. Yine bazı kamplarda gelişmiş teknolojilere sahip araştırma merkezleri ve sağlık üniteleri bulunuyor. Büyük ve küçük baş hayvanlar için ayrılmış ahırlarıyla, metal, ahşap ve tamir atölyeleri, tarım alanları, kumaş üretim tesisi ve buna benzer daha pek çok yapısıyla buralar içerisinde ki nüfusa dışarıdan bir şeye ihtiyaç duymaksızın güven içerisin de hayatlarını idame ettirme şansı sunabilecek tesisler olarak hazırlanmıştır. Kampların silahlı personeline verilen eğitimler tamamen dışarıdan gelebilecek bir saldırıya karşı hazırlanmış eğitimler. Yani içeriden dışarıya kaçacak sözüm ona mahkumları engellemeye yönelik hiçbir özel tedbir yok. Komplo teorisyenlerinin ağzına dolanan dayanaksız muhalifler için hapisane söylemi ise Küresel bir elektrik kesintisi veya yapay bir zombi kıyameti ile korku ve kaos içerisinde hızla dünyanın nüfusu azalırken ihtiyaç duyulan insanları yeni dünyaya güven içerisinde ulaştıracak bu kampların gerçek işlevini örtbas etmek için Yine o gizli el tarafından oluşturulan algıdan başka bir şey değil. Tüm dünyada yapımı hızla süren ve tamamlanmak üzere olan bu kampların dışarıda ki kaostan seçilmiş insanları korumak için inşaa edildikleri gün gibi ortada. Kampların inşaalarının çok kısa bir süre içerisinde tamamlanacağı gerçeği ise bu kaosun çokta uzak olmadığının açık bir delili.

http://www.kultbilgi.com/4640-2/

türkiye'de son 10 yılda üniversite mezunları yoksullaşması

vaybanavaylarbana
Üniversite mezunu dediğimiz kişilerin aldıkları eğitimin kötü ve basit olması sebebiyle kültürsüz ve yetersiz olarak hayata atılmalarının kaçınılmaz ve beklenen sonucudur. herkes üniversite mezunu al karşına konuş dünyadan da mesleğinden de bir haber. diploma var mı var sütçü imamdan diploma alsan nolur? çimento kağıda daha değerli

boney m

vaybanavaylarbana
Boney M, Bobby Farrell, Liz Mitchell, Marcia Barrett, Maizie Williams ve Claudja Barry' den oluşan disko, pop müzik grubu.

1974 yılında Offenbach-Almanya'da plak yapımcısı Frank Farian tarafından "Baby Do You Wanna Bump" adlı şarkı Boney M grubu adı altında yayınlanmış ve 1975 yılında Hollanda disko ve televizyonları grubu görmek isteyince grup doğmak zorunda kalmıştır.

Ma Baker, Felicidad, Rasputin, Daddy Cool, Sunny, Holiday gibi 1970'lerin hit şarkılarını üretmişlerdir.

2. single'ları olan Daddy Cool 5 hafta süreyle Almanya, Hollanda ve İngiltere'de Chart 20 de liste başında yer almıştır.

Boney M dünya müzik tarihinde çok özel bir yere sahiptir, 70'li ve 80'li yıllarda albümleri en çok satan grupların başında geliyor. Disko efsanesi Boney M'in 1 numaralı hitleri; “By the Rivers of Babylon” ve “Mary's Boy Child”, Guinness Rekorlar Kitabına giren tüm zamanların en çok satan plakları arasında ilk onda yer alırken, şarkıları seslendiren disko kraliçesi Liz Mitchell'den başkası değildi.

benim favorilerimse;



1

23 eylül 2017

vaybanavaylarbana
İnternette bu konuyla alakalı bir çok teori dolanıyor tarih incilin vahiy bölümünde ve holywood yapımı pek çok dizi film ve çizgi filmde entreresan olayların başlayacağına dair ürkütücü senaryolarla geçiyor. Bu konuda teorileri derleyen bir video buldum. (Video bana ait değildir)

şam

vaybanavaylarbana
şam aslında bir bölgedir şehir değil arap ve osmanlı coğrafyasında golam tepelerinden halepe kadar olan alana şam denirdi osmanlı döneminde burası vilayet haline getirilmiştir. bölgenin osmanlı kontrolünden çıkmasının ardından kurulan ingiliz kukla devleti vilayeti bir şehire indirgeyerek günümüzde bilinen şamı meydana getirmiştir.
0 /