confessions

basbakanin eline vuran kadin

votka  · 25 Nisan 2017 Salı

  1. toplam giri 7
  2. takipçi 4
  3. puan 831

atatürk'ü bir kelimeyle anlatmak

grifingoo
Kelimeler yetmez demiyeceksin kardeşim ona. Ben fazla bi bok bilmiyorum, bu başlığı açayım sonra sktr olup gideyim diyeceksin. Bak canım kardeşim, Atatürk hazretleri demek kötü bişey değil tamam. Ama senin yazma amacın bir dine inanan insanlara pislik yapmak. Böyle davranışlar yüzünden Atatürk ve Atatürkçülere gard alıyo insanlar. Sen böyle davranışlar sergileyerek bizi kötü tanıtıyosun. Sen aslında şunu yapıyosun: bazı troll haberler vardır mesela "Erdoğan peygamberdir" Bunu yapanın Erdoğana zerre saygısı yoktur bunu sırf provoke etmek için yapar. (İyi de yapar) İşte senin de istemeden yaptığın şey tam da budur. Atatürk ve Atatürkçüleri provoke etmektir. Ayrıca Bir görüşü yaşamak ve savunmak için başka görüşlere saygısızlık etmek yobazlıktır.

dilovası

giyotin
"Dilovası kanserden ölüyor!
Kocaeli'de sanayinin ortasındaki Dilovası'nda kanser oranı vahim boyutlara ulaşmış durumda.
Kanser oranının dünya ortalamasından 30 kat fazla olduğu Kocaeli'nin Dilovası İlçesinde son yapılan araştırma sürecin ne boyutlara geldiğini birkez daha gözler önüne serdi.

Ağır metal, kimya ve petrol fabrikalarının halkın barındığı yerleşim yerleriyle iç içe geçtiği Dilovası'nda daha önce yapılan araştırmalarda 100 kişiden 33 kişinin kanserden öldüğü ortaya çıkmıştı.

Yeni yapılan araştırma yine konuyu farklı boyutlarla gündeme taşıyan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı tarafından Kocaeli'de sanayinin en yoğun olduğu Dilovası ve sanayinin en az olduğu Kandıra bölgesinde hamile kadınlar üzerinde yapıldı. Çalışmaya katılan kadınların doğumlarında anne sütünden, çocuk dışkısı ve kanından alınan örneklerde, Dilovası'nda doğan çocukların vücudunda alüminyum, kadmiyum, çinko, kurşun ve demir gibi ağır metaller çıktığı görüldü.

Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu bölgede evleri gezerek son bir yılda yaşanan ölümlerin nedenlerini ailelerden ve hastaların hastane raporlarından aldıklarını, bu araştırmada ölenlerin çoğunluğunun kanserden öldüklerini saptadıklarını kaydetti.

Prof. Dr. Hamzaoğlu, "Dilovalılar cehennemde yaşıyorlar. Kandıra ile Dilovasında arasında inanılmaz bir fark var. Dilovası'ndaki anne ve bebekler cehennemin kurbanları. Vücutlarında kadmiyum, alüminyum gibi metaller var. Bunlar insan vücudunda doğal olarak bulunan metaller değildir" dedi. Dilovası bölgesinde doğan bebeklerin kakalarında ve annelerin sütlerinde ağır metalin yüksek olduğunu izlemeye başladıklarını da sözlerine ekledi.

Dilovası halkı 400'den fazla büyük ölçekli sanayi kuruluşunun içinde, fabrikalardan yükselen zehirli gazlar altında yaşam mücadelesi veriyor." (Alıntıdır-09/01/2011sol)
(bkz:Onur Hamzaoğlu)
(bkz:kapitalizm öldürür)

entry silme sebepleri

jigolo imam
Madem kurallara uymuyoruz 3. Entry mi de gireyim spamın ne olduğunu uygulamalı olarak göstereyim. Her şeyden rahatsız ve şikayetçi olan, her şeye oflayan hicbir şeyi begenmeyen insanlar burdaki motivasyonu, yoneticilerin gorevini yapması ve diger yazarlarin yazma şevkini kırmaktan baska bi boka yaramıyorsunuz.

entry silme sebepleri

rigmo
Daha once, iki tane girdim silindi, haklilardi da silmekte. Su anki gorevim, yaptigim hatalari yapan yazarlari gozlemlemek. Kim olduguna bakmadan, sikayet ederim acimam. Esitlik ve adaletten yanayimdir. Herkesin boyle olmasini oneririm ki sayet harika bir meziyet.
Edit: yazim hatasi

avrupa birliği

zirvedekicahil
Hristiyan birliği değildir. Kendisi içerisinde çoğunluğu müslüman olan arnavutluğu barındırıyor. Asıl soru şu olmalı; arnavutlukta olup bizde olmayan ne var?

Avrupa birliği devlet gibidir. Onu oluşturan devletler ise özerk bölgeler gibidir. Çoğu aynı parayı kullanır, sınırlar ve gümrükleri kalkmıştır / çok düşüktür. Şu an bir yunan, avrupa birliği sayesinde rahatça bütün avrupayı dolaşabilir. Neden? Avrupa kültürü ile uyumludur, laiktir, halkı eğitimlidir vesaire.

Biz türkler hiçbir zaman ne kadar kötü bir durumda olduğumuzu fark edemiyoruz sanırsam. Doğumuz kafkasya, güneyimiz ortadoğu. Klişe tabirle avrupa ile asya arasındaki köprüyüz. Bir gün herhangi bir köprüye gidin ve geçenlere bakın; her tip insan geçer. Bugün türkiye avrupa birliğine alınsa, bu kolayca avrupaya girebilecek milyonlarca mülteci demek. Eline, diline, beline sahip olamayan eğitimsiz bir halk demek.

Avrupa birliği hiçbir ülkenin yaşantısına karışmaz. Tek karıştığı şey, üyenin "avrupa standartlarına" uymasıdır. Böyle bir durumda yasaklanacak olan kokoreç değil, sağlıksız bir şekilde yapılacak kokoreçtir. Türk yemeklerine "ben sevmek manti" diyen adam niye yasaklamak istesin ki? İnsanların amacı ortak bir kültür oluşturmak zaten, varolanı yok etmek değil.

Kısacası, avrupa birliği ile bizi ayıran son şey dindir. Avrupanın hümanizmi, laikliği, cinsel manada özgürleşememiş bir toplumu arasına alması imkansızdır. Böyle bir şey olsaydı, katolikliği en sert şekilde yaşayan [polonyadaki kiliseler haritasına bakabilirsiniz] polonya ile protestan ülkeler aynı çatıda buluşamazdı. Demek ki mevzu din değilmiş.

Yunanistan mevzusuna gelirsek, düzgün bir ülke olduktan sonra kimse bizi veto etmez. Daha kurtuluş savaşından yeni çıkmış, birkaç yıl önce yunanları denize dökmüş bir türkiyenin cumhurbaşkanı venizelosun balosunda dans edebiliyorsa, yunanistan bizim uluslararası cemiyetlere katılmamızı destekliyorsa; kimsenin "bizi sevmiyirlir" deme hakkı yoktur.

avrupa birliği

yarraminho bashievski
Yeni Dünya düzeninde milliyetçilik ile harmanlanmış dincilik kabul görmez, türkiye şu an bu kompleks yapıyı benimsemiş vaziyettedir, devletin oturmuş politikası, güçlü hedefleri ve vizyonu maalesef bulunmamakta tek gösterilen boş vaatler. Terörle mücadele ve iç hesaplaşmalar ( o da ne kadar belli ya) dışında hiç bir gündemimiz yok kendi kendimize avrupa ile aramızda duvar örüp hedef saptırıyoruz rasyonel olmazsak kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmamış oluruz Avrupa Birliği ile müzakereler 5-10 yıllık bir süreçten ibaret değil elbet lakin daha atak bir pozisyon yakalayıp tavrımızı da koymalıyız, ama önce şu leş ecdad fetişizminden kurtulmalıyız sapıklıktan başka bir şey değil ha bu arada adamlar bizi siklemiyor bile.

güçlü türkiye zırvaları hükümetin sürülerine masallarından ibaret.

sözlükteki güncellemeler

Valar dohaeris
İnadına bir kişinin her girisini eksileyen insanları tespit etmek mümkün mü? Mümkün ise rütbelerinin düşürülüp çomar yapılmasını talep ediyorum. Bir de lütfen başlıklar (düzeltmek yönetim tarafından mümkün ise) imlaya uygun hale getirilsin gözlerimiz kanamasın. İnadına sesli harfleri kullanmayan ve imlaya dikkat etmeden başlık açanlara bir ceza sistemi getirilsin. Sadece bir öneri bu, kimse kendi resmini koymasın Avatarına, anonim olsun, düşüncesi ön planda olsun, cinsiyeti değil. Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Yine yazarım burdan veya mesaj olarak.

laik sözlüğün inci sözlük'e dönüşmeye başlaması

Valar dohaeris
Yönetimin buna izin vermeyeceğini düşünüyorum. Sözlüğün kalitesini düşürdüğünü gördüğünüz giri veya profilleri iletişim kısmından veya yöneticilere Facebook üzerinden belirtirseniz bu çok daha hızlı şekilde halledilir. Ayrıca lütfen sadece eleştiren kısımda olmayın. Kaliteli başlıklar açarak sözlüğün içeriğini zenginleştirin.

eroin güncesi kanat güner

mitralyoz
Efsane bir kitaptır. Eroin özendirdiği gerekçesi ile zamanında baskısı durdurulan ve sanırım 4 baskı çıkan kitaptır. Ortalama legal olarak 4000 civarı basılan, Kanat Güner kitabıdır.

Çok efsane diyalogların olduğu bir uyuşturucu kullanıcısının kendi günlükleridir, yaşarken kitabı basar kanat, ve kitabın ortalarında ' Birgün çok kalabalık bir şekilde toplanacağız ve ben aranızdan sessizce ayrılacağım' der, 2. İmza gününde Beyoğlunda tuvalette altın vuruş yaparak aramızdan kopan güzel kadın..

Kitabı da bulunması zordur, Nadir'de var çok pahalı, PDF'de zordur. Kanat öldükten sonra abisi ada-4910 adında kitabını yayımlar, ona ulaşmak hele kı çok daha zordur.

Mor ve ötesi'nin kanat için şarkısı da vardır, ( Canlı Yayın ) , Hozan Beşir'de Kırık Kanadım diye bir sarki yazmıştır kanata.
Yıldızlar dostun olsun güzel kadın.

karşıdakinin hakettiği davranış mı, kendine yakıştırılan davranış mı

yokbeolm
açıkçası bana yakışan davranış zerre umrumda değil. zira herkes hak ettiğini bulmalı. ama asıl kıstas o kişi bunu gerçekten hak ediyor mu? eleman bi halt yemiştir, ama köpek gibi pişmandır ve düzeltmek için elinden gelen her şeyi yapmıştır, sen de bunu görüp buna inanmışsındır. heh o zaman hak ettiği şey merhamettir, kabulleniştir. he yok iplemiyosa bana yaptığının daha fenasını yaparım ki feriştahı kaysın denyonun, bi daha kimseye yapamasın.

kız isteme

2kilobiyik
ataerkil toplumda ''kadın erkeğin yönlendirebileceği bir canlıdır'' bakış açısının ürettiği gelenektir. kadına talip olan erkek, kadına hakim olan diğer erkekten, kadına hakim olabilmek için izin ister. soyadına, kütük dediğimiz yere kimliklerin arkasına bakın. kadının bu bilgileri evlenmeden önce kendisine hakim olan erkeğin bilgileri ile doluyken evlendikten sonra kendisine hakim olacak yeni erkeğin bilgileri ile doludur. kadına bu şekilde söz hakkı vermeyen geleneğin çocukları, büyüdüklerinde kadına her istediklerini yapma hakkını kendilerinde bulurlar.

milli türk talebe birliği

imamhatipogrencisi
1946-1980 yılları arasında faaliyet gòstermiş, öğrencilerinin büyük çoğunluğu ingilterede gerekli eğitimleri almış, aslında ülkenin kaderinin bizim oylarımızla değil, zaten önceden belirlendiğinin kanıtıdır.Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Eski Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, Genelkurmay başkanı hulusi akar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Eski Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Eski Yardımcısı Beşir Atalay, Millî Eğitim Eski Bakanı Ömer Dinçer, Enerji ve Tabi Kaynaklar Eski Bakanı Taner Yıldız, Kültür Eski Bakanı ve Meclis Başkanı İsmail Kahraman, cumhurbaşkanı danışmanı şükrü karatepe, içişleri Eski Bakanı Abdülkadir Aksu, Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik, Bahattin Yıldız ve Hizbullah (Türkiye) cemaati kurucusu Hüseyin Velioğlu üyelerinden sadece bazılarıdır.

deniz gezmiş ve abdullah gül

imamhatipogrencisi
İki genç insan..
Birinin adı Deniz Gezmiş'ti..
Ankara'dan..
Diğerinin Abdullah Gül..
Kayseri'den..
1960lı yılların sonralarında yolları İstanbul Üniversitesi'nde kesişti..
Hukuk Fakültesinde okuyan Deniz Gezmiş sol görüşlüydü..
Öğrenci lideriydi..
Fikir Kulüplerinin önde gelen isimlerinden..
İktisad Fakültesinde okuyan Abdullah Gül ise sağ görüşlü..
Milli Türk Talebe Birliği üyesi…
İslamcı grubun Akıncılar cephesinden..
Yıl 1968 idi..
Temmuz sıcağı..
Amerikan 6. Filosu İstanbul boğazındaydı..
Savaş gemileri Dolmabahçe açıklarına demir atmıştı..
Amerikan askerleri karaya çıkmış, İstanbul genelevlerinde cirit atıyordu.
Yanki, Yüksek Kaldırım'da ve Beyoğlu Abanoz sokakta zevk alemleri yaparken, polisin dışarda onların güvenliğini alması bardağı taşırmıştı.
Tepki büyüktü..
Sol görüşlü öğrenciler “6.Filo Defol” mitingleri yapıyordu..
Sağ görüşlüler ise buna karşı çıkıyordu..
İki grup sürekli kavga ediyordu..
Gazeteler linç manşetleri atıyordu..
“Kızılları boğmanın vakti geldi”
“Ya susturacağız, ya kan kusturacağız”
Genelkurmay kışlalarda broşür dağıtıyordu.
“Amerika'yı sevmeyen komünisttir.”
İstanbul Üniversitesi barut fıçısı gibiydi..
Birgün Deniz Gezmiş ve Abdullah Gül'ün içinde bulunduğu gruplar karşı karşıya geldi..
Bir yanda Nazım Hikmet'in çocukları..
Diğer yanda Necip Fazıl'ın..
Taşlar, sopalar, tekme, tokat..
Fikirler değil yumruklar konuştu..
Zaman zaman da silahlar..
Ertesi gün Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Abdullah Gül ve arkadaşlarının fotoğraflarını okulun duvarlarına astılar..
Altına da tek cümle yazdılar.
“Faşistler giremez”
Abdullah Gül o günden sonra 6 ay okula ara vermek zorunda kalmıştı..
Yıllar geçti..
Amerikan Emperyalizmine hayır diyen sol görüşlü öğrenciler bir bir yok edildi..
Fikir Kulüplerinde yetişenlerin önü kesildi.
Kimi kahpe bir pusuda öldürüldü..
Kimi işkencede son nefesini verdi…
Kimi de Denizler gibi darağacına gönderildi..
Bazıları onlarca yıl hapis yattı..
Bazıları da köşesine çekildi..
Peki sağ görüşlü, özellikle islami cepheden öğrencilere ne oldu?..
Abdullah Gül devletin zirvesine, Cumhurbaşkanlığına kadar yükseldi..
..Ve diğer Milli Türk Talebe Birliği üyeleri..
Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, Beşir Atalay, Abdülkadir Aksu, Hüseyin Çelik, Ahmet Davutoğlu, Numan Kurtulmuş, Fehmi Koru, Abdurrahman Dilipak, Kadir Topbaş ve daha niceleri.
Hepsi önemli yerlere geldi..
Devlet onlara teslim edildi..
43 yıl önce..
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan darağacında can verdiler..
İşlerini cellada bırakmadılar..
Sehpalarını kendileri tekmelediler..
Onların mahkeme salonunda söyledikleri bir söz,bugün bile unutulmadı..
“Türkiye'de gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlar varsa, bunlar ancak Amerikan emperyalizmi ile iş yapan çıkarcılardır.”
Üç fidanın anısına saygıyla.(alıntıdır)

Vajina

cavit15
Yazar dostların yorumlarının cevabını çok iyi verdiği başlık.

Gırgırın da bir seviyesinin olduğunu ispatlayan başlık.

Gırgır ile cıvıtma arasını kaçıran yazar arkadaşın açtığı başlık.

Seviye müsvettesi, erkil dil kullanılan başlık.

laik sözlük

e ror
bir kaç saattir nefret söylemi dolu onlarca entry gördüm. bunlar engellenmeli. eğer sözlüğün bir yerlere gelmesini istiyorsanız eğer. aksi takdir de, çoğu kişi yasal takibe düşebilir. ki, bu entryleri giren şahısların pek de 18 yaşından büyük, belirli bir olgunluğa ulaşmış olduğunu düşünmüyorum.

atatürk'ün unutulmaz sözleri

e ror
Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklâlden yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık görülemez.

Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.

Halbuki, Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!…

O halde, ya istiklâl ya ölüm!

evrim kuramı

Valar dohaeris
"Evrim ne değildir?"

1. Evrim Teorisi bir inanç değildir.
Evrim Teorisi hakkında yapılan belki de en büyük yanlış; "Ben evrime inanmıyorum!" demektir. Bunu söyleyen biri muhtemelen evrimden ve akabinde bilimden anlamıyordur. Çünkü evrim bilimsel bir olgudur ve bilimsel olguya karşı inanç duyulmaz. Evrim Teorisi ya kabul edilir ya da kabul edilmez.

2. Evrim Teorisi insanın maymundan geldiğini söylemez.
Evrimi kabul etmeyen insanlar çoğunlukla insanın maymundan evrilerek oluştuğunu savunduğumuzu düşünürler. Bu ise evrim hakkında hiçbir şey bilmediklerinin en büyük göstergesidir, çok belli ve fahiş bir hatadır. Çünkü Evrim Teorisi asla böyle bir şeyi söylememiştir ve bunun aksini düşünüp evrimi eleştirmeye kalkışanların aslında oradaki olgudan ne kadar habersiz olduklarına bir karinedir.

Evrim Teorisine göre insanlar ile şempanzeler ortak bir atadan gelmektedir. Aynı şekilde goriller, bonobolar ve orangutanlar ile de farklı zamanlarda ortak bir ataya sahiptik. Bu demektir ki bizler şempanzeler ile kuzeniz; şempanzeler bizim atamız değildir. Bunu bir yol ayrımı gibi düşünebilirsiniz, belli bir noktaya kadar tek tür olan bir canlı belli bir noktada faklı türlere evrimleşmiştir.

Bu dünyamızın her köşesinde böyledir. Her canlı başka bir canlı ile akrabadır. Örneğin kanguru ile koala, fare ile yarasa, fil ile denzineği yakın akrabalardır; aynı bizlerin şempanzeler ile yakın akraba olduğumuz gibi.

3. Evrim Teorisi "sadece bir teori" değildir.
Evrim Teorisi hakkında şüphesiz en büyük yanılgılardan biri de "Evrim Teorisi sadece bir teoridir daha kanıtlanmamıştır, kanun değildir" demektir. Buradaki hata kanunu kesin ve yanılmaz olarak görmek, teoriyi ise ortaya konulmuş bir fikir oalrak görmektir. Oysa durum oldukça farklıdır.

Bilim dünyasında teori, doğruluğu ispatlamış birçok kavram arasındaki ilişkidir. Bir başka deyişle; belli olguların nasıl işlediğine dair oluşturulan sistemler bütünüdür. Bir teorinin varolması içinse ileri sürülmüş ve bilimsel kanıtlar ile desteklenmiş bir hipotez gerekir. Yani bilimsel teori gerçektir ve yaptığı şey olguların işleyişini anlatmaktır.

Tarihte biraz geriye gittiğimizde, yapılan bilimsel çalışmalar ispatlandıktan sonra yanlış veya eksik olabileceğine pek ihtimal vermiyordu. Bundan dolayı değişik kavramlar arasındaki ilişkiler kanun olarak adlandırıldı. Mesela yerçekimi kanunu bunlardan biridir. İzafiyet ve kuantum fiziğinin gelişmesi ile birlikte bilim adamları geliştirdikleri ilişkileri daha dikkatli ifade etmeye başladılar. Yani buldukları şeylere kanun demekten çekindiler.

Dolayısıyla artık günümüzde kesin bir kanundan bahsetmek pek mümkün değildir. Ayrıca İzafiyet Teorisi, Sicim Teorisi, Kuantum Teorisi, Zar Teorisi, Kaos Teorisi, Big Bang Teorisi, ve daha sayılabilecek yüzlerce bilimsel teori bu görüşe göre sadece bir teoridir. Oysa bunlar bilimsel bulgular ile desteklenmişlerdir hatta bazıları Evrim Teorisinden çok daha az kanıta sahip olmasına rağmen günümüz koşullarında gerçek kabul edilmektedir.

Yani Evrim Teorisi bir teoridir ama "sadece bir teoridir" demek teorinin oluşumunun nasıl olduğundan ve kanun - teori arasındaki farkın ne olduğundan bihaber insanların söyleyebilceği bir yanlıştır.

4. Evrimde ara geçiş formu olmadığı söylenemez.
Özellikle bizim ülkemizde Evrim Teorisnin doğruluğunu gösteren "ara geçiş formu"nun olmadığı düşünülmektedir. Bunun sebebi çoğu kişinin sadece Google'ı açarak Evrim'i aratmaları ve karşılarına çıkan onlarca kopya siteden yanlış ve bilimsel olmayan, tamamen ideolojik bilgiler edinmeleridir. Bu sitelerde "evrim yoktur, kanıt yoktur, ara geçiş fosili yoktur" gibi tamamen safsata ile dolu bilgiler vardı. Oysa işin aslı böyle değildir.

Şimdiye kadar sayısız fosil bulunmuştur. Bulunan fosiller evrimi mükemmel derecede açıklayamasa da yeterli derecededir ve artık şüphe duyulmasına gerek bile kalmamaktadır. Bu konu hakkında bir çok örnek vermek sanırım çok daha isabetli bir karar olacaktır;

Balıktan hem su hem karada yaşayan amfibyumlara geçişi gösteren ara formlar:
Gogonasus, Tiktaalik rosae, Osteolepis, Eusthenopteron, Panderichthys, Elginerpeton, Obruschevichthys, Hynerpeton, Tulerpeton, Acanthostega, Ichthyosgtega, Pederpes finneyae, Eryops...

Amfibyumlardan ilk sürüngenlere geçiş aşamasını gösteren formlar:
Proterogyrinus, Limnoscelis, Tseajaia, Solenodonsaurus, Hylonomus, Paleothyris...

Dört ayaklı sürüngenlerden memelilere geçişi gösteren formlar:
Protoclepsydrops, Clepsydrops, Dimetrodon, Procynosuchus...

İki ayaklı sürüngenlerden kuşlara geçildiğini gösteren formlar:
Compsognathus, Protoavis, Pedopenna, Archeopteryx, Changchengornis, Confuciusornis Ichthyornis...

Balinaların evrimini gösteren formlar:
Pakicetus, Ambulocetus, Kutchicetus, Artiocetus, Dorudon, Aetiocetus, Basilosaurus, Eurhinodelphis...

Atların evrimini gösteren formlar:
Hyracotherium, Mesohippus, Parahippus, Merychippus, Genus, Pliohippus, Equus...

İnsanın evrimi gösteren formlar:
Pierolapithecus catalaunicus, Ardipithecus, Australopithecus, Australopithecus robustus, Homo rudolfensis, Homo habilis, Homo erectus...

5. Evrim ne değildir?
Bu kısa açıklamalar ışığında son olarak belirtmem gerekir ki evrim dinsizliği yaymak için oluşturulmuş bir teori değildir. Ayrıca Evrim Teorisi sadece bir fikir değil bilim otoriteleri tarafından kabul gören bir gerçektir. Günümüzde ve özellikle ülkemizde yalan ve yanlış bilgilendirme sonucu çoğu insan Evrim Teorisi'ni kabul etmemektedir ancak bu inkar apaçık bir gerçeğe sırt çevirmektir. Bu yüzden de ilerlemenin önüne geçmektir.

Evrim Teorisi'nin hiçbir zaman dinleri yok sayalım gibi bir amacı olmadı ve komplo teorisi olarak dünyadaki bir grup insanın ortaya attığı fikir olmadı. Dolayısıyla Evrim Teorisi'ni kabul etmek dinsizlik demek değildir. Ancak açıkca söyleyebilirm ki Evrim Teorisi'ni kabul etmemek cahillik ve yobazlıktır.

Kaynak; http://tanrivarmi.blogspot.com.tr/2010/04/evrim-ne-degildir.html?m=1

5 sene önceki haline verilecek tavsiye

rick
sevgili ergen rick, öncelikle önündeki aylar boyunca buluştuğunuzda aldığınız suyun şişesini saklayan ve aylarca senin için ağlayacak olan kızdan sevgililer gününden bir gün önceki akşam ayrılacağın için tam bir hıyarsın. ona birine gerçekten aşık olmak istediğini ve o kişinin kendisi olmadığını söyledin, peki ya gerçekten birine aşık olup koca bir lise hayatını o ilişkiyle sürdürmek seni nereye götürecek hiç düşündün mü? evet o biriyle seneye tanışacaksın, aynı yeri yazıp beraber üniversiteye gideceksiniz, orada terk edecek seni. biraz şaşırmış görünüyorsun.

+9 çomar itemleri

darbeli matkap
"Senin daha yaşın genç sen bilmiyorsun biz eskiden çok acılar çektik"
Yav a*ına k*dumun vizyonsuzu uzay çağındayiz be ben senin acılarını zaten çekmek zorunda değilim bende şuan acı çekiyorum beğenmiyorum belki, senin acın tüp kuyruğunda beklemek benim acım Android telefonların neden ülkede değerinin 4-5 katı para ile satılması..
Taş devrinde ki adamın acısı da oturduğu Kayanın sivri olması falandır herhalde... Comara bak yav sene olmuş 2017 benden tüp yağ kuyruklarına girip acı kavramını keşfetmemi bekliyor

din ve bilimin birbiriyle çelişmediği nokta

valonqar
Katolik Kilise'nin bilime katkıları:

-Dünya'nın düz olduğu gibi bir yorum hiç yapılmadı. Belki bir iki din adamı buna inanıyor olabilirdi ama resmi Kilise görüşü asla bu olmadı.

- Barbarlar Avrupa'yı işgal edip Roma'yı dinazorların yanına yollayınca, Roma İmparatorluğu kültürünü ayakta tutan Katolik Kilise oldu. Şu an Batı'nın çok sevdiğimiz hukuk ve politik düzenini üstüne kurduğu kültür bu kültürdür.

-Avrupa çapında Manastırlar açtı. Bu manastırlardaki okul düzeni hala temel eğitim sistemimizi oluşturur. Manastırı açan keşişlerle birlikte devasa kütüphaneler geldi. Çünkü o dönem keşişler Avrupadaki en eğitimli insanlardı. Hatta Ortaçağ hakkında bildiğimiz herşeyi keşişler yazmıştır (hurafeleri de 1800'ler sonu 1900'ler başı ateist akımı takip eden "aydınlar")

-Zaman geçtikçe Kilise bu bilgilerin aktarılması ve korunması için üniversiteler açmaya başladı. Bazılarını duymuşsunuzdur: Oxford, Cambridge, Paris üniversitesi (ve Avrupa'nın saygın birçok üniversitesi)
Bu üniversitelerde sadece lisans eğitimi bile 7 yıl sürüyordu. Bol bol tercüme yapılıyordu böylece Rönesansı hazırlayan Plato ve Aristo çevirileri buralarda yapıldı. Henüz Bira Bong'u nedir bilmiyorlardı anlayacağınız.

-Teoloji anlamında da bu filozoflardan çok yararlanırdı. Augustinus Plato'dan yararlanırken Aristo'nun Haçlı seferleri ile birlikte Araplardan Avrupa'ya taşınması ile Aquinas'lı Thomas Aristo'nun düşüncelerinden çok yararlanmıştır. Kilise Aristo'yu inceledikçe Bilimsel Metodu geliştirdi ve bilim adamlarını destekledi.

-Şu kişiler Katolikti (Parantez içinde buldukları şeyler):
Rene Descartes (Analitik Geometri)
Blaise Pascal (Olasılık Teorisi, Hidrolik Pres)
Augustinian Rahip Gregor Mendel (Modern Genetik Bilimi)
Louis Pasteur (Mikrobiyoloji ve ilk kuduz aşısı)
Nicolaus Copernicus - Kopernik (Güneşin etrafında yörüngede oluşumuz... Asla rahip olarak atanmadı ama bir "cleric"idi)

Bunun dışında Cizvit Rahiplerinin bilime yaptıkları katkılar:
-Pendulum saatleri
-Pantograph
-Barometre
-Yansıtıcılı teleskop ve mikroskop
-Manyetizma, Optik lensler ve elektrik hakkında buluşlar.
-Jupiter'in yüzeyindeki renkli şeritleri, Andromeda Nebulasını ve Satürn'ün halkalarını ilk onlar keşfetti.
-Harvey'den bağımsız olarak kanın dolaşımını teoriye döktüler.
-Uçuş teorisi
-Ay'ın gelgitler üstüne etkisi
-Işığın dalga şeklindeki doğası
-Güney yarıkürenin yıldız haritası
-Sembolik Mantık
-Po ve Adige nehirlerinin sel kontrol ölçümleri
-İtalyan matematiğine + ve - sembollerinin kazandırılması.

Ayrıca Newton, Leibniz, Huygens, Fermat gibi bilim adamları Cizvit Rahipleri ile sürekli haberleşme ve destek halindeydi.

1930'larda çıkan Big Bang yani Büyük Patlama teorisi Belçikalı fizikçi ve Katolik Rahibi Georges Lemaitre tarafından ortaya kondu.

Penisilin'in mucidi Alexander Fleming onun imanını paylaşıyordu.

Son zamanlar Nobel ödülleri alan Erwin Schrodinger, John Eccles ve Alexis Carrel Katolikti.

17. ve 18. yüzyıllarda Bolonya, Floransa, Paris ve Roma'daki Katedraller Dünya çapındaki en iyi güneş gözlem evleriydi. Güneş'i daha iyi gözlemleyebileceğiniz teknoloji başka yerde yoktu. Zaman ve Ekinokslar en iyi buralarda hesaplanıyordu.

Kaliforniya Üniversitesi Bilim Tarihi Profesörü J. L. Heilbron'ın sözüyle her şeyi açıklayabiliriz:
"Roma Katolik Kilisesi tarihte astronomi'ye çalışılması için 6 yüzyıl boyunca antik çağın bitiminden, ortaçağa ve aydınlanma dönemine kadar diğer tüm kurumlardan ve hatta toplamlarından daha fazla destek vermiş ve finansal yardımda bulunmuştur."

1988'de Papa 2. John Paul şunu demiştir:
"Bilim dini hata ve batıl inançlardan, din ise bilimi putperestlik ve yanlış kesinliklerden arındırır. İkisi birbirini daha rahat gelişebilecekleri geniş bir dünyaya götürürler."

Özetlemek gerekirse, şu an bilim varsa buna Katolik kilisesi ne antikçağda ne ortaçağda yahut başka bir zamanda engel olmamış aksine desteklemiştir. Demek ki neymiş, din ve bilim çelişmiyormuş.

Daha çok örneğe google'da ingilizce arama yaparak ulaşabilirsiniz. Bunlar sadece bazıları.

ateist arkadaşlar

islamik devrimci
Müslüman birisinin asla iyi olamayacağını ve iyilik yapamayacağına inananları dışında standart insanlar. Ateizm derneği ile bir ara istiklalde kimsesizlere çorba dağıtmıştım ve şöyle bir olay yaşamıştım.

Ateist arkadaş: sen müslüman mısın?
Ben: evet
Ateist arkadaş: nasıl olur yaa ama bizimle çorba dağıtıyor ve iyilik yapıyorsun?
Ben: 404 fatal error
Sanırım arkadaşın zihinsel sorunu vardı yoksa normal bir insanın bunu söyleyeceğine inanmıyorum

Edit: başlık benim değildi ama arkadaş entry sini silince bana kaldı sanırım :q

yutkunurken canın acımasına sebep olan olay

islamik devrimci

lise sondaydım arkadaşım ile birlikte dersaneden çıkmış eve doğru gidiyorduk malumaliniz kar yağdığı ve belediye de işini doğru düzgün yapmadığı için yollar bedbaht bir haldeydi. karşıdan karşıya geçmeye çalışırken hödük arkadaşım bana çarptı ve bende "düzgün yürüsüne lan hödük" diye bağırdım. yanımızdaki kağıt arabası olan ve o kar kıtamette işini yapan babam yaşındaki adam bu lafı üzerine alındı ve hiç unutmam şöyle dedi "özür dilerim abi." ulan amk ben senin çocuğun yaşındayım "ne diyon lan sen" demen lazım ya da daha nezih "özür dilerim" dersin ama niye abi diyorsun niye lan niye? bu kadar mı ezilmişlik var üzerinde bu kadar mı kendini küçük görüyorsun ayakkabılarımın kılık kıyafetimin güzel olması beni senden büyük yapmaz be abim sen o kar kıyamette rızkının peşindesin kimse senden büyük olamaz! her neyse, benim zoruma gitti bu laf canıma dokundu lan geriye döndüm "abim sana demedim ben onu arkadaşıma dedim" dedim. bana "olsun abim sorun değil" dedi. amk ben böyle sistemin, amk insanları birbirleri ile yarıştıran kıyaslayan otoritelerin hepinizin amk!

atatürkün son meclis konuşması

anne boleyn
Bazıları Atatürk'ü dinsiz bazıları da dindar olarak göstermeye çalışıyor. Kendi ideoloji ve inançlarınız doğrultusunda Atatürk'ü şekillendirmekten vazgeçin! Atatürk ne dindardı ne dinsizdi. O konuşmasını baştan sona anlamak için Sinan Meydan- Panzehir kitabını okumanı tavsiye ederim. Ama gerçekten artık kendi ideolojilerinize göre dahi bir lideri, eşsiz başkomutanı, Türk'ün başbuğsunu şekillendirmekten vazgeçin.

Sosyal fobi

mizantrop
ineceğin durağa çok yakınsındır ve yapacağın tek şey yavaşça ayağa kalkıp müsait bir yerde inebilir miyim demektir. ama diyemezsin, engeller seni bu meret. önce hesap etmen gerekir çünkü o anda bütün gözler üzerindedir yada sana öyle gelir. ilk önce hesaplarsın kafanda.



şimdi hafifçe kalkayım, ama yanımda biri var önce ona pardon diyeyim, geçerken kıçım yüzüyle başbaşa kalmasın şöyle hafifçe döneyim ama o sırada minibüs ani fren yaparsa düşebilirim, dur şurdanda sıkıca tutayım. heh adımımı attım şimdi müsait bir yerde deme zamanı. aman dikkat et ağzından yanlışlıkla birşey kaçmasın, münasip falan dersin rezil olursun, sakın. şimdi bunları düşünüyorsun ve kendini bunaltıyorsun bak terleyeceksin. neyse adımımı attım müsait bir yerde dedim. dur! kapıdan yavaş in, dikkat et birkaç sene evvel takılıp düşmüştün, herkes sana bakmıştı tekrar yaşamak istemezsin bunları, birazda dik dur bu ne böyle, şu gömleğinide düzelt kırış kırış olmuş. tamam herşey tamam, inebilirim ve indim, evet başarabilirim bunu.



uygulamaya geçince olanlar ise hayal kırıklığıdır.



ayağa kalkılır, pardon geçebiğir miyim (geçebiğir miyim ne öküz, konuşmamışmıydık bunu) kıçla yüzyüze uygulanır, ani frene karşı sıkı sıkıya tutulacak bir yer ararken bunları düşünmekten vıcık vıcık ter içinde kalınır. vücut yandakinden kurtarılır ve "müsey...müsait bir yerde inebilir miyim" ayağa kalkınca kırışıklığını düşündüğün gri gömleğin kendini bunaltmaktan ter içinde olduğu ve siyaha döndüğü görülür, surat iyice kızarır. kendine çeki düzen vermeye çalışırken iyice komik duruma düşülür, bakmayacak olan insanda sana bakar ve minibüsten inilir.



işte sosyal fobi böyle lanet birşeydir. kimsenin umrunda olmadığın halde herkesin sana baktığını düşünerek toplum içinde kan ter içinde kalmaktır, 500 tl verip güneşten korusun diye aldığın güneş gözlüğünü ulan bu çok dikkat çekiyor diye takamamaktır, tek başına alışverişe çıkamamaktır bazen. sana bahşedilen hayatı rahat rahat yaşayamamaktır. tam dedim ki "tamamdır, artık seni bağlayan hiçbir şey kalmadı burada, zaten yaşayamıyorsun da, gidiyorum artık buradan. taşraya, gemiye vs.. mümkün olduğunca az insanla muhatab olup, mümkün olduğunca az acı hissedeceksin, toparlan, gidiyoruz." bir de fark ettim ki, bu fena bir rahatsızlık, hastalık, içini hınçla, öfkeyle dolduran ama, seni dünyanın en sakin insanı gibi gösteren bir hastalık. bir bakıyorsun, suratına tükürülmeyecek, daha nereye sıçacağını bile tam olarak kestiremeyen adamlar şahken şahbaz olmuşlar. yan yana otururken kendini rahatsız hissettiğin bu adamlar, dünyalar güzeli kadınlarla beraber oluyorlar. hem de onları kırarak, inciterek. ya sen? aman dikkat çekmeyeyim, aman kimseyi rahatsız etmeyeyim kaygısıyla, izmir cayır cayır yanarken sanki hayatın yeterince cehenneme benzemiyormuş gibi, lacivert bir gömleği üzerine geçirmiş yürüyorsun alevler içinde. kibarlık kaygısı güdüp, kibarlığını göstermiyorsun, otobüsteyken "çok sigara içtim bugün, aman kimse rahatsız olmasın" diye düşünüp boş yer varken oturmuyorsun gidip de. canından çok sevdiğin kız arkadaşın seni arkadaşlarıyla beraber olacağı bir akşam yemeğine davet ettiğinde, "ulan orada şimdi bir sürü insan olacak yaaa, deliririm ulan ben orada" diyerek gitmeyip, "ya ben sevmiyorum senin arkadaşlarını pek" deyip kavga çıkarıyorsun. kendine bile itiraf edemiyorsun bazı şeyleri hele... peki ya bu andavallar, bu kadar düşünüyorlar mı seni? düşünüyorlarsa eğer, metroda yanımdadaki adamdan gelen ekşi koku ne ulan?

seni anladığını söyleyip, sana ufacık bir saygı belirtisi gösteren adamlara "muhtaç" hissediyorsun kendini. neden?..

polis

zaitsev
Dünyada yapilabilecek en onursuzca meslektir. Kendi iclerinde spor, teror, asayis, organize suclarla mucadele, cevik kuvvet, ozel harekat ve cocuk gibi subelere ayrilmislardir. Icerisinde kilit rolu ustlenen sube terorle mucadele subesidir. Teror estirerek terorle mucadele ettiklerini iddia ederler. Ozel harekat sube polisleri ise devletin ölüm mangalaridir, ölüm saçarlar. Gazi mahallesi, okmeydani, nurtepe çayan, küçükarmutlu gibi mahallelere zirhli tenekelerinden baska birseyle giremezler. Girdiklerinde ise disaridan atilan tasin iceride cikarttigi sesten bile korkarlar. Halkin korkmasinin aksine bir cogu ciddi anlamda korkaktir. Saldirganliklari korkakliklarindandir. Genelde hepsi cok havali ve artisttirler. Sanki ne boklarsa. Yuzde 90i hayati boyunca bir baltaya sahip olamamis ve polislik yapmaktadir.