avrupa birliği

lucifer1419
hristiyan birliğidir(christendome).orta doğuda olmamıza rağmen bizi oraya sokmaya çalışanlar yalakadan,kukladan,maşadan başka birşey değildir.avrupanın tarihinde varız ama kültüründe yokuz.[1]
avrupa birliğinede girmemiz imkansız bunuda bilin.
(müslüman değilim ama olan bu.avrupa birliği hristiyan birliğidir.türkiyeyi aralarına asla almayacaklar.)
[1]:Gül ve Haç Kardeşliği-Aytunç altındal
okt art
En güçlü üyeleri ayrıldı, ayrılmaya devam ediyor. 5-10 seneye kadar bizi alacaklar fakat artık bunun bize yararı olmayacak çünkü dağılacak. Biz de dağılan bir Avrupa Birliği'ne gireceğiz ve iktidar bunu "kendi kesimine" başarı diye yutturacak.
2kilobiyik
Atatürk'e bir gazeteci milletler cemiyetine girme konusundaki fikirlerini sormuş. Atatürk de kendisine 'biz herhangi bir yere girmek için başvuru yapmayız, davet ederlerse gideriz' demiştir. Bunun üzerine milletler cemiyetine mensup bazı ülkeler sinirlense de, cemiyetin 43 üyesinin yaptığı oylama sonucunda 'başvuru zorunludur' maddesini kaldırıp ilk defa bir ülke için türkiye'ye davetiye göndermişılerdir. Yanlış hatırlamıyorsam sadece isviçre karşı çıkmış, o da sonradan atatürk'ten bizzat özür dilemiştir. Bu olayı mitoloji diye nitelendirenler var, onların kendi çocuğunun başarısını asla göremeyip komşunun çocuğunu öven aile bireylerinden farkı yoktur. Ab ile milletler cemiyeti de tabi aynı şeyler değildir, almanya olduğu gibi afganistan da milletler cemiyetine üye idi. Fakat atatürk için kurallarını kaldırmaları, atatürk'ün bu konudaki asil duruşu her zaman (her konuda olduğu gibi) liderlere örnek olabilecek bir durumdur. Kendine güvenen bir devlet olursan, bir yerlere kabul edilebilmek için kendinden fedakarlık etmezsin. Onlar zaten seni ister. Sana değerlendirme yapmak düşer.


Edit: çocukken bir haber görmüştüm tv de. 'Ab ye girebilmemiz için kokoreçi kaldırmamız gerekiyormuş' gibi saçma sapan bir şeydi. Olayların nasıl döndüğünü bilmediğim halde anneme 'niye insanların yediğine içtiğine karışıyorlar' demiştim. Şu an türkiyedeki her şeye karışıyorlar. Eğitim sistemimize, kitaplarımıza, siyasetimize... türkiye'nin eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğine karar veren kişi sayısı 4 tür. Bunlardan 2 si türk değil ve bu türk olmayanlardan birinin bir oyu rütbesinden ötürü iki oy sayılır. Sonra 'niye yurtdışındaki öğrenciler sınava girmeden takılıyolar da biz ygs ile uğraşıyoruz.' Ab türkiye gibi stratejik konuma sahip ama aynı zamanda müslüman olan bir ülkeye imkan sunmaz, 'üye edene kadar sömüreyim iliği kurusun sonra da bu şartlar altına sizi kabul edemeyiz derim' zihniyetiyle kendine takılan bir kurumdur. Biz ab ye girmeyelim kardeşim, çok isteyen varsa gitsin kursun birlik, kurum, kuruluş. Bakın Oktay Sinanoğlu'dan daha önceki entrylerimde de bahsetmiştim. Türkiye'de, rusya'da, amerika'da türkiye için dergiler, gazeteler, dernekler kurmuş, yaşatmaya çalışmış bir adamdır. Ab yi siktir edin, kendi örgütünüzü kurun.
koy enstituleri acilsin
9 mayıs 1950'de (yani 67 yıl önce bugün) robert Schuman'ın yaptığı konuşma ile temelleri atılan, önce 18 nisan 1951'de paris antlaşması ile "avrupa kömür ve çelik topluluğu" olarak belçika, hollanda, Lüksemburg, fransa, italya ve batı almanya tarafından kurulmuş; 25 mart 1957'de imzalanan roma antlaşması ile "avrupa topluluğu" adını alıp daha fazla kooperatif bir oluşuma dönüşmüş, 1 kasım 1993'te imzalanan maastricht antlaşmasıyla da diğer avrupa kurumlarını da içine alarak şu anki adını almış birlik. uzun vadede birleşik avrupa devleti yaratma amacı güder; bu sebeple britanya'nın her zaman antipatik yaklaştığı ve çıkma talebinde bulunduğu birliktir.


iki tip temel politikası vardır: genişleme ve derinleşme

- genişleme, avrupa kıtasındaki bütün devletleri içine alma bazlı politikadır. kimisi sadece ukrayna, belarus, sırbistan, makedonya, bosna, arnavutluk gibi avrupa'da olduğu kesin olan devletleri dahil ederken, kimisi bu gruba rusya, türkiye ve gürcistan'ı da dâhil ederek bayağı genişlemek ister.

- derinleşme politikası ise bazı politik yetkileri devletlerin elinden alarak avrupa komisyonu'na geçirilmesini ve bütün üyelerin politik ve ekonomik kooperasyon ile yavaşça birleşik avrupa devleti'ne ulaşmayı hedefler. uluslararası ilişkiler teorileri bakımından neo-fonksiyonalizm teorisinin baz alındığı görülür.

kurum içi demokratik dengesi tam oturmamış olsa da, üç kurumla denge ve kontrol mekanizması sağlanmaya çalışılır:
- avrupa'nın genel çıkarlarını temsil eden avrupa komisyonu yürütme gücü olarak görülür.
- avrupa'nın üye ülkelerinin çıkarlarını temsil eden avrupalı konseyi
- avrupa vatandaşlarının çıkarlarını temsil eden avrupa parlamentosu

Üye olmak için kopenhag kriterlerine uyan demokratik bir hukuk devleti ve maastricht kriterlerine uyan sağlam bir ekonomiye sahip olmak gerekir; ama maastricht kriterlerinde daha esnek davranılır. Bu kriterler yerine getirilince her üye ülkeye aday'ı üye olarak kabul edip etmedikleri sorulur ve bir üye bile veto ederse, aday ülke üye olamaz. Türkiye'nin asla üye olamayacağının garantisi de bu veto olayıdır; yunanistan banko veto eder, fransa da "fransa Türkiye için evet mi desin hayır mı?" diye referandum düzenler ve fransızlar da "hayır" der (ki iki kere İngiltere'yi veto etmişlikleri vardır).
zirvedekicahil
Hristiyan birliği değildir. Kendisi içerisinde çoğunluğu müslüman olan arnavutluğu barındırıyor. Asıl soru şu olmalı; arnavutlukta olup bizde olmayan ne var?

Avrupa birliği devlet gibidir. Onu oluşturan devletler ise özerk bölgeler gibidir. Çoğu aynı parayı kullanır, sınırlar ve gümrükleri kalkmıştır / çok düşüktür. Şu an bir yunan, avrupa birliği sayesinde rahatça bütün avrupayı dolaşabilir. Neden? Avrupa kültürü ile uyumludur, laiktir, halkı eğitimlidir vesaire.

Biz türkler hiçbir zaman ne kadar kötü bir durumda olduğumuzu fark edemiyoruz sanırsam. Doğumuz kafkasya, güneyimiz ortadoğu. Klişe tabirle avrupa ile asya arasındaki köprüyüz. Bir gün herhangi bir köprüye gidin ve geçenlere bakın; her tip insan geçer. Bugün türkiye avrupa birliğine alınsa, bu kolayca avrupaya girebilecek milyonlarca mülteci demek. Eline, diline, beline sahip olamayan eğitimsiz bir halk demek.

Avrupa birliği hiçbir ülkenin yaşantısına karışmaz. Tek karıştığı şey, üyenin "avrupa standartlarına" uymasıdır. Böyle bir durumda yasaklanacak olan kokoreç değil, sağlıksız bir şekilde yapılacak kokoreçtir. Türk yemeklerine "ben sevmek manti" diyen adam niye yasaklamak istesin ki? İnsanların amacı ortak bir kültür oluşturmak zaten, varolanı yok etmek değil.

Kısacası, avrupa birliği ile bizi ayıran son şey dindir. Avrupanın hümanizmi, laikliği, cinsel manada özgürleşememiş bir toplumu arasına alması imkansızdır. Böyle bir şey olsaydı, katolikliği en sert şekilde yaşayan [polonyadaki kiliseler haritasına bakabilirsiniz] polonya ile protestan ülkeler aynı çatıda buluşamazdı. Demek ki mevzu din değilmiş.

Yunanistan mevzusuna gelirsek, düzgün bir ülke olduktan sonra kimse bizi veto etmez. Daha kurtuluş savaşından yeni çıkmış, birkaç yıl önce yunanları denize dökmüş bir türkiyenin cumhurbaşkanı venizelosun balosunda dans edebiliyorsa, yunanistan bizim uluslararası cemiyetlere katılmamızı destekliyorsa; kimsenin "bizi sevmiyirlir" deme hakkı yoktur.

yarraminho bashievski
Yeni Dünya düzeninde milliyetçilik ile harmanlanmış dincilik kabul görmez, türkiye şu an bu kompleks yapıyı benimsemiş vaziyettedir, devletin oturmuş politikası, güçlü hedefleri ve vizyonu maalesef bulunmamakta tek gösterilen boş vaatler. Terörle mücadele ve iç hesaplaşmalar ( o da ne kadar belli ya) dışında hiç bir gündemimiz yok kendi kendimize avrupa ile aramızda duvar örüp hedef saptırıyoruz rasyonel olmazsak kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmamış oluruz Avrupa Birliği ile müzakereler 5-10 yıllık bir süreçten ibaret değil elbet lakin daha atak bir pozisyon yakalayıp tavrımızı da koymalıyız, ama önce şu leş ecdad fetişizminden kurtulmalıyız sapıklıktan başka bir şey değil ha bu arada adamlar bizi siklemiyor bile.

güçlü türkiye zırvaları hükümetin sürülerine masallarından ibaret.