confessions

awesta

votka  · 26 Mayıs 2017 Cuma

  1. toplam giri 171
  2. takipçi 27
  3. puan 2581

karl marx

tarihsel maddeci
işler düşündüğünden biraz farklı yürüdü.

http://odatv.com/marksin-hayaline-bir-adim-kaldi-2502161200.html

üretim araçlarının parababalarının elinde olması, öğrencilerinin derslerini iyi çalışmadığını gösteriyor. niteliği değişen kapitalizm, çok farklı şekillerde hegomonyasını yürütmeye devam etti ve bugünkü sorunlu dünyayı önümüze koydu. ancak çözümsüz değil hiçbir şey.

ırkım

azadi
Anam rus babam ermeni. 20 yaşıma kadsr ırkçı fasist biri idim. Türklerden ve müslümanlardan nefret eden. Ancak sonra baktım ki;Yaw iyi şeylerin ırkla ilgisi yok. Bu kişinin içeriği, ailede gördüğü eğitimle alakali. Zira ermeni de Türk de hem iyi hem kötü insanlar hep var, hep olacak...
Hem ben ne diye ırkımla gurur duyayim ki? Ben mi seçtim? Yoo... çalışıp ürettiğim bişey mi? Yoo... o zaman neden bunu one süreyim sürekli? Karakterimde eksik olan biseyleri bunla mı kapatıyorum yoksa? Evet bu mantıklı.
Anlayan anladı
3

tartışma

deist imam
Sözlükte iyice saçma bir hal alan durum. Kavga haline dönmeye başladı. Tartışmanın da bir adabı vardır. İnsan gibi tartışırsın sonuç alamıyosan bırakırsın. En azından ben öyle yapıyorum. Emin olun değerli yazarlar, yaptığınız hiç bir tartışma sinirlerinizi yıprattığınıza değmez.

Alın uygun başlığı açtım sözlük ahalisi. İsteyen gelsin istediği yazarla bu başlıkta tartışşsın. Başka türlüsü başlık kirliliği oluyo. İş iyice boka sarmaya başladı.

6 gün savaşı

the
İsrail'in Suriye'yi tehdit etmesi sonucu Mısır; 1000 tank ve 100.000 askerini Sina Yarımadası'na yığmış, Tiran Boğazını İsrail bayrağı taşıyan veya stratejik malzeme nakleden tüm gemilere kapamış ve İsrail'e karşı birleşik Arap harekatını ilan etmişti. 5 Haziran 1967'de İsrail, Mısır Hava Kuvvetleri'ne saldırmıştı. Ürdün de, Batı Kudüs ve Netanya'ya karşı bir saldırı başlattı. Savaşın sonunda İsrail; Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarımadası, Batı Şeria ve Golan Tepeleri'ni elde etti. Sonuçta, İsrail'in toprakları üçte bir oranında arttı ve yeni elde edilen topraklarda yaşayan 1 milyon Arap, İsrail kontrolü altına girdi. İsrail'in stratejik derinliği güneyde 300km, doğuda 60km ve kuzeyde 20km artmış oldu. İsrail bunun faydasını 6 yıl sonra, 1973'te yaşanacak Arap-İsrail Savaşı'nda görecekti.


(http://derintarihimiz.blogcu.com)
5

suriyelilerin kız tavlama videosu çekmeleri

dr vitus werdegast
çirkin ve rahatsız edici bir eylem.

ancak eylemi çirkin yapan, yapanların suriyeli olması değil. eylemin kendisi.

şimdi buradan ne anlamayız? tacizciler arasında bir hiyerarşi mi var? yerli olunca daha mı makbul oluyor?

böyle vakalar üzerinden göçmen düşmanlığı yapmak, utanmazca bir şey. yok değilse, avrupa sağının türk düşmanlığına laf edemeyiz. bizim vatandaşlarımız orada kız tavlama videosu çekmekten daha beter şeyler yapıyor çünkü.

sadece türkiye'de olur denilen olaylar

azadi
Bu sadece Türkiye De oldu;
GAVUR PİS OLSA DA ALTINI TEMİZDİR!

Maraş katliamından kıl payı kurtulan görgü tanığı Vergine Mayikyan (1898 doğumlu) geçmişini acıyla hatırlayarak tanık olduğu korkunç olayları detaylı bir şekilde anlattı: “…Karapet Ağa çok zengindi; o usta bir kunduracıydı. Maraş'ın yöneticisi Cutki Efendi'nin ayakkabılarını imal etmişti ve kendini emniyette hissediyordu. Ama silahı olmadığı için, kendini savunamazdı. Bir gece ayak takımından Türkler bahçe kapısını kırarak içeri daldılar ve evine girdiler; genç, yaşlı demeden ailesinin bütün fertlerini öldürdüler ve bahçedeki kuyunun içine attılar. Evini talan ettiler ve ganimeti aralarında paylaştılar. Bu olaydan sonra Ermeniler kendilerini nasıl savunacaklarını düşünmeye başladılar. Güvenlik kaygılarıyla kadınları ve çocukları Karasun Mankants Kilisesi'ne gönderdiler. Kiliselerden en büyüğü ve duvarlarla çevrili olduğu için en güvenli olanı Karasun Mankants Kilisesiydi. Bölgemizdeki bütün kadınları, gelin adayı kızları ve çocukları, toplam 2.000'den fazla insanı oraya naklettiler. İğne atsan yere düşmezdi. Sahn, giriş, üst kat dopdoluydu. Bizim fedayiler her taraftan gözetliyorlardı. Ama Türk çapulcu kalabalığı kudurmuş, Ermeni kanına susamıştı; her taraftan Türklerin sesleri duyuluyordu: 'Hazreti Muhammed adına yemin ederiz ki bütün Ermenileri katledeceğiz.' Silahlı Türk kalabalığı Karasun Mankants Kilisesi'nin çevresinde bir insan zinciri oluşturdu ve kiliseyi çember içine aldı; Türkler kapıların açılmasına bile izin vermediler; kapıların gece açılacağını söylediler, emir öyleymiş. Karasun Mankants Kilisesi bir tepe üzerine inşa edilmişti. Kiliseye giden, taşlarla döşenmiş yol birkaç yüz metre uzunluğunda, hemen hemen 4 metre genişliğindeydi ve her iki yanında ağaçlar vardı. Kiliseye doldurulmuş Ermeniler gece kapının açılmasını bekliyorlar; ama gece saat on, on bir, on iki oluyor, kapıyı açan olmuyor. İçerisi tıka basa Ermenilerle dolu; ne su var, ne de ışık; her yer pisleniyor; biri ağlıyor,

diğeri sızlıyor, bir diğeri de dua ediyor. Kısacası görülmemiş bir kargaşa ortaya çıkıyor. Biz onların seslerini evimizin altındaki mahzenden duyuyorduk. Bir de küçük bir delikten, sabah saat bir buçukta birkaç Türkün, kilisenin kemer şeklindeki çatısına çıkmış, petrole bulanmış yanan elbise parçalarını kilisenin kubbesinden içeriye atmakta olduklarını gördük. …Yanık kokusu her yere yayılmıştı. Kiliseden yükselen sesler insanın yüreğini sızlatıyordu. Binlerce insan ağlıyor, bağırıyor, çığlık atıyor ve kapının açılması için yalvarıyordu. Sesleri yerin dibinden geliyor gibiydi. O kadar yüksek sesle ahlayıp inliyorlardı ki, yankıları bize kadar ulaşıyordu; bu yankılar saatler geçtikçe azaldı. Ama insanların yanmış kemiklerinin kokusu her tarafa yayılmıştı. Canavarlar yapacaklarını yapmışlardı. Artık kilisede ve evlerimizin çevresinde canlı kimse kalmamıştı. Kilisenin büyük taşlarla döşenmiş birkaç yüz metrelik zemini sanki kalın bir sabun tabakasıyla örtülüydü; insanların vücutlarındaki yağlar eriyip akmış ve iki parmak kalınlığında bir tabaka halinde yoğunlaşmıştı…

Oraya ilk gidenlerin ayakları karda bırakılan ayak izleri gibi yağ tabakasında iz bırakıyordu… Bir de baktık ki Türk kadınları ellerine birer elek almış kiliseye doğru koşuyorlar. Biz uzaktan seyrediyorduk; ama ben dayanamayarak gidip orada olan biteni görmek istedim. Üstüme ferace gibi bir şey giydim, başıma da bir çarşaf geçirdim; ağzımı burnumu örttüm, zaten çok iyi Türkçe konuşuyordum ve kendimi ele vermeyeceğimden emindim. Ben de Karasun Mankants Kilisesi'ne gitmek üzere yola düştüm. Kilisenin isler içindeki duvarları yarı yarıya yıkılmıştı. İnsanların kapının altından süzülen erimiş yağları ise tepeden aşağıya akmıştı... ayağımı basınca yapışıyordu; diğer ayağımı da yere basınca o da yapışıyordu… Sonunda elinde elekle yanımda yürüyen bir Türk kadın farkettim. O beni görerek dedi ki: 'Bacı sen niye yanına elek almadın?' Ben de şaşırmadan dedim ki 'Geri dönüp alırım.' Gülerek cevap verdi: 'Geri döndüğünde ne kalır ki?' Zaten katliamdan sonraki üçüncü gündü; ama çömlekçi fırını gibi kızarmış olan kilisenin duvarları hala sıcaktı. İçeri girdim ki ne göreyim! Türk kadınların her biri kilisede bir yer kapmış kimsenin kendi sınırından içeri girmesine izin vermiyor ve kadınlar birbirlerine bağırıyorlar: 'kim sınırımı aşarsa öldürürüm!…' Benimle gelen kadın bana dönerek dedi ki: 'Gâvur pis olsa da altını temizdir…' Elekten geçirilmiş külün içinde erimiş bir altın parçası bulduklarında o canavar görünümlü kadınların sevinci görülmeye değerdi…
9

yağmur yağdıktan sonra ortaya çıkan toprak kokusu

Valar dohaeris
şiirlere sık sık konu olan, romantik olduğu kadar "erotik" bir yanı da olan meşhur koku.

aslında bu kokunun sebebi, Actinomycetes sınıfı Streptomyces türü bakterilerin çiftleşmesidir. Şöyle ki, toprak yağmur veya başka yollarla ıslanınca bu bakterilerin üremesi için uygun koşul ortaya çıkmış oluyor ve havaya spor yayıyorlar. Bu havada süzülen sporları soluduğumuzda ise o hoşlandığımız kokuyu algılıyoruz. yani toprak kokusu dediğimiz şey aslında o sırada üremekte olan bakterilerin kendi kokusudur.
eh... bu koku şimdi Romantik mi yoksa erotik mi? swh

seks yapmak

feminafortis
hiç yapmadığım ve pek ilgimi çekmeyen, ortamlarda 'kız sen aseksuel olmayasın?' sorularına boğulmama sebebiyet veren eylem. saniyorum ki henüz vücudumuzun isteyeceği yaşlara gelmeden kitaplarda, filmlerde ve neredeyse sokakta o kadar çok şahit oluyoruz ki bu olaya, vakit geldiğinde bizim için bir cazibesi kalmıyor; normalleşiyor ve düşüncesi -belki gerçeği bile- zevk vermeyecek hale geliyor.
2

köy hayatı

feminafortis
televizyondan taşan iğrenç politikacı deyişlerinden, trafiğin pisliğinden ve kargaşasından, samimiyetsiz insan kalabalığından, betondan, iş makinesinden ve düşüncesi bile baş ağrıtan tüm bu beşerilikten uzak; aileyle ve toprağın canlılığıyla iç içe mükemmel bir şeydir. köye istemeyerek gidildiğinde zindan gibi gelir lakin toprağa bir kere isteyerek dokunan insan elini bir daha çekemez; bir kez fidan dikip büyüten insan bir daha başından ayrılamaz.
köy görünüş itibariyle taşralılıktır belki ama o hayatı hiç yaşamamak daha büyük noksanlık zannımca.

milliyetçilik

ifyougoaway
kendini milliyetçi sanan ve milliyetçiliği sadece bir lidere bağlamış olan ve büyük ihtimalle çoğu erkek gencimizin lise yıllarında sedat peker'in de etkisiyle destek bulan bir kitleye ulaşmıştır.tabi bu satırları yazarken sözüm gerçekten faşistlik derecesine getirmeden,bölmeye ve bölünmeye çalışmadan bu düşünceyi savunanlara değil ama bu ülkede sadece onlar milliyetçi değil hepimiz türk olduğumuz için milliyetçiyiz sadece abartıyorlar.

Ülke gündemi

doris eirene
Öyledir ki, bir kaç saat uzak kalsanız, geri döndüğünüzde "neler olmus yahu gene" dedirtir. Çok hızlı değiştiğinden yakalaması zordur. Ölen askerlere üzülürken birden kendinizi minik bir çocuğun vahşi cinayet hikayesini okurken bulursunuz. O öfkeden, dalga geçer gibi konuşan bakanlardan birine denk gelir, "gülsem mi ağlasam mı" ruh haline geçersiniz..

binali yıldırım

valonqar
15 Haziran 2017 güven parkı yürüyüşü için "hızlı trenle gitsin kendine eziyet ediyor mübarek ramazan günü, hem hızlı trene binmiş olur" açıklaması yapan başbakan.

Ya var ya bugün hiç uykum gelmedi ben de oturdum bitiremediğim karaoğlan kitabını bitireyim dedim. Ecevit'in ulus gazetesi'nde ve Amerika'daki bir gazetede yazı yayımladığını öğrendim. Bazı bilgilerde hep yanına tarih verip o tarihte ecevit'in gazetede yazdığı yazıları kaynak göstermiş. Merak ettim bakayım belki ulaşırım dedim. Hepsini buldum da. Vay be diyorum bir zamanlar ülkenin başbakanına bak falan. Sonra bu açıklamayı görüyorum, üzülüyorum. Cidden üzülüyorum. Bu dönemde doğacak ne yaptım amk.

bir filmin kitabını okumak

okuzgoturen
Kitabı okurken yaşayanlardan olduğum için zaten kafamda filmini çektiğimi izleme gereği duymuyorum. İzlesem de filmleri vasat düzeyde kalıyor. beğendiğim bir kitapsa eğer filminden etkileniyorum ve sonraki okumalarımda aynı etkiyi yaratmıyor bende. Ki beğendiğim bir kitabı defalarca tekrar tekrar okumayıda severim araya bir süre koyarak.

bootstrap paradoksu

oijya adam
Aşırı derecede ilgi çekici konular, haydin beraber düşünelim.

Paradoksun en meşhur örneklerinden birini verelim: Bir bilim adamının karşısına kendi gelecekteki hali çıkar, ona gelecekte zaman makinesini bulduğunu söyler, nasıl yapılacağını anlatır, şemaları bırakır ve gider. Bunun üzerine bilim adamı makineyi yapmaya başlar, bittiğinde geçmişe gidip kendi geçmişteki haline zaman makinesinin şemasını teslim eder. Döngü bu şekilde sürüp gider, fakat sorun şudur: Zaman makinesini ilk kim bulmuştur?

yüz bulamayan erkek

lucifer
bunun sebebi değişkendir, eğer karşında olan insana obje olarak bakmıyorsan ve o insan ilgi odağı olmayı seven egoist birisi değilse, sen onun düşüncelerini dinleyip saygı duyabiliyorsan böyle bir duruma düşmezsin. ancak genelde hemcinslerim kadınları obje olarak görmeyi seçtiği için bu duruma çok fazla düşerler. aşın bunları artık düşünebilen varlıklarız. okuduğunuz kitap sayısı ile övünmek yerine görüş açınızı genişletin.
1

sevdiğin insanı güldürmek

neptune
şöyle ifade edecek olursak ;

gülmek = mutlu olmanın belirtisi

güldürebilmek = mutlu edebilme yeteneği

sevdiğin insanı güldürmek = sevdiğin insanı mutlu edebildiğini gözlemlemek

beklenti = sevdiğin insanın gülmesi, yanında azıcık da iltifat alırsan tadından yenmez.

gerizekalıyım demenin alternatif yolları

neptune
"çalıyorlar ama çalışıyorlar hiç değilse". bunu söyleyen adamın, ayrıca gerizekalıyım demesine gerek yok. gerçi bu zeka dışında ahlak ile de ilgili bir yaklaşım ama vasat zekaya sahip bir insanın bile böyle bir cümle kullanmasını bekleyemezsiniz.

bir de bir şey demenize gerek olmadan, sadece gerçekleştirilen eylem ile zeka seviyesinin tespit edilebildiği şeyler var. mesela "bayrak yakmak" bu eylemler içinde açık ara öne çıkar benim nazarımda.

yeşil kart

jamiryo
yeşil kart (green cart), ABD vatandaşı olmayan kişilerle onların eş ve 21 yaşın altındaki bekar çoçuklarına; Amerika Birleşik Devletleri'nde ömür boyu oturma ve çalışma izni veren resmi belgedir. Green Card, resmi adıyla Permanent Resident Card (Daimi Oturma İzni) kişinin göçmenlik statüsünü gösterir.

bizdeki yeşil kart ise sağlık hizmeti almamızda üçüncü hatta dördüncü sınıf insan muamelesi görmemizi sağlayan kimliktir!

uyuz olduğu yazarın tüm entrylerini eksilemek

zirvedekicahil
Çözüm olarak eksi oyları verenlerin görünmesini veyahut bildirim gönderilmesini öneriyorum.

Zira eğer burası seviyeli bir tartışma / konuşma ortamı ise, zaten karşımdakinin bana katılmama, karşı çıkma hakkı vardır zaten. Eksi oy aldığımda üzülmüyorum bu nedenle. Seri olarak eksileyenler hızlıca belli olacaktır bu sistemde. Özgür bir tartışma ortamında anonimliğe gerek olmadığına inanıyorum. Bu da kimin neyi destekleyip desteklemediğini bilmekten geçer. Asıl özgürlük, bunu ifade edebilmektir bence.

15 haziran 2017 adalet yürüyüşü

zirvedekicahil
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına "anayasaya aykırı ancak destekleriz" diyen birisinin, geçirilmesine destek verdiği yasa ile tutuklanan milletvekili için adalet arayan kılıçdaroğlunun desteklediği yasayı protesto yürüyüşüdür.

Hdpli vekiller tutuklandığında, sıranın chp ve kemal kılıçdaroğluna geleceğini öngörmüştüm. O zaman insanlar bana paranoyak demişlerdi. Faşizmi anlatan çok güzel bir hikaye vardır: [ve herkes okumalıdır] Sarı Öküz. Bugün sana dokunmadığı için "anayasaya aykırı" bir şeyin geçmesine izin verirsen, yarın döner dolaşır seni bulur.

Neden mühürsüz oylar kabul edildiğinde değil de şimdi sokağa çıkıyor kılıçdaroğlu? Çünkü ucu kendisine dokunuyor. Çünkü sıranın kendisine geldiğini biliyor. Tek yaptığı "böyle bir şey olabilir mi?" demek olan bir adamı eleştirmek alçaklık değildir.

Bu insanların savunulacak tek bir yanları bile yoktur. İnsanlar kılıçdaroğlunu eleştirmekte son derece haklı. Şaibeli seçimlere verdiği daha doğrusu veremediği tepki ile insanların ona olan güvenini kaybetti.

Orada yürüyecek insan "adalet" için yürümeyecek, kılıçdaroğlu ve diğer milletvekilleri için yürüyecek. Eğer "adalet" için yürüyecek olsalardı, referandumdan sonra yürüyebilirlerdi.

Destekliyor muyum? İnsanlar özgürce yürüyebilmeli, hele ki partiler. Ancak samimi buluyor muyum? Hayır.

laik sözlük başlıkları hakkında

sarkozy
Bu başlığı eleştiri amaçlı açtım. umarım saygı çerçevesi içerisinde görüşlerinizi belirtirsiniz. aykırı, uç yorumlar olmaması dileğiyle...

Laik sözlük başlıklarına baktığım zaman çoğunlukla din ve siyaset konuları açılıyor. Tabi ki bunlar rağbet gören konular mı, bazı arkadaşlar uyanıklık mı yapıyor anlayamadım. Bunların dışında sürekli takip ettiğim laik sözlükte ki bir diğer eksiklik ( bana göre ) popüler başlıklar genellikle anket niteliğinde basit konular. örneğin; en sevilen yazar nickleri, laik sözlük yazar profilleri vb... Kimse yanlış anlaşılmasın benim eleştirdiğim nokta bu başlıkların açılması bunlara yorum yapılması değil. tabiki bunlar da olacak ama sözlük içinde ciddi, herkesin kendi bilgisini paylaşabileceği, laik sözlük okurlarını bilgilendirici başlıklarda açılmalı ve aynı zamanda açılmış olan başlıklara laik sözlük yazarlarının ilgisinin biraz daha fazla olmasını isterim. tabiri caizse benim sözlüğümün "wikipedia" gibi bilgi dolu olmasınıda isterim. bir insan arama motorunda bişey aradığında bizim sözlükten faydalanmasını isterim. çok yanlış bişey istemiyorum gibi. biraz dikkat ederseniz altında kafa patlatarak tartışabileceğimiz veya herkesin hakkında görüş bildirerek insanları bilgilendirebileceği başlıklarda hep en az entry girilmiş. bu durum beni laik sözlük yaş ortalamasının düşük olduğu düşüncesine itiyo. yani daha net olmak gerekirse burası "kızlarsoruyor" sayfasına benzemeye başladı gibi.

Bunlar benim şahsi fikirlerim katılırsınız veya katılmazsınız. lütfen saygı duymak şartıyla görüşlerinizi belirtmenizi çok isterim.

faşizm

prometheus
Faşizm olgusu bir anda ortaya çıkmaz ya da insanın içerisinde bekleyen, DNA ya kodlanmış bir şey değildir. Faşizmi yaratan en büyük etken koşullardir. Mevcut sistem içerisinde koşullar oluşur ve bunu önleyecek bir mekanizma yoksa şayet faşizm koşulları ortaya çıkar. İnsanlığın faşizmden kurtulması yine bu sistemin ortadan kalkması ile mümkün olacaktır.

islamcıların karşıt platformlarda bulunma isteği

lexxpowder
İslamcı oldukları içindir. Çok naif müslümanlar tanıyorum. Müslüman ile islamcılık ayrı şeylerdir bence.
Bir insanın inancı olabilir. Cockgod'a bile tapabilir ve bunu kendi içinde yaşayabilir. Ama saplantılı bir şekilde bu inancı takıntı halşne getirmek başka bir şeydir. Her inançta böyle tipler vardır. Hıristiyanlarda da aşırılar vardır Yahudilerde de. Bir çok filmde, oyunda hatta gerçek hayatta yakın geçmişimizde bile bunları görebiliriz. Şu an İslamcıların yoğun olduğu bir coğrafyada bulunduğumuz için bizim gözümüze onlar çarpıyor ve bizim keyfimizi onlar kaçırıyor. Herkes içinde yaşamalı ne yaşıyorsa.

islamcıların karşıt platformlarda bulunma isteği

akhenaton
İnsan sevmediği , karşı olduğu bir şeyi görmek , duymak istemez normalde ama islamcılarda bu durum farklıdır . Örneğin burda bir islamcının bulunma isteği nedendir veya ateist facebook sayfalarında dinine en ufak bir şey söylenmesini hazmedememesine rağmen neden bulunmak isterler ve daha birçok örnek verebiliriz. Bunun altında gizli bir mazoşizm olmalı

babet çorap giyen erkek

feminafortis
normal erkektir.
çok uç olmadığı sürece kıyafetlerin cinsiyetleri olmayacağı kanısındayım. sonuçta biz kadınlar da gömlek, pantolon, kravat tarzı başta erkekler için üretilen kıyafetleri kullanıyoruz. hatta erkekler için yapılmış olan topuklu ayakkabıları himayemize bile almışız... bu bizi yarım kadın/az kadın/gavat yapmıyorsa babet çorabı neden erkekleri erkek olmaktan men etsin yahut erkeklikleri bizler tarafından ölçülecek değerde görülsün?
bir de; hayat bu kadar derinken biz nasıl böyle sığ şeylere takıldık yahu?