confessions

beraris

votka  · 26 Nisan 2017 Çarşamba

  1. toplam giri 207
  2. takipçi 22
  3. puan 2632

bir hayvanı sergilemek

spongezey
hayvanları insan zevkleri için kullanan kullanılmasına karşı olmayan hatta bundan zevk alan herkesten iğreniyorum desem yeridir.faytona binilmesin diye yıllarca bekledik ki hala tamamen son bulmuş değil atlar öldü yıllarca sizi taşıyan eğlendiren hayvanı kenara bırakıp yolunuza devam ettiniz hatta bazılarınız öldü diye hayvana kızdınız.kürkünü çaldığınız hayvanların kürkünden yapılan montlar ceketler giydiniz ona verdiğiniz yüksek rakamları marifetmiş gibi herkese gösterdiniz çünkü siz gerizekalı bencil insan ırkısınız.
makyaj malzemeleriniz kremleriniz acaba bir hayvanı öldürdü mü diye merak etmediniz o markaların cebini doldurdunuz sizler birer katilsiniz.
bunlara ses çıkartmamak için sürekli bahaneleriniz var ama bunları yapmak için de bahaneniz değil vicdansızlığınız var. kötüsünüz .
bu başlığı açmamın sebebi bu sabah bir şey gördüm ankarada bir avm ender bulunan serval kedisini bir vanusta sergiliyor evet yabanıl bir kediyi sırf parasını verdiği için izni olduğu için sergileyebiliyor ve senin bunun karşısında kanun olarak bir tek hakkın bile yok çünkü o kedinin parasını vermiş peki o kediyi ona satan kimdi? yine bir insan.
eğer bir kadın para karşılığında kendi rızası olmadan satıldığında siniriniz bozuluyorsa bu durum beni için aynıdr o yüzden bir gün bunu yapanlarla yüz yüze gelirsem küfür etmemek için tek bir sebebim bile olmayacak.
kepazesiniz
avm adı:natavegaoutlet

süper insanlar

vaybanavaylarbana
Buz Adam
Hollanda'da yaşayan Wim Hof buz adam olarak biliniyor. Buzun altında yüzebiliyor ve buz dolu bir varilin içinde saatlerce kalabiliyor. Blanc dağına bile çok kısa bir sürede kısa kollu ile tırmanan 48 yaşında ki buz adam bu konuda dünya rekorunuda elinde bulunduruyor. Wim Hof'un gardolabın da hiç kışlık kıyafet yok yılın her mevsimi t-shirt, şort ve terlikle geziyor. Vücudunda yapılan tıbbi incelemelerde buz adamın vücut hücrelerinin bir şekilde soğukta daha iyi çalıştıkları anlaşılmış. Ancak buna neyin sebep olduğu bilinmiyor.
Bay Beyin
Daniel Tammet aslında otistik fakat en zor matematiksel işlemleri bile ışık hızıyla yapabiliyor. 10 bine kadar olan sayıları özel bir algılama kabiliyetiyle algılayan bu biyonik adam yüksek bir işlem yeteneğine sahip. Aynı zamanda dil yetenekleri de bulunan Bay beyin 12 dil biliyor. Her han gibi bir dili ana dili gibi öğrenebilmesi için ihtiyacı olan süre 1 hafta Daniel Tammet'in beyin aktivasyonu ölçüldüğünde normal insanlardan çok daha az olduğu ancak eline bir matematik işlemi veya dil kitabı verildiğinde beyinsel aktivitelerin bir anda normal bir insanınkinden 11 kat daha fazla arttığı görüldü.
Unutmayan Kadın
Nörobiyoloji uzmanı Jim McGaugh altı sene evvel ilginç bir vakayla karşılaştı. 40 Yaşında evli bir kadın “yaşadığım hiçbir şeyi unutmuyorum.” İddiasıyla uzmana başvurdu. Yapılan kapsamlı incelemeler sonucunda kadının gerçektende hiçbir şeyi unutmadığı ortaya çıktı. Kadının son 25 yılı üzerine araştırma yürüten doktorlar en ince detayları bile hatırladığını ortaya çıkarttılar. Ancak bu detaylar öylesine ufak ki bakarak bile hatırlamak mümkün değil AJ kod adı verilen kadın 25 sene evvel bir Pazar yerinde gördüğü tezgahın üzerinde ki bilekliklerin şekillerini sayılarını hatta dizilişlerini, karşı büfe'nin menüsünü, bir başka mağazada satılan ürünlerini ve bu ürünlerin bedenlerini dahi hatırlıyor.
Budist Rahipler
Uzmanlar son 20 senedir Budist rahiplerin özellikleri üzerinde çalışıyor. Özel bir teknik kullanan bu rahipler turn-mo adı verilen meditasyon biçimiyle metabolizma hızlarını %64 oranında düşürebiliyor. En çetin kış şartlarında -25 derecelerde dahi dışarıdan hiçbir yardım almadan vücut ısılarını 17 derece arttırabiliyorlar. Bu teknikte daha da ustalaşan kimi rahiplerse karşısında ki kişinin zihnini okuyabiliyor, birkaç km ötede iki kişi arasında geçen konuşmaları duyabiliyorlar.
Acı Hissetmeyen Adam
Tim Cridland isimli bu adam acı hissetmiyor. Kendisini kılıçla kesen Cridland bu acıyı hiçbir şekilde hissetmiyor. Doğuştan bir mutasyona sahip olan Cridland'ın beyne giden acı resptörleri yok. Daha evvel Bademcik, Apandist gibi pek çok ameliyat geçiren adam bu ameliyatların hiç birinde uyuşturulmadı ve ameliyatlarını izledi.
Herşeyi Yiyen Adam
Cam, metal ve toksit maddeleri bile yiyebiliyor Michel Lotito isimli 58 yaşında ki adamın miğdesi normalden 2 kat daha kalın. Lotito gençliğinde halkın kalabalık olduğu yerlerde metal ve cam yeme gösterileri yaparak bir süre geçinmiş. Bir günde 6.5 Kg metal ve 5.2 kg cam yiyerek dünya rekorlar kitabına girmiş.
Hiç Büyümeyen Kız
Amerika birleşik devletlerin de yaşayan Brooke Greenberg 76 Cm boyunda ve 13 kilo. Bir oyuncak bebeğe benzeyen küçük kız sizi şaşırtmasın çünkü kendisi tam 16 yaşında. Brooke'un dört yaşından beri sadece saçları ve tırnakları uzuyor. Onun için zaman adeta donmuş durumda. Büyüme hormonu kesinlikle etki etmiyor. Bilim adamları uzun süredir bu nadir görünen hastalığa çare bulmaya çalışıyor. Ailesi ise Brooke'u artık bu şekilde kabul etmiş durumda.
Kriko
45 Yaşında ki Edward Moss'un lakabı kriko. Bir süpermarket zincirinin deposunda çalışan moss 1 tonluk yük paletlerini bile elleriyle kaldırarak herkesi şaşkına çeviriyor. Bu özelliğini ise ilk olarak 5 yaşındayken Annesi fark etmiş. Moss 5 yaşındayken dolapta ki şekelemelere ulaşamayınca buzdolabını havaya kaldırmış. Rekoru ise 2400 kgs lik bir kamyoneti tamamen havaya kaldırmak.
Masutatsu Oyama
27 Temmuz 1923 de bugünkü Güney Kore'nin Gunsan eyaleti yakınlarında bulunan bir köyde doğdu. 1947'de İlk Japon Ulusal Savaş Sanatları Turnuvasında karate dalında şampiyon oldu. 1950'de karatesini test etmek için boğalarla karşılaşmaya başladı. İlk karşılaştığı 3 boğayı çıplak elleriyle öldürdü bu durum zamanla onun hobisi halini aldı. Toplam 52 boğa ile karşılaşma yaptı. Pek çoğunu öldürdü yada boynuzlarını kırarak kavgayı sonlandırdı. 1952'de Amerika Birleşik Devletlerin'e giderek karatesini ulusal televizyonda tanıttı. 270 farklı insanla dövüş yaptı. Bunların 221 tanesinde rakiplerini tek yumrukta nakavt etmesiyle sonuçlandırdı. En uzun karşılaşması üç dakika sürdü. Yapılan ölçümlerde Oyama'nın yumruğunda ki gücün 240 Kilo olduğu görüldü normal bir insanda bu güç 20 - 30 kilo arasındaydı.
Isao Machii
Normal insanların kat be kat ötesinde bir el göz hakimiyetine sahip olan machii, kılıcını büyük bir maharetle kullanmakta ve kendisine fırlatılan her cismi kılıcıyla dilimlemeyi başarmaktadır. Bu durumu o kadar ileri boyutlara taşımıştır ki özel bir makine ile kendisine saatte 700 KM hızla fırlatılan tenis toplarını havada dilimlemeyi başarmıştır. Machii bir röpörtajında gözlerini kullanmadığını fırlatılan nesnelerin kat ettikleri yolu hayalinde canlandırdığını söylemiştir.
Dünyada normal insanların hayal dahi edemeyeceği güçlere sahip pek çok insan var. Günümüzdeyse bilim kendi süper insanını yaratmak için harekete geçmiş durumda. Dünyanın en büyük uluslararası biyolojik araştırması olma özelliğiyle çeyrek asırı deviren İnsan Genomu Projesi, tarihi bir gelişmenin arifesinde. Farklı ülkelerden 150 bilim insanının mayıs başında Harvard Üniversitesi'nde gerçekleştirdiği “Sentetik insan geni” hakkındaki gizli toplantının ilk notları Science dergisinde yayınlandı. Buna göre bilim dünyası, DNA'yı oluşturan dört bazı temsil eden A, C, G ve T harflerinin değiştirilerek sentetik bir gen oluşturulabileceğini tartışıyor. Teklif edilen projeye göre laboratuar ortamında üretilen 3 milyar harf daha DNA'ya eklenebilir. Uzmanlara göre bu gelişmeyle kansere dayanıklı hücreler üretilebilir veya nakil edilebilecek organlar yapılabilir. Hatta insana süper zeki, süper becerikli ya da süper güzel özelliği verecek DNA kodlarının embriyoya yerleştirilmesiyle “Süper insan” yaratılabilir. Ancak bu yeniliklerin beraberinde farklı sorunlar getirmesi riski var. Kansere çare bulunsa bile gen değişikliğiyle birlikte daha önce adı hiç duyulmamış hastalıklar ortaya çıkabilir. “Süper insan” yaratma endişesi insanlar arası ayrımcılığı artırabilir. Maddi olarak herkes tarafından karşılanamayacak bu teknolojiyle toplumun bir kesimi sağlıklı ve güçlü çocuk sahibi olurken diğer kısım ikinci sınıf vatandaş muamelesi görebilir. “Sentetik insan” fikrine karşı çıkanların sayısı da oldukça fazla. Dini otoriteler sıfırdan insan yaratılması fikrine kesinlikle karşı olduğunu belirtirken kimi çevreler de bu alanda yapılan çalışmaların, daha önce nükleer teknolojide olduğu gibi önü alınamayacak sonuçlar doğurabileceğini, biyolojik savaşları başlatabileceğini savunuyor.
Projenin destekçilerinden Imperial Collage Profesörü Tom Ellis, Harvard Üniversitesi'ndeki toplantının hemen hemen hepsinde yasal ve etik koşulların tartışıldığını söyleyerek “Kimin geni kullanılacak?” “Projede kimin çalışmasına izin verilecek?”, “Kontroller nasıl sağlanacak?” gibi sorulara cevap aradıklarını belirtti. Ellis'e göre projenin mevcut teknolojiyle kısa sürede bitirilmesine imkân yok. Projeye 15 yıl gibi bir süre veren Ellis, projenin başarılı olması durumunda uygulama için 20 yıla daha ihtiyaçları olabileceğini ifade etti. 100 milyon dolar bütçe ayrılan projenin finansmanı için özel ve kamu sektörleri ile hayır kuruluşlarından kaynak talep edilecek. ABD'li ünlü biyolog Craig Venter ve ekibi bu yılın başında 500 bin DNA harfine sahip sentetik bir bakteri ürettiklerini açıklamıştı.

http://www.kultbilgi.com/super-gucleri-olan-insanlar/

kırmızı saçlı kadın

franz
Orhan pamuk'un bir romanı.

Kırmızı saçlı bir kadının, bir adamın çocukluğundan başlayıp yaşlılığına kadar hayatına nasıl dokunduğunu anlatır.

Orhan pamuk bu kitap ile gözümde çok yükselmişti gerçekten.

neşet ertaş'ın ölümünün 5.yıl dönümü

dreammirror
''İnsanın derdi ne kadar büyük olursa gülüşü o kadar sıcak olurmuş, o dert güzelleştirirmiş onun yüreğini. Öyle derler, bizim buralarda. O derdin büyüklüğü neye göre ölçülür biçilir bilmem ben. Fakat birinin gülüşünün sıcaklığını hissettim mi, anlıyorum ki derdi çok. Güzelleşmiş derdiyle.''
Neşet Ertaş..
anadolu yüreğinin sıcak nefesi , mekanın cennet olsun bozkırın tezenesi...

türkiye'de gündeminin günübirlik değişmesi

rotinda
Ben en son Cumhurbaşkanının diploması olmadığı gerçeğinin gündeme oturmasıyla belki bir umut kurtulduk diye sevinirken garip bir şekilde 4 gün bile sürmedi bunun konuşulması. Çok önemli bir konu, nasıl bu kadar hızlı bir şekilde gündemden düşer diye merak ederken biraz kendi hayatıma baktım. İş temposundan yemek yemeyi bile unuttuğumu fark ettim. Daha fazla para için daha fazla çalışma mantığının sürdüğü ülkemizde emeğin sömürüldüğü bir kapital düzen olduğu aşikar. Sonuç olarak insanlar geçim sıkıntısından başın kaşıyacak vakit bulamıyor ve kendini dahi unutuyor. Tabiki medya çok önemli bir faktör. Bunca abidik gubidik işlerin döndüğü bir ülkede Çin'de doğum yapan pandayı haber olarak vermeleri ise en tahammül edemediğim olaylardan bir tanesi. Zaten halkın ülkede dönen işlerden haberi yok bir de sözde haberler iyice yabancılaştırıyor ülkeyi.

fal

vaybanavaylarbana
Fal Bazı alet ve araçlarla ya da bazı yöntemlerle, içinde bulunulan zaman hakkında veya Gelecekten haber verdiğine inanılan bir çeşit ritüeldir. Bu ayin değişik dillerde değişik adlandırmalarla anılır ve değişik anlamlara gelir. İnsanların fala inanmaları ya da pek çok fal şeklinin olması insanların bilinmeze duydukları meraktan ileri gelir. Bilinmeyen bir duruma anlam verme ya da bilinmeyene bir korku duyma zaten insan doğasının gereği olan durumlardır. Hatta insanların genelde her şeye bir anlam yükleme durumları vardır. Fal bakma işini falcı, bakıcı, medyum, şifacı gibi adlarla anılan ve duru görürlük yeteneği olan kişiler yapar. Yalnız bu adlandırmalar farklı işleri temsil eder. Fal, bazı özel araçlar vasıtasıyla geçmiş zaman, içinde, bulunulan zaman ve gelecek zamanla ilgili kehanetlerde bulunma işidir.

Bu yönüyle bakıcıdan ve medyumdan ayrılır. Medyum, ruhlar ile bakıcılar ise cinlerle bağlantı kuran kişilere verilen adlardır. Fal, bakıcı ile bir araç kullanması yönüyle, kahin de geleceği bilme çabası ile benzeşir. Yalnız bakıcının cinlerle alakasının olduğunun düşünülmesi yönüyle falcıdan ayrılır. Kahin ya da diğer adıyla şaman da özel yeteneklerle ruhlarla temasa geçen ve bu geçiş aşamasında kendisinden geçen, vecd olan kişidir. Falcı ile bu yönüyle ayrılır çünkü falcıda kendinden geçme gibi bir durum söz konusu değildir. Fal bir büyü değildir. Sihir ya da büyü var olana iyi ya da kötü yönden etki etme işi iken falda sadece olan ya da olacak durumlarla ilgili kehanetler söz konusudur.

Tarot
Tarot, Ortaçağ'ın sonlarına doğru ortaya çıkmış, 78 karttan oluşan bir oyun kartı destesidir. Zamanla psikolojik destek amaçlı olarak kullanılmaya başlamış ve günümüzde kehanet ve fal ile güncelliğini korumuştur. Geleneksel olarak Tarot 22 adet büyük arkana (arkana majör) kartı ve 56 adet küçük arkana (arkana minör) kartından oluşmaktadır. Küçük arkana kartları klasik iskambil kağıdı destesinin atasıdır. Tarot destesi, bugünkü haliyle 22 Büyük Arkana ve 56 Küçük Arkana olmak üzere toplam 78 karttan oluşmaktadır. Küçük Arkana ise kendi içinde 16 saray kartı ve 40 takım kartından oluşur. Küçük arkananın kökeni olarak Orta ve Uzak Asya gösterilir. Büyük Arkanalar 14. yüzyılda İtalya'da Trionfi oyunu (kozlu oyun) adıyla ortaya çıkmış olup iskambil destesine o tarihten başlayarak eklenmiştir[kaynak belirtilmeli]. Tarot sözcüğü ilk olarak 1500 civarlarında İtalyancada “tarocchi”, Fransızcada “taraux” şeklinde görülmüştür. Bunun Arapça “tarh” (çıkarma, koyma, bırakma) sözcüğüne dayandığı düşünülmektedir.
Gelecek tahmini için kullanımında 3 ayrı açılım şekli vardır

Kelt Hacı:
Her tür soruya uygundur, bu sistem, gelişim süreçleri, arka planda kalan şeylerin aydınlatılması, gelecek zaman, neden öğrenme ile ilgili soruları yanıtlar. Eğer belirli bir soru türü için hangi açılım sisteminin kullanılması gerektiğinden emin değilseniz, Kelt açılımını kullanabilirsiniz. Toplam 10 kart açılır
İlişki Açılımı:
İki insan arasındaki ilişkinin türü hakkında bize bilgi verir. Genelde bir aşk ilişkisinin iç yüzünü öğrenmek için açılır, ama iki insan arasında olabilecek başka ilişkiler de bu açılıma konu olabilir; örneğin iş, komşuluk ya da aile ilişkisi. Toplam 7 kart açılır. Tipik Sorular = X ile olan ilişkimin durumu nedir?

Karar Açılımı:
Bu açılım birden fazla seçenek olması ancak karar verilememesi durumuna yöneliktir. Toplam 7 kart açılır. Tipik Sorular = Seçeceğim hangi yol benim için daha iyi olacak?

Bakla Falı
İlk olarak Antik Yunanlılar da bakılmaya başlanmıştır. Falın ilk halinde falcı tezgaha yunan tanrıları kadar bakla atar her bir bakla bir tanrıyı simgelerdi ve kehanetler buna göre yapılırdı. Yunan medeniyetinin çöküşü ile tarihin tozlu sayfalarına karışır bakla falı taa ki 16. Yüzyılda gezgin bir çingene kampı Atina yakınlarında konakladıkları sırada eski bir harabe kalıntısında asırlardır gizli kalmış ilmi tekrardan keşfedene kadar Zaman içerisinde çingeneler arasında hızla yayılır bakla falı en sonunda 17. Yüzyılda İngiliz Kralı III. Wiliam'ın Saray Kahini Simyacı Poul James Lee'nin dikkatini çeker. Baklalarla daha değişik konfrigasyonlar deneyerek fala yeni materyaller ilave ederek mükemmelleştirir kahin ve günümüzdeki halini alır bakla falı. Falda baklanın sayısı kesin değildir. Çünkü, falcıya/bakıcıya göre değişir. Ama çoğunlukla “21 bakla” kullanılır. Ancak, falda başka şeyler de bulunur. Bunlar sevgili, murat, ve benzerlerini temsil eder. Bakla falına tertiben arka arkaya her gün bakılmaz. Arada 3 gün geçmesi şarttır.

Kahve Falı
Kahve falının çıkış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bazı kaynaklarda Türk kahvesi içerisinde telvelerden oluşan şekillerin yorumlanmasının 18.yüzyıla dayandığı yazmaktadır. Eski kültürel uygulamalardan biri olan ve geçmişten günümüze adeta miras olarak kalan kahve falı bakımcılığı, geleneksel türk kahvesi içimi sonrası fincanın dibinde kalan telvenin çalkalanarak ters çevrilip kapatılmasıyla fincanda ve tabakla oluşturduğu şekillerin yorumlanmasına dayanan bir kehanet yöntemidir. Türk – İslam toplumlarında uzun yıllardır özellikle kadınlar arasında sosyal ortamlarda oldukça yaygındır. Bazen gerçekten inanılarak, bazen de eğlence, dertleşme, kaynaşma hatta terapi yöntemi olarak kahve falı tüm toplumlarda ilgi görmeye devam etmektedir. Kahve Falında ki kehanetlerin doğru çıkma olasılığı falı bakan kişinin duru görürlük yeteneği ile dorudan alakalıdır. Fincan ve tabakta oluşan şekiller duru görür kişiye ilham sağlamakta ve bu şekilde duru görür kehanetlerini isabetli şekilde yapabilmektedir.

Su Falı
Su falı dünya çapında incelendiğinde en fazla 5 – 7 medyumun ustalıkla başarabildiği çok zor olan fal yöntemlerinden bir tanesidir. Çünkü su falını yapabilecek kişilerde birçok şart bulunur ve normal bir insanda bu şartların tamamı yerine gelmediğinden su falını yapmayı beceremez. Bu şartlardan bazılarını söyleyecek olursak; ilk olarak falı yapacak insan içerisindeki tüm kötü düşüncelerden kurtulmalı ve yapmacık tavırlarını yok ederek hayatında tamamıyla doğal bir tavır izlemelidir. Her zaman olumlu düşünmeyi bilmeli ve etrafındaki pozitif enerjileri kendi içerisinde toplayabilmelidir. Ancak bu şartları gerçekleştirebilen medyumlar veya insanlar su falını yapabilecek kişiler olurlar. Su falını yapabilen kişi sayısı az olduğundan ve bu yapabilen kişilerin bir çoğu bilinmediğinden elimizde basitleştirilmiş ve yapılması kolay olan bir su falı yöntemi bulunmaktadır. Bu su falı yöntemi tüm medyumlar tarafından bilinen fakat farklı boyutlarla iletişime geçebilen kişilerin yapabildiği bir fal yöntemidir. Su falını yapmak için
niyetini belirleyen ve aradığı cevabı öğrenmek isteyen kişi bir tas alıp içerisinde su doldurur. Daha sonra karanlık bir odaya geçip farklı bir boyutla iletişime geçmek için dualar okur. Bundan sonra iletişim ağı kurulduğunu hissetmeye başladığı an kendi kafasında bir işaret belirlemesi gerekir. Örneğin sarışın bir kız düşünerek eğer ki niyetim gerçekleşecekse sarışın bir kız göreyim der. Eğer ki suyun içersinde bir sarışın kız belirir ise kişinin dileği kabul olur.

El Falı
Ellerimiz, avuçlarımızdaki çizgiler, parmaklar ve tırnaklar karakterimizin, hedeflerimizin ve kaderimizin ipuçlarıdır. Bu mesajları bir kez öğrendiğinizde, tüm gücünüzü daha zengin ve dolu bir yaşam için kullanabilirsiniz. Hepimiz geleceğe çeşitli umutlarla bakarız ve o, orada, tam ellerimizin içindedir. El falının gerçek önemi kaderinizi anlamanızda yardımcı olmasında yatmaktadır. Güçlü ve zayıf yanlarınızı, yeteneklerinizi ve sınırlarınızı anlamada, tüm çok benli kişiliğinizi geliştirmede size yardımcı olur. “Ben neysem oyum” diyebilirsiniz; fakat neyseniz o olabilmeniz için, önce ne olduğunuzu bilmeniz gerekir. El falı sanatı Eski Mısır'a, Hindistan'a ve çok eski çağlara bağlanabilecek kadar uzak bir geçmişi olan bir gizli bilimdir. Özellikle Bohemyalılar tarafından uygulana gelmiştir. Okültistler de bunu eski devirlerden beri uygulamaktadırlar. Eskiden, sol elin ruhsal doğaya (karanlık yan) ve sağ elin de aktif doğaya (aydınlık) ait olduğu kabul edilirdi. Daha sonra, karanlık ile kötünün yanlış bağdaştırılması sonucu sol el karanlık güçlerle özleştirildi. Kötü (sinister) sözcüğünün orijinal karşılığıdır. El ve iskambil falını Batı'da kuşaklar boyu sürdüren çingeneler geleneksel olarak sol eli okurlar. Bunun nedeni belki, sol elin, kişinin ezoterik ya da gizemli yanını temsil etmesi, belki de kalbe daha yakın olmasıdır. Sol elimizi, avuç içi kendinize dönük tutulur. Boy olarak tüm diğerlerinden uzun olan orta parmak, kaderi temsil eder ve avucun içinde dikey bir çizgiyle devam eder; bu çizgi kader çizgisidir. İnsanın, varlığı süresince izleyeceği yolun bir resmidir bu. Yüzük parmağı, -ki buna Apollon derler- sanat ve talihi temsil eder. Merkür adı verilen serçe parmağı ise, bilimi ve tüm faaliyetlerdeki hesabı (ticaret, oyun vs.) temsil eder. Sanat ve bilim, insanın iki soyut eğilimini oluştururlar. İşaret parmağı (Jüpiter) her türlüsünden maddi hırsı temsil eder; baş parmak (insanın kendisi) insanın dayanıklı iradesini, mantıklılığını ve karakteristik cesaretini temsil etmektedir. Bir kişi hakkında ilk hükme varabilmek için, esas olarak ele alınan orta parmağa göre en uzun olanın hangi parmak olduğuna bakmak gerekmektedir. Şayet işaret parmağı yüzük parmağını geçiyorsa, kişi pozitif değerlere ülküsel değerlerden daha çok önem veriyor anlamında yorumlanmaktadır. Para, o kişi için, şan ve şereften daha önemlidir. Bunun tersine, yüzük parmağı işaret parmağını geçiyorsa, şahıs kuramsal olanı uygulamalı olana, şan ve şerefi paranın katı imkanlarına tercih ediyor anlamındadır. Şiromansi yapanların karakter üzerindeki ilk hükümleri bu şekilde gerçekleşir.

Yıldızname
Yıldızname aslında bir fal değildir ve bakmak için duru görü yeteneği gerekmez. Kader denilen olgu kendi içerisinde değişkenlik gösterse de bazı kati yansımaları vardır. Enerji üzerine kurulu fiziksel dünyamızda doğal olarak kaderinde dünya'ya enerjisel etkileri vardır ki olaylar ne denli büyük olursa yani kişinin hayatında ki bazı dönüm noktası diye tabir edilen örneğin evlilik, doğum, ölüm gibi hadiseler vuku bulduğunda doğal olarak evrendeki kadersel enerjisi de daha yüksek olur. İşte bu sizin doğumunuz ile başlayan zamandan bağımsız hareket eden kesintisiz kader enerjisindeki yükseliş evrende bazı iz ve işretler bırakır. Bu işaretler bazı yöntemlerle ehil kişilerce okunabilir ve kişinin hayatındaki keskin dönemeçler önceden öngörülebilir. Eski arap çöllerinde simyacıların kullandığı kader okuma tekniğine yıldızname denir. Kişinin doğum tarihi ismi anne ve baba ismi üzerinden harflerin rakamsal karşılıkları ile name üzerine farklı matematiksel formüller uygulamak sureti ile sonuca ulaşılır. İslam'ın gelmesinin ardından İslam mistisizmi ile harmanlanarak tam manası ile ebced hesabına uyarlanmıştır. geçirdiği evrimin ardından daha da işlevsellik kazanan yıldızname ehil kişilerce Sadece kader okumak için değil Büyü bozmak, Cin Musallatını Atlatmak, Nazar gibi konular içinde anahtar bir ilim niteliği kazanmıştır. Ancak günümüzde eski name üstadlarınca yazılan tekniklerin çoğu kayıptır ve Yıldızname'nin bu üstün nitelikleri ve şöhreti sebebi ile çıkar peşinde koşan insanlarca gerçeklikten uzak şekilde ihtiyacı olanlara pazarlanmaktadır.

2

gençliğime sevgilerimle

mtht
nil karaibrahimgil'in bir yazısı, şarkısı da olabilir. sözleri şöyle netekim.

Zaman makinası olsaydı ve kendi geçliğime, mesela 17 yaşıma dönseydim kendime şunları söylerdim;
en önemli şey aşk onu doya doya yaşa, bu bir.
ne yapmayı sevdiğini bul ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyormusun ona bak. Yapmıyorsan boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın.
Yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından birisi dilini ıssır kimseye söyleme.
sevdiğin insanlar bul, işlerini onlarla yapmanın yollarına bak. Hayat yap, et, çalış, başarla geçiyor. Ve bu maroton çok sevdiklerinle geçerse iş yapmamış sürekli aşk yapmış olursun.
Bi kaç kişinin elini sıkı sıkı tut. Onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. Onları kaybetme. Herşey değiştiğinde senin en orjinal halini bilip sevenlere ihtiyacın olucak.
Kendini onunla bununla karşılaştırma. Başkaların kriterlerine göre seçim yapMA! O zaman başkaların gideceği yerlere gidersin. Oralarda ne işin var, senin yolun başka yokuşların başka!
Konu komşu ne der diye dinleme. Komşu sen hayatın hakkında topu topu 15 dakka konuşucak, Sense ölene dek onu yaşıcaksın.
Hareket et, hergün hareket etmeyi alışkanlık haline getir. Bi spora kafayı tak, dansa kafayı tak, satrançca kafayı tak. Kafaya taktıkların ilerde yaldız olup üzerine yağacak, yaldız olup üzerine yağacak.
Hergün oku, her seyi oku. Ağaç olamak nasıldır, Vangogh olmak nasıldır, ikinci dünya savaşına katılmış olamak nasıldır, öğren! Bi gün hepsi yapboz gibi yapışıp sana inanılmaz gerçekleri göstericek.
Kızlar; zekadan, çalışıp basarandan, ve espiriden hoşlanır. Erkekler; güzellikten, edadan ve huzurdan hoşlanır.
Hayat alışkanlıklıklarla yürüyo. Bişeyi iyi yapmak istiyorsan hemen alışkanlık haline getir. Alışkanlıksa tekrarla oluyo. Beyin böyle programlanıyo. Bişeyi sürekli yaparsan başka şeyi düşünmüyo, onu hep öyle yapıyo. O yüzden alışkanlıklarına çok dikkat et! Neyi alışkanlık yaparsan hayatın ondan oluşucak unutma.
Erken kalkmak kulağa berbat geliyo, biliyorum ama erken kalkan yol alır hayatımda duyduğum en doğru şey. Bazen saat 8:30 da üç şey bitirmiş oluyosun ve inanamıyosun zamanın göreceliğine.
Dedikodu yapma! Dekikodu nasıl bişey biliyomusun, böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. Ağzını, içini, evini kokutuyo. Rahatlatır sanıyosun ama pisletiyo insanı. Gül geç. Hem dedikodu yapanların başına mutlaka ayıpladıkları, beğenmedikleri, çekiştirip durdukları şey gelir unutma. Hayatın mizah anlayışı böyle.
Kızlar güzel mi güzel bi kadın olduğunuzda kendi atınız olsun. Kendi paranızı kendiniz kazanın, onu şakır şakır harcayın. Böylece ayrılıklarla ve boşanmalarla attan inip eşeğe binmezsiniz. Atınız kimse altınızdan alamaz. Dört nala başka yere gidebilirsiniz.
Erkekler; yakışıklı mı yakışıklı bir erkek olduğunuzda kadınlara çocuklara ve hatta birbirinize asla el kaldırmayın. O güç, güç değil! Kaba kuvvet o. Korkudan kaynaklanır. Kaybetme korkusundan. Ve kimseyi avucunuzda sıkarak elinizde tutamazsınız. Tam tersi avucu apaçık bırakıcaksınız. Kimseyi suçlama suçlamak; nasıl diyim, zehirli bi duygu. İnsanı frenler, insanı kurban piskolojisine sokar. Atıl bırakır. Hatta şimdiden duvara " kendimi suçlu hissetmiyorum" yaz.
" Kendimi suçlu hissetmiyorum. Kendimi suçlu hissetmiyorum. kendimi suçlu hissetmiyorum" yaz. Çok faydasını görüceksin.
Ceplerden, bilgisayarlardan televizyonlardan uzak bi saat ayır kendine. Kendinle sosyalleş yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. Hayatın, sana başkaları tarafından yansıtılmayan bi aslı var. Onu dinle deniz kabuğu dinler gibi. Yalnızlığını kimseye verme. Yalnızlığın hariç her şeyi paylaş. Çünkü hayat paylaşınca güzel.
Hergün şükret! Teşekkürü dualarından asla eksik etme. Teşekkür kadar insana iyi gelen bişey yoktur. Bişeyi istemekten dilemekten bile iyidir. Sıcacık yapar ruhunu. Bende ki bana yeter, hatta artar bile dünyanın en güzel felsefesinidir. Birinden bişey isteme onun yerine birine bişey ver, bak neler olucak seyret sonra.
Karanlık günler olucak. Düşüceksinde. Yaralarda açıklıcak. O zamanlarda şunu unutma; Tünel biticek. Kalkıcaksında, kabukda bağlıcaksın. Sevdiklerine bakıp usanmadan "Seni seviyorum. Seni çok seviyorum" de. Hatta " sen ne yaparsan yap, kim olursan ol sevicem" de.
Korkmakdam korkma. Ödün bile kopsun. Sonra kapa gözünü bas karanlığına. Belki biri taş döşemiştir, kim bilir...
Böbürlenme, Kibirlenme, Köpürme. Abart, Çoğalt, Parlat. Böbürlenme, Kibirlenme, Köpürme. Abart, Çoğalt, Parlat.
Hergün bi yazar tarafından hayatının hikayelendirildiğini düşün ve dinle. Böyle bi kahraman olmak istermiydin? İstiyorsan başarıyorsun. Ne mutlu sana.

avustralya askerlerin savaş esnasında

Virtuoso
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.”
Kemal ATATÜRK

tetrafobi

ickial
dört rakamından korkma durumudur. özellikle uzakdoguda sık görülür ve bu fobinin asıl kaynagı da dört rakamının korecede okunusunun cincede ölüm anlamına gelmesidir.

sözlük sayesinde yakalandıgım fobidir.

sertab erener'in belediye başkanına posta koyması

lexxpowder
Muhtesem bir durus sergileyen sertab erener'in, halkin parasiyla duzenledigi festivalle halka hava atan bir belediye baskanina verdigi ayardır.

Protokolu genis tutan yetkililerle tartisip sahneden iniyor, ardindan sunucu cikiyor ve sertab'i seyircilere akli sira yuhalatmaya calisiyor. Baskan tarafina tezahurat almaya calisiyor ama seyirciler baskani yuhaliyor. Ardindan baskan kara cikiyor ve seyirciler onu da yuhaliyor.

Isin komik yani belediye baskaninin halkin karsisinda ezilip buzulmesi gerektigi yerde halen daha "sabaha kadar da yuhalasaniz, isliklasaniz, gelmeyecek, bu organizasyonu size ben sundum" Tarzi soylemlerine devam etmesi. Zaten sertab erener katlanamamıs olacak ki cikiyor ve baskani sahneden indirip seyircileri sahneye aliyor ve "onlari ben cagiriyorum" diyor.

Sanatin ve sanatcinin durusu her zaman bu olmali. Saygimi kazandi sertab erener son derece. Tebrik ediyorum.

http://www.diken.com.tr/sertab-erener-protokolu-genis-tutup-halki-azarlayan-belediye-baskanina-posta-koydu-sahneden-indirdi/


feministleri 4 kelime ile özetlemek

jakoben
bu ülkenin feminizme ihtiyacı var. kadınlarda kendilerini savunabilmeli. kokona feminizminden bahsetmiyorum.. ama radikal feminizm fena olmazdı.bilinçli hatta militanlı..sokaklarda yobazların salça olduğu kadınlar için çarpışacak feminist gerilla olması sizce de hoş olmaz mı?o ruh hastalarını katledecek... böyle klavyeden hiç bir kadını koruyamıyoruz maalesef.kızlar akıllansın bu işi kitabına göre yapsın
5

alzheimer

immortallydia
Hem yaşayanı, hem de çevresindekileri kötü koşullarda etkileyen bir hastalık ama bazen öyle şeyler söylüyorlar ki eğlenceli olabiliyor. Mesela benim anneannem alzheimer, şu anda beni bir akrabamızın sokağa attığı çocuğu olarak biliyor annemler evlatlık almışlar beni swh swh
5

dolu kadehi ters tut

betaxx
Ömer Hayyam'ın bir rubaisinden etkilenip grubun adını dolu kadehi ters tut koymuşlardır. Sevdiğim gruplardan yanlış hatırlamıyorsam en son deniz tekinle bir çalışmaları vardı ama daha yayınlanmadı yayınlanınca editlerim.

"Tanrim; bu güzel yüze vermişsin emek
O sümbülü koklamak, saçın ellemek.
Sonra da ona bakma, dersen, anlamı:
Dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!"

william shakespeare

betaxx
Dünya edebiyatı ve tiyatrosunun efsanevi yazarlarından biri. Bazı kelimeler o dönemin ingilizcesinde farklı anlamlara geldiği için eserlerin orjinal halleri daha ağırdır fakat dilimizde okumak gayet basit ve kolaydır. Bazı kelimeleri ingiliz edebiyatina o armağan etmiştir. -fortune teller gibi- En sevdiğim sonelerinden biri;

Love alters not with his brief hours and weeks
But bears it out even to the edge of doom
If this be error and upon me proved
I never writ nor no man ever loved

-Aşk değişmez kısacık saat ve haftalarla
Dayanır mahşer gününe kadar
Yanlışım varsa bunda ve bu bana kanıtlanırsa
Demek ben bir hiçi yazmışım kimse de sevmemiş asla-

Yazarların mensubu olduğu inançlar

doris eirene
ilahi adalete, vicdana, tarçına, ıhlamura, şaraba, akşamüstü rakısına ve sana inanıyorum. incelik görme arzusunun incelik göstermekle ikamesine, görülünce verilecek kişiyi hatırlatan hediyelere, çok sinirliyken bile dayanamayıp gülmeye ve sana inanıyorum. hep son kez gibi sarılmaya, ilk kez gibi öpmeye, olduğu zamanda her şeyin kıymetli olduğuna ve sana inanıyorum. dürüstlüğün hak edildiğine, kıymetin atfedildiğine, sevginin keşfedildiğine ve sana inanıyorum. radyodan şarkı tutmaya, farklı şekillerde makarnaların farklı tadı olduğuna, temiz nevresimlere, ne olursam olayım sevenlere, sevdiklerimin çayı/kahveyi nasıl içtiğini bilmeye, biranın ilk yudumuna ve sana inanıyorum. şiirlerden çok müsebbiblerine, bir yabancının intihar fikrinden mesul hissetmeye, çiçeği saksısıyla hediye edenlere, çok ağlattı diye çok sevilen filmlere, yan yana sessizce denize bakmaya, bilek öpmeye ve sana inanıyorum. güzel sarılanlara, son harçlığını bölüşenlere, ayakları birbirine değdiği için gülmekten uyuyamamaya ve sana inanıyorum. dalgalanmadan durulamayacağıma, kavga etmeden barışamayacağıma, kahvaltı sonrası şekerlemeye, nergise ve sana inanıyorum.
-alıntı-