confessions

pencere

βετεράνος♛  · 18 Şubat 2019 Pazartesi

  1. toplam giri 1284
  2. takipçi 16
  3. puan 32591

Friends

pencere
biz 30 yaş üstü gençleri kaliteli bir tv yapımıyla tanıştıran dizidir. gerçi bugünlerde bazı eski bölümlerini açıp izlediğimde o kadar haz etmiyorum.

hangimiz böyle bir dostluksal var oluş ve paylaşımın düşünü kurmadık ki o zamanlar?
gerçi sonraki sezonlarda bu dostluksal çaprazlama sikişe dönüştü. çok yazık ettiler kanımca.

lost

pencere
kötü diziydi diyeni zoppaynan kovalarım. muhteşem bir diziydi. fakat senaristi jj, muhteşem bir öykücü olsa da berbat bir matematikçi sanırım. zira bu işlerle ucundan kıyısından ilgilenen herkes bilir ki senaryo aynı zamanda iyi matematik işidir. bizi merak içinde bırakan harika sökükleri bir yerlere bağlayamamasını buna bağlıyorum. kötü bir terzi de olabilir.

belki size inanılmaz gelecek ama üzerine bir anımı anlatmak istiyorum. daha ilk bölümü izlerken anam demişti ki ''olum bunlar arafta'' ben de ona ''hee anne hee, çok biliyonn'' demiştim.
son bölümü izlerken anladım ki anneler her şeyi biliyor.

neslican tay

pencere
sosyal medya cahili bir insan olduğumdan dolayı kim olduğunu vefatından sonra öğrendiğim kişidir. gördüğüm kadarıyla gencecik güzel bir insanımıza benziyor. ve ölmenin mutlaka yasaklanması gerektiği bir yaşta vefat etmiş. ışıklar içinde uyusun.

fakat bu insanımızın vefatı üzerinden bir şeyleri hatırlatmam gerekiyor. bütün ortadoğu ülkelerindeki toplam kanserli hasta sayısından çok bizim ülkemizde kanser vakalarına rastlanıyor. neden kimse niye böyle aq diyerek sosyal medyayı sallamadı bugüne kadar anlamak zor. insanlar kitlesel halde bu su yüzünden kanserden ölüyor diyen bilim insanı 16 yılla yargılanıyor yine kimsenin sikinde değil.

hepimiz bu durumda potansiyel rahmetliyiz. bir çoğumuz her an gencecik yaşımızda neslican'ın yanını boylayacağız. acılar içinde ölmeye bile yabancılaşmışız. bunu tersine çevirmek için hiç bir şey yapmıyoruz.

hal böyleyken bu insanımıza yapılan bir çok baş sağlığı bana iki yüzlülük gibi gelmekte. ateş düştüğü yeri yaktı. bir şeyler yapalım ki bizi de yakmasın.

sırrı süreyya önder

pencere
halkların demokratik bıyıklısıdır, güzel abisidir. bugün bir gazeteye verdiği açıklamadan şöyle demiş;

'' Kısacası zindanlar “yan gelip yatma yeri değil.” Bizim için mümbit üretim alanları olmakta. Korkarım günün sonunda bizi buralara atanlar “Keşke hiç atmasaymışız” diyecekler.

Mutluların mutsuzlara borcu var. Gülebilmek, mutluluk, zenginlik ancak herkese adil bir oranda üleştirilebiliyorsa bir anlamı olan şeyler… Dolayısıyla başta doğaya sonra da birbirimize çok şey borçluyuz… Borcu hatırlamak, alacaklı olanları unutmamakla işe başlayabiliriz… Bu bazen bir film olur bazen bir ekmeğin yarısıdır…''

Selahattin demirtaş

pencere
ahim üzerinden hukuka takla attırılan halkların demokratik lideridir. burjuva hukuk bir kez daha komik durumlara düşmüştür. demirtaş soy adı gibi hala sapa sağlam olduğu yerde durmaktadır.

selo bugün yaptığı açıklamada;

''yani yargı yok, adalet yok, kanun yok, hakim yok. sadece bize değil, hiçbirinize yok.''

diyor. bence bir çok şeyin özetidir söylediği. eskiden bu ülkede hukuk sadece kürtler ve solcular için yoktu. şimdi kimse için yok. akp'liler de bizim için var demesin hiç. kendilerinden daha kıdemli bir akp li ile davalık oldukları zaman onlar için de hukuk yok.

ihsan eliaçık

pencere
hoca haklı gençler;

kadınların mahremi olmadan 90 km'den fazla araç kullanamayacağı görüşü 'dini bir yasak' değil. kur'an'da geçmez. zamanı geçmiş bir fıkıh kaidesi,şüpheli bir hadise dayanır. peki,mesele güvenlikse boyuna tecavüz haberlerinin geldiği kurslarda 9 dakikadan fazla kalmak caiz mi?

intihar etmek

pencere
elbette kimsenin aklına son çare olarak bile getirmemesi gereken eylemselliktir. tanımı yaptık, merama geçebiliriz.

aslında en gürültüsüz insan eylemselliğidir. bir bütün çaresizlik içinde çare yaratıp yaşayan insanlara saygım elbette çok büyük. fakat bu maymunlar ve zombilik cehennemi haline gelmiş yaşamda kimseye zarar vermeyip giden insanların arkasından denmedik laf bırakmayan kişiler görünce çok üzülüyorum. sanırım bu da bir linç çeşidi. korkarım ki linç artık her yerde. yaşarken de öldükten sonra da kurtulanamayabiliniyor. fakat bilin ki gidenin çok da sknde olmuyorsunuz artık.

süreç bilin ki bir çok çare ve çaresizlik olasılığı düşünülerek alınmış bir karar süreci oluyor. bu yüzden, bu tür bir eylemsellikle giden güzel insanlara geri zekalı, veya ruh hastası gözüyle bakmayı bırakın artık.

ben böyle bir sürece girecek olsam eylemi mutlaka pazartesi yapardım. cuma mübarek gün, cumaları gezegeni insanların başına iş çıkartarak gitmek istemem. bu arada ben ateistim. fakat cuma gerçekten güzel bir gündür. ertesi gün tatil. namazıdır, mezarıdır, taziyesidir mafhetmek istemem insanların hafta sonunu. hem belki mucizeler vardır ve hafta sonu gerçekleşerek ölmeye gerek kalmaz. kimse güle oynaya ve isteyerek intihar etmez haliyle. çaresizlikten veya utançtan gerçekleştirir bu eylemselliği.

kesinlikle kendimi son ana kadar depresif, kederli bir hale sokmazdım. aksine paramın son kuruşuna kadar harcayarak her şeyin biraz tadını çıkartmaya ve keyif almaya bakardım. zaten çok da param yok. hatta korkunçtur ki eşek gibi çalışmama rağmen genelde hiç param yok.
bol bol film izlerdim ben de. genelde komedi filmeri izleyerek atabildiğim kadar çok kahkaha atmaya çalışırdım. komedi filmi olmasa da durumsallıkla tamamen alakalı olan ''on of'' filmini bir kez daha izlerdim.

mutlaka 8-10 sayıfalık bir mektup yazardım. son kez uzun uzun kafa sikmeyeceksen intihar etmenin zevki nerede? hem o arada çok sevdiğim şarkıları bir kez daha dinleme şansım olurdu.
mutlaka kansız bir son hazırlardım kendime. bir yerlerden atlayarak yahut mermiyle, bıçakla kanlı gitmek istemezdim. insanlara iş çıkmasın daha fazla benim yüzümden.

çalıştığım hastanede her gün mutlaka bir kaç kez morga ex götüren bir temizlik görevlisi görüyorum. görevli arkadaş duruma oldukça yabancı haliyle. onca işi arasında bir de bu angarya çıkıyor başına. maaş asgari ücret, iki göz odada kaç boğaz yolunu gözlüyor allah bilir. bir de seni mi dert edecek.
nasıl verebilecekler beni böyle bir temizlik görevlisine soğuk çöplüğe götürmesi için tek başıma. ne güzel hayallerim ve umutlarım vardı daha benim.

offf ulann off!!!

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

pencere
yine ben. 2 yıldan fazladır şu ortam harici hiç bir yerde dert keder anlatmıyorum. bütün gün konuştuğum tek şey iş arkadaşlarımla iş meseleleri. ona da zaten ancak öğlenden sonra 4'e kadar tahamül edebiliyorum. ara sıra annem, ablam yeğenler falan arıyorlar, iyiyim diyorum.

iki yıldan fazladır sabah 8'de işe başlıyorum öğlenden sonra 16'da bitiyor. eve varmam 16:30 falan. son bir haftadır çok saçma bir adet edindim. eve gelip, yemek falan yapıp yiyip 18 gibi uyuyorum. önceleri 21 gibi falan kalıyordum. tekrar saat bir civarı uyuyup sabah 6.30'da kalkmak sorun olmuyordu. sonra adetimde biraz değişiklik yaptım. yemek yiyip uyumak bünye için zararlı bir durum. kurt gibi aç olsam da işten geldiğimde yemeden uyuyorum. eskiden 21 gibi kalkabilirken artık 23:30'dan önce kalkamıyorum. ondan sonra da uyu uyuyabilirsen. bu gece hiç uyuyamadım mesela. bir kaç saat sonra mesaiye gideceğim ne halt edeceğim bütün gün bilmiyorum.

ölmemek adet olmuş yaşıyorum işte ben de. ulan insan belki sabah işe giderken bir kamyon, otobüs çarpar da ölürüm diye umutlanıp heyecanlanır mı yahu. veya biraz daha şanslıysam beyin kanamasından ölürüm. ohh miss.

nesini söyleyim canım efendim
gayri düzen tutmaz telimiz bizim
arzuhal eylesem yar yar deftere sığmaz
omuzdan kesilmiş kolumuz bizim

benim bu gidişe aklım ermiyor
fukara halini kimse sormuyor
padişah sikkesi selâm vermiyor
kefensiz kalacak ölümüz bizim

turgay fişekçi

pencere
Pazar günleri beklerim seni
Öğleye dek uyumuşsundur
Ayçiçeği gözlerini açtığında belki görmek ister beni

Pazartesileri seni beklerim
belki işe gitmemişsindir
canın bir film izlemek ister
çayı demler beklerim

Salıları seni beklerim
sanayide çalışan çocukların haftasonunu beklemesi gibi

Çarşambaları seni beklerim
büyük bir kemin yirmi dört saat açık gözleri gibi

Perşembeleri seni beklerim
bir annenin evlat yolu gözleyen gözleri olur gözlerim

Cumaları yorulmuşsundur
belki beni görmek seni rahatlatır

Cumartesileri beklerim seni
çocuklar beklerken öğretmenliğini.
*
Sabahları seni beklerim
elinde iki simide kahvaltıya gelişini

Akşamları seni beklerim
günün yanaklarından boynuna inişini

Geceyarıları seni beklerim
yolda kaldım, gel beni al deyişini

Karlı günlerde beklerim ayaklarını ısıtan bakışlarımla
botlarının bağlarını uzun uzun çözüşünü izlemeyi

Yağmurlu günlerde
saçlarından ışık damlalarının süzülüşünü

Güneşli günlerde
meyvaların olgunlaşma sabrıyla beklerim.

Hindistan' dan gelen uçaklarda beklerim seni
Amerika' dan gelenlerde
İskelelerde seni beklerim
Dolmuş duraklarında seni

Ebrularında yayılırken hayatın sonsuz damarları
Küçük bir leke olabileyim diye günlerinde
Sonlanmaz bir bekleyişle,
İlk beklediğim gün gibi
Hiç beklememişim gibi beklerim seni.

gecenin şiiri

pencere
göğsün papatya tarlası
ah, sarardın beni
sevgilim, sevgilim
kolların nerde şimdi

kirpiklerinin ucuna
asmıştım yüreğimi
mavisinde yittiğim
gözlerin nerde şimdi

bilgeceydi dostluğun
sevgiydi sunduğun
yıldız gözlüm, gündüzüm
ışığın nerde şimdi

turgay fişekçi

abdulhamit gül

pencere
türkiye tarihinin en başarısız ve gerçeklikten kopuk adalet bakanı. türkiye tarihinin en başarısız içişleri, dışişleri ve ekonomi bakanının çağdaşı.

bugün kapasitesinin 4 katı mahkum barındıran cezaevlerinde ne zulümler yaşandığı apaçık gerçekler. biz kafamızı o yana çevirmiyoruz diye yaşanmıyor değil o zulümler. ''ama onlar suçlu'' diyerek işin içinden çıkamayız. atilla taş'ın bile 4 yıl hapis yattığı bir dönemde yaşıyoruz. 80 gram esrarla yakalanan bir çocuğa 6 yıl hapis kesildiği bir dönemdeyiz. 60 kilo yakalatıp da bir gün hapis yatmayan insanların da olduğunu bilmekteyiz.

bir hakime 100 dosya düştüğü bir zamanda kimse kimseyi suçlu diye damgalayamaz. yargı kararlarının uygulanmadığı bir devirden geçiyoruz. korkunç günlerdeyiz.

ahmet altan

pencere
berbat bir romancı. fakat türkçedeki en lezzetli deneme yazılarını okuduğum insan. aldığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ilgili saçma ve cahilce savlar görüyorum ortalıkta. hayır ne terörden ne de ajanlıktan almadı bu korkunç cezayı. subliminal mesaj vermekten kesildi kendisine bu ceza sadece. aklınız almıyor di mi bu durumu? sayın hakimlerimizin nasıl aklı aldı da bir kaç yazıdan ötürü 70 yaşında bir insanı böyle bir durumdan ötürü ömür boyu tek başına 8 metrakarelik bir hücreye tıktılar ben de bilmiyorum.

isterlerse beni de assınlar ama o yazılar böyle bir mesaj olduğunu da hiç zannetmiyorum.

umut

pencere
bundan bir ay öncesi başka birisi bu dediklerimi söylese onu ıslak soppayla döverdim. fakat artık görüyorum ki bu gezegende umut edecek hiç bir şey kalmamış durumda. elinde balta, altında ağaç dalı kes babam kes yaşayan insanlar gibiyiz hepimiz. bireysel ve toplumsal yaşamlarımızın özeti bu. biçimlerimiz muhteşem. özümüz çürümüş bile değil. zira bir öz kalmamış artık.

tanım: artık edilecek şey değildir.

boris yeltsin

pencere
affınıza sığınarak bu gece pek yapmadığım bir şekilde yazacağım. olur olmadık cinsiyetçi küfürler eden insanlardan tiksinsem de ağzımdan bu gecelik çıkacak sözler için affınıza sığınmak istiyorum.

tarihin gördüğü en ağır orospu çocuklarından biridir. ağırlığı salt mecazi değil gerçek kütlesellikten de gelir. yıllarca bilip bilmeden gorbaçov'u, reel sosyalizmin fişini çeken lider diye nitelediler. oysa gorbacov gerçekten reel sosyalizmi kurtarmak için büyük çabalar sarf eden bir liderdi. bu yolda büyük taktiksel hatalar yaptığı bir gerçektir. fakat zaten ne yaparsa yapsın başarı şansı yoktu. zira reel sosyalizm zaten troçki'nin 1927 yılındaki sürgünüyle sönümlenmişti denebilir. hatta 1917 yılında tepeden inme bir devrimle ölü doğduğu bile söylenebilir.

bu yeltsin denen şekilsiz ağır piç 1991 de darbe bastıran bir kahraman olarak çıktı halkın karşısına. bu darbeyi bastırdıktan 3 gün sonra gerçek darbeyi kendisi yaptı. o günden sonra ülkesini mafyaya parsel parsel bölüştürdü. ve tarih onun çeçenistan'da çoluk çocuk demeden yaptığı korkunç katliamlarla da hatırlamalı.
4 /