confessions

Makinelitüfek

Yazar  · 25 Nisan 2017 Salı

  1. toplam giri 76
  2. takipçi 17
  3. puan 1586

Makinelitüfek
Bahsedeceğim şey iki hidrojenle bir oksijen atomundan oluşan, doğal sıcaklıkta sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz ve tatsız madde anlamına gelen ''su'' değil yani yazım yanlışı yapmadım.
Kadim Türkçemizde sü'nün esas anlamı asker olmakla birlikte, ''su'' kelimesinin özünde ordu anlamını taşıdığını söyleyenler de vardır.
Bugün subay kelimesi bildiğiniz üzere eski ''subaşı'' teriminden gelmedir. Orduyu komuta eden kişilere verilen ünvandır.
Buradan yola çıkarak ''su uyur düşman uyumaz'' atasözümüzün de düşmanın durmaksızın akan sudan bile daha uyanık ve tetikte olduğu anlamında kullanılmadığını tahmin edebilirsiniz.
Şahsen su ve sü kelimelerinin bir olduğu kanaatindeyim, iki önermeyi de mantıklı buluyorum ve anlamları zaten oldukça yakın.
2

kadınların en güzel özelliği

Makinelitüfek
bunu bu şekilde tartışmak ne kadar doğru bilmiyorum, aşırı duyarlılık olduğunu düşünsem de onları metalaştırdığımız fikrinde olanlar için aşağılama olarak algılanabilir, ama yine de fikrimi belirteceğim.
bireysel ya da birlik olarak meydana getirilmiş, dünyayı güzelleştiren eserlerin tümüne hayranlık duyan biriyim, ve bu noktada eşit şekilde paya sahip olduğumuz bir özelliklerine doğrusu hayranlık duymaktayım.
bir kadının en güzel özelliğinin ileride kendine benzeyecek bir canlıyı dünyaya getirebilmesi olduğunu düşünüyorum, onun gibi bakacak, onun gibi asil olacak, ona benzeyecek bir canlıyı dünyaya getirmesi.
ve doğrusu geleceğe umutla bakabilmeme yarayan nadir şeylerden bu. en büyük hayallerimden birisi bir kız çocuğumun olması.

arapların insan olmaması

Makinelitüfek
medeniyetin getirdiği şekilde, insanca eleştirilmeleri oldukça doğal bir şey, ve kimse kendilerini sevmek zorunda da değil. fakat onları bu şekilde yaftalamaya çalışmak oldukça ucuz bir hareket, ırkçılıktan başka bir şey değil. vaktiyle ispanya'ya kadar gidip, helen kültürünün edebi metinlerini, eserlerini çevirip kendilerini geliştirmiş ve kısa sürse de bir dönem ilminin temsilciliğini yapmışlardır.
çocukça hareketler bunlar.
1

türkiye solcusu

Makinelitüfek
yazının belli bir kısmına katılsam ve ciddi manada öz eleştiri olması bakımından takdir etsem de ak partinin siyasetinin akılcı ve işe yarar olduğuna katılmıyorum. birkaç ay önce facebook hesabımda paylaşmış olduğum bir yazıyı alıntılayarak bu düşüncemi temellendirmek isterim;

Bugün insanlarımız akılları ermediği için siyasilerimizin çıkışlarında stratejik derinlik, çıkar politikası ve toplum için türevi faydaların bulunduğunu düşünüyor ve bu sebebe dayalı olarak desteklerini esirgemiyorlar. En basitinden iktidar partisinin kapatılamayacak kadar büyük ahmaklıklarından birinden örnek vereyim. Biz Rus uçağını düşürdüğümüzde ilk ne dedik? Sınır ihlali yaptığı için angajman kuralları dahilinde tarafımızca gereken müdahale yapılmış bulunmaktadır. Birkaç gün önce bunun çeşitli sonuçlarını hafifletmek için diplomatik temaslarda bulunuldu, her neyse. 15 Temmuz'dan sonra ne denildi? Fetö yaptı. Sonra, peki sonra ne oldu? Rusya'ya eşşek gibi 5 milyar dolar tazminat ödeyeceğimizi söyledik. Durun hatta yazılışı da şöyle; 5.000.000.000 $.
Listemde bulunan değerli arkadaşlarım, bu küçük örnek aklıma ilk gelen örnekti, yaptıkları her şey tek tek ortada. Soruyorum, bunda nasıl bir stratejik derinlik, nasıl bir fayda, nasıl herhangi bir çıkar, iyiye dair bir şey olabilir? Türk milleti bunu göremeyecek kadar ahmak mıdır, aymaz mıdır, onursuz mudur? Yalnızca bu para ile bile, ülkemizde kaç yoksul ailenin ihtiyaçları karşılanırdı, kaç okul, kaç hastane yapılırdı, topluma faydalı olacak, ilerlememizi sağlayacak neler gerçekleştirilebilirdi, tahmin edebiliyor musunuz?
Bunu iktidar partisini destekleyen biri asla ve asla kendine sormaz. Demokraside yozlaşmış, arkasını sağlama almış, milleti kıvama getirmiş, toplumun düşünce yapısını çözmüş bir zümre istediği her şeyi yapabilir, çağın imkânları dahilinde olan her şeyi. Ve kimse çıkıp da siz ne yapıyorsunuz diye soramaz. Memleket değil, iktidarları için yapıyorlar ve nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın yapmaya devam edecekler, hiçbir plan ve programları yok, hiçbir şekilde bizi düşünmüyorlar. Biz Türk milleti olarak bunu ne zaman anlarız biliyor musunuz? O tehdit bizzat bizim kapımıza dayanıp o kapıyı kırmaya yeltendiğinde. Umarım tüm Türk milleti bu duyguya iliklerine kadar varır da akıllanır. Yani bıçak kemiğe dayandıktan değil, kemikleri çatır çatır kırdıktan sonra.
2

poppy

Makinelitüfek
sıra dışı bir insan, bazı videolarını izlediğim kadarıyla sevimli de. fakat gelin görün ki bu kıza da saçma sapan komplo teorileri ile saldırdılar. insan en başta şunu düşünür, bu kızın ağzından ''illuminati'' kelimesi çıksa ne, çıkmasa ne? veya doritos ile enerji içeceğinin reklamını yapsa ne olur, yapmasa ne olur, kime zararı var? yok efendim bir videosunda yeni dünya düzeninden, değişimden bahsediyormuş, eski sen'i öldür mesajı taşıyormuş.
ne olmuş? ortada böyle bir gerçek yok mu? değişime uymadan mevcudiyetinizi sürdürmeniz zaten mümkün değil, video bunu anlatmak istese bile ortada kötü bir şey yok.
insanlar gerçekten garip. ve anlayamadıkları şeyden nefret etmeye veya korkmaya meyilli.
böyle insanlara anlam veremiyorum.

kitapyurdu.com

Makinelitüfek
internetten kitap sipariş edenlere tavsiye edebileceğim güzel bir sitedir, vaktiyle eminönü sahaflardan da kitap aldım ama ne sahaflar, ne de elden kullanılmamış kitap edinebileceğiniz diğer yerler fiyat konusunda internetteki kadar ucuz değil.
kitapyurdu bu konuda iyi bir site, beğendiğiniz kitapları elden alacağınız fiyatından daha uygun fiyatlara bulabilirsiniz, gözlemlerim dahilinde söyleyebileceklerim bunlar. 15 kitap sipariş etmiştim, asıl fiyatlarından %35 indirimli aldım ve 3-4 gün içinde gönderildi. kitapları güzelce kolileyip yıpratmadan gönderiyorlar, ben beğendim ve tavsiye ederim.
farklı bir başlıkta ayrı olarak mı belirtmeliydim bilmiyorum ama d&r'ı da tavsiye ediyorum, ama şöyle tavsiye ediyorum, iki site arasında fiyat karşılaştırması yapar öyle sipariş verirsiniz, daha uygun fiyata gelir. yoksa d&r'ın parçalı sevkiyat sorunu var, ellerinde bulunmayan ürünleri de stokta var gösterip göndermedikleri oluyor. ve gönderdikleri kitaplar koliye konulurken biraz aşınmış olabiliyor.
daha önce aradığım kitapları elden alıyordum ve söylediğim gibi internet siparişini sonradan keşfettim, bu iki siteden 60'a yakın kitap sipariş etmişimdir ve gözlemlerim bunlar. daha uygun fiyata orijinal kitap edinebileceğimiz yerler biliyorsanız başlık altında belirtmenizde hepimize fayda var.

dehumanize

Makinelitüfek
mustafa kemâl atatürk başlığı altına yazdığı yazı ile tepki çekmiştir. yalan söyleyecek değilim, yazdığı giriyi tamamı ile okuyacak kadar önemsemedim ve bunu ezmek için söylemiyorum. tamamını okumamış olmamın sebebi yazıyı saçma bulmam ve kısıtlı vaktimi bununla doldurmayı tercih etmemem. eksi atacak kadar dahi önemsemedim, sebebi cahilce yazılmış bir yazı olması yani.
şöyle ki park, bahçe, fabrika vesaire, bunların atatürk için şahsi mülk babında mühim şeyler olmadığını bilmeyen insan zaten atatürk'ü tanımıyordur. kurmaylığı zamanında beş parasız dolaştığı zamanlar olmuştur, o vakitlerde de yaptığı her şeyi milleti için yapmıştır. yani burda park, bahçe, orman, fabrika saymak kanıt değil, ankara'ya yaptıklarını araştırırsanız, imar çalışmaları, yerleşim alanlarının düzenlenmesi, fabrikaların açılması, meclis binasının yapılması vesaire, arkadaşımız utanmasa bunları da ata'nın şahsi mülkü olarak sayacak.
kaldı ki atatürk bunlardan kazanılan gelirleri hiçbir şekilde ne kendisi harcamış ne de başkasına harcatmıştır, vefatından sonra da tüm mal varlığını devlete bağışlamıştır.
yazarın bu hareketini bu sebeple garipsedim, aynı şekilde ona gelen tepkileri de, çünkü ona tepki gösteren insanlarda da savunacak temel yoktu ve bu da rahatsızlığın temel sebebiydi. savunamadığınız şeye duygusal tepkiler göstererek karşı çıkmamalısınız, aksi takdirde karşınızdakine prim vermiş olursunuz, ki burda örneğini gördük.
hanımefendinin şahsi fikri ve özgür iradesi ile yazdığı yazıların mevcudiyeti konusunda bana laf etmek düşmez fakat fikirlerini temellendirmesi gerektiğini söylemeyi atatürkçü bir genç olarak görev sayıyorum. temelsiz şeyler üzerine ata'yı yaftalamak hoş bir şey değil.
zira bu tür şeyler bazı kesimler için benzersiz prim malzemeleri.
son olarak atatürk'ün mal varlığından bahseden bir kitap önereceğim, sinan meydan'ın panzehir adlı kitabı bu konuya değinmektedir.
atatürk'ü okumadan tanımaya çalışan arkadaşlar için ise bu tür durumları önlemek adına nutuk başta olmak üzere atatürk ile ilgili sağlam kaynaklar bulmalarını öneriyorum.
edit: Atatürk'ü koruma kanunu demokrat parti tarafından çıkarılmıştır, bunu artık ak troller bile savunmaya utanıyor ama vicdanınız bilir.
8

büyük taarruz

Makinelitüfek
26 ağustos 1922'de resmen başlattığımız baskın harekâtıdır.
anılarımdan aktardığım kadarı ile yunanların 100 kilometrelik bir alanda son derece iyi imkânlarla berkittiği cepheye mustafa kemâl paşamızın beklenmedik topçu atışı ile saldırması sonucu meydana gelen savaştır ve yunan askerlerinin anadolu topraklarında 2 hafta tutunmalarının ardından ege'nin serin sularını boylaması ile son bulmuştur. bunun esprisini türk gençleri olarak halen yapmaktayız.
taktiksel olarak inceleyecek olursak harekât yunanların güney cephesine ağırlık verilerek başlatılmıştır, bazı ingiliz kurmaylarının aylarca yüklenilse bile geçilmesinin son derece zor olduğunu söylediği cepheyi kısa sürede yarıp yunan askerlerini önümüze katmamız ile sonuçlanmıştır, bu evrede topçularımızın hedefleri yüksek isabet ile vurması önemlidir, cephenin yarılmasının ardından süvarilerimizin rekor oluşturacak düzeydeki ilerleme hızı ise savaş tarihinde önemli olaylardandır. yunan askerleri anadolu'yu terk ederken geride ne varsa yakıp gitmişlerdir. son okuduğum verilere göre yunan askerlerinin yüzde altmışına yakını saf dışı bırakılmıştır.
savaşı zafer ile sonuçlandırmamızda başkomutanımızın dehası ve stratejisi başat unsurdur. bunun yanında nerde risk alacağını bilmesi de aynı şekilde.
zira, güney cephesine yüklenildiğinde yunanların kuzey kanadımızdan ankara'ya rahatlıkla girme olasılığı bulunmaktaydı.
internette bununla ilgili birçok makale bulabilirsiniz. özellikle ''fake çay partisi'' bilindik yazılardandır.
20. yüzyılda böyle bir öndere, böyle bir dehaya sahip olmuş bulunmak, türk gençleri olarak göğsümüzü kabartıp bize övünç kaynağı oluştursa da, geçmişte ve bugün içinde bulunduğumuz durumlardaki çaresizliğimiz karşısında atatürk'ümüzün hayatta olsaydı bize karşı nasıl hissedeceğini düşünmüyorum değil. muhtemelen hissettiği ve düşündükleri iyi şeyler olmayacaktı, çünkü halen birey olmayı, mücadele ruhunu özümsemeyi ve bize yakışacak eylemlerde bulunmayı öğrenemedik.

hiçliğin mutlu sessizliği

Makinelitüfek
arthur schopenhauer'un yazmış bulunduğu eser.
içerik bakımından hayata dair önemli fikirlerin yanında yaşlılık ve bunun getirdiği tecrübe ve kazanımlarından da bahseden, genel olarak kısa ve anlamlı sözlerin bulunduğu kitaptır. okuyanların pişman olmayacağını düşünüyorum.
bunun dışında, fark edeceğiniz üzere kitabın ismi bile bazı şeyleri açıklamaya yetmekte.

''hayatımızı, hiçliğin mutlu sessizliğinde nafile yere rahatsız edilen bir dilim olarak addedebiliriz.''

kötü insanlar

Makinelitüfek
iyi ve kötü kavramları derindir ve tartışanın dilini yakar, o sebeple yüzeyde kalarak, kısaca ve kendimce bahsedeyim ''kötü'' diyebileceğim insanlardan.
mevcudiyeti ve çıkarı için her şeyi yapabilecek düzeyde aşağılık insanların girdiği kategoridir. bu tür insanlar yaptıkları eylemler ne kadar kötü olursa olsun bir kalıba uyduracak kadar pişkin, empati yoksunudurlar. ruhsal derinlikleri yoktur.
bunun yanında sonradan değişenler de vardır, argo tabiriyle kaşarlaşmış insan denir onlara da. yaşamışlıkları bir nebze böyle olmalarını gerektiriyor olsa ve aynı zamanda bu durum tartışılır olsa da eski saflığına ihanet eden insanlardır.
açıkçası mucizelere inanmayan biri olarak, böyle insanların iflah olacağına da inancım bulunmamakta.

ramazan davulcuları kaldırılsın

Makinelitüfek
dün 4 saat uykuyla işe gidip akşama doğru eve geldikten sonra biraz film izleyeyim diyip filmin ortalarına doğru sızmıştım, bizimkiler de misafirlikteydi. aradan yarım saat geçti geçmedi, kapı bam güm vurulmaya başlandı. ben de bir anda uyandım, dedim kesin bizimkiler geldi, on dakikadır kapıdalar duymamışım. kapı öyle vuruluyor yani.
koridoru depar atarak saniyeler içinde geçip kapıyı açtım ki davulcu. bizimkileri görmeyi umarken bıyıklı bir adam kapıda. onu görünce sinirlendim tabi.
bahşiş topluyoruz abicim ramazan ortası bir şeyler atarsın dedi. gözlerim kızarık adamın tipine bakıyor bu ne diyor amk diye düşünüyorum, vermiyorum bir şey yürügit deyip kapıyı kapadım kaldı öyle. odama geçtim uyuyamadım da.
aynı şekilde gene uyumuştum, biraz önce de gürültü yapıp uyandırdı, oruç falan tutmamama rağmen ve yarın saat yedide sınav için uyanmam gerekmesine rağmen uykumdan etti beni.
yani şimdi aşağı insem, telefonumun çalar saatini açsam, masamdaki çalar saati de alıp bu adamın kafasında kırsam, bunu bir güzel dövsem, temizce dövüp o davulun tokmağını ağzına soksam ben suçlu muyum?
ulan 21. yüzyıldayız, yirmi birinci yüzyıl, iki bin on yedi yılındayız. herkesin kolunda saat var, insanlar alarm kuruyor artık. horozların veya insanların bizi uyandırmasına ihtiyacımız yok!
Ama siz halen bin küsür yıl öteden kalma gereksiz şeyleri ''gelenek, adet'' diye yutturup iteliyorsunuz.
yahu, böyle eleştiriyorum, o kadar uğraşıp yazıyorum ama, nereniz doğru ki?
nereniz doğru ki bunu eleştiriyorum?

geceye bir anı bırak

Makinelitüfek
2015 martının ilk günlerinde bana doldurmam için hatıra defterini vermişti ve şimdilerde bu ahmakça hareketi yadırgasam da gönlümden geçen her şeyi yazmıştım. dönemin şartları öyle gerektirdiği için yakın zamanda gitmem gerektiğini de satır aralarına eklemiştim. haziranda ankara'ya gittim ve kho mülakatlarının 2. gününde elendim. o ise benden yaklaşık bir ay sonra besyo için girip hacettepeyi kazandı.
hikaye uzun ve ona karşı ne hissettiğimi hiçbir zaman bilemedim, tanımlayamadım da ve durum halen aynı. 1.5 yıldır konuşmuyoruz, çizdiğim resmine en son ne zaman bakmıştır, satırlarımı en son ne zaman okumuştur, anlamış mıdır, veya anılarımızı hatırlamış mıdır bilmiyorum.
yalnızca ihanetinin bir gün içinde ukte olarak kalacağını ve anılarımızı sıradanlaştırıp ondan nefret edeceğimi biliyorum.
2 /