confessions

madman

Bira  · 15 Mayıs 2017 Pazartesi

  1. toplam giri 61
  2. takipçi 10
  3. puan 1017

tüm dinlerin yalan olduğunun kanıtı

madman
Tanrı'dan başlarsak, Öncelikle, olmayan bir şeyin yokluğu kanıtlanamaz, uçan pembe fillerin olmadığını kanıtlayamayacağınız gibi. Fakat belirli tahlillerle, sadece biraz beyninizi kullanarak size düşündürmeyi, sorgulamayı öğreteceğim. Tabii bu konuda tabularınız varsa ve ben kesinlikle sorgulamam diyorsanız yazının devamını okumayın. evet evet tam burada bırakın gidin.

konya gibi bir yerde Müslüman bir ailede namazlı abdestlii ve dinine düşkün bir gençtim. hatta o kadar ileri bir seviyeye ulaşmak istedim ki neden kuranı Kerim'i okuyup dinimin kitabını anlamayayım dedim. tüm bu sorgulama işi bu olaydan sonra başladı. Şimdi sizlere sorgulama evresinde öğrendiğim yaşadığım tüm olayları anlatacağım. Dikkat!

Sonsuz güçlü bir tanrı düşünüyoruz. bu tanrı imtihan ediyor her şeye gücü yetiyor, mükemmel bir varlık. tam anlamıyla kusursuz olan bir varlık hiçbir şey yapmaz, hele ki kendisini tapması için küçük ve değersiz varlıklar yaratması, tapmamayı seçilebilmek için irade vermesi, kendini göstermemesi ve bunun sonucunda varlığına inanmıyor onları işkenceyle cezalandırması onu kusursuz Değil, onu hayal edenler kadar kusurlu yapar.
- Ölmeye ve öldürmeye dayalı bu dev gladyatör arenasını yaratması onun tanrı değil sadist bir varlık olduğunu gösterir. Sürekli kusursuz bir düzenden bahsediyorlar ama aslında kusursuz bir düzen yok. örnek vermek gerekirse guguk kuşlarının diğer kuşların yuvalarına yumurta bıraktığı ve o yumurtadan çıkarak guguk kuşunun diğer kuşun yumurtalarını aşağı atıp o yuvanın yavrusu taklidi yaparak kendini beslettiği, anne kuşun da aradaki dev farkı anlamadığı kusurlu bir düzen vardır.(nat. geo. belgeselinde izleyebilirsiniz)
-başka bir örnekte, eşek arılarının bir örümceğin içine yumurta bırakması ve çıkan arıların örümceği canlı canlı içten yiyerek beslenmesi kusurlu bir düzenin göstergesidir.
Bir diğer Örnekte erkek aslanın çiftleşebilmek için diğer erkeklerin bütün yavrularını öldürülmesi ve bunun gibi hayvanların birbirine yaptığı inanılmaz eziyetler kusurlu bir düzenin parçasıdır.

-Doğa modern bir metropol değil bir gecekondu şehridir. gecekondu şehirleri aynen doğa gibi herkesin hayatta kalmak için boşlukları doldurduğu bir düzendir.

-Çocukken ölen bir insanın doğrudan cennete gideceği söylenir eğer bu hayatın amacı gerçekten bir imtihansa o zaman küçük bir çocuğun ölmemesi gerekir. imtihana gelmiş birinin sınava girmeden direk cennete gitmesi sınav kağıdı kalmadığı için bazı öğrencilerin direk sınavı geçmesi kadar büyük bir adaletsizlik ve saçmalıktır.

-Evrenin kendisi de kaos halindedir. mükemmel bir tanrı tarafından kurulup, ayarlanıp, çalıştırmamıştır. defalarca kere değişim geçirmiştir. dünya, bir gezegenle çarpışarak ayı oluşturmuştur, defalarca kere göktaşına maruz kalmış, defalarca kere süper volkanlardan, buz devirlerinden, Türlerin çoğunun yok olmasından geçmiştir.
İnançlı inançsız ayırmadan dünyanın her yerinde doğal felaketlerle rastgele insanlar sürekli ölmektedir. bunların hiçbiri kusursuz bir tanrının eliyle hazırladığı bir evrende var olamaz.

-Mesela insanda hiç bir dış etken olmadan doğuştan gelen genetik bozukluktan kaynaklanan öldürücü veya ömür boyu sakat bırakan hastalıklar, insanın mükemmel olmadığının en büyük kanatlarıdır.

-Bir yaratıcı var mı yok mu bilmiyoruz fakat dinler kesin olarak insanlar tarafından yazılmıştır.

-Birbirinden izole yaşamış farklı topluluklar, bilimsel yetersizlikler nedeniyle sadece kendi bulundukları coğrafyada, yaşadıkları olayları anlatan efsaneler üretmişlerdir.

-Mesela İslam dininde yaz kış gibi farklı mevsimlerin, buzulların, Yanardağların açıklaması yapılmamıştır. Yanardağa yakın yaşayan kabilelerde öfkelenen volkan tanrıları varken, farklı mevsim yaşayan topluluklarda soğuğun habercisi olan tanrılar vardır.
Gökkuşağı gören bir toplumun mitolojisinde renkli yılan tanrısı, türkler gibi doğaya önem veren topluluklarda ise ilk insanların kaynağı olan hayat ağacı bulunur.

-Yaratılış Mitolojilerinin sayısı yüzün üzerindedir.
Herhangi birine soracak olursan oda bu mitolojilerin hepsinin insan uydurması olduğunu söyleyecektir, tabii ki kendininki hariç.

-----Bu noktada sorulması gereken soru şudur: "neden diğer 100 küsür yaratılış hikayesi gerçek değil de benimki gerçek? neden bir peygamberin hira dağında konuştuğu, domuzu ve alkolü yasaklayan, namaz, oruç gibi ibadetler talep eden, sonra ilk insanı bir çift olarak 7000 yıl önce çamurdan yaratan, insanları öldükten sonra cennete ya da cehenneme koyacak olan tanrı hikayesi gerçek de, mesela ilk insanın hayat ağacından geldiği hikaye uydurma?

---- bu soruyu sormak ilk adımdır ve cevabı evet o da gerçek değildir.


-Musa'nın peşine düşen ve takip sırasında ölen firavun olayı hiçbir tarihi kayıtta yoktur. bu kadar büyük bir olayın yani 2 milyon kişinin Mısır'dan kaçmasını, Firavun'un bütün ordusuyla bu kölelerin peşine düşmesinin ve geri dönmesinin Mısır kayıtlarına geçmemesi imkansızdır. Mısır'da firavun ve ordusunun bir anda yok olduğu bir dönem olmamıştır. yarılan denizin içinde bulunan asker ve at arabaları ile ilgili de hiçbir kalıntı bulunamamıştır.

-Adem ve çocukları ve bütün peygamberler bellidir. İstediğiniz kaynaktan hayat ağaçlarına bakabilirsiniz. yaklaşık 7000 yıl önce yaratılmıştır. ancak insan şimdiki haliyle bile 250.000 senedir yaşamaktadır. 12.000 sene önceye ait tarımla uğraşan insan kalıntıları hatta daha ilkel İnsanlara ait 1.200.000 yıllık taştan aletler bulunmuştur.

-Diğer efsanelerde olduğu gibi semavi dinler de coğrafyalarının ve zamanının dışındaki olaylardan bahsetmez. buzul çağından, dinozorlardan, mamutlardan hatta o coğrafyada bulunmayan penguen, kanguru gibi hayvanlardan bahsedilmez.

-Güneş, ay ve yıldızlardan bahsedilirken, gezegenler görünürde yıldıza benzediği için gezegenlerden ayrıca bahsedilmez, onlar için şeytanın atış taneleri ifadesi kullanılır.(Mulk 5)

-Biri size bu evreni yaratan tanrı ile iletişime geçtiğini ve bu tanrının her şeye gücünün Yettiğini, zamanında başka kavimlere de peygamberler gönderdiğini ama ona inanmayı reddettikleri için felaketlerle yok edildiğini söylese(Nuh tufanı olayı, Lut kavmi vs) ve sizden de kötü kalpli mekkelilere karşı savaşmanızı istese, neden yine bu gücünü kullanıp Mekkelileri yok etmiyor?
Bu savaşın sizin için bir imtihan olduğunu, size meleklerle yardımcı olacağını ve asla yenilmeyeceğinizi söylese, daha sonra uhud savaşında yenilseniz, bunun da imanınızı sınamak için bir imtihan olduğu söylense, seneler sonra Moğollar Müslümanları dümdüz ederken bu bahsedilen melekler ortalıkta gözükmese, Moğolların başına hiç bir felaket gelmese Ve biri hala çıkıp bunlar da İmanınızı sınamak için bir sınav dese ne düşünürsün?

-Musa, firavunun karşısında bastonunu yılana çevirmiş.(yersen) madem inandırmak istiyorsa kendisini gösterseydi? eğer imanını sınamak için kendini göstermediyse o zaman bastonu neden yılana çevirdi?

-Biz şüpheye düşenlerin gözlerine perde çektik, kulaklarını ağırlık koyduk isteseydik iman ettirdik şeklinde bir açıklama var. kendisine kolaylık dini diyen bir dinde tanrının sadece bir kişiye görünüp herkesin kayıtsız şartsız ona inanmasını beklemesi ve hatta şüpheye düşenlerin işlerini daha da zorlaştırmak için gözlerine perde çekmesinin mantığı nedir?

----Bu durumun gerçek sebebi insanları şüphelenip sorgulamaktan bile korkar duruma getirmek. çünkü sorgulayan kişi böyle bir tanrının hayal ürünü olduğunu fark edecektir. her toplumda bir uyarıcı geldiği anlatılır. Japonlara kim geldi? Kızılderililere kim geldi? Aborjinlere kim geldi? vs.

-İhramla avcılık yapmayı, büyü yapmayı yasaklayan bir sürü ayet olduğu halde, tecavüzü ya da pedofiliyi açıkça yasaklayan tek bir ayet yoktur. bir çok hastalığa ve sakatlığa neden olan akraba evliliği yasaklanmamıştır?

-ibrahim'in tanrı istedi diye çocuğunu kesecek olması olayında tanrı istedi diye bir insanı sorgulamadan çocuğunu dahi kesmesi övünülecek bir özellik midir yoksa insanları korkutup itaatkar hale getirmek için kullanılan bir telkin yöntemi midir?

-Neden dualar sadece bazen işe yarar? neden bir tanıdığının bir tanıdığına edildiğinde işe yarar ama sen ettiğinde iyileştirmez? neden dua şovlarda ki kötürümü ayağa kaldırır da senin kötürüm tanıdığını ayağa kaldırmaz?

-Bu dinci kesimin kullandığı birkaç yöntem var, bir tanesi numeroloji sahte bilimi. herhangi bir kitapta uygulandığı zaman, her kitapta işe yarayan bir sistemdir.( örnek: 19cu avam kesimi)

-Başka bir örnek de, Bilime ve insanlığa aykırı olan ayetlerin yanlış çeviri olduğu iddia edilmesidir. apaçık olması gereken ayetler neden yanlış yorumlanmaya bu kadar müsait? ayetler mükemmel ama bizim aklımız ermiyorsa neden çoğunluğu anlayamayacağı şekilde kasıtlı olarak yazılmış? neden muhteşem bir kitabı anlamaya aklı ermeyen insanlar bu kitaptan sorumlu tutuluyor?
-Ayetlerden gizli anlam çıkarmaya çalışan kesimi zaten biliyorsunuzdur.

--1400 yıl önce çölde yaşamış Araplara hitap eden, peygamber adına Mekkelilere karşı savaştıkları taktirde o Arapların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik meyve yeşilliklerin içinde ev, hizmetkar, kadın gibi vaatleri olan bu dinin tanısı gerçekse onun cennetine gideceğimi onurumla cehenneme gitmeyi tercih ederim.

-----Boşuna korkmayın arkadaşlar size yalan söyleniyor boş vaadlerle kandırılıyorsunuz, boş tehtidlerle korkutuluyorsunuz.

-----------------Sizi aza kanaat edip şükretmesini öğütleyenler neden hep kendileri en zengin insanlar ya da neden kendinden emin olduğunu iddia eden din aynı zamanda karşı çıkanları en çok susturmaya çalışan din? eğer gerçekten bu dinin doğruluğu kesinse neden yalan olduğunu iddia edenler öldürülüyor veya hapse atılmaya çalışılıyor?

-------- Tapmıyorum, itaat etmiyorum, korkmuyorum---------

**Çok uzun oldu farkındayım. Günlük defterim var benim oraya duyduğum, gördüğüm olayları ve bunun gibi tanrının olmadığını ispatlayan yazıları yazıyorum. Daha yarısını yazamadım buraya. İlgi olursa editleyip devamını da yazarım. efe abiye selamlarımı söylüyor teşekkürlerimi iletiyorum ayrıca.




3

dinden çıkmak

madman
Müslüman bir ailem var, beni de müslüman yetiştirdiler. Din dersi en sevdiğim derslerdendi. Konuşan karıncalar, yılana dönüşen asa falan..
Her Ramazan oruç tutar, arada namaz kılar, sık sık dua ederdim. Çünkü henüz Kuran'ı okuyup kafamı karıştırmamıştım.
Bi aralar bilime merak sardım (Bir müslüman için en tehlikeli şey). Kendi kendime şunu sordum:
Evren ne kadar büyük?
Evrenin ne kadar büyük olduğu bir türlü aklıma yatmadı. Çünkü kafamda dünya, herşeyin merkezindeydi ve herşey insan için yaratılmıştı.
Gökyüzünde gördüğümüz tüm yıldızların Samanyolu'nun sadece minicik bir bölümü olduğunu anladığımda çok şaşırmıştım.
(Bkz. Evrende Yolculuk Filmi)
Uzay görüntülerinde uçsuz bucaksız galaksi cümbüşünü gördüm. Dünya sınav yeriyse yüz milyarlarca galaksiye ne gerek vardı?
Kafam o kadar karışmıştı ki mutlaka bir sonuca varmalıydım. Gezegenlerin atmosferlerinden tutun da, kara deliklere kadar araştırdım. (Bkz. Kozmos Belgeseli)
Evrende o kadar fazla aktivite var ki.. Pulsar yıldızları, nebulalar, süpernovalar, göktaşları, galaksi çarpışmaları, karanlık madde, vs..
Bütün hepsini araştırmak çok zevkliydi. Kendi kendime birşeyler öğreniyordum. Bilime duyduğum ilgi artıyordu. Artık dünyamızı inceleyecektim.
Dünya nasıl oluştu diye merak ettim. Bunu öğrenirken geçmişten günümüze geçen süreçte karşıma EVRİM çıktı. (Bkz. Dünyanın Oluşumu Filmi)
Haydaa ben evrime inanmıyordum ki..
Tamam inan-mı-yordum ama neden inan-ma-dığımı da bilmiyordum.
Sadece toplumsal refleksti belki.
Müslüman evrime inanmaz diye işlenmişti kafama.
Evrim konusunu anlamaya çalışırken o kadar önyargılıydım ki..
Charles Darwin'in hayatını okumaya karar verdim. Bu iblise hayatta güven olmaz diye
Darwin'in hayatını ve bize neyi anlatmaya çalıştığını gördüğümde çok duygulanmıştım. Yaşamın ne olduğunu anladım.
Şimdi gerçeği mi merak etmeliydim, yoksa kendimi mi kandırmalıydım? İşte bu benim dönüm noktam oldu. Ben gerçeği seçtim.
Koyu Hıristiyan bir aileden gelen ve eşi Emma ile sonsuza kadar cennette yaşamayı hayal eden Darwin bile bulduğu gerçeğin peşinden gitmişti.
Benim dinimle bir sorunum yoktu. İnançlıydım ve ibadet de ediyordum. Fakat gerçekler ve masallar arasındaki çizgiyi görmüştüm artık.
Evrim karşıtı yazılmış bilimsel makale yok. Evrim yerçekimi gibi, dünyanın güneş etrafında dönmesi gibi bir gerçek. Tüm kanıtlar ortada.
Bunu öğrenmek hiç hoşuma gitmemişti.
Hemen Kuran'a sarıldım. Allah'ım nolur bu gerçek olmasın diye bir umutla Kuran okumaya başladım.
İlk kez Kuran'ı Türkçe okuyordum.
Yıllarca arapça okuduğum ve kayıtsız şartsız inandığım dinimin temel kaynağını daha ilk kez açıp anlamıyla okuyordum.
Ne garip değil mi?
Kuran da okuyorum ama tam 1 yıldır durmadan kitaplar, belgeseller, makaleler, vs. kafa zehir gibi bilim dolu.
Temeli sağlamlaştırmışım.
Kuran'ı okurken fark ettim ki bu kitap bilimin günümüzde bildiği şeyleri bilmiyor ve hatta yanlış yorumluyor.
Spermin testislerden değil, kaburgadan geldiğini anlatıyor. Önce dünya sonra evren yaratıldı diyor. Gökyüzünü Allah tutmasa düşer diyor.
Sürekli batıya yürürsen dünyanın sonuna ulaşırsın, orda güneş kara bir balçığa batar diyor. Allah'ım aklıma muhafaza ol, bunu sen mi yazdın? Dedim defalarca.
Kuran'ı okudukça şaşkına döndüm. "Bu ne ya? Buna annem de inanıyor, başbakan da, öğretmenim de, arkadaşlarım da. Ama bu kitap yanlış.. İlkel ve çelişki dolu. Nasıl olur?
Hani evrenseldi?
En son hatırladığım Ahzab 37 ve ahzap 53 ayetini okumuştum..
Okuduktan sonra da sokakta "Muhammed bizi kandırmış" diye bağırmak istedim.
Gerçi Kuran'da çok daha utandıran ayetler de var.
Mesela Muhammed'in hanımlarıyla hangi sırayla yatacağını belirten Ahzab 51 gibi..
Ben haksızlığı hiç gelemem.
Kandırıldığımı anladığım an dünyam karardı. Cennete gitme (hurilerle zevku sefa vs) hayalleri kurarken dinin sadece bir siyaset malzemesi olduğunu çözdüm.
Birkaç ay kendimi dış dünyadan izole edip yaşadım. Çünkü öğrendiklerimi kimselere anlatamazdım.
En başta da aileme.
Kafamda hep şu soru vardı:
"Neden Muhammed, neden bunu yaptın?"
Senin dinine 1.6 milyar insan inanıyor ama sen hepimizi kandırmışsın; Neden?
Bu noktadan sonra idolüm, yol göstericim Turan Dursun oldu. Kendisi ilahiyat mezunu, müftülük yapmış bir İslam araştırmacısı. Kureyş Arapçasını en iyi bilen biriydi. Yazdığı "Din Bu" kitapları yüzünden, Müslümanlar tarafından katledildi.
Her neyse
Kuran'ı anlamak için ayetlerin hangi kronolojide ve ne sebeple yazıldığını anlamalıydım. Ben de böyle yaptım. Her ayetin sebebini araştırdım.
Uzun uzun ayetleri yazmayacağım ama özetle Mekke'deyken barışçıl, Medine'deyken saldırgan bir psikoloji izlemiş, çok sevgili Peygamberimiz..
Gençliğinde fakir ve aşksız büyümüş. İki kez kız isteyip reddedilmiş. Kureyşliler altın, kumaş, cariye, herşeye sahipken o bekar ve fakir..
Hırs yapmış, bilenmiş. Önce tüccar ve varlıklı ama yaşı geçmiş bir kadınla (Hatice ile) evlenmiş. Parayı bulunca da tıkır tıkır planını uygulamış.
Dinlerin tarihini inceledim.
Tanrı'nın ve Şeytan'ın tarihte nasıl ortaya atıldığını ve nasıl değiştiğini inceledim.
Herşey ortadaydı..
Yahudi krallarının Tevrat'da uydurduğu dini hükümler İncil'e ve Kuran'a kopyalanmış.
O krallara da Muhammed "peygamber" diye atıfta bulunmuş.
Muhammed şahsi çıkarları için ortaya attığı dini ilk başta Mekke ve civarı için düşünmüş. (Bkz. En'am:92. ayet)
Medinelilerin Mekkelilere olan husumetini kullanarak da gücüne güç katıp ilerleyen yıllarda "evrensel" bir kitap (Kur'an-ı Kerim) iddiasını ortaya atmış.
Dinlerin yalan olduğunu anladığım an kendimi dev bir açık hava tımarhanesinde hissetmiştim. Herkes kandırılmış ama uyaramıyorsun!
İnsanların yakasına yapışıp aptal olmayın, nolur okuyun diyesim vardı ama "kardeşim bizi çok fena kandırmışlar" diye anlatsan dahi dayak yersin.
Çocuk gelinler, kafası kesilen kâfirler, idam edilen eşcinseller, kuma getirilenler, cariye olarak alınıp satılanlar hep bu yalanın sonucu..
Göstermelik namaz kılanlar, dinle insanların parasını çalanlar, Allah Muhammed diye diye oyları kapanlar hep bu bozuk düzenin sonucu..
En kötüsü de çocuk yaşta kız çocuklarının sırf Muhammed'in sünneti diye evlendirilmesi ve bunun meşrulaştırılması..
Bütün bunları görüp de isyan etmemek mümkün mü? Sessiz kalıp "bana ne başlarının çaresine baksınlar" demek mümkün mü?
Müslümanken mümkündü.
Çünkü Allah var, ahirette cezalarını çekerler derdim. Zaten Kuran'dan habersizdim. Onlar gerçek müslüman değil derdim.
Dini sorguladıktan sonra ise durum değişti. Eğer Allah yoksa bu insanlar asla cezasını çekmeyecek. Tüm yaptıkları yanlarına kâr kalacaktı. O halde bir şey yapmalı dedim.
Hani kolunu kaybetmiş birine bir müslüman bakıp haline şükredip geçer ya.. Ama dinsiz biri şükredemez. Protez kol yapması gerekir.
Nasıl ki Müslüman her işlediği suçta "Şeytana uydum tövbe ettim" diyip sıyrılır ya.. Dinsiz biri diyemez, ölene kadar vicdanına hesap verir.
Dinden çıkmış olmak bu yüzden zor.
Çünkü hayali arkadaşlarınız yoktur.
Artık vicdanınızla başbaşasınızdır.
Haksızlığa çözüm bulmaya zorlanırsınız.
Ben her gün insanların güneş tanrısına tapınma ibadetleri yapıp, Mısırlı ay tanrısı Al-ilah'a taptığı Türkiye'de yaşıyorum.
Ben ibranice adı "Gehinnom" olan Kudüs'teki ölülerin yakıldığı vadiye öldükten sonra gideceğini düşünen insanlarla yaşıyorum.
(Bkz. Gehinnom cehennem vadisinin adıdır)
Ben Mısır tanrısı "Amon"a tapanların yakarışından kopya edilen, her duaya "âmin" diyen insanlarla yaşıyorum.
Ben orjinali ibranice olan "şalom aleküm" kelimesini tanrının selamı sanıp "Selamın Aleyküm" diyen insanlarla yaşıyorum..
Ben 5 vakit ezanla, Ramazan gecesi davulla, ekranlarda dinî masallarla, ödediğim vergiler diyanete harcanarak yaşıyorum.
Bütün bu haksızlığa vicdanım razı gelmediği için İslam'ın ve insanlığa zarar veren tüm inanışların karşısındayım.
2

tüm dinlerin yalan olduğunun kanıtı

madman
Ayrıca şöyle bir yazı paylaşmak istiyorum;
Sevgili Allah'ım.... Muhterem peygamber efendimize yazdırdığın yüzlerce sayfadan birinde sabun ve antibiyotiğin tarifini verseydin, milyonlarca insanı ölümden kurtarmış ve gönderdiğin tuğla büyüklüğündeki kitabın bir işe yaradığını dosta düşmana göstermiş olurdun. Başka bir sayfaya resimli namaz hocası kitabı gibi başı şöyle bağlayın, namazı böyle kılın yazsaydın mesela, onlarca mezhebin , mezhep savaşlarının falan önüne bir iki sayfada geçmiş olurdun. Ey bağışlaması bol rabbim beddua etmeseydin mesela, '' Ol '' dedin mi oldurduğuna daha iyi kanaat getirirdik. Allah yolunda cihada çağırmasaydın üzerinde giyecek çaputu olmayan müminleri... '' Olum siz durun ben koca allahım lan topyekün yere sokarım bunları '' deseydin, hep geçmiş kahramanlıklardan örnekler vererek babil kuşlarını, lut kavmini anlatmak yerine bir ateş topu gönderseydin mürşiklerin üzerine '' alın bakın hayatlarını nasıl fanta portakala çevirdim önce hüplettim sonra gümlettim'' deseydin... Peygamber efendimizin çok fena şekli olur , sahabe-i kiram bi rahat yüzü görür , bu ateteist ateyizlerde sana iman ederdi. Sevgili allahım belki sağlam bir kafayla yeni bir kitap yazmanın, adam akıllı, kadına kıza pek düşkün olmayan yeni bir peygamber göndermenin vakti gelmiştir...
1

cami

madman
müslümanların ibaadethanesidir. cami ismi cebrail,azrail,mikail ve israfil isimli dört ana meleğin isimlerinin ilk harflerinden oluşmuştur. allah ın evi olarak yorumlanan genelde kubbeli ve minareli olan mekanlardır.ilk caminin yerini de hz.muhammed in devesi belirlemiştir.

Tüm bunlar rivatet olmakla birlikte, Diyanet İşleri Başkanlığı istatistiklerine göre, Türkiye'de 86 bin 762 cami bulunuyor. İstanbul 3 bin 317 cami sayısıyla en çok caminin bulunduğu il.

İnsan düşünmeden edemiyor acaba bu kadar cami yerine bu kadar hastane ve okul yapılsa daha iyi olmaz mıydı. tabi ki olurdu ama aptalları uyutmak için bunları yapmak şarttır. Kemal sunalın zübük filmini izlemediyseniz sizi izlemeye davet ediyorum. ayrıca filmdeki bu sahneye bir göz atın;

din afyondur arkadaşlar unutmayın lütfen.

hz. havva

madman
Havva, değişik inançlarda ve İbrahimi dinlerde ilk insan Âdem'in eşidir. Bu dinlere göre tüm insanlar Âdem ve Havva'nın çocuklarıdır. Bazı Batı dillerinde Eski Ahit'ten geldiği şekliyle Eva diye adlandırılır.

"Biz insanı pişmiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık." (Hicr Suresi : 26)

"……. sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ve o ikisinden birçok erkek ve kadın türeten ………."(Nisa Suresi :1)

''Biz insanı muhakkak ki çamurun özünden yarattık.'' (Müminun suresi, 12)

"Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz. Çünkü kadın, eğri “kaburga kemiği”nden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri tarafı, en üst tarafıdır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın, hali üzerinde bırakırsan öyle kalır.”

Ancak Kuran'da Havva ismi ve Âdem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı geçmez. Kuran'da ikisinin de tek bir nefisten yaratıldığı belirtilir. Kuranda havva kelimesi bile geçmez. müslümanların havva dedikleri şey yahudi inancından araklamadır.


Âdem ve Havva yaratılmış oldukları mutlu cennetlerinden işledikleri günah sebebiyle kovulurlar. Yılan ya da şeytan Havvayı, Havva da Âdem'i kandırır. Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında Havva ilk günahı işleyen insandır, Âdem onun vasıtasıyla yasak meyveyi yemiştir. Kur'an'da ise her ikisi de kınanmakla beraber suç doğrudan Âdem'e izafe edilir. Yaratılış mitosundaki başka bazı unsurlar gibi iyiyi kötüden ayırt edebilme yetisi veren bilgelik ağacının meyvesinden yeme ve yılan motifinin de Sümerlerin Adapa efsanelerinden kaynaklandığı ifade edilmiştir.[

Hıristiyan kaynaklar Âdem-Havva ikilisinin günahından tüm insanları sorumlu tutarlar. İsa'nın bu günahı kaldırmak için geldiğine inanırlar.

Sufi kaynaklarına göre ise Âdem-Havva Kıssası, büyük ölçüde semboliktir. Âdem, insanoğlunu temsil etmekte olup, yasak meyveyi yiyen ve Âdem'i de suça ortak eden Havva insan nefsini (egoyu) sembolize etmektedir. Bununla birlikte peygamber olarak gelen bir Âdem ve eşi Havva aynı zamanda gerçek kişiliklerdir. Bahailer de bu açıklamaya katılırlar.

kuranın insan uydurması olduğunun kanıtları

madman
Bu başlıkta sürekli paylaşımlar yapacağım. Çeşitli ayetlerden ve mantıksızlardan bahsedeceğim. Bu yazılanlar dindar olan arkadaşlarım içindir.

Kur'an'da yazılanlara göre Tanrı, kendi “yüceliğini” kabul ettirebilmek, kullarını
kendisine ve elçisine (Muhammed'e) baş eğdirtebilmek için, bir yandan “korkutma”,
diğer yandan da “mükafat” usullerini seçmiştir;
örneğin, bir yandan dehşet verici
“cehennem” azabından söz eder, diğer yandan da mutluluklarla dolu “cennet”
müjdeleri verir. Cehennemi ne kadar azap ve işkence yeri olarak göstermiş ise, cenneti
de o kadar bolluk, zevk ve şevk yeri olarak düzenlemiştir. Fakat, bu düzenlediği cenneti,
çöl Arabının hayal edip mutluluk duyabileceği güzelliklerde göstermiştir. Daha başka
bir deyimle, kızgın güneş altındaki uçsuz bucaksız kum çöllerinde, aç ve susuz yaşayan
Arap bedevisinin bütün gereksinimlerini (özellikle Araptaki şehvet bolluğunu, içki ve
yiyecek düşkünlüğünü) hesap ederek, cennetleri her bakımdan bolluk ve bahtiyarlık yeri
olarak düzenlemiştir. Nitekim Kur'an'da yazılanlara göre;
Cennetlerde “cevherlerle
işlenmiş tahtlar, koltuklar”, “altın ve gümüş bilezikler”, “yeşil ipekli giysiler”, “yakıcı
güneşi ve dondurucu soğuğu olmayan iklimler”, “sabah gölgesi gibi uzanıp giden tatlı
gölgelikler”, “kuş etinden yiyecekler”, “baş ağrıtmayan ve sarhoş yapmayan şarapla
doldurulmuş testiler, ibrikler”, “latif yaylalar”, “içenlere tat veren şarap ırmakları”,
“süzme bal ırmakları”, “bahçeler ve üzüm bağlan”, “tükenmeyen ve yasaklanmayan
sayısız meyveler”, “meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları”, “kiraz ağaçlan “,
“çağlayarak akan sular ve su ırmakları”, “tadı bozulmadık süt ırmakları” vd... ve daha
neler var!
(Bkz. Vakıa Suresi, ayet 15-40; Nebe' Suresi, ayet 31-36; Saffat Suresi, ayet
41-57; Sad Suresi, ayet 49-54; Zümer Suresi, ayet 73-74; Rahman Suresi, ayet 46-78;
Muhammed Suresi, ayet 15; Tür Suresi, ayet 19-24; İnsan Suresi, ayet 5, 17-22; Kehf
Suresi, ayet 30-31, 107; Hac Suresi, ayet 23; Fatır Suresi, ayet 33-35; Rad Suresi, ayet
23-24; Hadid Suresi, ayet 12-15, 21vd...).
Şimdi bütün bunları gözden geçirdikten sonra, muhtemelen kendi kendinize şunu
soracaksınızdır: “Hiç Yüce bir Tanrı, insanoğlunun ağzından bile çıkması beklenmeyen
bir dille konuşur mu? Hiç kalkıp da, 'Eğer bana baş eğerseniz, ben de size memeleri
yeni sertleşmiş, ceylan gözlü güzel bakire kızlar ve sedeflerinde saklı inciler gibi
oğlanlar (gılmanlar) veririm' şeklinde laf eder mi?” Yine muhtemeldir ki, kendi
kendinize sorduğunuz bu soruyu, “Hayır! Yüce olduğu kabul edilen bir Tanrı'nın
ağzından çıkmış olamaz bu sözler” şeklinde yanıtlayacaksınızdır.
Bu soruları sorarken akla bir de şu gelmekte: Hiç “yüce”, “adil” ve her şeye kadir bir Tanrı,
insanları kendisine baş eğdirtebilmek için, mükafat usulüne gerek duyar mı? Hani sanki
“rüşvet” verirmiş gibi iş görür mü? Ve hele bu işi, kadınları erkeklerin keyfine feda
edercesine yapar mı? Örneğin, erkek kullarını kendisine taptırtabilmek için, “Ey erkekler!
Eğer iman sahibi olur, bana (ve Muhammed'e) baş eğerseniz, buyruklarımı yerine
getirirseniz, ben de size güzel kadınlar bulurum; hatta dünya yaşamını buruşmuş kocakarı
olarak bitiren kadınları yeniden yaratıp (inşa edip) ceylan gözlü ve memeleri yeni sertleşmiş
kızlar olarak sizlere mükafat olarak veririm!” şeklinde konuşur mu? Ve eğer böyle yaparken,
yani “mükafat” yoluyla erkek kullarını kazanmak isterken, insan şahsiyetinin haysiyetini
incitmiş olmaz mı? Çünkü, bilindiği gibi “mükafat” usulü, aklen ve fikren oluşmamış
kimselere, daha doğrusu çocuklara bir şeyler yaptırtmak amacıyla uygulanır. Oysa çocukluk
yaşını aşmış, yani rüşte erişmiş kimselere, mükafat usulleri değil, akılcı usuller uygulamak
gerekir. Örneğin, ağlayıp sızlayan, yaygara koparan küçük bir çocuğa “Uslu durursan sana
oyuncak alırını” der ve uslu durduğu takdirde “Aferin sana” diyerek onu hediyelerle
mükafatlandırırsanız, belki isabetli bir şey yapmış sayılabilirsiniz;51 fakat çocuk büyüyüp
erginliğe ulaştıktan sonra, onu, “iyi” şeyler için mükafatlandırmaya devam edecek
olursanız,'-onu çocuk yerine koymuş ve dolayısıyla onun haysiyetiyle oynamış olursunuz. Bu
nedenle, “Yüce” olduğu söylenen bir Tanrı'nın, insan haysiyetini çiğner şekilde
konuşabileceğini, insanları
“mükafat” (bir bakıma “rüşvet”) yoluyla kendisine (ya da Muhammed'e) baş eğdirtmek
isteyebileceğini düşünmek yersizdir; daha doğrusu böyle bir düşünce, Tanrı fikrindeki
yüceliği yok etmeye yeterlidir.

kuranın insan uydurması olduğunun kanıtları

madman
Kuran ayetlerini benim gibi 1,5 milyar insan yanlış anlamışsa, sorun bizde değil; o kitabın yazarında..
Hani Kur'an, anlayalim diye apaçık gönderilmişti?
Arapça dilinden birebir çevirisi yapılamıyorsa o bizim sorunumuz değildir.
Değiştirilmiş diyorsunuz da değişmişse, bu da beni bağlamaz!
Allah korusaymış..
Değiştirilmemiş ise o halde bu kitap olmamış!
Bu kadar çelişkili bir kitaba inanmak akla hakarettir!
Evrensel bir kitapta tek bir çelişki dahi o kitabın evrenselliğini, kutsallığını bitirir.

edit: anlatım bozukluğu
1

yapmış olduğunuz gaflar

madman
bundan 10 sene önce Lisedeyim o zamanlar... arkadaş grubumla karı kız muhabbeti standart lise muhabbetleri işte. nerden geldiğini bilmediğim bi yerden alev diye bi isim geldi. ben de istemsiz bir şekilde alev ne aq orospu ismi gibi dedim. sonra bir arkadaşım bana döndü ve dedi ki

- o benim annemin ismi.

ortadoğu insanı

madman
-Sözü yüksek olanı değil, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak Ortadoğululuktur.
-Kendi çocuklarını Amerika'da okutup, halk çocuklarını imam hatiplere zorlamak Ortadoğululuktur.
-Ev kadınlığını yüceltip, kariyer yapan kadını aşağılamak Ortadoğululuktur.
-İmamları yüceltip, filozofları aşağılamak Ortadoğululuktur.
-“Alnı secde görüyor” diye, zorba ve hırsız politikacılara oy vermek Ortadoğululuktur
-Üniversiteleriyle değil, camileriyle gurur duymak Ortadoğululuktur.
-Müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Duyguları yüceltip mantığı küçümsemek Ortadoğululuktur.
-Lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak Ortadoğululuktur.
-Dini yüceltip bilime kayıtsız kalmak Ortadoğululuktur.
-Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak Ortadoğululuktur.

ve sayılabilecek yüzlerce aptallıktır, ortadoğulu olmak.

seyit onbası

madman
Hakkında söylenen çok çeşitli mitler vardır. Çanakkale savaşında 275 kg'lık mermileri tek başına kaldırıp gemi batırdığını söyleyenler ve aslında öyle bir şey olmadı diyenler olarak ikiye ayrılır. Her savaşta olduğu gibi bir kahramana ihtiyaç duyan bir milletin uydurması diyenler bir hayli fazladır. Fakat şahsi olarak böyle bir olayın olabileceğine ve olduğuna dair inançlarım ağır basmaktadır.

tüm dinlerin yalan olduğunun kanıtı

madman
Ayrıca şöyle bir yazımı da paylaşmak istiyorum. Kimseyle polemiğe girmek gibi bir niyetim yok çünkü sizler ( dinci avam kesimi) ne kadar şaşaalı cümle kursanız da allahınızın gerçek yaratıcı olmadığını anlamanız için size yapılabilecek hiçbir şey yok. Siz tapmaya devam edin. Başında da dedim zaten eğer sorgulamayacaksan hiç okuma diye ama yine de üşenmemiş okumuş cevap yazmışsınız. Bize karışmayın, allahınızı bizden uzak tutun da ne b*k yerseniz yiyin.

DİNİNİZİ HİÇ SORGULADINIZ MI?
Müslüman mısınız? Evet bu uzun yazı sizin ateist olma rehberiniz olacak. Bu yazı herkes içindir, isterseniz 15 yaşında bir ergen olun, isterseniz üniversiteyi bitirmiş olun, isterseniz tarikatçı olun, isterseniz laik kemalist falan olun fark etmez. Hemen başlayabiliriz.
Şüpheci olun:Şimdi, Kur'an'ı okumadın, hadis kitapları hakkında hiçbir fikrin yok. Peygamberin hayatını da öyle detaylı şekliyle bilmiyorsun. Ama dininden %100 eminsin öyle mi? Aklında neredeyse hiçbir şüphe yok değil mi? Ayet eleştiren bir ateist gördüğünde hemen sinirleniyor musun ya da hemen refleks gibi ''yanlış çeviri, arapçası öyle değildir, ayeti cımbızlama'' şeklinde savunma mı yapıyorsun?
Mesela ''kadınlar İslam dininde aşağılanıyor'' denildiğinde hemen ''eskiden kızlar diri diri gömülüyordu'' lafına mı sığınıyorsun? Ateist gördüğün zaman ''ya bu mükemmel kainat, bu müthiş canlılar tesadüfen mi oluştu salak'' mı diyorsun?
Farkındaysan tamamen ezbere konuşup bilmediğin bir şeyi savunuyorsun. Bunun nedeni çocukluğundan beri kafana aşılanan kutsallardır. Çocuklar ebeveynlerinin söylediği her şeye inanırlar ve bu inançlar kolay kolay değişmez. Bu yüzden Türkiye'de, Arabistan'da veya Suriye'de doğanlar Müslüman; ABD'de doğanlar Hristiyan, Hindistan'da doğanlar Hindu oluyor. Dinden çıkma vakaları din değiştirme vakalarından çok daha fazladır.
İşte buradan sorgulamaya başlayabilirsin! İslam'a göre Müslüman olmayanlar sonsuza kadar cehenneme giderler. Sonsuza kadar yanarlar. SONSUZ kavramının üzerinde hemen 5 dakika düşün. Sonsuza kadar cehennem cezası aldığını düşün. Kötü bir insan olduğun için değil, inanmadığın için sonsuza kadar yanacaksın.
Mesela İngiltere'de doğdun ve Hristiyanlık sana çocukluktan beri öğretildi. İşte bu cehennemlik olman için yeter. Tabi İngiltere'de doğmuş olsaydın Müslümanların cehenneme gideceğini düşünecektin.
Şüphecilik burada başlıyor. ''Neden inanıyorum?'' diye soracaksın kendine. Neden? İslam neden diğer dinlerden daha iyi? "'Hristiyanlıktan daha iyi, daha mantıklı ve daha mükemmel olduğu için mi Müslümanım yoksa Türkiye'de doğduğum için mi?'' Bu sorular genelde dinsizliğe giden yolda sorulan ilk sorulardır.
Ben bir ateist olarak söyleyebilirim ki, kendi inancımdan olmayan insanın sonsuz bir azaba maruz kalacağı fikri müslümanken bile beni hep içten içe rahatsız ederdi. Bu sorunun bir cevabı yok. Bütün dinler diğer dinleri dışlar ve yanlış görür. Bu sorgulamaya başlamak için tek soru değildir.
Farklı bir soru daha üretelim. İslam doğruysa neden bütün ama bütün İslam ülkeleri bilimde, demokraside, kadın-erkek eşitliğinde ve insan haklarında en geri? Eğer Müslümansanız beyniniz otomatikman şunu söyleyecektir; ''Ya onlar yanlış uyguluyor, İslam'ı anlamamışlar.'' Kabul et, bu söylediğini ayetlerle ve hadislerle destekleyerek kanıtlayamazsın.
Bunu söylemenin nedeni dogmatik olarak inandığın dini bir refleks olarak korumaya girişmen. Hemen Kur'an'ı ve hadisleri araştırmalısın. Bakalım sorun nereden kaynaklanıyor? Evet ateist olma yolunda ilerliyoruz, bu tarz sorulardan daha çok vardır.
Mesela neden Semavi dinler denilen üç din de sadece Ortadoğu'nun küçük bir bölümünde ortaya çıkmıştır? Neden Japonya'ya yollanan bir peygamber ismi geçmez? Bu soruları sordukça ve derinlere indikçe yeni sorular ortaya çıkacak. Dinde bütün soruların cevabı hiçbir zaman verilememiştir.
Kutsal kitabınızı ve peygamberinizin hayatını okuyun:Gerçekten inanıyor musunuz? Bugüne kadar mutlaka roman okumuşsunuzdur. Peki kendi yaratılışınızın sırlarının yazdığı iddia edilen, kainatın en önemli kitabını okudunuz mu? Güya bütün evrenin yaratıcısının sözlerini hiç merak ettiniz mi?
Ben cevabı vereyim, aslında çok da merak etmediniz. Evet inandınız, evet belki cuma namazına veya bayram namazlarına gittiniz. Ama aslında %100 emin değilsiniz. Sevdiğiniz bir şarkıcının röportajını mutlaka okudunuz, ama bütün evrenin hakimi pek de umrunuzda değil.
Aslında hiç emin değilsiniz. Üzerinizde günlük hayatta hissetmediğiniz bir toplumsal baskı vardır her zaman. Bunu toplum bilinçli olarak yapmaz. Herkes inanıyordur, bu yüzden doğal bir baskı oluşur. Şöyle düşünün, kalabalık bir caddede yürüyorsunuz. Bir anda herkes sol tarafa koşmaya başlıyor. Kimse sizi zorlamamasına rağmen istemsiz olarak sol tarafa koşmak istersiniz. ''Bu kadar insan yanılıyor olamaz'' psikolojisi vardır insanda.
Şimdi bu mükemmel olduğu iddia edilen kitapları anlayarak okumanızın vakti. Okurken düşünün, gerçekten bunları Tanrı söylemiş olabilir mi? Gerçekten burada yazılanlar mükemmel mi? İki şık var ortada, ya kitapta yazılanlar Tanrı sözü, ya da hepsi Ortadoğu masalı. Buna sizin mantığınız karar verecek.
Kafa karışması ve Şüphe:Pek çok insan kafaların karışmasını, şüphelenmeyi olumsuz bir şeymiş gibi lanse eder. Oysa bir insanın kafasının karışması düşündüğüne işarettir. Düşünmeyen bir insanın kafası da karışmaz. İnancından hiçbir zaman şüphe etmeyen insanlar, körü körüne inanmışlardır.
Korku:Evet anlıyorum. Biraz şüphe bile korkmanıza neden oldu. O zaman benim yöntemimi uygulayın. Ben Allah'ın varlığından şüphe etmeye başladığımda cehennemi boylayacağım için korku hissetmiştim.
Fakat dönüp dua etmiştim ''Ben bu kadar araştırma yapıyorum, eğer varsan beni kendine yönlendir''. Ortadoğu hikayelerinde anlatılan cehennem gerçekten ürkütücüdür. Bunu Kur'an'da da göreceksiniz. Bu korkuyu aşmak gerçekten zor bu yüzden birçok insan 100 tane dinden çıkmak için sebep varsa, 1 tane dinde kalmak için uydurduğu sebebe sarılıyor.
Objektif olmak için korkuyu yok etmeniz gerekiyor.
Varoluşu Merak edin:Eğer 18 yaşına kadar geldiyseniz ve ''Nereden geldim, nasıl oluştum?'' diye sormadıysanız bu dinden aldığınız hazır cevaplar yüzündendir. ''Allah yarattı, imtihana yolladı''. Evet iki cümleyle bitiyor. Ama eğer bilimsel olarak nereden geldiğinizi araştırmaya kalktığınızda çok fazla şey okumanız gerekiyor. Bu da dinin neden bilime engel olduğunu açıklıyor.
Din kanıta dayanmadan bir cevap verir ve herkes buna inandığı için kimse merak etmez. Ayrıca çok büyük bir baskı olduğu için kimse ''Acaba bizi Allah mı yarattı?'' diye soramaz.
Eğer bu soruları sormamakta ısrarlıysanız ya korkağın tekisinizdir ya da zekanızda problem vardır. Bir maymun hiçbir zaman varoluşunu sorgulamaz. İnsanı maymundan ayıran tek şey budur.
İnançsızları anlamaya çalışın:İnsanların neden dinden çıktıklarını merak ediyor musunuz? Tahmin etseniz ne dersiniz? ''Cahiller, bilgisizler, nefislerine yenik düşmüşler, ilgi çekmeye çalışıyorlar, ahlaksızlar vs..'' gibi cevaplar aklınıza geliyorsa, işte bu tam da inançsızları anlamamanızın sebebidir.
Peşin hüküm verdikçe hiçbir zaman anlayamazsınız. Mesela inanmayanlara cahil demek komik, çünkü inançsızlar genelde din hakkında daha bilgili oluyorlar. Toplumda ilginç bir algı var, ateist deyince ''dinle alakası olmayan insan'' anlaşılıyor.
Aslında ateist normal dindarlardan çok daha fazla din bilgisine sahiptir. Dinlerle, mitolojilerle ilgilenir, bunları merak eder, gecelerce üzerinde düşünür belki de. Normal dindarlar hiçbir şey düşünmeden bütün evrenin gerçekliğine ulaştığını düşünürken, ateistler için hala cevaplanması gereken sorular vardır.

kuranın insan uydurması olduğunun kanıtları

madman
Mekke Döneminin Nispeten Yumuşak ve Hoşgörülü Nitelikte Görünen
Ayetlerinin, Medine Döneminin Sert, Katı, Savaşçı Ayetleriyle Çelişkili
Olması.
Kırk yaşındayken, kendisini “peygamber” olarak ilan eden Muhammed, ömrünün geri kalan
23 ya da 25 yılının aşağı yukarı yarısını Mekke'de, diğer yarısını da Medine'de geçirmiştir.
Mekke'de bulunduğu süre boyunca Kur'an'a koyduğu ayetler “Mekki”, Medine'ye göçten
(hicretten) sonra koyduğu ayetlere de “Medeni” deyimiyle tanımlanır. Mekki ayetler ile
medeni ayetler, yumuşaklık ve sertlik ya da hoşgörülülük ve hoşgörüsüzlük veya barışçılık ve
saldırganlık gibi konular bakımından birbirlerinden çok farklı ve genellikle çelişkili nitelikte
şeylerdir. Genellikle bu farklılıklar ve bu çelişkiler, Muhammed'in Mekke döneminde henüz
güçsüzken, Medine'ye geçtikten sonra, giderek güçlenmiş olmasından doğmuştur. Daha başka
bir deyimle, henüz kendisini güçlü bulmadığı dönemlerde “hoşgörülü”ymüş gibi davranırken,
güçlendiği an saldırgan ve savaşçı kesilmiş olmasındandır. Mekke dönemindeyken pek az
taraftar toplayabildiği, yani henüz güçsüz durumda olduğu için, Kur'an'a., hoşgörülü,
yumuşak, barışçı, öğüt verici (tebliğ edici) gibi görünümlü ayetler koymuştur ki, bunlardan
bazılarını yukarıda gördük. Bunlar arasında, “(Ey Muhammed!) Sen öğüt ver, esasen sen
sadece bir öğütçüsün” (Gaşiye Suresi, ayet 21-22) ya da
“(Ey Muhammed!) Yine de yüz
çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğdir” (Nahl Suresi, ayet 82) ya da
“(Ey
Muhammed!) Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka
bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur...” (Enam Suresi, ayet 68) ya da
“Ben de sizin
taptıklarınıza asla tapacak değilim. Evet siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. Sizin
dininiz size, benim dinim banadır” (Kafirim Suresi, ayet 6) şeklinde olanları vardır. Fakat,
daha sonraki Medine döneminde Kur'an'a. yerleştirdiği ayetler (yani medeni olan ayetler),
sertlik ve şiddet ifadesi olarak, bu yukarıdaki “mekki” ayetlerle çelişki halindedir. Mekki
ayetlerin “tebliğ et” ya da “öğüt ver” veya “dinde zorlama olmaz” şeklindeki yumuşaklığı
yerine, medeni ayetlere “şiddet”, “katılık”, “savaşçılık” ve “saldırganlık” gibi nitelikler
egemendir ki, bunlar arasında, “Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürünüz!” (Tevbe Suresi, ayet
5) ya da “Kafirlerle ve münafıklarla savaş (cihatta bulun. Ve onlara katı davran!.. “ (Tevbe
Suresi, ayet 74) şeklinde olanları vardır. Çünkü, Medine'ye geçtikten az sonra, çete saldırılan
sayesinde ele geçirdiği ganimetler ve ganimetlerden yararlanmak isteyen taraftarların
sayısının artması nedeniyle giderek güçlenmiştir; artık sadece “tebliğ edici” ya da “öğüt ve-
rici” değil, “emredici”dır; dilediği şeyleri kılıç yoluyla elde edebilicidir. Bu nedenle artık
yumuşak davranmak, hoşgörü saçar olmak ihtiyacında değildir; bu nedenle Kur'an'a, sert,
yıldırıcı, lanetleyici, ölüm saçıcı, savaşçı nitelikte dehşet saçan hükümler koymuştur.
Güçsüz
durumdayken, Kur'an'a, “Biz Resulleri, sadece müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz...”
(Kehf Suresi, ayet 56) ya da “Ey Muhammed, sen öğüt ver, esasen sen sadece bir öğütçüsün.
Sen onlara zor kullanacak değilsin” (Gaşiye Suresi, ayet 22-24) ya da “Dinde zorlama
olmaz” (Bakara Suresi, ayet 256) şeklinde hoşgörülüymüş kanısını yaratıcı ayetler koyarken,2
güçlendiği an sert ve dehşet saçar nitelikte ayetler yerleştirmiştir ki, bunların arasında “Allah
yolunda kıtal”\ öngören (Nisa Suresi, ayet 84) ya da müşrikleri Müslüman yapıncaya kadar
savaşı emreden, örneğin, “... (kafirlerin) boyunlarını vurun, parmaklarını doğrayın” (Enfal
Suresi, ayet 12) ya da “Onları bulduğunuz yerde öldürün... Fitne kalmayıp yalnız Allah'ın
dini ortada kalana kadar onlarla savasın” (Bakara Suresi, ayet 191-193) şeklinde olan ya da
Yahudilere, Hıristiyanlara karşı savaş açılmasını ve İslami kabul etmelerine ya da “cizye”
(kafa parası) vermelerine kadar savaşın sürdürülmesini öngören hükümler vardır ki, bunlar
arasında, “(kitab ehli'ne, yani Yahudilere, Hıristiyanlara ve İslami din edinmeyenlere karsı)
... boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın” (Tevbe Suresi, ayet 29) ya
da “Ey Peygamber! Kafirlerle ve münafıklarla savaş. Ve onlara katı sert davran! Varacakları
yer cehennemdir...” (Tevbe Suresi, ayet 73; Tahrim Suresi, ayet 9) şeklinde olanları var.
Öte yandan yine henüz yeteri kadar güçlü bulunmadığı zamanlar, özellikle Mekke döneminde,
düşman kazanmamak amacıyla tedbirli davranmayı tercih etmiş, örneğin Tanrı'yı inkar
edenlere ya da puta tapanlara sataşılmamasını, onların taptıkları şeylere sövülmemesini
istemiştir. Çünkü, aksi takdirde onların da kendisine ve taraftarlarına saldıracaklarını ve
sövmeye başlayacaklarını bilirdi. Bundan dolayıdır ki, Kurana, “Allah'tan başka
yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da ... Allah'a sövmesinler” (Enam Suresi, ayet 108)
deryada “...onlar, savaşmadıkça, 'siz de onlarla savaşmayın...” (Bakara Suresi, ayet 191)
şeklinde yumuşak ve barışçı nitelikte görünen ayetler koymuştur. Fakat, Medine'ye geçip de
güçlendikten sonra, artık çekingen ve barışçı siyaset izlemeye gerek kalmadığı için, Kur'an'a,
“Ey Peygamber! Kafirlerle ve münafıklarla savaş (cihatta bulun!). Ve onlara katı davran
(sertlik göster)! Varacakları yer cehennemdir...” (Tevbe Suresi, ayet 74; ayrıca bkz. Tahrim
Suresi, ayet 9) şeklinde ya da biraz önce değindiğimiz gibi, yıldırıcı ve dehşet saçıcı hükümler
koymuştur

dinden çıkmak

madman
inanan kardeşlerimi aydınlatmak bana bir vazifedir. buradaki paylaşımlarımda dinlerin insan uydurması olduğunu anlatacağım sürekli. ben senelerce kandırıldım ama artık uyandım. o narkozun etkisi kalktı ve dünyam değişti. sizin gibi kardeşlerimi de değiştirmeyi istiyorum. takipte kalın.

ateist ve dindar insanlar arasındaki farklar

madman
İnanan insanlar kendilerini en çok Allah'a yakın hisseden insanlardır ve en çok da onların yasakları çiğnediğini görmekteyiz.
Bunun nedeni kendisini "Allah'ın dostu" zannedip, canı istediğinde günah işlemek ve toplu halde tövbe edip bu çiğnediği yasakların vebalini üzerinden atacaklarını düşünmeleridir..
Ama vicdan mekanizmasından asla haberleri yoktur.
Fakiri, garibanı, öksüzü, yetimi Allah'a havale eder;
Bir zulmün karşısında
Veya bir kötülük gördüklerinde müdahale etmeden yine o hiç görmedikleri Allah'a havale ederler.
İşte biz bunu demiyoruz.
O insanın diğer tarafta ceza almasını beklemiyoruz.
Çünkü bunun bir garantisi yok.
Garibana el uzatmayı,
Masuma dokunmamayı,
Boş ve hurafe bilgilerle kafa ütülemeden;
Daha gerçekçi ve daha bilimsel konularla ilgileniyoruz.
Kaynağımızı tek bir kitaptan almıyoruz,
Tek bir insandan söyledikleriyle yetinmiyoruz.
Mantığımıza ve vicdanımıza ters gelen söz ve davranışlardan kaçınıyoruz.
Görmediğimiz, bilmediğimiz hiç bir şeye inanmak istemiyoruz.
Bir işin aslı ve astarını öğrenmeden kulaktan duyma bilgilerle orda burda ileri geri konuşmuyoruz.
Biz vicdanlı insanları, mantıklı insanları ve bilgili insanları seviyoruz. Onlar da bizleri...

antiteist

madman
Bu kelimenin etimolojik kökeni, Grekçe olan anti- ve theismos kelimeleridir. Bu terimin çeşitli kullanım alanları bulunur; seküler metinlerde organize dine veya herhangi bir ilaha olan inanca doğrudan karşıtlığı işaret ederken, teistik metinlede bu terim belli bir tanrı veya tanrılara olan karşıtlığı işaret eder.

ateistten farklı değil bir adım ötededir. ateist tanrının ve dinin gerçek birer olgu olmadığını söyler. antiteist, bunlara ek olarak dinin ve inancın zararlı olduğunu ve kurtulunması gerektiğini söyler.
1

kuranın insan uydurması olduğunun kanıtları

madman
“Yüce” Olduğu Kabul Edilen Bir Tanrı'nın, İnsanları Hem Kendisine Hem de
Muhammed'e İnandırmak ya da “Yüceliğim”, “Güçlülüğünü” Anlatmak
Amacıyla, “Ant İçerek” (“Yeminler” Ederek) Konuşup Konuşmayacağı

Kur'an'da yazılanlara göre Tanrı, tıpkı insanlar gibi, her vesileyle ve her iş için ya da her olay
vesilesiyle yeminler ederek, ant içerek
konuşmakta! Hemen hemen hiçbir eylem ve işlem yoktur ki, Tanrı, onu yaparken ve
anlatırken, şunun bunun üzerine ant içmesin! Hani sanki sözlerinin doğruluğuna insanları
inandırmanın başka bir yolu yokmuş da, ille yemin etmek gerekirmiş gibi! Üstelik yeminlerinin pek çoğunu, kendi kendisini “Tanrı” olarak kabul ettirmek, kendisinden başka
“Tanrı” olmadığını bildirmek, kendi yüceliğini ve güçlülüğünü anlatabilmek, kendi
niteliklerinin emsalsiz olduğunu belirtmek, Muhammed'i övmek, onu, “peygamberlerin” en
sonuncusu ve en yücesi olarak göstermek, onun eylem ve işlemlerini benimsetmek gibi
konularda yapar.
Kur'an'da, yazılanlara göre, Tanrı, yeminlerini sadece kendisiyle ya da Muhammed'le ilgili
olarak yapmaz, her vesileyle ve her şey için yapar. Örneğin, inanmış olan kimselere, cennetin
güzel kızlarını vereceğine dair yapar ya da “inanmayanları” cehennem ateşinde yakacağına
dair yapar. Daha başka bir deyimle, yeminlerini, şaşkınlık yaratacak şekilde yapmaktan geri
kalmaz. Şu bakımdan ki, bazen kendi adını anarak, yani “Allah'a” ya da “Rabbi'ne” diyerek
yapar; bazen Muhammed'in adı üzerine yapar; bazen “Mekke” şehri üzerine, bazen “zeytin”
üzerine, bazen “incir” üzerine, bazen “dağlar” üzerine, bazen “yıldızlar” üzerine, bazen
“baba ve çocukları” üzerine, bazen “yağmurlar ve rüzgarlar” üzerine, bazen “yürüyen
gemiler” üzerine, bazen “adamlar boğazlayıp can alanlar” üzerine, bazen “kuşluk vaktine”,
bazen “her şeyin çiftine ve tekine”, bazen “gelip geçen geceye”, bazen “tanyeri”ne, bazen
hiç kimselerin anlayamayacağı şeyler üzerine ve evet saymakla bitmez nice şeyler üzerine yapar!

kuranın insan uydurması olduğunun kanıtları

madman
Eğer Tanrı gerçekten bir kitap yazmış olsaydı;
1. Dünya elips biçimindedir.
2. Evrim vardır.
3. Sizden 65 milyon yıl önce dev yaratıklar (dinazorlar) vardı. Fosilleri yerin altında...
4. Hayvanlar nimet değil ortak akrabanızdır.
5. Kadın erkek ayrımcılığı yapmayın, herkes eşittir.
6. Eşcinseller de vardır, onları da ben yarattım. Aşağılamayın, dışlamayın.
7. Savaşmayın, birbirnizi asla öldürmeyin
8. Irkçılık yapmayın.
9. Hepiniz yıldız tozundan geldiniz.
10. Her şey bir patlamayla başladı.
Demesi gerekmez miydi? Ben tanrı olsam çok daha güzel bir kitap yazardım.

islam dini

madman
Kendini peygamber ilan eden muhammedin, arap toplumunda yaşayan insanlara çeşitli kurallar getirerek mekke ve çevresindekileri adam etmek için kurduğu bir dindir. daha sonra işler büyüyünce evrensel boyut kazanmıştır. şu anda 1.5 milyar civarında müslüman nufüs olduğu tahmin ediliyor.

ilk başlarda barışçıl bir politika izleyen muhammed, medinelilerin mekkelilere olan husumetini de kullanarak hicretinden sonra ve işleri büyütünce tavrı ve siyaseti tamamen değişmiştir.

kadınlara düşkünlüğüyle bilinen muhammedin dini olan islam dini ilk yıllarında devrim niteliğindedir. bilimde ve astronomide büyük gelişmelere imza atmış olan islamcı kesim moğolların kendilerini dümdüz etmesiyle duraklamaya gitmiştir. daha sonra osmanlının sancağı eline almasıyla tekrar yükselişe geçmiştir ve bu kadar çok taraftar kazanmasına sebep olmuştur.

günümüz itibariyle uzak durulması gereken dinlerin en başında geliyor. çünkü diğer dinler prangalarını kırmıştır fakat islam dini hala bir batağın içindedir. bu dine karşı savaşın dostlarım. bilginizle ve kaleminizle savaşın, silahla değil.

ortadoğu ülkelerinin hali ortada. silinip gidiyor hepsi. bilime önem verin.

ac dc

madman
Lineer DC devre analiz için birkaç metod vardır.
(1) Düğüm analizi ("düğüm") (2) Göz analizi ("göz") - Kompleks 3D durumlarında çalışmaz (3) Süperpozisyon - normalde eğer devrede bağımsız kaynak varsa düğüm veya göz metodu yapılır. (4) Kaynak dönüştürme - sınırlı bir tekniktir. (5) Eşdeğer devreler - normalde düğüm veya göz metodunda birleştirilir.
AC devre analiz metodu genellikle DC devre analizi ile aynıdır. Bununla beraber kondansatör ve bobin gibi lineer diferansiyel elemanlar için kompleks matematik veya fazör yöntemi kullanılmalıdır.

kadın programları

madman
"Bir ülkenin kalkınmışlığı önce kadınla başlar" çünkü anneler çocuklarını yetiştirir. Kadınları uyutursanız, çocukları da o uykuyla yetişir ve büyür. kafa yapısını değiştirmesi uzun zaman alır. örn: ben

bu yüzden kadınları uyutarak, gelecek nesillerin geleceğini söndüren bu programları esefle kınıyorum.

amerikan polisinin türk polisini coplaması

madman
videoyu yeni izleme fırsatım oldu. olayda pkk'lı piçlerle, tayyipçi itler kapışıyor. ulan dangalaklar gelin ülkenizde yapın şu kavgayı neden abd basınına rezil oluyor, onlara malzeme çıkarıyorsunuz. zaten ypg ye silah veren abd değil mi? adamlar 2 kere mağdur duruma düştüler şimdi. akılsız başın cezasını yine biz çekeceğiz sevgili laikdaşlarım. faşist tayyip diye bağırıyorlar sonra da bizim cumhurbaşkanının korumaları bunlara girişiyor. yazık lan hahah. bugün de sizin yerinize utandık teşekkürler!