confessions

azercelaleddinirumi

Bira  · 5 Mayıs 2017 Cuma

  1. toplam giri 90
  2. takipçi 8
  3. puan 1818

optik başkan

besiktas
gerçek adı mehmet ışıklar olan, beşiktaş taraftar grubu çArşı'nın kurucu efsane tribün lideri. hayatı hakkındaki bilgiye şuradan (bkz:http://www.maksatbilgi.com/mehmet-isiklar-optik-baskan) ulaşılabilir. bugün onun aramızdan ayrılışının yıl dönümü. ışıklar içinde süzül başkanım.

"kuşandık emanetleri,
atkılar omuzlarımızda.
bizlere öğrettiğin kavga optik başkan,
büyüyor omuzlarımızda."
3

how i met your mother

scarletcrow
9 sezon yanımda olmuş dizidir. bitince düştüğüm boşluğu gidermek için arada izlerim.

başından sonuna kadar güldürmüş, üzmüş, sigara yaktırmış, güldürürken düşündürmüş, çığır açmıştır.

umutsuz aşık Ted, kanadalı güzellik Robin, çoğu zaman harika çift Marshall ve Lily ayrıca bacıları saklatan Barney ile harika bir senaryodur. evet son sezon biraz ilginçti diyebiliriz ama genel bakışta 20 dakikalık sıkmayan dolu dolu bölümleriyle çabucak bitebilme özelliğine sahip muazzam sitcomdur

dangal aamir khan

cigdemgulu
Lisede olsaydık karne gününü beklerken izleyeceğimiz film. Çünkü hep öyle olur. Eğer o okula geldiysen, Aamir khan'ı izlemek zorundasın. Böyle yazınca beğenmiyorum gibi oldu ama çok severim çok sempatik bir adam. Ben genelde öğretici bir hayat dersi veren filmlerini seviyorum. Bu da %98i falan oluyor galiba swh.

dangal aamir khan

darbeli matkap
tüm filmlerini izlediğim ve hayranlık duyduğum adam.. aamir khan'ın bizim toplumumuz da çok sevilmesinin nedeni ise türk kültürün de tanımlanan kahraman profili ve bize öğretilen iyi insan tanımlamasına uygun olmasıdır.. onun için aamir khan'ı izleyipte sevmeyen türk insanını zor bulursunuz.. şüphesiz bollywood'un gerçek yıldızı

kadrajımızdan

radis
son zamanlarda günlük hayatın rutin ve stresli durumlarından kurtulmak için kendimce amatör fotoğraflar çekmeye başladım. herkese de tavsiye ediyorum.
eğer başka yazar arkadaşlarımız da fotoğraf çekiyorsa bizlerle paylaşabilirler.



edit: foto eklendi












hislerine dokunmak

miractanyuvarlananninja
Neden oradaydı bilmiyordu. İçeri girecek cesareti yoktu. Kapıya yaslanarak çökmüş derin düşüncelere dalmıştı. Girmeli miydi? Cesareti var mıydı? Tekrar yapabilecek miydi? Kendini hiç bu kadar yorgun hissetmemişti. Uzun zaman sonra anılarını ziyaret etmek, yüzleşmek ateşe dokunmakla eşdeğerdi. Bir kibrit yaktı. Dalgalanan alevin dansı gittikçe ellerine değmesiyle hissettiği acı ona güç veriyordu. Kaç kibrit yakmıştı? saymamıştı. Her seferinde alevin elini hapsetmesi fikrine kapılıp elini bir türlü muma götürmüyordu, belki de aydınlanmasından korkuyordu. Kibriti kontrol edebilmek ona daha kolay geliyordu belki... Mum ışığı gereksiz bakış alanı kazandırabilirdi. Buna ne gerek vardı? Bir kibrit daha yaktı. Aleve bakıp içtenlikle gülümserken yavaşça elinden kaydı. Bir karartının yanına düşmüştü. Hareket eden karartıyı gözleri seçemiyordu. Yeni bir kibrit çıkarıp yaktı. Bunu görmesi gerektiğini düşündü. Titreyen ellerini muma doğrulttu. Etrafı aydınlanmıştı. Hayır, hayır bunu istemiyordu. Tek istediği karartının ne olduğunu görmekti. Söndürmemek için kendini tuttu, yere yaklaştı. Dikkatle bakmaya başladı, bu bir örümcekti. Örümcek onu ziyaret mi etmişti? Acıyla gülümsedi. Seyircisini anımsadı. Üstünden geçen yılları düşününce onu özlediğini hissetti. Zaten o yüzden burada değil miydi? Onu kaybettikten sonra piyanosuyla hiç yüzleşmemişti. Düşüncelerinde kaybolmuştu, karamsarlığın etkisiyle bedeninin titrediğini hissettiği sırada örümcek hareket etti. Nereye gidiyordu? Bu gece tek misafiri oydu, gidemezdi. Onu takip edecekti. Yavaşça doğrulurken örümceğin kapının altından geçişini izledi. Yanık titreyen ellerini sıktı. Ellerini sıktıkça güç alıyor, tırnaklarını geçirdikçe kanatıyordu. Artık zaman gelmişti, daha fazla oyalanmadan içeri girmeliydi. Derin bir nefes alarak kapıya yöneldi. Odadaki kasvetli hava nefes almasını zorluyordu. Önemi yoktu, örümceği kaybetmemeliydi. Nefesinin yorgunluğu mum alevine yansıyordu. Buraya kadar gelmişken sönmesine izin vermemeliydi. İşte oradaydı. Piyanoya vuran ay ışığı onu daha da çekici kılmış, çalma isteği uyandırmıştı. Gözleri örümceği aradı. Onu kaybetmiş miydi? Odada olduğundan emin olması onu hâlâ seyirci yapardı değil mi? Piyanoya yaklaştı. Onu yakından görmek nefesinin ciğerini iyice yakmasına ellerinin tekrar sızlayıp kanamasına sebep oluyordu. Bunun için buradaydı, pes edemezdi. Mumu tozlu piyanonun üzerinde gezdirdikten sonra kenarına koydu. Artık hazırdı. Gıcırdayan sandalyesine oturdu. Piyanoyu süzmeye başladı. Yılların yorgunluğu onu da etkilemişti. Tuşları örümcek ağıyla kaplanmış, tozlu hâliyle başkalarına hayat olmuştu. Bir zamanlar heyecandan titreyerek bastığı tuşlar şu an jilet gibi duruyor ve bu genç kadını ürkütüyordu. Seyrine devam ederken örümceğin tırmandığını gördü. Tam mumun yanına geçmiş ondan çalmasını anlatmak istermiş gibi ağlarına dokunuyordu. Ay ışığına baktı. Yüzüne düşen saçlarının gölgesini yok etmek istercesine geriye attı. Hiçbir gölgeden etkilenmemeliydi. Yıllarca kendi gölgesine gizlenmiş piyanodan uzak durmuştu. Şimdi onun yanında güçlü kalmak zorundaydı. Yeniden tuşları incelemeye başladı. Tuşlar ağlarla kaplıydı ve ağlarının görüntüsü bozulamayacak kadar güzeldi. Onay ister gibi örümceğe baktı. Örümcek kararlı durmaya çalışsa da çekimser gibiydi. Genç kadın onu incitmekten korkarcasına bir tuşa bastı. Kalbinin parmak uçlarında attığını özgür kalmak istercesine sızladığını hissetmişti. Dokunmaya devam etti. Her dokunuşu kendine cesaret verirken örümceğin ağlarından özgür kalmak istediğini çağrıştırıyordu. Yoksa o da ağlardan kurtulmak mı istiyordu? Ellerinin kanamasına aldırmadan her bastığı yerde iz bırakarak çalmaya devam etti. Çaldıkça kendini kaybediyor örümceğe ithafen salınıyordu. Gözlerini kapattı. Artık dokunurken dans ediyordu. Her dokunuşunda örümceği ağlarından özgür bırakıyor kendi ruhunu parmak uçlarına bastırıp piyanoya katıyordu. Ruhu özlediği sesle sarhoş olurken tüm bedeni titriyor, ellerinin acısını bastırırcasına gülümsüyor, yılların acısını çıkarırcasına ağlıyordu. Birden durdu. Mumu söndürmenin zamanı gelmişti. Ay ışığı onu kucaklamış böylelikle yapay ışıklara ihtiyacı olmadığını anlamıştı. Derin bir nefesle üfledi. Şimdi yalnız piyanosunun üstü kanlı parlayan beyaz tuşları ve örümceğin gölgesi kalmıştı. Dokunmaya devam etti. Sanki son kez basıyormuş gibi parmak uçlarıyla özlemini dile getirerek kucaklıyordu piyanoyu. Çaldı, çaldı, çaldı... Hıçkırıklarına hakim olamadığı sırada gözü örümceğe takıldı. Tuşlarının üstüne gelmiş avuç içlerini açmasını istercesine dokunuyordu genç kadının ellerine. İzin verdi örümceğe, onu alıp ay ışığına tuttu. Parçalanmış ellerinin içindeki seyircisine minnet duyar gibi baktı. Onu pencerenin kenarına bıraktı. Artık gidebilirdi, ağlarından kurtulmuş özgür bir örümcekti. Piyanonun hislerini dokunuşlarıyla yeniden canlandırmış, var olmanın gerçek tanımını göstermiş, kendi ruhunu bulmasını sağlamıştı. Başarmıştı.

osman pamukoğlu

kargalı karga paşa
Siyaset arenasında kurmuş olduğu Hepar partisinde, gençlik kollarında görev aldığım dönemlerde de, bir toplantı esnasında yanında otururken bile içimden "ah be paşam bu siyaset askerlik değil ki.." diye içten içe üzüldüğüm, ülkemizin yetiştirmiş olduğu en iyi askeri dehalardan birine sahip insandır.

Evet siyaset yapamamıştır belki ancak bu haliyle bile günümüz siyasi partilerinin kanımca hepsine keskin dersler vermiştir.

Katıldığı programlardan birinde (Halk Tv Halk Arenası) Muharrem ince'nin sürekli aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp biraz da geveleyip sunması üzerine "muharrem bey'in anlattıklarını, akp'nin yaptıklarını edirne'den kars'a, sinop'tan hatay'a herkes biliyor. Halk zaten biliyor. Halkın beklediği şu siyasilerden. Siz ne yapacaksınız?" diye soğuk duş etkisi veren bir mesaj göndermiştir bütün siyasilere ve halka. "Türk ordusunun gücü disiplinden gelir ve bir tek disiplin vardır. O da kusursuz ve mutlak disiplindir!" sözleriyle adeta kendisine oy vermemiş insanlara da "parti kur oy verelim!" dedirtmiştir. Katıldığı 32. Gün programında pkk sevici bir kaç insanı karşısına almıştır. Bu programda "asker köy yaktı zulmetti" eskseriyetindeki iddialara "siz gözünüzle gördünüz mü?" diye sormuş aldığı cevap ilk başta "benim böyle bir iddiam olmadı." olunca "aslını bilmediğiniz şeyleri iddia etmek peşinden gitmek böyle saçma sapan durumları ortaya çıkartır" demiştir. İlerleyen dakikalarda içlerinden bir kadının "ben diyarbakır'da yaşıyorum. Çevresinde olan biten her şeyi biliyorum (bkz:god mode on) insanlar neden pekekeyi destekler biliyorum. yakılmış köy gördüm çok köy gördüm köyü yakılmış arkadaşım var" diye söze girmesi üzerine "hanımefendi bir köy içerisinde kadınları çocukları alt kata saklamışlar bize köyden yağmur gibi mermi yağıyor. Havan, roketatar yağıyor, atılıyor ne yapmamız gerekiyordu?" diye sorar. Kadın "köylüleri meydana toplayıp ondan sonra buyrun diye girilirdi" tarzında bir cümle kurucunca "senin üzerine hiç roket geldi mi mermi geldi mi? Sen hiç hayati tehlike atlattın mı?" diye sorar bu sırada kadın "kavramları tartışacaksak.." diye lafa devam etmek ister. "Kavram mavram yok hayat var!" diye cevap verir. Diğer taraftan da karşı tarafa desteğe girmek isteyenlerin "ama bırakın da konuşsun" gibi laflarına "herkes kendini savunabilir burda yönetim var" demiş destek olmak isteyenlerin "burası askeri kışla değil sayın general" lafına "burası da akademi değil! sen de avukat değilsin!" demiştir. "Bana sen dite hitap edemezsin diyen beye "ederim! Sizin gibi bölücülere moral veren herkese her türlü hitabı ederim! Siz ve sizin gibileri bu türk milleti biliyor!" demiştir. Bunun üzerine kurnazlık yapmak isteyen beyin "kaç oy aldınız son seçimde?" cümlesine "ben seçime girmedim kendine gel!" diyerek bir ayar daha vermiştir.

Aynı programda asılsız ölüm ve faili meçhul rakamlarının bahsi üzerine "Benim küçükken bir tüfeğim vardı ağızdan dolmalı. Tüfeği doldurur en son ucuna çaput koyardık. Çaputu az veya çok koymak duruma göre yüzünüzün bir tarafını alabilir. Ustalık ve sanat ister. ağızdan dolma tüfekler, demir delik artık yok. Fakat ağızdan dolma insanlar var........ İki gün bu dağda kalmış mı? Bunu götüreyim 3800 metrede bir mezraya koyayım. Kayalığın dibine -40 derece de. İki gün sonra neyi çıkar biliyor musun? Tahtası!"

Aynı beye "Silahını bana doğrultuğun an kork!" demiş bunun üzerine "zaten korkuyorum. Nefretle dolusunuz. O köylerden çekilmedikçe bu mesele çözülmeyecek." diyince "ne yapalım çekilelim mi? Biz hiç bir yerden çekilmeyecez!" demiştir. Bir beyin "siz diyeceksiniz beyefendi siz diyeceksiniz" demesi üzerine "insan adam olana öyle derim. Dağdakilere moral vermekten öteye gittiğiniz yok!" diye cevap vermiştir.

Yiğittir, merttir, komutan gibi komutandır. Ancak siyasetçi değildir. Lakin memleketin böyle insanlara oldukça ihtiyacı vardır.

çocukluğun kalıntıları

dookie
Annem ile babamın boşanması dan sonra aşka veyahut o tarz şeylere inancım kalmadı.

Evden çıkmam.Oysa ki çocukluğum mahallede top koşturarak geçti.

Hala aynalardan korkarım.

Küçükken çok dalga geçildiği için asla ağlamam.

Hatırladığım bu kadar şimdilik.
1

bilgisayarsız yaşamak

Valar dohaeris
İnternet ve bilgisayar düşmanı babam yüzünden (bkz: çomar) 23 yıldır içinde bulunduğum durumdur. Eksileri artılarından çok daha fazladır. Sınıf arkadaşların oynadıkları oyunları zevkle anlatırken sen sadece dinlersin. İnternet cafe dışında bilgisayar deneyimin olmaz. Öğretmen PC gerektiren ödev verdi mi herkes sevinir, sen internet cafeye gider veya kimden isteyebilirim? Diye düşünürsün. En büyük eksikliği bilgisayar derslerinde hissedersin. Millet çatır çutur world, paint kullanırken ben köşede gizlice klavyede hızlı yazmaya çalışıyordum hoca azarlamasın diye.

ben kimim

immortallydia
Sen bensin, ben senim. sen aslında ailesinden ve çevresinden eziyet gören, alay edilen, dışlanılan ve dibe çakılmaya mahkum edilen ama her defasında ayağa kalkmak için sebep bulan hepimizsin.

ben kimim

hena
Okurkenki acım senin acına denk bile olamaz. İnsan bunca şey okuduktan ve bildikten öğrendikten sonra ne diyebilie diye düşünüyorum. Sen öyle cesur ve iyi yüreklisin ki. Yolun açık olsun...mutlu olmanın zamanı gelmiş.