Kış akşamlarında, sobanın üzerinde çay demlemiş, kestane kızartmış, üzerinde su ısıtıp, çamaşır kurutmuş nesildir. O sobanın çatırdıları eşliğinde sıcacık oda da mis gibi uyumak özlenen şeylerdendir.
Başka bir odaya geçilecekse genelde donmamak için koşarak geçilir.
sobalı evde yaşamış efsanevi nesil
sobanın dibinde leğen içinde yıkanmak
akşam ailecek yenen portakal - mandalin kabukları sobanın üstüne konulmuş
sobanın üstüne tükürüp yanıp buharlaşmasını izlemek
sobanın üstüne kolonyağ döküp çıkan alevlerden korkmak
sabah kahvaltısında mayalı köy ekmeğini soba üstünde kızartıp üstüne yağ - salça sürüp yemek
hey gidi günler fakirdir ama mutluyduk, insanları severdik. Şimdi hepimiz birbirimizden nefret ediyoruz
akşam ailecek yenen portakal - mandalin kabukları sobanın üstüne konulmuş
sobanın üstüne tükürüp yanıp buharlaşmasını izlemek
sobanın üstüne kolonyağ döküp çıkan alevlerden korkmak
sabah kahvaltısında mayalı köy ekmeğini soba üstünde kızartıp üstüne yağ - salça sürüp yemek
hey gidi günler fakirdir ama mutluyduk, insanları severdik. Şimdi hepimiz birbirimizden nefret ediyoruz
Oda parfümü yerine kullanılan mandalina, portakal kabuklarının kokusunu anımsatan başlık.
Bir de küçükken bizden gizli sobaya kafasını yaslayıp saçı sobaya yapıştığı için kazıtmak zorunda kalan "abla saçını bana ver, benim olsun." diye ağlayan küçük kız kardeşimi anımsıyorum swh.
Bir de küçükken bizden gizli sobaya kafasını yaslayıp saçı sobaya yapıştığı için kazıtmak zorunda kalan "abla saçını bana ver, benim olsun." diye ağlayan küçük kız kardeşimi anımsıyorum swh.
Kışın hâlen daha soba kullanan bir ailenin bireyi olarak benim için pek de eskimeyen bir gelenektir. Tabii şimdi ne eskiler kaldı, ne de samimiyet. Her şey gibi sobanın varlığı dahi çocukken daha güzeldi. Karanlık odada ateşin tavana yansımasını izlerdim. Odunları kırarken babama yardım ederdim. Kestaneleri çevirmek bana bırakılırdı. Kömürden ve isten ellerim ve yüzüm simsiyah olurdu bazen. Annem banyoda saçıma sıcak su döküp dururdu swh.
Şimdi daha varlıklıyız ama sözde. Evde ne mutluluk var ne saadet. Kestane, patates yine var ama evde kahkaha sesleri olmayınca ne anlamı kalıyor ki? Old good days...
Şimdi daha varlıklıyız ama sözde. Evde ne mutluluk var ne saadet. Kestane, patates yine var ama evde kahkaha sesleri olmayınca ne anlamı kalıyor ki? Old good days...
Annem artık büyüdün diyerek barbie bebeklerimi yakmıştı sobada. hala aklıma geldikçe üzülüyorum...
neden efsane deniliyor ki. bu topraklarda sıksan en fazla iki üç tane efsane nesil yaşamıştır.
ayrıca ne kadar doğalgaz yaygınlaşsa da türkiyede, çoğu ev hala soba ile ısınıyor.ki zaten seçenekler az, klima-doğalgaz-kömürlü soba-elektrikli sobalar.
dahası evinde soba olanlar istatiksel olarak daha mı iyi oluyor, ben neden iyi değilim kışları benim odamda soba olduğu halde. sorgulamak gerekli efenim.
ayrıca ne kadar doğalgaz yaygınlaşsa da türkiyede, çoğu ev hala soba ile ısınıyor.ki zaten seçenekler az, klima-doğalgaz-kömürlü soba-elektrikli sobalar.
dahası evinde soba olanlar istatiksel olarak daha mı iyi oluyor, ben neden iyi değilim kışları benim odamda soba olduğu halde. sorgulamak gerekli efenim.
Bende sobalı evde büyümüştüm. Geceleri ateşin duvara yansımasını seyretmenin verdiği zevk çok güzeldi. sobanın alt kısmından yanan ateşi seyretmekte bir ayrıydı.. patatesi içine atıp belli bir süre sonra şişi içine batırıp sobadan alarak yemek, kestaneleri üzerinde pişirmek.. eskileri özledim o samimiyeti özledim. sobaya sırtını dönüp ressam Bob'u seyretmeyen nesil büyüyor...
daha 2 aylıkken sobadan yangın çıktığı için annemin bu olaydan hemen kurtulmak istemiş ancak 6-7 yıl sonra buna ulaşmış. ne kadar anneannem babaamnem vs herkesin evi sobalıydı o zamanlar evde kalorifer olması zenginlikti şimdi iste evde soba olması moda oldu bu işler biraz karışık her neyse.Sobadan evimde yangın çıkmış,teyzem burnunu yakmış sonra o sobaya kova taşımak var bir sürü sıkıntısı var ama ilk kalorifere geçtiğimiz de ya bunda nasıl kestane kızartıcaz? gibi bir cümle kurmuştum biz erken geçtik kalorifere ama anneannemler kaldı bi süre daha doğalgaz gelene kadar geçmeyiz dediler 1-2 yıl eve kova taşıyınca anladım derdini.ama üstünde kestane kızartmak,çay demlemek geceleri karanlıkta sobadan çıkan kırmızı rengin tavana yansımasını izlemek paha biçilemez be.
O günleri çok özlüyorum, keşke bir Zaman makinem olsa da banyodan sonra tv izlerken sobanın başında uyuya kaldığım günlere dönebilsem.
Okuldan çorabım su içerisinde geldiğimde annemin çıkar çoraplarını diye bağırıp sobanın yanına oturtması daha sonra sobanın kenarında kedi misali kıvrılıp uykuya dalmak gerçekten farklı bir mutluluktu.
Üstünde kestane pişirmekten, çay demlemeye, mandalina kabuğu asmaya... her şeyiyle güzel. Sıcacık dönemlerdendir.
Sobayı mi özledik yaşananları, anıları mı? Ben eskiyi yani çocukluğumu özledim soba sadece bir parçası ama renkli
Hem fakir hem yaşlıdır (bkz.ben)
Dokunma yanarsın denmesine rağmen en az 1 defa kendini yakmış olan cesur nesildir aynı zaman.
tukuruk dansi yapmayi ozledim,daha fazla yazmak istemiyorum.