confessions

purposeless

silik ✘  · 23 Ağustos 2017 Çarşamba

  1. toplam giri 313
  2. takipçi 6
  3. puan 3851

tsk'nın askeri üniformalardaki göktürkçe yazıları yasaklaması

codex cumanicus
Türklerden, Türklükten kuyruk acısı olan, sahip olduğu sığ muhalif görüşlerin tamamını aydınlıkla sapkın bir şekilde bağdaştırmayı hayatında düstur edinmiş atıkların sevinçle karşıladığı gelişme.

edit: varilden akan bokla karışık çöp suyu gibisiniz , yine eksi yine eksi. amınakoduğumun çakma hümanistleri sizi.

good old days turkey

atticus finch
videoda "good old days" diye gösterdiği günlerin yarısı savaş, darbe, ulusal çatışmalar kalanı da feodalizm altında sömürülen osmanlı köylüsü ve krallarının amaçları uğruna savaşlarda birbirlerini kılıçla kesen masum insanlar amk. keşke avrupa ülkelerindeki gibi biraz daha zeki bir sağa denk gelseydik, vallahi bizdeki bu milliyetçilerden adam olmaz.
9

helenotürkizm

thegraymane
yunanlıların ve türklerin bir çatı altında yaşabileceğini savunan bir ideolojidir
Fikrin teorisyeni olan Dimitri Kiçikis zamandında Fetullah gülen hareketine destek verdiği bilinmektedir. Günümüz gizli servislerinin eline alet olmuş ideolojilerden biridir

altın elbiseli adam barkın bayoğlu

thegraymane
Türkiye motorsiklet camiasında derin izler bırakmış değerli bir abimizdir. Kalbimizde yaşatalım. Aynı zamanda da sağlam bir modelcidir. Çok gerçekci çizgilere sahip sağlam modelleri vardır. Bir kaç videosunda arkadaki uçak model kutularının muhtemelen hepsini renklendirip bir yerlerde saklamıştır.

hüseyin nihal atsız şiirleri

Valar dohaeris
O gece
O gece ne kadar güzeldi mehtap
Gönülden fışkıran nağmeler gibi.
Ruhumu yıkayan bir seldi mehtap
En tatlı ilk ve son buseler gibi.

O gece o müthiş deniz durgundu,
Ömründe susmayan rüzgar yorgundu,
En kara gönüller aya vurgundu
Leyla'yı içinde bulan er gibi.

O gece zevkini duydum hayatın,
Sırrını anladım mükevvenatın.
Gönlümde yıkılan bir kainatın
Sesini işittim giryeler gibi.

O gece hayatım sanki masaldı,
Şuurum o anın içinde kaldı,
Kalbime ışıktan bir füsun doldu
İnsanı çıldırtan handeler gibi.

O gece felekten bir gece çaldım,
Ömrümde son defa bahtiyar oldum;
Ölürken yaşadım, yaşarken öldüm
Ve, sustum, sükutu besteler gibi.

O gece ne kadar güzeldi mehtap,
Sandım ki ruhumda yükseldi mehtap,
Gönlümü yıkayan bir seldi mehtap,
Rüyada çalınmış buseler gibi.

O gece gönlüm de aya vuruldu;
İçimde küllenen ateş dirildi.
Dünyada ne varsa yere serildi,
“O” kaldı...
Kalbimi seyreder gibi.

O gece sevgim coşkun ırmaktı,
Kalbimden taşarak o kalbe aktı;
Gözlerime en keskin bakışla baktı:
”Ben de seni Atsız, ben de...” der gibi...


Kahramanların Ölümü
(Şehit tayyareci Kurmay yüzbaşı Kami'nin büyük hatırasına)

Gerilir zorlu bir yay
Oku fırlatmak için;
Gece gökte doğar ay
Yükselip batmak için.
Mecnun inler,
kanını Leyla'ya katmak için.
Cilve yapar sevgili
Gönül kanatmak için.
Şair neden gam çeker?
Şiir yaratmak için.
Dağda niçin bağırılır?
Feleğe çatmak için.
Açılır tatlı güller
Arılar tatmak için.
Tanrı kızlar yaratmış
Erlere satmak için.
İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için.
Ve...
Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için...


Mutlak seveceksin beni
Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder...
Cismin, sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
Râm ol bana, rûhun yeni bir âleme girsin...
Yazmış kaderin: "Aşkıma ömrünce esirsin!"
Aklınla, şuurunla, hayâlinle bilirsin.
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
Anlatması imkânsız olan öyle bir ân ki,
Hülyâdaki ses, varlığının gayesi sanki...
Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki,
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
Sevdâ gibi bir gizli emel, rûhuna sinmiş;
Bir hâz ki hayâlden bile üstün ve derinmiş.
Gökten gelerek gönlüne rüzgâr gibi inmiş,
Bir sır ki bu, ölsen bile açamazsın...
Göğsünde vurup parçalanan kalbi nihâyet
Bir saçları kan, gözleri keskin dişi çeldi.
Artık bitecek ruhunu sarsan bu şeamet
Zira saçı kan, sevgilinin ismi ECEL'di
İçtin de ECEL zehrini sen kendi elinle
Hâlâ bu gönül, hangi uzak gölgeyi bekler
Bak haykırıyor «boştur ümitler» diye, dinle,
Zulmette keder besteleyen gâmlı köpekler
Bir dinle adem ülkesinin rûhunu: yer yer
Dâvet ediyor bak seni binlerce kucaklar...
Bir sır gibi sevda gibi sessizce gezinenler
Birgün; seni, otlarda uzanmış bulacaklar...


Yalnızlık
Yine aklımda bugün sen varsın,
Yine derdinle hayalim hasta.
Bürüsün kalbimi derdin sarsın;
Bir ümit var bu tükenmez yasta.

Bir yaram var! Ona merhem vurman,
Bir hayaldir ki gönülden taşıyor.
Ayırırken bizi yollar ve zaman,
Sana kalbim daha çok yaklaşıyor.

Nerde bilmem o geçen günlerimiz?
Artık onlar yeniden gelmeyecek.
Nerde kırlar, uzayan yol ve deniz,
O öten kuş, o güzel pembe çiçek?

Göklerin ziyneti mes'ut kuşlar
Ötüşürlerdi yağarken yağmur.
Şimdi onlarda melul olmuşlar,
Çünkü artık ne ışık var, ne de nur.

Dinledik rüzgarı sessiz sessiz
Okuyorken bize bir gamlı kitap.
Suya çizmişti gümüşten bir iz,
Yükselirken gece dağdan mehtap.

Şimdi hülyaya gömülmüş ölüyüm;
Ne gelen var, ne giden var, ne soran.
Iztırap yaylasıyım gam çölüyüm;
Esiyor sadece gönlümde boran.

Bir hayal alemi ardında; uzak,
Sisli iklimlere sürdüm, gittim.
Varlığım burda sönüp kaybolacak...
Belki ben şimdiden öldüm... Bittim...


selam
İçim yine sevinçlerle dolup yanıyor,
Ruhum sanki deniz olmuş dalgalanıyor,
Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden,
Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden.
Zafer ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler ölsede bir gün
Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.
Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
Selam sana ey yılları heba olan genç!
İstikbalim gitti diye yaslanma sakın!
İstikbalin değil ruhun Tanrı'ya yakın!
O yalancı istikbale bir perde indir!
'Gerçek yarın' unutma ki bir gün senindir!
Selam sana yavrusundan ayrılan kadın!
Kimbilir sen gizli gizli nasıl ağladın!
Ne bir damla göz yaşı dök, ne yasla dövün,
Sen yaşarken öksüz kalan yavrunla övün!
Gür sütünle aşladığın erlik cevheri
Yapacaktır onu yaman bir çeri...
Tek bir kadın değilsin sen...Sen bir ocaksın!
Madem ki bir adın Atsız katlanacaksın!
Kafkasyada can veren bir şehidin kızı
Bir eliktir...Yüreğinde erir her sızı...
Varsın, bağrın firkatiyle yavrunun yansın...
Yansın,dayan! Çünkü sende bir kahramansın!
Ey ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!
Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
Ocakları dağıtılan ülkü devleri,
Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar,
Bir gün olur tarih sizi elbet alkışlar!
Ey ciğeri parçalanan kahpe veremden
Ne beklersin dünyadaki sahte keremden?
Ciğerlerin sönüyorken Tanrı'yı andın;
Tasa etme gerçekleşir mukaddes andın.
Hepinize sevgilerle coşkun selamlar!
Şehitlerimiz bile sizi belki selamlar
İçtiğiniz ızdıraplar size kımızdır.
Bu acılar mazimize selamımızdır.
En tatlı hayalimdir bu selam benim
Kırk derece sıcaklıkta erirken tenim...
Çekiyoruz bunalarak, fakat ne çıkar?
Ulu Tanrı bizi elbet yargılar.
Bütün dünya sağırlaşsa o bizi dinler,
Onun rahmet denizinde ruhlar serinler.
Ey hırçın genç, ey güzel kız! Bırakın yası...
Yeter temiz gönüllerin bizi anması...
Toprak ana uyuturken koynunda bizi
Yarınkiler biçecektir ektiğimizi,
Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır,
İşte o gün ruhlarımız şad olacaktır!
Selam şanlı mazimize! Selam yarına!
Selam zafer ordusunun silahlarına!
Ey geçmişin yiğitleri! Selam sizlere!
Ey yarının şehitleri! Selam sizlere!
Siz tarihe yazıyorken şanlı bir satır,
Aranızda bulunacak güleç bir batır;
Atsız oğlu Yağmur denen bu yağız çeri
Atılarka hepinizden daha ileri
Güldürecek babasının yanık ruhunu;
Ruh ve yürek sağırları anlamaz bunu...
Karışınca gövdem yurdun topraklarına
Ruhum uçar ırkımın bayraklarına,
Varlığının sevgisini onlara taşır;
Kendiside ay-yıldıza belki karışır.
Bir gün gelip ırkımızın gürbüz erleri
Adım adım dolaşırken kutlu yerleri
'Vaktiyle bir Atsız varmış...' derlerse ne hoş!
Anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş?
Haydi artık dinsin bütün ızdırapların,
Ufuklardan şanlı bir gün doğacak yarın
Güzellikle, sıcaklıkla ve ihtişamla...
Kumandansız hazır olup onu selamla!
Gönlündeki yaraların kanını dindir...
YÜZDE YÜZ TÜRK OLDUĞUN GÜN CİHAN SENİNDİR.
4

zombi kıyameti için 5 bilimsel sebep

vaybanavaylarbana
Popüler kültürün son yıllardaki en büyük atılımı zombilerdir desek zannımca yanlış olmayacaktır. Amerika Birleşik Devletleri hatırlayacağınız gibi 2016 senesinde zombi salgınına karşı tatbikat yaptığını açıklamıştı. Amerika'nın ardından İngiltere'de olası bir zombi istilası için eylem planı hazırladığını duyurmuş ve olayın ne denli ciddi boyutlara geldiğini açıkça gözler önüne sermişti. Zombiler üzerine sayısız dizi, film çekilmiş binlerce roman ve makale yazılmış, özel danslar kareografize edilmiş hatta festivaller dahi düzenlenmiştir. Kökeni Haitideki vuudu büyücülerine dayanan popüler kültürde ise öldükten sonra dirilip insan eti yemekten başka bir şey düşünmeyen zombi salgınına bilimsel olarak yol açabilecek 5 konuyu sizler için araştırdım ve risk sınıfına göre sıraladım.

5. BEYİN PARAZİTLERİ

Parazitlerin kurbanlarını beyinsiz zombi vari kölelere çevirmeleri doğada çok sık rastlanan bir şeydir. Toxoplasmosa gondi adlı bir parazit bize bunun ne kadar korkunç bir şey olabileceğini gösteriyor. Bu parazit farelere bulaşıyor ancak sadece kedilerin bağırsaklarında çoğalabiliyor ve bunun bilincinde olarak farenin beynini kontrol etmeye başlıyor. Fare tek bir farkla gündelik hayatına devam ediyor oda kedileri tehtid unsuru olarak algılamıyor aksine onları bulmaya çalışıyor.
Parazit bu şekilde fareleri kedilere yem yapıp daha fazla çoğalmayı başarıyor. İnsanlar ve fareler genetik olarak birbirine çok yakındır. Yani bir zombi kıyameti başlaması için toxoplasmosanın biraz evrilip insanlara geçmesi yeterli olucaktır.

4. NÖROTOKSİNLER

Nörotoksinler vücut fonksiyonlarınızı ölü sayılacağınız bir noktaya kadar yavaşlatabilecek çok komplike zehirlerdir. Kurbanlar bu durumdan alkaloidler ile uyandırılabilir. Ancak geri döndüklerinde eski hallerinde olmazlar; Yemek, uyumak, inlemek ve kollarını kasıp sersem şekilde hareket etmek gibi sadece iç güdüsel komutlarla hayatlarına devam ederler. Haitide 1962 yılında clarvus isimli kadın ölü ilan edilip gömülmüştür. 18 yıl sonra tandıkları tarafından bilinçsizce yolda dolanırken bulunmuş ve eve götürülmüştür. Daha sonra evin köpeğini canlı canlı yediği resmi kayıtlara geçmiştir. Yapılan polis soruşturması sonucunda kadına bir vudu büyücüsü tarafından nörotoksin verilip şeker tarlasında köle olarak çalıştırıldığı büyücü ölünce serbest kaldığı saplanmıştır.

3. RAGE VİRÜSÜ

Halk arasında deli dana virüsü olarak bilinen rage virüsü ineklerin beyinlerine ve omurgalarına saldırıp hayvanı kendi türlerine karşı dahi vahşi bir hale sokuyor. Bu virüs insanlara bulaştığında Yürüyüşte değişiklik, kasılmalar, odaklanma sorunları, doyma hissinin yok olması ve bilincin kaybolması şeklinde etkiler gözlemleniyor. Virüsün bir diğer özelliği ise çok hızlı evrim geçirip karakterini değiştirmesi olarak biliniyor.

2. NÖROJENEZ

Sizlerde mutlaka kök hücre araştırmalarını duymuşsunuzdur. Nörojenezler ölü beyin hücrelerinin yerini alabilen kendine has karaktere sahip joker hücreler olarak tanımlanabilir. Şu ana kadar tıp hastaları beyin hasarı hariç hemen her şeyden kurtarabiliyordu kalp pili, yapay kapakçıklar protezler vesaire. Ancak beyin öldüğünde dönüş yoktu. Fakat artık öyle olmak zorunda değil. Günümüzde Nörojenler beyin travması geçirmiş hastaların beyinlerini bir yere kadar onarabiliyor. Henüz yolun başında da olsa kısa süre sonra bu tedavi ile ölü beyin hücrelerinin bir çoğunun yenilenecebileceği ön görülüyor. Sorun şu ki beyin ölmeye dışarıdan içeriye doğru başlıyor. Yani ilk önce beynin sizi insan yapan korteks kısmı ölüyor.
Hayatta kalmanız için korteks gerekli değildir yürümeniz yemek yemeniz için beyin kökünüz yeterlidir. Yani beyin ölümü gerçekleşmeye başlayan birini alıp beyin kökünü kök hücre tedavisi ile oluşturursanız elinizde bilinçsiz bir şekilde dolanan düşünce ve karakterden mahrum sadece hayatta kalmak için gereken temel iç güdülerle hareket eden bir insana sahip olursunuz.

5. NANOBOTLAR

Meşhur İlluminati oyun kartlarını hepiniz duymuşsunuzdur. 1994 yılında Steve Jackson Games firması tarafından piyasaya sunulan bu kartlar aslında oyundan çok birer senaryo kıyametidir. Japonya'daki Nükleer felaket, tsunami, ikiz kuleler saldırıları, emlak krizi, Clinton ve Obama'nın başkan olmaları hep bu kartlarda yıllar öncesinden haber verilmekteydi. Bir çok kriptolog kartların belli bir düzenle belirli tarihlerde gerçekleştiğini keşfetmiş ancak hangi kartta ki olayın hangi tarihte gerçekleşeceği henüz çözülememiştir. İlluminati oyun kartlarından en korkutucu olanlarından bir tanesi ise nüfusu azaltmak ve yeni bir dünya düzeni oluşturmak için insanlığa yapay bir zombi virüsünün bulaştırılmasıdır. Böyle bir şey imkansız dediğinizi duyar gibiyim ancak bilim adamları ve komplo teorisyenleri, hatta olayı bir adım ileriye taşıyacak olursak illuminatinin gizli labaratuarların da çalışmış ve tehdit altında ki doktorlar tam aksini söylüyor. Bilim küçük silikon bir çipi bir virüse bağlayarak, ilk nano-cyborg'u yaratalı 15 seneyi geçti. Buldukları ilk şey de, cyborglarin bünyelerinde bulunduğu canlı öldükten aylar sonra bile yasamaya devam ettikleri oldu. Araştırmaların ilk aşamaların da bile nano teknoloji ile uğraşan bilim adamlarının bir zombiyi yaratmaya ne kadar yaklaştıklarına bakın. Yaptıkları işi yani dünyanın sonunu hazırlamayı iyi biliyor olmalılar.

Dünya sağlık örgütü Bu yıl içerisin de beyninize girip hasarlı nöron bağlantılarını yeniden kurabilecek nanobotları insanlar üzerinde denemeye başlayacaklarını açıkladılar. Nanobotlar zihninizdeki kopuk bağları birleştirirken ne ters gidebilir ki? Çok yakın bir gelecekte beyninizde nanobotlar olacağını garanti edebiliriz. Bunlar siz öldükten sonra da çalışmaya devam edecektir. Yani beyninizdeki çürüyen hücrelerin yerini alıp sizin kaslarınızı ve eklemlerinizi kontrol edebilirler ve bunu tüm vücudunuz çürüyene dek yapabilirler. Nanobotlar kendilerini çoğaltabilecek şekilde programlanmakta ve hücreleri taklit edebilmektedirler yine de vücudun sahibinin ölümü eninde sonunda onun da ölümü olacak demektir. Kendi varlıklarını sürdürebilmek için kendini yeni bir bedene aktarmak isteyecektir. Bu yüzden nanobot zombisi sağlıklı bir kurban bulup ısırmak isteyecek ve kan yoluyla aktarılan nanobot yeni yuvasında düzeni tekrar ele geçirmek için çalışmalarına başlayabilecektir. Yeni kurbanına geçen nanobot bu canlının korteksini devre dışı bırakıp beyin kökü ile birlikte kontrolü ele alabilecektir. Böylece dünya sürekli genişleyen beyinsiz insanlar ordusu ile dolacaktır. Ayrıca benlik duygusunu kaybetmiş bir zihin iç güdüleri ile hareket ederken kendi cinslerini de besin kaynağı olarak görecektir. Böyle bir nanobot salgınının bildiğimiz her şeyin sonu olacağı aşikar.

ra'nın ses kaydı

vaybanavaylarbana
Ra, Mısır mitolojisinde güneş tanrısıdır. Kutsal merkezi Heliopolis'dir. Genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. Eski tanrı Atum'la bir tutularak; IV. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur.

Kefren'den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. Ra daha sonra Osiris firavun ilan edilmiştir. Osiris'ten sonra ise Set Osirisi öldürerek başa geçmiştir. Güneş Ra'nın sembolüdür; tüm vücudunu ya da gözünü temsil eder. Ra'nın sembolleri güneş sembolleridir, Phoenix'e benzer bir özelliği vardır; her sabah ateşlerin içinden tekrar doğar. E.A. Wallis Budge'a göre; Ra Mısır'ın tek tanrısı (monteizm) idi. Diğer tüm tanrılar ve tanrıçalar; Ra'nın parçalarını oluşturuyordu.

RA (MÖ 2400); ulusal bir tanrılığa ulaştı, ve daha sonra Amun ile birleşip Amun-Ra'yı oluşturdu. Ra diğer tanrılardan daha köklü bir yapıya sahip olduğundan çoğu olaylarda diğer tanrılara emir verdiği ve yönetici olduğu vurgulanmaktadır. Amun-Ra en güçlü tanrıydı ve Mısır'ı birteokrasi'ye çevirdi. Sonraki zamanlarda; yeryüzü tanrısı Atum Güneş'i batıran tanrı olduğuna inanıldığı için; Ra'nın güneş battıktan sonraki haliydi. Khepri; güneşi gökyüzünde hareket ettiren tanrı; zamanla Ra'nın bir parçası oldu; Ra'yı doğan güneş kıldı.

Amon-Ra'nın kimliği Yunan ve Roma Mitolojilerinde Jupiter ile birleşmiş; Zeus'un şehri Diospolis; Thebes'a adanmıştı. MÖ 14'üncü yüzyıla kadar aynı şekilde varolan Ra;Akhenaten zamanında Aten tek tanrısına inanılışa geçtiğinde tek tanrılığını yitirdi. Dünyanın en büyük bilgi kaynaklarından bir tanesi şüphe götürmez şekilde Vatikan'ın kütüphanesidir. 1988 Yılında araştırmacı piskopos Alessio Bappiste arşivlerde; Antik Mısır Rahiplerinin Güneş Tanrısı RA ile iletişim kurmak için yaptıkları ayininin detaylı tarifini bulmuş, bunun üzerine nüfusunu kullanarak papa 2. Paulus ile bir görüşme ayarlamış ve yanına birkaç uzman alarak Mısır'a bir keşif gezisi düzenlemek için gerekli izinleri almıştır. Kısa bir Hazırlığın ardından yola koyulan Psikopos ve ekibi Mısır'a ulaştıktan sonra Kahire Üniversitesinden yerel yetkililer ile iletişime geçerek bilgi toplamaya başlamışlar.

Ellerindeki bilgilere göre Ayinler Heliopoliste Bulunan kutsal RA tapınağında özel bir sunakta gerçekleştiriliyordu. Ancak şu ana kadar bu sunak keşif edilememişti. Tapınakta araştırma yapmak üzere Mısır hükümetinden izin alındı daha sonra. Kahire üniversitesinden bazı uzmanlarda ekibe dahil edilerek tapınak araştırılmaya başlandı. Yürütülen hummalı çalışmalar sonucunda kızıl ötesi sonarların da yardımıyla daha önce keşfedilmemiş gizli ayin odasını keşfettiler. Odanın kapısında hiyeloglif harflerle RA'nın yolculuğu hakkında bilgiler yer alıyordu. Yazının tercümesi şu şekildedir;

“Ra, her gece Duat'a geçmek için; bir saltanat kayığı ile yolculuğa çıkar Sabahları, Atet; öğleden sonraları da, Sektet ona eşlik eder. Maat, kaos antitezi; kayığın gideceği yolu belirler Ay'ın sembolü Thoth ona eşlik eder; Horus'un yanında geceleri beklerdi. Bir çok diğer tanrı, bu kayıkla beraber RA'ya eşlik etmiştir. Mehen'in yardımcılığında. sen Meheni bilirmisin? Onun gözleri ateş pençeleri çeliktir. Mehenin işi kayığı; karanlık canavarlardan korumaktır.”

Sunak odasının içerisinde Altından ve değerli taşlardan oluşan ayinlerde kullanılan 30 tane civarı antik değerli eşya buldular. Bunlar günümüz de Mısır müzesin de sergilenmektedir. Piskopos Alessio Vatikan'a gelişmeleri bildiren bir mektup yazarak Antik ayini gerçekleştirmek için izin istedi. Oldukça uzun bir süre geçtikten sonra. Vatikan'da ki diğer piskoposlar ve papa 2. Paulus duruma şüpheli yaklaşıyordu. Bu yüzden ayinin yapılmasına kayda alınması koşuluyla izin verdiler. Ayin ritüeli hakkında çok az bilgi mevcuttur bu bilgilerse kısaca şöyledir. Sunak odasında üzeri güneş tanrısı RA'nın sembolleriyle işli taştan iki halka bulunur. Bu halkaların yanlarındaki duvarlara üzerine ne yazdığını bilmediğimiz iletken bakır levhalar asılır. Ayini gerçekleştirecek olan rahip kel başına iletken altın veya bakır başlık giyerek bu çemberlerden bir tanesinin ortasında durur. Antik Mısır da Rahiplerin saç uzatmasının yasak olmasının sebebi iletken başlıkları verimli şekilde kullanabilmeleri olduğu düşünülmektedir.

Tapınakta bulunan Bir başka hiyeroglif yazısında RA'nın saçı olan rahiplerle görüşmeyeceği bildirilmektedir. Konumuza dönecek olursak gerekli hazırlıkların ardından piskopos ayine başlar ve RA'nın diğer çembere geldiğini ve onunla konuştuğunu iddia eder. İşin garip yanı 2 ayrı saygın labaratuardan montaj olmadığına dair alınmış raporlarla ayine ait ses kayıtları da son derece çarpıcıdır.

Piskopos Alessio Roma'ya döndükten kısa bir süre sonra 1989 yılında evinde ölü olarak bulunmuş tüm notları çalınmıştır. Olay Polis raporlarına hırsızlık amacı ile cinayet olarak geçmiştir. Ancak psikoposun kardeşinin elinde bazı notlar bulunmaktadır ve olayları o nakletmiştir. Piskopos ile RA Latince'nin eski bir lehçesinde konuşmuştur. Ra'nın psikoposa aktardığı bilgiler daha doğru bir anlatımla Ra kendi anlattığı dizgeye göre 6. yoğunluk derecesinin sonlarındaki gelişmişlik seviyesinde bir varlık. Hatta bir varlık değil, bir 'varlıklar topluluğu', kendi deyimiyle 'toplumsal bellek bileşimi'. Aynı amaç ve niyette oldukları için bellek/deneyim bankalarını birleştirmiş bir grup varlıktır. bu varlıklar Aldebaran güneş sisteminde yaşamaktadır.

Daha önce birkaç kez Mısır'a yardım amacıyla gelmiş ancak çabaları saptırıldığı için geri çekilmiştir. Ra birin yasaları adına yardıma geldiğini söylemiş birin yasaları nedir diye sorulunca da; Ra tüm varoluşta sadece tek bir yasa olduğunu söylüyor; bu da “Bir'in Yasası” Bu yasa basitçe şöyle; “Her şey birdir” Diğer tüm yasalar, yasa gibi görünenler aslında bu yasadan birer sapma. Örneğin özgür irade yasası, BİR'in yasasının birinci sapması. Sevgi ikinci sapması ve ışık da üçüncü sapması. Çünkü asıl yasa tek bir şeye/ tek bir varlığa/ tek bir kimliğe izin veriyor. Yani Bir'in yasasına göre aslında çokluk/sonluluğun kendisi sapma.

laik sözlükten bir cacık olamayacağı gerçeği

odin
Arkadaşlar bir açıklamada bulunmak istiyorum. Okursanız müteşekkir kalırım.
Sözlükte yenilenmeye gidiyoruz. Uzun bir süre olacak. Bizimle beraber sabretmenizi isterim. Ayrıca kurallarda yenilenme olacak.
Yönetim ekibi değiştireceğiz, ilgilenmeyen yönetim üyeleri olmayacak ve en önemlisi, reklam işine kafa yoracağız. Çok güzel reklam fikirleri var aklımda. Fikir vermek isteyen olursa mesajla bana ulaşabilir. Desteklerinize açığım akıl olarak. Sonuç olarak burası hepimizin platformu.
Maalesef evet, sözlüğün katılım sayısı üye sayısına göre az. Ancak yapacağımız reklamlar ile çok daha büyük bir sözlük haline geleceğiz.
Türkiye sıralamasında yükselişteyiz ve hepimizin çabaları ile daha fazla yükseleceğimize inanıyorum.
Uzun bir yazı oldu. Bu başlık bu açıklama için çok güzel oldu açan arkadaşa teşekkür ederim.
Günleriniz güzel geçsin, okuduğunuz için çok teşekkür ederim...
14

sözlükte mizahın sıfır olması

trainer red
sözlükte kasıntı kasıntı takılıp 'her şeye tanım yapacaksın abicim burası tdk' edasıyla entryler giren ve azıcık mizah yapana direk 'trol' diyip yağmurdan boşanırcasına eksi veren arkadaşların yüzünden şurda biraz iyi zaman geçiremiyor kimse.
ne olmuş yani ikide bir feministlerle alakalı başlıklar açılıp floodlar yapılıyorsa,ne olmuş yani soluk yüzlü adam sürekli iktidarı övüyorsa,ne olmuş yani liberalist sol frame'in anasını belliyor ve huzur vermiyorsa,ha ne olmuş söyler misiniz ?
insanlar burda iki kalp kırıp birilerinin moralini bozamayacak mı ?
belki ben insanlara ilişmekten ve rahatsız etmekten zevk alıyorum,hani nerde özgürlük ha hani nerde ?

edit:bu editi attığım için gerçekten çok üzüldüm arkadaşlar çünkü ironiyi anlamayanlar olmuş gördüğüm kadarıyla,ne diyim allah kolaylık versin bu arkadaşlara.
8

bir romanın son cümlesi

betaxx
Son iki cümlesi olcak ama olsun

"Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar"

Stefan zweig - olağanüstü bir gece

çin cumhuriyeti

sadist penguen
tarihsel olarak 'milliyetçi çin' olarak anıldığı da olur. çin iç savaşı sırasında komünistlerle mücadele eden kuomintang adlı milliyetçi partinin savaşı kaybettikten sonra tayvan adasına yerleşmesiyle kurulmuştur. uzun süre tek parti yönetiminde kalan ülke güney kore, singapur ve hong-kong gibi yüksek büyüme oranlarıyla bugün asya'da görece refaha sahip bir ülke konumundadır.

htc, msi, benq, acer, asus gibi popüler markaların çıkış yuvasıdır.