confessions

pencere

βετεράνος♛  · 18 Şubat 2019 Pazartesi

  1. toplam giri 1284
  2. takipçi 16
  3. puan 32591

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

pencere
bugün itibariyle gribe yakalandım. bir mandilana soyup yiyim dedim, soymakta çok güçlük çektim. bir mandalinayı soyamayacak kadar mı hastayım diye acıdım kendime. meğer soymaya çalıştığımşey portakalmış. bu da işte böyle bir anım oldu.

haa bir de, nezle olmak çok kötü bir şeydir. hem de çok kötü bir şeydir.

allahtan kork diyen ateist

pencere
içinde bulunduğum Allahsız grubudur. türkiye'de her din grubundan ve biz ateistler de dahil, sosyal veya kültürel müslüman olarak adlandırılabilecek sosyolojik katmanın içinde yer alırız.
hele ki benim gibi yıllarca esnaflık yaptıysanız, ateist de olsanız, dilinize bu ve benzeri terimlerin pelesenk olması gayet normaldir.

bir de, öncelikle teistlerin neden Allahtan korkmadığı sorgulanmalıdır.

hayırlı cumalar.

sabah türküsü

pencere
muhteşem bir a. kadir şiiridir. ezginin günlüğü tarafından da en az şiir kadar güzel bestelenmiştir;

bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı
bir rüzgâr önündeyim, gel keyfim gel

bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı
bir sevda içindeyim, başım dumanlı

ağzımda bal gibi tatlı bir türkü
bir iner bir çıkarım bu yokuşu
ağzımda bal gibi tatlı bir türkü
kazanırım çocuklarıma ekmek parası

ben deniz üstünde, rüzgâr önünde
ben sevda içinde, tatlı türküde
inişte, yokuşta, ekmek parasında
iki oğlum var, mehmet'le ali
gönlümde bir dünya, pamuk gibi

sözlük yazarlarının başına gelen ibretlik olaylar

pencere
(arşivimde olan eski bir yazımı paylaşıyorum. şu an itibariyle iyi ve sağlıklıyım)

4 gündür ağır bir gribal enfeksyon geçirmekteyim. sanırım gezegende yaşayan en ileri derecede iğne fobisi olan insanım. gribal enfeksyonum müddetince hekim arkadaşlarımın yazdığı ne iğneleri, ne de serumları kullandım. haplarla idare etmeye çalışıyordum fakat bir halta yaramadı, yaramıyor.

dün gece saat on bir sularında nöbetim olduğu için hasta bir şekilde güç bela çalıştığım hastaneye geldim. hemşire bir arkadaşıma ateşimi ölçtürdüm 38.5 derece çıktı. hekim arkadaş yine gerekli ne kadar iğne ve serum yazdıysa da vurdurtmadım. bir gün istirahat alıp evime geldim.

o esnada ablam aradı durumu anlattım. bana aynen şu cümleleri söyledi ''olum serumu ve iğneyi kullansaydın ve bu geceyi hastanede geçirseydin. çünkü bu kadar yüksek ateşle kesin gece düşer bayılırsın ve başına istenmedik daha kötü durumlar gelir.''
kadıncağız benim için endişelenmesin diye tamam dedim, dediklerini tutacağım, tutmadım.

sabah 5,30 gibi lavobaya giderken düşüp yüzün koyun bayıldım. 5 dakika bilincimi kaybetmişim. 35 yıllık hayatımda ilk defa bayılma hissi yaşadım. çok güzel bir kafası var. bilincim açılınca ambulansı aradım. gelip beni aldılar. yolda şekerim, tansyonum dibe vurmuş 2 defa daha bayıldım. hastanede bilincim yarı açık yarı kapalıyken o hiç sevmediğim serumları ve iğneleri de saplamışlar.
buna ek olarak, düşmeden kaynaklı 2 kaburgam ve 3 ön dişim kırık. burnumda da çatlak var.

ibretten kastım şu ki, mevzu bahis sağlık konularıysa mutlaka büyük sözü dinleyiniz.

kaburga kırılması

pencere
(arşivimde olan eski bir yazımı paylaşıyorum. şu an itibariyle iyi ve sağlıklıyım)

gribal enfeksyona bağlı olarak, tansyon ve kan şekerimin ani düşmesi sonucu yüzün koyun bayılmam neticesinde, bu satırları yazarken bile inim inleten, kaka şeydir.

acil serviste, hekim arkadaşım başıma bu kaka hadisenin geldiğini söylediğinde "peki kaburgayı nasıl alçıya alabiliyorsunuz?" diye saçma bir soru sordum. haliyle kaburga kemikleri alçıya alınmaz. sizi öldürmeyen kırık kemiğiniz, sizi asla güçlendirmeyecek, kendi kendine kaynama sürecinde haftalarca süründürecektir. bu kırık türünün özellikle bir iç organınızda yapabileceği tahribat sonucu ölebilirsiniz de.
fakat bu vesileyle söylemek isterim ki, artık bütün kamu hastanelerinde böyle elim durumlar yaşanmaması için gereken bütün çabalar sarfedilmektedir.

böyle bir durumda kalırsanız mümkün oldukça hareket etmeden dinlenmenizi doktorunuz sıkı sıkıya tembihleyecektir.

hekiminiz size böyle bir iyilik yapmayacaktır, fakat size benden çok önemli bir tavsiye, başınıza böyle bir durum gelirse iyileşme evresinde asla sevişmeyin.

ben zaten, fiili ohal şartlarına karşı bir tepki olarak hatrı sayılır bir müdettir sevişmiyorum. iyileşme evresinde bundan eksik kalmak benim için sıkıntı değil. artık sevişmeme yoluyla geliştirdiğim protesto biçimime, asgari ücreti tespit komüsyonunu protesto etmeyi de ekledim.
bu enflasyon şartlarında 2020 tl maaş mı olur lann?
çalışanlarına bu miktarı reva gören tüm patronlara, 2020 tl' 200'er lik bankonotlar halinde rulo yapıp, anal oral fanteziler denemeler yapmalarını öģütlüyorum.

gel benim derdime bir derman eyle

pencere
bazen sadece bu türküyü üst üste, allah ne verdiyse dinlemek için uyandığım gecelerim ve gündüzlerim vardır benim.

gel benim derdime bir derman eyle
alemler derdine derman olansın
özümün hükmüne bir ferman eyle
alemler hükmüne ferman olansın

bir ismin haydar'dır, bir ismin ali
hak murtaza dedi sana ya veli
cihanın ahiri hem de evveli
velayet mülküne sultan olansın

pir sultan abdal'ım, meydanda merdim
her nere baktımsa yarimi gördüm
seherde tesbihim evradım virdim
garip gönüllere mihman olansın

karanfil sokağı

pencere
büyük şair ahmed arif'in ahmed arif'in muhteşem bir şiirinde de geçen, ankara'da bir çok kalıcı, geçici aşkın başkenti olan sokaktır.

tekmil ufuklar kışladı
dört yön,onaltı rüzgar
ve yedi iklim beş kıta
kar altındadır.

kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
ray, asfalt, şose, makadam
benim sarp yolum, patikam
toros, anti-toros ve asi fırat
tütün, pamuk, buğday ovaları,çeltikler
vatanım boylu boyunca
kar altındadır.

döğüşenler de var bu havalarda
el, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
ümit, öfkeli ve mahzun
ümit, sapına kadar namuslu
dağlara çekilmiş
kar altındadır.

şarkılar bilirim çığ tutmuş
resimler, heykeller, destanlar
usta ellerin yapısı
kolsuz,yarı çıplak venüs
trans-nonain sokağı
garcia lorca'nın mezarı,
ve gözbebekleri pierre curie'nin
kar altındadır.

duvarları katı sabır taşından
kar altındadır varoşlar,
hasretim nazlıdır ankara.
dumanlı havayı kurt sevsin
asfalttan yürüsün aralık,
sevmem, netameli aydır.
bir başka ama bilemem
bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
kalbim, bu zulümlü sevda,
kar altındadır.

gecekondularda hava bulanık puslu
altındağ gökleri kümülüslü
ekmeğe, aşka ve ömre
küfeleriyle hükmeden
ciğerleri küçük, elleri büyük
nefesleri yetmez avuçlarına
-ilkokul çağında hepsi-
kenar çocukları
kar altındadır.

hatıp çay'ın öte yüzü ılıman
bulvarlar çakırkeyf yenişehir'de
karanfil sokağında gün açmış
hikmetinden sual olunmaz değil
"mucip sebebin" bilirim
ve "kafi delil" ortada...

karanfil sokağında bir camlı bahçe
camlı bahçe içre bir çini saksı
bir dal süzülür mavide
al - al bir yangın şarkısı,
bakmayın saksıda boy verdiğine
kökü altındağ'da, incesu'dadır.

erdal eren

pencere
insan ne için yaşar sorusuna bütün var oluş ve yaşayışıyla, onuru ve haysiyeti için yaşar cevabı veren güzel insanların çağı biraz gerilerde kaldı.

erdal eren, 17 yaşına kadar ülkesinin bütün insanları için onurlu bir devrim mücadelesi verdi. o yaşında da, ülkesinin bütün namuslu ve onurlu insanları uğruna can verdi.

bu dizeleri can baba, denizler için yazmıştır fakat benim şimdi erdal için de bağıra bağıra okuyasım geldi;

''acıyorsam sana anam avradım olsun,
ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun...''

gülten akın

pencere
göğü gördüm imkâna tutuldum düşü sevdim
dalıp çıkmalarım "orda bir şey"e dönüktü
kaç kez bir şey, başka bir şey
sıçradım hem yittim
hem belirlendim
derin durdum, teknenin altına girdim
sarstım
sarsıldım vuruşun gitgide usta vuruşuydu
sustum düşe düştüm
senin mi kan, yaralarımdan mı
hey kaptan
ne balinayım ben şimdi inadı içinde
ne senin mavi balinan

büyük şairin muhteşem dizeleridir.

orhan pamuk

pencere
edebi açıdan çok değer addetmediğim romancıdır. özellikle ''kar''romanı roman değer edebi skandaldır.
yunanistan'dan yaşam standartları bakımından 67 basamak aşağıda olsak da, türk romanları dünyada, modern yunan edebiyatından daha çok dile çevrilip okunur. cumhuriyetten önce roman geleneği olmayan bir ulus olarak gururlanmamız gereken bir durumdur bu. ve belki de, cumhuriyetimize minnet borçlu olmamız için başlı başına büyük bir sebeptir.
lakin, edebiyatımızdan bu kadar çok değerli isim gelmiş geçmişken, pamuk'un nobel almasını o gün de hazmedememiştim, bugün de anlayamıyorum.

fikri namusun arkasında eylem kararlılığyla duramayan korkak da bir burjuva aydınıdır. veya maydınıdır bilemeyeceğim.

18 mart çanakkale deniz zaferi ve şehitlerimizi anma günü

pencere
tarihte mazlumların ve haklıların da, güçlü ve emperyalist devletleri yenilgiye uğratabileceklerini ispatlayan, japonya rusya savaşından sonraki, tarihi aydınlığıyla en güzel şekilde ışıtan gündür. anadolu halklarının, ingiltere'nin başını çektiği emperyalstleri büyük direnişle bozguna uğratması sonucu, rusya'da şanlı bolşevik devrimin fitili ateşlenmiş, insanlık doğan büyük bir güneşle yeniden aydınlanmıştır.
lakin rica ederim ki beni linç etmeyin, sayısız insanın yaşamını yitirdiği bir günü ''zafer'' olarak görmüyorum. zaten uzun osmanlı devleti için genel itibariyla 1. dünya savaşı yıkım olmuştur. biz bu savaşa neden girdik diye tarihsel ve sosyolojik olarak uzun uzun sorgulanmalıdır.

daha uzun vadede, osmanlı'nın küllerinden büyük türkiye cumhuriyeti kurulduğu için ulusal manada ruhumuzuzda önemli etkisi olan bir gündür. işte bu noktada, gazi kemal atatürk'ün çok iyi anlaşılması gerekiyor. atatürk salt emperyalistlere karşı ortak anadolu ruhunun kılıcını çeken büyük bir kumandan değil, aynı zamanda köhnemiş osmanlı zihniyetine karşı savaşan bir liderdir. yozlaşmış ittihat ve terraki zihniyetiyle hesabı olan bir devrimcidir.

ülkemizin kurucu cumhurbaşkanı ve çanakkale direnişinde büyük payı olan kumandan atatürk, kendi döneminde bu savaşı hiç bir zaman siyasete alet etmemiştir. hatta, yeni zelanda'dan gelen masum gençlerin annelerine yazdığı mektup, felsefe fakültelerinde, hümanizma anlatılırken ders olarak okutulmalıdır.
en son kutlamalardaki bağzı konuşmalar bize göstermiştir ki, 1915'den sonra tarihte sadece sayı olarak ilerlemişiz. insanlıkta binlerce yıl gerilemişiz.

bu büyük direnişte yaşamını yitiren bütün canları, sevgi ve saygıyla yad ederim.

kısır

pencere
antakya yöremizde ismi ''sarma içi'' olan muhteşem kızıl bir güzelliktir. biz antakya'da bulguru ılık suyla ıslatırız, bulgurun kaynar suyla haşlanmasını karşı devrimci, menşevik alaşımlı bir davranış olarak niteliyorum. biz sarma içini mevsimine göre mutlaka taze soğanla yaparız. taze asma yaprağı yahut marola sarar yeriz. içine limon sıkmayız, mutlaka nar ekşisiyle yoğururuz.
67 /