confessions

pencere

βετεράνος♛  · 18 Şubat 2019 Pazartesi

  1. toplam giri 1284
  2. takipçi 16
  3. puan 32591

turgut özal

pencere
ferhan şensoy'un ''ferhangi şeyler'' oyununda ''zam manyak pinoşettin'' diyerek kahkaha atmama neden olan siyasetçi.

rahmetle anmıyorum. fakirin fukaranın ocağını söndürüp zengini büyütme temelli türkiye ekonomisinin mimarıdır. küçük esnaf kazanmasın, büyük kartellerin kölesi olsun üzerine inşaa edilen neo kapitalizmin sevimsiz başlatıcısı.

bugün, o zamanları yaşamayanlara demokrasi ışığı olarak satılmaya çalışılmakta. maşallah o kadar demokrattır ki, darbeyle hakları ellerinden alınan siyasi rakiplerinin hakları tekrar verilmesin diye refarundumda kendisini yırtmıştır.

gecenin şiiri

pencere
beşikler vermişim nuh'a
salıncaklar, hamaklar,
havva ana'n dünkü çocuk sayılır,
anadoluyum ben,
tanıyor musun ?

utanırım,
utanırım fıkaralıktan,
ele, güne karşı çıplak...
üşür fidelerim,
harmanım kesat.
kardeşliğin, çalışmanın,
beraberliğin,
atom güllerinin katmer açtığı,
şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
kalmışım bir başıma,
bir başıma ve uzak.
biliyor musun ?

binlerce yıl sağılmışım,
korkunç atlılarıyla parçalamışlar
nazlı, seher-sabah uykularımı
hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
haraç salmışlar üstüme.
ne iskender takmışım,
ne şah ne sultan
göçüp gitmişler, gölgesiz!
selam etmişim dostuma
ve dayatmışım...
görüyor musun ?

nasıl severim bir bilsen.
köroğlu'yu,
karayılanı,
meçhul askeri...
sonra pir sultanı ve bedrettini.
sonra kalem yazmaz,
bir nice sevda...
bir bilsen,
onlar beni nasıl severdi.
bir bilsen, urfa'da kurşun atanı
minareden, barikattan,
selvi dalından,
ölüme nasıl gülerdi.
bilmeni mutlak isterim,
duyuyor musun ?

öyle yıkma kendini,
öyle mahzun, öyle garip...
nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne - üstüne,
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile.
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni.

gör, nasıl yeniden yaratılırım,
namuslu, genç ellerinle.
kızlarım,
oğullarım var gelecekte,
herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
kaç bin yıllık hasretimin koncası,
gözlerinden,
gözlerinden öperim,
bir umudum sende,
anlıyor musun ?

ahmed arif

hani kurşun sıksan geçmez geceden

pencere
muhteşem bir ahmed arif şiiridir;

yiğit harmanları, yığınaklar,
kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
dize getirilmiş haydutlar,
hayınlar, amana gelmiş,
yetim hakkı sorulmuş,
hesap görülmüş.
demdir bu...

demdir,
derya dibinde yangınlar,
kan kesmiş ovalar üstünde mayıs...
uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
çelik kadavrası korugan'ların.
ölünmüş, canım,ölünmüş
murad alınmış...

gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.

içim, bir suskunsa tekin mi ola?
o malta bıçağı,kınsız,uyanık,
ve genç bir mısradır
filinta endam...
neden, neden alnındaki yıkkınlık,
bakışlarındaki öldüren buğu?
kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
nasıl da almış aklımı,
sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
dost, düşman söz eder kendi kavlince,
kınanmak, yiğit başına.
bu, ne ayıp, ne de yasak,
öylece bir gerçek, kendi halinde,
belki, yaşamama sebep...

evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
ve zehir - zıkkım cıgaram.
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık...

35 yaş sendromu

pencere
dayatılan sanal bir sendromdur. 30'lu yaşlar en dingin gençliktir. otuz yaş öncesi çocukluktur. artık hayatta skilmemiş bir kulağının arkasının kaldığı tecrübede muhteşem bir gençliktir otuzlar. sendrom kısmı size daha çok makyaj malzemesi satacak kapitalizmin aptal saptal buhranlarıdır.

büyük şair necatigil'e bakmayın siz. necatigil zaten herkesin bildiği üzere ölüm mevzusunda bir çeşit ankisiyete durumu yaşıyordu. 35 yaş dante gibi ortasında olmak da değil ömrün. dante ve necatigil zamanlarında insanlar 60 yaşında öldüğünde yaşadı yaşayacağını denirdi. şimdiler de ise 60 yaşında bir insan öldüğünde ''daha dağ gibi adamdı, ne kadar da erken gitti'' deniyor. anlayacağınız insan ömrü o günden bu güne baya uzadı. tadını çıkartın. korkmayın.

kendini sevmek

pencere
insanın kendisine yapabileceği en büyük iyiliktir. ve hatta çevresine de yapabileceği en büyük iyiliktir. insanın kendisiyle ilişkisi aynı zamanda başkalarıyla ilişkisidir. başkalarıyla ilişkisi de kendisiyle ilişkisidir. en önemli ve sağlam saygı çeşidi öz saygıdır. bu sayede kişi çevresine duyacağı bütün duyarlılık, erdemli yahut erdemsiz davranışlara karşı daha doğru bir empati geliştirebilir.

biz toplum olarak kendimizi sevme konusunda sağlıksız bir toplumuz. egoizm, nariszm ve kendini sevme mevzuları tarihsel olarak çok karıştırılan biçimlerdir bizde. mutlaka zaman ayırıp benliğimizde bunların tasnifini oluşturmamız gerekir.
toplumsal dayatmalardan biri de sevginin koşulsuz bir olgu olduğudur. kanaatimce bu da sağlıksız bir sevme çeşididir. hatta sonu histeri krizleri, ankisiyete kişilik bozukluğuna kadar gider. emek temelli olmayan sevgi çeşidi mutlaka yüzeysel, kisvelere dayalı bir sevgidir. hatta sevgiden çok güdü veya dürtü de diyebiliriz. kendimizle kuracağımız sevgi ilişkisi de mutlaka, kendimize, çevremize gösterdiğimiz özen ve emek temelli olmalıdır.

son arzum

pencere
sanırım bugüne kadar yapılmış en güzel şarkı olabilir. bir insanın arkasından o kadar çok acı çekersiniz ki, yaşanmış yılların güzel hatıraları o kadar kat kat biner ki üstünüze matabolizmanız şaşar. o anda bu şarkıyı keşfedersiniz. o kadar gerçek ve güzel bir şarkıdır ki. gerizekalı bir tebessümle intiharı düşünürsünüz. evet dersiniz son arzum tam da böyle bir şey işte. muhteşem bir şarkıdır. mutlaka bir şans verip de dinlemenizi öneririm.

gelse bile son günüm
koluna alsa ölüm
gözlerimin önünde
seninle geçen günüm
senden sonra kalbimi
sevgilere kapadım
ben seninle o günü
bin yıl gibi yaşadım

son arzun nedir diye
gelip de bana sorsalar
gözlerime bakıp da
her şeyi anlasalar

açık gitmez gözlerim
ölsem bile sevgilim
kulaklarımda çınlıyor
beni anlatan sözlerin

aşkıma hiç dokunma
bırak öylece kalsın
gerçek sevgi neymiş
bilmeyenler anlasın

arka mahalle

pencere
sözü ve müziği sakallı müzikalite evrenimiz, ahmet kaya'mıza ait olan muhteşem eserdir. klibin bir yerinde gece kondu duvarında ''seni ülkem gibi sevdim'' yazıyor. ilk izlediğim 14 yaşımdan beri ciğerlerime yazmıştım o sloganı. bir yerinde de ''seni annem kadar sevdim, arkadaşlarını da sevdim'' yazar. bir kadın sizi evladını sever gibi bir şefkatle severse şüphesiz bu başınıza gelen en iyi şey değildir. başınıza gelen en iyi şey bunun sonsuz bir cennet hayatıymışçasına kıymetini bilmenizdir. biz bilemedik zamanında.

offff, offf, offf, yıkılsın evim!!!

bağıra bağıra yazdım seni içime
bir kez olsun yüzünü güldüremedim...

onur da ağlar

pencere
muhteşem bir ahmed arif şiiridir;

gözlerinin pınarında
bir bulut,
boşandı boşanacak
nerdeyse.
aklımdan geçenleri
okuyorsun su gibi.
dünya gördü
bizi boğazladılar...

tutma gözyaşlarını
onur da ağlar...
bırak yıkansın gökyüzü,
lacivert, yeşil, altın
ışıkları günbatının.
işte şafaktayız gene
çırılçıplak
ve mavi.
işte sanki dağ yeli
ve işte sanki meltem...

kimse toz konduramaz
kesip attığımız tırnağa bile.
sen en güzel kızısın
bütün galaksilerin
bense tözüyüm artık
akkor tözüyüm
prometheus'u yakan
kara sevdanın...

ne alnımızda bir ayıp
ne koltuk altında
saklı haçımız
biz bu halkı sevdik
ve bu ülkeyi.
işte bağışlanmaz
korkunç suçumuz...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

pencere
bugün şok marketten aldığım tek bir tane orta büyüklükte patatese 1.65 lira para ödedim. benim emeğim mi bu kadar ucuz, patates mi bu kadar pahalı anlamıyorum. ve neden benim emeğim bizim emeğimiz bu kadar ucuz, ve de patates neden bu kadar pahalı. ben yalnız yaşıyorum, bakmakla yükümlü olduğum kimsem yok. bir adet orta boy büyüklükte patatese 1.65 lira verdiğim andan beri, çoluk çocuk geçindirip, haram nedir bilmeyen dostlarım geliyor aklıma. bir çok şey boğazımda düğümleniyor.

doların fırlamasından haz duyduğumuzu sanan akp'liler, muhattap alınmayacak kadar zavallasınız. ülkeyi de, insanımızı da bu zavallı hale siz getirdiniz. sanmıyorum ama söylediklerimden sonra belki azıcık utanırsınız.

hepimiz fakirleşiyoruz. ve nasıl bu kadar fakirleğe de, kendimize de, emeğimize de yabancılaşmışız anlamak zor. bu her türlü açlıktan daha büyük bir dramdır.

eşcinsellik gizli servis oyunudur

pencere
binali yıldırım üniversitesi öğretim görevilisinin akit gazetesine verdiği mülakattan bir cümledir.
ben de diyorum ki, vay anasını bu neden benim aklıma gelmemişti? en son akp'li sözlerinden biri olan ''ekrem imamoğlu bir projedir'' iknaa cümlesinden sonraki duyduğum en manaları sözlerden biri olmuştur.

bir de ''muhalefet seçimler yoluyla erdoğan'ı devirmek istiyor'' cümlesi var tabii ki.

sabah

pencere
umut dolu ve güzel bir tampınar şiiridir;

serin rüzgârlara pencereni aç!
karşında fecirle değişen ağaç,
bak, seyret ağaran rengini ufkun
mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
bırak saçlarınla oynasın rüzgâr.
gümüş çıplaklığı bir başka bahar
olan vücudunu ondan gizleme.
ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
esîrden dudaklar okşasın sevsin
mademki geceden daha güzelsin!

gecenin şiiri

pencere
hatırlama

sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
rüyalarım kadar sade, güzeldin,
başbaşa uzandık günlerce ıslak
çimenlerine yaz bahçelerinin.
ömrün gecesinde sükun, aydınlık
boşanan bir seldi avuçlarından,
bir masal meyvası gibi paylaştık
mehtabı kırılmış dal uçlarından.

ahmet hamdi tanpınar
45 /