confessions

pencere

βετεράνος♛  · 18 Şubat 2019 Pazartesi

  1. toplam giri 1284
  2. takipçi 16
  3. puan 32591

sözlük yazarlığı

pencere
genelde ruh halim yerlerdeyken yaptığım eylemselliktir. profilimdeki binlerce giriye bakarsanız da genel ruh halimin yıllardır dipliğini görebilirsiniz. ilginç ki bu halimden şikayetçi falan değilim. bir kaç haftadır ilginç ki çok güzel ve mutlu günler geçiriyordum pek yüzüne bakmadım buraların. allah çarptı tekrar geldim.
geçirdiğim çük kadar bir çük ameliyatı vesilesiyle de uzun zaman raporluyum. allah size yardım etsin.

Devlet bahçeli

pencere
türkiye siyasetinin en zeki figürlerinden biri olduğunu defalarca ispatlamış arkadaştır. yaşamış en çok oturup rakı içmek istediğim insanlardandır. muhtemelen rakı sofrasından sonra beni cellatlara boğduracaktır ama olsun mahsuru yoktur.

herkesin malumudur ki en son uzun boylu sevgi insanımız kendisini evinde ziyarete gitmişti. az önce t 24'de okuduğum habere göre gazetecilerin ''görüşmede masaya hangi konular yatırıldı?'' sorusunu ''evde masa yoktu aq!! diye cevaplamış. ''aq'' yi demece ben eklesem de hareketin liderinin bunu içinden söylediğine yürekten inanıyorum.

hastayım sana devlet baba.

ahmet erhan

pencere
ben yenildim, öyleyken de saçlarım uzarmış
anladım
hayatım ve tırnaklarım
bir cenin umuduna aldandım
yalnızım sapına kadar. ya erenler
hüznümün alnımda münhal bir arsası var
ölüm iki parsel, hayata kandım

ben yenildim, böyleyim, tüyübitmedik ölüm
ardımdan konuşur ve bankadaki hesabıma
göz diker
ben yenildim, 60 x 1,72 olarak yere serildim
ipim yok, ilacım eski. intiharı erteledim

muhteşem dizelerinin yazardırır.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

pencere
bu gece ahmet erhan zaten söylemenmesi gereken her şeyi söylemiş ruh halim için. ben ne konuşsam gevezelik olur;

boğulmak benim hünerimdir
yağmurlara uzak o topraklarda
de ki öldü bu adam
halk diktatörlüğünün birinci yılında

boğulmak benim hünerimdir
su geçirmez şemsiyeler gibi kollarımı açıp da
yeni geldim, kurundum, şöyle ne oldum
o mel'un yalnızlığın çorak sayfasında

kendimi koşuya saldığım bir mevsimdir
yağmur beni kovalar, ben yüzümü yıkarım
kirliyim, arınmam, üç beş kadeh atarım
üstüne de bir cigara yakardım, ben adam olsam

derin uçurumlara tutkun bir ağaç gibi

boğulmak hüner midir ah, bir elimi tutsan.

gecenin şiiri

pencere
gözlerin ipekyoludur ömrümün
akasya yüklü kervanlar geçer
çan sesleri arasında bir fener
yanar söner yanar söner yanar söner
gözlerin ipekyoludur ömrümün

kentin en kalabalık yerlerinde
dört nala koşan bir at gibi
çılgınlığa akan yalnızlığa ölüme
yazılmış şiirleri yeniden yazmak bütün
hayatı teğellemek yepyeni bir güne
ve sonra sökmek uzun uzun

gözlerin ipekyoludur ömrümün
yalnızlıktan gelir yalnızlıklara gider
düşülür her şeyin altına bir tarih
soluksuzum günlerdir geceler uzar
yaşamak dünyayı ödüllendirmektir artık
kendimi öldürdüğüm yerlerde beni kan tutar

başıma gelecekleri bile bile yürürüm
hilton oteli'nde hu çekerim huu...
işte hırkam ben de bir dervişim
asamı vestiyerde bırakmak zorunda kalırım
nescafeyi konyakla kardığım günler gecelerdir

bakarım gözlerine eğnim silkelenir
döktüğüm acılar yıllar kederlerdir
alnıma bir avuç tuz atılır düşünemem
konuşamam ağlayamam bağıramam
neden gece her gecenin ardından gelir

gözlerin ipekyoludur ömrümün
gözlerin tarihçesi yaşayıp öldüğümün
ıhlamur ağaçları altında bir saraybosna hatırası
sen ben ve deniz bir de rüzgarın örttüğü gençliğimiz
sen ben ve deniz. sen ben ve deniz..

aşk

pencere
bundan yıllar evvel sözlüklere sırf ayrılık acılarıma karşı bir terapi niyetiyle yazmaya başlamıştım. aşk acısı var mı bilmiyorum ama ayrılık acısı denen olay kol kırığından bile somut bir acıdır.
bundan iki sene önce yaşayan altı milyar insanın yaşayababileceği acıların toplamından daha büyük bir acıyla boğuştuğumu düşünüyordum.
hz ali'ye sormuşlar ''sen bu güzel ahlakı kimden öğrendin'' diye. hz ali cevaplamış ''ahlaksızdan öğrendim. ahlaksıza baktım ne yapıyorsa tam tersini yaptım''
ben de o dönemde çevremdeki ayrılık acısını düşkünce yaşayan erkekler ne yapıyorsa tam tersini yaptım. içip içip ayrıldığım insana sarmadım. kendi içimde ne kadar zavallı hissetsem de bunu dışarıya bir an bile hissetirmedim. bir ataol behramoğlu şiiriyle 3 gün yemeden içmeden kesilip gözümü kolumda serumla açtığım doğrudur. o da geçmiş ve gelecek bütün aşklara bir saygı duruşu timsali olsun.
bütün acılarımı buraya döktüm. her anımı buraya bağırdım. lakin artık yeni şeyler söylemek lazım.

puşkin'in bir öyküsünde, aşık heykeltraşın çok sevdiği eşi ölür. acısını bronzdan bir heykel yapıp eşinin mezarına dikerek göstermek ister. bir süre sonra bu heykeltraş yeniden aşık olur. aşkının coşkusunu bir tek bronzdan heykelle anlatabileceğine inanır. fakat dünyada hiç bronz kalmamıştır. eski eşinin mezarında bulunan hüznün heykelini eritir ve bu sefer sevgi ve coşkunun heykelini yapar.
sanırım ben de bugünlerde benzer hisler yaşıyorum.

bahsettiğim insanı ilk gördüğümde şöyle bir baktım ve anadolu'da bugüne kadar doğmuş ve yaşamış en güzel kadın olduğunu düşündüm. hititler'den bu yana anadolu'da doğmuş bütün kadınları tabii ki de görmedim. ama eric fromm'un dediği gibi sevmek bir sanatsa, aşk da neden bilim olmasın? bilimde böyle genellemelere yer vardır. yoksa da ben yasalaştırıyorum, göz benim algı benim.
aşk denen uhrevi varlık kanaatimce insanlar arasında olabildiğince somutlaştırılmalıdır. gözü asla kör olmamalıdır aşkın. hatta aşkın elleri olmalıdır. aşk dünyanın emekçi ellerine ve cesur yüreğine sahip olmalıdır. çok şükür çok şükür, bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının resmi çizilmelidir evren tualine.

ara sıra evde can sıkıntısından amatör olarak zaman makinası yapmayı düşünürüm. onu görene kadar bütün düşlerim hep geçmişe gitmeye yönelikti. onunla tanıştım tanışalı deli gibi geleceğe gitmek istiyorum. bu hissi herkesin en az bir defa yaşamasını dilerim.

ona buradan seslenmek istiyorum. sevginin bir hak değil ayrıcalık olduğunu bilen bir adam tarafından seviliyorsun. sen iste gökyüzünü her gün değişik güzel bir renkte boyayayım. sen iste çiçeklerihiç solmamaya ikna edeyim. sen iste bulutları örgütleyim.

erdoğan’ın toprağa basarken galoş giymesi

pencere
esas itibariyle bu mevsimde bollaşan kenelere karşı alınması zaruri bir eylemdir. fakat şunun üzerine iyi kötü 2 espiri yaparsak 3 yıldan mı başlar, 6 yıl mı güneş göremeyiz diye korkuyorsak ülkede daha zaruri düzeltilmesi gereken durumlar vardır.

bir mizahımız vardı eskiden açlığımıza katık ettiğimiz onu da aldılar elimizden. şimdi her zamandan daha aç ve ruhen fakiriz.

Cin

pencere
cin suresinin tefsirini bir de ihsan eli açık hocamızdan bulup dinlemenizi çok isterim. kendince tutarlı olarak çok yerinde metafizik tespitlerle anlatır.

tanım: arapçada bir çok sözcüğün etimolojisinde yer alan sözcüktür. (cinnet, cenin vb.)

zühre

pencere
arapçada parlak cisim anlamına gelen sözcüktür. aynı zamanda hz hatice'nin beyaz teni dolayısıyla takılmış lakabıdır. türkçede çok kullanılan bir kadın ismi olan zehra ile eş anlamlıdır.

''sandım ki zühre yıldızı, şavkı beni yaktı geçti''

sorularla

pencere
muhteşem bir metin altıok şiiridir;

işte yine kapıldım
o can sıkıntısına;
içimde bir tozlu
sarnıç boşluğu,
gitmekle kalmak
arasında karasız
yürüdüm kederle
dağlara doğru.

yüzlerce soru
vardı aklımda,
kulaklarımda
bir garip uğultu
ölümü kullanamazdım;
bir yerlerde
bilmediğim birilerine
belki ayıp olurdu.

belki de hiç
ummadığım
sevgisi tarazlı biri;
koparıp bana ilişik
umudunu
bir kitabın arasında
yamyassı
kuruturdu

bir gazetenin
ölüm ilanlarında
okuyup adımı,
öfkeye dönüştürürdü
sandık kokulu
hüznünü
ve ölümü inatla,
yok yere savunurdu.

ben bunca yıl
bunca insan tanıdım
yüreği zehir dolu;
yine de insanlardan
kesmedim umudu.
insan dedim
yekindim;
paylaştım varı yoğu.

ben neden
dudaklarının arasında
iğneler tutan
bir terzi suskunluğunu
prova ediyorum
şimdi bu yol boyu
kederle yürürken
dağlara doğru?

neden kedi seven
bir insan
olduğumu
biliyorum da
kedisiz ve sevgisiz
getiriyorum
yaşadığım günlerin
yaprak döken sonunu?

cevapsız sorunun
boynu büküktür,
hemen anlar
yetim olduğunu.
ben neden hala
duyuyorum avucumda
bir çocuk elinin
sızlayan boşluğunu?

hipodromda yatıp
kalkan bir adamın
ölü bulunduğunu
yazdı gazeteler
geçenlerde
haber olarak.
tokatlıymış
ya da çorumlu.

bıraktığı nottan
öğrenilmiş
son isteğinin
ölürse terminale
götürülmek olduğu.
hipodromda yatıp
kalkan bir adam
kimin umuru!

acılarla sorularla
tiftikledim
bunca insanın
mutsuzluğunu.
düşündüm kendi sonumu.
hayrettir;
içim içime
nasıl da sığıyordu!

oysa ben kaç yıldır
kaç acı eskittim
unuttum
kaç ölüm gördüğümü.
bir omzumun
alçaklığı ondandır;
taşıdım kaç kişinin
kanayan tabutunu.

yıllar önce
ölümü seçen sevgilim
bunca sevgisizlik içinde
iyi biliyordu
yetmeyeceğini
iki kişinin birbirine.
bu yüzden döşeğinde
ölümle buluştu.

gömdük onu geçiştirip
polis sorgusunu.
onunla birlikte
neleri gömdük;
bir akşam içkisinin
coşkusunu,
sevincimizi gömdük
kürek dolusu

yüzlerce soru
vardı aklımda,
kulaklarımda
bir garip uğultu
ölümü kullanamazdım;
biryerlerde
birilerine
mutlaka ayıp olurdu.

dostlardan uzakta
bir bozgun akşamında
gerisingeri
dönerken kasabaya;
baktım gökyüzü
birden yıldızla doldu.
akşamın serinliği
alnıma vuruyordu...

yerleşik yabancı

pencere
muhteşem bir metin altıok şiiridir;

kiminin dikenleri vardır
katlanamaz üstüne.
hep dikine durur
delmemek için gövdesini.

kiminin yoktur bir tek kemiği,
doğrulamaz ayaklarının üstünde.
ona göre varsa yoksa kendisi,
dürülüdür ütülü bir mendil gibi

ben eğilmem gündüz ama
geceleri kanatırım kendimi

ben bir söz söylediğim zaman,
kendine küçük bir pıtrak edinir.
çok sürmez anlar başına geleceği,
çarşılarda pazarlarda ondan selam kesilir.

ben birini sevdiğim zaman
göğünü durmadan genişletir.
ama herkes rahattır kozasının içinde,
o sevgi artık kimsesizdir.

ölsem ayıptır, sussam tehlikeli
çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.

aşk üzre

pencere
muhteşem bir metin altıok şiiridir;

1.
yıldızlı bir gece, ay da vardı;
sen gülümseyince,
yüreğimde bir balık oynadı.

2.
dizinin üstünden sarkan elin,
çözülüp akacaktı neredeyse
su gibi uyarak eğimine yerin.

3.
bu işin bir tek çözümü var;
her şey yoluna girecek o zaman.
kendimi de bilsem seni bildiğim kadar.

4.
gel iki uysal kıyı olalım seninle.
bir hırçın ırmak aksın
aramızda köpüre köpüre.

5.
önceleri bir kuru daldım ama;
tuttum yapraklar açtım,
seni görünce dünyaya.

6.
soğan kadar şirin sözlerin var;
sohbetimizde vaz geçilmez yerin.
daha da tatlanacaklar tuzla ovulsalar.

7.
ortalıktan, ortalıktan,
ışıl ışıl bir ortalık çıkarır;
bu sevgi bu kör karanlıktan.

8.
faltaşı bir göz olan ayna
bekliyor duvarda tedirgin seni.
pul pul dökülüyor ardında sırça.

9.
yüzüme senin kaçamak bakışında,
öyle bir şey var ki söze gelmez;
çekirdek gibi olgun bir elmanın karnında.

10.
bana kalırsa bizi

günün şiiri

pencere
ben şimdi biraz da
senin için görüyorum;
gökyüzünün parlak,
bakış seken mavisini.

ben şimdi biraz da
senin için duyuyorum;
gecenin o sarsak,
yokuş çıkan ezgisini.

ben şimdi kanayarak
senin için yaşıyorum;
sazan derisi gibi
günlerimi külle soyarak.

metin altıok

paralel evrenler

pencere
fizik biliminde, bizim fringe, doctor who gibi muhteşem dizilerde izlediğimiz gibi olmayan bir konudur. yanlışım varsa fizikçi dostlarımın beni uyarmasını dilerim. bilimde bir deneyin birden çok farklı sayıda sonuç verme ihtimaline paralel evrenlerdeki sonuçları diyoruz.

bu sosyal olayı günlük yaşamımıza da odaklayabiliriz. aldığımız veya almadığımız kararlarda, seçtiğimiz veya seçmediğimiz yolların sonuçları kaç paralel evren hayatımızın amına koyar diye önceden uzun uzun hesaplamalıyız.

fakat ben yine de olayın fringe veya doktor who'da ki gibi olma ihtimaline sonsuz inanıyorum. bir ara evde amatör olarak zaman makinası icat etmeye çalışıyordum. sonra düşündüm ki zaman makinasıyla paralel evren yolculuğu yapılamıyor. şimdilerde amatör olarak yapay solucan deliği yapmaya çalışıyorum evde. bana şans dileyin. ve hatta biraz da para gönderin. başka evrenlerde de olsa ödeyeceğime söz veririm. yahut artık bu amatör halimle gezegenimizi bir kara deliğe yutturursam hakkınızı helal edin.

yaaa şimdi para gönderenler olur da ben yapay solucan deliği icat edemezsem ne olacak. tarihin en bilimsel dolandırıcılığı olur. gazete manşetlerini tahmin edebilirsiniz. paralel evrenlere gidemezsem de paraguay'da top kek memetle kanka olurum. sonra gelsin kızıllar gitsin sarışınlar.
16 /