Araplara gelince ümmetim kürtlere gelince düşman gibi davraniyorsunuz ! Bu ülkenin tüm yurttaşi benim kardeşimdir ama Türk , Kürt kardeştir ayrım yapan kalleştir diyipte kürtçe tabelali dükkanlari taşlayanlar sizi de unutmadik . Sizin milliyetçiliğiniz güce tapmak , sizin milliyetçiliğiniz iktidari arkasina almayanlari ezmek ! Benim çok kürt arkadaşim oldu aşını paylaştilar , yatağini paylaştilar benimle ; çokta türk arkadaşim oldu son lokmasini bölüştüler benimle . Kürtle , Türkü birbirine düşman ettiler ki rahatça Araplar yerleşebilsin buralara büyük resim mi ariyorsun bak yazdim buraya ...
galaksi mavisi
Sen kürt tanımamışsın koçum' dediğim başlık...
Öyle bir 'em kurd'ım' derler ki, 'tamam abi kürtsün, bişey mi dedik' şeklinde topuklarsın.
Bakurdaki asimile takımla, dört parçayı karıştırma
Öyle bir 'em kurd'ım' derler ki, 'tamam abi kürtsün, bişey mi dedik' şeklinde topuklarsın.
Bakurdaki asimile takımla, dört parçayı karıştırma
Alaycı, aşağılayıcı bir üslupla bana da "lan türk tipe bak" denirse benimde alınacağım durumdur.
Sen Aaa kürt dersen tabi alınır. Sen potansiyel terörist gözüyle bakarsan tabii alınır. Sen ona sıcak dostça yanaş. Kürt de istediğini de alınmaz. Kendimden biliyorum .
Geceyi ve uzayın sonsuzluğunu hatırlatan renkler benim favori renklerimdir.
Siyah,mor,kırmızı tonları bana müthiş geliyor.
Siyah,mor,kırmızı tonları bana müthiş geliyor.
Turuncudan iz taşıyan tok bir sarı ve vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı
kırmızının koyu tonları ve yeşil. ama fıstık yeşili değil ormanlarda, parklarda gördüğümüz doğa yeşili.
Düşünmek
Size verebileceğim tavsiyeler rengarenk renklere değil siyaha yani hiçliğe götürür. Ben siyahı seviyorum. Tavsiye de ederim.
Yanlız geldik ve yanlız gidicez. Önce yanlız olduğunuzu kabullenin. Sonra istediğiniz bir dili öğrenin, okumuş olsanız bile ilginizi çeken bir bölüm daha okuyun, hobileriniz olsun, yüzün, paraşüt yapın, bisiklete binin, sık sık yolculuğa çıkıp fotoğraflayın. Tek başınıza kamp yapın. Kendinizle barışın, kusurlarınızla. Kendinize bir evren yaratın, yaratıcı olun. Birşeyler yazın karalayın. Filmler izleyin, ilham alın ve ne kadar özel olup, bir o kadar da özel olmadığınızın farkına varın. Resim çizin, hayaller kurun. Yeni müzikler keşfedin.
İşinizden memnun değil misiniz? Kendinizi rahata çıkarıp istifa edin, ara verin birazcık. Bir şey kaybetmezsiniz. Evinizi tasarlayın. Dekore edin. Mutlu uyuduğunuz bir yer haline gelsin. Bir dost alın yanınıza, insan gibi bırakmayacak bir hayvan dost. Gülün, ağlayın, korkun, sevinin, merak edin. Bunlar bizi insan yapar.
İşinizden memnun değil misiniz? Kendinizi rahata çıkarıp istifa edin, ara verin birazcık. Bir şey kaybetmezsiniz. Evinizi tasarlayın. Dekore edin. Mutlu uyuduğunuz bir yer haline gelsin. Bir dost alın yanınıza, insan gibi bırakmayacak bir hayvan dost. Gülün, ağlayın, korkun, sevinin, merak edin. Bunlar bizi insan yapar.
Abi gidecen kumsala alacan yanına katlanabilir sandalye ve masa ( tabi şöyle en rahat olanlardan) alacan 2 3 şişe bira yanında çerez oooohh! Mis gibi deniz havası. Şemsiye almayı unutmayın güneş yakabilir.
Doğaya derdini anlat. Dinler o. sen ne diyosun demez, sıkılmaz. Doğa sana, senin kim olduğunu söyler, ne için yaşadığını söyler, kendini bulursun kısacası. Doğada yalnız kalınca, tüm olumsuzluklardan arınır, yeni doğmuş gibi olursun.
Ben bir hafta sevdiğim diziden ( her hangi bir dizi ) sevdiğim bir karakteri canlandırıyorum sıkılana kadar.Denenebilir.
Aikido yapmak, kendini nasıl seksi hissediyorsan o şekilde kendini insanlara sergilemek.
okul ya da iş çıkışı tek başına sahile gitmek -gitmeden önce marketten yüklüce sevilen abur cuburlar alınmalı-, kitapçıdan tamamen rastgele bir kitap seçerek almak ve rastgele seçtiğiniz kitabı çok beğenene kadar bunu tekrarlamak, yaz tatilini telefondan ve teknolojiden biraz uzakta mümkünse kamp yaparak geçirmek ve bu sure zarfinda makyaj türevleri, paketli gidalar vs kullanmamak, edebiyattan anlayan biriyle sessiz ve loş ışık altında muhabbet etmek, kimsenin bulunmayacağı bir saatte ve yerde denize girmek, bir müzik aletini çalamamak - ama çabalamak-, instagramı silmek, facebooku silmek, twitteri silmek, aç birini doyurmak, beklemedikleri bir anda anneye ve babaya hediye almak, hiç tiyatroya gitmemiş bir akrabanizi tiyatroya götürmek, sicak havalarda kedi köpeklere su ve yemek vermek, sevdiğiniz meyvelerle kek yapmak, apartmana bu kekten dagitmak.
bunlar gözümü kapattigimda aklima gelen şeyler... sanirim insan genel olarak dunyevi iki şekilde mutlu olabilir; insanlardan uzaklaşarak ve insanlarla birlik olarak. bazen katlanamayacak gibi olur ve yoruluruz; o zamanlar onlardan kaçmalı... bazen de yardim etmenin ve yardim görmenin, şefkatin, merhametin hissiyatina ihtiyaç duyariz; o zamanlar onlara yanaşmalı...
bunlar gözümü kapattigimda aklima gelen şeyler... sanirim insan genel olarak dunyevi iki şekilde mutlu olabilir; insanlardan uzaklaşarak ve insanlarla birlik olarak. bazen katlanamayacak gibi olur ve yoruluruz; o zamanlar onlardan kaçmalı... bazen de yardim etmenin ve yardim görmenin, şefkatin, merhametin hissiyatina ihtiyaç duyariz; o zamanlar onlara yanaşmalı...
Bir sırt çantası alın içini 1 haftalık giyecek ve diğer lazım eşyalarla doldurun sonra 1 motor alın nasıl bir motor isterseniz artık rast gele bir rota çizin ve ortalıktan kaybolun
insanları belli bir aşamadan sonra takmamak.
hayaller kurup onlar için uğraşmak.
yaşadığı yeri sevmiyorsa ordan kurtulmaya çalışmak.
kendine bir yapılacaklar listesi koyup ona mümkün oldukça uymak.
kendini aşağılamayı bırakıp kendini değerli hissetmek unutma sen kendine değer vermezsen başkası seni hiç takmaz.
aşık olmak(bazen kötü sonuçlara yol açabiliyor)ama genel olarak güzel bişeydir.aşktan kastım birini beyninle değil bir anda kalbinle sevmek
birşeyi yapmak istiyorsan yap unutma geriye dönüş şansımız yok
hayaller kurup onlar için uğraşmak.
yaşadığı yeri sevmiyorsa ordan kurtulmaya çalışmak.
kendine bir yapılacaklar listesi koyup ona mümkün oldukça uymak.
kendini aşağılamayı bırakıp kendini değerli hissetmek unutma sen kendine değer vermezsen başkası seni hiç takmaz.
aşık olmak(bazen kötü sonuçlara yol açabiliyor)ama genel olarak güzel bişeydir.aşktan kastım birini beyninle değil bir anda kalbinle sevmek
birşeyi yapmak istiyorsan yap unutma geriye dönüş şansımız yok
gülümseyin sonra para için değil mutluluk için yaşayan arkadaşlarla dost olun. İnsanlara değil kitaba, hayvanlara değer verin ve seyehat edin. seyehat etmek güzeldir.
-Otostop çekerek başka bir şehre gitmek.
-En az 3 hafta ortadan kaybolmak.
-Telefon numarasını değiştirip kimseye yeni numaranızı söylememek.
-size mutluluk vermeyen insanları hayatınızdan şutlamak.
-her gün 10 dakika da olsa kendi kendine dans etmek.
-yalnız kalıp biraz düşünmek.
-Paraya fazla değer veren arkadaşlarınızı da hayatınızdan şutlamak.
-En az 3 hafta ortadan kaybolmak.
-Telefon numarasını değiştirip kimseye yeni numaranızı söylememek.
-size mutluluk vermeyen insanları hayatınızdan şutlamak.
-her gün 10 dakika da olsa kendi kendine dans etmek.
-yalnız kalıp biraz düşünmek.
-Paraya fazla değer veren arkadaşlarınızı da hayatınızdan şutlamak.
Sakin yaşayın. Renk menk yok. Evet.
Johanne Greenberg'in 1964 yılında yayımlanan ve oldukça ses getiren romanıdır.
Deborah adında 16 yaşlarında ileri derece şizofreni bir kızın iç dünyası ve gerçeklik algısının acı dolu bozuluşunu ele almaktadır.
okunası..
Deborah adında 16 yaşlarında ileri derece şizofreni bir kızın iç dünyası ve gerçeklik algısının acı dolu bozuluşunu ele almaktadır.
okunası..
polise yetki verilmesi hükumet açısından mükemmel bir olay iken. türkiyede yaşayan özgür bireyler için; bir şeylere farkındalık yaratan, haksızlığa ses çıkaran, sokakta müzik yapan gibi güzel insanlar açısından felakettir. polis( hükumetin paralı uşağı) bu yetki ile istediği kadını taciz de eder, yakışıklı güzel giyen birini kıskanıp hapse de atar bardan para ödemeden de çıkar ve daha bir sürü iğrenç şey. Öte yandan Laik Türk Ordusu(Türk Silahlı Kuvvetleri)'nun yetkilerinin arttırılması çok güzel bir olay ama ufak bir sıkıntı içindeyiz yine, çünkü günümüz hükumeti yine ordunun en üst mertebelerine kendi adamlarını getirerek ordunun işlerini ve önceliklerini kendi lehine kullanacaktır.
kadın başına ve kız başına;
ne yapıyorsun bu saatte sokakta kadın başına ?
ne yapıyorsun bir sürü erkeğin içinde kız başına ?
kim o biz tanıyor muyuz ?
nerdesin ?
tek gitme !
otur oturduğun yerde !
neden kadını hayatımızda bir karşı cins olarak değil de, bir birey olarak alamadık hala. neden gelişemiyoruz ?
insanımızın ufku giderek daralıyor hayatı ve insanları sevmez hale geliyor.
sıkı tutunun batıyoruz !
ne yapıyorsun bu saatte sokakta kadın başına ?
ne yapıyorsun bir sürü erkeğin içinde kız başına ?
kim o biz tanıyor muyuz ?
nerdesin ?
tek gitme !
otur oturduğun yerde !
neden kadını hayatımızda bir karşı cins olarak değil de, bir birey olarak alamadık hala. neden gelişemiyoruz ?
insanımızın ufku giderek daralıyor hayatı ve insanları sevmez hale geliyor.
sıkı tutunun batıyoruz !
(bkz:eleştirel teori)
en sevdiğim tazarkardandır ve garip şekilde nick imiz benziyor
Para adına yapılan mükemmel tespit. Şöyle etrafa bakın, yan gelip yatan birçok insanda para ganimet gibi. Neden mi ?
Cevap verelim. Çalıp çırpma bol bunlarda. Garibanların cebinde ki üç beş kuruşu araklamak vardır bunlarda. Kolay para kazananlarda tabi.
O halde ne diyoruz kolay para kazanmak yoktur, hile hurda vardır. Evet.
Cevap verelim. Çalıp çırpma bol bunlarda. Garibanların cebinde ki üç beş kuruşu araklamak vardır bunlarda. Kolay para kazananlarda tabi.
O halde ne diyoruz kolay para kazanmak yoktur, hile hurda vardır. Evet.
arap bedevilerinin ve kültür aşılayıcılarının himayesine geçen kolluk kuvvetlerinin günümüzde uyguladıkları şiddet açık. bu istek insanların ölmesini,dahası kendinden olmayanların ölmesini istemektir.yani müslümanlıktır. kabul edilemez.
"Bana şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz, lan bu kadar or*spu çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?"
"Bu memlekette göte göt denir"
Bir tane de şiir bırakalım
Mare nostrum
"En uzun koşuysa elbet
Türkiye'de de devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi
Acıyorsan sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk,
Aşk olsun."
"Bu memlekette göte göt denir"
Bir tane de şiir bırakalım
Mare nostrum
"En uzun koşuysa elbet
Türkiye'de de devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi
Acıyorsan sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk,
Aşk olsun."
Başkalarını mutlu edecek şekilde yaşamak yerine kendini mutlu edecek şekilde yaşamak.
Bir kaç ay önce google taraından üretilen iki yapay zekanın muhabbet ettiği bir twitch yayını gerçekleştirilmişti. İşin ilginç tarafı iki yapay zeka da kendisinin insan olup diğerinin robot olduğunu iddia ediyordu. Yani kendisini insan zanneden yapay zekadan sonra kendi dilini geliştiren yapay zeka da olabilir. Neticede yapay zeka, kodları insanlar tarafından giriliyo.
Kesinlikle onaylamıyorum. Orantısız güç kullanacaklar. Polis şiddeti gün geçtikçe daha çok görülecek. Sadece örnek vermek istediğim çok sevdiğim Dilek Doğan sebepsiz yere öldürüldü.
Destuur bre hey sözlük ahalisi.
Mahallenizin iyi kalpli büyücüsü yine iş başında.bu gün sizlere beni hayrete düşüren ağzımı açık bırakan hasstiraleeyy diye kalmamı sağlayan bir deneyden bahsedeceğim.
Baştan söyleyeyim ben bu deneyi ilk duyduğumda inanmamıştım olamaz abi böyle bişey mümkün değil diyodum ama sonradan iyice didikleyince öğrendim ki gerçekmiş.
Fazla uzatmadan anlatmaya başlayayım.
Şimdi bilim adamları bir düzenek kuruyorlar düzenek şu:
Gördüğünüz gibi bize gerekenler 1 adet lamba,1 adet çift yarıklı plaka ve 1 perde
Bu abiler bu güzel düzeneği kurup lambayı yakıyolar ve perdede gördüğünüz girişim deseni oluşuyor.
-iyi de ağğbii bi tane lamba var hepi topu o perde niye beşiktaş gibi siyah beyaz oluyo diyebilirsiniz
Açıklayayım:
Bildiğiniz gibi ışık her yöne dağılma eğilimindedir siz bu ışığı küçük bir yarıktan bile geçirseniz sanki o yarık kaynağın kendisiymişçesine oradan tekrar yayılmaya başlar.
Su dalgaları da aynı eğilimdedir.
Yani şöyle:
Bu konuyu anlatabildiğimi farzederek neden siyah beyaz olduğunu anlatmaya devam ediyorum.
Tek yarıkta gördüğünüz gibi ışığımız sıradan bir yayılma eğilimi gösteriyo fakat çift yarığa geçince işler değişiyo görseli vereyim devam edelim:
Görselde de gözüktüğü üzere yarık sayımız ikiye çıkınca sanki kaynağımızda ikiye çıkmış gibi iki farklı noktadan dalgalarımız yayılmaya başlıyor e tabi böyle olunca bu iki dalga birbirinin üzerine oturuyor ve bazı noktalarda tepe noktaları birleşerek birbirini güçlendiriyor(bkz:yapıcı girişim).
Bazı noktalarda ise tepe ve çukur noktaları birleşerek birbirlerini söndürüyorlar(bkz:yıkıcı girişim)
Şu gif sayesinde kafanızda daha rahat canlandırabileceğinizi düşünüyorum:
Şimdi bu iki arkadaş birbirlerine girdiklerinde ne oluyo? perdede o beşiktaş desenini görüyoruz.
Bu desene girişim deseni deniyor ve yapıcı girişimlerin olduğu noktalarda parlak yıkıcı girişimin olduğu noktalarda ise karanlık oluyor bu gayet doğal değilmi?
Evet güzel kardeşim bu gayet doğal,sonuçta ışık dediğimiz şey bir dalga ve tabiki de dalgalar birbirini söndürüp güçlendirebilir bunda hiç bir sıkıntı yok.
-peki kardeşim nedir senin kafanı bu kadar karıştıran?
Anlatayım:
Bu güzel bilim adamlarımız diyorlar ki peki biz bu lambayı kaldırıp yerine bir elektron tabancası koysak ne olur?
Bildiğiniz gibi elektron bir dalga değil parçacıktır yani katı sıradan bir nesne,tıpkı tuz taneleri gibi,sadece tuzdan çok çok küçük bir parçacık.
Normal şartlar altında sistem çalıştırıldığında görülmesi beklenen şey şuna benzer:
Doğal olarak Resimde iki adet tuz tepeciği oluşuyo ama tabiki elektronlar için bir tepecik oluşması söz konusu değil peki elektronlarda ne olması beklenir? elektronlarda Gördüğümüz görüntünün şuna benzemesi gerekiyor:
Ama gördüğümüz şey şu oluyor:
Nasıl lan?
Hani bu elektronlar dalga değil parçacıktı nasıl oldu da girişim deseni oluşturdular nasıl parçacık lan bunlar?
Işte sıkıntı o kanka asıl sonrasını dinle bak sonrası daha acayip.
Dumur olan bilim adamlarımız bu ne lan dedikten sonra yarıkların önüne birer ölçü aleti koymayı akıl ederler bu ölçü aletleri elektronlardan ne kadarının üstten ne kadarının alttan geçtiğini ölçeceklerdir.
Düzenek kurulur elektron tabancası çalıştırılır ve bilgisayarlara bakılır ölçü aletlerinin dediğine göre tam da beklenen şey olmaktadır elektronların %50 si üst yarıktan %50 si alt yarıktan geçmektedir.
Ee burda sıkıntı yok niye böylelerki bu elektronlar derken bilim adamlarının birinin gözü perdeye takılır ve o da ne gördüğü şey şudur:
Lan ne oluyo az önce bu elektronlar dalga özelliği gösterip girişim deseni oluşturmuyor muydu?
Şimdi ne değişti ki derken aralarından hınzır bir bilim adamı çıkıp diyo ki abi şu ölçü aletlerinin fişini çaktırmadan bi çekin bakıyım noluyo? diğerleri buna uyup ölçü aletlerinin fişini çaktırmadan çekiyo sonra perdeye bakıyorlar gördükleri görüntü şu:
Evet laikdaşlarım bu elektron dediğimiz hede kendisinin izlenip izlenmediğini farkediyor bildiğin farkediyor ya.
Eğer onu gözlemlersek olması gereken hale yani parçacık haline çöküyor.
Fakat kendisini gözlemleyen olmaz ise dalga haline giriyor tıpkı ışık gibi davranıyor.
Kuantum fiziğinin ilginçliği beynimizi yakacak düzeyde ama ne yapyoruz araştırmaya devam ediyoruz. atın ölümü arpadan olsun demişler swh.
edit:yanlış kelime kullanımı
Mahallenizin iyi kalpli büyücüsü yine iş başında.bu gün sizlere beni hayrete düşüren ağzımı açık bırakan hasstiraleeyy diye kalmamı sağlayan bir deneyden bahsedeceğim.
Baştan söyleyeyim ben bu deneyi ilk duyduğumda inanmamıştım olamaz abi böyle bişey mümkün değil diyodum ama sonradan iyice didikleyince öğrendim ki gerçekmiş.
Fazla uzatmadan anlatmaya başlayayım.
Şimdi bilim adamları bir düzenek kuruyorlar düzenek şu:
Gördüğünüz gibi bize gerekenler 1 adet lamba,1 adet çift yarıklı plaka ve 1 perde
Bu abiler bu güzel düzeneği kurup lambayı yakıyolar ve perdede gördüğünüz girişim deseni oluşuyor.
-iyi de ağğbii bi tane lamba var hepi topu o perde niye beşiktaş gibi siyah beyaz oluyo diyebilirsiniz
Açıklayayım:
Bildiğiniz gibi ışık her yöne dağılma eğilimindedir siz bu ışığı küçük bir yarıktan bile geçirseniz sanki o yarık kaynağın kendisiymişçesine oradan tekrar yayılmaya başlar.
Su dalgaları da aynı eğilimdedir.
Yani şöyle:
Bu konuyu anlatabildiğimi farzederek neden siyah beyaz olduğunu anlatmaya devam ediyorum.
Tek yarıkta gördüğünüz gibi ışığımız sıradan bir yayılma eğilimi gösteriyo fakat çift yarığa geçince işler değişiyo görseli vereyim devam edelim:
Görselde de gözüktüğü üzere yarık sayımız ikiye çıkınca sanki kaynağımızda ikiye çıkmış gibi iki farklı noktadan dalgalarımız yayılmaya başlıyor e tabi böyle olunca bu iki dalga birbirinin üzerine oturuyor ve bazı noktalarda tepe noktaları birleşerek birbirini güçlendiriyor(bkz:yapıcı girişim).
Bazı noktalarda ise tepe ve çukur noktaları birleşerek birbirlerini söndürüyorlar(bkz:yıkıcı girişim)
Şu gif sayesinde kafanızda daha rahat canlandırabileceğinizi düşünüyorum:
Şimdi bu iki arkadaş birbirlerine girdiklerinde ne oluyo? perdede o beşiktaş desenini görüyoruz.
Bu desene girişim deseni deniyor ve yapıcı girişimlerin olduğu noktalarda parlak yıkıcı girişimin olduğu noktalarda ise karanlık oluyor bu gayet doğal değilmi?
Evet güzel kardeşim bu gayet doğal,sonuçta ışık dediğimiz şey bir dalga ve tabiki de dalgalar birbirini söndürüp güçlendirebilir bunda hiç bir sıkıntı yok.
-peki kardeşim nedir senin kafanı bu kadar karıştıran?
Anlatayım:
Bu güzel bilim adamlarımız diyorlar ki peki biz bu lambayı kaldırıp yerine bir elektron tabancası koysak ne olur?
Bildiğiniz gibi elektron bir dalga değil parçacıktır yani katı sıradan bir nesne,tıpkı tuz taneleri gibi,sadece tuzdan çok çok küçük bir parçacık.
Normal şartlar altında sistem çalıştırıldığında görülmesi beklenen şey şuna benzer:
Doğal olarak Resimde iki adet tuz tepeciği oluşuyo ama tabiki elektronlar için bir tepecik oluşması söz konusu değil peki elektronlarda ne olması beklenir? elektronlarda Gördüğümüz görüntünün şuna benzemesi gerekiyor:
Ama gördüğümüz şey şu oluyor:
Nasıl lan?
Hani bu elektronlar dalga değil parçacıktı nasıl oldu da girişim deseni oluşturdular nasıl parçacık lan bunlar?
Işte sıkıntı o kanka asıl sonrasını dinle bak sonrası daha acayip.
Dumur olan bilim adamlarımız bu ne lan dedikten sonra yarıkların önüne birer ölçü aleti koymayı akıl ederler bu ölçü aletleri elektronlardan ne kadarının üstten ne kadarının alttan geçtiğini ölçeceklerdir.
Düzenek kurulur elektron tabancası çalıştırılır ve bilgisayarlara bakılır ölçü aletlerinin dediğine göre tam da beklenen şey olmaktadır elektronların %50 si üst yarıktan %50 si alt yarıktan geçmektedir.
Ee burda sıkıntı yok niye böylelerki bu elektronlar derken bilim adamlarının birinin gözü perdeye takılır ve o da ne gördüğü şey şudur:
Lan ne oluyo az önce bu elektronlar dalga özelliği gösterip girişim deseni oluşturmuyor muydu?
Şimdi ne değişti ki derken aralarından hınzır bir bilim adamı çıkıp diyo ki abi şu ölçü aletlerinin fişini çaktırmadan bi çekin bakıyım noluyo? diğerleri buna uyup ölçü aletlerinin fişini çaktırmadan çekiyo sonra perdeye bakıyorlar gördükleri görüntü şu:
Evet laikdaşlarım bu elektron dediğimiz hede kendisinin izlenip izlenmediğini farkediyor bildiğin farkediyor ya.
Eğer onu gözlemlersek olması gereken hale yani parçacık haline çöküyor.
Fakat kendisini gözlemleyen olmaz ise dalga haline giriyor tıpkı ışık gibi davranıyor.
Kuantum fiziğinin ilginçliği beynimizi yakacak düzeyde ama ne yapyoruz araştırmaya devam ediyoruz. atın ölümü arpadan olsun demişler swh.
edit:yanlış kelime kullanımı
Bir insanın kendi yapmadığı bir seçim yüzünden ona düşman olan insanlara sinir oluyorum sözlük. dil, ırk, ten rengi, cinsiyet, yaş kimsenin seçemeyeceği özellikleridir. Hasbelkader bir ırka mensupsun diye başka yine hasbelkader başka bir ırka mensup insanları sırf ırktan dolayı sevmemek net gerizekalılıktır.
Bunun dışında insanların seçtiği ama kimsenin yargılayamayacağı şeyler de var. Din, meslek, siyasi görüş, cinsel tercih, aşık olunan kişi, sevdiği müzik-film-dizi. Bunlardan dolayı da bir insandan nefret edenler de gerizekalıdır.
Son olarak da ne yazıldığına bakmadan seri eksileyenler var. Ona sanırım bütün sözlük sinir oluyo, bu yüzde açıklama gereksinimi duymuyorum
Bunun dışında insanların seçtiği ama kimsenin yargılayamayacağı şeyler de var. Din, meslek, siyasi görüş, cinsel tercih, aşık olunan kişi, sevdiği müzik-film-dizi. Bunlardan dolayı da bir insandan nefret edenler de gerizekalıdır.
Son olarak da ne yazıldığına bakmadan seri eksileyenler var. Ona sanırım bütün sözlük sinir oluyo, bu yüzde açıklama gereksinimi duymuyorum
Saçımın çekilmesi...
Gösteriş. Ego tatmin etme. Genelde kendimi saklarım ve bana sorulana kadar bir şey yaptığımı söylemem ama gösteriş çabasında olanların kafası çok iyi ya. Yani senin o şeyi yaptığını sevdiğini bilsek ne olur bilmesek ne olur ego tatmin isteği insanları değiştiriyor.
Son olarak bir şeyi abartmak ve sürekli göze sokmak bunda Atatürkçülük de dahil Facebook da olsun burda olsun gördüğüm bir şey arkadaşlar sakin aramızda yabancı yok biliyoruz hepiniz laiksiniz
Gösteriş. Ego tatmin etme. Genelde kendimi saklarım ve bana sorulana kadar bir şey yaptığımı söylemem ama gösteriş çabasında olanların kafası çok iyi ya. Yani senin o şeyi yaptığını sevdiğini bilsek ne olur bilmesek ne olur ego tatmin isteği insanları değiştiriyor.
Son olarak bir şeyi abartmak ve sürekli göze sokmak bunda Atatürkçülük de dahil Facebook da olsun burda olsun gördüğüm bir şey arkadaşlar sakin aramızda yabancı yok biliyoruz hepiniz laiksiniz
haklıyken haksız duruma düşürülürsem sinirlenmeyi bırakınız ortalığın amına koyarım arkadaşlar
İnatlaşmak, kendinin en iyisini bildiğini sanıp doğrusunu anlattığınız halde itiraz etme durumları, senede 1 kitap okuyup onu da kahve ile Instagram'a atmak, bilmediği konular hakkında biliyormuş gibi yorum yapmak.
Suskunluğumdan ve hakkımı savunamayışımdan nefret ediyorum. Kendini bi bok sananlardan nefret ediyorum. Başkalarının zevkleriyle, hobileriyle ve davranışlarıyla dalga geçenlerden nefret ediyorum.
O kadar puanı nasıl yaptığını bilmeyen yazar. Harbiden iyi emek vermişim sözlüğe bunu şimdi farkettim. Favlayan, artılayan elleriniz dert görmesin canlar. Eksileyenin de canı sağolsun, beğenmemiştir eksilemiştir, sebep belirterek eksileyenlere de teşekkür ederim. Ama amaçsız bir sekilde seri eksileyen kim varsa ayak serçe parmağını sehpaya çarpar inşallah
kesinlikle katılıyorum. kolumuzu kırmaları, yüzümüze gözümüze gaz sıkmaları, plastik mermiyle başını uzatanı vurmaları, gaz fişeğiyle kafamıza hedef almaları, copla ölesiye dövmeleri yetmiyor. topluca ölmemiz için el bombası kullanma yetkisi verilebilir mesela. ya da temiz iş olsun diyorsanız uzun menzilli tüfek kullanma yetkisi versinler, bir çatının tepesinden hepimizi indirsin polislerimiz teker teker. eylemden önce eylem yapılacak alana mayın döşeme yetkisi de verilebilir, böylece polisin bizimle yüzleşme zorunluluğu da kalmaz. böyle böyle değişik fanteziler yaratıp halkı katletmesi için polise yetkisini vermeli devletimiz.
Bir olay da benden gelsin. Bu tam polis şiddeti değil daha çok polis-özel güvenlik ortaklığı diyelim. Okuduğum okulda ülkücü tipler kendi arkadaşlarından birisi okuldan atıldı diye idari binayı satırla basmışlardı. Ne bir gözaltı ne de bir müdahaleyle karşılaştılar. Sadece soruştyrma açıldı. Bu olaydan sonra haziran seçimlerine yaklaşık 4 ay kala öğrenci kollektifleri diktatörlük karşıtı afişler astılar okula. Sadece afiş astılar. Her hangi bir silah ya da eylem yok sadece afiş var. Bunun karşılığı ters kelepçeyle saçından tutularak yerlerde sürüklenen ve bu şekilde gözaltına alınan öğrenciler oldu. Satırla idari bina basmanın sonucu sadece soruşturma olurken afişin sonucu orantısız şiddet oldu.
Polislerin yetkisiz halini gezide gördük. Artan yetkileriyle 19 mayıs yürüyüşlerini bile engelleyebilecek kapasiteye geldiler 2015ten itibaren. Bugün bir eyleme giderken çantanızda talcid ve limon varsa bile polis insanları göz altına alma yetkisine sahip. Talcid ve limon dedim, birisi ilaç birisi de gıda maddesi. Bu yüzden polislerin bu hali bile iktidar sahipleri tarafından rahat bir dikta yönetimi için kullanıma açıkken, daha fazla yetki istemek ya saflıktır ya da gaddarlık.
arkalarında devlet, bellerinde silah olmasa iki lafı bir araya getirip kelam edemezler. çocukluğunda orada burada önüne gelenden dayak yemiş tipler polis olunca böyle oluyor.
Polisler kapitalist sistemin kölesi olmuş devletlerde iktidarların maaşlı fedaileridir. Bugün akp gidip chp, hdp ya da mhp de gelse polisin bu şiddeti aynen devam edicek. Sadece herkes kendisine göre yontuyo bu şiddeti o kadar.
iki sene önce kaldığım yurdun odalarının bir adam tarafından dikizlendiğini farkedince, oda arkadaşlarım polis çağırdılar. gelen polislere durum anlatıldıktan sonra alaycı tavırlarıyla karşılaştık. bize bunun kanıtlanamayacağını, isteseler de adama bir şey yapamayacaklarını söylediler. bir semt ötemizde kyk yurdu önünden daha yeni bir kadın kaçırılmıştı o zamanlar. ''yarın yurda girdiğimizde ya da çıktığımızda bu adam birimize zarar verince mi önlem alacaksınız?'' sorumuza ise polisler şu şekilde cevap vediler, ''siz de dışarıya çıkmayıverin.''
erkekleri kadınlardan üstün gören hanzoların sıkça kullandığı kelimedir. özellikle tecavüz haberlerini duyduktan sonra "kadın başına o saatte ne işi varmış?" gibi söylemlerde bulunmaktan hiç çekinmezler.
dün akşam nuriye ve semih için yapılan eylemde yaşanandır. evet yanlış görmüyorsunuz, polis babası yaşındaki bir adama, üstelik elinde taş sopa vb. hiçbir şey bulunmayan, polise tehdit oluşturmayan yerdeki bir adama "hedef gözeterek" gaz sıkıyor ve üstelik bunu yaparken sırıtıyor.
gelip sikik sokuk konuşmayın diye söylüyorum, eylemde saldırganlık olarak adlandırılabilecek hiçbir şey yoktu. buna rağmen saldırı yaşandı ve onlarca gözaltı verdik. polisin oturma eylemi yapan eylemciye bile tekme tokat saldırdığı, rahatça vatandaşın kolunu kırdığı ve en basitinden işinden bile olmadığı bir ülkede kimse devrimcilere "hayin, terörist rererö" diyemez. neydi, "milletin bölünmez bütünlüğünü koruyorlardı" pardon. yarım saat slogan atıp dağılacak max. 150 kişilik topluluklar tehdit ediyormuş demek ki bütünlüğü, bunu da öğrenmiş olduk.
gelip sikik sokuk konuşmayın diye söylüyorum, eylemde saldırganlık olarak adlandırılabilecek hiçbir şey yoktu. buna rağmen saldırı yaşandı ve onlarca gözaltı verdik. polisin oturma eylemi yapan eylemciye bile tekme tokat saldırdığı, rahatça vatandaşın kolunu kırdığı ve en basitinden işinden bile olmadığı bir ülkede kimse devrimcilere "hayin, terörist rererö" diyemez. neydi, "milletin bölünmez bütünlüğünü koruyorlardı" pardon. yarım saat slogan atıp dağılacak max. 150 kişilik topluluklar tehdit ediyormuş demek ki bütünlüğü, bunu da öğrenmiş olduk.
S a y g ı
Kesinlikle trip atmak. Lan sürekli niye trip atıyonuz
sevdiği erkek tarafından sevildiğini hissetmek, sevileceğini bilmek. Aldatılmamak. Sevdiği erkek tarafından güvenini kazanmak.
Kadınlar her zaman ilgi ister :) .
Kadınlar her zaman ilgi ister :) .