Sadece sevisirken degil, gozlerinizin icine bakarken tutkuyla bakan, dokunurken tutkuyla dokunan, sarilirken tutkuyla sarilan, konusurken tutkuyla konusan sevgilidir. Size karsi besledigi tum duygulari en derinlerinden hisseder, hissettirir. Kadinlarda bunun cok seksi durdugunu dusunuyorum. Yani ahim sahim guzelligi olmayan bir kadin bu bahsedilenleri yapsa bile cekici olmasi icin yeterli bence.
porno ne yha bi kre izledm midem blandi kpattim .ss.s.s
asiri dincilerin asiri sapik olmalari kadar normal bir sey yok ki?
(bkz:bastirilmis duygular)
(bkz:bastirilmis duygular)
turkiye de yasiyoruz! bastirmayacaksin da ne yapacaksin? yoksa sana bastirirlar
vance joy - riptide
zamaninda offline olmadan hunharca gif paylastigim ve denemeler yazdigim plartformdur. annem bile kullaniyordu ama her guzel sey gibi onun da boku cikti. tumblr bulusmalari hele, bir tanesine katilayim dedim 4 sene once, baktim 30-40 tane green day tisortlu ergen kadikoy rihtimda halay cekiyor kosarak uzaklastim.
Ataturk'un 81 ilde de anilari, gecirdigi gunleri var ama cok acik bir sekilde Ataturk Izmir icin, Izmir de Ataturk icin bir baskadir. Buyuk Taarruz'un buna buyuk katkisi vardir. Latife Hanim ile Goztepe'deki Muammer Usakligil koskunde tanisip orada evlenmesi, Zubeyde Hanim'i basyaveri salih bozok ile tedavi amacli eskisehir'den izmir'e gondermesi ve oraya gomulmesi, itilaf devletleri ile yapilan gorusmeler ve yabanci basin, ismet pasa'nin mudanya'ya oradan cikmasi vs. Izmir insani icin bu kadar onemli olmasi asiri normal.
edit: Hasan Tahsin'i unutmusum nasil unuturum? isgalin ilk gunu yunan askerine ates acip akabinde yunan askeri tarafindan oldurulen ve hemen sonrasinda yaylim atesli baslatilan kursun. Ah o kursun.
edit: Hasan Tahsin'i unutmusum nasil unuturum? isgalin ilk gunu yunan askerine ates acip akabinde yunan askeri tarafindan oldurulen ve hemen sonrasinda yaylim atesli baslatilan kursun. Ah o kursun.
Ciddi ciddi bunu savunan biriyle karsilastim. adama neden camii oldugunu dusunuyorsun diyorum, minareleri var diyor. 1935'te camiiden muzeye cevirildigini de mi duymadin a.k turpu seni.
Bir de bunlarin Ayasofya'nin camii olmasi gerektigini savunan turleri var.
(bkz:Ayasofya ozune donmeli)
(bkz:turp beyinli olmak)
Bir de bunlarin Ayasofya'nin camii olmasi gerektigini savunan turleri var.
(bkz:Ayasofya ozune donmeli)
(bkz:turp beyinli olmak)
Merak ediyorum twitter'da #ayasofyaozunedonmeli hasthagiyle hunharca twitler atan turplar ne dediginin farkinda mi? muze statusunden cikarip kilise olsun demek istiyorsunuz sanirim?
Her seyin bir siniri vardir. salakligin da bir siniri olmali. bilmiyorsun ama bilmediginin farkinda degil misin? acip okusana iki sayfa ayasofya neymis ne degilmis?
(bkz:beni siz delirttiniz)
Her seyin bir siniri vardir. salakligin da bir siniri olmali. bilmiyorsun ama bilmediginin farkinda degil misin? acip okusana iki sayfa ayasofya neymis ne degilmis?
(bkz:beni siz delirttiniz)
Bulundugu sartlar icerisinde meydaba getirdigi olaylar ve yenilikler ortada. Bunu anlayamamak icin gerizekali ya da comar olmak gerekir.
Caykovski'nin 1876 sonbaharinda Sirp/Osm savasinda yaralanan rus gonullu askerler icin yazdigi 31 op numarali eseri. Esaretin ve cenazenin marsi. Basindaki yavas ve huzunlu ritimler tabutun tasindigi ani betimliyor hatta.Orkestrada calmaktan en cok keyif aldigim parca. Cok zor bir eser ve ben bunu calmaktan cok korkuyordum baslarda, zamanla alistim. 3 sene once nisan ayinda, akortumu yaptim tam orkestra salonuna cikacakken biri aradi beni. Cok deger verdigim, beni cok seven, cok zor gunlerimde elimden tutan hatta beni kurtaran arkadasim Arda'nin intihar ettigini ve oldugunu soyledi. Zor da olsa toparlandim ve gittim orkestraya. Bu marsi en guzel o gun caldim. Birdaha da o kadar guzel calamadim.
Bir kadinin basina gelebilecek en korkunc sey denilince ilk akla gelen olay.
Bedenimize yapilan her mudahale ruhumuzda bir iz birakiyor ve bu iz, biz o bedensel etkiden kurtulsak dahi o icsel yapinin icinde bir muhur olarak kalmaya ve bizi etkilemeye devam ediyor. Tersine; ruhsal anlamda yasadigimiz her mudahale ya da zorluk, o zorluk gectiginde dahi bedenin kayitlarinda bir yerlerde yazili sekilde duruyor ve zihnimiz bunu hatirlamasa bile bedende bir agri, hastalik ya da rahatsizlik olarak ortaya cikabiliyor. Bu da boyle bir sey iste.
Unutulmasi imkansiz ama atlatilmasi mumkun. Hayatimda yaptigim en uzun vadeli gerizekaliliktir bunu tek basima atlatabilecegimi dusunmem. Yardim almadan, kisinin kendi ic dunyasina kapanarak tedavi olmaya calistigi zaman bu surec cok daha fazla uzuyor ve zorlasiyor. Guvenip birine anlatsan baskalari ogrenir mi, yadirgarlar mi, igrenirler mi. Anlatmayip icine atsan nereye kadar, biriktir babam biriktir, sinir ve aglama krizleriyle sonlaniyor. Mesela guzel bir iliskin olur, sevgilin bilse sevismek istemez ya da cekinir hatirlayacak, zarar gorecek diye, anlatmasan sanki yalan soyluyormus gibi hissedersin sakladikca, sevismenin ortasinda ciglik cigliga aglamaya basladiginda anlar bir seylerin ters gittigini. Iki ucu boklu degnek.
edit: vay arkadas ne cok bok atan cikmis. Biz de biliyoruz sadece kadinin basina gelmedigini, her tarafta ornegi cok, butun sozluk bunu bekliyormus yalniz onu farkettim. Yazdigim iki karis giriden sadece bunu cikartmaniz ve bunun hakkinda yazmaniz da komik.
Bedenimize yapilan her mudahale ruhumuzda bir iz birakiyor ve bu iz, biz o bedensel etkiden kurtulsak dahi o icsel yapinin icinde bir muhur olarak kalmaya ve bizi etkilemeye devam ediyor. Tersine; ruhsal anlamda yasadigimiz her mudahale ya da zorluk, o zorluk gectiginde dahi bedenin kayitlarinda bir yerlerde yazili sekilde duruyor ve zihnimiz bunu hatirlamasa bile bedende bir agri, hastalik ya da rahatsizlik olarak ortaya cikabiliyor. Bu da boyle bir sey iste.
Unutulmasi imkansiz ama atlatilmasi mumkun. Hayatimda yaptigim en uzun vadeli gerizekaliliktir bunu tek basima atlatabilecegimi dusunmem. Yardim almadan, kisinin kendi ic dunyasina kapanarak tedavi olmaya calistigi zaman bu surec cok daha fazla uzuyor ve zorlasiyor. Guvenip birine anlatsan baskalari ogrenir mi, yadirgarlar mi, igrenirler mi. Anlatmayip icine atsan nereye kadar, biriktir babam biriktir, sinir ve aglama krizleriyle sonlaniyor. Mesela guzel bir iliskin olur, sevgilin bilse sevismek istemez ya da cekinir hatirlayacak, zarar gorecek diye, anlatmasan sanki yalan soyluyormus gibi hissedersin sakladikca, sevismenin ortasinda ciglik cigliga aglamaya basladiginda anlar bir seylerin ters gittigini. Iki ucu boklu degnek.
edit: vay arkadas ne cok bok atan cikmis. Biz de biliyoruz sadece kadinin basina gelmedigini, her tarafta ornegi cok, butun sozluk bunu bekliyormus yalniz onu farkettim. Yazdigim iki karis giriden sadece bunu cikartmaniz ve bunun hakkinda yazmaniz da komik.
Bir arkadasimla bulustuk filmin ciktigi gun, Taksim'e gidip, Istanbul Kirmizisi icin iki bilet aldik. Bu filmin onceden yazilmis bir de kitabi oldugunu ogrendim, filmin yonetmeni tarafindan yazilmis ve hemen buldum kitabi, 137 sayfayi yaklasik 3 saatte tek oturusta bitirdim. Hayatimda bir ilkti. Sonra film hakkinda fazlasiyla olumsuz elestriler cikti karsima, okudum hepsini. Biraz hevesim kacti acikcasi ama gitmeye karar verdim. o gun, Cinemapink'in o rahat koltuklarinda, sen sakrak muhabbetimle filmin baslamasini beklerken beklentim fazlasiyla yuksekti. Film basladi, ilk 20 dakika "Allam ben buna mi para verdim, naptim ben" diye dusunmekle gecti. Sonra filmin sakinligine, monotonluguna ve derinligine git gide ayak uydurdugumu hissettim. Filmin birkac sahnesi vardi beni derinden sarsan, dusunduren ama ozellikle bir sahne, beynime kazindi, kafamda fisekler patladi, tam o anda... Eski yazar Orhan, yillardir Londra'da yasiyor ve Londra'ya tasinmasini saglayan basina gelmis o cok kotu olaydan beri ne Istanbul'a gelmis ne de eline kalem almis, asla yazmamaya karar vermis. Istanbul'da bilmem kacinci gunu, bir kafede bir seyler okuyor. Garsondan hesabi talep ediyor. Hesabi yazan kiz, kalemi masada unutuyor. Orhan kaleme, kalem ona bakiyor uzunca. Sonra Orhan, sanki 30 yildir "hapis hayati" yasayan bir "erkek" gibi, kaleme saldiriyor, aklindan gecenleri unutmaya korkarmiscasina hararetle yaziyor. Gunlerce yaziyor. Orhan'in kalemle bakistigi tam o an, yazar olmaya karar verdim. Ben, kendimi bildim bileli sanatin neredeyse her dalinda faaliyet gosteriyorum, edebiyatin her donemine ve turune ilgim var uzaktan ya da yakindan. Ama nedense, bir sanat daliyla yakindan ugrasmaya cabalamak, dunyamin icine sokmak, ozellikle de orkestradan ayrildigimdan beri cok korkunc ve imkansiz geliyordu bana. Bu sefer, yazar kisiligimle ilgili kararim kesin. Rahatlamak ve fikirlerimi, duygularimi ifade etmek, korkularimdan, tramvalarimdan siyrilmak icin yaptigim "yazma" eylemi hakkinda bu karari vermis olmaktan mutluluk duyuyorum ve icimde tarif etmesi guc ve anlamsiz bir rahatlama var, tabii her zamanki gibi korku ile. Film ve filmin bana hissetirdikleri hakkinda annemle uzunca konustum ama nedense bu karari vermis oldugumu anneme soylemedim, kimseye de soylemek istemedim. Sanki birine soylersem, biri bu hayalimi ogrenirse basaramayackmisim gibi hissettim niyeyse. kitabi okuyali ve filmi izleyeli 3 ay oldu sanirim, yaklasik 3 aydir, o karari verdigimden beri haftada en az 3 kitap bitiriyorum ve her gunde en az 1 sayfa yaziyorum. 1 aydir da bir kediyle ilgili roman yaziyorum ama konusunu soylemicem, olur da bir gun basarsam supriz olsun. Sonuc olarak istanbul kirmizisini okuyun, okutun ama film hakkinda cok bisey soyleyemeyecegim, hayal kirikliligina ugratabilir.
herkesin hayatinda rothmans ictigi bir donem oluyor sanirim.
(bkz:parasizlik)
(bkz:parasizlik)
bir diger deyimi cahil olmaktir. en rahati aslinda. dis dunyadan tamamen izole, bombalar mi patliyormus, yolsuzluk mu yapiliyormus, savas mi cikiyormus, amaaann ben evimde oturur butun gun esra erol izlerim hicbiseycik olmaz bana. turp beyinlilere ornek verirsek
(bkz:bahar candan)
(bkz:bahar candan)
hakkinda o kadar cok sey duydum ki, beni derinden, ama cok derinden sarsacagini dusundugum ve hala korkup izlemedigim film. Bir sure daha izlememeyi dusunuyorum.
kesinlikle bilincaltinin yansimasidir ve evet kesinlikle dogru yorumlamayi ancak psikologlar yapabilir. gordugumuz o butun antin kuntin, felaketli melaketli, garip ve egzantirik ruyalarin bilincaltimizda bir anlami var ve nasil cocuklarda bilincaltini cozebilmek icin resim ve boyama teknigi kullaniliyorsa terapilerde, bizler icin de bu teknik ruyalardir. en basiti yani kanimca.
(bkz:harry potter)
cok genelleme yapmissiniz girilerde. arada benim gibi balli stajyerler de cikabiliyor. gecen sene calistigim x firmasinda kopek gibi calisip az para almistim, 11 saat mesai yapmistim, tatil alamamistim ama isi layigiyla ogrenmistim. gecen sene oyle bir staj gecirdigim icin suan acentelerden zirla teklif yagiyor bana. bu sene calistigim firmada da normalde stajyer almadiklari bir departmana 20 stajyerden sadece beni aldilar ve departmandaki herkes gecen seneki firmadan surekli maillestigim kisiler. 8 saat calisiyorum, 2 hafta tatilim var ve bir stajyere gore bok gibi para kazaniyorum.
burada gidilecek firma ve senin kapasiten onemli. sivrilen ve digerlerinden farkli oldugunu gosterebilen, yetenekli bir veletsen dikkat cekersin ve seni elinde tutmaya calisirlar. bos adama niye bisey ogretmeye calissin ki herif? verir 50 syf tur programi zimbala der. he onu yapmadim mi tabii ki onu da yaptim cicek bile suladim ama 30 tane acenteye bilgilendirme gonderdim her gun 5 tane grubun biletini de kestim vize kiti de yaptim. altin kurallar onemli.
burada gidilecek firma ve senin kapasiten onemli. sivrilen ve digerlerinden farkli oldugunu gosterebilen, yetenekli bir veletsen dikkat cekersin ve seni elinde tutmaya calisirlar. bos adama niye bisey ogretmeye calissin ki herif? verir 50 syf tur programi zimbala der. he onu yapmadim mi tabii ki onu da yaptim cicek bile suladim ama 30 tane acenteye bilgilendirme gonderdim her gun 5 tane grubun biletini de kestim vize kiti de yaptim. altin kurallar onemli.
uzun suredir kacip kurtulmak ve yeni bir hayat kurmak ile kalip savasmak arasinda kalmistim. referandumdan sonra degmeyecegini farkettim ve kararimi verdim. kararimi vermis ve ilk firsatta gidecegimi biliyor olmam bir nebze olsun rahatlatiyor.
bir izmirli olarak sadece memleketimin dugunlerine katilmayi severim. onun haricinde ic anadolu, ozellikle ve ozellikle karadeniz dugunleri, bak yazarken bile boncuk boncuk terledim, benden uzak alla yakin.
durumu cok da degistirmeyecegini dusunuyorum. Karakteristik ozellikleri kisiye uygunsa ve hos geliyorsa ateistmis, deistmis agnostikmis muslumanmis bir onemi yok bence. Inandigi sey karakterini etkiler dogru fakat tumuyle bir karakter yaratmaz sonucta.
Asli rock olan, Radiohead'in eseri, Postmodern Jukebox tarafindan essiz bir sekilde kavirlanmistir. Eski sevgilimle kesfetmistik. Izbanla havalimanina giderken bagira bagira soylerdik.
(bkz:yaktin beni hain) https://youtu.be/m3lF2qEA2cw
(bkz:yaktin beni hain) https://youtu.be/m3lF2qEA2cw
rizelilere karsi oldum olasi bir nefret, bir kin hissederdim ve sebebini anlamazdim, reisin rizeli oldugunu ogrendigimde bu nefret farkli bir anlam kazandi. tesekkurler reis.
(bkz:istanbul kirmizisi)
Alsancak/ Celebi Unlu Mamulleri'nde senelerdir yapilip hunharca yenilen, tanesi 2 TL'ye satilan ici nutella dolu cok ince hamurlu, kurabiye gibi bir sey. Millet ictikten sonra iskembeciye gider biz bomba yemeye gidiyoruz. He bir de sicak yenilir ama bir keresinde eski sevgilim olacak vatandas agzini yakmisti bomba yerken, 1 hafta bisey yiyememisti, dikkat etmek lazim.
Cernobil Lunaparki. :(
5 senedir cello caliyorum.
Yani bundan 5 sene once, celloya basladigim ilk haftalarda, katilacak oldugum orkestrayi ilk defa dinlemek uzere genel orkestra salonuna cikmistim. Yeni arkadaslar edinmisim, ortam falan guzel gayet samimi bir kac sey disinda, her sey super. Slav Marsi calmaya basladilar cok da severim. Severim tabii de 3. dakikasindan sonra skilip kapatiyorum tabii o zamanlar. Marsin icine sican bir kac durum haric cok da guzel caliyorlardi, ozellikle viyolalar. Yaklasik 5. dakikada bir sessizlik oldu, tam cellolarin yavasca girdigi bolumden 2-3 p once, bos bulunup alkislamaya basladim bitti diye. Birden yaklasik 30 tane yuz bana donene kadar alkisladigimin farkinda da degildim. Neyse kostur kostur indim salondan, utanctan kulaklarimdan ates cikiyor sanki, nefes alamadim bir sure kendime gelemedim. Arkamda duran, o zamanlar bestim dedigim kancik kiz "puuuaahahhahaaaa naptin sen yieahahah" diye inene kadar kalkamadim yerimden. O gunden sonra gunde en az 6 saat cello + orkestra ile calismalara basladim iste.
Yani bundan 5 sene once, celloya basladigim ilk haftalarda, katilacak oldugum orkestrayi ilk defa dinlemek uzere genel orkestra salonuna cikmistim. Yeni arkadaslar edinmisim, ortam falan guzel gayet samimi bir kac sey disinda, her sey super. Slav Marsi calmaya basladilar cok da severim. Severim tabii de 3. dakikasindan sonra skilip kapatiyorum tabii o zamanlar. Marsin icine sican bir kac durum haric cok da guzel caliyorlardi, ozellikle viyolalar. Yaklasik 5. dakikada bir sessizlik oldu, tam cellolarin yavasca girdigi bolumden 2-3 p once, bos bulunup alkislamaya basladim bitti diye. Birden yaklasik 30 tane yuz bana donene kadar alkisladigimin farkinda da degildim. Neyse kostur kostur indim salondan, utanctan kulaklarimdan ates cikiyor sanki, nefes alamadim bir sure kendime gelemedim. Arkamda duran, o zamanlar bestim dedigim kancik kiz "puuuaahahhahaaaa naptin sen yieahahah" diye inene kadar kalkamadim yerimden. O gunden sonra gunde en az 6 saat cello + orkestra ile calismalara basladim iste.
gotumuze #laiksozluk yazip twitter'da ff verelim.
Halen ogrenciyim. Bazen dersin ortasinda etrafima bakip dusunuyorum. Duzenle dizilmis siralari, o siralarda oturup dikkatle dersi dinleyen talebeleri, hararetle dersi anlatan ogretmeni, tahtayi, cop kovasini falan dikizliyorum. Hafizama kazimaya calisiyorum bu goruntuleri, bu siralara donmek isteyecegim gunler aklima getirebileyim diye.
Ne olursa olsun, ibne ogretmenler, ergen ogrenciler, sacma ortamlar, zor sinavlar bile olsa, ogrencilik essiz bir sey. Elimde olsa tum hayatimi ogrenci olarak geciririm.
Ne olursa olsun, ibne ogretmenler, ergen ogrenciler, sacma ortamlar, zor sinavlar bile olsa, ogrencilik essiz bir sey. Elimde olsa tum hayatimi ogrenci olarak geciririm.
sevgili koltugu muydu onlar? biz kardesimle oturuyoruz genis diye :(
Umursamamayi yeni yeni ogrenebilen bir insan olarak, bahsedilen hissi henuz yasamadim. Ciddiye almamakla kardesler bence.
edit: vay arkadas ne cok bok atan cikmis. biz de biliyoruz sadece kadinin basina gelmedigini, her tarafta ornegi cok, butun sozluk bunu bekliyormus yalniz onu farkettim. yazdigim iki karis giriden sadece bunu cikartmaniz ve bunun hakkinda yazmaniz da komik.
tam 5 dakika once okudugum ve kendime "ne bekliyosun ki Abidik" diyerek sayfayi kapattigim aciklama. Artik hic bir sey sasirtmiyor.
napalim kardes klavyemiz ingilicce :(
cem karaca'nin "bir devrimdi" albumundeki efsane sarkisi. sosyal medyada rage attiktan sonra postun altina sarkinin url'sini yazarim.
ayrica metis ajandalarinin 2015 ajanda kapagi ve konusudur.
ayrica metis ajandalarinin 2015 ajanda kapagi ve konusudur.