Adı bilinmeyen bir yazara, adsız bir mektup gelir. Mektup bir kadın tarafından intihar etmeden önce yazılmıştır. Umutsuz bir biçimde Kendisini yazara hatırlatmaya çalışır.
Kitabın konusundan ziyade zweig'in doyumsuz kalemine hayran kalmamak mümkün değil. Özellikle hikaye yazan falan varsa, kadının psikolojik tahlili sırasında kalemini rafa kaldırmak isteyebilir.
Ayrıca yayınevinin incelikli çalışması sonucu çeviride hata yapmamaları da cabası.
Hayat, hem a prirori(k) hem de a posteriori(k) görüngülere dayanan kompleks bir yapıdır. Felsefe ise bize hayatın tüm renklerini gösteren pitoresk bir tablo gibidir. Felsefe olmadan sanat, bilim, siyaset ve teolojinin var olması pek de mümkün değildir. Dolayısıyla felsefe yapmak, hem soyut hem de somut entelektüel bir uğraştır. Hayatı sadece önsel ya da sonsal bir şekilde değerlendirmek varoluşun diyalektiğini oluşturan tüm fenomenleri gözden kaçırmak demektir.
Hikaye her ne kadar beklentilerimi karşılamasa da müzik ve çizimlerdeki incelikten onayımı alan anime. Hikaye:5.5 Çizim:9.9 Müzikler:9.8 Edit: anlamı. Dantalian'ın Gizli Arşivi demektir.
Beklentileri düşük tutmak yada olasılığın çok üstünü arzulamak kişiye uzun vadede kalıcı bir mutluluk vermemektedir.
Yaşamın kişisel mücadelesi ve sorunlarla başa çıkmada eğer aşağılık kompleksi varsa olabilecek en minimal seviyede mücadele verilip içsel çatışmalar yaşanır. Daha iyisi olabilirdi ama şundan şundan dolayı olmadılar alır yürür.
Üstünlük egosu varsa kişi başkalarını beğenmeme küçük görme yada beklentilerin üstünde bir gelişme yaşansa dahi bunu, zayıf kabul eder daha da fazlası olacağına kendisini inandırır. Her iki durumda insanı mutsuz etmektedir.
Böylesi durumlardan müzdarip kişilerin Alfred Adler'in Yaşam Bilgisi adlı yapıtı okumaları tavsiye edilir.
canınızdan çok sevdiğiniz sevgilinizin, çocukluktan beri yanyana olduğunuz dostunuzun veya abi/abla'dan öte gördüğünüz kuzeninizin aslında sizin üzerinizden çıkarları olduğunu fark etmek.
anne veya babanızı beklenmeyen bir zamanda kaybetmek.
ne kadar çalışırsan çalış bazı şanslı doğanlarla asla rekabet edemeyeceğini anlamak.
ne yazık ki artık, alkol yada başka türlü zıkkımlarının tüketilmediği evreleri, alkol yada başka türlü zıkkımların tüketileceği evreye hazırlık olarak geçmekte, boğuk toplumdan kusma aşamasına gelmekten boğuk olmayan kesiminde hissettikleri baskılar yüzünden boğukmuş gibi suratsız olmasından, işe gitmekten para kazanmaktan o para ile saçma sapan kayda değer, yani dünyanın her kapitalist sisteminde memnuniyetle olsa da olmasa da memnuniyetli bunun için mücadele etmeden yine aynı tatavaları yaşayan salak or*spu evlatları gibi yaşamaktan bide bununla övünüyormuş gibi gözükmekten öylesine sıkıldım ki biri kapımı çalsa kardeş bizim şöyle bir ideolojimiz var rica etsem şu ikamette kendini patlatır mısın dese neden yapmayayım diyecek bir sebebim bile yokken otken bokken or you ken vodaa hayaa hayt. senin hayatın olan süreç ne gibi buradaki başlıkçıkmış gibi gözüküp aslında içeriğinin ne kadar ortak olduğunu bildiğin yaşantıdan farklı söyler misaaan?
Yanlız geldik ve yanlız gidicez. Önce yanlız olduğunuzu kabullenin. Sonra istediğiniz bir dili öğrenin, okumuş olsanız bile ilginizi çeken bir bölüm daha okuyun, hobileriniz olsun, yüzün, paraşüt yapın, bisiklete binin, sık sık yolculuğa çıkıp fotoğraflayın. Tek başınıza kamp yapın. Kendinizle barışın, kusurlarınızla. Kendinize bir evren yaratın, yaratıcı olun. Birşeyler yazın karalayın. Filmler izleyin, ilham alın ve ne kadar özel olup, bir o kadar da özel olmadığınızın farkına varın. Resim çizin, hayaller kurun. Yeni müzikler keşfedin. İşinizden memnun değil misiniz? Kendinizi rahata çıkarıp istifa edin, ara verin birazcık. Bir şey kaybetmezsiniz. Evinizi tasarlayın. Dekore edin. Mutlu uyuduğunuz bir yer haline gelsin. Bir dost alın yanınıza, insan gibi bırakmayacak bir hayvan dost. Gülün, ağlayın, korkun, sevinin, merak edin. Bunlar bizi insan yapar.
okul ya da iş çıkışı tek başına sahile gitmek -gitmeden önce marketten yüklüce sevilen abur cuburlar alınmalı-, kitapçıdan tamamen rastgele bir kitap seçerek almak ve rastgele seçtiğiniz kitabı çok beğenene kadar bunu tekrarlamak, yaz tatilini telefondan ve teknolojiden biraz uzakta mümkünse kamp yaparak geçirmek ve bu sure zarfinda makyaj türevleri, paketli gidalar vs kullanmamak, edebiyattan anlayan biriyle sessiz ve loş ışık altında muhabbet etmek, kimsenin bulunmayacağı bir saatte ve yerde denize girmek, bir müzik aletini çalamamak - ama çabalamak-, instagramı silmek, facebooku silmek, twitteri silmek, aç birini doyurmak, beklemedikleri bir anda anneye ve babaya hediye almak, hiç tiyatroya gitmemiş bir akrabanizi tiyatroya götürmek, sicak havalarda kedi köpeklere su ve yemek vermek, sevdiğiniz meyvelerle kek yapmak, apartmana bu kekten dagitmak. bunlar gözümü kapattigimda aklima gelen şeyler... sanirim insan genel olarak dunyevi iki şekilde mutlu olabilir; insanlardan uzaklaşarak ve insanlarla birlik olarak. bazen katlanamayacak gibi olur ve yoruluruz; o zamanlar onlardan kaçmalı... bazen de yardim etmenin ve yardim görmenin, şefkatin, merhametin hissiyatina ihtiyaç duyariz; o zamanlar onlara yanaşmalı...
insanları belli bir aşamadan sonra takmamak. hayaller kurup onlar için uğraşmak. yaşadığı yeri sevmiyorsa ordan kurtulmaya çalışmak. kendine bir yapılacaklar listesi koyup ona mümkün oldukça uymak. kendini aşağılamayı bırakıp kendini değerli hissetmek unutma sen kendine değer vermezsen başkası seni hiç takmaz. aşık olmak(bazen kötü sonuçlara yol açabiliyor)ama genel olarak güzel bişeydir.aşktan kastım birini beyninle değil bir anda kalbinle sevmek birşeyi yapmak istiyorsan yap unutma geriye dönüş şansımız yok
-Otostop çekerek başka bir şehre gitmek. -En az 3 hafta ortadan kaybolmak. -Telefon numarasını değiştirip kimseye yeni numaranızı söylememek. -size mutluluk vermeyen insanları hayatınızdan şutlamak. -her gün 10 dakika da olsa kendi kendine dans etmek. -yalnız kalıp biraz düşünmek. -Paraya fazla değer veren arkadaşlarınızı da hayatınızdan şutlamak.
bir kadını ortadan ikiye böl yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili yarısı aşk
duyanlar bunu bilmez, görenler anlamaz bunu yarısı rivayettir, yarısı gece.
Gerçekte kadın ;
Yukarıdakilerin aynısı
mantıklı düşün çevrende ki bir kadını örnek al, misal validen ; Oda bir zamanlar çocuktu değil mi ? ve içinde bir yerde hala bir çocuk yatıyor , Oda bir anneydi senin gibi tosunlar dünyaya getirdi ve eminim buna pişman değildir , belki de yıllar önce çevresinde ki onlarca delikanlının kalbini fetheden bir dilberdir ve sonunda babana yar olan ve ömrünü paylaştığı bir sevgilidir.Zor zamanında sırdaştır , üzüntünde ağlayandır, Başarında destekleyendir. Kısacası kadın her şeydir.
Bu yüzden şairlerin şiirlerinde yarattığı kadınların bir yerlerde daima olduğuna inanıyorum.
insanların en yavaş yürüdüğü ülkedir. hızlı yürümek alışkanlıktır, sürekli bir yerlere yetişme çabasında olan insanların alışkanlığı. hızlı yürüyen insanın kalp atışları hızlı olur, hızlı yürüyen insan daha streslidir. stesli insanlar bazı durumlarda yeteri kadar kibar, nazik değildirler. insanlar birbirine karşı kibar ve anlayışlı olmadıkça nerede yaşadığınızın bi anlamı yoktur, eninde sonunda aynı rezil günü yaşarsınız. insanların en rahat olduğu, anın tadını çıkardıkları, anlayışlı bir toplumun olduğu ülke yaşanabilecek en güzel ülkedir kanımca. (bkz:ütopya)
yüzyıllık yalnızlık, ince işlenmiş, adeta örülmüş bir motiftir bana kalırsa. Başka müzikle başlayıp başka müzikle biten şarkılara benzer. Nerden gelip nereye gittiğini anlayamadığın bir masal okumuş gibi olursun. Kişilerin ve olayların bizim kültürümüze çok yakın olduğuna şaşmışımdır; sanki herhangi bir babaannenin, ananenin, dedenin öyküsüdür. İsimlere çok takılmasanız daha kolay okunur. Bahsedilen yüz yıl gerçek anlamda 100 yıldır, akıp gider, aslında çok kısadır.