confessions

diablo

votka  · 29 Nisan 2017 Cumartesi

  1. toplam giri 138
  2. takipçi 8
  3. puan 1862

interrail

mr nobody
Interrail dedigin;
yunan ellerinde karakollara dusmek, roma da pizza yemek, vatikanda papadan vaaz dinlemektir..floransa da michelangelo tepesinde gun batımını izlemek, aldıgın nefeste ozgurluğu hissetmektir...
dort gun ust uste yatak yuzu gormemek, pisa da evsizler tarafından cevrilmek ,venedikte kazık yemek, monte carloda kumar oynayıp kaybetmek, olsun kumarda kaybeden askta kazanırmıs diye avunmaktır...barselona da la lambra da hayat kadınları tarafından sıkıstırılmak, nou camp da maç izlemektir.
uyandığında hangi ulkede olduğunu hatırlayamamaktır yada yarın nerde olacağını bilememek ve bilememenin o mükemmel hissidir. ilk yasal uyusturucu deneyimidir amsterdam da,1 euroluk hamburgerlerle doymaya calısmak ama red light districte kucak dansına 50 euro vermektir.
hatırladıkça mutlu olunandır..avrupadır..tıngır mıngır trenlerdir..bu arada ozgur olmak olduğundan bahsetmiş miydim?
1

türkiye vatandaşı ermeni ya da kürt olmanın bedeli

azadi
Kürt olmanın, bunu dillendirmenin nelere mâl olabileceğine dair milyon tane hikaye duymuş, hatta birçok kez tanık dahi olmuş olabilirsiniz. Oysa türkiye'de germen veya british övmek kültürel faaliyet olarak karşılanabilir, hatta desteklenebilir bile!
Gerçekliği kolaylıkla doğrulanabilecek bir hikaye paylaşayım... Nefretin boyutunu kestirebilmeniz açısından yararlı olacağını düşünüyorum;
“Sanık savunmasında: Ben İstanbul'da Topkapı'da dolaşırken bit pazarında tişört ve eşofman altını 20.000 lira ödeyerek aldım. Avşa adasına Zülfi Kanarya pansiyonuna geldim. Geleli de bir hafta olmuştu. Bir haftadır bunu giyiyordum, ancak dün Avşa'da boncuk vesair satan şahsın biri 'bunu niye giyiyorsun' dedi ve bizi karakola getirdiler, bugün de buraya getirdiler. Ben diğer şahısları tanımıyorum, kendileriyle hiçbir dostluğum yoktur, ayrıca bu şekilde propaganda yapmayı düşünmem. Ben devlete saygılıyım, suçsuzum dedi.”
İkinci sanık da şöyle dedi:
“Ben jandarmada ifade vermiştim. Tişörtü aldığım şahıs Çaycı Ömer değil, onun kardeşi İbrahim'dir ve benden başka pek çok kişi de bu şekilde olan tişört ve şortlardan almıştır. Kesinlikle kötü bir niyetim yoktu. Ve ayrıca ben diğer sanıkları da tanımıyorum. Ben Avşa adasına tatilimi geçirmek için ailemle birlikte gelmiştim. Ayrıca bu tişört firması çok ünlü bir İtalyan firmasıdır, ben de moda gereği alıp giymiştim. Suçlamayı kabul etmiyorum.”
Ben jandarma olsam, hemen kıllanırdım. Herif belli ki Çaycı Ömer'i kollamaya çalışıyor, tişörtlerin kaynağı olarak Ömer'i değil kardeşi İbrahim'i gösteriyor.
Üçüncü sanık ise, ifadesinin kısalığından da anlaşıldığı gibi, kesinlikle suçlu herhalde:
“Söz konusu beyazlı tişört bana aittir. Ve bana annem almıştır. [Bu da suçu annesine atıyor!] Çok ünlü bir firmanın malı olduğu için bana hediye etmiştir, kesinlikle müsnet suçu işlemiş değilim.”
Sorgu zaptına göre, “Ermeni propagandası yapmak suçundan sanıklar ayrı ayrı yerlerden bulunarak hakimliğimize mevcutlu olarak gönderildikleri görülmekle ve tişörtler üzerinde gerekli bilirkişi incelemeleri ayrıntılı şekilde yapılmış olmakla sanıkların sorgularının yapılması için ayrı ayrı huzura alınıp ifadeleri alındı.”
Hiç jandarma eline düşmemiş olan masum vatandaşlar “mevcutlu” ne demek diye merak edebilir.
“Mevcutlu” olarak gönderilmek, “Haydi canım, sen hakimliğe gidiver” denmeyip jandarma eşliğinde gönderilmek demek. Bu durumda sanığın kelepçeli mi, kelepçesiz mi götürüleceği jandarmanın takdirine kalmış.
Konumuz olan olayda, “Ermeni propagandası yapmak” çok ciddi bir suç olduğu için, sanıklar kelepçeli olarak götürülmüş.
Bu arada, hukukçu okuyucularımın yardımına başvurmak isterim. “Ermeni propagandası yapmak” ne demektir tam olarak?
Örneğin, “Arkadaşım Yetvart çok iyi keman çalar” demek, Ermeni propagandası yapmak mıdır? Bence olabilir. Bilelim de, ona göre dikkatli davranalım.
Davaya dönersek, alışageldiğimiz adil yaklaşımıyla Türk adaleti, üzerinde “Emporio Armani” yazan tişört giymenin suç olup olmadığını saptamak için bilirkişilere başvurmuş.
İtalya'dan 74 yaşındaki moda kralı Giorgio Armani'yi Avşa'ya getirtmeyi ya düşünememişler ya da belki Sayın Armani'nin işi varmış. Onun yerine şöyle bir yöntem uygulanmış:
“Tişörtler üzerinde yazılı olan yazının propaganda mahiyetinde olup olmadığını tesbit etmek için bu dilden anlayan şahısların hakimliğimizde hazır bulunmaları hususunda Belediye Başkanlığı'ndan hoparlörle ilan yaptırılmıştır.”
O sırada Avşa'da tatilde bulunan üç tercüman hâkimliğe başvurmuş, bilirkişi heyeti oluşuvermiş!
Heyet, “Emporio Armani” ifadesinin “Ermeni İmparatorluğu” anlamına geldiğini doğrulamış. Ve suçlular ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olmuş.
Ben yukarıda sadece davanın sonucunu yalan yazdım. Geri kalanı tümüyle doğru.
Armani tişört giymenin kelepçelenerek mahkemeye çıkarılma nedeni olabildiği bir memlekette, hem Kürt hem BDP üyesi hem belediye başkanı olanların tutuklanmasına kim itiraz edebilir ki!
(bkz:emporio armani)
1

ölümsüzlüğü mümkün kılabilecek şeyler

neptune
Başlığı açan yazar arkadaşın aksine, ruh kavramına inanmadığım için (teizm kökenli ruh kavramından bahsediyorum), benim "ölümsüzlüğü mümkün kılabilecek" şeylerden anladığım, organizmaların üzerine yapılabilecek çalışmalardır.

Neden ölüyoruz sorusunun en basit cevabı, "hücrelerin yaşlanması ve akabinde gerçekleşen ölümünü" engelleyemediğimiz için şeklinde yanıtlanabilir. burada anahtar soru şu, bu neden oluyor ? aslında insan başta olmak üzere, tüm canlılarda, bazen belirli bazen ise süresiz biçimde ölen hücrelerimizin yerine yeni hücreler geliyor. ama sıkıntı şu ki, bu süreklilik arz eden bir durum değil. en basitinden herhangi bir yerimiz kesildiğinde, açılan yaramız kapanıyorsa, bunu bedenimizin hücrelerini yenilenme mekanizmasına borçluyuz. fakat bu süreç "zaman" diye adlandırdığımız bir süre ile kısıtlı. veya bazı bölgelerimizde ki hücrelerin ölümü halinde yenilenme işlemi hiç gerçekleşmiyor ya da ölen hücre sayımız belirli bir süreden sonra yenilenen hücre sayımızın çok altında kalıyor. böyle olunca da, canlıların yapı taşı olarak adlandırdığımız hücreler azaldıkça, bütünlük anlamındaki yapı çöküyor ve sonunda o bütünlüğü sağlayan şey tümden yok oluyor. işte bu; önce yaşlanma sonrasında ise ölüm dediğimiz sürecin gerçekleşmesi demek zaten. hücrelerimiz öldüğü için ölüyoruz.

aslında ölümsüzlük denilen kavram mevcut ve saklanan bir sır da değil. ancak bu çoğumuzun anladığı anlamdaki "ölümsüzlüğe" denk düşmüyor. zira bana göre de, an itibariyle ölümsüzlüğü başarabilen bir canlı yeryüzünde mevcut değil. ama bazı bilim çevrelerince "ölümsüz" olarak kabul edilen pek çok canlı türü mevcut.
http://www.evrimagaci.org/fotograf/55/7602

burada "öznel varlık" kavramının pas geçildiğini görüyoruz. bir tür kopyalama söz konusu. oysa benim ve pek çok insanın kafasındaki "ölümsüzlük" kavramına denk düşmüyor. ben sadece fiziksel form olarak mevcudiyeti devam ettirmekten bahsetmiyorum. kaldı ki, yukarıdaki linkte verdiğim şekli ile, bunun gerçekleşmesi ancak ve ancak kopyalama yöntemiyle mümkün. öte yandan ; şahsım için "bilinç" kavramı, söz konusu kopyalara bire bir aktarılmadığı sürece (ki şüphesiz ki çevresel faktörler de bilinç üzerinde doğrudan etkilidir, yani aynı zaman ve koşulları yaratamadığımız sürece, bilinci kopyalasak bile aslı ile arasında bir değişkenliğe uğraması kaçınılmazdır) ölümsüzlük kelimesinden bahsetmek pek doğru gelmiyor.

o halde hem formsal hem de bilinç olarak, sınırsız bir zaman dilimi içinde yaşayabilmeyi başarabildiğimiz an da, gerçek anlamda "ölümsüzlüğe" ulaşabiliriz demek, bana göre en gerçekçi tanım olacaktır. bunun için de başta belirttiğim, hücrelerin ölümünün önüne geçmek gibi bir amaç peşinde çalışmalar yapılmalıdır. görünen o ki, bilimsel gelişmeler, şimdilik sadece süreci uzatmaya yönelik yönde başarı sağlamaya yöneliktir. ölümsüzlük hali iyi midir, kötü mü ? bu apayrı bir tartışma konusudur. ona bu başlıkta hiç girmeyeyim :)

ateist ve dindar insanlar arasındaki farklar

giyotin
Sorgular / biat eder
Gerçekçidir / masal dünyasında yaşar
Üretir / tüketir
Hakkını arar / şükreder
Okur / dinler
Gözlem yapar / dikizler
Vs vs liste uzar...

(Edit: Başlık için açıklama yapmam gerekti üzgünüm. Dindar kelimesi bir dinin fanatizmini yapan kişi anlamında kullanılmıştır. inançlı olmak, laik yaşam tarzı yada laik toplumu benimsememek anlamına gelmez fakat din fanatiği olmak bunların konuşulabilmesini bile imkansız kılmaktadır)
4

j. r. r. tolkien

düzadam
sadece yüzyılın en iyi romanını yazmamıştır. hayal gücüyle bambaşka bir dünya oluşturmuş ve oluşturduğu dünyada milletlere diller üretmiştir.
''Dünya ikiye bölünmüştür, denir Tolkien'in yaptığı söz konusu olduğunda: Yüzüklerin Efendisi'ni okumuş olanlar ve okuyacak olanlar.''

sözlük ünvan sıralaması

iron
Merhaba arkadaşlar sözlük ünvanları nihayet bitti.
Şimdilik ünvan sıralaması bu şekildedir.
*gazoz
*yazar
*bira
*votka
*viski
*şarap
*rakı

Ünvan almanın puan ile hiç bir alakası bulunmamaktadır. Puan sadece ilerde yapılacak etkinliklerde önem arz etmektedir. bir üst ünvana sahip olmanın tek yolu entrynin kalitesi ile ilgilidir.

Celal şengör

dusunen ve dusunduren adam
Şuana kadar gelmiş geçmiş en iyi düşünür ve bilim adamı ayrıca academia europaena ya 1990 yılında ilk kabul edilen türk ve cemiyetin saygı duyduğu en büyük insanlardan birisidir.Şimdi bu adamı sadece üniversite diploması olan bırak doktorayı tek dil bilen bir adamın eleştirmesi ne kadar doğrudur ki sen gidiyosun bilgiyi türkçe çeviri okuyosun adam fransızcadan almancadan falan kendi çeviriyor şimdi tekrar düşün bakalım doğru bilgiye hanginiz yaklaşıyor.Adamın felsefesine kötü diyenlere sesleniyorum.Senin felsefen kaç kitap okudunda ve çevirdinde inceleyip düşündünde bu adamın felsefesinden daha iyi olur? yaptığın tekşey felsefeyi türkçe çevrilmiş metinlerden okumaktı.Ayrıca herkesin felsefesi farklıdır.İyi yada kötü felsefe yoktur,felsefesi olup uygulayan veya felsefesi olmayan yada felsefesi olup uygulamayan insan vardır ki benim görüşüme göre en iyi insan felsefesini uyguluyan insandır.

amerikanın sözde aya gitmesi

darkmordecai
Apollo Projesi ile insanoğlunun Ay'a ayak basmadığını, aslında tüm projenin bir aldatmacadan ibaret olduğu iddiaları kamuoyunda önemli miktarda taraftar toplamıştır.Ki ben de içlerindeyim.nedenine gelecek olursak uzay yarışını sovyetlere kaptırmak istemeyen amerikanın tezgahladığı bir projedir.ki o zamanki teknolojiye bakarak bunun tam anlamıyla yapıldığı da söylenemez.ki görüntülerdeki bayrağın dalgalanması,astronotları aya götüren aracın test edilmediği savı,o zamanki (1969) teknolojisine göre aydan televizyonlara canlı yayın yapmanın imkansıza yakın olması gibi sebepleri göz önüne alırsak amerika bence aya gitmemiştir.

ataşehir'de köpeğe tecavüz edilmesi

hena
Onlarcası belki de binlercesi, öleni ya da yaşayanıyla bu hayvanlar bizden bir parça değil mi? Her gün sokakta sevdiğimiz belki de evimizde beslediğimiz o minicik canlılar belki de sevgileri kadar büyük olanlar. Bu canlara nasıl kıyabiliyorlar, nasıl acı çektirebiliyorlar? Bunu yapanlar bir de müslüman mı diyor kendilerine? Tecavüz tecavüzdür ister bir insana ister bir hayvana. 250lira para cezasi ney? Kimi kandırdığını sanıyorlar bunlar?! Gerçekten yazık. Türkiye'nin hayvan hakları konusunda gelinen yer oldukça kendini belli etmekle birlikte acındırıyor da.