confessions

azadi

Admin  · 30 Nisan 2017 Pazar

  1. toplam giri 804
  2. takipçi 31
  3. puan 19588

türk medyası

azadi
Türkiye gibi basını da boynunda ip, ordan oraya çekiştirilen evcil hayvan gibidir.
Her Türk milliyetçisinin ülkesinin bagımsızlıgından dem vurması gibi,
Basın organları da bagımsız ve tarafsız olduklarını böğürür.
Kendi içlerinde kurdukları dünyada en çok böğürenin itibar kazandığını düşünürler, ki genelde öyledir de!
Ama bizim gibi ülkeyi dışarıdan izleyen birçok türk vatandaşı ile beraber tüm dünya kendilerine ya acıyor, ya da gülüyor
1

nekrofili

azadi

Türklerin hobilerindendir. Genelde düşman askeri ya da gayri müslimleri ölüyken bile zikebileceklerini söyler, bunu hak görürler. Lakin dün cenaze aracındaki türk kız çocuğu cesedine başka bir türkün aralarında bir husumet olmadıgı halde tecavüz etmesi, bu tespitin doğruluğunu tesciller nitelikte.
Keza aşağıdaki örnekte bir diğer türkün ölüye tecavüz işini yer üstünden kabire kadar taşıması, yakında çiçeği böceği bile becermek isteyeceklerine işaret olarak görülebilir.
Ne diyeyim... Soyunuz kurusun
4

cenaze aracındaki kız çocuğuna tecavüz

azadi
Trafik kazasında ölen aleyna g. Ye cenaze aracı şoförü Harun isimli şahıs tecavüz etmiş. İstanbul'da!
Bir de kayda alıp, nette paylaşmış...
Birkaç gün önce Türk askerine hitaben, dağda öldürdüğünüz (bkz:PKK gerillası)'nın ne ölüsüne, ne dirisine tecavüz etmeyin mesajı içeren bir giri yazmıştım. Birkaç türk milliyetçisi sözlük yazarı da onların her şeyi hak ettiğini söylemişti. Tabii ki devletin askerine karşı silah kuşanan devletin askerince ölümü hak eder. ancak! Ne ölüsü, ne dirisi tecavüzü hak etmez.
Garibim aleyna'nın naaşının başına gelenler sözlerimi doğruluyor.
Türkiye'de git gide Sadece düşmanına değil, kendi yurttaşına, kimi zaman kendi kanına tecavüz alışılmış bir şey olmuştu. Şimdi ise cenazelere tecavüze alıştırılıyor halk. Bu gidişle morgda ve cenaze arabasında cenazeye tecavüz edilmesin diye insanlar nöbet bekler hale gelecek. İşte Türkiye'deki insanlar (tarihleri boyunca) öylesine gözü dönmüş insanlardır (genellemedir).
Olay düşmanın ne hak ettiği değilmiş!
Asıl olay kansızlığının boyutunun türünün tek örneği yücelikte olması imiş...

yazılmış bilimkurgu kitapları içinde en saçması olmasına rağmen en çok satan kitap

azadi
araştırmayı konu alan GERD PUİN adlı bilim adamı.. Almanya'nın Saarland Üniversitesi'nin İslam araştırmacısı Puin in islam dünyasını sarsan araştırması nasıl başladı..
Yemen de , el yazması Kuran 1972'de Sana'daki Ulu Cami'nin onarımı sırasında bulunmuş. O dönemde Yemen Antik Eserler Müdürlüğü'nün başkanı olan Kadı İsmail El Akva, yoğun yağışların ardından onarıma alınan caminin tavan arasında bir yığın kâğıt ve parşömenin arasında bulmuş el yazmalarını. Sonra da bunların tarihi bir hazine olduğuna karar verip, incelenmesi için harekete geçmiş. 1979'da bazı araştırmalar için Yemen'e giden Puin'in ilgisini çekmiş bu parşömenler. Puin'in restorasyon çalışmalarından sonra da bazılarının İslam'ın en kritik dönemleri olan 7. ve 8. yüzyıllara ait olduğu anlaşılmış. Puin'in çalışmaları ilerledikçe parşömenlerin tarihte bulunmuş en eski el yazması Kuran olduğu ortaya çıkmış. Bilinen üç tane el yazması antik Kuran var. Bunlardan 8. yüzyıldan kalma iki tanesi Özbekistan'da Taşkent Kütüphanesi ve Topkapı Sarayı'nda saklanıyor.
puin , belirlenen kuranı incelemeye başladı.. bu kuranın ilk yazılan osman kuranından öncemi , sonramı olduğunu anlamaya çalışıyordu..
ancak puinin dikkatini birşey çekti , önce surelerin dizilişinde bazı ufak farklar görmüş. Sonra da parşömenlerin üzerinde önceden yazılar olduğunu, sonra bunların silindiğini ve tekrar yazıldığını, yani elindekilerin (bkz:palimpsestus) olduğunu. Özellikle 7. ve 12. yüzyıllarda kullanılan 'palimpsestus' yöntemiyle, papirüs veya parşömenin üzerindeki yazılar silinir, sonra tekrar yazılırdı. Rönesans döneminde ilk yazının okunması için kimyasal yöntemlerin kullanıldığı 'palimpsestus' incelemeleri başladı, böylece birçok antik çağ metni ortaya çıkarıldı. Bu bulgulara dayanan Puin de Kuran'ın evrim geçirdiği sonucuna varmış.
Sana metni İslam'ın, Arapçanın ötre, esre, hemze gibi ses veren işaretlerden yoksun olarak yazıldığı ilk dönemlerine ait. Yani Halife Osman döneminde yazıya dökülen Kuran'ın ilk örneklerinden. O dönemden kalan diğer Arapça metinler gibi özel bir uzmanlık gerektiriyor. Puin, “Ancak güçlü bir sözlü geleneğin içinden geliyorsanız okuyabilirsiniz” diyor. Sana metninin, zamanında Kuran'ı zaten ezberinde tutanlara bir rehber olduğunu söyleyen Puin'e göre, yıllar geçtikçe Kuran'ın doğru yazımı ve okunması bozulmuş. İnsanların metni etkili hale getirmek için değişiklikler yaptığını söyleyen Puin'e göre en güzel örnek, 694-714 yıllarında Irak Valiliği yapan Haccac bin Yusuf'un “Kuranı Kerim'e binden fazla elif koydurdum” diye övünmesi.
palimpsestus yöntemi ile silinerek üzerinde değişiklikler yapılan ve muhammedden önce yazılmış olan kuranın asıl metinlerinde ne yazıyordu peki ?
Kuran'ın İslam öncesi kaynaklardan beslendiği. Kuran'da geçen Es-sahab er-Rass (İyinin yoldaşları) ile Es-sahab el-Ayka (Dikenli çalıların yoldaşları) kabilelerinin Arap geleneğine ait olmadığını söyleyen Puin, Ptolemy'nin haritası üzerinde çalışarak er-Rass'ın İslam öncesi Lübnan'da, el-Ayka'nın da MS 150'de Mısır'da Asvan bölgesinde yaşadığını ortaya çıkarmış. Halidi'ye göre ise bu, Kuran'ın bütünlüğünü bozmuyor. Puin, Kuran'ın saf Arapçayla yazıldığı inancını da sorguluyor. İncelediği metinde birçok yabancı kökenli kelime bulmuş. Bunlara 'Kuran'ın kendisi de dahil. Puin Kuran'ın Aramca, ibadet sırasında okunacak kutsal kitap parçaları anlamındaki 'kariyun' kökünden geldiğini, Kitabı Mukaddes'teki hikâyelerin büyük kısmının Kuran'da daha kısa formda yer aldığını, kısacası aslında 'Kitab-ı Mukaddes'in ibadet sırasında okunacak bir özeti olduğunu söylüyor.
Christoph Luxenberg'e göre, Müslümanların kutsal metni, birçok yerinde Arap yorumcularca ya yanlış okundu ya da yanlış yorumlandı.
Alman dilbilimci “Christopher Luxenberg”, buna örnek olarak “cennetteki huriler” vurgusunu gösteriyor ve bunun, Kuran'ın temel eğilimine yabancı bir vurgu olduğunu savunuyor. Önasya dinlerinin hiçbirinde bu tür çağrışımlar içeren fanteziye yer olmadığını belirten Luxenberg, Kuran'ın 44 ve 52'inci surelerindeki 'huriler'in sözcük anlamının, Şark'ın cennet anlayışında önemli yer tutan, refah ve saadetin simgesi “beyaz, kristal saydamlığında üzümler” olduğunu, bunun da Aramca'dan geldiğini belirtiyor.
özetle , osmanın kuranından daha eski bir kuran bulunuyor.. karbon testleri ile kuranın asıl yazılarının muhammedden önce yazıldığı , fakat 7.yy da bu metinlerin silinerek değiştirildiği iddia ediliyor.. altta kalan metinlerin arap dili , ve arap ifadeleri ile ilgisi olmadığı ortaya çıkıyor..
konu ile bilgisi farklı olan varmı ?

malatya arapgir arapkir

azadi
Arapkir Kazası (Malatya'nın ilçesi)
Arapkir kazası da Agn (Eğin-Kamiye) kazası gibi , Roma'nın İkinci Ermenistan'ı ya da Gamirk vilayetinde Yüksek Plato'nun sınırını çizen Fırat'ın sağ yakasında yer alıyordu.Erken dönemlerden itibaren bölgeye yayılan Bizans etkisinin belirgin olduğu Arapkir kazası, 17.yüzyılda Sivas yönetimine bağlanmıştı.Daha sonra sırasıyla Malatya ve Harput'un yetki alanına girdi.1914'te kaza'da yasayan 10.880 Ermeni beş ayrı yerleşime dağılmıştı.
Yönetim merkezi Arapgir, 11. yüzyılda son Vaspuragan Kralı Senekerim Ardzıruni tarafından kuruldu ve 1170'li yıllara dek bir Ermeni prensince yönetildikten sonra Selçuklular tarafından ele geçirildi.1915 katliamlarına kadar Ermeniler, nüfusun esas çekirdeğini oluşturmayı sürdürdüler.Kent Fırat'ın sol kıyısında ,üç vadinin buluştuğu anfi şeklindeki bir mevkide bulunuyordu .Tepeciklerin yamaçlarına inşa edilen genellikle üç katlı , düz çatılı evler, bağların ve meyve bahçelerinin oluşturduğu geniş yeşil lekelerin kesintiye uğrattığı dağa asılmış devasa bir merdiveni andırıyordu adeta.Birinci Dünya Savaşı arifesinde , burada 9.523 Ermeni (1.300 hane) ve 6.774 Türk yaşıyordu.Apostolik Ermeniler, piskoposluğun merkezi olan Meryem Ana Katedrali'yle , Surp Hagop , Surp Kevork, Surp Krikor Lusavoriç kiliselerini ve 600 öğrencinin okuduğu yedi okula sahiptiler . Kazadaki beş Ermeni yerleşiminden başka, komşu Agn (Eğin-Kemaliye) kazasının güneyindeki küçük 11 köy de buradaki piskoposluk bölgesine bağlıydı. Protestanlara ait bir ibadethaneyle iki okul ve Katoliklere ait bir eğitim kurumuyla Surp Pırgiç Kilisesi' de buradaydı. Kentteki ekonomik faaliyetlerin başında , ipikböcekçiliği, iplikçilik, pamuklu kumaş imalatı ve ateşli silah yapımı gelmekteydi.
Kazadaki başlıca dört Ermeni şunlardı.
Ambırga (Kayakesen) 250 Ermeni (56 hane) , Surp Nışan Kilisesi ve bir okul (50 öğrenci)
Vank 129 Ermeni (20 hane) ,bir okul (22 öğrenci)
Şepik (Yaylacık) 468 Ermeni (96 hane) Azize Meryem Kilisesi ve bir okul (70 öğrenci)
Ançınti/Açunta ,510 Ermeni (118 hane) , Surp Nışan kilisesi ve bir okul (120 öğrenci)
1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu'nda
Raymond H. Kévorkian - Paul B. Paboudjian
Arevmedyan Hayastan

çocuk yaşta insanların eline silah verilmesi

azadi
Özellikle pkk'nin sürekli yaptığıdır. 13-14 yaşında çocukların bile eline silah verip eğitime, sonra da sonu neredeyse her zaman istisnasız ölüm olan dağlara yollarlar.
PKK kürtlerin dostu değil, sistemli bir şekilde kürtlerin önüne bent oluşturmak amacıyla kurulmuş, işgalci kuvvetlerin taşeronudur.
Anla artık bunu kürdo

Fotoğrafda gördüğünüz 1992 yılında Şırnak da öldürülen, örgüte katılımı 15 yaşında gerçekleşip, iki yıl sonra öldürülmüş şurhabin candan dır.
Yüzünden de anlaşılacağı üzere gayet saf, ziyadesiyle masumdur. Tabii ki eline silah alıp, birilerini vurmaya yeltendiğinde karşısındaki insanların onu öldürmek isteyeceği aşikar, bilakis haklarıdır.
Ancak şunu da unutmamalı türk halkı: bu canlar, candanlar iyi bir şeye hizmet edeceklerine inandırılmış, bu sebeple pisliğe bulaştırılmış iyi insanlardır. Elbette ki öldürülmeleri türk askerince haktır.
Ama ne öldürdükten sonra, ne de önce tecavüz etmeyin! Cesetlerini parçalamayın, yerlerde sürümeyin! Ölen her insan cenazedir, hepsi ana kuzusudur. Ki hiçbirinin ailesinin bu şekilde bir hayat yaşamalarına gönülleri razı değildir.
Bu sözlerde bir yanlış yoktur. Kininiz elbet vardır. Ancak canlıya karşı kullanılmalı. Öldüğü andan itibaren sadece anasının gözyaşlarıyla ıslanmış bağrına basacağı tek parça bir beden, nispeten temiz bir Yüz, her annenin, her babanın, her bacının, her kardeşin hakkıdır.

birbirlerine gavat diye seslenen insanlar

azadi
Bir ara bu sözlüğün discord kanalında idim. Sözlük yönetiminin ve eski yazarlarının (tamamı Atatürkçü, aralarında doğal olarak kürt ya da Ermeni yok) çoğu birbirlerine 'gavat' diye sesleniyorlar.
Merak ediyorum: Karınızı ya da sevgilinizi pazarlıyor olmanız (gavatın kelime anlamı) sizin için bir çeşit gurur kaynağı mıdır?
Tıpkı avukatlık, öğretmenlik, doktorluk (vs) mesleklerinden insanlara meslekleri ile hitap edilmesi gibi, siz de bunu (gavatlık) meslekten sayıp, bu yüzden mi birbirinize gavat diye hitap ediyorsunuz?
Yoksa gavat değilsiniz ama büyüyünce olmak için şimdiden özenip, pratik olsun diye mi birbirinize gavat diyorsunuz?
Bir de bunların birbirlerine o.. Çocuğu diye hitap edenleri var. Bir tür samimiyet ifadesi diyorlar savunma olarak. Kimse sormadı mı size: başka ifade mi bulamadınız gavatlar?
3 /