kendi specialim olan yemeğin adıdır. tarifini paylaşıyorum.
tavuğun göğüs kısmından aldığınız eti kuşbaşından biraz küçük şekilde doğrayın. öncesinde bir tavada kırmızı toz biber ve su eşliğinde haşlayın. su tavadan çekildikten sonra tereyağı ve az sıvı yağ ile tavuğu kavurun.
başka bir tavada, biber salçası, domates salçası, az zeytin yağı ve su ekleyerek karıştırarak pişirin.
lavaş ekmeklerinizi karışımda ısıtabilirsiniz.
sonrasında, lavaş ekmeğinizin içine, az mayonez, ince ince doğradığınız marul, domates ve salatalık turşusundan oluşacak salatınızla tavuğu koyun, lavaşı dürün. bıçak yarmımıyla dürdüğünüz lavaşı lokma halinde parçalara ayırın. üzerine süzme yoğurt ve pişirdiğiniz salça sosunu güzelce sürerek ikram edebilirsiniz.
afiyet olsun.
güzel bir omlet tarifi vermek istiyorum. beyaz peyniri önceden bir kâsede çatalla güzelce ezin. üzerine ince ince kıydığınız maydonoz ve yeşil biberi ekleyin. yumurtalarla birlikte çırpın.
yağı tavada siyahlaşana kadar ısıtın. önceden hazırladığınız karışımı kızgın yağın üzerine serip tavada da karıştırın.
afiyet olsun.
yağı tavada siyahlaşana kadar ısıtın. önceden hazırladığınız karışımı kızgın yağın üzerine serip tavada da karıştırın.
afiyet olsun.
30 yaş altı dostlarımın yazık ki bilmediği hüzünlü bir şarkı:
''onsuz tenimi hüzün sarıyor''
dedikçe inilerim...
kara bağlamak lazım beyaz düşlere...
''onsuz tenimi hüzün sarıyor''
dedikçe inilerim...
kara bağlamak lazım beyaz düşlere...
30 yaş altı dostlarımın yazık ki bilmediği hüzünlü bir şarkı:
''onsuz tenimi hüzün sarıyor''
dedikçe inilerim...
kara bağlamak lazım beyaz düşlere...
''onsuz tenimi hüzün sarıyor''
dedikçe inilerim...
kara bağlamak lazım beyaz düşlere...
''kör de bilir avanos'un yolunu, çanak çömlek kırığından bellidir'' diye anlatılan güzel bir kenttir avanos. kızılırmak boylarında bir şehirdir avanos.
kapadokya sözcüğü hititçe'de ''özgür atlar ülkesi'' demektir. günümüzde üç ilçe'den oluşur, ''ürgüp, göreme ve avanos'' ürgüp ve göreme'de çok güzel kentlerdir lakin aşırı kalabalıktır. avanos bir kent olmanın yanı sıra geçmiş yıllardan bir film platosu gibidir. kızılırmak'a en güzel bakacağınız kenttir.
yolunuz düşerse muhteşem taştan konakları vardır. çoğu bugün otel olarak hizmet vermekte. ve odaların içinde odun sobaları vardır. şarapları ucuz ve harikadır.
kapadokya sözcüğü hititçe'de ''özgür atlar ülkesi'' demektir. günümüzde üç ilçe'den oluşur, ''ürgüp, göreme ve avanos'' ürgüp ve göreme'de çok güzel kentlerdir lakin aşırı kalabalıktır. avanos bir kent olmanın yanı sıra geçmiş yıllardan bir film platosu gibidir. kızılırmak'a en güzel bakacağınız kenttir.
yolunuz düşerse muhteşem taştan konakları vardır. çoğu bugün otel olarak hizmet vermekte. ve odaların içinde odun sobaları vardır. şarapları ucuz ve harikadır.
tersine müslüman
bulanık bir sabah
güneş çoktan doğmuş ama parlamıyor
metropolümüzün dışına - varsa - yürüyorum
yanımdan arabalı, çoluklu çocuklu aileler geçiyor
imanına kadar dolu trenler, vapurlar, minibüsler geçiyor
herkes o yana gidiyor
ben eve dönüyorum
süreyya berfe
bulanık bir sabah
güneş çoktan doğmuş ama parlamıyor
metropolümüzün dışına - varsa - yürüyorum
yanımdan arabalı, çoluklu çocuklu aileler geçiyor
imanına kadar dolu trenler, vapurlar, minibüsler geçiyor
herkes o yana gidiyor
ben eve dönüyorum
süreyya berfe
iki gözümün çiçeği eko başkanımın, yetmez ama gerçekten çok mutlu oldum şeklinde karşıladığım açıklamasıdır. bir gün bir chp'li lider için ''iki gözümün çiçeği'' türünden bir nitelemeyi ancak namlu zoruyla yaparım diye düşünürdüm oysa. şimdi klavyemden istemsiz döküldü. eko başkan, günü gelip halkın oyuyla seçilen siyasetçilerin (chp'li siyasetçiler de dahil) hapse atılmasındaki partisinin özeleştirisini de verirse tam süper olacak. fakat henüz erkendir.
şimdi söyleyeceklerim kesinlikle eko başkanın saygın şahsiyetiyle ilgili değildir. yahut, artık tabanda dindarların da kurtuluşunun demokrat sekülerlerin birliğiyle olacağının gerçekliğine varmış kardeşlerime de değil.
sözüm tamamen, 25 yıl sonra büyükşehirlerde oy verdikleri parti seçildiğinde, makak maymunu dansları yapıp da, bunda selo başkanın katkısını görmeyenler de.
asla böyle sığ bir tartışmanın içine girmek istemem fakat birisi çıksın desin ki, selo'nun çağrısı olmasa, istanbul, ankara, antalya ve mersin gibi şehirler akp'nin elinden alınabilirdi, bildiğim her şeyi unutur ve ona biat ederim. var mı bunu diyebilen bir babayiğit?
bir de neymiş, akp'nin ağzına laf vermişmiş. eyyy alahhım!!. sen bu kafayla gidersen değil 25 sene, 85 sene daha akp yönetse seni müstehaktır.
şimdi söyleyeceklerim kesinlikle eko başkanın saygın şahsiyetiyle ilgili değildir. yahut, artık tabanda dindarların da kurtuluşunun demokrat sekülerlerin birliğiyle olacağının gerçekliğine varmış kardeşlerime de değil.
sözüm tamamen, 25 yıl sonra büyükşehirlerde oy verdikleri parti seçildiğinde, makak maymunu dansları yapıp da, bunda selo başkanın katkısını görmeyenler de.
asla böyle sığ bir tartışmanın içine girmek istemem fakat birisi çıksın desin ki, selo'nun çağrısı olmasa, istanbul, ankara, antalya ve mersin gibi şehirler akp'nin elinden alınabilirdi, bildiğim her şeyi unutur ve ona biat ederim. var mı bunu diyebilen bir babayiğit?
bir de neymiş, akp'nin ağzına laf vermişmiş. eyyy alahhım!!. sen bu kafayla gidersen değil 25 sene, 85 sene daha akp yönetse seni müstehaktır.
keşke olmasaydı dediğim hadisedir. hatta, 16 nisan seçim sonuçlarının, son istanbul sayımlarına gösterilen titizliğin 20'de biri bir inceleme yapılsa olmamış olacak hadisedir. kimse demesin mustafa kemal paşa da partiliydi. cumhuriyet demokrasimizin ilk on yılı falansa refaransınız haklısınız. yahut, hala 1. dünya savaşının part two'sının eli kullağında yıllardaysak yine haklısınız.
zaman içinde nasıl olduysa, parlamenter rejim cumhurbaşkanlığı hususunda çok doğru bir yöne kırılmıştır. partisiz, sembolik yetkili fakat ağırlığı, saygınlığı olan bir cumhurbaşkanlığı kurumu. bütün dünyada sağlam demokrasiler incelenirse, bu türden temsili otoritelerin varlığı görülecektir.
zaman içinde nasıl olduysa, parlamenter rejim cumhurbaşkanlığı hususunda çok doğru bir yöne kırılmıştır. partisiz, sembolik yetkili fakat ağırlığı, saygınlığı olan bir cumhurbaşkanlığı kurumu. bütün dünyada sağlam demokrasiler incelenirse, bu türden temsili otoritelerin varlığı görülecektir.
bir ara o kadar çok sessiz kalmıştı ki kaçırıldı sandım. şaka bir yana, bir ara chp'nin cumhurbaşkanı adayı olarak israrcı olduğu abdullah gül'ün, kendisini abd'de eleştiren bir gence nefret bakışlarını hatırlıyorum. binali'nin sevgi ve standup pıtırcığı olarak gezmesine rağmen ortalarda yıllardır son basın toplantısındaki manipülelerini düşünüyorum. bir de erdoğan'ın gerçek halini düşünüyorum. erdoğan hepsinden daha samimi. bari içi dışı bir. diğer akp tayfasının dışı ayrı, içi kötü.
bu vesileyle eko başkanı da kutlamak isterim. kendisine sempatiyle bakan uzaktan bir seçmeni olarak, bir gün halkın sevgisi ona da terse dönerse, kendisini asla böyle saçma durumlara düşürmemesini dilerim.
bu vesileyle eko başkanı da kutlamak isterim. kendisine sempatiyle bakan uzaktan bir seçmeni olarak, bir gün halkın sevgisi ona da terse dönerse, kendisini asla böyle saçma durumlara düşürmemesini dilerim.
güzel bir ülkü tamer şiirdir;
ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
alacak
yol kenarlarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım
sunay akın
yol kenarlarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım
sunay akın
muhteşem bir sunay akın şiiridir;
büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana
kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken
öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer:kız kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında
bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara
son karesi gibi red kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı
büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana
kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken
öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer:kız kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında
bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara
son karesi gibi red kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı
hüzünlü bir sunay akın şiiridir;
bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur
bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur
güzel bir sunay akın şiiri;
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü
nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden
yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım hergün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü
nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden
yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım hergün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye
hüzünlü bir sunay akın şiiri;
şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan
daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı
ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa
şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan
daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı
ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa