confessions

pencere

βετεράνος♛  · 18 Şubat 2019 Pazartesi

  1. toplam giri 1284
  2. takipçi 16
  3. puan 32591

kılıçdaroğlu’nun dayak yemesi

pencere
kensilikle münferit bir vatandaş tepkisi değildir. çetesel ve organizel bir linçtir. kınıyorum.

sayın kılıçdaroğlu, en az akp'li politikacılar kadar çok eleştirdiğim bir siyasi liderdir. fakat, ülkemizin en çok oy alan ikinci lideri olarak gittiği her mekanda gerekli saygının gösterilmesi gereken bir şahsiyettir. görüntüleri izlemedim. 70 kusur bir insana, organize bir çete tarafından yapılan saldırıyı görmek beni haftalarca sürecek kadar büyük bir ruhsal buhrana sürükleyebilir. bu çirkin lince eminim bir çok akp'li seçmen de aynı hassaslıkla yaklaşmakta. bu kadarı da yapılmaz demekte.
erdoğan'ı, partisinin altını oyan bu çeteye karşı bir an evvel tadbir almaya davet ediyorum. akp umrumda falan değil, ülkemiz bu kadar çok günahı, çirkinliği ve yozlaşmayı hiç bir koşulda hakketmemekte.

30 yaşında evi eşi arabası çocuğu olan insan

pencere
30'u 5 geçtim, evim var mı? arkadaş her ay ali sami alkış'ın bıyıkları büyüklüğünde bir kira ödüyorsam evim var demektir. hem ben göreceğim krizin ilerliyen günlerinde bütün yatırımını emlak almaya sevk eden küçük burjuva dostlarımın zavallı ahvalini. onler aldıkları emlakların 2 sene içinde dört katı değer kazanacağını düşünürken, artık emlak balonu, şemsiyesi ağızlarında mı açılacak, hevesleri kursaklarında mı patlayacak göreceğiz. neyse başımızı sokacak bir yuvamız var çok şükür. hem ben mülkiyet kavramına köklü ve kökten olarak karşıyım. mülkiyet hırsızlıktır.
özetle evim yok.

biz de zamanında çok sevdik sevildik. gençtik falan. güzel günler yaşadık, yaşattık. belki de gerektiği kadar kendimizi anlatamadık o güzel insanlara, yahut biz anlamak istemedik. genciz daha yahu, eşimiz olacak günler de gelir. hem bak ne diyor büyük vatan şairi nazım;
en güzel deniz:

en güzel çocuk:
henüz büyümedi.
en güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür..''

özetle eşim yok.

araba mevzusuna gelirsek, külüstür bir şeyler var. uzun zamandır tek cinsel aktivetem de zaten pompacı arkadaşlarla oluyor. bu zevkin bedeli dolar yükseldikçe yükseliyor, ama zaten son aylarda hepimize giren çıkanın haddi hesabı belli değil. bir pompacı keyfim var, ona da karışmayın. gerçi kağıt ithalatından dolayı, peçetelere de epey zam geldi. neyse peçete konusu nereden açıldı onu ben de anlamadım.


çocukları severim. ama her yaş ve cinsiyet mensubu yeğenlerim var. onların sevgisi yetiyor şimdilik.
özetle çocuğum yok.

kuran'ı nasıl anlayabiliriz sorunsalı

pencere
güzel ve uzun bir ahlak şiiri olarak anlaşılabilir. özü itibariyle bütün kutsal kitaplar böyledir.

ama bunun dışında "yok bu icat önceden kuranda yazıyordu, yok zaten batı bu bilimi kuranı okuyarak ilerletti" gibi bir şekilde anlarsanız, gördüğüm yerde acımam çok pis bozarım.

yahya kemal beyatlı

pencere

1940'lı yıllarda dünyanın her tarafından sanatçılar, ispanya iç savaşında sosyalist halk savaşçılarına destek olmak için ispanya'ya gitti. hatta aralarında george orwel'ın da bulunduğu bazı sanatçılar silah kuşanıp franco'ya karşı savaşmıştır.
bizim ülkemizden de bir grup sanatçı o dönem bizim bir grup sanatçı bu amaçla ispanya'ya gitti. diğer ustalarımız halkla dayanışmak için varını yoğunu ortaya koyarken ömrü bedavacılıkla geçmiş olan beyatlı endülüs pavyonlarında meme şiirleri yazıyordu.
lakin kabul etmek gerekir ki çok iyi bir şairdir.

düşünce

ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?

insanlar anlaşıldı. cihânın da sırrı yok,
kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok

en tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.
dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!

"yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur
"yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.

gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.

hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?
bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar!

ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.

geçmiş yaz

pencere
hüzünlü bir yahya kemal şiiri

rü'yâ gibi bir yazdı. yarattın hevesinle,
her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan

körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!

rindlerin ölümü

pencere
muhteşem bir yahya kemal şiiridir.

hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
eski şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.

ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
ve serin serviler altında kalan kabrinde
her seher bir gül açar;her gece bir bülbül öter.

sonbahar

pencere
hüzünlü bir yahya kemal şiiri

fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.
yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.
mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;
günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;
teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.
anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.
dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,
her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.
insan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;
teslîm olunca va'desi gelmiş zevâline,
benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.

yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,
ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,
duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:
farketmez anne toprak ölüm mâceramızı.

iyi insanlara yapılan uzaylı muamelesi

pencere
hakikat barındıran bir gerçekliktir. ama gerçek iyi insana bu hakikatten yakınıp da kendisini zavallı duruma düşürmek yakışmaz.

gün gelip marie antoinette gibi dilini düşmana tüküreceği zaman gelecektir.

''cellatlarım olabilirsiniz ama asla yargıçlarım olamıyacaksınız''

veyahut seyid rızan'ın dediği gibi;

''ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu.
ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.''

günün şiiri

pencere
istek
yanıyor beynimin kanı,
bilmem nerelere gitsem?
içime sığmayan canı
hangi rüzgara es etsem?
akşam sular karardı mı?
bir dağa versem ardımı,
içimi yakan derdimi
sağır göklere anlatsam

içiliversem dem gibi,
kırılıversem cam gibi,
şamdanda yanan mum gibi,
sabahı görmeden bitsem

bir yüce ormana dalıp
ya bir dağ başına gelip,
beni yaradanı bulup
malını başına atsam

görünmez kollar boynumda.
yarin hayali koynumda,
sıcak bir kurşun beynimde,
bir ağaç dibinde yatsam.

sabahattin ali

something is rotten in the state of denmark

pencere
burada ''denmark'' dense de, türkçeye ''devlette çürümüş bir şeyler mi var'' olarak da çevirebileceğimiz hamlet oyunundan bir repliktir.

dahi yazar william shakespeare, tregedya geleneğinde sıradan insanı sahneye taşıyan ilk yazardır. oyunları kraliyet sarayında da sergilenirdi. fakat taşlamaları ve eleştirileri, başka devletlerde yaşanmış olaylardan olduğu için aristokrasi kendi üzerine alınmıyordu.
bu ve bir çok bakımdan william shakespeare'in, devrimci, toplumcu bir yazar olduğunu söyleyebiliriz.

ben de şimdi kendisini günümüzden örnek alıp sormak isterim. kopenhag belediyesinde çürümüş bir şeyler mi var? neden hukuk kurumları, hukuksuzca, başkanın yetkilerini sınırlandırmakta?

ışık değişmiş

pencere
hüzünlü bir yves bonnefoy şiiri

görmüyoruz artık birbirimizi aynı ışıkta,
artık gözlerimiz aynı değil, aynı değil ellerimiz.
ağaç daha yakın ve kaynakların sesi daha canlı,
adımlarımız daha derin, ölüler arasında.

olmayan tanrı, koy elini omzumuza,
geri dönüşünün ağırlığıyla tasarla bedenlerimizi,
bu günleri ve gölgeleri, bu kuş çığlıklarını, bu koruları,
bu yıldızları ruhlarımıza katmayı bırak.

bir meyve yarılırcasına vazgeç kendinden bizde,
erit bizi kendinde. göster bize
aşksız sözcükler arasında ateş saçmadan düşmüş, ve sadece
ama sadece yalın olanın esrarlı anlamını.

ayrım

pencere
güzel bir zahrad şiiridir.

ağaca bakar - görmez ağacı - kendini görür
yola bakar - görmez yolu - kendini görür

yukarı bakar - yıldızlar var gökyüzünde -
görmez - kendini görür

ve aynaya bakar - görmez kendini -
-selâm verir

yapracığı gören balık

pencere
can yücel çevirisiyle güzel bir zahrad şiiridir;

minnacık bir balık bir yaprak gördü
körpe - yeşil - ve yemiş bahar güneşini
-yaprak değildi
bahardı gördüğü-
ve o düşle fırladı denizden
ve düştü kaldı

balık ki yaprağı görüp sarhoşladı
o ben'im işte

erik ağacından düşen yapracık
damarlarında hâlâ özsuyun hazzı
bir gözyaşıyla
sapından sarkan

yaprak ki düştü erik ağacından
o ben'im işte

ve çiçekler arasındaki erik ağacı
güneşe ve yağmura dikmiş gözünü -
-güneş ki olduracak meyvasını
yağmur ki besleyecek meyvasını
meyva ki sürdürecek erik ağacını

ağaç ki çiçekler arasında
o ben'im işte

ve meyva ki güneş kokar
usulcana erir ağzında
ve bir an emip de çekirdeğini
ya yere atarsın ya da denize

o çekirdek ki mutlu
o ben'im işte

şifa niyetine bir salata tarifi

pencere
basit bir salata tarifi vereceğim. ama öncesinde başarılı bir salata yapmanın en önemli püf noktalarından birinin malzemeleri benim koca kafam kadar büyük doğramamak olduğunu belirtmek isterim.

bir soğanı iyi bir bıçakla ince ince doğrayın. sonrasında üzerine taze maydonoz ve naneyi kıyın. bir miktar summakla, ince soğan halkaları bir birinden ayrılacak biçimde karıştırın.

daha sonrasında marul, yeşil biber ve domatesi ince ince doğrayarak soğan ve summak karışımının üzerine yayın. halis antakya nar ekşisi ve zeytin yağıyla karıştırın. salatınızı yine uygun kalınlıkta doğrayacağınız salatalık turşusuyla süsleyebilirsiniz. bu salatayı bir yiyen altı ay grip yüzü görmez.

afiyet olsun.
2

erkek yazarlardan yiyecek tarifleri

pencere
bugün size memoş usulû sosisli sandviç tarifi vereceğim. bu arada "memoş" gerçek ismimin 35 yaşında katır kadar adam olmama rağmen ailede ve doğduğum mahallemde ismimin söyleniş şeklidir.

öncesinde bir tavaya az su, biber salçası, domates salçası, zeytin yağı ve tereyağını koyun. baharat olarak ilk etapta, kara biber, toz biber ve tuz kâfidir.
sonrasında yeter miktarta sosisleri parçalanmayacak şekilde bir bıçakla yarın. sonrasında tavada hazır ettiğiniz sos içinde pişirin.
sosisler hafifçe kızardıktan sonra onları tavanın bir yanına alıp ekmeğinizi tavanın kalan yanında ısıtın.

ekmeğin içine mayonezi sürdükten sonra marul, domates ve salatalık turşuyla birlikte pişen sosisleri koyun. kekik baharatını sosisler piştikten sonra serpmenizi öneririm.

afiyet olsun.
42 /