confessions

fucktoriyel

Yazar  · 7 Haziran 2017 Çarşamba

  1. toplam giri 7
  2. takipçi 1
  3. puan 78

dini imanı para olmak

anne boleyn
bu kişiler para kazanmak için dini sömürürler. insanlara şükretmelerini, fakirliklerinin imtihan olduğunu söylerler ama kendileri son model mercedes'lerine binerler. televizyona deccal derler ama kendi televizyon kanallarını açıp sonra da neden izlemiyorsunuz gelin izleyin diye cemaatini çağırırlar (bkz:cübbeli hoca)
o yüzden ben artık nerede dini kullanan, dilinden düşürmeyen biri görsem aklıma direk para gelir. çünkü din para kazanmanın, insanları sömürmenin en kolay ve en ucuz yöntemidir. Sonuç olarak ise bu kişilerin dini imanı paradır.

kadınların hep güzel olmak istemesi

anne boleyn
ne yazık ki toplumun bize dayattığı aslında yanlış olan bir saçmalıktır. toplumda ''güzelsen iş bulursun, güzelsen koca bulursun, güzelsen toplumda yer bulursun'' mantığı egemen olmuş durumda. bana kalırsa güzellik bakan gözdedir. ben birini çok beğenebilirken arkadaşım beğenmeyebilir. istediğin kadar güzel ol seni beğenmeyenler olabileceği gibi çirkin olduğun halde seni beğenen biri çıkabilir. insanlar tarafından çirkin olmak bir suç olarak görülüyor. işte sırf tam da bu yüzden kadınlar güzelleşmek için çareler arıyor. keşke toplumun bize dayattığı güzellik anlayışından sıyrılabilsek.

sevgili dimitrina

anne boleyn
''Zımba gibi delikanlı.

Sofya'da o sırada.
Görev icabı.
Henüz yeni taşınmış, pek arkadaşı yok, Bulgaria pastanesine tek başına oturuyor, etrafı tanımaya çalışıyor, akşamları operaya filan gidiyordu. Gene böyle bir şubat günü... Şehir Kulübü'ne davet edildi. İşte orada tanıştılar. Adı, Dimitrina'ydı. Kısaca, Miti diyorlardı. Çok güzeldi. İsviçre'de müzik eğitimi görmüştü, üç lisan biliyordu. Sosyetenin en gözde bekârıydı. E fonda da Mavi Tuna valsi çalıyordu. Bizimki hiç tereddüt etmedi, salonu ortadan kılıçla ikiye böler gibi yürüdü, yanına gitti, bu dansı bana lütfeder misiniz dedi. Şimşekler çakan kıskanç bakışlar eşliğinde, piste çıktılar. Herkes mırıl mırıl onlar hakkında konuşuyor, onlar ise hiç konuşmuyor, birbirlerine gülümseyen gözlerle bakarak, dans ediyorlardı. İlk görüşte aşk derler ya, öyle olmuştu. Ertesi gün... Bizzat Miti'nin annesi tarafından, evlerine, çaya davet edildi bizimki... Bu davet, gençlerin görüşmesine resmi izin manasına geliyordu. Buluşmaya başladılar. Borisova parkında dolaşıyorlar, buz pateni yapıyorlar, tiyatroya gidiyorlardı. Önce dedikodular başladı, sonra tatsızlıklar... Çünkü, Miti'nin babası Bulgar Çarı'nın has adamlarındandı, savaş kahramanı generaldi, savunma bakanlığı da yapmıştı. Böyle bir adamın kızıyla, bir Türk, olacak iş değildi. Bizimkinin ise, umurunda bile değildi. Askeri Kulüp'te tertiplenen baloda denk getirdi, inadına, Çar'ın önünde dans etti Miti'yle... Ele güne meydan okudu. Hemen ardından da, evlenelim dedi. Miti düşünmedi bile, evet dedi. Gel gör ki, iki gönül bir olmuştu ama, general seyran olmamıştı. Mahalle baskısı, dayanılacak gibi değildi. Aldı bizimkini karşısına, bu evlilik mümkün değil, bundan sonra kızımla görüşmezseniz iyi olur dedi. Dünya, bizimkinin başına yıkıldı. Haftası geçmeden, Miti'yi apar topar bir başkasıyla, bir mühendisle nişanladılar. Bizimki nişanı duydu, daha fena yıkıldı. Zaten görev süresi de bitmişti, o öfkeyle topladı bavulları, İstanbul'a döndü. Halbuki, nişan mişan yoktu. Miti bir başkasıyla evlenmeyi reddetmiş, parmağına zorla takılan yüzüğü fırlatıp atmıştı.

*

Maalesef, bizimkinin bundan haberi yoktu.

*

Ömrü boyunca yaptığı...
Tek hataydı.

*

Kızı alıp, gitmeliydi.
Yapamadı.

*

Miti'den sonra, hayatına 19 kadın daha girdi. Nafile.
Asla mutlu olamadı. Asla.
Unutamadı.
Hatta, seneler sonra, Ankara'da Bulgar Kooperatif Tiyatrosu'nun oyuncularıyla sohbet ederken, “gençliğimi bıraktım Sofya'da” dedi...
“Bir kız sevdim ama, bana vermediler...”

*

Kırık bir kalple yaşadı.
Yalnız bir kalple rahmetli oldu.

*

Miti desen... 18 yaşındaydı, 30 yaşına kadar bekledi. Ha bugün bir mektup gelir, ha yarın kendisi çıkagelir, bekledi, evlenmedi. Maalesef gelmedi. Ailesinin artık yeter baskısıyla, bir avukatla evlenmeyi kabul etti. Saygılı ama, sevgisiz bir evlilikti. İki kızı oldu. Kalbindeki boşluğu evlatlarıyla doldurmaya gayret etti. Taa ki, 1966'nın 7 Ağustos gecesine kadar... Ağır hastaydı, zor konuşuyordu, başında bekleyen kız kardeşi Olga'ya mırıldandı. “Biliyor musun” dedi, “rüyamda onu gördüm, galiba nihayet Mustafa Kemal'e kavuşuyorum...”

*

Kapattı gözlerini.
Nihayet kavuşmuşlardı.

*

Ve, gene öyle bir Şubat...
Bugün Sevgililer Günü.

*

Memlekette her şey kötü gidebilir, tarihin en karanlık, en umutsuz günleri yaşanıyor olabilir. Acı çekeriz, mücadele ederiz, direniriz, gün gelir illa ki düzelir. Ama o kızı kaybedersen... Senin için hayatın boyunca hiçbir şey asla düzelmez. Git, tut elinden.''

Yılmaz Özdil'in yürek yakan köşe yazısı...
Ne acıdır ki ben bunu Yılmaz Özdil'in Kadın adlı kitabını okuduğumda öğrendim. Yani daha iki ay önce. İlk okumaya başladığımda Mustafa Kemal ismini görene kadar her şeyden habersizdim. Ve Mustafa Kemal'i gördüğüm an gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bizler Atatürk'ün sadece askeri ve siyasi yönünü tanıyor, biliyoruz. Oysa onun duygusal, aşık, şefkatli, acılı tarafı da vardı. Sanırım benim en en çok sevdiğim tarafı da bu oluyor. Yavaş yavaş tanımaya başlıyorum onun bu yönünü... Onun çektiği acılar ile hüzünleniyorum. Eminim ki bir çoğunuzun bu aşktan haberi yok. Benim gibi bir çoğunuz Mustafa Kemal'i gördüğünüzde şaşıracaksınız. Diyeceğim şu ki, Atatürk'ü sadece askeri ve siyasi dahiliğini değil, duygusal, aşık, şefkatli yönünü de tanımalıyız.

eski sevgiliyi stalklamak

anne boleyn
aslında ben tam olarak eski sevgilimi değil de bir flörtümü stalklıyım dedim. Hani bir yazımda bahsettiğim var ya kızlara yatağa atmak için yanaşan heh işte onu stalkladım. muradına ermiş bizimki dil geliştirmeye miami'ye gitmiş anlaşılan baya bir geliştiriyor. ferrarilerle fotoğraflar yanında kocaman göğüslü sarışın, siyahi kadınlar aman tanrım dedirtiyor fotoğraflar. sanırım hayatıma kısa süreli dahi de olsa aldığım en p*ç erkek buydu dedirtiyor. eğer böyle bir eskiniz varsa hiç stalklamamak daha iyidir. hele ki hala içinizde ona karşı herhangi bir his varsa. (benim tabii ki yok ama sanırım birazcık yarım kalmışlık, öfke hissi mevcut) ama kendinizi durduramadığınız gerçeği de yadsınamaz.

laiksavar

anne boleyn
gereksiz başlıklar açmayı bırakmalı. kişisel bir sorunum yok lakin gerçekten gereksiz başlıkları görmekten bayılacağım. ayriyetten rütbesinin yükseltilmesine şaşırdığım yazardır.

içilen her kolanın israile bir kurşun olması

anne boleyn
senin, bizim, onların kola içmesi ya da içmemesi hiçbir şeyi değiştirmez. bütün merkez bankaları yahudilerin elinde. ülkelerin ipleri yahudilerin elinde. sen bir kola içmedin diye onların servetleri azalmaz. dünyanın en zenginleri yahudilerdir. kapitalist sistemin baş mimarı da yahudilerdir. o yüzden artık şu muhafazakar kesimin böyle aptallıklardan vazgeçmesini temenni ediyorum. kola içmemek israil'i bir kurşun zarara uğratmaz sadece sağlığınızı iyileştirir.

paul dwyer

anne boleyn
İskoçlar, Türkleri sever ve imrenirler. bunun sebebi onların da İngiliz denilen emperyalistler tarafından saldırıya uğraması. ve hala daha İngiltere'den kurtulamamaları...
Oysa bizler yedi düvele karşı savaşırken bu mazlumlara umut ışığı olduk. emperyalistleri topraklarımızdan kovarak onlara hiçbir şeyin imkansız olmadığını gösterdik. keşke onlar da başarılı olabilselerdi. keşke onların da başına mustafa kemal gibi bir lider gelseydi. işte bu üzüntünün verdiği hisle okuyor türkülerimizi. eminim ki çanakkale türküsünü söylerken o acıyı, o zaferi hissediyor. şunu dinlerken insanın gözünün dolmaması imkansız.

demokrasi

anne boleyn
“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir…” nietzsche

blutv saçmalığı

anne boleyn
geçen hafta the handmaid's tale diye psikopatça bir diziye denk geldim. heyecan aksiyon sıfır ama acayip bağımlılık yapıyor. öyle aptal gibi izliyorsun işte. olayları falan anlamaya çalışıyorsun acayip gizemli. ama gelin görün ki izlediğim siteden telif hakkı nedeniyle kaldırılmış. sırf bir dizi izlemek için ayda 9.90 tl vermek zorunda olduğum blutv de var bir tek. biri bu saçmalığa dur demeli. neden bir diziyi izlemek için para ödemek zorundayız? o zaman dizibox falan da para alsın onlar enayi mi de para almıyorlar diyesim geliyor bunlara.

edit: gittim 9.90 verdim şimdi psikopat dizimi izleyeceğim. dayanamıyorsun. işte bir dizi ne hale getiriyor insanı, görün.
8

türkiyeli olmak

anne boleyn
Türkiyeli diye bir şey yoktur. Brezilyalı vardır, emperyalistler tarafından talan edilmiş dilleri bile portekizcedir. bu yüzden onlara Brezilyalı deriz. İngiliz'e, İngiltereli dendiğini duydunuz mu? hayır. Biz de Türk'üz ya Türk olmak diyeceksin ya da Türkiye'de yaşamak diyeceksin. Türkiyeli diye bir şey kabul edilemez.
2

atatürk'ün son 200 yılın en büyük lideri olması

anne boleyn
Atatürk'ü tanımayan, tanımaya çalışmayan, devrimlerini nasıl bir millet ile yapmaya çalıştığını idrak edemeyen, cahil, yoksul, zavallı bir milleti muasır medeniyetler seviyesine çıkarışını algılamayan insanlar burada gelmiş che, lenin, gandhi ile falan kıyaslıyor. onların birçoğunun fikir babası Atatürk'tü. nasıl ki Atatürk de geçmişi okuyarak bu devrimleri yapmışsa, yenilikleri okuyarak, örnek almaya çalışarak getirdiyse onlar da atatürk'ü örnek alarak hareket ettiler. Gandhi gandhi diyip duruyorlar. Gandhi'nin sözü, ''Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar Tanrı'yı da İngiliz zannederdim'' evet Gandhi de (Atatürkten sonra) emperyalistleri ülkesinden kovmayı başarmıştır. ama bununla bitmiştir. Atatürk ne mi yaptı? Turgut Özakman'ın cümlesi her şeyi açıklar nitelikte ama bunu anlayabilecek kapasite var mı komünistlerde bilinmez! Tekrar ve tekrar paylaşıyorum:
''dünyada ülkesini savaşta zafere kavuşturan birçok komutan var. milletini daha ileri bir toplum yapmak için çalışmış birçok önder de var. ama yokluk, yoksulluk içinde ikisini birden başarmış bir kişi var; atatürk.''

edit: Unesco'nun Atatürk tanımını da okumayı çok seven(sözde) arkadaşlar okursa memnun olacağım. dünya kabul etti komünistler ve yobazlar kabul etmedi. zavallısınız.
2

kemalisthatun

anne boleyn
İlk öncelikle benimle ilgili güzel düşünceleri olan herkese teşekkür ederim. Beni beğenmeyenlere de saygı duyuyorum. Lakin Biradelisi arkadaşın ya okuma sorunu var ya da okuduğunu anlamama sorunu var. ''Türkiye'de, Atatürk eşittir laiklik demektir'' sözümü madem düz yazınca anlamıyor bari açıklama yapayım. Asırlardır süren bir hilafeti kaldırıp, dostlarının bile karşına geçtiğini görüp, bütün tepkilere rağmen bu millete laik sistemi getiriyorsan, bu ülkede laiklik, Atatürk demektir. Bakın dikkatinizi çekerim dünyada demiyorum sadece ve sadece Türkiye'den bahsediyorum. Dünyadan bahsediyor olsaydım bu bir cahillik olurdu. Nasıl ki Türkiye denildiğinde akıllara ilk Atatürk gelebiliyorsa, Türkiye'de de laiklik denildiğinde de akıllara Atatürk gelir. Laiklik tüketilmiş, anlamı kalmamış bir sistem olabilir günümüzde. Lakin geçmişimizden geleceğimize onu önemli kılan en büyük etken hilafet gibi köklü bir sistemin kaldırılışı ve yerine yepyeni laiklik getirilişiydi. Bunu başaran ise Atatürk'tü. Umarım artık bahsetmek istediğimi anlamışsındır. Senin anladığın, anlamak istediğin gibi sığ düşünceli biri değilim. Her düşüncemin altında sebepler ve gerçekler yatıyor.
11

cayiller

anne boleyn
puanları yükselsin diye kendi entrylerini falan favoriye eklerler. saçma sapan yazılar yazıp sonra da ''beni neden eksiliyorsunuz'' diye otuz tane başlık açarlar. kendileriyle gurur duydukları özellik atatürkçü olmamaktır ama onun bu ülkeye getirdiği nimet olan laikliği övüp durur laik sözlükte takılırlar. bu ibretlik cayil arkadaştan anladığım kadarıyla cayil olmak da zor be.

boş konuşmak

anne boleyn
konuşmuş olmak için konuşmak. ne yazık ki sözlükte boş konuşmayı en iğreti şekilde uygulayan iki kişi var. anladığım kadarıyla, meslekleri iyi anlamayı gerektiriyormuş lakin boş konuşmamayı değil.
5

bütün insanların ortak noktası

anne boleyn
herkes vicdansızdır. her insan hayatında ufak olsa bile bir vicdansızlık yapmıştır. ister pişman olun, ister olmayın. bazıları doğuştan kötüdür, bazıları ise kötü olmaya zorunda bırakılmıştır. her iyi(!) insanın içinde bile körelen vicdanı, uyanmayı bekleyen kötülük vardır.

faşizm

anne boleyn
bazı hümanist arkadaşlar, kendi milletini sevmeyi, tarihiyle gurur duymayı sanki ırkçılıkmış/faşistlikmiş gibi yansıtıyor. bunu özellikle komünistler ve pkk destekçileri yapıyor. bakın kürtler demedim. çünkü ırkçı değilim. sadece Türk milliyetçisiyim. ırkımı çok seviyor, tarihimle gurur duyuyorum. Türk milliyetçisi olmam diğer milletleri küçümsüyor ve nefret ediyorum demek değil. sadece Türk'e, Türkiye'ye, Atatürk'e düşman olana düşmanım. ırkçılık yaptığımı düşündükleri için, Türk'ü övmemi hazmedemediklerinden bana cephe alıyorlar. bana ırkçı/faşist diyorlar. en büyük ırkçı işte bunlardır. Türklüğü, tarihimizi övdüğümüzde ''ırkçı'' yaftası yapıştırırlar. Çünkü Türkleri sevmezler. düşüncelere saygı diye anırırlar ama Türklüğü öven birini hazmedemezler. Türk faşisttir derler ama eşinin çocuğunun yanında çarşı iznine çıkmış bir komutanı sırtından bıçaklarlar. Bu faşist Türk diye anıranları unutmayınız. Faşist diye anırıp çarşı iznine çıkan askerleri linç edenleri de unutmayınız. Hepsi aynı bokun laciverti. Bırakın Türklere faşist desinler. ne demişler kişi kendinden bilir işi.
5

empati

anne boleyn
kitap okuyarak da empati duygumuzu geliştirebiliriz.
bir insanın empati duygusu zayıfsa şayet, o insan başkalarının çektiği acıları anlayamaz. anlayamadığı için de farkında olmadan bile başka insanlara acı çektirebilir. o yüzden empati, insanlık adına çok önemli olan bir duygudur. dünyada insanlara acı çektiren şahısları gördüğümüzde ''bunu nasıl yapar? hiç mi vicdanı yok?'' diyoruz ya işte zalim kişilerde empati duygusu yoktur. başkasına çektirdiği acıyı anlayamaz, aksine zevk alır.

farkhunda

anne boleyn
''dünya neden müslümanlardan nefret ediyor?'' sorusunun cevabıdır farkhunda. ne demiş Elif şafak: ''”Cehaletin eline kudret geçmeyegörsün, bak işte o zaman korkacaksın.Dünya muktedir cahillerden ve cahil muktedirlerden neler çekti.”
Çok acı çektin Farkhunda. Ruhun şad olsun.

elif şafak

anne boleyn
Elif Şafak, Strasbourg doğumludur. Çocukluğunu ve gençliğini Ankara, Madrid, Amman, Köln, İstanbul, Boston, Michigan ve Arizona'da geçirdi. ODTÜ uluslararası ilişkiler bölümünü bitirdi, yüksek lisansını aynı üniversitede kadın çalışmaları bölümünde, doktorasını ise siyaset bilimi alanında tamamladı.

Elif Şafak, benim en sevdiğim yazarlardan biridir. Çok güzel düşünceleri var ve kitaplarında düşüncelerini okuyucuya aktarmayı fazlasıyla başarıyor.
En sevdiğim kitabı Havva'nın Üç Kızı oldu.
Eğer hala kitaplarını okumadıysanız şiddetle tavsiye ederim.

Referandum ile ilgili düşüncelerini sakınmadan söyledi. Bu da onlardan biriydi. Kesinlikle izleyin. Öyle güzel, yerinde düşünceleri var ki, hayran olmamak, katılmamak elde değil. https://www.facebook.com/openDemocracy/videos/10155098456049774/?hc_ref=SEARCH
(bu konuşması youtube'da yoktu.)

''Türkiye örneği bize şunu gösteriyor: zaman hep ileriye gitmez. bazen daire çizer, bazen atalarımızın yaptıkları hataları tekrarlarız. Bazen de zaman geriye gider...''

atatürk'ün türkcü olması

anne boleyn
Atatürk sırf türkçü diye tatlısu komünistleri, lenin, gandhi, che, fidel'i, atatürk gibi muhteşem bir liderden üstün ya da atatürk ile eşit görüyorlar. komünistler önce ona buna ırkçı yaftası yapıştıracaklarına, türk'e düşman olmamayı öğrensinler. kendi ideolojilerine göre de atatürk'ü sınıflandırmayı bıraksınlar. Atatürk Türk milliyetçisiydi. en sevdiğim özelliklerinden biri de buydu. NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!

laiksavar çomar olmayı hak etmiyor

anne boleyn
demek ki millete yaranmak için salak saçma başlıklar açmak, milleti trollemek, millete bulaşmak gerekiyormuş. Öyle yaranıyorsun insanlara. entryleri okuduğumda bunu anladım. üzme admin bey şuncağızları. sol framenin saçma sapan başlıklarla dolmasını özlemişler. ben mi? ben bütün sırrı çözdüm. o da bende kalsın.
3

tarih anlayışı

anne boleyn
tarihin uyuşturucu gibi bağımlısı olan kişi (bkz:ben)
tarihi öğrenme yolunda katedeceğim çok yol var.
Tarihi okuyup, dizilerini izledikçe 16. yy falan ışınlanasım geliyor. Türk tarihiyle ilgili bilgim çok değil lakin tümüyle öğrenmek için çabalıyorum. En çok da nedendir bilmem ama sanırım entrikalarından dolayı İngilizlerin tarihlerine acayip hayranım. Politik deha ürünüler resmen. Tarih konusu açıldı mı bu böyle uzayıp gider. Tarih sevenlere tavsiyem, Türk tarihinin yanında İngilizlerin tarihine de bir bakın.
1

kadriye g

anne boleyn
uzun süredir bu olayı sıkı takip eden biriyim. kız için diyorum ki iyi ki ölmüş. çünkü öyle iğrenç bir aile ile yaşasaydı zaten filmlere konu olacak trajedi dolu hayatının devamı olacaktı.
ah kadriye, bahtsız kadriye. bu kızcağız 12 yaşından, 17 yaşına kadar 60 küsür yaşında olan mahalle bakkalı tarafından tecavüze uğruyor. daha sonra ise bundan faydalanmak isteyen santajcılar ortaya çıkıyor. bunlardan biri kadriye'nin amcası diğeri ise kadriye'nin arkadaşı olcay. Böylece bakkal mehmet'ten para sızdırıyorlar. bir gün esrarengiz bir şekilde kadriye ortalıktan kayboluyor ve aynı gün içerisinde bakkal mehmet'in cesedi bulunuyor(intihar süsü verilmiş bir şekilde) kadriye'nin ailesi yaklaşık 7 ay sonra, kaybolan çiçekler programına katılıp kızlarını bulmak istiyorlar. yaklaşık 2 ay boyunca bütün seyircileri, ekibi aptal yerine koyup en sonunda kadriye'yi kendi amcasının namus davası için öldürdüğünü itiraf ediyorlar. bu nasıl bir paradoks arkadaş? bir de belirtmek isterim ki, amcası namus davası diye kadriye'yi katletmiş ama katletmeden önce tecavüz etmeyi de ihmal etmemiş. inanın bunları yazarken dahi ellerim titriyor. nasıl bir aile? nasıl?

ganyotçunun izmir marşına küfür etmesi

anne boleyn
bunlar işte böyle şaklabanlar. bunlar kraldan çok kralcılar. bunlar her devir adam olmak yerine devire göre adamlar. bunlar bugün böyleler yarın laikliğin, atatürk'ün köpeğiler. güç kimin elindeyse onun yanı başında biterler. çünkü bunlar kusura bakmayın ama en adi, şerefsiz, haysiyetsiz, onursuz herifler. bunlar gibiler bitmeyecek arkadaşlar. bunlar gibiler güç bizdeyken de olacaklar, şimdi değilken de varlar. hep var olacaklar. sadece devire göre ideolojilerini değiştirecekler. bazen insan kılığına girecekler, bazen de gördüğünüz üzere insanlıktan çıkacaklar.

ateist ve dindar insanlar arasındaki farklar

anne boleyn
bu konuya biraz farklı bir bakış açısıyla yaklaşacağım. ateistler tanrı'nın var olmadığına inanıyor ve buna kesin gözüyle bakıyor; dindarlar da tanrı'nın varlığına kesin gözüyle bakıyor. aralarında bu konuda fark yok. sadece biri diğerini savunur iken diğeri de diğer görüşü savunuyor. kısaca ikisi de mutlaklığı savunuyorlar.
lakin ateistler bilgilidir, çalışkandır ve kesinlikle cahil değildirler. bu yüzden dindarlardan onları ayıran en büyük özellik cahil olmak yerine bilgiyi seçmeleridir.