confessions

cevizlisucuk

votka  · 26 Temmuz 2016 Salı

  1. toplam giri 142
  2. takipçi 9
  3. puan 3595

sözlükte atatürk ile ilgili başlıkların yasaklanması

kemalisthanım
Atatürk'e diktatör, yolsuz diyen kişiye tepki göstermek yerine bunu diyen kişiye nasıl gazeteci, yazar olmuş diye sorgulamamı dert edip bana hakaret edecek kadar küçülen insanlar var bu sözlükte. ''yöneticiler dahil'' instagram sayfanızdan Atatürk'ün resmini kaldırınız. beni dahil herkesi yanlış yönlendiriyorsunuz. ayriyetten bu kişileri banlamak yerine atatürk'e sansür getirmek ve sözlüğün adının laik olması neyse daha fazla konuşamayacağım.

edit: mükemmel 6 kişi eksiledi. mükemmel sözlük.
1

30 yaşında bakire kadın

cevizlisucuk
yazacaklarım belirttiğim güruha dahil kadınlar içindir, elbette bunun var olmasını sağlayan başka nedenler de olabilir.

30 yaşına gelene dek cinsel birlikteliğin ne tür bir his yaşattığını deli gibi arzulamış ancak bunu gerçekleştirme iradesini ve cesaretini, toplumun kutsal bir mertebeye eriştirmiş olduğu evlilik adlı kurumu gerçekleştirmeden yapma özgüvenini kendinde bulamamış, korkak kadındır.

bakın bu sadece cinsel birlikteliği gerçekleştirme veya gerçekleştirmeme özgürlüğüyle açıklanacak bir durum değil. bu vasat coğrafyanın içinde yaşayan insanlar, ne yazık ki çağdışı gelenek göreneklere, insanın davranışının sirayet ettiği yaşamın her alanında varlık göstertmişlerdir. bakireliğin kutsallığı da bunun içindedir. bu kutsallığı kabul eden kadın, doğru anın gelmesini bekleyerek hareket eder. doğru an gelmezse de çoğu zaman içindeki arzu artık emir verilemez konuma gelir ve eylemini gerçekleştirecek birisi varsa gerçekleştirir.

şimdi burada konuşmamız gereken konu şudur: 30 yaşındaki, herhangi bir fiziksel eksikliği veya psikolojik rahatsızlığı veya biyolojik bir hastalığı olmayan bakire kadına acımalı mıyız, acımamalı mıyız? şahsi fikrim, acımalıyız. ben öyle yapıyorum. kezban diyip geçiyorum. 30 yaş abartı bile oldu, 20 yaşı bile örnek gösterebilirim bu konuda.

insanlara yaşamı hissettiren, zevkin doruklarında yüzmemizi sağlayan seks adlı eylemi gerçekleştirmekten korkan bir birey, hayatın hangi alanında başarılı olanilir veya cesur kararlar alabilir? aldığı kararlar doğrultusunda hangi yola çıkar? iyi veya kötü olmakla sınırlandırılabilecek kadar sığ bir konu da değil bu he, sadece kişinin birey olarak var olup olmaması ile ilgili. tiksinç düşüncelere kendini kaptırıp, o düşünceler doğrultusunda tiksinç bir insan haline dönüşmüş kadındır bu.

çoğu zaman bu insan, ramazan'da içki içilmesinin de zararlı olacağını düşünür, sokakta öpüşen çiftleri de eleştirir ve tehlikeli bir hale dönüşür. kendini hakim pozisyonuna evriltir ama özünde o kadar eziktir ki. zararsız, belki de yaşamın ana olaylarından biri olan seksi bile gerçekleştiremeyecek denli korkak bu insan, karşımıza tehditkar biri ve punisher pozisyonunda çıkar.
2

sokak kültürünün bilinmeyen felsefesi

prometheus
Başlığı açan arkadaşın ellerine sağlık. Çok yerinde sosyolojik çıkarımlar barındırıyor. Şehrin, şehirlinin yani orta sınıfın kültürüne bir alternatif olarak da görülebilir bu durum...



Örnek olarak eskiden bu kültürün etkisinde olan bir arkadaşın laf lafı açarken " lan harbiden böyleydim" diye yazdığı bir kaç tanesi..



dinler hiç olmasaydı

rigmo
Dinler olmasaydı neler olurdu?
Öncelikle, iki alt başlık açılması gerekiyor.
1-Dinler olmasaydı, tanrı kavramı var olsaydı
2-Dinler olmasaydı, tanrı söz konusu olmasaydı.

1- tanrı kavramının var olması, bazı rituelleri hala geçerli kılardı. Korku kültünden var olan dinlerdir. tanrı ise neden? Nasıl? Ve en sonunda kim? Sorularının cevabıdır. Tanrı kavramı var ise soru işaretleri de var demektir. Bu dünyada küresel cahillik devam ettiği gibi, gelişim de dinler olmamasına rağmen yavaş olacak ve bir süre sonra basit küresel cahil insanlar dini istese de istemese de yaratacaktır. Tanrı soru işaretinin kalkmasıyla ancak dinler tamamen ortadan kalkacaktır.
2- dinler var olmasaydı ve aynı anda tanrı sorunsalı olmasaydı, insanlar toplumsal etik etrafında birleşecekti demek hiç zor değil. Toplumsal etiğe verilen değer artacak ve insanlar sadece insan olarak var olduğu gibi aynı zamanda kişisel çıkar uğruna insanların ölmesine de göz yumulmayacaktır. Bu dünya daha tercih edilebilirdir.

Özetle, tanrı kavramına ve ibrahimi dinlere kadar insanlar bir şekilde kendi tanrı ve dinlerini yaratmışlardır. Bu bir insan, bir doğa, vs vs... korku var oldukça tanrıyı kimse öldüremeyecek. (Özür dilerim nietzsche). Daha önce korku ve bilgiye dayalı zeka arasında ters orantı olduğunu belirtmiştim. Daha çok öğrendikçe korku bitecek ve tanrı ölecektir.
3

dinler hiç olmasaydı

prometheus
Şüphesiz ki insanlık çok daha ileri bir yerde olurdu. İnsanın insan olarak değer gördüğü ve sanatın, bilimin engellenmedigi bir dünya düşün!

Ama şunu da unutmamak gerek;

İlkel komünal toplumlarda insanların ateşe, suya yani daha ulaşılabilir ve anlamlandiramadigi biraz da ihtiyacı olan şeylere yüklediği anlam ve o şeyleri tanrisallastirma ihtiyacı ileri bir durum değil midir? Antik yunan ayinleri günümüz tiyatrosunun temellerini de atmıştır. Burada anlatmaya çalıştığım şey din bir ihtiyaç değil ama sosyolojik olarak ilerlemede bir basamak olmuş. En azından benim çıkarımim bu yönde.

Yerleşik hayata geçilmesi, toplumların erkek egemen zihniyete evrilmesi ve sonraki aşamalarda tek tanrılı dinlerle ciddi bir yavaşlama ve bazı zamanlarda gerileme yaşadı... Sonuç olarak günümüz dünyasında din ihtiyaç değil tam tersi mücadele edilmesi gereken bir noktadadir.

Not: telefondan yazdım imla konusunda sıkıntı olabilir konu çok karışmış da olabilir

türkiye'de pedofilinin durdurulmama nedeni

cigdemgulu
Bu çocukların ailelerine insan diyemem. Bunları yapan şerefsizlere insan diyemem. Ama neden hala devam ediyor? Neden kimse bu konuda bir şey yapmıyor? Sadece belli bir yerde değil ülkenin her yeri bu haberlerle doluyken nasıl oluyor da kimse bunlara bir tepki vermiyor?

Bolu'da imam nikahıyla evlendirilen 11 yaşındaki kız çocuğunun sekiz aylık hamile olduğu ortaya çıktı.

Samsun'da otomobil çarptı diye koma halinde hastaneye getirilen 14 yaşındaki kız çocuğunun, imam nikahlı eşi tarafından odunla dövüldüğü, sonra da kaza süsü vermek için motosikletle üzerinden geçildiği anlaşıldı.

Ordu'da 13 yaşındayken para karşılığında evlendirilen kız çocuğu, sürekli dayak yediği 40 yaşındaki herifin evi terketmesi üzerine, kendi ailesi tarafından kabul edilmedi, henüz 17 yaşındayken üç çocuğuyla ortada kaldı.

Gaziantep'te özel hastanede 18 yaşında birinin kimliğiyle doğum yaptırılan kız çocuğunun, aslında 12 yaşında olduğu tespit edildi.

Adana'da 13 yaşındaki kız çocuğuna düğün yapıldı.
Sakarya'da kuzeniyle evlendirilen 15 yaşındaki kız çocuğu, evden kaçıp polise sığındı.

Tekirdağ'da bir noterin, 14 yaşındaki kızlarını evlendirmek isteyen ana-babaya muvafakatname verdiği belirlendi.

Tokat'ta evlendirilen 12 yaşındaki kız çocuğunun dört aylık hamile olduğu anlaşıldı.

Ağrı'da 16 yaşında evlendirilen kız çocuğu, işkence yapılmış, tuvalette eli kolu bağlanmış halde bulundu.

İzmir'de 12 yaşında evlendirilen kız çocuğu, sezaryenle doğum yaptı.

Adana'da imam nikahıyla evlendirilen 16 yaşındaki kız çocuğu, trenin önüne atladı. Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu'nda konuşan Gümüşhane Üniversitesi öğretim üyesi, bizzat yaşadığı hadiseyi anlattı, “yol kenarında bir kız çocuğunu kucağında bebeğiyle ağlarken gördüm, 16 yaşındayken evlendirilmiş, anne olmuş, bebeğinin eli yanmış, ne yapacağını bilmiyor, bebeğiyle birlikte ağlıyordu, aslında orada bir anne ağlamıyordu, iki çocuk ağlıyordu” dedi.

Kayseri'de para karşılığında evlendirildiği herif tarafından sokağa atılan, kamyonet kasasında yaşayan 15 yaşındaki kız çocuğu, av tüfeğiyle canına kıydı.

Konya'da 16 yaşındayken evlendirilen kız çocuğu, inşaatın yedinci katından atladı.

Siirt'te dünyaya geldi, ismi Kader'di, 12 yaşında evlendirildi, 13 yaşında anne oldu, 14 yaşında canına kıydı, adı üstünde kaderi böyleymiş denildi, geçildi.
12 yaşındayken iki bilezik karşılığında 40 yaşındaki evli herife kuma verildiği ortaya çıkan kız çocuğu “yanına yatmaya korkardım, bana oyuncak almayınca ağlardım” dedi.

11 yaşındayken 40 yaşındaki herifle evlendirilen kız çocuğu “çocuk doğuramıyor diye dövüldüğünü, üç dört sene kaynanasının koynunda yattığını” söyledi.
30 yaşında biriyle evlendirilen 13 yaşındaki kız çocuğu, seneler sonra gazete röportajında anlattı: “İlk gece beni tek başıma odaya soktular, korkudan bayıldım, kolonya verdiler, evlendirildiğim kişi odaya geldi, 'hadi gel seninle evcilik oyunu oynayalım' dedi, bu cümleyi hayatım boyunca unutmayacağım…”

12 yaşındayken okulundan alınıp, başlık parası karşılığında 50 yaşındaki adamla evlendirildigi anlaşılan kız çocuğu “derslerim çok iyiydi, rüyamda sürekli mezun olduğumu, diploma aldığımı görüyorum” dedi.

Henüz 14 yaşındayken 10 bin lira karşılığında, beş çocuk, dokuz torun sahibi 70 yaşındaki herife verilen kız çocuğu, seneler sonra bu konuda araştırma yapan üniversite ekibine anlattı, “annemi asla affetmeyeceğim, hayatımı değiştirme imkanım olsaydı, en önce babamı değiştirirdim” dedi.

kendini hiçbir yere ait hissedememek

rigmo
insanın boşlukta kalma durumudur.
üniversite yıllarımdı sene 2014'ün ortaları. babamı yeni kaybetmiştim. kendimi toplayamıyor içimi paramparça ediyordum. gün içinde gülüp eğlenirken geceleri uyuyamıyordum sızıp kalıyordum öylece. hep gittiğim kendi keşfettiğim deniz manzaralı terk edilmiş bir evin bahçesi vardı. sabaha karşı gidip oturup sigaramı yakıp müzik dinliyordum kendi kendime konuşuyordum. ilerleyen saatlerde eve doğru giderken yolda bir amcaya sırf babama benzettim diye sarılıp ağlamıştım. amca da sağ olsun sarılıp beni sakinleştirmişti. amca gitme dedim ya. gitme amca. sen bari gitme dedim. yapma dedim. bir şey demedi sadece sarıldı. öylece sokak ortasında sarıldık birbirimize. kendimi o an bir yere ait hissetmiştim ve şu an neredeyim bilmiyorum.
3

dışavurumculuk

laikullahice
Ekspresyonizm olarak da adlandırılan bu sanat akımı, 1905 yılında Almanya'da ortaya çıkmıştır. 1920 yılına kadar fiili bir şekilde etkinliğini göstermiş olsa da 1980'lere kadar gelmiş olan birçok sanatçıyı etkilemiştir. 19. yüzyılın sonlarında etkileri görülmüş olmasına rağmen asıl ortaya çıkışı 20. yüzyıl başları olmuştur. (bkz:Empresyonizm (İzlenimcilik)) akımına karşı çıkmış olsa da, empresyonizmin en büyük sanatçılarından (bkz:Vincent Van Gogh) bu akımı en çok etkileyen kişi olmuştur. Resmin yanında, heykel ve mimaride de örnekleri görülebilmektedir. Resim sanatında öncüsü (bkz:Edvard Munch), heykelde Ernst Barlach, mimaride ise Bruno Taut ve Eric Mendelsohn'dur. Bu akımın temel amacı, objeleri olduğu gibi göstermekten ziyade sanatçıda nasıl bir his bıraktığını dışavurmaktır. 1. Dünya Savaşı'ndan önce ortaya çıktığı için, ilk çıkışında insanların ruh hallerini, sosyal ve politik konumlarını göstermiştir ancak 2. dünya savaşından sonra moda olarak karşımıza çıkmıştır. Ressamlar, fırça darbelerinin sıklığına, şekline ve boyaların rengine göre duygularını yansıtmıştır. Kırmızı ve tonları ve keskin, sivri ve sık şekiller kızgınlık, üzüntü, keder gibi duyguları ifade ederken; mavi ve tonları ve yuvarlak, daha sakin ve daha dağınık şekiller rahatlık, huzur gibi duyguları ifade etmiştir. Art-Deco ve Neo-Empresyonizm bu akımın alt dallarıdır.

kadrajımızdan

radis
son zamanlarda günlük hayatın rutin ve stresli durumlarından kurtulmak için kendimce amatör fotoğraflar çekmeye başladım. herkese de tavsiye ediyorum.
eğer başka yazar arkadaşlarımız da fotoğraf çekiyorsa bizlerle paylaşabilirler.



edit: foto eklendi












babadan para istemek

rigmo
Lise yillarim gelip catmisti. Daha telefonum yoktu. Babamdan telefon istemistim. Tamam kurbanda aliriz demisti. Hayvanlari ne kadar sevdigimi biliyordu. Kurban yaklasti. Babam yarin adak yerine gidiyoruz dedi donakaldim birsey diyemedim ama bicaklarin bilenmesinden durumu anlamistim sert adamdi vesselam birsey diyemedim. Sana telefon alacagiz dedi. Gittik bagirsaklar arasinda kelleler arasinda kan revan aksama kadar calistik. Gidip tam iki kere kustum. Guzelde para kazandik al dedi simdi gidip telefon alabilirsin. O gunden sonra babamdan para istemedim. Ben baba para lazim demedim o da para lazim mi demedi. Ama odamda ara ara para buluyordum. Buyuyunce anladim babam bana o gun buyuk bir ders vermisti. Birseyler istemek kolay, kazanmak ise zordu. Birseyler istemek icin, cabalamak lazimdi.(Daha sonra sahte rapor basip paranin dibine vurdum o ayri tabi swh.-baska bir baslikta bu olayida anlatirim-)
Sonradan "ucurum sevenin, kanatlari olmali" sozunu okuyunca daha da anlam kazandi.
Velhasilikelam babadan para istemek zordur ama almak daha zor olmali.
2

stalingrad savaşı

rigmo
tarih boyunca, iki tane ülkeden savaş konusunda çekinmişimdir; biri japonya diğeri rusya'dır. rusların, cepheden çekilirken yakıp yıkma taktikleri, alt yapıyı engelleme, bezdirme ve savaş stratejileri beni her daim hayran bırakmıştır. japon askerlerinin, özverili savaşması(üzerinde bombayla "hakiririkikiriiiiiii" modunda ölümüne tanklara koşup kendini patlatması gibi). stalingrad savaşı taktiksel anlamda ders niteliğinde bir savaştır. edit açıp taktiksel görseli paylaşacağım. keza rusların tarih boyunca bu vazgeçmeyen tavrı, bayılmaya yakınken dahi son gücüyle saldırmaya devam eden bir savaşçı gibi her daim karşımıza çıkmıştır. bununda en büyük örneklerinden biri napolyon'un büyük hezimetidir. moskova'yı kaybetmesine rağmen pes etmeyen ruslardan, çekinmemek elde değil diyeceğim konudur.
daha çok kayıp vermesine rağmen, rusların bu savaşı bırakmayıp 2. dünya savaşının seyrini değiştirmesi anlamında çok kritik bir savaştır.
uranüs harekatının(rusların karşı atağı) taktiksel temsili gösterimi;

düzenleme: resim yüklendi.
düzenleme2: rusya olarak belirttiğim, sovyet rusyadır.

kur'an'ın gezgin bir insan tarafından yazılması

flucian
(Yazıma bir alıntı ile başlamak istiyorum. En altta yazdıklarım da bu alıntıya cevaptır bilginize.)

*Kur'an incelendiğinde “göklerde” yani uzayda yaşayan akıllı canlılardan bahsedildiği, birçok ayette görülebilir. Dolayısıyla İslam âlimleri arasında, göklerdeki yaratıkların varlığı konusunda hiçbir ihtilaf yoktur. Üzerinde ittifak edilememiş tek konu, bu yaratıkların kim olduğudur. Ancak ilgili ayetler, bu varlıklar hakkında bizlere çok önemli bilgiler vermektedir. Örnek olarak Rad suresinin 15. Ayetini ele alalım;
“Göktekiler ve yerdekiler, isteyerek veya istemeyerek gölgeleri ile beraber Allah'a secde ederler.” (Rad, 15)
Her ne kadar Türkçe meale yansımamış olsa da, ayetin Arapçasında “göktekilerin” akıllı canlılar olduğu açıkça görülür. Çünkü ayetin Arapça metninde onları (gökte olanları) tanımlamak için مَن فِي السَّمَاوَاتِ yani “men fis semavati” ifadesi kullanılır. Buradaki men zamiri sadece kişileri tanımlamak için kullanılır (aynı zamanda “kim” anlamına gelir). Eğer akıl sahibi olmayan varlıklardan veya cisimlerden bahsetseydi ayette مَا yani “ma” zamiri kullanılırdı çünkü kişi olmayan varlıkları (hayvan, cisim vs.) tanımlamak için kullanılan zamir “ma” zamiridir ama ayette böyle denmiyor (“ma” aynı zamanda “ne” anlamına gelir). -İngilizce bilenler bu dilbilgisi kuralını hemen anlayacaklardır çünkü aynı yapı İngilizcede de vardır. -Ve bunlar cin veya melek de değillerdir çünkü 'gölge' ve dolayısıyla da 'cismani beden' sahibidirler.
Dolayısıyla göklerde yaşayan akıllı ve cismani bedenleri olan yaratıkların varlığı Rad suresinin 15. ayetiyle sabittir.
“Göktekiler” ifadesi Kur'an'da kişi zamiri kullanılarak defalarca kez geçer.
Birçok gezegende, birçok farklı insan türü yaratılmıştır. Bizim büyük babamız Adem'dir. Başka gezegenlerdekilerin büyük babaları başkadır.
“Uzayda yaşayan canlılar arasında bizden daha gelişmiş uygarlıklar var mıdır?” sorusunu Kur'an'a sorarsak Yâsin suresinin 81. ayeti bize, çok ilginç bir cevap verir ve “biz Adem oğullarını, yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık” der. Yani yaratılmışların en üstünü, biz değiliz. Peki bizden üstün olanlar kimdir? Melekler mi? Hayır, çünkü Şeytan da dâhil bütün melekler, insana secde etmekle emir olundu. Peki, cinler olabilir mi? Elbette ki hayır, Adem yeryüzüne halife olarak gönderildiğinde, yeryüzünde cinler vardı. Biz onlardan üstün olarak buraya geldik. Hatta Kur'an onların, Hz. Süleyman'ın emrine verildiğinden bahseder. Öyleyse Adem oğullarından üstün olan bu yaratıklar kimlerdir? Dünyada böyle birileri olmadığına göre bunlar uzaydadırlar.
Uzaylı ırkların arasında bazıları bizden daha üstün yaratılışlı insan ırklarıdır.
Yâsin suresinin 81. ayeti uzayda hayat barındıran gezegenler hakkında bize fikir verir…
“Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet, O, yaratan ve bilendir.” (Yâsin Suresi, 81. Ayet Meali)*






*Bunlar da benim düşüncelerim.*

Bir yaratıcı var mı, yok mu konumuz ile alakalı değil ve buna ek olarak bence tüm dinler insan ürünü. Şimdi bir teori atmak istiyorum ortaya. Göktekiler, "Yıldızlar-asteroitler vs." O zamanlarda astronomi ilkel koşullarda olduğu için birer canlı olarak düşünülmüş olabilirler. Hele ki kayan yıldızlar ile karşılaşılırsa bu da onların canlı olduğunun düşünülmesinde büyük rol oynamıştır. Çünkü Kur'an-ı Kerim incelendiği zaman içerisinde bulunan kişi, oluş ve nesneler yalnızca çöl ikliminde yaşayan ve arap yarımadasında kısaca ortadoğuda yaşayan hayvan, bitki vs. İşte. Avustralya 1642 de keşfedildi bildiğiniz gibi. Antartika'da buna dahil 17.yy da keşfedildi fakat 19.yy a kadar oraya ayak basan olmadı. Şimdi gelelim asıl olaya, dediğim gibi Kur'an-ı Kerim'de Orta Doğu, asya, anadolu ve o zamanın avrupasında varolan şeylerin hemen hemen hepsi mevcut. Ama 1642'de keşfedilen Avustralya veya 19.yy başlarında keşfedilen Antartika ve ile ilgili en ufak bilgi yok. Her türlü canlı yazarken; Penguen, Balina tarzı vahşi sayılabilecek balık türleri, Kanguru vs, daha yüzlerce ne hayvandan, ne de o yörelere ait özelliklerden söz bile edilmemektedir. Bu da beni Kur'an'ın gezgin bir insan tarafından yazıldığı düşüncesine itmeyi bırak, direktman fırlattı. Sonuçta bir yaratıcı, yarattığı topraklardaki yarattığı canlıları nasıl bilmez? Biliyorsa bile neden bahsetmez? ki söylenildiğine göre bilim önderi din olan İslam dahilinde.

atatürk heykeline saldırı ve linç girişimi

morpheus
sakarya da halkın referanduma evet oyu yüzde 68 lerde bayağı yüksek bir rakamdı. iktidara destek veriyorlar, bunları yapan kişilere de iktidardan bir tepki yok hepimiz biliyoruz atatürk düşmanlıklarını ama videoyu izlediyseniz halk ne yapıyor adamın anası sikecekler kusura bakmayın da, yani atatürkün arkasında koskocaman bir millet var iktidarmış baltalı saldırıymış, unutturamayacaklar, izi silinmeyecek atatürkün