kalp beyinden üstün

eddylmao
Şöyle bir gerçek varki bir insan'a ciddi anlamda aşık olduysanız ve her şeyi yapabiliceğinize inanıyorsanız o zaman beyin mantık aramamaya başlıyor. Her şeyi kabullenme sürekli güler yüzlü yaklaşma en ufak tartışmada fazlasıyla üzülmek. Geçmişi ne kadar çirkin ve mide bulandırıcı olsada kabullenmek. Bazen karakterinizi ve gururunuzu bir kenara bırakıp sadece sevginize güveniyorsunuz ve beynin aslında red ettiği çoğu şeyi kalbiniz kabul ediyor. sonuçta sevgi kazanıyor. tatlı bir acıdır ki kimi kendinizden çok severseniz kalbiniz her zaman kaybediyor.

4
nietzchelangelo
"kalp mi beyinden üstündür yoksa beyin mi kalpten?" şeklinde bir münazara yapılmıştı ben lisedeyken, münazara gruplarından "kalp üstündür" diyen grubun 3 üyesinden biri bendim, ilginçtir ki kaybedeceğimi düşünüyordum çünkü ben de "beyin üstündür" düşüncesinde "kalp üstündür" demesi istenen biriydim.


Çok hararetli geçen tartışmalarda elimdeki tüm dokümanları kullanmama rağmen "beyin grubu"nun daha ağır bastığını hissediyordum, altın vuruşu yapma zamanıydı ve pek laik olmayan öğretmen ve arkadaşlarımı etkilemenin en kolay yolunu biliyordum; kur-an'dan bir ayet kullanmak!

kalbin beyinden üstün olduğu temalı bir ayet okuyuverince öğretmenler münazarayı sonlandırmış ve kazanan grubun kalp olduğunu ilan etmişti.
anne boleyn
normal şartlarda gayet mantıklı bir insanımdır. yoğun duygular hissettiğim zaman ise duygulara göre hareket etmek gibi lanet olası bir huyum var. sinirliyken o an ne istiyorsam onu yaparım, aşık iken neye inanmak istiyorsam ona inanırım.
adam sana aşık değildir ama seni elde edene kadar aşık gibi hareket etmiştir, kusura bakmayın kapında köpek olmuştur ama elde edince değişmiştir, aldatmıştır, eski ilgiyi göstermez olmuştur. anlayacağınız "sevmiyor ulan beni" diyebileceğiniz ne varsa yapmıştır. bu ihtimal pardon " egoya sindirilemeyen gerçek" hep aklınıza geliyordur lakin siz ufacık da olsa yaptığı güzellikleri görmeye çalışıp "seviyor beni yha ne sevmemesi" moduna bağlamaya çalışırsınız, en sonunda başarırsınız.
evet bu çocuk beni hiç terk etmedi ama her ayrıldığım zaman başka kızlara gitti, aldattı mı diye sorarsanız evet aldatmıştır da, hatta aldattı lan. sonuçta ayrıldığımızda başka kızlara koşuyordu. okulumdaki kızları ayarlayıp, çıkışa gelip gözümün önünde kızın elini falan tutuyordu, bana bakarak sarılıyordu, öpüyordu falan. ama tabii "beni kıskandırmak için yapıyor çünkü seviyor" moduna bağlayıp züğürt tesellisi yapıyordum o zamanlar.
sevmiyordu kardeşim, sevmiyordu.
seven adam sevdiğini üzmez, sevdiğini aldatmaz, onun için dağları deler, kendini feda eder gene de sevdiğinin gözünün içine baka baka ona acı çektirmez.
narsist adam ise kimseyi sevmez.
işte bu adam böyle biriydi.
adam dedim pardon.

işte bu yüzden birine bağlandıysanız, az buçuk seviyorsanız bile kalp mantığı devre dışı bırakır. inanmak istediklerinize inandırır. siz gerçekleri ona karşı duygularınızı yitirdiğinizde anlarsınız ancak.

ne demiş gülşen:
"yalanlar çok güzel, gerçekler çok çirkin. Çünkü her yalanda sen benimsin gerçekte ellerin"

edit: bir de beni tehdit etmişti. "eğer bir daha benden ayrılırsan en yakın arkadaşınla beni birlikte görmeye katlanırsın" diye. heh işte ben bu herife "beni seviyor" diyordum.
işte bu yüzden birine karşı bir şeyler hissettiğinizde kalp beyinden üstün duruma geliyor.
yedi bela makasl sincap
bu aşk denilen şey biraz daha kimyasal değil mi, beyin de kimyasallar içinde yüzüyor.yada nörotransmitterler işte.hani onlar salgılandıysa kaçışın yok, verdiğin kararlarda illa ki açıklar yakalıyorsun tekrar bakınca. ama bu sadece aşk değil, diğer durumlarda da geçerli.
tabi konuya dönünce kalp ile beyin birbirine denk. hatta beyin çok daha kırılgan. kalp iki dakika kan pompalamasın beyin gitti beş dakikaya. ama kalp belki on dakika dursa da atmaya devam edebiliyordu sanki. organları birbirinden ayırmayın, onların herbiri elzem bizim için, üzgün surat.
codex cumanicus
biyolojik terimler açısından konuşmak gerekirse insan yaşantısında sosyal ilişkilerinde en büyük rolü oynayan sevgi, nefret, aşk gibi unsurların çoğu hormonların çevresel etmenlerle etkileşime geçmesi sonucu gerçekleşir. Burada kalp diye ifade edilen olgunun da insan vicdanı olduğunu temel alırsak her şey hormonal bazda yeterince basite indirgenebilir.

Yani gerekli takviyeyle bir sultan papağanına aşık olabilir, hatta bir kümülüs bulutuna karşı kan davası güdebilirsiniz. Vicdan da sinir sistemi gibi kodlanabilecek şekilde dışarıdan müdahaleye açık bir sistemdir. Tıpkı genetik kodlar, insan genomu gibi.

Lakin tüm bunlara rağmen hayatın olağan akışına böylesi suni müdahalelerde bulunmak pek de etik sayılmaz kanımca. Çünkü insanı benliğine oturtan şey çektiği acı, edindiği deneyimdir. Varlık hissinin temeli budur.

Bir sonuca bağlamak gerekirse değer yargıları ekseriyetle hislerin daima önüne geçer, çoğu zaman da vicdanla çatışır. Gel gelelim bu durum da hayatınıza etki edecek olan ahlak tanımının sizdeki yeriyle alakalıdır. Vicdan mantığı bükmesi sayesinde varlığını sürdürür. İyi akşamlar.
stronge feel
Eski Mısır'da ve kutsal atfedilen metinlerde düşünme organının kalp olduğu bilgisi kabul gören gerçekti.Beynin islevine dair bir bilgi kırıntısına dahi rastlanmaz.Eski Mısır'da tahnit işlemi yapilirken kalp mumyalanır,beyin ise işe yaramadığı düşünüldüğünden çıkarılıp atılırdı.
Ayrıca biri diğerinin varlığına muhtaç organlar arasında neden üstünlük arayalım ki...