aşk

icarus
benim için sevdiğim kişiyi en yakın arkadaşından bile kıskanmaktır tam olarak da öle deil aslında mesala benim yaptığım şakaya gülmesin başkasınınkine gülsün direk özenirim ya da sabah sadece selam vermesin başkasına versin paramparça olurum o yokken gözlerim hep onu arar.benim için böle yani
turca
Homosaphiens ırkının hormonel dengesizlikleri, psikolojik olarak duygusallastırması ile; karşı cinse veya hem cinse karşı beslediği hede.
pencere
aşk

sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.

ilhan berk
pencere
bundan yıllar evvel sözlüklere sırf ayrılık acılarıma karşı bir terapi niyetiyle yazmaya başlamıştım. aşk acısı var mı bilmiyorum ama ayrılık acısı denen olay kol kırığından bile somut bir acıdır.
bundan iki sene önce yaşayan altı milyar insanın yaşayababileceği acıların toplamından daha büyük bir acıyla boğuştuğumu düşünüyordum.
hz ali'ye sormuşlar ''sen bu güzel ahlakı kimden öğrendin'' diye. hz ali cevaplamış ''ahlaksızdan öğrendim. ahlaksıza baktım ne yapıyorsa tam tersini yaptım''
ben de o dönemde çevremdeki ayrılık acısını düşkünce yaşayan erkekler ne yapıyorsa tam tersini yaptım. içip içip ayrıldığım insana sarmadım. kendi içimde ne kadar zavallı hissetsem de bunu dışarıya bir an bile hissetirmedim. bir ataol behramoğlu şiiriyle 3 gün yemeden içmeden kesilip gözümü kolumda serumla açtığım doğrudur. o da geçmiş ve gelecek bütün aşklara bir saygı duruşu timsali olsun.
bütün acılarımı buraya döktüm. her anımı buraya bağırdım. lakin artık yeni şeyler söylemek lazım.

puşkin'in bir öyküsünde, aşık heykeltraşın çok sevdiği eşi ölür. acısını bronzdan bir heykel yapıp eşinin mezarına dikerek göstermek ister. bir süre sonra bu heykeltraş yeniden aşık olur. aşkının coşkusunu bir tek bronzdan heykelle anlatabileceğine inanır. fakat dünyada hiç bronz kalmamıştır. eski eşinin mezarında bulunan hüznün heykelini eritir ve bu sefer sevgi ve coşkunun heykelini yapar.
sanırım ben de bugünlerde benzer hisler yaşıyorum.

bahsettiğim insanı ilk gördüğümde şöyle bir baktım ve anadolu'da bugüne kadar doğmuş ve yaşamış en güzel kadın olduğunu düşündüm. hititler'den bu yana anadolu'da doğmuş bütün kadınları tabii ki de görmedim. ama eric fromm'un dediği gibi sevmek bir sanatsa, aşk da neden bilim olmasın? bilimde böyle genellemelere yer vardır. yoksa da ben yasalaştırıyorum, göz benim algı benim.
aşk denen uhrevi varlık kanaatimce insanlar arasında olabildiğince somutlaştırılmalıdır. gözü asla kör olmamalıdır aşkın. hatta aşkın elleri olmalıdır. aşk dünyanın emekçi ellerine ve cesur yüreğine sahip olmalıdır. çok şükür çok şükür, bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının resmi çizilmelidir evren tualine.

ara sıra evde can sıkıntısından amatör olarak zaman makinası yapmayı düşünürüm. onu görene kadar bütün düşlerim hep geçmişe gitmeye yönelikti. onunla tanıştım tanışalı deli gibi geleceğe gitmek istiyorum. bu hissi herkesin en az bir defa yaşamasını dilerim.

ona buradan seslenmek istiyorum. sevginin bir hak değil ayrıcalık olduğunu bilen bir adam tarafından seviliyorsun. sen iste gökyüzünü her gün değişik güzel bir renkte boyayayım. sen iste çiçeklerihiç solmamaya ikna edeyim. sen iste bulutları örgütleyim.
pencere
şimdi yaşamlarında aşka, aşkın gözü kördür gibi skindirik öğretilmiş ve dayatılan klişelerle yaklaşanlara bir siktirin gidin diyorum.
aşk gözü en çok açık olması gereken olgudur. yüksek bir düşünce eylemi ve öngörü tutarlılığı gerektirir. sevdiğiniz insan sizin için ne kadar emek vermeyi göze alabilir? yaşamında ne kadar tutarlı? aşkın ana amacı olan mutluluk hususunda birbirimizi yaşamda ne kadar ilerletebiliriz gibi ana maddelerin cevapları verilmeyen hiç bir olgu aşk değildir.

bunlar dışında çektikleriniz zavallılık ve kalitesiz pembe dizi senaryolarıdır. aptal saptal ankisiyetelerinizdir.
laikice
uğruna her neslin heba olduğu, üstüne şarkıların, şiirlerin, hikayelerin, efsanelerin, destanların yazıldığı, dağların delinip çöllerde kalındığı mesele. normalde küçükken insan olduğunun büyüttüğü dava.

edit: imla hatası
3 /