confessions

zirvedekicahil

Viski  · 2 Mayıs 2017 Salı

  1. toplam giri 85
  2. takipçi 14
  3. puan 1241

özgürleşmek

zirvedekicahil
Paulo Freire'nin Ezilenlerin pedagojisi kitabında anlattığı gibi; özgürlük korkusunu yenmek, baskıyı içinden çıkılamayacak bir şey yerine değiştirilebilecek bir şey olarak görmektir özgürleşmek. Özgür olmak zihinsel bir süreçtir. Zira, özgür olduğunuza inanmadığınız sürece özgür olamazsınız.

Bu zihinsel sürece adım atmak kolay değildir. Zira baskılar insan zihnine kilit vurur, adeta bir öğrenilmiş çaresizliktir bu. Ömrü boyunca ezilmeye alışan insanlar, her zaman bir üst kesim arayışındadırlar. Bu algıyı yıkıp, yerine güçlü bir azınlık imajı yerleştirmek oldukça zordur. Günümüzde ezilen onlarca azınlık, gerçekten az oldukları için değil, özgürlük bilincine ulaşamadıkları için ezilmektedir.

Bunun dışında özgürleşmenin en önemli yanı, özgür insan başkalarını da özgürleştirir. Zira sadece ezilenlerin haklılığından doğan güç hem ezenleri hem de ezilenleri özgürleşmeye yetebilir. Eğer bir ülkede kadın özgürse, erkek de özgürdür. Bunun gibi onlarca örnek var.

Özgürlükten korkmayın, başka insanları da özgürleştirin.

suriyeliler

zirvedekicahil
Buradaki Entryler beni oldukça şaşırttı. "Onlar bizim kardeşlerimiz" diyen bir tatlı su hümanisti olmasam da, ülkedeki suriyeli bakışının objektif olmadığını düşünüyorum.

Bir kere suriyeli psikolojisini anlamak gerekmekte; düşünün ki evinizde çay içerken kafanıza bombalar yağıyor, aileniz ölüyor. Bulduğunuz birkaç parça şeyle adını sanını bilmediğiniz bir ülkeye kaçıyorsunuz. Ünlü fight club sözündeki gibi, "sadece kaybedecek bir şeyin olmadığında özgür olabilirsin". Bu insanların kaybedeceği neleri var ki? Çoğu yaşadıkları travmalardan dolayı doğru karar veremiyor bile. Amerikada vietnamdan sonra yaygınlaşan bir mental bozukluk vardır; ptsd. [Post traumatic stress disorder: travma sonrası stres bozukluğu]. Ömrünü kaliforniyada güneşlenerek geçiren adamı alıp vietnam ormanlarında çatışmaya bıraktığında ne olur? Adam delirir. Evet. Bu insanlar geri döndüklerinde asla eskisi gibi olamazlar. Şiddete meyilli ve belli "tetikleyicilere" koşullanmış yaşarlar.

Günümüz suriyelilerinin bundan bir farkı yoktur. Ki zaten bütün bunlar olmasa bile, hiçbir birinci kuşak göçmen tamamen ülkeye adapte olamaz. Zira her zaman "orası" ve "burası" vardır. Ayrıca göçmen çocukları genelde suça daha yatkın olur. Bunun birçok nedeni var; dışlanma, kültür, din vesaire.

Bir avuç suriyeli alan norveçte cinsel suçlar %300 artmıştı sanırım. Böyle bir durumda, türkiyenin durumu içler acısıdır. Ümmetçilik oynayabilmek adına ülkeye yazık oluyor. Yine de, suriyeli ile kötüyü eşit görmüyorum ben. Zira tıpkı kafayı sıyıranlar gibi, savaşın kötülüğünü gören, tek isteği düzgün bir hayat olanlar da var.

İlk başından beri yapılması gereken, sınırı kapatıp dünyayı tampon bölgeye zorlamak olmalıydı. Yapılabildi mi? Hayır. Yaşasın ümmetçilik.

2000li acayip nesil

zirvedekicahil
Bir gelenektir bu; 70'liler 80'lilere, 80'liler 90'lılara, 90'lılar da 00'lara bunları söyler. Halbuki hepsi saçmalıktır. Bundan on yıl sonra 00'lar 10'lara söyleyecek bunları.

Doksanlıların övündüğü misket, salçalı ekmek tarzı şeyler, tarafsız gözle bakıldığında oldukça "varoş" şeyler. Ancak 90'lıların çocukluğuna o kadar işlemiş ki, bunu mükemmel olarak görüyorlar. Aynı şeyi 80'liler de yapıyor. Herkes "bizim zamanımızda" ile başlayan cümleler kurmaya bayılıyor sanırım.

Sadece şunu söyleyeceğim, insanın nostaljik yatkınlığı güzel olsa da bunu bu kadar abartmak doğru değildir. Zira yetişen her nesilin farklı özellikleri olmakta. Oturduğu yerden dünyaya ulaşabilen çocuk ile mahallesinden öteye dünya tanımayan bir çocuğu karşılaştırmak abesle iştigaldir.

2000'li çocuklar için yazılanların hepsi doğru bu arada. Yine de bu bir şeyi kanıtlamıyor. Zira on yıl sonra 2000'li nesil de bir sonraki nesile bunları söyleyecek. Zira bir sonraki nesil de, zamanın gerektirdiği şekilde farklı olacak.

tv'de gördüğü erkek instagram hesabını takibe alan kadın

zirvedekicahil
Kaliteyle alakası yoktur. Bunun kaliteyle bağdaştırılması, erkek merkezli toplumun kadına yakıştırdığı "bekaret" algısından gelmektedir. Böyle toplumlarda kadınların başka erkeklere ilgi göstermesi, beğenmesi, flört etmesi doğru kabul edilmez. Halbuki bu hayatın bir gerçeğidir.

Erkekler her yerde kadınlar hakkında ileri geri konuşabilmekte iken, kadınlar bu konuyu (erkekleri) ancak kendi aralarında konuşmaktadırlar. Ama konuşurlar. Zaten hiçbir kadının milyon takipçili erkeği ayartmaya çalışacağı yok. Eye candy gözüyle bakması muhtemeldir.

sokakta öpüşen erkekler

zirvedekicahil
Buna karşı çıkmak garip geliyor bana. Birisini öpmek, ona olan sevginizi göstermenin bir yoludur. Asıl sorun başkasının aşkını farkedemeyenlerde bence. Zira ben sokakta öpüşen insanlar gördüğümde aklıma birbirlerini ne kadar sevdikleri geliyor. [Burada parantez açıyorum, teşhirciliğe varacak şekilde bir şeyden bahsetmiyorum].

Duruma böyle baktığınızda bir sorun kalmıyor. İki erkek, birbirlerini seviyorlar. Sahi, siz neden bundan rahatsız olasınız?

atatürk gibi düşün

zirvedekicahil
"Herhangi bir zorluk önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş şudur: Durumu iyice belirlemek, sonra bu durum karşısında alınacak önlemlerin ne olduğuna karar vermek. Bu kararı bir kere verdikten sonra artık acaba yapayım mı, yapmayayım mı diye kararsızlık göstermemek, duraksamadan kararı uygulamak ve başaracağıma inanarak uygulamak! "

Atatürkün düşünce yapısı böyledir. Yılmaz, eğilmez, bükülmez. İstediğini alır. Atatürk, "geldikleri gibi giderler" dediğinde geldikleri gibi gideceklerini biliyordu. Keşke şeyhin şıhın, doktorun uzmanın söylediklerinin peşinden koşanlar, hayat tavsiyesi arayanlar atatürkçü düşünceyi sahiplenebilseler.

osmanlıdaki gay padişahlar

zirvedekicahil
İlk üç (beylik) ve son üç (kukla devlet) "padişahı" çıkarısanız otuz tane padişah kalır. Gerçek manada padişah.

Dünyadaki eşcinsel oranı %1 ile %10 arasında değişir. Kesin olarak yüzde verme imkanı yoktur zira bunu bilebilmenin bir yolu yok. Biz bunu %5 kabul edersek, otuz padişahın da 1/20 ihtimalle eşcinsel olma imkanı var. (eşcinsel ilişkiden bahsetmiyorum, duygusal olarak erkeklerden hoşlanmak; durumsal eşcinsellik [hapishane, askeriye gibi tek cinsiyetli yerlerde ortaya çıkan eşcinsellik] herkesde görülebilir çünkü).

Matematiksel olarak, otuz padişah da heteroseksüel olabilir. Otuzu da eşcinsel olabilir. Ancak istatistiksel olarak en az ikisi eşcinseldir. Bu başlığın açılmasında gizli bir aşağılama amacı görsem de, bu bir aşağılama değildir. Zira bir padişahın "kalitesini" belirten şey icraatlarıdır, kimden hoşlandığı değildir.

İster eşcinsel olsunlar, ister heteroseksüel; hepsi balkanları, arabistanı [hicaz vergiden, askerden muaf olmakla birlikte ekstra yatırım alıyordu] geliştiren, türkün kanını emen insanlardır. Ancak bunları savunan islamcılara verebileceğiniz tek cevap "ehehehe sizi atalarınız ibne" ise, onlardan bir farkınız yok demektir.

yobaz ateist

zirvedekicahil
Oldukça normaldir. Kimse inançsızlığına kılıf bulmak zorunda değil, bunu ispatlamak zorunda da değil. Kimse size argüman sunmak zorunda değildir zaten. Bu, gökteki (bkz:uçan görünmez pembe at)ın varlığını tartışmak kadar saçmadır. Zira kişinin bir şeye inanması için illaki bir nedeninin olması gerekmez. Ayna kırınca şanssızlık getireceğine inanan insanın bir nedeni mi var? Hayır, sadece öyle olacağına inanıyor.

Türkiyedeki her azınlığın lümpen kesimi vardır. Ya azınlık bilinci gelişmemiş, kendi komünitesine zıt ya da ne olduğunu bile çözememiş bir haldedir. Türk ateizmi de böyle bir şeydir. Çoğunlukla baskın islamcılığa karşı ortaya çıkmıştır, bu yüzden genelde baskın islamcılık odaklıdır. Yani kendi zıttını var etmiştir, bu zıttın yokluğunda çökmektedir. Ancak ben bunu geçiş evresi olarak görüyorum. Bu ateist kesim, çocuklarının din eğitimi konusunda daha hassas olacaktır.

Aydınlanma bir nesilde olmaz. En azından üç nesil gerekir. Siz, çocuğunuz ve torununuz. Her nesilde dogmalar ve kalığsal yargılar azalacak ve en spnunda son bulacaktır. Bu yüzden ben bu kesime olumlu bakıyorum. Onlar daha iyi bir inançsız nesilin anahtarı.

müslümanların teknolojiye katkısı

zirvedekicahil
Ne sanıldığı kadar fazla, ne de iddia edildiği kadar azdır.

Etiketlere takılıp kaldığımız şu dünyada karşımızdakilere her zaman belli bir çerçeve ile bakıyoruz. Müslüman, yahudi, hristiyan fark etmez; bilimle uğraşan herkes biliminsanıdır.

Bir müslüman olan Takiyüddin'in rasathanesi meleklerin eteğine/bacaklarına baktığı gerekçesi ile kapatılmıştır. Bu durumun, kadın olduğu için üniversiteye alınmayan Marie Curie'den bir farkı yoktur. Önemli olan biliminsanı çıkarabilmek değil, onları destekleyebilmek. Keza felsefe alanında da pananteizm savunucusu Hallac-ı mansur'un derisini yüzen bir halktan bahsediyoruz. Böyle bir halkın içinde etkileri pek olmamıştır. Yakup Kadri'nin Yaban romanında eleştirdiği konu da budur zaten. Avrupalı aydınlar ve biliminsanları, kiliseye karçı bir aydınlanma savaşı vermişken Türk aydınları halkın cahil kalmasına göz yummuştur. Tabi Avrupa Halkı ile o zamanın Türk halkını karşılaştırmak abes kaçar.

Dünya bu yönden çok garip, gökte görünmeyen bir varlık olduğuna inanan insanlar dünyanın yuvarlak olduğuna inanmıyor falan.

Matbaa'nın bile olmadığı devirlerde kaç tane eserin bize ulaştığı meçhul. Günümüzden bahsedersek, bütün dinlerin bilime negatif bir katkısı vardır zaten. Din mum gibidir, güneş doğduğunda ihtiyacınız kalmaz.
6 /