confessions

rick

votka  · 25 Nisan 2017 Salı

  1. toplam giri 82
  2. takipçi 18
  3. puan 1877

sigarayı bırakmak

herr muller
kafamda soru işaretleri oluşturan durum. ben 9 gündür içmiyorum bu benim için bir ilk. o kadar cok istiyorum ki kahve icerken yemekten sonra ondan sonra bundan sonra resmen olsa da yesem diyorum icmeden yiyeceğim utanmasam. şuan bırakmış mı sayılıyorum yoksa hala bağımlı mıyım bence zor soru ^^
1

dance me to the end of love

ela42
şüphesiz ki en güzel parçalardan bitanesi....
Şarap içerken mesela en az peynir kadar canınız çeker bu parçayı...

Ah cohen ya neden öldün ki sen... bir devir kapandı ama senin parçaların hep bizimle olacak... hep bizi tamamlayacak...



ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütü oecd

laik bir hanim
1961 yılında İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika ve Kanada'nın oluşturdukları Marshall Yardımları kapsamında Avrupa ekonomilerinin onarımı için yaptığı yardımların yönetimi ve koordinasyonu sağlamak amacıyla kurulan Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütü'nün (OEEC) yerine Paris'te Türkiye'nin de içinde bulunduğu 20 kurucu üye ile birlikte kurulmuştur

OECD'nin kuruluş amaçları

- Finansal istikrarın eşzamanlı olarak korunduğu üye ülkelerde ve özellikle de gelişmekte olan ülkelerde halkın yaşam standartlarını iyileştirmek,
- Sürekli ve dengeli ekonomik gelişim sağlayan politikalara destek ve yardım sağlamak,
- İşsizliğin ortadan kaldırılmasını sağlamak,
- Ekonomik genişleme politikasının uyandırılması ve sosyo-ekonomik eşgüdümlü gelişmenin desteklenmesini sağlamak,
- Uluslararası yükümlülüklere uygun olarak çok taraflı ve ülkeler arasında ayrım gözetmeyen dünya ticaretinin geliştirilmesine destek vermektir.

1961 yılında 20 kurucu üye ile bu amaçlara ulaşmak amacıyla kurulan OECD bugün itibariyle 31 üye (Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Şili, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Japonya, Kore, Lüksemburg, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri) ve 328 milyon Euro'luk bütçeye sahiptir






OECD içinde ortak kararlar alınmasında ve ortak tutumlar belirlenmesinde yedi büyük Batılı sanayileşmiş ülkenin önemli bir payı vardır. Bu ülkeler Yediler Grubu (Group of Seven-G7) olarak da atlandırılan ABD, Kanada, Japonya, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere'den oluşmaktadır. Bu grup günümüzde Rusya Federasyon'unun da katılmasıyla G8--Sekizler Grubu durumuna gelmiştir

yıpratılmak

secularist
Kendimden örnek vereyim;
Sözlükte bir başlık açmıştım, başlığımda yazım hatası vardı. Gözümden kaçmış, bende yazının içeriğiyle ilgileniyorum. 10 dakka kadar zaman aldı. uygun şekilde düzenledim. Baştan okudum ve kusur bulamadığım için paylaştım. Sonradan farkettim başlıkta hata yaptığımı. Önemsememek değildi, gözümden kaçmıştı..

Dört, beş yazar tarafından çok ağır şekilde eleştirildim, yıprandım. Bir kaç gün sözlüğe yazı yazmadım.
Sonra ne mi oldu? Beni eleştiren yazarlardan sadece 1 tanesi şuan aktif, (aralarında bilgili olduğunu düşündüğüm tek yazardı zaten) diğerleri bıraktı..
Fasıla gelelim; hayatınızın hiç bir evresinde yanınızda olmayacak olan insanların yorumu önemsemeyin.
Başladığınız işi bitirin, sizi yıpratmalarına fırsat vermeyin.

Ileride yapamadıklarınızdan pişman olucağınıza, başaramadıklarınıza pişman olun. Bu sizi denemediğinizin verdiği pişmanlık kadar üzmeyecektirektir.
1

kur-an da muhammed'e özel ayetlerin olması

laik bir hanim
TAHRİM 66/1. Eşlerinin rızasını gözeterek, Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine yasak ediyorsun? Allah bağışlayandır, acıyandır.

AHZAB 33/51. Bunlardan istediğini bırakır, istediğini yanına alabilirsin. Sırasını geri bırakmış olduklarından da arzu ettiğini yanına almanda sana bir sorumluluk yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalblerinizde olanı bilir; Allah bilendir, Halim olandır.

AHZAB 33/50. Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve Peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

AHZAB 33/53. Ey inananlar! Peygamber'in evlerine, yemeğe çağırılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilseniz girin ve yemeği yiyince, dağılın. Sohbet etmek için de girip oturmayın. Bu haliniz Peygamber'i üzüyor, o da size bir şey söylemeye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de, onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Peygamber'ini üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük şeydir.

AHZAB 30. Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre kolaydır.

AHZAB 36. Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
3

sosyalist maskesi takmış kürtçü

besiktas
ırkçı olduğunu asla kabul etmez. bebek katili kimliğini yumuşatmak adına teröriste gerilla der. evet en büyük terörist devlettir ama konumuz bu değil. milliyetçi maskesi takmış şeriatçıdan farkı yoktur. (bkz:milliyetçi olup atatürk'ü sevmemek)

edit1: unutmuşum yazmayı. baştaki büyük belaya asla sövmez, aklına bile gelmez devletin başındakiler. tek hedefi mustafa kemal atatürktür

13 mayıs 2017 jöh pöh çatışması

halklakaynasmisbielit
Olay şöyle gerçekleşmiş amonos dağlarında btö mensuplarına pusu kuran polis özel harekat bölgede aynı saatlerde operasyon yapan jandarma özel harekat'ı termal kamerada görüp ateş açıyor, jöhler de ateşi btö açti zannedip karsilik veriyor ve olay sonucu bir jandarma astsubay sehit, bir jandarma ve bir polis de yaralanmış.


Daha istihbarat yapmaktan aciz ülkemiz..Birde süper güç olacak.


Not: Buna normal diyen mal turnosolüdür.
3

görüşlere saygı duyulmaz onları ifade etme özgürlüğüne saygı duyulur

laiksavar
benimsediğim görüştür. katılmadığım veya karşı olduğum fikre aynı zamanda saygılı olamam. insanların bunu nasıl becerdiklerine de şaşıyorum açıkçası. karşı olduğum görüşe saygı duymam, o görüşü açıklama özgürlüğüne saygı duyarım. bu demek değil ki karşı olduğum görüşünden dolayı sana zarar vereceğim. anlatmak istediğimi voltaire'e atfedilen şu sözle belirginleştirmek istiyorum: "Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm." ben canımı vermem ama mesajı anlayan anladı. fikre saygı duyulmaz, fikri ifade etme hürriyetine saygı duyulur.

liseliler

jesus
Lise okuyan insanlar.

Hadi gidip liselilere laf atıp beğeni alayım kafasındaki sığ eleştiri dilleriyle insanı cringeden cringe'e sokan kekolar tarafından hayatı eğlence görmeleriyle elestirilirler.

vikipedi yazarları

codex cumanicus
Sözlükte nitelikli bilgi verme amacı güderek yola çıkan, lakin paylaşıma sunduğu verilerin tamamını bambaşka bir yazılı kaynaktan alındığı gibi, kelimesini bile değiştirmeden önünüze koyan tembel yazar. Çocukken verilen araştırma ödevini vikipedi sayfasından çıktı alan yazarın yetişkinlik hali. Tabii ki kendi bilgisi ve sunumu dahilinde entari giren yazarları tenzih ederim, onlar platformun gelişiminin ardındaki gerçek aydın kişiliklerdir. Fakat entarimin başında zikrettiğim grup için söylenecek çok da bir şey yok. Bağlantı vermeye üşenip(!) uzun uzadıya giden sıkıcı makaleleri buraya yapıştırıp '' uLAA Ahanda yazar oldum hah'' havasına girmekle kendi içinde bir zeka mastrübasyonu halindedirler. Uzak durunuz , Kınayınız, içikledikleri ayçekirdeklerini kolanıza atıp tüketiniz.

kadınları çekici yapan detaylar

laik bir hanim
kadınları çekici yapan "ikiyüzlü" detaylar.
totalde çekici görünen, şeytan tüyü sahibi kadınlarda, hani mesela bir cerenay'da bir mervesu'da başka... senin benim gibi vasat görünümlü, total çekicilikten nasibini almamış, şeytan tüysüz tiplerde başka yorumlanan detaylar.

işte o detaylar;

* uzun saç;
merve uzun saçlarını beline doğru salınca "waauuvvv!"
sen ben uzun saçlı olsak "köylü kızı mısın agdhsdfs, azıcık modern ol, kısa kestir. hem çok uzun boylu da değilsin, böyle iyice basık duruyor. vıdı vıdı vıdı..."

* kısa saç;
merve saçlarını kısacık kestirse "aynı amelie" veya "çok modern, çok seksi..." olur.
sen ben kısa saçlı olsak "oğlan çocuğu gibi" veya "bu ne böyle besleme saçı gibi" derler.

* paris hilton tipi italik duruş;
cerensu her daim kafa yana eğik, alın hafif geriye, çene hafif öne doğru, gözler kısık kısık, kirpikler kırpış kırpış, otuz iki diş koskocaman gülümseyiş, çok tatlı ama bir o kadar da samimiyetsiz okul yıllığı pozuyla gezer "pozitif enerji kelebeği" ilan edilir.
sen ben o pozla gezsek "o ne öyle kafa yana eğik, arabeskçi albüm kapağı pozu gibi sırıtıyorsun shfdgs" derler. hatta gülümseyiş istikametinde bora, berke falan varsa "ıyyy bana mı yazıyor bu" diye yeri yarıp içine kaçar.

* naiflik;
cerenay alıngan, kırılgan, ortamdan çok kolay etkilenen, sıkıştı mı iki damla göz yaşı döken, çabucak demoralize olan, çabucak demotive olan, kimseleri üzmemeye kırmamaya çalışan biri ise "ahh cnm ne kadar da naif" derler. pamuklara sararlar.
sen ben alınsak, kırılsak "alıngan" oluruz. iki damla göz yaşı döksek "sorunlu" ilan ediliriz. "git bi elini yüzünü yıka da gel" derler. pamuklara sarmazlar, kaktüslere oturturlar. hiç acımazlar, hatta "göz yaşı silahını kullanmaya çalışan çakal" diye düşünüp daha da hınçlanırlar.
sen ben şartlardan etkilenip moralimizi, motivasyonumuzu kaybetsek "bahaneci" oluruz. kimseleri kırmamaya üzmemeye çalışarak konuşsak "etliye sütlüye dokunmuyor" derler.

* buğulu, kısık sesle yavaş konuşma tarzı;
cerensu böyle konuşur "seksi" sayılır.
sen ben böyle konuşsak "ne dediğin anlaşılmıyor??!!" derler.

* bıcır bıcır konuşma tarzı;
mervesu böyle konuşur "ne kadar da hayat dolu :)" olur.
totalde çekici bulunmayan kadın böyle konuşsa "cimcime" olur. "geveze, dır dırcı" ilan edilir.

* utangaçlık;
çekici olmayan, sıradan tipli kadın, mesela toplum önünde konuşma yapması ya da amatörce gitar çalması, şarkı söylemesi istenince "ya ben yapamam, edemem" tutukluğu yaşarsa; yeni girdiği bir ortamda kimseyle tanışamaz, girişken olamazsa "öff ne kadar da özgüvensiz!" diye yargılanır.
cerenay "ay benn bilmiyorumm kiii, yapamam, edemem kiii, tanışamam, kaynaşamam kiii, ehe mehe kem küm ihiihih" dese "ayh cnm yaa ne kadar da utangaç :)" derler.

* mütevazı olmak;
mervesu mütevazı olur "hem güzel hem mütevazı, bulunmaz hint kumaşı" ilan edilir.
sen ben mütevazı oluruz "ezik misin?" derler.

* nazlı olmak;
sen ben bir kerecik, azıcık naz yapsak "mızıkçı", "mıymıntı", "fazla naz aşık usandırır", "öffff" derler.
mervesu nazlılıktan geberse bu onun en doğal hakkı olarak görülür, nazlı ceylan gibi kaçar seke seke çaydan geçer!

* nazik, sakin ve sabırlı olmak;
mervesu, bir içim su olmanın yanında aynı zamanda nazik, sakin ve sabırlı biriyse hemen çiçek çikolata yaptırılıp görücüye gidilir.
sen ben nazik olsak "ezik" deyip tepemize çıkarlar.
sen ben sakin takılsak "monoton, heyecansız, içimi bayıyor" diye uzak dururlar.
sen ben sabırlı oluruz muradımıza eremeyiz. "pısırık" derler.

* genelde mırıl mırıl uysal bir kedi gibi olup yeri geldiğinde tırnaklarını çıkararak kendini savunmak;
cerenay yeri geldiğinde car car car kendini savunur, açıkça veya sinsice laf sokar, amele sümüğü gibi duvara yapıştırır "ama karşı taraf da hak etmişti :)" derler. "adeta hem bir kedicik hem vahşi bir kaplan" diye daha da çekici bulurlar.
sen ben yeri geldiğinde gıkımızı çıkarsak "ama hiç de yeri falan gelmemişti, karşı taraf bunu hak etmemişti" derler. agresif ilan ediliriz. gık'tan öteye geçip cümle falan kurarsak "öfke kontrolü yok" derler. let the linç begin...

* zarafet;
sende bende zarafet görünce yakıştıramazlar "çıtkırıldım, mıymıy, zora gelemeyen, ayak uyduramayan" ilan ederler..
totalde çekici görünen kadın çıtkırıldımlık yapınca "zarafet akıyor" derler.

* cool olmak;
mervesu kimseleri beğenmese, buluşma görüşme tekliflerini reddetse, sosyal medyada kimselere cevap vermese "cool" sayılır.
sen ben cool olsak "içine kapanık, asosyal, depresif, tuhaf, gıcık, kendini bir bok sanıyor, tipik kezban." ilan ediliriz.

totalde çekici görünen kadının bakışları donuk, yüzü mimiksiz, suratı ifadesiz, düz olsa "cool kadın" derler.
sen ben cool olsak anca "mal mal bakıyor, bön bön bakıyor, ne düşündüğü ne hissettiği anlaşılmıyor, performans alamadım." derler.

* kalbini kolay kolay vermemek;
pelinsu kimselere vermezse kalbini "e tabii su gibi kız, o nedenle elbette ki zor beğeniyor." derler.
sen ben kimselere vermesek kalbimizi "kezbaaağnn!!!!!"

* tutumlu olmak;
mervesu, bir içim su olmanın yanında aynı zamanda tutumlu bir hanım kızımızsa hemen çiçek çikolata yaptırılıp görücüye gidilir.
sen ben tutumlu olsak, malımızın, paramızın değerini bilsek "cimri, pinti, bencil" ilan ediliriz.

* paylaşımcı, yardımsever olmak;
mervesu yardımsever ve paylaşımcı olur "adeta pamuk kalpli bir piremses" ilan edilir, kat kat fazla sevilir sayılır.
sen ben öyle olsak anca beleşçilere yem oluruz, tepemize çıkarlar.

* makyaj, boya badana yapmamak;
totalde çekici görünen kadın makyajsızmış gibi duran sade bir makyaj taktiği uygular "duru ve doğal güzel" ilan edilir.
sen ben gerçekten makyajsız olunca "bakımsız" derler.

* meme ve kalça hatları olmayan ipincecik vücut;
totalde çekici görünmeyen, mesela yüz hatları itici veya vasat bulunan bir kadın tahta vücutlu ise "anoreksik gibisin, azıcık spor yap, sağlıklı beslen, kilo al." derler.
mervesu tahta vücutlu ise "atletik yapılı, mutlaka düzenli spor yapıyor ve sağlıklı besleniyor olmalı, oyş!"
[düzenli sporu diyeti geçtim, merve plaja gittiğinde bile yüzmeye üşenip yata yata güneşlenmeyi tercih eden... güneşlenirken de bol patates kızartması gömen... ama zarif zarif çaktırmadan gömen... diğer parmaklar havada kalacak şekilde başparmak ve işaret parmağıyla tuttuğu dilimleri tuza, ketçapa, mayoneze bandırdıktan sonra hiç yokmuş gibi görünen rujuna değdirmeden dişleri arasına alıp hüp diye içeri çeken... ardından dudaklarını büzüştürüp ördekleştirerek "ym ym ym" gizli efektiyle lüpleten... sonra yağlanan ve tuzlanan o iki parmağını fiti fiti hareketiyle birbirine sürterek temizleyen... o "temiz" parmaklarını tarak gibi kullanıp saçlarını düzelten... ve pipetli abuk subuk süslü içeceğinden yudumlayan... merve... gözünüzde canlandırdınız siz onu...]

ve yine özet geçelim;
"bana faydası olmayan detayların çekiciliğini seveyim."

muhammed peygamberin sara hastası olması ihtimali

cemree
Temporal lop epilepsi hastaliginin taniminda hastanin cesitli travma nöbetlere maruz kalmasinin yani sira hastaligin nörolojik etkilerinden dolayi halüsinasyonlar gördügü, narsist davranis bozukluklarina yöneldigi bilinmektedir. Bugünkü gelismlerle bu tarz hastaliklara maruz kalan kisilere ilac tedavisinin yani sira psikologlar tarafindan davranis terapileri de uygulanmaktadir.

Hastalar narsist davranis bozuklugunun yani sira, yüksek ve olmayan varliklara inanma, onlarla temasa gecme, din ve ahlak konulariyla asiri ugrasma, kontrol edilemeyen cinsel düsünceler ve eglemler de gözlemlenmektedir.

Hadisler, kuran'in icerigindeki Muhammedin cinsel hayatina getirilen düzenlemeler, din ve ahlaka olan asiri düskünlügü, kafasinda olusmus Allah fikrini asiri derece yükseltmesi gibi ayetlerden de Muhammedin böyle bir hastaliga maruz kaldigini rahatlikla gözlemleyebilmekteyiz.

Simdi Muhammedin bu hastaliga sahip oldugunu göstere ayet ve hadisleri görelim

ayet ve hadislerdeki sara hastalığı belirtilerine dikkat edin. !!!!!!!!!!!

Ravi: Ümmü`l-mü`minîn Âişe
Hadis: Şöyle demiştir: Hâris b. Hişâm radiya`llâhu anh Resûlu`llâh salla`llâhu aleyi ve sellem`den: “Yâ Resûllâ`llâh, sana vahiy nasıl gelir?” diye sordu. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ahyânen bana çıngırak sesi gibi gelir ki bana en ağır geleni de budur. Benden o hâl zâil olur olmaz (Meleğin) bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Ahdânen Melek bana bir insan olarak temessül eder. Benimle konuşur. Ben de söylediğini iyice bellerim. -Âişe radiya`llâhu anhâ der ki: Resûl`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`i soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy nâzil olurken görmüşlüğüm vardır. (İşte öyle soğuk bir günde bile) kendisinden o hâl geçtiği vakitde şakaklarından şapır şapır ter akardı .

Ravi: Ubadetu`bnu`s-Samit
Hadis: Resulullah (sav)`a bir vahiy geldiği zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam ve keder alır, yüzünün rengi uçardı. Bir gün Cenab-ı Hakk yine vahiy indirmişti ki aynı hal onu sardı. Keder hali açılınca: “(Zina haddiyle ilgili hükmü) benden alın. Allah onlar hakkında yol kıldı (yani çok açık şekilde had beyan etti): Bekar bekarla zina yapmışsa cezası yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Dul dulla zina yaparsa yüz sopa ve recm`dir.”

Ravi: İbnu Abbas
Hadis: “Ey Muhammed! Cebrail sana Kur`an okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle)” (Kıyamet 16) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: “Hz. Peygamber (sav) vahiy geldiği zaman büyük bir şiddet (ve ağırlık) hissederdi. Bunun tesiriyle dudaklarını kımıldatırdı. Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen): “(Ey Muhammed, Cebrail sana Kur`an okurken acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle). Onu toplamak ve okutmak bize aittir” (Kıyamet 16). İbnu Abbas devamla der ki: “Ayette geçen “onun toplanması” tabirinden murad “(yeni nazil olan) ayetin Hz. Peygamber (sav)`in kalbinde toplanması, yerleşmesi, sonra da Hz. Peygamber (sav) tarafından okunmasıdır.” “Biz vahyi okuduğumuz zaman, sen onun kıraatine uy” (18. ayet) ayetinde de, “Dinle ve sus, sonra onu sana biz okuturuz” denmektedir. Bu vahiyden sonra, Cibril (a.s.) vahiyle gelince, sadece dinlerdi. Cibril gidince yeni gelen vahyi, kendisine nasıl okunmuş ise, öylece okurdu.”

Ravi: Aişe
Hadis: Resulullah (sav)`a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin birkaç gece tek başına kalıp, tahannüsde bulunuyordu. -Tahannüs ibadette bulunma demektir.- Bu maksadla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice (ra)`ye dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip: “Oku!” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Ben okuma bilmiyorum!” cevabını verdi. (Aleyhissalatu vesselam hadisenin gerisini şöyle anlatıyor: “Ben okuma bilmiyorum deyince) melek beni tutup kucakladı, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar: “Oku!” dedi. Ben tekrar: “Okuma bilmiyorum!” dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve “Oku!” dedi. Ben yine: “Okuma bilmiyorum!” dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin kerimdir, o kalemle öğretti, insana bilmediğini öğretti” (Alak 1-5) dedi.” Resulullah (sav) bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü. Kalbinde bir titreme vardı. Hatice`nin yanına geldi ve: “Beni örtün, beni örtün!” buyurdu. Onu örttüler. Korku gidinceye kadar öyle kaldı. (Sükunete erince) Hz. Hatice (ra)`ye başından geçenleri anlattı ve; “Nefsim hususunda korktum!” dedi. Hz. Hatice de: “Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rüsvay etmeyecektir. Zira sen, sıla-i rahimde bulunursun, doğru konuşursun, işini göremeyenlerin yükünü taşırsın. Fakire kazandırırsın, misafire ikram edersin, Hak yolunda zuhur eden hadiseler karşısında (halka) yardım edersin!” dedi. Sonra Hz. Hatice, Aleyhissalatu vesselam`ı alıp Varaka İbnu Nevfel İbnu Esed İbnu Abdi`l-Uzza İbni Kusay`a götürdü. Bu zat, Hz. Hatice`nin amcasının oğlu idi. Cahiliye devrinde Hıristiyan olmuş bir kimseydi. İbranice (okuma) yazma bilirdi. İncil`den, Allah`ın dilediği kadarını İbranice olarak yazmıştı. Gözleri ama olmuş yaşlı bir ihtiyardı. Hz. Hatice kendisine: “Ey amcaoğlu! Kardeşinin oğlunu bir dinle, ne söylüyor!” dedi. Varaka Aleyhissalatu vesselam`a: “Ey kardeşim oğlu! Neler de görüyorsun?” diye sordu. Aleyhissalatu vesselam gördüklerini anlattı. Varaka da O`na: “Bu gördüğün melektir. O, Hz. Musa`ya da inmiştir. Keşke ben genç olsaydım (da sana yardım etseydim); keşke, kavmin seni sürüp çıkardıkları vakit hayatta olsaydım!” dedi. Resulullah (sav): “Onlar beni buradan sürüp çıkaracaklar mı?” diye sordu. Varaka: “Senin getirdiğin gibi bir din getiren hiç kimse yok ki, ona husumet edilmemiş olsun! O gününü görürsem, sana müessir yardımda bulunurum!” dedi. Ancak çok geçmeden Varaka vefat etti ve vahiy de fetrete girdi (kesildi).

Ravi: Yahya İbnu Ebi Kesir
Hadis: Ebu Seleme İbnu Abdirrahman`a Kur`an`dan ilk inenin ne olduğunu sordum. “Ya eyyühe`l-Müddessir (ey örtüsüne bürünmüş)! (suresi)dir!” dedi. Ben; “İyi ama, başkaları ilk inenin İkra` bismi Rabbikellezi halak (süresidir). diyorlar” dedim. Bunun üzerine Ebu Seleme: “Ben bu hususta Hz. Cabir (ra)`e sormuştum. O bana; “Sana, Resulullah Aleyhissalatu vesselam`ın söylediğinden başka bir şey söylemeyeceğim, Aleyhissalatu vesselam: “Bir ay kadar Hira magarasına mücavir oldum (itikafa girdim). Mücaveretimi (itikafımı) tamamlayınca, dağdan indim. Derken bana bir seslenen oldu. Sağıma baktım, hiçbir şey görmedim. Soluma baktım, yine bir şey görmedim. Arkama baktım bir şey görmedim. Derken başımı kaldırdım, bir şey gördüm, ama (bakmaya) dayanamadım. Hemen Hatice`nin yanına geldim: “Beni örtün!” dedim. Derken şu ayetler nazil oldu. (Mealen): “Ey örtüsüne bürünen! Kalk! (insanları ahiretle) korkut! Rabbini büyükle, elbiseni temizle. Pislikten kaçın..” (Müddessir suresi). Bu vahiy namaz farz kılınmazdan önceydi.”

Ravi: Ömer
Hadis: Resulullah (sav)`a vahiy indiği zaman, yüzünün yakınlarında arı uğultusu gibi bir ses işitilirdi. Bir gün, O`na vahiy indirildi. Bir müddet öyle kaldı. Sonra o hal açıldı. O da Mü`minun suresinden ilk on ayeti okudu: “Mü`minler kurtuluşa ermiş, umduklarına kavuşmuşlardır. Onlar namazlarını Allah`tan korkarak, hürmet ve tevazu içinde ve tadil-i erkan ile kılarlar. Onlar dünya ve ahiretlerine faydası dokunmayan her türlü şeyden yüz çevirirler. Onlar nail oldukları her türlü nimetin zekatını aksatmadan verirler. Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve cariyelerine karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar. Kim helal sınırını aşarak bunların ötesine geçmek isterse, işte öyleleri haddini aşmış olanlardır. O mü`minler ki, Allah`a ve kullara karşı olan emanet ve mesuliyetlerini yerine getirirler ve sözlerinde dururlar. Onlar namazlarını devamlı olarak, vaktinde ve şartlarına riayet ederek kılarlar, işte onlar varislerin ta kendileridir. Onlar Firdevs cennetine varis olurlar. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır” (Mü`minun, 1-11). Arkadan dedi ki: “Kim bu on ayeti yerine getirirse cennete girer.” Sonra kıbleye yöneldi ve ellerini kaldırıp: “Allahım (hayrımızı) artır, bizi (iyilik yönüyle) noksanlaştırma. Bize ikram et, zillete düşürme. Bize ihsanda bulun, mahrum etme. Bizi tercih et, (düşmanlarımızı) bize tercih etme. Allahım, bizi razı kıl, bizden de razı ol!” buyurdular.

Ravi: Ibnu Mes`ud
Hadis: Allahu Zülcelal hazretleri vahiy suretiyle konuştuğu zaman sema ehli bir ses işitir ki bu, demir bir zincirin düz bir kaya üzerinde hareket etmesiyle çıkan çıngırak sesine benzer. Sema ehli bu sesi duyunca korku ve haşyetten bayılırlar. Cibril (a.s.) kendilerine gelinceye kadar bu halde devam ederler. O gelince korku, kalplerinden açılır. Hemen: “Ey Cibril, Rabbiniz ne buyurdu?” diye sorarlar. O: “Hakkı söyledi” der. Sema ehli hep bir ağızdan: “el-Hak, el-Hak” diye söyleşirler.

Ravi: Zeyd b. Sâbit
Hadis: “Resûlu'llâh … Efendimize gelen vahyi yazardim. Vahiy nâzil oldugu vakitte (onu) bir sikinti kaplar, inci taneleri gibi siddetli bir ter dökerdi de ondan sonra açilirlardi. Kendileri bana imlâ buyurur, ben de yazardim…”

Ravi: Ebû Hüreyre
Hadis: “Vahiy nâzil olurken en evvel vücûd(una) bir titreme gelirdi”; “Vahiy nüzûl ederken kendilerini (tasa ve kaygi kaplar yüzü kül gibi olur ), gözlerini kaparlar ve horultuya (benzer) siddetli siddetli nefes alirlardi”

Ravi: Aişe
Hadis: Hz. Peygamber (sav)`e (yahudiler tarafından) sihir yapıldı, öyle ki, Resulullah (sav) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu. Bir gün benim yanımda iken Allah`a dua etti, sonra tekrar dua etti. Ve dedi ki: “Ey Aişe, hissettin mi, sorduğum hususta Allah bana fetva verdi?” “Hangi hususta Ey Allah`ın Resulü?” dedim. “İki kişi bana gelip, biri başucumda, diğeri de ayak tarafımda oturdu. Biri diğerine: “Bu zatın rahatsızlığı nedir?” dedi. öbürü: “Büyüdür!” dedi. Önceki tekrar sordu: “Kim büyüledi?” Diğeri: “Lebid İbnu`l`A`sam adındaki Beni Züreykli bir yahudi” diye cevap verdi. Öbürü: “Büyüyü neye yaptı?” dedi. Arkadaşı: “Bir tarakla saç döküntüsüne ve bir de erkek hurma tomurcuğunun içine” cevabını verdi. Diğeri: “Pekala, şimdi nerede?” diye sordu. Arkadaşı: “Zervan kuyusunda!” cevabını verdi.” Bunun üzerine Resulullah (sav) Ashabından bir grupla birlikte (ra) kuyuya gitti, ona baktı, kuyunun üzerinde bir hurma vardı. Sonra benim yanıma dönüp: “Ey Aişe! Allah`a yemin olsun, kuyunun suyu sanki kına ıslatılmış gibi (bulanık) ve (o kuyu ile sulanan) hurma ağaçlarının başları da sanki Şeytanların başları gibiydi!” dedi. Ben: “Ey Allah`ın Resulü! Onu (kuyudan) çıkardın mı?” diye sordum. “Hayır!” dedi ve ilave etti: “Bana gelince, Allah bana afiyet lütfetti ve şifa verdi. Ben ondan halka bir şer gelmesine sebep olmaktan korktum!” Resulullah onun gömülmesini emretti ve yere gömüldü.”

Tum bunlar tip dilinde “Temporal Lob Epilepsi” diye adlandirilan hastaligin belirtileridir. health.allrefer.com sitesinde Temporal Lob Epilepsi hastaliginin belirtileri su sekilde aciklaniyor;

Halüsinasyon: bir his organını uyaran hiçbir nesne veya uyarıcı olmaksızın, alınan bir hissin mevcudiyetine inanma halidir. Varsanı olarak da bilinir. Muhammed'in melekler, cinler gibi mantik disi varliklari gormesi, bugun tip dilinde ancak bu sekil izah edilebilir.

Kas gerilmesi (kaslarin istek disi hareket etmesi): kasların istem dışı oluşan seğirmelerini, spazmlarını ya da hareketlerini içeren bir grup duruma verilen ortak bir isim.

Korku: Muhammed'in korkudan ortulere sarinip dolandigini anlatan durum.

Anormal agiz hareketleri: Muhammed'in dudaklarinin neden istek disi hareket ettigini anlatan durum.

Terleme: Hadislerde acikca belirtiliyor ki, Muhammed vahiy anlarinda “en soguk gunlerde dahi” yuzunden ve vucudundan sakir sakir terler akiyor.

Yuz kizarmasi: Temporal Lob epilepsi hastalarinda gorulen bu belirti, Muhammed'in vahiy aninda da acikca goruluyor.

Hizli kalp atislari

Amnezi veya hafıza kaybı: ornek olarak verdigim son hadiste acikca goruluyor ki, Ayse'nin de anlatimiyla “öyle ki, Resulullah (sav) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu.” Muhammed'in hafiza kaybi yasadiginin acik belirtisi.

Aslinda Temporal Lob epilepsi hastaliginin tedavisi bugun mumkundur. Fakat o zaman bu hastalik hakkinda insanlar bilinc sahibi olmadiklari icin bu tur eylemleri cinler, periler, melekler ile aciklayabilmistir.

Konumuzla alakalı olduğu için Muhammedin cinsel ve Özel hayatini düzenleyen Ayetlere de bakalım;

Tanrı allahin, Muhammed'in kendisine yasakladigi cariyeleri tekrardan “helal” kildigini anlatan Tahrim suresi 1 ve 2. ayetler, Muhammed'in akraba evliligi yapmasina izin veren Ahzap suresi 50 ve 51.ayet. Kaldi ki tahrim suresi ahzab suresinden sonra geldigi icin konulan yasagi da kaldirmistir. Sanirim ilk etapta bu kadar muhammed'in cinsel hayati yeterli olacaktir.

Öte yandan Muhammed'in Allahi övdügü, ona tapinilmasi gerektigini anlatan ayetlerin sayisi oldukca fazladir. Bunun yani sira zamanin ahlaki kurallarini da belirleyen sayisiz ayetler vardir.

Bütün bunlardan ne anliyoruz?

Muhammed tamamen hastaligina uygun bir motivasyon sergiliyor. Cinsel istekleri, zamanin ahlaki kurallarini yanlis bulmasi ve degistirmek istemesi, nöbetlerin gelmesi, insan üstü varliklar görmesi, bunlarla iletisim icerisinde olmasi! Ayetlerin geldigi! anda takindigi fizik ve ruh halleri bütün bularin kanitidir.

Epilepsi ve ben isimli siteden Prof. Dr. Safiye Bilgin'in yazisindan bir alinti;

Epilepsi (halk arasında sar'a), eski çağlardan beri insanoğlu tarafından bilinmektedir. Sağlıklı görünen bazı kişilerin aniden yere yıkılarak bilinçsiz halde çırpınmaları sebebiyle bu çağlarda epilepsi hastalarına tanrılar tarafından cezalandırılmış veya içlerine kötü ruhlar girmiş kişiler gözüyle bakılmaktaydı. Epilepsinin incelenmesi ve tedavisi 1850'lerden günümüze kadar gelişimini sürdürmüştür. Uygun antiepileptik seçimi ve kullanımı yanında hastaların iyi izlenmesi sayesinde epilepsilerde tamamen iyileşme veya nöbetlerin 3/4 oranında azalması sağlanabilmektedir. Buna karşılık belirtilen uygun tedavinin seçilememesi ya da uygulanmaması, bilimsel olmayan tedavi yöntemlerin araştırılması gibi nedenler bu hastalığın kontrol altına alınamamasına sebep olmaktadır. Bu sebeple hasta ve ailesinin epilepsi hakkında bilgilendirilmeleri tedaviye başlama noktası olarak öncelik taşımaktadır.

Yazida altini cizdigim bolgeleri konunun ilk yazisindaki Muhammed'in vahiy anlarini anlatan hadisler ile kiyaslayiniz. Yine diger bir saglik sitesinden epilepsi hastaligi ile ilgili bir yazi.

Hastaların hemen yarısında nöbetten önce aura denilen kişiye özgü bir kriz öncesi duygu vardır. Bunlar herhangi bir yerde ağrı, kulak çınlaması, koku alma, hayal görme veya titreme biçiminde belirirler. Daha sonra bilinç kaybı ile beraber hasta yere düşer. Bütün vücudu kasılan saralının solunumu durur, rengi önce solar, sonra morarır.

Konunun ilk yazisinda paylastigim hadislerden alintilar;

Resulullah (sav)`a bir vahiy geldiği zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam ve keder alır, yüzünün rengi uçardı.

Resulullah (sav)`a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi.

Resulullah (sav)`a vahiy indiği zaman, yüzünün yakınlarında arı uğultusu gibi bir ses işitilirdi.

“Vahiy nâzil olurken en evvel vücûd(una) bir titreme gelirdi”

Noroloji uzmani Prof. Dr. Safiye Bilgin soyle diyor;

Bunu izleyerek hasta derin ve hırıltılı nefes alıp vermeye başlar, bilinci kapalıdır. Daha sonra hasta açılır ancak henüz bilinci tam olarak yerine gelmemiştir ve şaşkın bir şekilde etrafa bakar.



Uzman doktorun ustte bize ilettigi bilgileri su hadis ile kiyaslayiniz;

“horultuya (benzer) siddetli siddetli nefes alirlardi”

Yine diger bir sitede sara hastaligi hakkinda soyle bir bilgi verilmektedir;

Tonik kasılma denen bu devre yarım dakika sonra geçer, klonik kasılma denilen ihtilaçlar başlar. Kol ve bacaklar ritmik şekilde kasılıp gevşer. Bu konvülsiyanlar esnasında hasta idrarını kaçırıp altını kirletebilir ve dilini ısırabilir. Kasılma­lar gittikçe azalır ve hasta derin derin soluyarak bilincinin geri döndüğü ana kadar sakin bir şekilde yatar. Kendine geldiğinde işinin başına dönebilir.



Derken şu ayetler nazil oldu. (Mealen): “Ey örtüsüne bürünen! Kalk! (insanları ahiretle) korkut! Rabbini büyükle, elbiseni temizle. Pislikten kaçın..” (Müddessir suresi). Bu vahiy namaz farz kılınmazdan önceydi.”

Muhammed'in Epileptik nobetlerini hekimlerimizin aciklamalariyla karşılaştıralım.

Sara(Epilepsi): Bir çeşit sinir hastalığıdır. Nedeni beynin çalışmasında görülen bir anormalliktir. Tıp dilinde epilepsi denir. Grand mal ve petit mal olmak üzere iki çeşidi vardır.

Grand Mal: Saranın ağır şekline grand mal denir. Hasta nöbet gelmeden önce aura denilen bir devre geçirir. Bu sırada da, nöbetin geleceğini anlar. Bu devrede, kulak çınlaması, belirli bir yerde ağrı, titreme vardır. Ne olduğunu anlayamadığı bir koku hisseder. Kısa bir süre sonra da, şuurunu kaybederek yere düşer. Vücudunda kuvvetli çırpınmalar başlar. Kol ve bacakları ritmik bir şekilde kasılıp, gevşer. Ağzı köpürür, dilini ısırabilir, farkında olmadan küçük ve büyük tuvaletini koyabilir. Bir süre sonra da kasılmalar azalır, derin bir soluk alarak sakinleşir ve kendine gelir.

Petit Mal: Saranın hafif şeklidir. Bu çeşit saralıda şuur kaybı görülür fakat, kasılma ve gevşemeler görülmez. Hatta bazen çevresindekiler kriz geçirdiğini bile anlamaz. İlkyardım olarak, kriz geçiren hastanın yaralanmasını önleyici tedbirler alınır. Dilini ısırmaması için de temiz bir mendili top yaparak ağzına koymak faydalıdır.



Kulak çınlaması: Ustte uzman doktor epilepsi nobetlerinin agir olanini “Grand mal” nobet sekli olarak aciklamis. Bu agir nobet seklinin belirtilerinden biride ustte anlatildigi gibi “kulagin cinlamasidir”. Bakiniz Muhammed kendisine gelen “Grand mal” nobetini nasil anlatiyor;

Aişe r.a: Ya Resulullah! sana nasıl vahy geliyor? diye sordu. Resulullah s.a.v : “Vahy bana bazı vakitlerde çıngırak sesi gibi gelir ki, bana en ağır geleni de budur …… “ Buhari: 1.C.144.S

Titreme: Agir epileptik nobet belirtilerinden bir digeri ise vucudun degisik bolgelerinin istem disi titremesi.

Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) vahiy geldigi zaman buyuk bir siddet ve agirlik hissederdi. Bunun tesiriyle dudaklarini kimildatirdi. [Buhari, Tefsir, Kiyamet 1, 2, Bed'u'l-Vahy 4, Fedailu'l-Kur'àn 28, Tevhid 43; Muslim, Salat 147, (448); Tirmizi, Tefsir, Kiyamet, (3326); Nesai, Salat 37, (2,149,159).]

Altına kaçırmak: Agir epileptik nobet belirtilerinden bir digeri ise kaynakta uzaman doktorun yazdigi “farkında olmadan küçük ve büyük tuvaletin koyulmasi.” Bakiniz Muhammed kendisine yine siddetli bir sekilde inen ayet karsisinda korkudan ortülere ortünüp bürünüyor. Altina kacirdigini adeta itiraf ediyor;

Muddesir
1. Ey giysisine bürünüp kenara çekilen!
2. Kalk da uyar!
3. Rabbinin yüceliğini duyur!
4. Temizle giysilerini!
5. Uzaklaştır kendinden pisliği!

Muslumanlar yukaridaki pisligi “putlara tapma, kotuluk yada sirk” olarak izah etmeye calisirlar. Oysa ayette gecen “elbise, giysi” kelimesi durumun gercek yuzunu gayet iyi bir sekilde acikliyor.

Deve'nin diz çökmesi: Diger bir rivayete gore vahiy indigi anlarda Muhammed'in devesi bile vahiyin siddetine dayanamaz ve yere cokermis.

“Bu şekilde gelen vahyin ağırlığı bazan öyle bir dereceye ulaşırdı ki, Rasulüllah (s.a.v.) devesinin üzerinde ise, deve ağırlıktan yere çöküyordu.” İbnu'l-Kayyim, Za'dü'l-Maâd, 1/25.

Bazi bilimsel arastirmalara gore hayvanlar insanlardaki epileptik nobetleri onceden sezebiliyor. Konu hakkinda lutfen assagidaki yaziyi okuyunuz;

Epilepsi Alarmı Veren Köpekler; Dr. Brown, araştırmaları sırasında köpeklerin epilepsi krizlerini önceden hissettiğini farketmiş. Bulgularına göre köpekler, beyindeki elektrik boşalmalarını ve kimyasal değişimleri, hatta insanların kendilerinin farkedemediği nöbet öncesi davranış değişikliklerini bile algılayabilir. Ancak eğitimli olmayan köpekler, sahibindeki bu değişikliği algıladığı durumlarda korku ve paniğe kapılıyor. Dr. Brown'ın eğitimi sayesinde ise köpekler içgüdüsel sezgilerini olumlu yönde kullanabiliyor, sahibini uyarıyor.

Hayvanlarin bazi dogal icudulerinin insanlardan daha gelismis oldugu bilinmektedir. Dr. Brown'un arastirmasi kopek uzerine. Develerin tipki kopekler gibi epilepsi nobetlerini onceden sezebilme yetenegi var mi yok mu bilemeyiz. Arastitilmasi lazim.

Peygamber hastalığını bütün müslümanlara miras bıraktı işte hüküm:

HAŞR-7. “Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.”
alıntı