confessions

pencere

βετεράνος♛  · 18 Şubat 2019 Pazartesi

  1. toplam giri 1284
  2. takipçi 16
  3. puan 32591

ayşe hatun önal

pencere
muhteşem güzellikte bir dünyalı varlıktır kendisi. bu kadını tv'de görünce evrim biyolojisi adına inandığım her şeyi inkar ediyorum. böyle dişi bir varlık rastlantılar sonucu oluşmuş olamaz. bu yönüyle allahın yer yüzündeki ayetlerinden diyebiliriz.

mehmet pişkin

pencere
bazı insanların bir bakış ve konuşmada ne kadar iyi insanlar olduğunu anlamak için insan sarrafı olmaya falan gerek yoktur. kanaatimce sevgili mehmet'de bu güzel insanlardan biriydi.

çocukcağız kötü bir şey yapmadı. videosundan anladığım kadarıyla dolup taşmış belli ki. onu o kadar iyi anlayabiliyorum ki. gitmeden dostlarıyla dertleşmek istemiş. hiç de zavallı bir insan değil kendisi. dimdik ve gülerek gitmiş hepimizin gideceği sona. gitmese iyi olurdu tabii ki. ama yıllardır yediği linci anlamakta zorlanmaktayım.

hiç bir şey olmuyor iki kez

pencere
güzel bir wislawa szymborska şiiridir.

hiçbir şey olmuyor iki kez
ve olmayacak da. bu nedenle işte
deneyimsiz doğmuşuz
ve rutinsiz öleceğiz.

en aptal öğrencileri
olsak da dünya okulunun
yinelemeyeceğiz dönemi
ne kışın, ne de yazın.

yinelenmeyecek tek bir gün bile,
birbirine benzer iki gece yok.
ne aynı olan iki öpücük,
ne de gözlere bakan aynı bakışlar.

dün, hani birisi adını söylediğinde
yanımda yüksek sesle,
bir gül düşmüştü sanki
açık bir pencereden içeri

bugün birlikte olduğumuzda
çevirdim yüzümü duvara
gül? gül nasıl görünürdü sahi?
çiçek miydi? taş mı yoksa?

sen, o kötü saat
neden karışıyorsun gereksiz korkuyla.
varsın - öyleyse geçmelisin.
geçeceksin - işte güzel olan.

yarı sarılmışız gülümsüyor,
anlaşmayı deniyoruz,
birbirimizden farklı olmamıza karşın
iki saf su damlası örneği.

güvercinim uyur mu

pencere
gönlümde hrant dink'e kanat çırptıran rıfat ılgaz şiiridir.

sömürgen cami güvercinleri sizin olsun
o doyumsuz lapacı güvercinler
kurşun buğusu güvercinleri severim ben
kanat uçları çelik yeşili

kuş dediğin piyerlotisiz yaşamalı
adaksız avlusuz şadırvansız
buluttan süzmeli suyunu
kuşçular çarşısında tüy dökmemeli

benim güvercinim tunç gagalı
kimlerin bakışı kardeşçedir
kimlerin bakışı düşmanca
kendisi hangi kavganın güvercinidir bilir

tüneyip acımanın saçaklarına
miskin sevilerle bitlenmez
kanadından çok pençesine güvenir

barış taklaları süzülmeler
gagalarda zeytin dalı
perendeler maviliklerde
tüm gösteriler resimlerde kalmalı

güvercin dediğin uyanık olmalı
tüyler duman duman öfkeden
yanıp tutuşmalı gözbebekleri
sevgiden tıpır tıpır bir yürek
özgürlüğünce dövüşken

alişim

pencere
kalbimde ali ismail korkmaz'ı bir korla yaşatan rıfat ılgaz şiiridir.

kasnağından fırlayan kayışa
kaptırdın mı kolunu alişim!
daha dün öğle paydosundan önce
zilelinin gitti ayakları,
yazıldı onun da raporu:
"ihmalden!"
gidenler gitti alişim,
boş kaldı ceketin sağ kolu...
hadi köyüne döndün diyelim,
tek elle sabanı kavrasan bile
sarı öküz gün görmüştür,
anlar işin iç yüzünü!
üzülme alişim, sabana geçmezse hükmün
ağanın davarlarına geçer...
kim görecek kepenek altında eksiğini
kapılanırsın boğaz tokluğuna.
varsın duvarda asılı kalsın bağlaman
beklesin mızrabını.
sağ yanın yastık ister alişim
sol yanın sevdiğini.
kızlarda emektar sazın gibi
çifte kol ister saracak!

ahmet kural

pencere
yaklaşık on senedir takip edip beğendiğim kaliteli ve başarılı aktördür. hatta ne kadar linç yiyecek olsam da, şener şen kadar yetenekli bir aktör olduğunu savunacağım. fakat mesleğindeki iyi kumaşını, sosyal yaşantısındaki düşkün ve lumpen yanıyla mafhetti. yazık oldu. hatta sinemamız adına çok yazık oldu.

etek sarı

pencere
malatya-erguvan yöresine ait kanaatimce muhteşem bir türküdür. aynı zamanda, gönül yarası filminin finalinde, timuçin esen, meltem cumbul ve şener şen'in devleştiği iyi bir sahnede esen türküdür.

timuçin esen böyle vahşi 2 cinayet işlemek niyetinde değildir aslında. meltem, hocaya o son bakışı atınca her şey spontane gelişir.

yazarların cüzdanlarında taşıdığı garip nesneler

pencere
yıllar önce sevdiğim kadınla 2. el buzdolabı satan bir dükkana gitmiştik. çok mutlu da geçirdiğimiz günlerden biriydi. o gün dükkan sahibinin kartvizitini almış cüzdanıma koymuştum. artık o kentten 600 km uzakta yaşıyorum. 2 yıldan da fazla oldu bu olay üzerine. fakat hala bu nesneyi cüzdanımdan atamıyorum. ayıp değil ya, böyle işte.

utancımı anlatıyorum

pencere
hüzünlü bir rıfat ılgaz şiiridir.

ölüm hiç özenilecek şey değil
sevgilim ölümün güzeli yok
bir çirkin oluyor insan görme
sevmeyi düşünmeyi unutuyor
ölecek misin ya bir meydanda öl
ya da dağ başında kavgan için

böyle yatakta miskince ölme
önce ellerden başlıyor ölmek
hiç yarım kalmış bardak gördün mü
kurulmuş kol saati komodinin üstünde
kitap gördün mü az önce okunmuş
görmedin değil mi ben çok gördüm
bu yüzden ölemiyorum kolay kolay

hem ölmek de nerden aklıma geliyor
insanlar uzayda dolaşırken
bütün ilaçları içiyorum yarım kalmasın diye
bütün kitapları okuyup bitiriyorum
boyuna kuruyorum saatimi
getirdiğin portakalları yiyorum

sana beğendirmek zorundayım kendimi
bilmiyorsun direnmek zorundayım
utanırım karşında ölmekten
yaşıyorum böyle daha iyi

gecenin şiiri

pencere
erenköyü'nde bahar

cânan aramızda bir adındı,
şîrin gibi hüsn ü âna unvan,
bir sahile hem şerefti hem şan,
çok kerre hayâlimizde cânan
bir şi'ri hatırlatan kadındı.

doğmuştu içimde tâ derinden
yıldızları mâvi bir semânın;
hazzıyla harâb idim edânın,
hâlâ mütehayyilim sadânın
gönlümde kalan akislerinden.

mevsim iyi, kâinât iyiydi;
yıldızlar o yanda, biz bu yanda,
hulyâ gibi hoş geçen zamanda
sandım ki güzelliğin cihanda
bir saltanatın güzelliğiydi.

istanbul'un öyledir bahârı;
bir aşk oluverdi âşinâlık...
aylarca hayâl içinde kaldık;
zannımca erenköyü'nde artık
görmez felek öyle bir bahârı.

yahya kemal beyatlı

aynı yıldız

pencere
cevat çapan çevirisiyle güzel bir yannis rıtsos şiiri

ıslanmış parlıyor damlar ay ışığında. kadınlar
şallarına sarınıyorlar. evlerine koşuyorlar saklanmak
için.
biraz daha oyalansalar eşikte, onları ağlarken yakalayacak
ay.

o adam her aynada, çıplaklığı içine kapatılmış
bir başka saydam kadın olmasından şüpheleniyor
- sen ne kadar uyandırmak istesen de onu, o uyanmayacak.
bir yıldızı koklayarak uyuya kalmış o kadın.

adamsa uyanık yatıyor koklayarak aynı yıldızı.

bir çelenk

pencere
cevat çapan çevirisiyle güzel bir yannis rıtsos şiiri

yapraklarla gizlenmişti yüzün.
birer birer kopardım yaprakları sana yaklaşmak için.
son yaprağı kopardığımda, sen gitmiştin. sonra
bir çelenk ördüm kopan yapraklardan. kimsem yoktu
verebileceğim. ben de çelengi alnıma yerleştirdim.

neredeyse eksiksiz

pencere
üzerine uzun uzun düşünülmesi gereken yannis ritross şiiridir.

biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına.
biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın.
iki gömleğin de ütülendi, çekmecede,
sadece küçücük bir gül benim özlediğim.
41 /