bir efsaneydi efsaneydi senle beraber olmak... Klibi gene olsa gene mutlu eder beni.
İlkinin yiğit özgür'e ait olduğunu bildiğim şu karikatürleri akla getirir yalnızlık:
bir de paylaşılmaz.
bir de paylaşılmaz.
satır aralarında, örtülü anlamlarda, tavırlarda, küçük hesaplarla ve hesapları belli edişlerle edilen küfür, adeta küfrün tillahıdır. Şöyle:
"canım bak, öyle biri çıkacak ki karşına..."
"Bu evi tuttun demek, yetecek yetecek..."
"Senin de yüzün güzel." vb.
edit: imla
"canım bak, öyle biri çıkacak ki karşına..."
"Bu evi tuttun demek, yetecek yetecek..."
"Senin de yüzün güzel." vb.
edit: imla
Benzer içeriğe sahip "tanrının doğum günü" adlı bir kitap vardır. Kitap, kovalak bir reklamcının "tanrı bana gelsin, onu yine 1 numara yapayım." söylemi ile başlar. Ve tanrı gelir, hodri meydan, der. Hem de messenger üzerinden.
Yarım bıraktığım bir kitaptı ama bir Kur'an tefsiri olarak da değerlendirilebilir, okunabilir.
Yarım bıraktığım bir kitaptı ama bir Kur'an tefsiri olarak da değerlendirilebilir, okunabilir.
"ana" adlı kitabının kahramanı olan pavel'e aşık olmuşluğum vardır. Şu anda bizim ihtiyacımız olan örgütlenmeyi zamanında kendi toplumu için yazmıştır kendisi. "Gerçeği kanla örtemezsiniz!" kitabın son cümlesi idi bu.
yıldızlar, gecenin süsüdür... baktıkça yıldız tozu olduğum için gururlanırım.
Alıntı: Henning mankell, rüzgarlara söyleyen
Alıntı: Henning mankell, rüzgarlara söyleyen
Okumaya başladığımda(2012) önceki sene vefat ettiğini öğrenip samimiyetle üzüldüğüm "değişik" bir fantastik hikâye yazarı. Öyle hikayeler kurgular ki, bir insanın bu kadar iğrenç bir olayı düşünebilmesi için çocukken tecavüze uğraması gerekir, diye düşündürür. Yok dersin, daha fazla iğrençliği düşünüp yazamaz bir insan ama yazar. İşin kötüsü öyle güzel yazar ki elinden bırakamazsın, yarım bırakamazsın. Akıl ve ahlâk sınırını aşan hikâyeler, büyüleyici cümleler... Neye inandığını ya da ideolojik meselelerini araştırmadım ama bütün bunların hepsiyle dalga geçecek kadar hepsine vakıf bir yazardır. Muazzam bir tarih ve mitoloji bilgisi özellikle romanlarda göze çarpar. serinin devamını okumak için bitirdiğin kitaptan sonra bir süre, daha ponçik kitaplar okuyup kendini toparlaman gerekir çünkü ardından gelecek aynı tarzda bir hikayeyi psikolojin kaldırmaz. Bahsi geçen seri "konstantiniye üçlemesi"dir. Bu adama "taş devri" isimli bir hikâye ile sardım ve çarptı o beni. Adı burada dursun istedim. İnşallah dünyanın sonu bu adamın yazdığı şekillerde gelmez, amin.
Bu elflerle orklar arasında film setinde yemek yerken filan bir hirerarşi var mıdır acaba lan, diye sorduran (sen ork musun, hah ha ben elfim şeklinde, bence vardır) Orlando Bloom'un yakışıklılığından ziyade güzelliğini ortaya çıkaran orta Dünya karakteridir. Nerede Karayip korsanları'ndaki ezik Orlando, nerede legolas... "Elf gözlerim neler görüyor!" İfadesini de lügatimize sokmuştur.
Troya'da ölüm vardı /bilge Karasu, okumaktayım.
erdal bakkal en haklı kötülerden bence nokta.
Salem şey değil miydi ya, şu tatlı cadı olan sarışın sabrina vardı, onun kedisi?
"persepolis" adlı 2007 yapımı biyografik animasyon filmini tavsiye ederim, İran devrimi ile ilgili. Ülkemizdeki süreç ile kıyas yapmak açısından önemli bir filmdi.
kardeşime "tek günlerde sen, çift günlerde ben gideyim" diyerek kökten hallettiğim sorundur. O zaman tabi tek çift yeni öğrenmişim, hem bilgimi satıyorum hem de işin içine çakallığımı katıyorum.(ayın 31'i o gidiyor, 1'i gene o gidiyor.) Çok sonra çakozlayıp itiraz ettiğinde de zaten, (bkz:küçük olan gider)
Var böyle bir şey maalesef... İnsanlar özgürlük için, hakları için giyotine gitmiş, işkence görmüş; nerde böyle bir kadın görsem o insanların hakkına girdiklerini düşünürüm. Geri zekalılar.
Sonuncusu her zaman sahnelenenden güzel olur.