ben delimiyim diyor çöllere düşeyim 250 gram için
neyzen tevfik
ben topmuyum diyor mecnun gibi bir vagina için öleyim
bir okyanus kadar rakı içtiğini söyleyenler varmış bu adamın. severmiş içmeyi, güzel de ney üflermiş.
"Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!"
"Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!"
Yürü bre ehli deve...
Rakıya ekmek bandırdığı rivayet edilir.
Yazmış da ne yazmış "yansın bu ibneler su veren itfaiyenin hortumunu emcükleyeyim diye" (bkz:iyiadamdı)
"insanoğlu tuhaftır
her lafı kaldırmaz.
ibne dersin kızar da
sikersin aldırmaz."
dizelerinin sahibidir. Hay ağzını öpeyim!
her lafı kaldırmaz.
ibne dersin kızar da
sikersin aldırmaz."
dizelerinin sahibidir. Hay ağzını öpeyim!
leylayı da gibeyim mecnunu da gibeyim
"ne ceket kaldı, ne metelik cebinde ceketin. kurtaracağız diye geldiler içine sıçtılar memleketin."
"henüz yedi yaşındaydım. bir yaz gecesi akşamı babamla beraber tepecik kahvesi denilen ve bodrum ayanının yeri olan deniz kenarındaki kır kahvesine gitmiştik. o gece denizin, ayın gümüşten ışıklarıyla parladığı bir gece. bir aralık, oturduğumuz yere yaklaşan iki gölge, yüzlerinde tanrı aşkı parlayan iki garip hayal, herkesi selamlayarak bir köşeye oturdular. bunlardan biri biraz sonra uzun bir şey çıkardı ve 'ya destur' dedikten sonra üflemeye başladı. yanındaki arkadaşı da yanık ve güzel sesiyle ara sıra gazeller okuyordu.
ben babamın dizinin dibinde çocuk ruhumun olanca gücüyle dikkat kesilmiş, bu düdüğü dinliyordum. o gece ege denizi'nin ölümsüz dekoru içinde benliğimi saran o tanrısal sestir ki beni bugünkü derbeder, ne aradığını, ne istediğini bilmez, bazen eflatun'la boy ölçüşecek kadar akıllı, çok kere de tımarhaneye sığınacak kadar sarhoş neyzen tevfik yaptı."
"henüz yedi yaşındaydım. bir yaz gecesi akşamı babamla beraber tepecik kahvesi denilen ve bodrum ayanının yeri olan deniz kenarındaki kır kahvesine gitmiştik. o gece denizin, ayın gümüşten ışıklarıyla parladığı bir gece. bir aralık, oturduğumuz yere yaklaşan iki gölge, yüzlerinde tanrı aşkı parlayan iki garip hayal, herkesi selamlayarak bir köşeye oturdular. bunlardan biri biraz sonra uzun bir şey çıkardı ve 'ya destur' dedikten sonra üflemeye başladı. yanındaki arkadaşı da yanık ve güzel sesiyle ara sıra gazeller okuyordu.
ben babamın dizinin dibinde çocuk ruhumun olanca gücüyle dikkat kesilmiş, bu düdüğü dinliyordum. o gece ege denizi'nin ölümsüz dekoru içinde benliğimi saran o tanrısal sestir ki beni bugünkü derbeder, ne aradığını, ne istediğini bilmez, bazen eflatun'la boy ölçüşecek kadar akıllı, çok kere de tımarhaneye sığınacak kadar sarhoş neyzen tevfik yaptı."
Bir rivayete göre mustafa kemal paşa bir gün Neyzen i istanbulun en iyi rakı içen adamı olarak yanına çağırtır. Amaç kendisiyle rakı icmektir.
Neyzen in kendine has tarzı bu kez başına dert açar. Paşa ya en iyi ben içerim en uzağa ben işerim" mesajı vermek amacıyla mıdır bilinmez;
"Paşam ben açım. Icmeye başlamadan önce karnımı doyurayım müsade edersen" der.
Atatürk de emir verir "ne istiyorsa getirin Neyzen e" diye.
Neyzen " Paşam kalabalığa gerek yok. Bana bi somun ekmek, bi litre de rakı yeter" der.
Mustafa Kemal Paşa kendisinin ne yapmaya çalıştığını kestiremez ancak istedikleri gelir. Neyzen tencereye dogradigi ekmeğin üzerine rakıyı Boca eder. On dakika içinde kaşıkla yer bitirir. Ardından "paşam Karnım doydu, şimdi içmeye baslayabiliriz" der.
Ancak paşa bunun üzerine kendisiyle oturmayıp, evine gönderir.
Bir iki daha anısı var böyle ilginç. Akşam bakarim yazan olmazsa onları da paylaşmaya çalışırım
Neyzen in kendine has tarzı bu kez başına dert açar. Paşa ya en iyi ben içerim en uzağa ben işerim" mesajı vermek amacıyla mıdır bilinmez;
"Paşam ben açım. Icmeye başlamadan önce karnımı doyurayım müsade edersen" der.
Atatürk de emir verir "ne istiyorsa getirin Neyzen e" diye.
Neyzen " Paşam kalabalığa gerek yok. Bana bi somun ekmek, bi litre de rakı yeter" der.
Mustafa Kemal Paşa kendisinin ne yapmaya çalıştığını kestiremez ancak istedikleri gelir. Neyzen tencereye dogradigi ekmeğin üzerine rakıyı Boca eder. On dakika içinde kaşıkla yer bitirir. Ardından "paşam Karnım doydu, şimdi içmeye baslayabiliriz" der.
Ancak paşa bunun üzerine kendisiyle oturmayıp, evine gönderir.
Bir iki daha anısı var böyle ilginç. Akşam bakarim yazan olmazsa onları da paylaşmaya çalışırım
mecnun şiiri ile beni benden alan şair
ye kebabı iç şarabı vur karpuz göte bu gidişle yarrağımı gidersin cennete.
ne güzel özetlemiş üstat.
ne güzel özetlemiş üstat.
Ne ceket kaldı
Ne metelik cebinde ceketin
Kurtaracağız diye geldiler
İçine sıçtılar memleketin
Ne metelik cebinde ceketin
Kurtaracağız diye geldiler
İçine sıçtılar memleketin
ağzıma yakışıyor mu bilmem ama yeri geldiğinde bazen sadece canım istediğinde küfür etmeyi severim,küfür özgürce kendini ifade etme biçimlerinden biridir bana göre insanın söylemeyeninden korkacaksın ;bu bağlamda neyzen benim idolüm ,ağzını da ,kalemini de dolayısı ile neyzeni özgür kılmıştır.
''ben sana bok demem
boklar duyar ar eder
bir zerren düşse boka
onu da mundar eder
tanrı senin hamurunu
necasetle yoğurmuş
anan seni sıçar iken
yanlışlıkla doğurmuş.''
''ben sana bok demem
boklar duyar ar eder
bir zerren düşse boka
onu da mundar eder
tanrı senin hamurunu
necasetle yoğurmuş
anan seni sıçar iken
yanlışlıkla doğurmuş.''