jakoben

dışarı çıkmak için debelenip izin alamadığı için önce mutfağı karıştıran sonra anneyi delirten can'ın tokadı yiyeceği sırada araya giren kapı ziliyle yırtması durumudur.kapıdan içeriye uzun zamandır görüşmediği teyzesi girer ve kardeşinden önce ilk yiğenine koşar. onu alır sıkar sıkar.. sonra bavulun içindeki sürpriz hediyeleri açma faslı vardır.bu da sıkılan can kolay çıkmaz faslıdır. sıkılan cana verilen hediyeler arasında son model uzaktan kumandalı araba varsa canın arkadaşları mahalle maçına yeni kaleci bulmak zorundadır.

sabah kravatımla kaptı kaçtı mülakata tutuldum bugün iş yerinde,
deri de olsa koltuk oturamadım tam, saplanan şiş hala yerinde.
kafama sıkamamıştı çünkü makine çatı arasında kilitli, evinde
bela mısın be oğlum? adam ol ,bulaşma, ekmeğine bak dediydi anam

tünellerden geçtim sağ tarafta ,denizi gören koltuğu seçtim,
makinist gazladı çevredeki camilerden müminleri zar zor seçtim,
yemek söyledim, adana dürüm, yerken ineceğim yeri geçtim,
aptal mısın be oğlum? adam ol, sik*rim bineceğin treni dediydi anam.

jelibon sevdiğim yıllardan bir yıl yokuşta dizimi yardığım günlerden bir gün
peder bey balkonda, sevdiğinden değil ,sofradakilere saygıdan attırıyor güm güm
bisiklet bineceğim-hava yağmurlu-olsun bineceğim-hayır hava yağmurlu
şımarık mısın be oğlum?adam ol,sik*rim gezeceğin semtleri dediydi anam.

ilk zamanlar her şeyi veren sanrı.ortalarda tanrı. sonra hikmetli kabus. söz dinlemeyi seven uslu insanları çileden çıkartır.sevdirir bir çok kelimeyi sonra hepsini alır götürür. ibaret kalırsın yine kendinden.edebiyat pahalı günlüktür.gün be gün ağlayan insanı durduran çareyi satın almaktır.o çareyle umut bulup algılarını parçalamaktır.edebiyat tadında bırakılırsa bilge hatta gülücük saçan şirin birey abartılırsa hasta, çok bilmişten ziyade fazlasıyla bıkmış fesat yapar.hasta ile bilge arasındaki fark sözlerinin etkisini tartmaktır.işte edebiyatın bokunu çıkaran hiç bir şeyi tartmaz.kabus gibi çöker insanların üstüne en çok kendi üstüne.çok fazla okumayın sokağa çıkın az.

kuzey kore

geçen gün kadıköy'de kahvaltı ettikten sonra bozguna uğrayan midemin tuvalette patlama yapması ile müşterilere dinlettiğim ezgi.yaşandı ve bitti

adminlerin yarın uygulayacaklarını düşündüğüm eylem. sabahın köründe ,mübaşir pastanesinin önünde, biri hepsinden önce gelip poğaçaya gömülmeden önce iki üç sigara ile mide bulantısı yaşadıktan sonra kahvaltı edip adliyeye gidecekler diye düşünüyorum

çok fazla yakışıklıyım ama bunu ezip geçen bir güzelliğe sahip bir kadına iki senedir komuta etmekteyim görseniz buralar karışır swh

genelde gergin geçen aile toplantıları sonunda anne tarafından telaffuz edilen cümle.bu sözlüğün annes*kimse o demlesin artık çayı bir sakinleşelim.

sol frame de... cıs tastasçıka çıkaçık tas çıkçıkı tas çıkı tatata dududu das kurtlar vadisi drum solos by jakoben

oğluna nazar değdirecek yazar

şimdi küfür tekmeden uzaklaşıp karşı kaldırımda çekirdek paketini açtıktan sonra şöyle bir baktığın zaman sanıyorum ki etrafı kan gölüne çeviren yazar/admin

şuan içinde bulunduğum ama hiç bir şey anlamadığım karmaşa iki saat sözlükten gittik millet hendek kazmış cepheye mermi taşıyor

valla yok yahu. bundan iki sene öncesine kadar bir dolap vardı.neysem oyum artık keşke olsa çünkü gizem ya da foya yokken heyecanda yok

buğday birası olmadığı halde çok güzel olan alman birası. çok hafif şurup gibi içime, 5.2 alkol oranına sahip. birazdan kafayı bulup atamın resmine bön bön bakıp türkü dinlememe sebep olacak meret.ne de olsa hitler ile sıkı dostoyevskiswh

tenis kortunda başlamıştır