- gir içeriden yak olum ya.
- çok iyi görünüyo buradan haa.
- yakacan bunları böyle işte.
- bez olacak ki bez bez.
- aziz nesin içeride mi aziz nesin?
- çıkmıştır yaa..
- yakamıyorlar. Gaz maz hiçbir şey yok mu?
- bak yine öteberi atıyorlar hala. La yakın la yakın.
- allahım o senin ateşin.
- cehennem ateşi işte kafirlerin yanacağı ateş.
Unutsak ciğerimiz solsun or*spu çocukları.
Hayatımda hiç unutamayacağım olaylardan bir tanesidir. 10 yaşındayken çok sevdiğim bir arkadaşımı trafik kazasında kaybetmiştim. Kaza esnasında ölmedi, ilk önce hastaneye kaldırdılar. Bizimkiler haberi aldığında çoktan kalbi durmuştu zaten. Çok iyi hatırlıyorum, annem ağlayarak "kaan öldü oğlum." demişti. Ölüm kavramı da çocuk aklı için biraz bulanık. Arkadaşımın bir daha gelmeyeceğini biliyordum ama derin bunalımlara da girmemiştim normal olarak.
2 gün sonra cenazesi kalktı. Annem cenazeye gitmeden önce beni teyzeme bırakmak istiyordu. Tam o esnada dedem(anne tarafından) geldi bize. Kendisi bir numaralı anadolu çomarıdır. Benim de cenazeye gelmem için ısrar etti anneme. "Fyodor'un bunları görmesi gerekiyor kızım. sonsuza kadar çocuk kalmayacak" demedi tabii ki. "gızım alışzın alışzın böyle şeylere" diyerek alıp götürdü beni de cenazeye. Neye alıştırıyorsun olum nargile mi bu? Küçüksün bir şey de diyemiyorsun.
Gittik mezarlığa. dedem elimden tutup gasilhanenin kapısına götürdü. çocuğun bedeninin yıkanışını gösterdi. O manzarayı görünce ağlamaya başlamıştım zaten. İki gün öncesine kadar birlikte topaç çevirdigim çocuğun şişmiş soluk bedenini görmek travmaya sebep olmuştu. Bilmiyorum belki de kolay etkilenen birisiyimdir. Uzun süre çıkamamıştım o travmadan. Sürekli rüyamda görüyordum. Mesela bir rüyamda "Fyodor ben ölmedim sana yalan söylüyorlar." demişti şişmiş beyaz yüzüyle. Ondan sonra birlikte topaç çevirmiştik yine.
Arada giderim mezarına. Eskiden her yerde topaçlar satılıyordu. Şimdi bulmak pek kolay olmuyor öyle, ama bir şekilde buluyorum. Her gittiğimde topaç götürüp koyuyorum toprağının üstüne. Toprağı bol olsun.
2 gün sonra cenazesi kalktı. Annem cenazeye gitmeden önce beni teyzeme bırakmak istiyordu. Tam o esnada dedem(anne tarafından) geldi bize. Kendisi bir numaralı anadolu çomarıdır. Benim de cenazeye gelmem için ısrar etti anneme. "Fyodor'un bunları görmesi gerekiyor kızım. sonsuza kadar çocuk kalmayacak" demedi tabii ki. "gızım alışzın alışzın böyle şeylere" diyerek alıp götürdü beni de cenazeye. Neye alıştırıyorsun olum nargile mi bu? Küçüksün bir şey de diyemiyorsun.
Gittik mezarlığa. dedem elimden tutup gasilhanenin kapısına götürdü. çocuğun bedeninin yıkanışını gösterdi. O manzarayı görünce ağlamaya başlamıştım zaten. İki gün öncesine kadar birlikte topaç çevirdigim çocuğun şişmiş soluk bedenini görmek travmaya sebep olmuştu. Bilmiyorum belki de kolay etkilenen birisiyimdir. Uzun süre çıkamamıştım o travmadan. Sürekli rüyamda görüyordum. Mesela bir rüyamda "Fyodor ben ölmedim sana yalan söylüyorlar." demişti şişmiş beyaz yüzüyle. Ondan sonra birlikte topaç çevirmiştik yine.
Arada giderim mezarına. Eskiden her yerde topaçlar satılıyordu. Şimdi bulmak pek kolay olmuyor öyle, ama bir şekilde buluyorum. Her gittiğimde topaç götürüp koyuyorum toprağının üstüne. Toprağı bol olsun.
olağanüstü bir cemal süreya şiiridir. türkçe'nin tatlı mucizelerinden sadece bir tanesidir. bu dünyadan göçmüş bütün babaların ardından söylenen bir ağıt niteliğindedir.
"Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?"
"Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?"
Son günlerde şahsına, ailesine küfür edilmenin moda olduğu büyük insan. Biraz önce face'e girdim yine aynı şeyi gördüm.
Sizi biz unutsak tarih unutmayacak.
Sizi biz unutsak tarih unutmayacak.
"Neredesin rigmoooooo!" Diye bağırmak istediğim (ex)admin. Kendisi şu an sözlüğün geldiği durumu görse mezara girmek isterdi herhalde.
o yokuştan inerken ben balkondan izliyordum. son görüşümdü. keşke zaman dursaydı o an. sonsuza kadar inseydi yokuşu. ben de sonsuza kadar izleseydim onu.
sözlükçülükten zerre anlamayan bir şahsın açtığı format dışı başlıktır.
ahmet kaya şiiri paylaşmak isteyenler olabilir. bunda hiçbir problem yok. şiirin ismini başlık olarak paylaşırsın olur biter. örnek: (bkz:sizin hiç babanız öldü mü)
bu adam düne kadar moderatördü.
ahmet kaya şiiri paylaşmak isteyenler olabilir. bunda hiçbir problem yok. şiirin ismini başlık olarak paylaşırsın olur biter. örnek: (bkz:sizin hiç babanız öldü mü)
bu adam düne kadar moderatördü.
bbc'nin yayınladığı suç ve ceza filmindeki raskolnikov karakteri. Reyisin bakışları kül eder bütün edebiyat tarihini.
Helenistik dönemde yaşamış olan sicilyalı mucit ve matematikçi. Antik yunan'ın en büyük bilim insanıdır.
Biz onu hamamdan çıplak olarak çıkıp "eureka" diye bağıran zeki ama deli birisi olarak tanırız. Genelde ona dair bildiğimiz tek şey suyun kaldırma kuvvetini keşfeden kişi olduğudur. Fakat her şeyden önce bu adam bir matematik dahisidir. Tarihin ilk diferansiyel hesabı arşimet tarafından geliştirilir. Rönesans sonrası dönemin astronom, gök bilimci ve fizikçileri bu adamın hayranıdır.
Biz onu hamamdan çıplak olarak çıkıp "eureka" diye bağıran zeki ama deli birisi olarak tanırız. Genelde ona dair bildiğimiz tek şey suyun kaldırma kuvvetini keşfeden kişi olduğudur. Fakat her şeyden önce bu adam bir matematik dahisidir. Tarihin ilk diferansiyel hesabı arşimet tarafından geliştirilir. Rönesans sonrası dönemin astronom, gök bilimci ve fizikçileri bu adamın hayranıdır.
anafartalar grubu kumandanı miralay mustafa kemal bey'in, çanakkale savaşı sonrasında söylediği iddia edilen ünlü sözü.
Yıl Milattan Önce 1200, yer Çanakkale Boğazı:
Mora Yarımadası ve bütün Hellas'a bir Miken Ekolü hakimdir, Yunanistan'da işgal etmedikleri şehir kalmamıştır. Başlarındaysa Kral Agamemnon vardır. En sonunda Agamemnon ve kurmayları çeşitli olayları bahane ederek Hellespontos'a, yani şimdiki ismiyle Çanakkale Boğazı'na gözlerini diker. İşte insanlığın en trajik hikayesi burada yazılır; Troya tam 9 yıl boyunca kuşatmaya direndikten sonra düşer ve Agamemnon şehri yakıp küle çevirir. Fakat bu topraklar bugün bile ağıt yakar Hektor için, Sarpedon ve Priamos için. Çünkü yurtlarını ve insanlarını savunmaktan gayri hiçbir dilekleri yoktu onların.
Yıl Milattan Sonra 1915, yer yine Çanakkale Boğazı.
Batının işgalci kuvvetleriyle Anadolu halkları, 3100 sene arayla tekrardan karşı karşıya gelir. Tarihin cilvesi ya, İngiliz zırhlı gemilerinden birisinin adı Agamemnon'dur. İşgalciler yine saldırır, Anadolu yine savunur. Ancak bu sefer muvaffak olamazlar.
Derler ki savaştan sonra Mustafa Kemal Atatürk boğazın kıyısına oturur ve denize doğru şöyle seslenir: "Öcünü aldım Hektor"
Yıl Milattan Önce 1200, yer Çanakkale Boğazı:
Mora Yarımadası ve bütün Hellas'a bir Miken Ekolü hakimdir, Yunanistan'da işgal etmedikleri şehir kalmamıştır. Başlarındaysa Kral Agamemnon vardır. En sonunda Agamemnon ve kurmayları çeşitli olayları bahane ederek Hellespontos'a, yani şimdiki ismiyle Çanakkale Boğazı'na gözlerini diker. İşte insanlığın en trajik hikayesi burada yazılır; Troya tam 9 yıl boyunca kuşatmaya direndikten sonra düşer ve Agamemnon şehri yakıp küle çevirir. Fakat bu topraklar bugün bile ağıt yakar Hektor için, Sarpedon ve Priamos için. Çünkü yurtlarını ve insanlarını savunmaktan gayri hiçbir dilekleri yoktu onların.
Yıl Milattan Sonra 1915, yer yine Çanakkale Boğazı.
Batının işgalci kuvvetleriyle Anadolu halkları, 3100 sene arayla tekrardan karşı karşıya gelir. Tarihin cilvesi ya, İngiliz zırhlı gemilerinden birisinin adı Agamemnon'dur. İşgalciler yine saldırır, Anadolu yine savunur. Ancak bu sefer muvaffak olamazlar.
Derler ki savaştan sonra Mustafa Kemal Atatürk boğazın kıyısına oturur ve denize doğru şöyle seslenir: "Öcünü aldım Hektor"
Entrylerimi sıkça favlayan yazar. Sözlüğün en iyi yazarı mıdır bilemem ama kesinlikle en iyi okuyucusudur.
Sebebi şudur. Özellikle 3. Soru çok çetrefilli.
Antik dünyanın savaş mühendisliği konusunda geldiği son noktadır. İlkel pnömatik bir sistem olmasına rağmen çağına göre gayet gelişkindir. Dosta güven düşmana korku verir.
Tarihin ilk bilimsel tarihçisi olan thukydides(mö 455?-404?) Tarafından kayda alınır ilk defa. Thukydides bu silahın çalışma mantığına dair çok detaylı bir analiz yapmıştır. Ben biraz daha modern bir dille özet geçeyim:
kazanın içindeki yağ, alttan yakılan kömürle ısıtılır. Ateşin diri kalması için de sürekli körükle destek verilir. Sonuçta yağın sıcaklığı yükselir. Ona paralel olarak kazanın içindeki buhar basıncı da artar. Bu işlemden sonra sıra pompaya gelir. Kazana yukarıdan bağlı olan pompa, havayı sıkıştırır. Sıkışan hava ise akışkanın yer degiştirmesini sağlar. Böylelikle akışkan, kazanın alt tarafından bağlı olan başka bir kanala aktarılır. Kızgın yağ borudan iletildikten sonra lüle kısmına ulaşır. Lüle dediğimiz aparat, akışkanların hızının ayarlanmasına yardım olan bir elemandır. Lüle sayesinde kesit alan daraltılır ve kızgın yağ çevreye çok daha hızlı bir şekilde püskürtülür. Püsküren yağa ateş tutulduktan sonra ortaya cehennem gibi bir manzara çıkar. Çalışma mantığının resimli anlatımı şu şekildedir:
Bizans duvar freski olduğunu tahmin ettiğim bir görsel de şöyledir:
Bu da silahın aynı standartlarda günümüz canlandırması:
Edit: akışkanın içeriğinde çeşitli yanıcı kimyasallar da vardır.
Tarihin ilk bilimsel tarihçisi olan thukydides(mö 455?-404?) Tarafından kayda alınır ilk defa. Thukydides bu silahın çalışma mantığına dair çok detaylı bir analiz yapmıştır. Ben biraz daha modern bir dille özet geçeyim:
kazanın içindeki yağ, alttan yakılan kömürle ısıtılır. Ateşin diri kalması için de sürekli körükle destek verilir. Sonuçta yağın sıcaklığı yükselir. Ona paralel olarak kazanın içindeki buhar basıncı da artar. Bu işlemden sonra sıra pompaya gelir. Kazana yukarıdan bağlı olan pompa, havayı sıkıştırır. Sıkışan hava ise akışkanın yer degiştirmesini sağlar. Böylelikle akışkan, kazanın alt tarafından bağlı olan başka bir kanala aktarılır. Kızgın yağ borudan iletildikten sonra lüle kısmına ulaşır. Lüle dediğimiz aparat, akışkanların hızının ayarlanmasına yardım olan bir elemandır. Lüle sayesinde kesit alan daraltılır ve kızgın yağ çevreye çok daha hızlı bir şekilde püskürtülür. Püsküren yağa ateş tutulduktan sonra ortaya cehennem gibi bir manzara çıkar. Çalışma mantığının resimli anlatımı şu şekildedir:
Bizans duvar freski olduğunu tahmin ettiğim bir görsel de şöyledir:
Bu da silahın aynı standartlarda günümüz canlandırması:
Edit: akışkanın içeriğinde çeşitli yanıcı kimyasallar da vardır.
Gezi parkı'nın içinde çevik kuvvete karşı slogan atarken birden müdahale yemiştik. Tabii ki biber gazının bini bir para. Bünyem bu illet gaza hiç dayanıklı değildir. Öyle ki bayılma raddesine gelmiştim. Tam o anda hiç tanımadığım bir hanımefendi kolumdan tutup beni götürdü ve yarım saatten fazla ilgilendi. Benzer bir olayı harbiye tarafında da yaşamıştım. yabancı insanların birbirine karşı böylesine özverili davrandığını daha önce hiç görmemiştim. Öyle bir direniştir işte.
Bir Oruç tutmayanları dövmek değildir. yine de kesinlikle yapılmaması gerekir.
sir isaac newton denilen insan azmanı bir psikopat tarafından kaleme alınan kitap. Tarihin en etkili kitapları arasında gösterilir. Modern bilimin miladıdır. İçeriğinde birbirinden karmaşık zibilyon tane geometrik önerme mevcuttur. Türkçe'de "doğa felsefesinin matematiksel ilkeleri" ismiyle yayımlanmakta.
Bir gün merak edip bu kitabı satın aldıydım. kitabın ortasından rastgele bir bölüm açtım ve okumaya çalıştım. 10 dakika sonra beynimde birtakım süblimleşmeler meydana gelmeye başladı. Hemen kapatıp kitaplığa koydum. Hala orada duruyor zavallım.
Bir gün merak edip bu kitabı satın aldıydım. kitabın ortasından rastgele bir bölüm açtım ve okumaya çalıştım. 10 dakika sonra beynimde birtakım süblimleşmeler meydana gelmeye başladı. Hemen kapatıp kitaplığa koydum. Hala orada duruyor zavallım.
Philosophiae naturalis principia mathematica isimli başlığa yazdığım entynin silinmesi olayıdır.
Sabaha karşı 3 veya 4 civarı yazdıktan sonra uyudum. Bir saat kadar önce kalktığımda entrynin leyla olduğunu fark ettim. Silen şahsın espri anlayışını merak ediyorum. Kim sildiyse çıksın ortaya ve gerekçesini anlatsın. Aksi takdirde sözlüğe bir daha yazmayı düşünmüyorum.
edit: şu ana kadar herhangi bir açıklama gelmedi. Gelirse bir daha editleyeceğim.
edit2: rigmo bey ile bizzat konuştum, hata düzeltilecekmiş.
edit3: arkadaşlar bu konuda hiçbir modun bir suçu yokmuş boşuna günahlarını almışım. herhangi bir modun sildiği entry admin paneline düşüyormuş zaten. rigmo beyin dediğine göre hiçbir mod silmemiş. yani geriye bir tek ihtimal kalıyormuş, o da fyodorwell hesabından, yani şahsımın hesabımdan silinmiş olma ihtimali. böyle bir ihtimali duyunca tedirgin olup direk şifremi değiştirdim. silinen entry de admin tarafından geri getirildi zaten.
Sabaha karşı 3 veya 4 civarı yazdıktan sonra uyudum. Bir saat kadar önce kalktığımda entrynin leyla olduğunu fark ettim. Silen şahsın espri anlayışını merak ediyorum. Kim sildiyse çıksın ortaya ve gerekçesini anlatsın. Aksi takdirde sözlüğe bir daha yazmayı düşünmüyorum.
edit: şu ana kadar herhangi bir açıklama gelmedi. Gelirse bir daha editleyeceğim.
edit2: rigmo bey ile bizzat konuştum, hata düzeltilecekmiş.
edit3: arkadaşlar bu konuda hiçbir modun bir suçu yokmuş boşuna günahlarını almışım. herhangi bir modun sildiği entry admin paneline düşüyormuş zaten. rigmo beyin dediğine göre hiçbir mod silmemiş. yani geriye bir tek ihtimal kalıyormuş, o da fyodorwell hesabından, yani şahsımın hesabımdan silinmiş olma ihtimali. böyle bir ihtimali duyunca tedirgin olup direk şifremi değiştirdim. silinen entry de admin tarafından geri getirildi zaten.
evrenin bize orada dur deme şeklidir. entropi kavramı ile doğrudan bağlantılıdır. ikinci yasanın kelvin-plank ve clausius olmak üzere iki çeşit ifade ediliş biçimi vardır.
ikinci yasa bize, hiçbir termodinamik çevrimin %100 verimle çalışamayacağını belirtir. bugün o son model otomobillerin motorlarından alınan verim bile %35-40 civarındadır. tarihte birçok bilim insanı ikinci yasaya meydan okumak için yıllarını heba etmiştir.
bu yasaya başka bir yaklaşım da şudur: evren sürekli düzensizliğe, yani kaosa doğru meyleder. doğada düzensizlik yaratmayacak herhangi bir değişim ve dönüşüm gerçekleştirmek mümkün değildir.
ikinci yasa bize, hiçbir termodinamik çevrimin %100 verimle çalışamayacağını belirtir. bugün o son model otomobillerin motorlarından alınan verim bile %35-40 civarındadır. tarihte birçok bilim insanı ikinci yasaya meydan okumak için yıllarını heba etmiştir.
bu yasaya başka bir yaklaşım da şudur: evren sürekli düzensizliğe, yani kaosa doğru meyleder. doğada düzensizlik yaratmayacak herhangi bir değişim ve dönüşüm gerçekleştirmek mümkün değildir.
aynı nick ile yazarı olduğum müthiş sözlük.
ancak uzun vadede işler hiç iyi gitmiyor. gün geçtikçe salak saçma insanlar doluşmaya başladı. mesela aktrollerin sayısı azımsanacak gibi değil. hala bile müthiş yazarlara sahip, fakat o yazarlar da pek memnun değil sözlüğün geldiği son durumdan. yöneticileri siteyi tamamen şirketleştirip sözlük ruhunu çalmaya çalışıyor. ssg gittikten sonra iyiden iyiye tepeden inmeci bir anlayışla yönetilmeye başladı.
burası geleceğin sözlüğü olmaya aday, bu potansiyeli görüyorum. iyi yönetildiği müddetçe önü açık. onun için rez aldık ya zaten
ancak uzun vadede işler hiç iyi gitmiyor. gün geçtikçe salak saçma insanlar doluşmaya başladı. mesela aktrollerin sayısı azımsanacak gibi değil. hala bile müthiş yazarlara sahip, fakat o yazarlar da pek memnun değil sözlüğün geldiği son durumdan. yöneticileri siteyi tamamen şirketleştirip sözlük ruhunu çalmaya çalışıyor. ssg gittikten sonra iyiden iyiye tepeden inmeci bir anlayışla yönetilmeye başladı.
burası geleceğin sözlüğü olmaya aday, bu potansiyeli görüyorum. iyi yönetildiği müddetçe önü açık. onun için rez aldık ya zaten
bir çağı kapatıp diğerini açan, dünya tarihinin en meşhur sloganı.
fransız ihtilali döneminde kullanılmıştır. liberte egalite fraternite bir dünya görüşüdür.
19. yüzyılın başından itibaren, toplumu şekillendiren farklı düşünüş biçimleri ortaya çıkmaya başlamıştı. insanlık zor da olsa anlamıştı artık, soylu olmanın babadan gelen kan ile hiçbir ilgisi yoktu. batı dünyası dahil birçok coğrafyada artık birtakım kişiler, arkalarına tanrının sözde inayetini alarak yaşadığı toplumları yönetemeyecekti.
fransız ihtilali döneminde kullanılmıştır. liberte egalite fraternite bir dünya görüşüdür.
19. yüzyılın başından itibaren, toplumu şekillendiren farklı düşünüş biçimleri ortaya çıkmaya başlamıştı. insanlık zor da olsa anlamıştı artık, soylu olmanın babadan gelen kan ile hiçbir ilgisi yoktu. batı dünyası dahil birçok coğrafyada artık birtakım kişiler, arkalarına tanrının sözde inayetini alarak yaşadığı toplumları yönetemeyecekti.
kanellizdjkljslzşlkdssdlşas. ehem, şöyledir;
(bkz:herr muller)
(bkz:rigmo)
(bkz:grifingoo)
bu üçünü çok özleyeceğim beee. unutursak kalbimiz yerinden sökülsün.
kargalı, dal kalkınca ve ghost kardeşlerim de var tabii ki. fakat onlar halihazırda banlı değiller veya entryleri silinmemiş durumda. onlar da çok efsanedir orası ayrı. yine de eskisi gibi hevesle yazacaklarını sanmıyorum.
(bkz:herr muller)
(bkz:rigmo)
(bkz:grifingoo)
bu üçünü çok özleyeceğim beee. unutursak kalbimiz yerinden sökülsün.
kargalı, dal kalkınca ve ghost kardeşlerim de var tabii ki. fakat onlar halihazırda banlı değiller veya entryleri silinmemiş durumda. onlar da çok efsanedir orası ayrı. yine de eskisi gibi hevesle yazacaklarını sanmıyorum.
hey there
Dünyaca ünlü fantastik edebiyat veya bilim kurgu yazarı olmak.
Bir pigmenttir, kana kırmızı rengini verir. Genelde fişne suyu ile karıştırılır.
Şu ana kadar 3 tane kitap yazdım ama 4 tane ödülüm var. Nasıl oluyor anlamadım lan. Birisini karambolden verdiler herhalde.
Tarihteki en şiddetli veba salgını orta çağ avrupasında gerçekleşmiştir. Sıradan bir italyan'ın kaleme aldığı anılarından bir bölüm şöyledir:
"Ben, agnolo di tura. Çocuklarımı ellerimle gömdüm. Artık ölenler için gözyaşı dökecek kimse kalmadı. Herkes ölümü bekliyor. O kadar çok insan öldü ki dünyanın sonunun geldiğine hepimiz inandık."
"Ben, agnolo di tura. Çocuklarımı ellerimle gömdüm. Artık ölenler için gözyaşı dökecek kimse kalmadı. Herkes ölümü bekliyor. O kadar çok insan öldü ki dünyanın sonunun geldiğine hepimiz inandık."
bazı ergen yaşam formları tarafından insanları karalama mekanı haline getirilmiş başlıktır.
Ulan bi ben mi çay-sigara eşliğinde cennet mahallesi izliyorum dediğim über özellikler.
- Eylemcilik bakımından: mustafa kemal atatürk
- Tarihe en çok etki bakımından: nasıralı isa
- Düşünsel bakımdan: miletli thales
- Medeni cesaret bakımından: galileo galilei
- Tarihe en çok etki bakımından: nasıralı isa
- Düşünsel bakımdan: miletli thales
- Medeni cesaret bakımından: galileo galilei
elektrik ve manyetizmanın, bir bütünün iki ayrılmaz parçası olduğunu anlayan ilk insandır. bu mantığı kullanarak dünyanın ilk motorunu yapmıştır. aslında motor bile denilemeyecek kadar ilkel mekanizma kurmuştur ama mantalitesi elektromanyetizma ile ilgilidir.
kendisi bir demircinin oğlu olarak başlar bilim hayatına. yamulmuyorsam üniversite tahsili de yoktur. daha ziyade usta-çırak ilişkisiyle öğrenir çoğu şeyi. fakat fizikte devrim yaratacak keşiflere imza atar. çünkü çok çalışkandır, çok zekidir, en önemlisi çok meraklıdır.
kendisi bir demircinin oğlu olarak başlar bilim hayatına. yamulmuyorsam üniversite tahsili de yoktur. daha ziyade usta-çırak ilişkisiyle öğrenir çoğu şeyi. fakat fizikte devrim yaratacak keşiflere imza atar. çünkü çok çalışkandır, çok zekidir, en önemlisi çok meraklıdır.
İhtilal zamanlarından kalma fransa milli marşı. İngiltere'nin god save the queen marşından sonra dünyanın ikinci milli marşı olma özelliğini taşır. Rivayete göre tek gece bestelenmiştir. Rusların overrated milli marşından çok daha güzeldir. Bunu dinleyince insanın bastille'e tekrardan baskın yapası gelir.
Bu arada zidane seviliyorsun kardeşim.
Edit: link çalışmadığı için çıkarıldı.
Bu arada zidane seviliyorsun kardeşim.
Edit: link çalışmadığı için çıkarıldı.
Kesinlikle büyük bir yalandır. Kaba bir tahminle bu ülkenin en %3-4 civarı herhangi bir dine mensup değil.
Türküm. Uzak ve yakın tarihimi seviyorum, dilime bayılıyorum. Atatürk'ü ve yaptıklarını sonuna kadar sahipleniyorum. Ermeni ve yunan'dan nefret etmiyorum. Ülkedeki çeşitli etnik kimliklerin sindirilmesi taraftarı değilim. Memleketim ve kendim için her gün daha çok çalışıyorum. Sen faşist desen ne olur demesen ne olur. Sen dedin diye kimliğimi çıkarıp atacak değilim. En azından faşistlik yapıp aynı zamanda sosyalist gibi görünmeye çalışmıyorum.
Kendisi şöyle bir ruh hastasıdır:
Tek bir birlik notayı farklı anahtarlarla kesiştirerek yaptığı bir imzası da vardır:
Tek bir birlik notayı farklı anahtarlarla kesiştirerek yaptığı bir imzası da vardır:
Tanrı sansürcü değildir. Tanrı alır.
Öncelikle (bkz:Çok şükür bugün de anket doldurduk)
- paul mccartney
- george harrison ölmese iyiydi
- sir ian mckallen
- paul mccartney
- george harrison ölmese iyiydi
- sir ian mckallen
Yılların sözlükçüsü olarak hiçbir zaman anlayamadığım edit çeşidi. Ulan birisi uyarır edit verirsin, içerik eklemesi yaparsın edit verirsin anlarım. ancak şu zımbırtıya edit vermek niye? Entrynin tüm akıcılığını, bütünlüğünü mahvediyor. Ha yapana saygı duyuyorum orası ayrı mesele.
Onlar kendilerini biliyor dediğim yazarlar listesi.
7 milyar liralık diyanet işlerinin ek bütçeye ihtiyacı olduğunu gösterir. çestır 10.50 olmuş naled olsun. abicim şunun ederi en fazla 4 lira be. hadi 5 olsun.
Arapça veya farsça'dan dilimize geçmiş gibi duran kelimedir. ancak batı kökenli olduğunu belirtmek isterim. Yunanca "avthéntis" kelimesinden türemiştir. Tanrı anlamına geldiği doğrudur ama başka birçok anlamı da bünyesinde taşır.
arkadaşın telefonunda öylesine çiziktirmiştim. breaking bad fanları beri gelsin.
bütün zamanların en büyük kompozitörü. 35 yaşındaki ölümüne kadar birbirinden değerli 626 eser bırakmıştır insanlığa. bazı otoritelerce newton ile birlikte gelmiş geçmiş en zeki insan olarak kabul edilir. akıllarda yer eden pek çok sonat, konçerto, opera ve senfoni yazmıştır. ayrıca sıkı bir joseph haydn hayranıdır. mezarının yeri bilinmemektedir.
don giovanni, 40. senfoni, eine kleine nachtmusik, die zauberflöte ve requiem başlıca eserlerindendir. ancak bana kalırsa en efsane eseri requiem'dir. mozart'ın ölümünden önceki son eseridir ve yarım kalmıştır. requem kısa bölümlerden oluşan bir ağıttır özünde. başlıca şu ölümsüz bölümlerden oluşur: dies irae, confutatis, kyre eleison, lacrimosa.
alfred einstein, mozart ile ilgili kitabında şunları yazar: “başka bir evrene gidiyordu o, bilmediğimiz bir nedenle dünyamıza düştü. bizlere hazineler bırakıp gene bilmediğimiz bir nedenle koptu aramızdan, ona bir mezarı bile çok gören insanlardan.”
don giovanni, 40. senfoni, eine kleine nachtmusik, die zauberflöte ve requiem başlıca eserlerindendir. ancak bana kalırsa en efsane eseri requiem'dir. mozart'ın ölümünden önceki son eseridir ve yarım kalmıştır. requem kısa bölümlerden oluşan bir ağıttır özünde. başlıca şu ölümsüz bölümlerden oluşur: dies irae, confutatis, kyre eleison, lacrimosa.
alfred einstein, mozart ile ilgili kitabında şunları yazar: “başka bir evrene gidiyordu o, bilmediğimiz bir nedenle dünyamıza düştü. bizlere hazineler bırakıp gene bilmediğimiz bir nedenle koptu aramızdan, ona bir mezarı bile çok gören insanlardan.”
Birisi de çıkıp fyodorwell dememiş. (bkz:ulan hepiniz ordaydınız be)
Dünyanın en sade ve en kolay anlaşılabilen alfabesidir. Çünkü tarihsel kökleri epey derindir, binlerce yıllık bir emeğin son ürünüdür. Bu alfabenin ortaya çıkmasında birçok ulusun doğrudan veya dolaylı katkısı olmuştur.
Öncelikle fenikeliler sese dayalı bir alfabe geliştirerek yazı ve kayıt tutma işlemlerini bambaşka bir boyuta taşırlar. Sonraki aşamada yunanlar fenike alfabesini alıp kendi dillerinin fonetiğine göre uyarlarlar. Romalılar ise latin alfabesinin prototipini geliştirirler. Bizans ve orta çağ avrupasında yontularak bugünkü halini alır.
Mustafa kemal atatürk, neredeyse her konuda olduğu gibi alfabe konusunda da gayet isabetli bir iş yapmıştır. Onun kesinlikle bir modayı takip etme dürtüsüyle latin alfabesini ithal ettiğini düşünmüyorum. Bir gecede cahil kalanları üzmüştür orası ayrı mesele.
Öncelikle fenikeliler sese dayalı bir alfabe geliştirerek yazı ve kayıt tutma işlemlerini bambaşka bir boyuta taşırlar. Sonraki aşamada yunanlar fenike alfabesini alıp kendi dillerinin fonetiğine göre uyarlarlar. Romalılar ise latin alfabesinin prototipini geliştirirler. Bizans ve orta çağ avrupasında yontularak bugünkü halini alır.
Mustafa kemal atatürk, neredeyse her konuda olduğu gibi alfabe konusunda da gayet isabetli bir iş yapmıştır. Onun kesinlikle bir modayı takip etme dürtüsüyle latin alfabesini ithal ettiğini düşünmüyorum. Bir gecede cahil kalanları üzmüştür orası ayrı mesele.
Kaderi yüzük ile kesiştikten sonra smeagol'un ruhunda ortaya çıkan karanlık taraf. çoklu kişilik bozukluğunun karakterize edilmiş hali.
Gollum yüzük için arkadaşı deagol'u öldürür. Fakat çok ilginçtir; smeagol'un içindeki gollum tarafı, yüzüğü arkadaşının elinde gördüğü an ortaya çıkar ilk defa. Yani zamanla oluşan bir şey değildir gollum, aniden belirir smeagol'un ruhunda, onu ele geçirir. Sanki ortaya çıkmak için yıllardır o anı beklemiş gibidir.
Arkadaşının elinde yüzüğü görünce "onu bise ver canım." diye araya girer. Arkadaşı da yüzüğü vermeyi reddedince zavallıyı oracıkta öldürür.
insanların su yüzüne çıkmayı bekleyen karanlık tarafının temsilidir gollum. Siz de yarın bir gün arkadaşınızın elinde en son model iphone gördüğünüzde "onu bise ver canım" diyebilirsiniz. Ancak vermek istemezse çok üstelemeyin.
Gollum yüzük için arkadaşı deagol'u öldürür. Fakat çok ilginçtir; smeagol'un içindeki gollum tarafı, yüzüğü arkadaşının elinde gördüğü an ortaya çıkar ilk defa. Yani zamanla oluşan bir şey değildir gollum, aniden belirir smeagol'un ruhunda, onu ele geçirir. Sanki ortaya çıkmak için yıllardır o anı beklemiş gibidir.
Arkadaşının elinde yüzüğü görünce "onu bise ver canım." diye araya girer. Arkadaşı da yüzüğü vermeyi reddedince zavallıyı oracıkta öldürür.
insanların su yüzüne çıkmayı bekleyen karanlık tarafının temsilidir gollum. Siz de yarın bir gün arkadaşınızın elinde en son model iphone gördüğünüzde "onu bise ver canım" diyebilirsiniz. Ancak vermek istemezse çok üstelemeyin.
Dostoyevski'nin yarattığı en karanlık karakterlerden birisidir. Yaygın bir görüşün aksine, raskolnikov tefeci kadını öldürdüğü için asla pişmanlık yaşamamıştır. En azından benim görüşüm bu yönde. Raskolnikov'u mahveden şey kıskançlığı ve harisliğidir. Napolyon'u, muhammed'i ve onlar gibi tarihin çarkını döndürebilme özelliğine sahip insanları kıskanır. Onların yaptığı ve söylediği her şey yasadır, tamamen meşrudur. Ne kadar kötülük yaparlarsa yapsınlar, yine de kahramandırlar toplumun gözünde. Raskolnikov ise sadece yaşlı ve şerefsiz bir kadını öldürdüğü için şekilden şekile girmek zorunda kalmıştır. İşte onu mahveden bu gerçekliktir.
çok net söylüyorum, şu adamlar iktidarı ele geçirse şimdiki hükümete bile rahmet okutur. mesela ben direk karadeniz'den yüzerek ukrayna'ya falan geçerim.
tanım: 70'lerin kafasıyla hareket eden aşırı sol, aşırı muhafazakar ve militan bir örgüt. siyasal islamcılar kadar yasakçı ve sansürcü bir zihniyete sahiptir.
tanım: 70'lerin kafasıyla hareket eden aşırı sol, aşırı muhafazakar ve militan bir örgüt. siyasal islamcılar kadar yasakçı ve sansürcü bir zihniyete sahiptir.