arkadaşın ölmesi

fyodorwell
Hayatımda hiç unutamayacağım olaylardan bir tanesidir. 10 yaşındayken çok sevdiğim bir arkadaşımı trafik kazasında kaybetmiştim. Kaza esnasında ölmedi, ilk önce hastaneye kaldırdılar. Bizimkiler haberi aldığında çoktan kalbi durmuştu zaten. Çok iyi hatırlıyorum, annem ağlayarak "kaan öldü oğlum." demişti. Ölüm kavramı da çocuk aklı için biraz bulanık. Arkadaşımın bir daha gelmeyeceğini biliyordum ama derin bunalımlara da girmemiştim normal olarak.

2 gün sonra cenazesi kalktı. Annem cenazeye gitmeden önce beni teyzeme bırakmak istiyordu. Tam o esnada dedem(anne tarafından) geldi bize. Kendisi bir numaralı anadolu çomarıdır. Benim de cenazeye gelmem için ısrar etti anneme. "Fyodor'un bunları görmesi gerekiyor kızım. sonsuza kadar çocuk kalmayacak" demedi tabii ki. "gızım alışzın alışzın böyle şeylere" diyerek alıp götürdü beni de cenazeye. Neye alıştırıyorsun olum nargile mi bu? Küçüksün bir şey de diyemiyorsun.

Gittik mezarlığa. dedem elimden tutup gasilhanenin kapısına götürdü. çocuğun bedeninin yıkanışını gösterdi. O manzarayı görünce ağlamaya başlamıştım zaten. İki gün öncesine kadar birlikte topaç çevirdigim çocuğun şişmiş soluk bedenini görmek travmaya sebep olmuştu. Bilmiyorum belki de kolay etkilenen birisiyimdir. Uzun süre çıkamamıştım o travmadan. Sürekli rüyamda görüyordum. Mesela bir rüyamda "Fyodor ben ölmedim sana yalan söylüyorlar." demişti şişmiş beyaz yüzüyle. Ondan sonra birlikte topaç çevirmiştik yine.

Arada giderim mezarına. Eskiden her yerde topaçlar satılıyordu. Şimdi bulmak pek kolay olmuyor öyle, ama bir şekilde buluyorum. Her gittiğimde topaç götürüp koyuyorum toprağının üstüne. Toprağı bol olsun.
ickial
kimsenin başına gelmemesini istediğim olay. kendinizden bir parçayı toprağın altına gömüyormuş gibi oluyor. bağırmak istiyorsunuz, ama sesiniz çıkmıyor sanki. boğazınızda bir yumru. o hissi iyi bilirim.

önce trafik kazasında, sonra bıçaklanmada ve ardından sebebi çözülemeyen bir intiharla ardı arkası kesilmeyecek şekilde 3 arkadaşımı kaybettim bu hayatta. öldüklerine inanamadım, telefonla arasam sanki alo? diyeceklermiş gibi hissederim halen. doğum günlerini kutlarım hala, bazen derdimi onlara anlatırım, cüzdanımda bile taşırım resimlerini, o kadar alışamadım gidişlerine.

bunlardan daha da acısı da, abimi kaybetmemdi. evet, hiç görmediğim bir abimi yitirdim, yaşadığını hiç görmeden kaybettim, sesini duymadan, bana gülümsemesine fırsat olmadan, beni koruyup kollayacağına tanıklık edemeden. albümdeki resimlerini gözyaşlarımla ıslattığım, kıyafetlerini çekmecemde sakladığım insanın olmayışını asla hazmetmedi yüreğim. her neyse...

kimse hayatında değer verdiği insanları kaybetmez umarım... hayatın size vereceği en büyük acı budur çünkü. sevdiklerinizin canıyla sınanmamanız dileğiyle.
tutankhamonyum
Hele ki tüm zamanını geçirdiğin kişiyse bu tarifi imkansız acılar yaşatır bir sevdiğini kaybettiginde içinde ateşler yanar günler geçtikçe hepsi birer birer söner ama son bir tane vardır ki duyulan ozlem ve bunun asla giderilemeyecek oluşudur asla Sönmez sonsuza dek durur içerde
buhicdogrudegil
Çok acıtır insanın canını.her gün beraber yemek yiyip beraber içip dertleştiğin insan artık yoktur.ilk başta kaldıramazsın,yediremezsin sabahın köründe gelen o telefon kötü bir şakadır.telefonu kapatırsın 10 dakika boşluğa bakarsın,yok dersin,olmaz dersin ama olmuştur.cenazesine doğru hiç bir duygu hissedemeden gidersin annesi seni görünce sana sarılır boynunda ağlar.sende ağlarsın hiçbir şey hissedemeden sadece ağlarsın mezara gömmeye gidersin arkadaşların vardır çevrende hepsi ağlıyor,soğuk kanlısın.eline küreği alıp toprağı atarsın ya...

Kimsenin yaşamaması gerekn bir durum.