confessions

valonqar

Rakı  · 25 Nisan 2017 Salı

  1. toplam giri 351
  2. takipçi 31
  3. puan 7076

şehit ahmet

valonqar

ahmet kalfa osmanlı imparatorluğu'nun büyük muhasebe defterinin kâtibidir. ahmet'in rus kökenli genç ortodoks hristiyan bir cariyesi vardır. bu cariye imanına oldukça sadıktır ve ahmet kilise ayinlerine gitmesine izin verir. pazar günleri ayinden sonra cariye eve döner. sohbet ettiklerinde ahmet cariyenin ağzından tarif edilemez bir misk kokusu alır ve bu kokunun nereden kaynaklandığını sorar. ilk başta cariye kokunun kaynağını anlatmaz. ahmet ısrar eder ve sonunda cariye bu kokunun ayinde yediği kutsanmış komünyon ekmeği (antidoron) ve içtiği kutsanmış ayazma suyundan kaynaklandığını söyler. ayin hakkında sohbet ederken cariye imanın esaslarını ahmet'e anlatır: “imanımız canlı bir imandır. biz hristiyanlar için, tanrı'mız isa mesih'tir. o allah'ın oğlu'dur. o, bizi günahtan kurtarmak için insan oldu ve gökyüzünden yere inmiştir. o, bu dünyada yaşadığı zamanda, sayılamayacak kadar mucizeler yapmıştır. bilmek ve aklında da tutmak istersen, bunların en önemlisi, bizi sevdiğinden yahudiler tarafından çarmıha gerildi ve üçüncü günde yeniden dirildi. isa mesih'in yeniden dirilişi, insanlık tarihinde en önemli olaydır. biz ortodoks hristiyanlarda, isa mesih'in gücüyle, mucizeler bugün de devam etmektedirler. isa mesih ile her şey mümkündür.”

işittiklerinin üzerinden günler geçer ve ahmet derin derin düşünmektedir. cariye'nin cesareti ve ayin hakkındaki paylaştıkları ahmet'in merakını bir hayli uyandırır. bir sonraki ayine katılabilmek için patrik I. iakovos'tan izin alır ve fener rum ortodoks patrikhanesi kilisesindeki ayine katılır. ayinde ahmet bir görüme tanık olur. kendisi hariç kilisedeki herkesin başı aydınlanmıştır. bu olay ahmet'i çok etkiler: “cariye gerçekten de haklıydı” diye düşünür. “hristiyanların dini canlıdır. şimdi hissettiğim sevinç ne büyüktür!”

bu kerametlerden sonra ahmet cariye'ye döner, yaşadıklarını şaşkınlıkla anlatır ve gerçekten samimi bir biçimde tövbe eder: “daha fazla karanlıkta kalmak istemiyorum. gerçek ışığı gördüm! bana söylediklerine inanıyorum! isa mesih'e inanıyorum! senin yanına gelebilmem için bana yardım et isa mesih'im! tövbe ediyorum! isa mesih'im, bana şefaat et! bana göstermiş olduklarına, kalbimin derinliklerinden sana şükranlarımı sunuyorum!” aradan bir müddet geçtikten sonra da ahmet vaftiz olur. mesleğinden dolayı ahmet yeni imanını gizli tutar. hristiyan cariyesi ve belki de sayılı papaz ve hristiyanlar dışında hiç kimse ahmet'in tecrübe ettiklerinden haberdar değildir.

bir gün ahmet İstanbul kodamanlarının bulunduğu bir şölene katılır. dünyada hangi felsefe veya inancın en büyük olduğunu tartışırlarken, soruyu ahmet'e de yönlendirirler. ahmet bir ikilem içerisindedir. yalan söyleyip söylememe konusunda gelgitler başlar. içinden şöyle düşünür: “isa mesih'imi reddetmem gerekecek, oysa isa mesih'imi o kadar seviyorum ki (…) hayır! ben hain olmayacağım, ben yahuda olmayacağım.” artık ahmet'in yüreği kendisine değil, isa mesih'e aitti. büyük bir cesaretle şöyle cevap verir: “bütün inançların en büyüğü, hristiyanların inancıdır.” artık gizlenecek bir yer kalmamıştır ve herkes ahmet'in din değiştirdiğini öğrenmiş olur. sorguya alınır ve yeni inancını inkar etmediği için kadı tarafından ölümle cezalandırılır ve başı kesilir. böylece defterdar ahmet kalfa, mesih'e duyduğu sevgiden dolayı 3 mayıs 1682'de istanbul'da hayata veda eder.

isa mesih

valonqar
kralım.
o her zaman güçlü, tamamen doğru, sonsuza dek değişmeyecek olan, lütufkar, adil olan, günahkarların kurtarıcısı, medeniyetin merkezi, kendi kendine yetebilen, saygı ve övgüye layık olan, eşsiz, benzersiz, örneği olmayan, en yüksek ve en yüce olandır.

çağların harikası, her ihtiyacı karşılayabilen, her şeye gücü yeten, güçsüzlerin gücü, yüreği anlayan, kurtaran, koruyan, rehberlik eden, hastaları iyileştiren, günahları bağışlayan, tutsakları özgür kılan, zayıfları koruyan, gençleri kutsayan, umutsuzlara umut veren, çaresizlere hizmet eden, alçakgönüllü bir kral!

benim kralım bilgeliğin anahtarı, aklın kaynağı, kurtuluşun kapısı, barışın-doğruluğun-kutsallığın ve zaferin yolu, yüceliğin sahibi, kahramanların başı, yasaların lideri, valilerin valisi, prenslerin prensi, kralların kralı ve rablerin rabbi'dir!

sözleri kesin, iyiliği sınırsız, merhameti sonsuzdur. o'nun sevgisi son bulmaz, sözü ve lütfu her şeye yeter. o tarihin en çok bahsettiği, konuştuğu kişi. düşünceleri ve yaptıkları çağlar boyunca konuşulan kişi. tarif edilemez, tanımlanamaz, anlaşılamaz, yenilmez, karşı konulmaz bir kral. o'nsuz hiçbirşey var olmadı, olamaz. o olmadan kimse yaşayamaz. ferisiler ona katlanamadı, pilatus o'nda suç bulamadı, herod o'nu öldüremedi, ölüm o'nu tutsak edemedi ve mezar o'nu içinde tutamadı.

benim kralım her zaman var olmuş, var olan ve var olacak olandır. o'nun öncesi yok, o'nun halefi yok. o başlangıçta var olan ve sonsuza dek var olacak olandır.

o benim kralım, isa mesih!
tanıyor musunuz?

Günah

valonqar
günahın bedeli ölümdür. tanrı'nın günah için belirlediği ücret budur. bu konuya daha sonra değineceğim.

tanrı insanı sevgiden yarattı. rahatı ve mutluluğu için her şeyi sağladıktan sonra insanı yarattı. tanrı tüm yarattıklarının içinde, sadece kendi suretinden yarattığı insana akıl verdi ki seçebilsin diye. demek ki akıllı olmak insanın neşe ve mutluluğunun kaynağıydı. akıllı olmak, insanın tanrıyla, sevgiyle ve özgür iradesiyle bağ kurabilme vesilesiydi. diğer canlılar gibi zorlama ile değil, akıllı bir varlık olarak tanrıyla yaşamayı seçmeliydi. ancak sonra şeytan ortaya çıktı, insanı kıskandı. şeytan aslında düşmüş bir melekti, insanın sahip olduğu bolluğu kıskandı. bu nedenle onları ayartmaya çalıştı. adem ve havva'nın, tanrı'nın onları sınamak için koyduğu ağacın meyvesinden yemesini sağladı. insan söz dinlemedi ve ceza olarak aden bahçesinden kovuldu. böylece bu ilk günah, adem ve havva'nın kanıyla tüm insanlığa aktarıldı. adem günah işledi, soyundan gelenler de öyle; adem inkar etti, soyundan gelenler de öyle. kutsal kitap şöyle der: «günah bir insan yoluyla, ölüm de günah yoluyla dünyaya girdi» (romalılar 5:12)

gelelim günahın cezasına. günahın cezası ölümdür. tanrı adildir, adil bir yargıçtır. günah işleyen insanı ölüme mahkum etti ve tanrı'nın hükmü geri alınamaz, adaleti değişmez. tanrı sevecendir, merhametlidir de. ama hem adil bir şekilde ceza verip hem de nasıl merhametli olacak? her tövbe edene tamam çocuğum senin günahlarını bağışladım derse günahın cezası ne olacak? işte kurtuluş planı bu çok özel nedenden dolayı ortaya atıldı. tanrı hem adil bir yargıç ve hem de sonsuz merhamet sahibi olabilecekti. peki nasıl?

tanrı'nın merhamet göstermesi, bağışlaması için fidye ödenmesi gereklidir ki kutsal adalet yerini bulsun.

buna bir örnek vereyim.
birinden 5 bin lira borç aldım diyelim. çocuğum hastaydı onun tedavisine harcadım parayı. alacaklı kişiye de geri ödeyemedim. alacaklı da haliyle beni dava etti. yargıç bana dedi ki, evladım neden ödemiyorsun borcunu. efendim çocuğum hasta param yok ödeyemiyorum dedim. yargıç çaresizliğimi anlıyor, bana acıyor ancak mahkeme adalet demek. yargıç da bir açmazın içinde. beni hapsetse bir işe yaramayacak aksine dertler katlanacak, çünkü ailem benim elime bakıyor. ceza vermezse alacaklıya haksızlık olacak. yargıç merhametli olduğundan alacaklıya alacağını kendisi ödüyor, hatta bana da para veriyor hasta çocuğuna ilaç alırsın diye. böylece dava kapanmış oluyor. işte tanrı da aynen böyle yapıyor. hatta bunu daha evvel yapmışlığı da var.

ibrahim, oğlu ishak'ı kurban edeceği zaman tanrı merhameti devreye giriyor. ishak'a karşılık kurtarmalık olarak bir koç sunmasını istiyor. böylece ishak'ın canı bağışlanmış oluyor. fidye adaletin sağlanmasına ve günahkara merhamet gösterilmesine olanak tanır. tövbe etmiş olsa bile bir günahkarın fidyesiz affedilmesi mümkün değildir.

peki günahımızın fidyesi ne olacak? günah kabahatin büyüklüğüyle ve ağırlığıyla ölçülür. büyük veya küçük olarak sınıflanır. günahın büyüklüğü işlendiği kişiye göre de değişir. bunu şöyle bir örnekle açıklamak istiyorum:

bir işte çalışıyorsunuz ve orada sizden daha alt kademede görev yapan birine karşı kabahat işlediniz diyelim. kendinizi affettirmek için ona bir hediye alırsınız ya da cebine 100 lira sıkıştırıp benden bir şeyler ye dersiniz. bu şekilde kendinizi affettirebilirsiniz.

benzer bir kabahati patronunuza karşı işleseniz bu sefer 100 lirayla yırtamazsınız. bedeli daha ağır olur, hatta işten bile atılabilirsiniz.

bir de devlet başkanı gibi önemli birisine karşı yaptığınızı düşünün. kuvvetle muhtemel hapis cezası alırsınız.

görüldüğü gibi kabahat işlediğimiz kişinin önemi arttıkça, kefaret bedeli de artıyor.

her insan, konumu ne olursa olsun sınırlıdır. ancak tanrı sınırsızdır. peki sonsuz tanrı'ya karşı işlenen kabahatler ne olacak? sonsuz tanrıya karşı işlenen tek bir günah da sonsuzdur. peki bu sonsuz günahın kefareti ne olacak? bunun bedeli nasıl ödenebilir? tanrı hem adildir hem de merhametlidir bunu unutmayalım. eğer ben sizin ferrari marka otomobilinizi ödünç alıp arabayı pert edersem onun yerine size fiat veremem. kusurun bedeli neyse aynı ölçekte yerine koymak gerek. avize kırınca yerine floresan alamazsınız.

bu kefaretin 3 özelliğe sahip olması gerek:
1- sonsuz olmalı, çünkü işlenen günah sonsuz.
2- insan olmalı, çünkü günah işleyen insan.
3- günahsız olmalı, çünkü günahın bedelini ancak günahsız biri ödeyebilir.

isa mesih sonsuzdur çünkü tanrının insan bedeni alarak yeryüzüne inmiş halidir.
isa mesih insandır çünkü insan bedeni almıştır.
isa mesih günahsızdır çünkü tanrısal özellikleri olduğu için günah işlememiştir.

2. kor. 5:14 - yargımız şu: biri herkes için öldü; öyleyse hepsi öldü. evet, mesih herkes için öldü. öyle ki, yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölüp dirilen mesih için yaşasınlar.

günahları yıkayıp temizlemek için bir insanın iman edip vaftiz olması şarttır. kişinin günahlarından kurtulması, temizlenip arınması ve isa mesih'te yeni yaratık olup da geçmişinin gömülmesi için birinci koşul vaftiz olmasıdır. çünkü bir kimse mesih'te ise yeni yaratıktır. eski her şey yenilenmiştir, işin özü de budur.

tanrı günahımızı ve ayıbımızın utancını örtmek ister. günahı ayıp ve utancıyla miras aldık ancak mesih bunu doğruluğuyla, masumiyetiyle, güzelliğiyle ve görkemiyle örttü. işte o zaman tanrı'nın armağanı olan sonsuz yaşamı geri alacağız. romalılar 6:23'te denildiği gibi: "çünkü günahın ücreti ölüm, tanrı'nın armağanı ise rabbimiz mesih isa'da sonsuz yaşamdır." hatta romalılar 6. bölümün tamamını okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

iki şehrin hikayesi

valonqar
charles dickens'ın,
"zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi." şeklindeki girişiyle akıllarda yer eden, dünya klasikleri arasında yer edinen okunmaya değer kitap.

sürekli yazım hatası yapan insan

valonqar
cahildir. cahilden öte salaktır.

bunca sene türkçe konuş, türkçe yaz, okulda türkçe gör sonra gel yazım hatası yap. zeka geriliğinden başka bir açıklaması yok.

kendini savunmak için türlü türlü yöntemleri vardır:
-biliyorum da uygulamıyorum. napacaksın, konuşurken mi uygulayacaksın?

-resmi bir ortamda değiliz, takmıyorum. takmıyorsun ama inan ki yazım hatası yapan insanları ciddiye alamıyorum. de'yi ki'yi ayıramayan bir insanın hiçbir yazısını ciddiye alıp okumam. çünkü biraz kitap okuyan insanlar zaten içgüdüsel olarak öğrenir ne zaman ayrılıp ne zaman birleşik yazılacağını. %98 cahilin tekidir bu yüzden. ilk defa iletişim kurduğum birisiyse istemsiz soğuyorum. (aklıma geldikçe editlerim burayı)

sözlük yönetiminin bu konuda hassas olması dileğiyle:

"türk milletinin dili türkçedir. türk dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. onun için her türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. bir de türk dili, türk milleti için kutsal bir hazinedir. çünkü türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. türk dili, türk ulusunun yüreğidir, beynidir.” -mustafa kemal atatürk

evlilik programlarının kapatılması

valonqar
şu evlilik programlarını hayatım boyunca 1 kere oturup izlemedim zaten okulda oluyorum, sizler de ya benim gibi ya da işte oluyorsunuz, hafta içi gündüz oluyor bu programlar ama tek kelimeyle skandal bir karar bu. bir de "haklı karar doğru karar" diyen su katılmamış bir geri kafalılar var, sanki ülkedeki tek sorun buymuş da artık çözüme gidilmiş gibi. Yerine gelecek programların da gidenleri aratmayacağı çok kesin.

ohal'de cidden terör bitiyormuş. güzel kararlar. umarım zuhal topal terör örgütü mesajları almıştır.

(bkz: ohal'de khk ile evlilik programlarını kapatmak)
(bkz: güzel kafa)
(bkz: ileri demokrasi)

hüseyin nihal atsız

valonqar
sosyalist olsaydı hakkındaki görüşlerin ne denli değişeceğini çok merak ettiğim adam. bilen bilir, şahsen ben hevalin önde gideniyimdir. bu adamı da doğal olarak hiç sevmem. ama iki konuda hakkını vermek lazım.

bir, öyle ya da böyle doğru bildiğini söylemiş, eğilip bükülmemiştir. zamana göre değişen biri olmamıştır. iki, edebi gücü gerçekten iyidir, şiirleri sağlamdır, ruh adam ise başyapıttır.

bugün omurgalı adama hasret kaldık amk ülkesinde. herkes bi oynak, herkes bi dansöz...

ruh adam

valonqar
geçen gün yanımda fazla para olmadığı için ucuz bir kitap tercih ederek, atsız'a olan ön yargılarıma rağmen o an okuma isteği duyup aldığım kitap.

şu bir gerçek ki görüşleri aşırı derecede saçma, ileri derecede psikolojik rahatsızlıkları var; ama bu adam edebi açıdan değerlendirilirse türkiye'de ilk 5'e gözü kapalı girer. bir kere hikayaleri sürükleyici, dili şairene, konusu farklı. sırf ideolojisi nedeniyle bu büyük edebi eserleri göz ardı etmek acımasızlık olur. ön yargı nedeniyle bu zamana kadar okumayanların pişman olacağını garanti ederim.

(bkz:hüseyin nihal atsız)
23 /