confessions

romacumhurbaskani

Rakı  · 25 Temmuz 2017 Salı

  1. toplam giri 546
  2. takipçi 6
  3. puan 9339

kürtlerin bağımsızlık arzusunu algılayamayan yazar

romacumhurbaskani
Büyük ölçüde seri eksilenicem ama öncellikle Kürt değilim Pkk'lı hiç değilim ama bazı hususlar

1.Kürtler ile Türkler Uzun süre'dir bu topraklarda beraber yaşıyor
2.İki tarafından tariji kökeni uzun yıllardır asırlardır var yani kürtler dünden bugünden gelme değil
3.Kabul edin yada etmeyin Kürtlerin bir dili var.(bkz:Kürtçe) (Viki'den vb yerlerden araştırın biraz)

4. He tabikide bu dağda askere silah sıkarak olmaz gerçi pkk'nın kürtler ile alakası yok oda ayrı bir şey.

hellen ve roma tarihi

romacumhurbaskani
Dor istilası

MÖ. 13 yüzyılın sonları ile MÖ. 12. yüzyılın başlarında Yunanistan'ın Dorlar tarafından işgalidir.Dorlar'ın Yunanistan'dan önceki vatanları bilinmemektedir.En çok kabule edilen görüş Orta Avrupa'dan, muhtemelen günümüz Polonya'sından göçe başladıkları, burada Keltler'in, İliryalılar'ın, Daçyalılar'ın ve Traklar'ın komşuları oldukları yönündedir.

Doğu Avrupa'da başlayan kıtlıklar sebebiyle doğuya doğru göç etmeye başladılar bu göç dalga dalga ilerleyerek Anadolu ve Suriye'ye kadar uzun mesafelere vardı.Bu göç dalgalarının Yunanistan'a yönelen bölümünde İliryalılar ve Dorlar, Yunanistan'daki Miken Uygarlığı'nı dağıtmışlardır Miken Krallıkları son bulmuştu.Ege Denizi, Batı Anadolu kıyıları, Doğu Akdeniz kıyı ve adalardaki kolonileri ile ticari bağlantıları kesilmiştir. Yunanistan'a adalara ve Anadolu'nun güneybatı kıyılarına yayılan Dorlar aynı benzer seviyede bir medeniyet kuramadılar ticaret daraldı yazı ise zamanla unutuldu 400 yıl süren bu çağa “Dor Karanlık Çağı” adı verilmektedir. Bu dalga dalga göçler sonunda Hititler'in yıkılmasına veya bir duraklama dönemine girmiştir.Ama tarihçilerin genel kanısına göre, Hititler Ege Göçleri sonunda yıkılmıştır.Göçler sonunda yunan anakarasından ayrılan Aioller, kuzeybatı Anadolu'ya (Edremit Körfezi ve civarı); İyonlar, Batı Anadolu'nun orta kesimine (kabaca İzmir ili ve civarı), Dorlar ise Anadolu'nun güneybatı köşesine (kabaca Muğla) yerleşmişlerdir.

6 ekim istanbul'un kurtuluşu

romacumhurbaskani
ilaf Devletleri donanmaları 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'na dayanarak 13 Kasım 1918'de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul'a girdi. Fiilen gerçekleşmiş olan işgal, 16 Mart 1920 tarihinde resmi işgale dönüştü.

Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesinden sonra Fahrettin Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusu İtilaf Devletleri kontrolündeki tarafsız bölgeye doğru ilerlemeye başladı. Bunun üzerine Müttefik kuvvetlerde bulunan Fransız ve İtalyan birlikleri derhal geri çekildi. Çanakkale'de bulunan İngiliz birlikleri General Harrington'un emriyle savunma pozisyonu aldı.

İngiltere, Ankara Hükûmeti ile anlaşma yolları aramaya başladı. Ankara Hükûmeti İstanbul ve Çanakkale boğazlarının denetimini istedi. İngiltere başbakanı Lloyd George bu istekleri reddetti. Birliklere savaş pozisyonu alması emrini verdi.[1] Fakat Harrington ateş açılmaması emrini verdi. Türk birlikleri, İngiliz direnişi ile karşılaşmadan tarafsız bölgeye girerek Çanakkale Boğazı'na doğru ilerlemeye başladı. Türklerle savaşılmasını istemeyen Winston Churchill'in başını çektiği bir grup bakan istifa etti.

Diğer taraftan İzmir'in Kurtuluşu'ndan sonra Damat Ferit Paşa 21 Eylül 1922'de ülkeden kaçtı. Mudanya Mütarekesi gereği Trakya topraklarının teslimi yapılırken Türkiye'yi temsil edecek kişi olarak Mustafa Kemal Paşa'nın isteği ile Refet Paşa; İstanbul komutanı olarak da Millî Müdafaa Umumi Katibi Selahattin Adil Paşa görevlendirildi. Refet Paşa, 19 Ekim tarihinde TBMM Muhafız Grubu'ndan 100 kişilik bir kuvvetle Gülnihal vapuru ile Mudanya'dan ayrılıp İstanbul'a geldi. Ardından "İstanbul Komutanı" sıfatıyla Selahattin Adil Paşa, 81. Alay ile İstanbul'a geldi. Refet Paşa ve Selahattin Adil Paşa'nın İstanbul'a gelmesine rağmen işgal sonlanmadı. Çünkü mütarekeye göre işgal kuvvetleri barış antlaşması imzalanmasından hemen sonra İstanbul'u boşaltacaktı.

24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra, 23 Ağustos 1923'ten itibaren İtilaf kuvvetleri İstanbul'dan ayrılmaya başladı. Son İtilaf birliği ise 4 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk bayrağını selamlayarak şehri terk etti.

6 Ekim 1923'te ise Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul'a girdi[Not 1] ve işgal resmen sonlandı. İşgal 4 yıl 10 ay 23 gün sürdü. Her yılın 6 Ekim'i böylece İstanbul'un kurtuluş günü olarak belirlendi ve kutlanmaya başlandı.

hristiyanlığın 2. vatikan konsilinin müslümanlar hakkındaki görüşü

romacumhurbaskani
Kilise Müslümanlara da saygı duyar. Onlar, yaşayan ve var olan, merhametli ve kudretli, göğün ve yerin yaratıcısı, insanla konuşmuş olan tek bir Tanrı'ya taparlar. Onlar tıpkı İslam inancının büyük bir hoşnutlukla kendisiyle ilişkilendirdiği İbrahim gibi, Tanrı'nın sorgulanamaz olsa bile tüm buyruklarına, tüm yürekleriyle uymaya çalışırlar. İsa'yı Tanrı olarak tanımasalar da ona peygamber olarak saygı gösterirler. O'nun Annesi Meryem'i şereflendirirler ve onu dindarlıkla anarlar. Ayrıca, Tanrı'nın her insanı dirilterek yaptıklarının karşılığını vereceği son yargı gününü beklerler. Böylece, ahlaki yaşamı teşvik eder, dua, sadaka ve oruç ile Tanrı'ya ibadet ederler

Edit: Bunlar benim görüşlerim değil.

atatürk'e put demek

romacumhurbaskani
ATATÜRK'E Put diyorsunuz da Kimin Atatürk büstüne veya anıtkabire mum yaktığını, oralarda sabahladigini, çocuk dileyip üç göbek attığını gördünüz yada duydunuz. Ama ben evliya veya şıh turbelerinde bunların yapıldığı çok gördüm.
1

v for vendettamaskenin ardındaki gerçek

romacumhurbaskani
Bir çok eylemde ortaya çıkan bir maske peki bu maskenin gerçek hikayesi ne ? O maske aslında 16. yüzyılda yaşamış Guy Fawkes adlı bir İngiliz (Gay Fovks olarak okunur). temsil ediyor.Kim olduğunu bilmeseniz bile V for Vendetta filmini seyretmişsinizdir sanıyorum.2005 yapımı film faşist, baskıcı, merkeziyetçi, bir iktidara karşı halkı organize ederek geniş katılımlı bir sivil itaatsizlik geliştiren V lakaplı bir isyancıyı konu alır.

V, filmin sonunda merkez binasını havaya uçurur bu konu işlenmez halkı merkez alan yeni bir geleceğin kuruluşunu müjdeler.

400 yıllık bir hikaye

Gerçek Guy Fawkes'un hikayesi 1600'lü yıllara dayanıyor.Vendetta İngilizce kinle karışık nefret demektir.Bizdeki kan davası gibi V. İsim de 'Kan davasının K'sı' anlamında V for Vendetta. Yani bu maskenin popüler kültürdeki ismi Vendetta ya da V for Vendetta değil. Sadece 'V'.Peki kim bu adam? Bu adam Guy Fawkes'dı (5 Kasım) 1605'te Meclis Binası'nı havaya uçurmayı denedi.Tamamda bu adam neyin peşindeydi? Dışardan bakıldığı zaman bu adam bir özgürlük savaşçısı ve halk kahramanı gibi gözüksede aslında İngiliz Meclisi'ni havaya uçurarak Kral'ı ve bütün milletvekillerini öldürüp Katolik Hristiyan şeriatını temel alan bir diktatörlük kurmaktı.Fawkes 8 yaşındayken babası öldü Annesinin ikinci kocası koyu bir katolikti. Katolik'e dönüştü. Katolik ve Protestanların meşhur 8 yıl savaşında katoliklerin tarafında savaştı. Hayatını İngiltereyi katolikleştirme adadı.İngiltere 1532-1536 yılları arasındaki reform döneminde kiliseyi krala bağlamış, din adamlarının halk ve iktidar üstündeki üstünlüğünü yitirmişti . Guy Fawkes, bu yeni düzeni bir türlü kabullenememiş , yerine Katolik Kilise'nin yeniden egemen olduğu bir düzen kurmak istemişti . Bunun için de mevcut sistemi ve yöneticileri yok etmeye karar verdi.

Bunun için iki ayaklı bir plan yaptı.

5 Kasım 1605 tarihinde Robert Catesby ve ekibi Kral James'i öldürecekti (oysa James diğer krallara kıyasla katoliklere karşı çok daha iyimser ve nazikti

Fawkes ise aynı zamanda İngiliz Meclis'inin altındaki mahzene doldurduğu 36 varil barutu patlatarak meclisi yok edecekti.

Bu sayede halkın egemenliğini temsil eden sistem yıkılacak,despot katolik monarşisi yeniden iktidara olacaktı. Yeni düzenin emanet edileceği kişiyse Kral'ın 9 yaşındaki kızı Prenses Elizabeth olacaktı.

Bu plan bir ihbar mektubuyla haber alındı. Guy Fawkes ve arkadaşları suçüstü yakalandı. 31 Ocak 1606'da asılarak idam edilmesine karar verildi. İdamdan hemen önce idam sehpasından atlayarak boynunu kırdı ve hayata gözlerini yumdu.

Remember, remember; the 5th of November' (Hatırla, hatırla, Kasım'ın 5'ini hatırla) dizeleri de isyan edenler değil; aksine başkaldıranların unutulmayacağını hatırlatmak için Kral tarafından söylenen şiirdendir.

Özetle V for Vendetta filminin ardından özgürlüklerin ve halkın iktidarının sembolü haline gelen Guy Fawkes'un asıl hikayesi olayın özüne böylesine ters.

yugoslavya

romacumhurbaskani
Slovenya, Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ, Kosova ve Makedonya geçmişte dağılan Yugoslavya'nın bir parçasıydı

kurucusu Josip Broz Tito

1991 yılında Avrupa Şampiyonu olan Crvena Zvezda (Kızılyıldız) diye bir takımı var

New Jersey Nets takımında oynayan Drazen Petrovic adlı bir sporcuya shaipti

Ve tabikide Galatasaray'lı Prekazili unutmak olmaz

Goran Bregoviç Hemen hemen her yaz Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda müzikseverlerle buluşurdu.

Milli bayramlar yoktu herkesin kutladığı ortak bayramlar vardı.

Yugoslavya'yı Doğu Bloku ülkelerinden ayıran en önemli özellik, benimsediği özyönetim sosyalizmiydi. Buna göre ülkedeki fabrikalar kâr uğruna işçileri sömüren patronlar yerine, kendi emeğini ortaya koyan işçiler tarafından yönetiliyordu. yani tüm kararları çalışanlar veriyordu.

Yugoslavya'nın kuruluşundan beri başında olan Josip Broz Tito'nun ölüm haberi tüm Yugoslavya'yı yasa boğdu. Hemen akabinde ekonomik krizin patlak vermesi, Tito gibi karizmatik ve otoriter bir liderin bulunamaması gibi faktörler ülkedeki durumu farketmeden kaosa doğru sürükledi Yaklaşık 8 sene süren savaş sonunda federasyon tam 7 ayrı ülkeye bölündü ve bir zamanların efsanesi Yugoslavya, tıpkı bugünkü terk edilmiş anıtlar gibi unutuldu gitti.

hellen ve roma tarihi

romacumhurbaskani
Hellen Ve Roma Tarihi (8. Bölüm)
EGE'DE KARANLIK ÇAĞ

Akha merkezlerinin Ege göçleri ardından yok olmasında sonra Ege dünyasında Karanlık çağ yada diğer adıyla Yunan Orta Çağı denen bir suskunluk dönemi başladı.Fakat bu dönem isminin aksine asla bir karanlık dönem olmadı.Yapılan araştırmalar sonunda bu dönemim siyasel kültürel yaşamı bilinebilmektedir MÖ 1100-750 yıllarını kapsayan dönem hakkında ne yazık ki bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır.Bilgilerimizin çoğu Homeros'un destanlarına dayanmaktadır.Karanlık çağın daha karanlık dönemi ise erken karanlık çağ denen dönemdir geç dönem ise biraz daha aydınlanmıştır.Bu dönemde Akha'da Yunanistanda nüfus önemli ölcüde azalmıştı Ancak geç evrede ise artış gözükmektedir Polis kent devletleri klasık dönem tapınaklar öncüleri karanlık geç dönem ile ortaya çıkmıştır Fenikllerden alınan alfabe geliştirilerek Yunan alfabesi icat edilmişti.

2019 yaz ayı spor müsabakaları

romacumhurbaskani
copa amerıca (14 haziran - 7 temmuz)
kadınlar avr. basketbol şamp. (27 haziran-7 temmuz)

kadınlar dünya kupası (7 haziran - 7 temmuz)

u21 avrupa şampiyonası (16 haziran-30 haziran)

orta &kuzey amerika altın kupa (15 haziran-7 temmuz

fıba erkekler dünya kupası (22-30 eylül)

sıcak yaz günlerinde gecelerinde izlersiniz.

alevi duası

romacumhurbaskani
BismiŞah Allah Allah
Vakitler Hayrola Hayırlar Feth Ola
Şerler Def Ola Münkir Münafık Berbat Ola
Hakk Muhammed Ali Dilde Dileklerimizi Gönülde Muratlarımızı Vere
Üçlerin, Beşlerin, Kırkların, Yedilerin , Oniki İmamların , Ondört Masumu Pakların, Onyedi Kemerbestlerin Hayır Himmeti Üzerimizde Hazır ve Nazır Ola
Dil bizden Nefes Hünkar Hacı Bektaş Veli'den
Kabulü Yeri Göğü Yaratan Allah'dan Ola
Allah Eyvallah Hüü Mümine Ya ALİ


Bismişah Allah Allah! Vakitler hayrola. Hayırlar feth ola. Şerler def ola. Müminler şad ola. Hakk - Muhammed - Ali gözcümüz, yardımcımız, bekçimiz ola. Oniki İmamlar, On Dört Masumu Paklar, On Yedi Kemerbest efendilerimiz katarından, didarından ayırmaya. Yüce Allah dertlerimize dermen, hastalarımıza Şifa ihsan eyleye. Bizleri dermansız dertlerden, görünür, görünmez afetlerden saklayıp koruya.Geçmişlerimize râhmet eyleye. Yüce Allah yurdumuzu, ulusumuzu, varlığımızı, birliğimizi, dirliğimizi sonsuz eyleye. Dualarımızı dergâh-ı izzetinde kabul eyleye. Duası bizden, kabulü Allah'tan ola.

25 aralık 1921 gaziantep'in kurtuluşu

romacumhurbaskani
17 Aralık 1918´de İngilizler Antep´e girmiştir. Bir yıl süren bu işgale Fransızlar tepki göstermiş, 1918 Eylül´ünde yapılan İngilizlerin Musul üzerindeki “Nezaret Hakkı” n dan vazgeçmeleri ile önce Suriye daha sonra Antep, Urfa ve Maraş boşaltılmıştır. Bunun ardından Fransızlar 29 Ekim 1919´da Kilis´i, 5 Kasım 1919´da Antep´i işgal ettiler. 1920 yılının başında ise ünlü Antep Savunması başlamış oldu. 1 Nisan 1920´de başlayan Gaziantep savunması 11 ay sürdükten sonra açlık yüzünden sona ermiştir. Savunma süresince Fransızlar şehre 70.000 mermi atmış, 6.317 Antepli şehit olmuştur. Bu olağanüstü savunma sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi 6 Şubat 1921 tarihli toplantısında Antep´e "Gazi" unvanını vermiştir. 15 Mart 1921 tarihinde Londra´da Türk Dışişleri Bakanı ve Fransız delegasyonu Antep, Adana ve çevrelerinin Türklere geri verilmesi hususunda mutabakat sağlamıştır. Nitekim bu antlaşma Ankara Antlaşması ile son şeklini almış ve 25 Aralık 1921´de son Fransız askeri Antep´ten ayrılmıştır. Her yıl 25 Aralık Antep'in kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.

fatih terim

romacumhurbaskani
Kusura bakmayın ama bana kimse şu adamı para konusunda savunmasın tamam bende bir GALATASARAYLIYIM ama bu adam milli takımda 3.5 milyon dolar tazminat aldı.Bu ülkede 1400 Tl ile geçinmeye çoçuğunu okutmaya çalışanlar insanlar var
1

maraş'a kahraman unvanı verilmesi

romacumhurbaskani
Kurtuluş savaşı sırasında başta düzensiz olan Kuvayı Milliye birlikleri ortaya çıkmıştır. Maraş bunlardan en etkinlerinden birine sahipti ve tüm şehir halkı hep birlikte tek yürek olup düşmana karşı direnmişlerdi. Bununla kalmayıp komşu illerin yardımlarına da yetişmişlerdi.

Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlandıktan sonra herkesin takdirini toplayan bu şehre bir yazı gönderilmiştir ve mücadeleye katılanların isminin bulunduğu bir liste istenmiştir. Şehrin kendi içinde yaptığı toplantılar sonucu milli mücadeleye katılmamış tek bir ferdin bile bulunmadığı kararına varılır. Cevap Ankara'ya aynen bu şekilde gönderilir. TBMM bu cevap üzerine 5 Nisan 1925 tarihinde milli mücadeleye katılanlara tek tek istiklal madalyası vermektense tüm şehre atfedilmesine karar verir. Kırmızı şeritli bir istiklal madalyası Maraş'a ödül olarak verilir. 7 Şubat 1973 tarihindeki TBMM kararı ile de bu şehre Kahramanlık unvanı verilir. 1925 senesinden beri Kahramanmaraş halkı 12 Şubat Kurtuluş Bayramlarında şanlı bayraklarına İstiklal Madalyasını takar ve geçmişi anar.

osmanlı'da evrim teorisi

romacumhurbaskani
OSMANLI'DA EVRİM TEORİSİ.
Osmanlı'da evrimi ilk defa gündeme getiren kişi Ahmed Midhat efendiydi (1844-1912).Dağarcık adlı derginin ikinci sayısında Veladet” (doğuş) adlı yazışında evrimi şöyle açıklıyordu.…Her tabakada o kadar hallere girdim ki, tarif değil isimlerini saymış olsam kamus (sözlük) kadar bir kitap olur. Nihayet dördüncü tabakada dahi nice yüz bin inkılaplar gördükten sonra aksamımı toplaya toplaya…meydana geldim.”

Yazılarında Lamarck'dan söz eden Ahmed Midhat efendi buna rağmen eserinde Darwin'in Doğal seçilim teorisinden söz etmiyor.İlk Türk romanı Taaşşuk-u Talat ve Fitnat yine ilk Türkçe sözlük Kamus-i Türki ve Şemsettin Sami bey'e ait insan adlı çeşitli eserlerinde çekinerek'de olsa evrimi anlatmakta. jeolojik ve arkeolojik kanıtlarla evrimden söz ediyorlardı.Fakat Şemsettin Sami beyin kitabında Darwin ve teorisinden söz edilmez.Kapatılan ikinci Darülfünun'un müdürü Hoca Tahsin efendi 1880 veya 1881'de yazdığı fakat öldükten sonra 1892'de yayınlanan Tarih-i Tekvin yahud Hilkat (varoluşun ve yaratılışın tarihi) adlı eserinde evrimden şu şekilde söz edilir.



“Tabiatın bağrında değişmez bir şey var mıdır? Bütün türler ve cinsler bir değişim ve daimi olgunlaşma halinde olduğu halde türlerin değişmezliğini iddia edenler, karşılaştırmak için yeterli derecede olmayan kısa bir süre varsaydıklarından dolayı aldanmışlardır” diyor.

Hoca Tahsin bu sözleri ile evrimin anlaşılması konusunda önemli bir bakış açısıydı

Hoca Tahsin efendi Darwin'le ilgili olarak “Darwin'in bu hususa dair ifadeleri her ne kadar kafi mertebede değilse de, mesleği (izlediği çizgi) varoluşu açıklamasına ve gerçeklik felsefesine uygun olmakla, olgunlaşacağından kesinlikle şüphe duyulmaz.”diyerek söz ediyordu.

Fakat yine doğal seçilim teorisinden söz edilmiyor.

Darwin ve doğal seçilimin söz edilmesi Ali Sedad Bey

Osmanlı doğal şeçimle ilk kez Ali Sedad beyin 1882'de yayınladığı kitapla tanıştı.fakat işin ilginç tarafı yayınladığı kitapta bu teori desteklenmiyor kanıtlanmaya çalışmıyor tam aksine bu teori red edilerek yanlış olduğu anlatılmayı çalışılıyor Ali Sedad bey daha çok mantık üzerine yazdığı kitaplarıyla tanınmıştır.Ayrıca ilk Osmanlı ilk termodinamik kitabınında yazarıdır.

1882'de yayınladğı Kavaid-i Tahavvülat fi Harekat-i Zerrat (parçacıkların hareketine ilişkin dönüşüm kuralları) adlı 192 sayfalık eseri Fizik ve Biyoloji tarihi bakımından oldukça önemli bir eserdir.Kitabın 163. ve 170. sayfalar arasında evrim'den söz ediliyor. Darwin'in evrim teorisini detaylı bir şekilde anlattıktan sonra evrim teorisini reddediyor.ve eleştirilerini sıralıyor.Ali Sedad bey, “Darwin'in bu konuda ortaya koyduğu kanıtların en önemlilerinden söz edeceğiz” dedikten sonra sonraki dört paragrafta doğal seçilim mekanizmasını bilimsel ve gayet anlaşılır bir dille okurlarına anlatıyor.canlıların sınırsızca çoğalmasını önleyen en önemli engel, “fıkdan-ı maişet”tir (geçim araçlarının kıtlığı) Bu nedenle, her türün bireyinin, nafakasını temin etmek ve varlığını sürdürebilmek için yürüttüğü bu mücadelede, kuvvetli olan zayıfa galip gelmekte ve bazı faydalı özelliklere sahip olanlar diğerlerinden daha fazla “muammer olmaktadırlar” (yaşamaktadırlar).

Ali Sedad bey “Darwin Mesleğinin (çizgisinin) Muhakemesi” başlıklı paragrafta ise iki büyük itirazı söz konusuydu.Bunlardan birincisi yine bir türün oluştuğu ile ilgili bir kanıt olmadığı ikincisi ise bir ara türün bulunmadığı

Ali Sedad bey burada ilginç bir retoriğe başvuruyor Darwin'i destekleyenlere “jeoloji tabakalarındaki bilimsel araştırmaların henüz yeterince yapılamamış olmasından dolayı ileride geçiş biçimlerinin bulunması muhtemel olduğu için, jeoloji biliminin bu aşamasında Darwin'in tezlerine itiraz olunamaz” diyen doğa bilimcilere



“Bu durumda jeolojinin bugünkü halinde Darwin'in mesleği kabul olunur şeylerden değildir diye ifade etmek daha münasiptir.”şeklinde cevap veriyor Ali Sedad bey Darwin'in türlerin oluşumunun çok yavaş işlediği ile geçiş biçimlerinin hızlı olduğu düşüncesinin çeliştiği görüşünde.

Ali Sedad evrim teorisine olan itirazlarını bitirdikten sonra Darwin'in insanın maymundan geldiğini söylemediğini, insan ve maymun'un diğer bir türden geldiği belirtiyor.İnsan ve Maymun içinde benzerlik değil farkılık olduğunu belirten Ali Sedad bey bu iki türün tamamen aynı ve benzer olsalar bile insanın konuşma özelliği ile maymunda ayrıldığını belirtiyordu.bu nedenle Lamarck ve Darwin'in düşüncelerinin yanlış olduğunu belirtiyordu.Ali Sedad bey Darwin'in Türlerin Kökeni kitabıdan 23 yıl sonra evrim teorisi doğal şeçilimiaçıklaması Darwin görüş açısı ile ilk kez Osmanlı okurlarına açıklaması süphesiz Biyolojik tarihimiz açısında ilginç ve bir o kadar önemli bir gerçektir.

hellen ve roma tarihi

romacumhurbaskani
Hellen Ve Roma Tarihi (4. Bölüm)
GİRİT ADASI VE MİNOS UYGARLIĞI

Yunanistan'ın güneyinde bulunan Mora Yarımadasının (Peloponnes) aşağı yukarı 120 km güney doğusunda bulunan Girit adası,aynı zamanda Ege denizi'nin güney sınırını oluşturur.Doğu-Batı yönünde uzanan Girit Ege adalarının en büyüğüdür .250 km uzunluğunda ve 50 km genişliğindeki adanın yüzölçümü ise 8.300 km2 dir Dağlık bir fiziki yapıya sahip olan Girit için en önemli dağlar batıdan doğuya doğru Beyaz Dağlar,İda Dağı ve 2500 metrelik zirvesiyle Dikte Dağı'dır Girit'in en büyük ovası ise güneyinde bulunan Mesara Ovası'dır bir kısmı saray olarak kullanılan yerleşim merkezlerine ise daha çok adanın doğu tarafındadır.Halkın geçim kaynağı ise balıkçılık hayvancılık ve tarım olarak söylenebilir en önemli tarımsal ürünler ise sırasıyla buğday incir üzüm ve zeytin'dir hayvancılık ise domuz koyun keçi besicilğine dayanıyordu.Ayrıca bu adanın Eski Hellen uygarlığının ve yani otomatik olarak günümüz Avrupa uygarlığının beşiği sayılma sebebini açıklamak gerekir.Süphesiz Girit'e atfadilen Avrupa uygarlığı beşiği lafı herhangi bir ırksal köken iddiasından gelmemektedir bu bir kültürel miras arayışıdır.Giritlileler Hint-Avrupa dil grubundan farklı bir dil ile konuşuyorlardı. bu nedenden dolayı Eski Hellen'nin ataları değillerdir.Giritlilerin etnik kökeni henüz tam bulunmasada bu adaya ilk yerleşenlerin Paleotik dönem sonu yada Neolotik dönem başlarında Anadolu'dan gelmiş olabilecekleri tahmin ediliyor. Bazı bilim adamlarına göre aniden ortaya çıkan bu uygarlık kültürel kaynağını nerden ve nasıl kazanmıştı ? Büyük bir ihtimalle o dönemde altın çağlarını yaşayan Mezopatamya ve Mısır kültürleri Yakın Doğu ve Kuzey Afrika ile Girit'e ulaşmıştı Bu sayade MÖ 2. binyıl başlarında böylece Girit'te gösterişli saraylarla yüksek bir uygarlık ortaya çıktı Orta Tunç'a kadar devam eden bu uygarlık Geç Tunç Çağı ile beraber çöküş sürecine girdi.Homoros'un İlyada destanın'da Knossos ve Kral Minos'un adlarını görmekteyiz Minos adlı kralın Zeus ile sohbet edecek kadar güçlü olduğudan söz edilir.Yunan tarihçi Thukydides ise Girit'ten denizlerin ilk hükümdarı Minos'un memleketi olarak söz eder Minos'un bu gücünü tbalasokri olarak ifade eder Ancak Thukydides'in kendinden 1000 yıl önce yaşamış bir kral hakkında yazdıkları gerçek ile düş arasında bir yerdedir.Adada araştırma yapan Sir Arturh Evans Girit'in Tunç Çağı efsane kraldan dolayı Minos Uygarlığı olarak adlandırır bu uygarlık Yakın Doğu ve Avrupa kültürlerine hiç benzemiyordu kendine özgü bir yapısı ve karakteri vardı.Girit Tunç Çağı Erken Orto Genç Minos olarak tanımlanır bunlarda kendi içinde bir alt birimlere daha ayrılır Orta Minos 1 Orta Minos 2 Geç Minos 3



Girit'te Orta Tunç (Orto Minos) iki dönemde ele alınır

İlk Saraylar Dönemi(MÖ 1900-1700)

Yeni Saraylar ve İkinci Saraylar Dönemi(MÖ 1700-1450)

Knossos'taki ilk saray MÖ 1900 yılında inşa edilmeye başlandı.

Mısırlılıar ise Girit adasına Keftiu diyorlardı.

herkes oy kullanmamalı

romacumhurbaskani
Misal oy kullanma için en az 5 yıl ülkede bulunma şartı olmalı adam 30 yaşına gelmiş 30 yıldır Almanya'da orada doğmuş orada büyümüş ömrü boyunca Türkiyeyi görmemiş sonra sağdan soldan duyduğu ile oy kullanıyor ulan bu ülkede yaşayan biziz tüm zorluğu gören bizi adam geliyor bizim geleceğimizi belirleyen oyu atıyor oh ne ala aq .

şempanzelerin ve maymunların taş çağına girmiş olması

romacumhurbaskani
Taş Çağı'nı, erken insansı ve insanların yaşadığı bir dönem olarak görüyoruz. Fakat son yıllarda yapılan araştırmalara göre bu çağı tek yaşayan insanlar değil.

Arkeologlar batı Afrika yağmur ormanlarında Brezilya ormanlarında ve Tayland sahillerinde dikkate değer taş aletler keşfetti. Bunları ilgi çekici yapan işçilikleri ya da çok eski olmaları değil. Hatta dikkatli bakılmazsa bir alet olduğu bile anlaşılamayabilir. Tarihleri de en fazla Mısır piramitleri kadar geriye gidiyor.

Bu aletleri özel yapan, onların insanlar tarafından değil, şempanze, kapuçin ve makaklar tarafından yapılmış olması. Aletlerin ortaya çıkarıldığı alanlar, “primat arkeolojisi” adında yeni bir dalın temelini oluşturuyor.

Aletlerin kendisi oldukça kaba. Bir maymun yaptığı taş çekiç, bir insan türünün yaptığı el baltasına hiç bir şekilde yaklaşamaz. Fakat önemli olan bu aletlerin gelişmişliği ya da sofistikeliği değil.

Bu aletler, primatların rutin olarak taş alet teknolojisinden faydalandığı bir kültür oluşturduğunu kanıtlıyor. Yani primatlar, Taş Çağı'na girdi.

Büyük Maymunlarda Alet Kullanımı
Önceki yıllarda biyologlar insanların yaygın olarak alet kullanan tek tür olduğunu düşünüyordu.

Günümüzde memeli, kuş, balık hatta böcek gibi canlıların hayatını kolaylaştırmak için alet kullandığını biliyoruz. Primatlar da alet kullanıyor. Fakat bir kural olarak primatlar, taşlardan alet yaratmıyor.

Oxford Üniversitesi'nden Primat Arkeolojisi (Primarch) projesi lideri Michael Haslam “Orang-tanlar, bonobolar ve gorillaların bitkilerden yapılan aletler kullandığı görüldü, fakar hiç bir zaman taş alet kullanımına rastlanılmadı” diyor. Haslam'a göre, büyük maymunların taş aletleri neden kullanmadığı bir gizem.

Fakat bunun nedeni, hayatlarının çoğunu ağaçlar içinde ve çevresinde geçiren bir tür için taşların kolayca bulunamaması olabilir. Haslam, bitkilerin ise primat ortamlarında her yerde bulunabildiğini söylüyor.

Buna göre, özellikle zeki bir büyük maymun, taş alet kullanmaya başlasa bile, çevrede bu geleneğin grubun diğer üyelerine (ve sonra gelecek nesillere) geçirilmesine yetecek kadar taş bulunmuyor.Primat Arkeolojisi
Fakat batı Afrika'daki şempanzeler, kabuklu yemişleri açmak için kullandıkları taş alet teknolojisini, birçok nesile aktarmayı başarmış gibi gözülüyor. Bu 2007'de yayınlanan bir makaleyle gözler önüne serildi.

Normal arkeolojideki, insan davranışlarını geride bıraktıkları kalıntılardan tanıyabileceğimiz prensibini primatlara uygulayan Christophe Boesch önderliğindeki “primat arkeologları”, böylece şempanze aletlerini incelemeye başladı.

Primat arkeologları, Fildişi Sahilleri'ndeki yağmur ormanlarında, orman zemininde bir alanı 1 metre derinliğe kadar kazdı. Bu kazı, taş aletler bakımından çok zengin olan 4,300 yıl öncesine kadar giden bir tabaka ortaya çıkardı.

Batı Afrika Şempanzeleri 4,300 Yıldır Alet Kullanıyor
Bu taş aletlerin bir kısmı sadece insanların sahip olduğu bir kesinlik ve hassasiyetle yapılmıştı. Başka diğer aletlerde ise, günümüzde o bölgedeki şempanzelerin de yaptığı gibi, kabuk kırmak ve vurma aleti olarak kullanmak gibi çok daha kaba şekilde kullanıldıklarına dair izler bulundu.

Boesch ve meslektaşları daha önce bu bölgede, modern şempanze taş alet külltürünü araştırmıştı. Bu araştırma şempanzelerin kendine özgü bir alet seçme ve kullanma yöntemi olduğunu gösterdi.Örneğin şempanzeler sıklıkla, kasıtlı olarak 1 kg ve 9 kg arasında büyük ve ağır taş çekiçler kullanmayı tercih ederken, insanlar 1 kg veya daha hafif taşlar kullanmayı tercih ediyor.

Şempanzeler ayrıca, insanların yemediği bazı kabuklu yemişleri açmak için de taş alet kullanıyor. Kazılarda bulunan taş aletlerde, bu yemişlerden gelen nişasta kalıntıları bulundu.

Bu bulgular birlikte ele alınınca, şempanzelerin Fildişi Sahili yağmur ormanlarında 4,300 yıldır taş alet kullandığı sonucu ortaya çıkıyor.

Boesch, Şempanze Taş Çağı'nın en azından 4,300 yıl önce, hatta belki de daha erken başladığını söylüyor. Fakat “daha erken dönemleri inceleyebileceğimiz toprak tabakalarını nerede bulacağınızı kestirmek çok zor” diyor Boesch.Şempanze-İnsan Ortak Atası mı Alet Kullanmaya Başladı?
Şempanzeler insanın yaşayan en yakın akrabası. Onların da bizim gibi taş alet kullanabiliyor olması, insan ve şempanzenin ortak atasının taş alet teknolojisini geliştiren ilk canlı olduğunu akla getirebilir.

Fakat Haslam bunun pek mümkün olmadığını söylüyor. Eğer öyle olsaydı, bütün şempanzelerin taş alet kullanmasını bekleerdik. Fakat sadece, batı Afrika'daki az sayıda şempanze topluluğunda bu kullanımı görüyoruz.

Batı Afrika şempanzelerinin, orta ve doğu Afrika şempanzlerinden ayrıldıktan sonra böyle bir taş alet teknolojisi geliştirdiklerini düşünmek daha matıklı oluyor. Haslam, bu ayrımın 50,000 ila 1 milyon yıl önce gerçekleştiğini söylüyor.

Bu nedenle batı Afrika şempanzelerinin Taş Çağı, insan taş çağından tamamen ayrı görünüyor Maymunlarda Alet Kullanımı
Birkaç yüzyıldır Brezilya'daki sakallı kapuçin maymunlarının (Sapajus libidinosus) taş alet kullandığına dair raporlar biliniyor. 2004'teki bir araştırma da bunu kanıtladı. Tayland'daki uzun-kuyruklu makak maymunları da 2015'teki bir araştırmaya göre taş alet kullanıyor.

Bu iki tür de primatların evrim ağacında, insanların yakınında bir yerde bulunmuyor.

Haslam “Kapuçinler, bizden 35 milyon yıllık evrimle ayrılmış olan Yeni Dünya maymunlarıdır. Makaklar bile bizden yaklaşık 25 milyon yıl önce ayrıldı” diyor. Yani taş çağına giren primatlar evrim ağacında o kadar dağınık duruyor ki, taş alet teknolojisini birbirlerinden bağımsız olarak keşfetmiş olmaları gerekir. Haslam “Aynı davranışın çoklu olarak keşfedildiğini görüyoruz” diyor.

Haslam şu anda, Boesch'in Fildişi Sahili'nde şempanze arkeolojisinde kullandığı teknikleri, makak ve kapuçinlerde alet kullanımını araştırmak için kullanıyor. Primarch projesi kapsamındaki araştırma henüz yayımlanmadı. Haslam “Şimdiye kadar, taş alet kullanan primatların faaliyet alanlarında, gömülmüş taş aletler ortaya çıkardık” diyor.Kapuçinler, taş aletlerini kabuk kırmak için, ve bir de yumru-kök yiyeceklere erişmek için kazma amaçlı kullanıyor. Haslam “Biri ne zaman sakallı kapuçinleri doğal ortamlarında gözlemlese, taş alet kullanımını görmüştür. Bu tür, insanlar dışında her yerde her zaman taş alet kullanan tek tür olabilir” diyor.

Onlardan farklı olarak, makaklar adalarda yaşıyor, ve taşlarını deniz kabuklularını kırıp açmak için kullanıyor.

Her iki tür maymun da bu geleneği nesilden nesile aktarmış gözüküyor. Buna göre insanlar dışında en az üç tür primatta, taş alet kullanımının derin bir tarihi var. Şempanze ve maymun taş aletleri ne kadar ilkel görünse de, bizim atalarımızın kullandıkları da uzun zaman önce bunlardan çok farklı değildi.nsanların Yaptığı İlk Taş Aletler
Mayıs 2015'te Kenya'da çalışan arkeologlar, insanların yaptığı ilk taş aletler üzerine sonuçlarını yayınladı. Lomekwian adı verilen bu aletler 3.3 milyon yıllıktı. Keşfi yapan ekibe göre, bu aletler taş alet kullanan şempanze ve maymunların kullandığı tekniklere benzer teknikler kullanılarak yapılmıştı.

Buna göre taş alet kullamam primatları incelemek, erken insan davranışlarının doğası hakkında da bize fikir verebilir. Fakat erken insanlar şempanze ve maymunlardan oldukça farklı olduğu için sonuç çıkarmak o kadar kolay olmayacaktır.

Lomekwian taş aletlerinden yaklaşık 700,000 yıl sonra insan teknolojisi daha ilerledi. Önce küçük parçalar çıkarılarak daha keskin bir uç yaratılan taş aletlerin de dahil olduğu Oldowan teknolojisi, 1 milyon yıl sona da özenle şekillendirilmiş kesme ucuna sahip Aşölyen el baltaları ortaya çıkmaya başladı.

Peki atalarımız çok uzun zaman önce böyle gelişmiş taş aletler yaparken, şempanze ve maymunlar neden Lomekwian benzeri bir teknolojiden ileri gidemedi? İnsan Elinin Farklılığı?
İnsan elindeki evrimsel gelişmelerin, aletleri daha ince bir şekilde manipule etmemize yardımcı olduğu düşünülebilir. Fakat Temmuz 2015'te yayınlanan bir araştırma, insane linin son bir milyon yılda, şempanzelerin elinden daha az değiştiğini ortaya koydu.

Araştırmayı yapan Almécija “İnsan ve şempanzenin atasının el uzunluğu oranları, insana, şempanzeye olduğundan daha yakındı (fakat eşit değildi)” diyor. “Parmak uzunluğu oranları açısından insanlar şempanzelerden daha ilkel” diyor.

Şempanze ve maymunların daha geride kalmasının nedeni elleri değilse, sorun büyük ihtimalle beyinlerinde, diyor Almécija.

İnsan Beyni Yemek Pişirme Sayesinde Büyümüş Olabilir
Harvard Üniversitesi'nden Alexandra Rosati “Taş alet yapma becerisinin, fazladan bilişsel yetenekler gerektirmesi olası görünüyor. Sadece neyin yararlı bir alet olacağını bilmek değil, aynı zamanda onu yaratmak…” diyor.Şempanzelerin Pişmiş Yiyecek Tercihleri
Fakat eğer Wrangham haklıysa, Rosati ve Felix Warneken taradından yapılan bir araştırma, büyük bir önem kazanıyor. Şempanzeler ateşi kontrol etmeyi öğrenmemiş olabilir, fakat 2015te yapılan bu araştırmaya göre, pişmiş yiyecekleri, pişmemiş yiyeceklere tercih edecek zekaya sahipler.Yaptıkları bir dizi deneyde, Rosati ve Warneken şempanzeleri bir çeşit “fırın”la tanıştırdı. Şempanzeler yiyecekleri belli bir kaba koyduklarında, bu yiyecek daha sonra onlara pişmiş olarak geri dönüyordu. Şempanzeler patates parçalarını, yiyeceği çiğ olarak geri getiren bir kap yerine bu “fırın” kabına koymayı daha çok tercih etti.

Dahası, şempanzelere patates parçalarıyla birlikte tahta parçaları da verilmişti, ve bu tahta parçalarını “fırın” kabına koymakla da uğraşmadılar. Bu da, “fırın”ın sadece yenilebilecek şeyleri pişirdiğini anlamış olduklarını düşündürüyor.

Şempanzeler, uzak bir yerde bulunan çiğ yiyecekleri, pişirmek için “fırın”a getirmeye bile hazırdı. Bu durum, atalarımıızn milyonlarca yıl önce yiyecekleri ateş başına taşımaya başlamasını da yansıtıyor olmalı.

Peki Şempanzeler Beyinlerini ve Teknolojilerini Geliştirebilecek Mi?
Doğal olarak, şempanzeler ateşi kontrol etmeyi öğrenene kadar – eğer öğrenebilirlerse- , pişmiş et beğenilerinden faydalanamayacaklar. Fakat Rosati ve Warneken'in çalışması, atalarımızın daha gelişmiş beyinlere ve taş alet teknolojisine sahip olmasına izin veren beyin bağlantılarının şempanzelerde de olduğunu düşündürüyor.

Haslam, şempanze, makak ve kapuçin'lerin henüz teknolojik becerilerinin sınırlarına ulaşmadığının olası olduğunu söylüyor. Fakat Taş Çağı teknolojilerini geliştirmeye fırsatları olup olmayacağı belli değil.

Haslam “Avlanmayla ve yaşadıkları alanları yok ederek, nüfuslarını önemli ölçüde azaltıyoruz. Küçük topluluklar, gelişmiş teknolojileri büyük topluluklar kadar iyi yayamaz ve devam ettiremez” diyor.

Yani şempanzeler ve maymunlar çok daha gelişmiş taş aletlr yapma kapasitesine sahip olsa da, bunu başarmaya hiçbir zaman fırsat bulamayabilirler. Bunun nedeni de, başka bir grup primatın taş alet üretiminde çok ustalaşmış olması olacaktır.

Dipnot :bunlar 100 yıla kalmaz Arapları yakalarlar .



osman öcalan trt açıklaması

romacumhurbaskani
bir arkadaş uyardı link bozukmuş ki o arkadaşa teşekkür ederim

affınıza sığınarak ve merak edenler vardır diyerek o pkk'lı varlığın konuşmalarını buraya yazıyorum.

başlamadan not adminler gerek görürse giriyi silmede teredüt etmesinler.


türkiye, pkk terör örgütü lideri abdullah öcalan'ın, hdp'ye seçimlerde tarafsızlık çağrısında bulunduğu iddia edilen mektubunu tartışırken, trt ekranlarında dikkat çeken bir röportaj yayımlandı. pkk lideri abdullah öcalan'ın kardeşi ve aynı zamanda örgütün eski yönetici kadrosundan olan osman öcalan, trt kurdi kanalına değerlendirmelerde bulundu.

trt kurdi'nin yaptığı haber, "abdullah öcalan imralı'da bir mektup yazdı ve mektubunda hdp istanbul seçimi'nde tarafsız olsun" diyerek başlarken, mikrofon uzatılan osman öcalan, "ekrem imamoğlu ciddi bir mesaj vermedi kürtler için. elinden geldiğince kürtlerden kaçtı ve kendini onlardan bağımsız tutmaya çalıştı. kürtler için chp'nin hiçbir projesi yoktur" dedi.

kürtler öcalan'ı dinleyecek"
"chp kürtlere yakın olmadı. kürtleri ciddiye almadılar ve hesaba dahi katmadılar" diyen osman öcalan, chp'yi suçladı ve kürtlerin abdullah öcalan'ı dinleyeceklerini iddia etti. öcalan, "kürtler, türkiye'den ayrılmak istemiyor ve kesinlikle düşman değiliz ne türkiye ye ne de türklere. türkiye iyi bir yer güzel bir yer. bizim isteğimiz hep birlikte güzel bir yaşam sürmek. kürtler bu seçimde kesinlikle aktör olmalı" diye konuştu.
"kandil meşruiyetini kaybetti"

kandil'in kendi meşruiyetini kaybettiğini dile getiren osman öcalan "kürtler adına işler yapılıyor. cemil bayık ve arkadaşları öcalan'ın bir çok defa doğruluğunu bir kenara bırakıp reddettiler ve kendi meşruiyetlerini çıkmaza soktular. onun için diyorum ki bu kesinlikle bir başkaldırış ve kesinlikle meşru değildir. ve söyledikleri iyi de olsa kötüde olsa kesin olarak meşru değildir. ve kürtleri hiçe sayamaz. konuşmamızda da söyledim biz öcalan'ı tanıyoruz. her daim kürtler öcalan'ın söylediklerini her şeyden daha çok önemsiyor" dedi.

covid-19

romacumhurbaskani
28.03.2020 Covid-19 Raporu.

Toplam test Sayımız: 55.464

Toplam vaka sayımız: 7402

Toplam can kaybımız: 108

Toplam yoğun bakımdaki hasta sayımız: 445

Toplam Entübe hasta sayımız: 309

Toplam İyileşen hasta sayımız: 70