confessions

mr nobody

Viski  · 11 Ağustos 2017 Cuma

  1. toplam giri 164
  2. takipçi 2
  3. puan 5757

kriz yunanistan'da mı türkiye'de mi

mr nobody
Yunanistanlı Yorgo aşağı yukarı '2500 TL' olan emekli maaşının '15' TL'si ile aldığı '1' kilo etten yaptığı yemeği afiyetle yedikten sonra 'kahvesini' yudumlarken ülkesini yıllardır içinden çıkamadıkları ekonomik krize sokan politikacılara küfreder: Bu şerefsizler olmasaydı bu duruma düşmeyecektik...
Bizim Mehmet amca ise aşağı yukarı '1000 TL' olan emekli maaşının '45 TL'si' ile aldığı 1 kilo etten yaptığı yemeği bitmesin diye 3 günde yedikten sonra 'çayını' afiyetle yudumlayıp memleketi yöneten politikacılara dua eder. Bu iktidar olmasaydı halimiz çok daha kötü olacaktı...
Merak ediyorum: Hangi ülke krizde? Yunanistan mı? Türkiye' mi?

ufuk açan filmler

mr nobody
septisizm ve radikal aldanma

the matrix
waking life
the truman show
existenz
the thirteenth floor
vanilla sky
total recall
the city of lost children

iyi bir insan olma üzerine

vanilla sky
open your eyes
the matrix
eternal sunshine of the spotless mind

estetik değerler-ahlaki değerler/sanatın doğası

the shape of things

varoluşsal /görevler üzerine

les miserables

determinizm, özgür irade ve ahlak

minority report
gattaca
matrix reloaded
donnie darko
the manchurian candidate

bireycilik-toplumculuk

the ballad of cable hogue
chocolat
antz

ölüm cezası

dead man walking
dancer in the dark
mr. death
the life of david gale

totaliterizm, gerçeğin bitişi

1984
animal farm
we the living
fahrenheit 451
equilibrium
brazil
stolen years
eternal memory

bireysel kimlik

persona
memento
the man with two brains
the bourne identity
being john malkovich
dark city
who is julia?
total recall
eternal sunshine of the spotless mind
paycheck
solaris
ghost in the shell

hayatın anlamı

wild strawberries
stealing heaven
the fisher king
the meaning of life
ghost world
o lucky man
slc punk!
on the beach
leaving las vegas
montenegro

günah ve kefaret

the fisher king

genel etik

deliverance
breaking the waves
dead man walking
seven samurai
the confession
crimes and misdemeanors
the shop on main street
shoah
mr. klein
transport from paradise
private schultz
animal farm
groundhog day
high noon
housesitter
quiz show
seven
chinatown
angel heart
the vanishing
the doctor
moonstruck
antigone
deliverance
alexandre le bienheureux
damage
a man for all seasons
the verdict
fort apache the bronx
boyz in the hood
do the right thing
angels & insects
the ox-bow incident
el norte
1984
lord of the flies
after life
crimson tide

postmodernizm

bladerunner
matrix revolutions
matrix reloaded
tüm bergman filmleri
mulholland drive
lost highway

din felsefesi

bruce almighty
the last temptation of christ
life of brian
what dreams may come
winter light
agnes of god
leap of faith
jesus of montreal
inherit the wind
ordet
day of wrath
nazarin

inanç vs. sebep

contact
inherit the wind
stalker
au hazard balthazar


nietzsche'nin ahlak şeceresi

dogville

dürüstlük erdemi

kate and leopold
antigone
lonely are the brave
the man who shot liberty valence
breaking the waves

bireycilik/ahlaki risk

spider-man 2

doğanın yazılı olmayan kanunları

lord of the flies
hero
matrix revolutions


faydacılık ve uluslararası siyaset

failsafe


görelilik ve gerçek

hilary and jackie
requiem for a dream
rashomon

kötülük problemi

bruce almighty
the rapture
the seventh sign
dangerous liaisons
sling blade
dancer in the dark
constantine


varoluşçuluk

tüm bergman filmleri
leaving los vegas
love and death
crimes and misdemeanors
rosencrantz and guildenstern are dead
the addiction
i heart huckabees

mantık/eleştirel düşünce

twelve angry men
proof
the usual suspects


savaş etiği

the thin red line
saving private ryan
platoon
full metal jacket
kelly's heroes
'breaker' morant
deterrence
dr. strangelove
failsafe
all my sons

aklın felsefesi

mind walk


kuvantum

what the bleep do we know!?


kavramsal düşüncenin önemi

rain man


faydacılık

quiz show
jacob the liar
extreme measures
crimes and misdemeanors
dogville

insan hakları

in the name of the father
burn!
the battle of algiers
chinatown
schindler's list
matewan


marksizm

burn!
red

bilgi felsefesi

blow-up
the thin blue line
rashomon
the battle of algiers
he said/she said
proof
the usual suspects
dark star

insanlık / ahlakın değeri

blade runner
star trek: the next generation "the measure of a man"
elephant man
brave new world
lathe of heaven
le regle du jeu
mirror
stalker
nostalgia
the sacrifice
wings of desire
the ascent
days and nights in the forest
cries and whisper

yapay zeka / insanlık

a.i.
ghost in the shell
solaris
2001
d.a.r.y.l.


feminizm

he said/she said
thelma and louise
boys on the side
sense and sensibility


davranışçılık

a clockwork orange
dark city

hedonizm, nihilizm

cruel intentions
natural born killers
dangerous liaisons


estetik öznellik

pollock


adalet ve ceza

the shawshank redemption (a good anti-crito movie)
gladiator
dead man walking
the count of monte cristo

özgecilik/dünyaya bağlılık

chocolat
crouching tiger hidden dragon
2

kadın bedeni üzerinden başlık açmak

mr nobody
"kürt kızı efsane sevişir", "türk kızı efsane sevişir" size ne arkadaş kim nasıl sevişirse sevişsin. bir taciz, tecavüz olayı gerçekleştiğinde vicdan mastrübasyonu yapan zihniyet gelip burada kadın bedenini metalaştırıyor. sevişmenin ve erkek olmanın büyük bir gurur gibi yansıtıldığı toplumlarda sizin gibi ergenleri görmek gayet normal aslında.

her ulus içerisinden bir mustafa kemal çıksın ister

mr nobody
Gelin itiraf edin, en küçük etnik unsurlar bile içlerinden bir Mustafa Kemal çıksın istemiyor mu, O'na ve ideallerine düşman olanlar bile.
Şu açıktır ki, "içerisinden Mustafa Kemal çıkaran bir ulus olmak" artık yavan ve eskitilmiş bir söylemdir lakin içerisinden Mustafa Kemal çıkarabilemeyen yarısı kadar liderlerin aşkla yüceltilmesine tanık olunca "fark yaratmak" sözünü anlayabiliyorum.
Dini, mezhepsel, etnik ve sair grupların isteği fark yaratabilen bir liderdir. Bir ucu Mustafa Kemal'in kişiliğine değdikçe bu gruplar tarafından sevilen liderlerin sıklığı bizi şaşırtmamalı.
Uzattım lafı, kısaca, bu bir "dur şurada tek partili dönem otoriteryanlığına dair birkaç kelam edeyim de ele avuca sığmayan özgürlükçü yanlarımı okşayışımı izlettireyim" yazısı olabilirdi ama tarihsel veriyi bağlamından koparacak ve o kopmuş haliyle başka bir alanda tahrif edilmeye müsait oluşunu umursamayacak kadar lüks mahallelerde özgürlükçülük oynayamıyorum.
1

bir gün bir kadın tanıyacaksınız

mr nobody
bir gün bir kadın tanıyacaksınız
çok güzel olacak, her şeyi.
ağlayacaksınız, yağmur olacak.
dolu dolu olacak gözleriniz,
anne sözü dinler gibi masum.
ağlayacaksınız.
bir gün bir kadın gelecek, bakacaksınız.
alamayacaksınız gözlerinizi.
çok güzel olacak her şeyi.
bir kitap tutacak elinde.
bir rafa koymak isteyecek onu.
bırakacaksınız bir raf seçecek.
o rafta iki kitap seçecek.
o raftaki o iki kitabın arasına bırakacak, karşınıza oturacak.
'çay ister misin?' diyeceksiniz. isteyecek.
çay yapmaya gideceksiniz.
giderken düşüneceksiniz 'ne kadar güzel' diye.
çay yaparken düşüneceksiniz 'elbisesi ne kadar güzel' diye.
çayı koyarken düşüneceksiniz 'gözleri ne kadar güzel' diye.
limon alacaksınız eğilip.
eğilirken düşüneceksiniz 'dudakları ne güzel' diye.
sonra limonu keseceksiniz.
keserken düşüneceksiniz 'göğüsleri ne kadar güzel' diye.
limonu çayın içene koyacaksınız.
koyarken düşüneceksiniz 'gördüğüm en iyi kalçalar galiba' diye.
sonra çayı alıp içeri gideceksiniz.
oturduğu yere giderken düşüneceksiniz 'ben napıcam!?' diye.
oturacaksınız. bakacaksınız. o da bakacak.
belki bir şey söyleyecek.
ama büyük ihtimalle şunun gibi bir şey söyleyecek:
'sanki bana ait değil vücudum' diyecek belki.
sonra çıkıp gidecek geldiği gibi.
siz o kitabı arayacaksınız, bulamayacaksınız.
o kitabı ararken düşüneceksiniz
her şey daralacak, oda daralacak, yatak daralacak, tadı kaçacak.
sonra bir gün bakacaksınız ki hakikaten rüzgar alıp götürmüş her şeyi.
sonra bir gün bir şey yazacaksınız.
bir gün bir dize söyleyeceksiniz:
'şarkılarda düşünmek seni bana getirmez ki'
öyle adam olacaksınız sonra işte.
başka türlü olmuyor!'

Kaan Çaydamlı

interrail

mr nobody
Interrail dedigin;
yunan ellerinde karakollara dusmek, roma da pizza yemek, vatikanda papadan vaaz dinlemektir..floransa da michelangelo tepesinde gun batımını izlemek, aldıgın nefeste ozgurluğu hissetmektir...
dort gun ust uste yatak yuzu gormemek, pisa da evsizler tarafından cevrilmek ,venedikte kazık yemek, monte carloda kumar oynayıp kaybetmek, olsun kumarda kaybeden askta kazanırmıs diye avunmaktır...barselona da la lambra da hayat kadınları tarafından sıkıstırılmak, nou camp da maç izlemektir.
uyandığında hangi ulkede olduğunu hatırlayamamaktır yada yarın nerde olacağını bilememek ve bilememenin o mükemmel hissidir. ilk yasal uyusturucu deneyimidir amsterdam da,1 euroluk hamburgerlerle doymaya calısmak ama red light districte kucak dansına 50 euro vermektir.
hatırladıkça mutlu olunandır..avrupadır..tıngır mıngır trenlerdir..bu arada ozgur olmak olduğundan bahsetmiş miydim?
1

kamer genç'in hdp'li sırrı sakık'a verdiği ibretlik ayar

mr nobody
Televizyon programımdaki 4 konuktan ikisi Sırrı Sakık ile Murat Bozlak'tı.Diğer ikisi ise Kamer Genç ile Mehmet Gül.
Programın ortasında Sırrı Sakık, Kamer Genç'e hücum eder:
-”Siz Atatürk'ü savunarak soykırıma uğrayan Dersimli Kürtlere ihanet ediyorsunuz.”
Kamer Genç anında şu karşılığı verir:
-”O kullandığınız cümlede bir kaç tane büyük yalan var.”
Sırrı Sakık: Ne imiş o?
Kamer Genç: “Birincisi Dersim bir ilin değil bölgenin adıdır ve benim ilim Cumhuriyetle beraber Tunceli olmuştur.”
Kamer Bey devam eder:
“İkinci husus Dersim'de olanlar soykırım değil yeni kurulan bir devletin başkaldıranlara karşı önlem almasıdır. Bir başka yanlışınız ise Tunceli asla Kürt değildir. Biz Hazar kökenliyiz. Dilimiz de sizden farklı yani ne kırmançi ne de zazaca konuşuyoruz.”
Sırrı Sakık: Seyid Rıza'ya ne diyeceksin?
Kamer Genç: “İngilizlerin oyununa gelmiştir. Tuncelililerin o dönem önderi, Atatürk'ün yoldaşı olan Diyap Ağadır... O yıllarda Şeyh Said ve Seyid Rıza'yı kullananlar şimdi PKK'yı kullanıyor.”
İşte Kamer Genç'i bu milli duruşu için seviyor ve saygı duyuyorum.
Kamer Bey'in şu sözü de alkışlanacak güzelliktedir:
-”Ben Atatürk ve Cumhuriyet sayesinde okuyup milletvekili oldum. Cumhuriyet olmasa kuldum.”

kaybedenler kulübü 2

mr nobody
Nejat İşler (Kaan Çaydamlı) ve Yiğit Özşener'in (Mete Avunduk) başrolünde yer aldığı 2010 yapımı Kaybedenler Kulübü isimli filmin devam filmi olan Kaybedenler Kulübü 2'nin çıkacağı yönünde sağlam bir kaynaktan küçük bir bilgi aldık. Hem oyuncuların performansı hem de akıllara kazınan replikleriyle bir çok insanı etkilemiş ve kült filmler arasında yerini almış olan Kaybedenler Kulübü'nün film müziklerini yapan Can Gox, Denizli'de verdiği konser sırasında Kaybedenler Kulübü 2 ile ilgili küçük bir bilgi verdi.

dönersen ıslık çal

mr nobody
Beyoğlu'nun tenha sokaklarında barmenlik yapan bir cüce ve yine aynı sokaklarda bedenini satan bir travesti… Bu iki dışlanmış marjinal karakterin yolları bir İstanbul gecesinde, cüce Mevlüt'ün, kadın zannettiği travestiyi darp ve tecavüzden, elindeki düdüğü çalarak kurtarmasıyla kesişir… Kadın sandığı kişinin, travesti olduğunu öğrenen yüreği büyük olan küçük adam, durumu ilk başta garipsese de, bir süre sonra aralarında, hafızalardan silinemeyecek büyük bir dostluk başlayacaktır. Asıl cücenin kim olduğuna dair insanı düşündüren bu değeri bilinememiş Türk Sineması başyapıtı, yönetmen Orhan Oğuz'un Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki hayatı vermedeki başarısı ve Mevlüt Demiryay'ın cüce, Fikret Kuşkan'ın ise travesti rolünde devleşmesi ile izlenilmesi şart olan bir yapımdır. Derya Alabora'nın hayat kadınını ve Menderes Samancılar'ın onun ''menajeri'' ni oynamadaki ustalıkları da cabasıdır. ''İnsan dostunu kokusundan bile tanır… Hem sen dönersen ıslık çalarsın,'' der ya travesti, kısacası dost kokusunda, dost ıslığı ezgisinde bir filmdir, Dönersen Islık Çal.

atatürk'ün türk ocağındaki fotoğrafı

mr nobody
Menemen'de “şeriat isteriz” sloganları ile ayaklanılması ve Yedek Subay Kubilay'ın şehit edilişi üzerinden fazla zaman geçmemişti. Fakat Atatürk'ün öfkesi ise hiç dinmemişti. 2 Şubat günü İzmir Türkocağı'nda çekilen fotoğrafında, alev alev yanan gözlerindeki o öfke, objektiflere bile yansıyordu. Öyle ya; vatanın bekçisi kahraman Türk askerini şehit eden yobazlar, Yunan askeri müslüman halka tecavüz ederken, diri diri yakarken, camileri ateşe verirken neredeydiler?...

fotoğrafı aşağı ekliyorum
1

türk vatandaşlarından vize istemeyen ülkeler

mr nobody
Türk vatandaşlarına Vize istemeyen ülkeler;

* Andorra (90 Gün)
* Antigua-Barbuda (180 Gün)
* Arjantin (90 Gün)
* Arnavutluk (90 Gün)
* Bahamalar (8 Aya Kadar Turizm Amaçlı)
* Barbados (90 Gün)
* Belarus (30 Gün)
* Belize (90 Gün)
* Bolivya (90 Gün)
* Bosna Hersek (90 Gün)
* Botswana (90 Gün)
* Brezilya (90 Gün)
* Britanya Virjin Adaları (30 Gün)
* Cook Adaları (31 Gün)
* Dominik Cumhuriyeti (30 Gün)
* Ekvador (90 Gün)
* El Salvador (90 Gün)
* Endonezya (30 Gün)
* Fas (90 Gün)
* Fiji (120 Gün)
* Filipinler (30 Gün)
* Filistin (30 Gün – İsrail Üzerinden Geçişte Vize Zorunlu)
* Guatemala (90 Gün)
* Güney Afrika (30 gün)
* Güney Kore (90 Gün)
* Gürcistan (Kimlikle – 1 Yıl)
* Haiti (90 Gün Turizm Amaçlı)
* Honduras (90 Gün)
* Hong Kong (90 Gün)
* İran (90 Gün)
* Jamaika (90 Gün)
* Japonya (90 Gün)
* Katar (14 gün)
* Karadağ (90 Gün)
* Kazakistan (30 Gün)
* Kırgızistan (Süre Sınırı Yok- Kayıt Bürosu'na Kayıt Zorunlu)
* Kolombiya (90 Gün)
* Kosova (90 Gün)
* Kosta Rika (30 Gün)
* Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (30 Gün)
* Libya (180 Gün İçinde En Fazla 90 Gün)
* Lübnan (90 Gün)
* Makau (30 Gün)
* Makedonya (90 Gün)
* Maldivler (30 Gün)
* Malezya (90 Gün)
* Mauritius (30 Gün)
* Meksika (e-vize 30 Gün)
* Moğolistan (30 Gün)
* Moldova (90 Gün)
* Nikaragua (90 Gün)
* Niue (30 Gün)
* Palau (30 Gün)
* Panama (180 Gün)
* Paraguay (90 Gün)
* Peru (90 Gün)
* Saint Kitts ve Nevis Adaları (90 Gün)
* Saint Lucia (45 Gün-6 Hafta)
* Saint Vincent ve Grenadinler Adaları (30 Gün)
* Samoa (60 Gün)
* San Marino (İtalya üzerinden giriş yapılıyor -Schengen-)
* Seyşeller (90 Gün)
* Sırbistan (90 Gün)
* Singapur (90 Gün)
* St. Vincent-Grenadines
* Suriye (180 Gün İçinde En Fazla 90 Gün)
* Swaziland (30 Gün)
* Şili (90 Gün)
* Tayland (30 Gün)
* Tayvan (Havalimanında+2 Fotoğraf 30 Gün)
* Trinidad ve Tobago (30 Gün)
* Tunus (90 Gün)
* Turks ve Caicos Adaları (90 Gün)
* Tuvalu (30 Gün)
* Ukrayna (60 Gün, kimlikle de ziyaret edilebiliyor)
* Uruguay (90 Gün)
* Ürdün (90 Gün)
* Vanuatu (30 Gün)
* Vatikan (Yalnızca İtalya'dan -Schengen şart- Girilebiliyor)
* Venezuela (90 Gün)
Sınırda vize alınan ülkeler
* Azerbaycan (Haydar Aliyev Havalimanı, Gence Havalimanı ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Havalimanı 1 aylık vize 10$. 2 fotoğraf ve pasaport fotokopisi bulundurun.)
* Bahreyn (Kapı Vizesi 15 Gün – 15 gün uzatılabiliyor)
* Bangladeş (Dakka)
* Bhutan (Tur operatörü ile)
* Birleşik Arap Emirlikleri (Transit vizesiz, Dubai vize istiyor)
* Brunei Sultanlığı (72 Saate kadar transit vize)
* Burkina Faso (75 Euro)
* Burundi
* Cape Verde
* Cibuti
* Doğu Timor (Kapı Vizesi 30 Gün)
* Dominik Cumhuriyeti
* Ermenistan (Yalnızca Bordo Pasaportlulara Sınırda 21 Gün. Pasaportunuzda Ermenistan kaşesi varsa Azerbaycan vize vermiyor. Ermenistan vizesine online başvurusu yapın (10$). Mail ile gönderilen vize kağıdına kaşe basılıyor.)
* Gana
* Kamboçya (Kapı Vizesi 30 Gün- 30$)
* Kenya (e-vize şart, 50$)
* Kuveyt (Kapı Vizesi 90 Gün)
* Komor Adaları (e-vize)
* Madagaskar (Kapı Vizesi 90 Gün)
* Mali
* Mozambik (Kapı Vizesi 30 Gün, 75$)
* Myanmar (e-vize 28 Gün)
* Nepal (Kapı Vizesi 15-30-90 Gün, 25$)
* Ruanda (Transit 3 Gün)
* Samoa (34$)
* Sri Lanka (Kapı Vizesi ya da e-vize 30 Gün 30$)
* Senegal (e-vize)
* Sudan (Hartum Havalimanı Kapı Vizesi 30 Gün 105$)
* Tacikistan (Duşanbe Havalimanı Kapı Vizesi 60 Gün)
* Tanzanya (Kapı Vizesi 90 Gün 50$)
* Togo (Kapı Vizesi)
* Tonga (31 Gün)
* Uganda
* Umman (Kapı vizesi 30 Gün)
* Zambiya (Kapı vizesi 30 Gün 50$)
* Zimbabwe (Kapı vizesi 30$)
Vizesiz ülkeler listesi eldeki son bilgileri içerir, kesin bilgi değildir. Vize uygulamalarında gözlenen olası güncelleme nedeniyle, seyahat öncesinde ilgili ülkenin büyükelçiliği ile temas kurulmasını tavsiye olunur.

jim morisson'ın ölümle tanışması

mr nobody
Jim Morrison henüz dört yaşındayken, ailesiyle birlikte New Mexico otoyolunda giderlerken, kaza yapıp ters dönmüş bir kamyon ve bu kamyondan çevreye saçılmış ölmek üzere olan yaralı Pueblo yerlilerini görür. Gördüğü bu manzaradan çok etkilenir. Bunu yıllar sonra şu şekilde anlatacaktır: “Ölümü ilk keşfettiğim an… Ben, annem, babam, büyükannem ve büyükbabam gün batarken çölde ilerliyorduk. Bir kamyon dolusu Kızılderili başka bir kamyona ya da bir şeye çarpmıştı. Kızılderililer bütün ana yola dağılmıştı ve kanlar içinde ölümü bekliyorlardı. Babam ve büyükbabam, arabadan neler olduğuna bakmak için inmişlerdi. Ben daha çocuktum, o yüzden arabada oturup beklemem gerekiyordu. Ben bir şey görmedim. Tek gördüğüm şey garip, kırmızı boya ve yerde yatan insanlardı, ama bir şey olduğuna emindim. Çünkü onların yaydığı dalgaları hissedebiliyordum. Birden yerde yatan insanların da olay hakkında benim bildiğimden daha fazlasını bilmediklerini fark ettim. İşte o an ilk kez korkuyu tattım.” Morrison daha sonra arkadaşlarına, o gün ölen Kızılderili'nin ruhunun kendi ruhuna geçtiğini söyleyecekti.

herkes öldürür sevdiğini

mr nobody
Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez.

Oscar Wilde

ihtiyaçtan fazla mal haramdır hırsızlıktır

mr nobody
Altın ve gümüş, yoksullar üzerinde hegemonya kurmak için kullanılıyor… İnfak edilmiyor… Mülkte şirk koşuluyor… Kırkta bir diye bir şey tutturulmuş gidiyor… Komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallelerine taşınanlar var… Peki sokaktaki açtan, yoksuldan haberiniz var mı? Bu dinin klasik fıkıh anlayışı, yeryüzünün sokaklarında aç gezen 1 milyar insan için ne diyor?
O fıkıh, Ömer'i vuranların, Ebuzer'i çöle gömenlerin, Ali'yi hançerleyenlerin, Hüseyin'i susuz bırakanların, Medine'yi yağmalayarak 900 sahabe kadınına tecavüz edenlerin ve Kabe'yi mancınıkla ateşe verenlerin fıkhıdır.
O fıkıhtan bir şey çıkmaz. O, zenginlerin, kodamanların, cariye ve köle sahibi olma peşine düşmüşlerin fıkhıdır. Sultanların, harem ağalarının, zindandan İmam-ı Azam'ın kırbaçtan morarmış cesedini çıkaranların, kırkta bircilerin fıkhıdır… Ebuzer Ğıfari'nin dediği gibi 'Geceyi aç geçirip de kılıcına davranmayanın aklından şüphe ederim.' ”
1

dostoyevski insan

mr nobody
Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.
İnsanoğlu aptal değilse bile korkunç derecede nankördür. Evet, eşi bulunmaz bir nankör! Bana kalırsa insanın en iyi tanımlanması şöyle olmalı: İki ayaklı nankör bir yaratık. Hepsi bu kadarla kalsa gene iyi. Çünkü böylece en büyük kusuru unutulmuş olurdu. İnsanın en büyük kusuru, Nuh tufanından başlayıp süren, alnının kara yazgısı olan erdemsizliğidir. Erdemsizlik ve buna bağlı olarak ölçüsüzlük. Ölçüsüzlüğün erdemsizlikten ileri geldiği çoktandır bilinen bir gerçektir.
Bize insan olmak, yani etiyle kemiğiyle insan olmak bile yük geliyor; bundan utanıyoruz, ayıp sayıyoruz. "Soyut insan" diyebileceğim garip yaratıklar olmaya can atıyoruz. Biz ölü doğmuş kişileriz; zaten çoktandır canlı olmayan babaların soyundan ürüyoruz ve bu durumu gittikçe daha çok beğeniyor, bundan zevk almaya başlıyoruz. Nerdeyse bir kolayını bulup bizleri doğrudan doğruya düşüncelerin doğurmasını sağlayacağız.

sertap erener'in belediye başkanını sahneden kovması

mr nobody
Bu haberi "sanatçının kendi sahnesinden uzak tutarak politikacının şovunu engellemesi" olarak okuyabiliriz ama bir şekilde daha okuyabiliriz: Bugün AKPli belediyelerde herhangi bir sanatçının böyle bir şey yapabilmesi mümkün değildir; her şeyden önce kitle tepki gösterir, cesaret edemez, hain filan ilan edilir. Peki, Sertap Erener'in bu yürekliliğinin sebebi nedir? Belediyenin CHPli olması. Lafımı biraz daha ileri götürmek istiyorum. Bir HDPli belediyede de bunu yapamaz; her şeyden önce kitle tepki gösterir, cesaret edemez. Bir MHPli belediyede de bunu yapamaz; bir MHPli kitle önderinin egosuna kendi egonla cevap vermek ha; kitle ağzını burnunu kırmak için harekete geçer, reislerinden biri çıkar "arkadaşlar bize yakışmaz" der, oradan indirilir.
Altının çizilmesi gereken kelimeler "kitle tepki gösterir" ve "cesaret edemez"dir. Bu, CHP'nin henüz homojenleşemediğinin -ki daha parti toplantılarında politikacıların kendi içlerinde yek olmayı beceremediklerini düşünürsek- kanıtıdır da. Bunun artısı olduğu kadar eksisi de vardır. Rasyonellik, çok seslilik ve sair, bunlar çok yer kaplayacak konular, es geçiyorum.
Açık konuşmak gerekirse -yüzüm buruşuk- gönül verdikleri ve içerisinde kendilerini özel hissettikleri örgütlerini eleştirip CHPli ve HDPli yakınlarımı kırmak istemiyorum. Ne bileyim işte, sanki şu bir işe yaramaz sosyal medya hesabımda çok çok farklı görüşten insan varmış gibi sürekli iktidar-mhp eleştirisi yapıp doyuma ulaşmak aptalca geliyor, diğerlerini eleştirince ben kötü oluyorum. Suratım hâlâ ekşi.

ulus baker - türkiyenin yerlisi olmak

mr nobody
Muhafazakârlığı harekete geçiren duygular ve tutkular geçmişin değerlerinin korunmasına, ayakta tutulmasına yönelik olmaktan çok, geleceğe yöneliktir. Muhafazakar, özellikle modern çağın insanıdır; eski, “geleneksel” denen toplumlarda “muhafazakâr” yoktur. Bunun nedeni ise çok kolay anlatılabilir: gelenek, eğer gerçekten gelenekse, zaten kendini koruyacak güce sahiptir ve insanların onu korumak, muhafaza etmek için beyinlerini zorlamaya çok ender durumlarda ihtiyaçları olur. Muhafazakârlık, ancak gelenek ortadan kalkarak tarihsel bir hayal perdesinin arkasında kaldığı andan itibaren mümkün olan duygusal bir yaşantıdır.
Muhafazakâr, geçmişe yönelik değildir, geleceğe yöneliktir: Yani çocuklarım, toplumum, gelecek de benim yaşadığım gibi, benim arzuladığım gibi yaşasınlar ister.
Bugüne kadar, geçmişin değerlerini korumak, ataların mirasını savunmak çok kolay ırkçılığa ve faşizme yol açan tutkulara dönüştüyse, bunun nedeni, bir muhafazakârın kafasındaki geleneğin büyük bir kısmının devlet, aile, vatan, ülke, millet, halk gibi göreli terkiplerden oluşmasıdır.