confessions

mergen

Bira  · 1 Haziran 2017 Perşembe

  1. toplam giri 64
  2. takipçi 14
  3. puan 1030

the last of us

mergen
play station tarihinin en iyisi olduğunu düşündüğüm oyundur. senaryosuyla sizi dünyasına alır ve temel ihtiyaçlarınızı dâhi gidermenize engel teşkil edebilir. şimdi ki pesçi veletlerin birçoğunun bu efsaneden haberleri bile yoktur ne yazık ki.

Laik itiraf

mergen
1 seneyi aşkındır ateistim. rahmetli dedem de dinine pek bağlı bir insandı. islamcıların 'gerçek islam bu değil' mottoları var ya hani, işte tam olarak onu yansıtan bir insandı. gerçekten karekteri itibariyle de çok güzel bir adamdı. aynı zamanda koyu da bir atatürkçü idi. neyse fazla uzatmayayım bu başka bir girinin konusu.

2 sene evvel yani ben daha dini yeni yeni sorgulamaya başlarken vefat etti. yanında olamadım çünkü o istanbul'da bense okul dolayısıyla samsun'daydım. ama vefat etmeden önce ki son konuşmamızda öldükten sonra her ayın ikinci cuması ona bir cüz kuran-ı kerim okumamı istedi. vefatından itibaren bu ritüeli bir kez olsun kaçırmadan yerine getiriyorum. biliyorum çok saçma. neresinden tutsanız elinizde kalır. ama hissediyorum. belki islam, belki hristiyanlık, belki de musevilik ya da sayamayacağımız kadar çok dinden biri doğrusudur. belki de benim inandığım üzere hepsi çöptür. fakat hangisi doğru olursa olsun. onun bana her ayın ikinci cuması yukarıdan tonton yanaklarıyla, ecevit bıyıklarıyla ve vakur duruşuyla gülümsediğini hissedebiliyorum.

nur içinde yat dede.

haziran 2017 yazar maaşlarının yatmaması

mergen
arkadaşlar öncelikle sakin olalım. ramazan vesilesiyle yönetim en kısa zamanda maaşlarla beraber bir ramazan erzağı kolisini evlerimize göndereceğini açıkladı. erzakta her yazarın ünvanına göre alkolleri ve beraberinde uygun meze de gelecek. (bira yer fıstığı, rakı haydari, viski bitter çikolata vs.). yani yönetim kendini affettirecek merak etmeyin.

the notorious b.ı.g.

mergen
bir çok müzik ve hip-hop otoritesine göre rap müziğin tupac'tan sonra en büyük ikinci efsanesi. bana göre ise birinci.

gerçek adı christopher wallace olan rapper 21 mayıs 1972 tarihinde brooklyn'de doğdu. ailenin tek çocuğuydu ve annesi fazlasıyla disiplinliydi. okuması ve adam olması tek isteğiydi swh ama bu biggie'ye göre değildi ve yaşamak istediği hayata düşünmeden dalacak kadar da cesur biriydi. daha 17 yaşındayken kendi mahallesinde irili ufaklı torbacılığa başladı. bu işe belli bir süre devam ettikten sonra yeter artık diyen biggie daha az zamanda daha çok kazanmak için işleri büyüttü. tabi ki de bunun külfeti de vardı. para arttıça risk de artıyordu new york ghettolarında. çok geçmeden enselendi ve ilk hapishane tecrübesini yaşadı.

mapus damından çıktığında evde onu küçük bir zenci bekliyordu. evet biggie baba olmuştu. bir süre daha uyuşturucu satıcılığına devam ettikten sonra popüleritesini gittikçe artıran ve zenciler arasında hışımla yayılan rap müziğin rüzgarına kapıldı. ve gelecekte bu zamanlar için şunları söyleyecekti: "uyuşturucu satmak benim karım gibiydi. rap ise her sabah köşe başında gördüğüm çok güzel bi kaltaktı ve bir zaman sonra eşimi aldattım."

artık metresiyle karısından çok daha fazla ilgileniyordu. çok geçmeden puff daddy ile tanıştı. onu yükseltecek ve piyasaya pazarlayacak olan da bu adamdı. yaklaşık 1 yıl sonra yani ilk single'ından biggie hayran kitlesini ve kalitesini göklere çıkarmıştı. ve batı yakasının kralı olmaya çok yakındı. tam da bu sıralarda tupac shakur ile tanıştı. biggie zaten onu yıllardır biliyor ve takip ediyordu ki rap müziğin o zamanlar olduğu gibi bu zamanlarda en büyük adamlarından biriydi 2pac.

karakterleri ve müzik tarzları birbirlerine çok uyumluydu. kısa zamanda çok iyi iki dost oldular. ama başarılar ve şanssızlıklar bu iki harika gangsta'nın da arasını açacaktı.

1995 yılında, o kara gün, tupac biggie'nin stüdyosunun alt katında haince vuruldu. kevgire çevirmişlerdi makayevelli'yi. tam 5 yerinden vurulmuştu.

biggie silah seslerini duyduğu gibi tabancasını kapıp aşağı indi ama manzara hiç de beklediği gibi olmadı. giriş katında onu elinde silahıyla gören polisler karşıladı. sonrasında aynasızlar 'seni şişko p*ç' naralarıyla biggie small'sı yaka paça götürdüler.

elbette bir kaç gün sonra salıverildi ama olaylar yeni başlıyordu. tupac en baştan en sona olaydan biggie'yi ve batı yakasını sorumlu tuttu. nispeten haklıydı da. sebeplere gelirsek:

1) biggie'nin yeni çıkan şarkısının adı neydi dersiniz? who shot you/seni kim vurdu.

2) tupac ve biggie sağlam dost olmalarına rağmen uzunca bir süredir doğu-batı yakası hakimiyeti için soğuk savaş tarzında bir hegomanya vardı. adeta taşlar yerine oturmuştu. doğu'nun kralı batı'yı dost gibi görünerek avlamıştı.

3) biggie bu olaydan sonra bir kez olsun tupac'ı ne aramıştı ne de hastaneye ziyarete gitmişti. aslında tupac, biggie eğer 'ben yapmadım' dese şüphe duymadan ona inanacak kadar çok seviyordu şişkoyu. ama biggie hiç bir zaman ben yapmadım demedi. bu da bardağı taşıran son damla oldu.

aslında biggie tupac'ı defalarca kez aramak istemişti. ancak aşağılık puff daddy'i buna izin vermedi. çünkü umrunda olan tek şey paraydı ve bu savaş dikkat uyandıracaktı. bu da badboy'un son çıkacak albümünün satışlarında patlama yaşanması demekti. plandığı gibi de oldu. savaş başladı ve badboy'un albümleri rekor sattı. ama artık doğu rapçileri batıya, batı rapçileri ise doğuya gidemiyordu. çıkan mahalle kavgalarında küçük ve masum zenciler telef oluyordu. tıpkı bizim 80'lerdeki sağ-sol çatışmamız gibiydi. lanet federallerin ise umurunda değildi elbette. zencilerin birbirlerini yemesi hoşlarına gidiyordu.

ve çok geçmeden rap müzik tarihinin en efsane dissi california sokaklarındaki teyplerden duyulmaya başladı. tupac hit'em up dissini çıkarmıştı. öylesine ezici, harika ve küfürbaz bir eserdi ki inanın bu parçayı anlatmak için başka bir giri yazmak en doğrusu. yoksa kendimi kaybedip sadece hit'em up'tan bahsedebilirim.

biggie sessizliğini korudu. ne evet yaptık diyordu, ne de benim bir suçum yok diyordu. sadece susuyordu. zaten çok geçmeden tupac bir saldırıya daha uğradı. daha önce 5 kurşundan kurtulan tupac defa 4 kurşunla hayata gözlerini yumdu. ve rap dünyası yasa boğuldu, hemen ardından ise öfkeye. ta ki the notorious b.i.g son hamlesini yapana kadar.

annesinin, puff daddy'nin, eşinin ve diğer tüm arkadaş ve tanıdıklarının uyarı ve ısrarlarına rağmen bir sonra ki albüm tanıtımı için los angeles'a, batı yakasının merkezine, gitti. adeta vurulacağını bile bile. bu kaçınılmazdı. gitmeden günler önce zaten tehditler alıyordu. fakat bu onu caydırmadı. çünkü gerçekten cesur bir adamdı. bu ziyaretin doğu-batı savaşını bitireceğine ve barışı tesis edeceğine inanıyordu. haklıydı da aslında. los angeles'da inanılmaz bir coşkuyla karşılandı. galiba hâyaller gerçek oluyor ve piyasa birleşip sadece hip-hop'a odaklanıyordu.

ama her güzel hâyal gibi bu da çok geçmeden son buldu. biggie smalls albüm tanıtımının çıkışında arabasında silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. daha 24 yaşındayken şanssızlıklar sonucu kavga ettiği ve kaybettiği dostu tupac'ın yanına uğurlandı. umarız ki cennette beraber feat ve freestyle atmaya devam ediyorlardır.

bugün bu iki adamın cinayeti hâla çözülememekle beraber komplo teorisyenlerini meşgul etmekte. bir çok farklı hipotez ortaya atılsa da uzlaşma sağlanabilmiş değil. anlaşılan o ki hiçbir zaman gerçeği öğrenemeyeceğiz ama müziklerini yıllarca dinleyeceğiz.


7 numara

mergen
- "Vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir?"

+ "Evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat."

- "Anlamadım."

+ "Şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. Sivri kayaları var. İşte doğar doğmaz bizi "hadi bu dağı aş" diye eteklerine bırakıveriyorlar."

- "Hayat yani?"

+ "Aferin! İlk başlarda iş kolay. Ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor... Dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. Gücün azalıyor... Derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. Yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize. Artık tek başına değilsin. Biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin... Dağ yine yalçın. Ama artık yürümek zevkli. Nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. Çünkü yanında kendi nefesin gibi bir nefes daha var... Anladın mı?"

- "Her evlilik sizinki kadar mutlu mudur?"

+ "Yoldaşına bağlı. Biz Zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik, canımız yanınca ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik. Ben "pes" deyince o "hadi" dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım."

- "Peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi?"

+ "Bilmiyorum. Biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat. Bak bugün deniz kenarında zeliha'mla beraber çekirdek çıtlatıp, çay içerken, mutluluk da bizimle masada oturuyordu sanki. "

vahit emmi'nin samimiyetini yıllar yıllar sonra bir ismail abi'de, bir de behzat komserimiz'de bulabilmiştim.

tanım: gönlümüzde taht kurmuş, çocukluğumuzun dizisidir.
3

yalnız olmak

mergen
ailesinin 'tek çocuğu' olan yazarlar varsa iyi bilirler bu durumu. hiç oyuncaklarını paylaşacağı, beraber bisiklet sürecekleri, tostlarını ve gofretlerini ikiye bölecek bir kardeşleri olmamıştır çünkü.

o yüzdendir ki; sevgilisizlik veya arkadaşsızlık vız gelir bize. biz yalnızlığa bacak kadar boyumuzla bağışıklık kazandık.

atatürk

mergen
mal varlığının şaibeli olduğunu iddia eden yobazlarca eleştirilen ulu önder.

eleştirmek elbette hakkın ama azıcık utanman varsa bu şekilde kahpece iftira atma. gerçi belki de iftira attığının dâhi bilincinde olmayan bir cahilsindir. neyse madem öyle ata'nın mal varlığından bahsedelim.

buraya hepsini teker teker yazmanın hiçbir alemi yok elbette. google'de aranarak rahatlıkla resmi evraklara erişilebilir. asıl irdelenmesi gereken nokta vefatından sonra mirasını kimlere bıraktığıdır. öldüğünde mâl varlığı şu şekildedir:

emekli Hesabı; 19.566 lira, -4 numaralı hesap: 73.019 lira, – 2 numaralı hesap: 1.519.892 Lira, -iş bankası hisse senedi: 119.694 lira, – çeşitli diğer hisseler: 25.125 lira.

sizce bu mâl varlığı küllerinden yepyeni modern, laik, demokratik bir devlet kuran, bir milleti ipten alan önder için çok mu uçuktur, elbette değildir. bugün namussuzlukla birlikte yandaşlara sağlanan imkanlarla, ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarlarla zengin olan basiretsiz siyasetçileri gördükçe ben az bile diyorum. vasiyetinde belirttiği hususlarsa aşağıdaki gibidir:

1- Nutuk ve iş Bankası hisse senetlerinin kendisine düşen kısmından yaşadıkları müddetçe; Makbule'ye ayda 1000, afet'e 800, Sabiha'ya 600, Ülkü'ye 200 ve Rukiye ile Nebile'ye 100'er lira verilecektir.

2- Sabiha 'ya bir ev alacak kadar para ayrılacaktır.

3- Makbule yaşadıkça Ankara'da oturduğu ev emrinde kalacaktır.( Kız kardeşine yaşadığı müddetçe bırakıyor)

4- İsmet inönü'nün çocuklarının yurt dışı tahsilleri için gereken yardım yapılacaktır.

5- Geri kalan para ise yarı yarıya Türk Tarih Kurumu ve Dil Kurumu'na aktarılacaktır.

tüm mal varlığını hazineye ve kurduğu kurumlara bağışlayan atatürk'ü bu konuda fütursuzca eleştirmek cahillikten öteye gidemez. tabi google amcanın her söylediğini doğru kabul eden yeni nesil gençlerimiz bunun ne kadarını idrak edebilir bilmiyorum.

'atatürk'ten hatıralar' kitabında da bu konuda merak ettiğiniz her şeyi bulabilirsiniz. çünkü bizzat atatürk'ün özel kalem müdürlüğünü ve genel sekreterliğini yapan hasan rıza soyak tarafından kaleme alınmıştır.

yani sonuç olarak illa ki atatürk'ü karalamak istiyorsanız buradan çok zor emin olun. çünkü mustafa kemal atatürk ölmeden önce açıklayamayacağı hiçbir şey yapmamış ve arkasında sizin gibilere malzeme olacak hiç bir soru işareti bırakmamıştır.

laik sözlükte adalet

mergen
kan akmadan devrim olmaz. böyle radikal bir karar sonrasında elbette ki kurunun yanında yaş da yanacaktı. yönetim bu olaya daha da yaratıcı ve adil bir çözüm getirebilir miydi bilemem. belki de getirilebilirdi. ama benim yarın lys fen sınavım var. malesef umursayamıyorum puanmış eksi-artıymış.

300 milyon türk bir olursa amarika ve çin'den sonra 3. en büyük ekonomi biz oluruz

mergen
türki cumhuriyetleri gezen bir çok tanıdığımın söylediği üzere azerbaycan dışında diğer hiçbir türk devletinin umurunda değilmişiz. özellikle de kazakistan, özbekistan ve kırgızistan tarzı zamanında sscb'nin şimdiyse rusya'nın etkisinde olan devletler hâllerinden ve rusya'dan oldukça memnunlarmış. bu tip bir turan tarzı birleşmeye oldukça soğuklarmış.

ama ne yalan söyleyim; ben de çok isterdim böyle bir turan birleşmesini.
(bkz:kızıl elma)
2 /