the notorious b.ı.g.

mergen
bir çok müzik ve hip-hop otoritesine göre rap müziğin tupac'tan sonra en büyük ikinci efsanesi. bana göre ise birinci.

gerçek adı christopher wallace olan rapper 21 mayıs 1972 tarihinde brooklyn'de doğdu. ailenin tek çocuğuydu ve annesi fazlasıyla disiplinliydi. okuması ve adam olması tek isteğiydi swh ama bu biggie'ye göre değildi ve yaşamak istediği hayata düşünmeden dalacak kadar da cesur biriydi. daha 17 yaşındayken kendi mahallesinde irili ufaklı torbacılığa başladı. bu işe belli bir süre devam ettikten sonra yeter artık diyen biggie daha az zamanda daha çok kazanmak için işleri büyüttü. tabi ki de bunun külfeti de vardı. para arttıça risk de artıyordu new york ghettolarında. çok geçmeden enselendi ve ilk hapishane tecrübesini yaşadı.

mapus damından çıktığında evde onu küçük bir zenci bekliyordu. evet biggie baba olmuştu. bir süre daha uyuşturucu satıcılığına devam ettikten sonra popüleritesini gittikçe artıran ve zenciler arasında hışımla yayılan rap müziğin rüzgarına kapıldı. ve gelecekte bu zamanlar için şunları söyleyecekti: "uyuşturucu satmak benim karım gibiydi. rap ise her sabah köşe başında gördüğüm çok güzel bi kaltaktı ve bir zaman sonra eşimi aldattım."

artık metresiyle karısından çok daha fazla ilgileniyordu. çok geçmeden puff daddy ile tanıştı. onu yükseltecek ve piyasaya pazarlayacak olan da bu adamdı. yaklaşık 1 yıl sonra yani ilk single'ından biggie hayran kitlesini ve kalitesini göklere çıkarmıştı. ve batı yakasının kralı olmaya çok yakındı. tam da bu sıralarda tupac shakur ile tanıştı. biggie zaten onu yıllardır biliyor ve takip ediyordu ki rap müziğin o zamanlar olduğu gibi bu zamanlarda en büyük adamlarından biriydi 2pac.

karakterleri ve müzik tarzları birbirlerine çok uyumluydu. kısa zamanda çok iyi iki dost oldular. ama başarılar ve şanssızlıklar bu iki harika gangsta'nın da arasını açacaktı.

1995 yılında, o kara gün, tupac biggie'nin stüdyosunun alt katında haince vuruldu. kevgire çevirmişlerdi makayevelli'yi. tam 5 yerinden vurulmuştu.

biggie silah seslerini duyduğu gibi tabancasını kapıp aşağı indi ama manzara hiç de beklediği gibi olmadı. giriş katında onu elinde silahıyla gören polisler karşıladı. sonrasında aynasızlar 'seni şişko p*ç' naralarıyla biggie small'sı yaka paça götürdüler.

elbette bir kaç gün sonra salıverildi ama olaylar yeni başlıyordu. tupac en baştan en sona olaydan biggie'yi ve batı yakasını sorumlu tuttu. nispeten haklıydı da. sebeplere gelirsek:

1) biggie'nin yeni çıkan şarkısının adı neydi dersiniz? who shot you/seni kim vurdu.

2) tupac ve biggie sağlam dost olmalarına rağmen uzunca bir süredir doğu-batı yakası hakimiyeti için soğuk savaş tarzında bir hegomanya vardı. adeta taşlar yerine oturmuştu. doğu'nun kralı batı'yı dost gibi görünerek avlamıştı.

3) biggie bu olaydan sonra bir kez olsun tupac'ı ne aramıştı ne de hastaneye ziyarete gitmişti. aslında tupac, biggie eğer 'ben yapmadım' dese şüphe duymadan ona inanacak kadar çok seviyordu şişkoyu. ama biggie hiç bir zaman ben yapmadım demedi. bu da bardağı taşıran son damla oldu.

aslında biggie tupac'ı defalarca kez aramak istemişti. ancak aşağılık puff daddy'i buna izin vermedi. çünkü umrunda olan tek şey paraydı ve bu savaş dikkat uyandıracaktı. bu da badboy'un son çıkacak albümünün satışlarında patlama yaşanması demekti. plandığı gibi de oldu. savaş başladı ve badboy'un albümleri rekor sattı. ama artık doğu rapçileri batıya, batı rapçileri ise doğuya gidemiyordu. çıkan mahalle kavgalarında küçük ve masum zenciler telef oluyordu. tıpkı bizim 80'lerdeki sağ-sol çatışmamız gibiydi. lanet federallerin ise umurunda değildi elbette. zencilerin birbirlerini yemesi hoşlarına gidiyordu.

ve çok geçmeden rap müzik tarihinin en efsane dissi california sokaklarındaki teyplerden duyulmaya başladı. tupac hit'em up dissini çıkarmıştı. öylesine ezici, harika ve küfürbaz bir eserdi ki inanın bu parçayı anlatmak için başka bir giri yazmak en doğrusu. yoksa kendimi kaybedip sadece hit'em up'tan bahsedebilirim.

biggie sessizliğini korudu. ne evet yaptık diyordu, ne de benim bir suçum yok diyordu. sadece susuyordu. zaten çok geçmeden tupac bir saldırıya daha uğradı. daha önce 5 kurşundan kurtulan tupac defa 4 kurşunla hayata gözlerini yumdu. ve rap dünyası yasa boğuldu, hemen ardından ise öfkeye. ta ki the notorious b.i.g son hamlesini yapana kadar.

annesinin, puff daddy'nin, eşinin ve diğer tüm arkadaş ve tanıdıklarının uyarı ve ısrarlarına rağmen bir sonra ki albüm tanıtımı için los angeles'a, batı yakasının merkezine, gitti. adeta vurulacağını bile bile. bu kaçınılmazdı. gitmeden günler önce zaten tehditler alıyordu. fakat bu onu caydırmadı. çünkü gerçekten cesur bir adamdı. bu ziyaretin doğu-batı savaşını bitireceğine ve barışı tesis edeceğine inanıyordu. haklıydı da aslında. los angeles'da inanılmaz bir coşkuyla karşılandı. galiba hâyaller gerçek oluyor ve piyasa birleşip sadece hip-hop'a odaklanıyordu.

ama her güzel hâyal gibi bu da çok geçmeden son buldu. biggie smalls albüm tanıtımının çıkışında arabasında silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. daha 24 yaşındayken şanssızlıklar sonucu kavga ettiği ve kaybettiği dostu tupac'ın yanına uğurlandı. umarız ki cennette beraber feat ve freestyle atmaya devam ediyorlardır.

bugün bu iki adamın cinayeti hâla çözülememekle beraber komplo teorisyenlerini meşgul etmekte. bir çok farklı hipotez ortaya atılsa da uzlaşma sağlanabilmiş değil. anlaşılan o ki hiçbir zaman gerçeği öğrenemeyeceğiz ama müziklerini yıllarca dinleyeceğiz.