allahsiz tosbaga

bütün hukuki yolları deneyip, sonuç alamayıp son çare olarak açlık eylemine başlamışlardı. fotoğraflarıyla karşılaşınca bile ne kadar üzlüyorum bu iki güzel insan için.

devlet ise siz gezi düzenleyeceksiniz diye içeri alıyor. bu insanları istekleri çok basit oysa, adalet. yaşamalarına izin vermiyorsunuz, farkındalık yaratmaya çalışıyorlar engelliyorsunuz, yavaş yavaş gözümüzün önünde ölüyorlar, süründürüyorsunuz.

insan olan bir kişinin vicdanının yok olması lazım bu iki kişinin suçlu bulunması için. işte bağlandıkları din bu vicdanı yok ediyor. din ahlakı getirmiyor, ahlaksızlaştırıyor.

örgütlenme biçimlerinin kendisinin problemi yarattığını inatla görememeleri. partiler eleştirel düşünceyi ve aklıselimliği ön plana çıkarmayıp dogmatik bir biçimde ideoloji pompaladıkları için, farklı düşünen herkesi hain veya işbirlikçi ilan ettiği için sürekli bölünürler. günümüzde olmasada geçmişte birbirlerini devlete ispiyonlamışlardır. kısaca çomar kafasıyla solculuk oynamak başarı getirmiyor.

bence deniz baykal'ın bu partiyi yeniden açması ve shp ile dsp'nin chp içine sindirilmesi türkiye'de düzgün bir sosyal demokrat parti oluşumunu engelleyip chp'yi muhafazakar bir parti konumuna itmiştir. kitlesinden siyaseten uzaklaşmıştır.

beynin öğrenme süreci açısından sakıncalı olan bir şey. akşama kadar çalıştıktan sonra uyuduğunuzda beyin dinlenip öğrendiklerinizi sindirir, kalkıp tekrar yaptığınızda belleğinizde daha çok yer eder ve kalıcı hafızaya alırsınız.

uyumadan sabaha kadar çalıştığınızda ise uzun-dönemli hafızaya bir giriş olmaz, her şey kısa dönemli hafızada kalır. bunun üstüne uykusuzluk da eklendiği için bilgi karışması sık yaşanır. sınavdan sonra da bir süreliğine o konulara bakmayacağınız için bilgiler uçar gider.

dizinin ismiyle her karşılaştığımda bıyık altından gülmeye başlıyorum çünkü diziyi izleyenler sonunda tahta kim oturacak diye bekliyorlar oysa tahtın kendisi bir red herring, yani şaşırtmaca, tahtın bir önemi yok. bunu melisandre bir ara çıtlatmıştı; esas savaş karanlık ile aydınlık arasında diye ama kaynadı tabi.

son zamanlarda danimarkadan soğudum, o yüzden geriye finlandiya ve norveç kaldı. hiç yoktan yunanistan olsa o da olumlu tabi.

gelişmiş batı ülkelerinde polisler genelde vatandaşın sorununu çözme odaklı çalıştıklarından dolayı insanlarda kötü hisler uyandırmazlar. ülkemizde ise tam tersi insanları baskılama ve çözülmesi gereken sorunları çözmeme üzerine ihtisas yapmışlardır. şiddet gören kadın polise gider, polis öpüşür barışırsınız diye kadını geri yollar ve cinayet işlenir.

polis tabi bir araç, teşkilatı şekillendiren devlet. devletin kişiler için var olması yerine kişilerin devlet için var olması görüşünün baskın olması bireyi yok edip bütün bu yapıyı oluşturuyor.

olayı ses kalitesidir, arayüzü de rakiplerine göre üstün.

ama kulaklığı bir takıp bir çıkardığım için farkettiğim ve çok sinir eden bir özelliği var. aygıt tanıma konusunda biraz mal bir program. çıkışı kulaklıktan ver diye seçmenize rağmen sesi hoparlöre yollar. programı kapatıp açınca düzelir.

mavinin en kötü tonudur. çarşamba sabahı göreceğiz tekrar.

suikastçi

800 yıldır başkanı olduğu jedi tapınağına birkaç tane psikolog koysaydı, anakin gibi jediların karanlık tarafa geçmesini engelleyebilirdi. duyguları yok saymayla bu işler olmuyor yoda efendi aklı ehlileştirmek gerekiyor. bunu en iyi yapanlar star trek'teki vulcanlılar mesela.

edit: cümle yarım kalmış düzelttim.

daha da ayrıntıya girilirse, okullarda sünni hanefi islamın bakış açısıyla öğretilir islam. diğerleri tabii ki gerçek islam değil.

farklı yazım sayısının da üstünlüğü bakımından bu olayın şampiyonu egzoz olur.

bu ülkede en çok kazanan ve en çok iş yapan meslekler dini kullanırlar... de eki ise ayrı değil bitişik yazılır.