confessions

sadist penguen

Yazar  · 2 Eylül 2017 Cumartesi

  1. toplam giri 25
  2. takipçi 1
  3. puan 309

burjuvaziye ihtiyacımız olmadığı gerçeği

sadist penguen
özellikle türkiye'nin vizyonsuz ve dünyada görebileceğiniz en gerici burjuvazisi için geçerli durum.

*kendi çıkarıları için eğitim sistemi ile kafalarına göre oynamaları.
-milyonlarca genci acımasızca rekabet haline sokup ailelerinin övgü yada utanç malzemesi haline getirmesini sağlamak.
-açtıkları dershane yada her ne şekilde adlandırılıyorsa başarılı olmak, diğerlerinin önüne geçmek için o kurumlara tonla para gömmemizi sağlamak için bize bunu zorunlu kılan politikalara finansman sağlamaları(özellikle cemaatler).
-özel üniversiteler açarak, devlet üniversitelerindeki kaliteli hocaları kendi üniversitelerine çekerek, kendi asalak veletlerine iyi bir eğitim ortamı sağlamaları.
-bunun yanında birçok insanın ilgisini çeken bu hocalardan eğitim almak isteyen insanlara bu hocalardan gelecek eğitimi para karşılığı satarak eğitimi bir ticarete dönüştürmeyi başarmaları.
-ancak parası olamayan insanlar, ortalama üstü bir devlet üniversitesini kazandığında eski eğitim kalitesinin çoğunun burjuvazi tarafından çalındığının farkında olacaklar. eski köklü üniversitelerini bazıları sadece isim olarak kalmış olacak.

*ülkenin bağımsız olarak kendi üretebileceği alanlara yatırım yapmaktan çok kâr getirebilecek alanlara odaklanmaları.
-inşaat sektörü: ülkemizin her yerlerine bina dikmelerini en önemli sebebi tabii ki kâr. burjuvazi ve hükümetleri, türkiye ekonomisini neredeyse tamamını inşaat sektörüne endeksli hale getirdi. tipik arap kafası olarak bilirsiniz ki onlarda çöle bina dikmeyi severler. böyle güzel güzel isimler bulurlar brooklyn mi dersiniz emar mı dersiniz artık iğreniyorum. milliyetçiler bunlara hiç ses çıkarmaz ama biz bu tür iğrenç yabancı isimlerin ülkemizde bulunmasına karşıyız. tamamen.
-her yere beton dikilip yeşilin darmadağan edilmesi. insanların dışarıda nefes almak yerine avm'lerde aptal aptal yabancı mağazalarda alışveriş manyaklığına teşvik edilmesi.
-istanbul'un içinin dışına taşması. yerel-yabancı burjuvazi ve hükümetleri daha çok kâr elde edebilmek için, bazıları taşımacılık masraflarından kurtulmak için diğerleri de buraya iş için gelen insanlara daha fazla borç altında bırakarak bu kadar yaptıkları binaları birilerine satabilmek için istanbul patlıyor. her şey kâr.

*işçi ve emek düşmanı olmaları.
-zaten en temel sorunlardan biri burjuvazi bizi yani çalışan ve gelecekte çalışacak olan insanları olabildiğince sömürmeye çalışır.
-esnek çalışma saatleri altından günde 8 saat olan çalışma süremizi olabildiğince arttırmaya çalışır.
-kontrata hep işçi düşmanı maddeler koyarlar ve bize dayatırlar. milyonlarca işsiz olduğu şu ülkede başka şansımızı olmadığından kabul etmek zorunda kalabiliriz. işten atıldık mı bizim yerimize çok kolay başkalarını bulabilir.
-kafka'nın böceği gibi yollarda böcek oluruz. her sabah uyan, yola çık, işe git ve eve dön. şanssız olan çoğumuz gibi metrobüslerde, metrolarda saatlerce yol geçiren kafkanın böceğinden farkımızı kalmaz. etrafınıza bakın her yer böcek dolu. toplumsal baskından dolayı, ailesine utanç kaynağı olmamak, patronunu kızdırmamak ve en önemlisi aç kalmamak için böcekleşen insanlarla dolu... özellikle o istanbul metrobüsleri...

*açgözlü olmak, hırslı olmak ve rekabetçi olmak ruh hallerinin övülesi, yüceltilesi erdemler olmasını sağlamaları.
-saçmalık değil mi? her insan böyle değildir, örneğin ben. ama bu özelliklere sahip olan insanlar bu sistemde daha zengin olabilir ama mutlu olur mu bilmem.
-bu özellikle sahip değilseniz zaten sistem birçok yerde bu özellikleri size dayatacaktır, sizi değiştirecektir bunu çok kez deneyecektir. örneğin okul sınavları. basit bir denklem. eğer başarılı olmak istiyorsan(toplum tarafından kabul görmek), zengin olmak istiyorsan(aç kalmamak ve daha çok tüketebilmek) ve mutlu olmak istiyorsan(kadınları-erkekleri etkilemek ve iyi bir gelecek sahibi olmak) başta sınıfındakileri sonra da türkiye genelinde birçok insanı yenmelisin, onları geçmelisin. bunun şirket içinde de benzer denklemini kurabiliriz. dediğim gibi bunu teşvik eder bize sistem. bu ruh hallerine sahip olan insanların elbette hepsi aynı olmaz. çok aşırı derecede bu düşüncelerin etkisinde olan insanlar olduğu gibi daha düşük dozda da bu düşüncelerle harekete edebilirsiniz. bu içinizdeki insanın sisteme ne kadar uyumlu olduğuna göre değişir. ben ayak uyduramadım ve belki çoğu insana göre başarısız biri oldum.

*yer altı ve yer üstü kaynaklarının ve ayrıca üretilen malları kendisi üretmiş gibi onlara sahip olma hakkını kendinde gören asalaklar olmaları.
-linyit ocakları, kömür ocakları vb. sürüyle maden ocağının sahipleri var. kiminmiş, ne ara onların olmuş bu topraklar bizim değil mi? kurtuluş savaşı ile kazandık. sonra birileri çıkıp bunları benim diyor saçmalık. hırsızlık yapmışlar biz fark etmeden geri almamız gerekmiyor mu onları?
-çiftçi üretiyor. çok şey üretiyor. fındık, badem, bal, kayısı, üzüm oooo daha neler neler. ama bunları kendisi satamıyor. çünkü burjuvazi öyle bir düzen kurmuşki üreten bu aracılara para yedirmeden tüm ülke pazarına gönderecek elemanlarla ilişki kuramıyor. tek şansları kooperatifleri de burjuvazi tarafından engellenmeye çalışılıyor. kilosu 5tl fındık geliyor bize 40tl. aracı tonla kâr ediyor. tonla ama önce emeği veren o malı üretmek için zamanını harcayan insan ne elde ediyor? hayatını geçindirebilecek kadar para. saolsun onu veriyorlar şükür mü edelim? hayır!! zaten hayatta kalsın ki ondan daha da süre boyunca yararlansın alsın fındığını ondan koysun kârını satmaya devam etsin. sakın ölmesi! ölürse kâr edeceği sırtından geçinceği bir emekçiyi daha kaybetmiş olur! bunun gibi tonla şey var fındık yerine ne koyarsanız koyun. bunların alayı da türk aracı da türk, emekçi de türk. türk türk'ü sömürüyor! yabancı bile değil! nerede la bu milliyetçiler. bu konularda göremiyorum hiç! varsa yoksa zenginlere tapar, iyi eğitimli elitlere methiyeler düzerler. celal şengör hoca çok yaşa! eskisi gibi iyice köle bir serf olsak toprak ağaları bizi sömürse daha iyi kendisi aristokrat zaten taparız ona!

*insan hayatı, burjuvazi ve hükümetleri için eğer nüfusun ve işsizlik oranın yüksekse düşünülecek en son şeylerden olması.
-maden ocakları özelleştirilsin o kadar ama o kâr hırsından azıcık para ayırıp insanların hayatlarını kurtarabilecek olan önlemler almasın. sonra deriz bizim türk zenginler iyidir ya asıl yabancılar kötü! türk türk'ü öldürür mü hiç! türk'ün türkten başka dostu yok!
-inşaatlarda tonla insan ölüyor, tonla insan! önlem dersen hiç yok. öldü mü bulursun yerine van'dan gelmiş başka bir eleman. o da ölür hakkari'den bulursun.
-hastaneler ücretsiz gözüktüğüne bakmayın yüzlerce insan ilaç parasını bulamıyor bu ülkede! neyin ücretsizliğinden bahsediyorsunuz! her yer olmuş özel hastane, zenginler özel hastanede rahat rahat ameliyat olurken, devlet hastaneleri özel hastanelerle rekabet edemeyecek kadar yavaş kalıyor. eşitsizliğin bu kadarı! vizyonsuzluk burjuvazimiz pis devlet hastanelerini kendisine uygun bulmayıp, almanya'da bile olmayan özel hastane sistemini ülkemize getirmiş.

daha tonla şeyler yazılır burjuvazinin iğrençlikleri hakkında ama şu an için benden bu kadar siz de bu yazıya başka şeyler ekleyebilirsiniz. tam bağımsız, patronsuz, burjuvazisiz bir türkiye olduğumuzda her kadından, her işsizden ülkemize yarar sağlayabildiğimizde, beton dikmek yerine manisa'ya şirketler, elazığ'ya fabrikalar kurduğumuzda, yurtdışından aldığımız ama çok rahat ülkemizde üretebileceğimiz malları üretmeye başladığımızda, çalışan insanlar üzerinde yükselen bir ülke kurduğumuzun kanıtı olacaktır.

enver aysever

sadist penguen
sol cenah tarafında çok öne çıkarılmamasını dilediğim kişi. düşünce olarak benzesek bile konuşmalarını itici buluyorum ayrıca elbette benden fazla olsa da diğer takip ettiğim insanlara nazaran entelektüel seviyesinin az olduğunu düşünüyorum.

aykırı sorular programlarının birçoğunda programın formatından çok kendi konuşma şekli ve takındığı tavır beni sinir etmiştir. bu adam hiçbir parti ile kanka olamayıp tkp ile flörtleşmeye başladığında "yapma ya! beni tkp'den soğutur bu" diye içimden geçirdiğim çok oldu.

japonca

sadist penguen
akademik olarak tartışmalar sürmesine rağmen şu an türkçe ile aynı dil ailesinde kabul edilen ilginç ve eğlenceli dil. sözdizim olarak ural-altay dil ailesi ile birçok benzerlik gösteriyor. örneğin cümlelerin öğelerini dilimizdeki gibi farklı sıralarda koyarak anlamlı cümleler oluşturabiliyoruz. zaman ekleri aynı dilimizdeki gibi sondan eklemeli. fiil+mashita, fiil+deimasu, fiil+masu sırasıyla geçmiş, şimdiki, gelecek zaman. bunun dışında birçok benzer özelliğimiz bulunmakta ama aklıma gelenler şimdilik bunlar.

en büyük farklardan birine gelelim alfabe. japonca'da üç alfabe bulunmakta katakana, hiragana ve kanji. kanji japonların çinlilerin şekillerden oluşan alfabesini kendilerine uyarlamasıyla ortaya çıkmış bir alfabe. çindekine nazaran çok daha az olmasına rağmen en azından 2000 tanecik temel olan kanjiyi öğrenmek japonca biliyorum diyebilmek için lazım olan olan şeylerden biri. katakana ve hiragana'yı ise kırk sekizer harften oluşan alfabeler olarak düşünebilirsiniz. hiragana japonların kendi kelimelerini ve kanjiler arasındaki bağlaçları yazmada, katakana ise yabancı kelimeleri yazarken kendi dillerine uyarlamak için kullandıkları alfabe. örneğin black lagoon gibi ingilizce bir kelimeyi japoncaya uyarlarken katakana harfleri kullanılır. katakanadaki harflerle bu "burakku raguun" şeklinde okunur. ek bilgi olarak japonca'da "n" dışında hiçbir kelime sessiz harfle bitmez ve japonlar "L" sesini çıkaramadığı için yabancı kelimelerde kullanılan "L" sesi genellikle "r" sesine dönüşür. lagoon'un raguun'a dönüşmesi gibi.

japonca öğrenmek isteyen için kana ezberlemek kanji alfabesine göre çok daha kolay tabii. örneğin ben, telefona indirdiğim bir uygulama ile kana(katakana ve hiragana) okumayı çok rahatlıkla öğrendim. ancak sadece okumayı. iş yazmaya gelince birçok şekli hatırlamakta zorlanıyorum bu nedenle harfleri tam randımanlı bilmiş sayılmam. uygulamada seni okuma dışında yazmaya zorlayacak bir seçenek olmadığı için bunun dışında sizin pratik yapmanız şart.

türkiye komünist partisi

sadist penguen
"onlar göğsüne vahdettini taksın, bizler mustafa kemali takalım" bu sözleriyle gerçekten tam bir marksist gibi düşündüklerini bize kanıtlamış olan partidir. vahdettin gibi gericiyi sahiplenen birçokları varken kendileri mustafa kemal atatürk gibi toplumu birçok yönden ileriye taşımış ve aydınlatmış bir lideri kendilerine öncü edinmişlerdir. diğer birçok kendilerine marksist diyen oluşumların mustafa kemal düşmanlığı yapmaya çalışırken "kürt milliyetçileri" ile aynı safa düşmüş olmaları, milliyetçiliğin işçilerin birleşmesi önünde bir engel olarak gören marksistlerin tarihinde bir kara leke olarak görünmelidir. marksizmin tarihsel hareketini ortodoks yada sekter olsa bile diğerleri gibi birilerini kucağına oturmadan layığıyla devam ettiren tkp, türkiye'nin 1920'den beri süregelen komünist hareketini devam ettirebilecek yegane partidir. bunun en önemli nedeni diğer 1920'de kurulan tkp'yi sahiplenenlere nazaran genç ve dinamik bir oluşumdur altmışından sonra gözünü tekrar açan baston beyinliler gibi değil.

tkp'nin aldığı eleştiri oklarında eylemler, dergi dağıtımında, afiş asımında polis'e uymak, devlet'in istediğini yapmak gibi şeyler bulunmakta. bunu dile getiren insanlar şunun farkında değil: tkp'nin türkiye'nin batısında birçok öğrenciye hatta ve hatta birçok plaza emekçisine ulaşabilmiş olan bir oluşum olması. işçilerin zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur sözünü hatırlayın. maalesef zaman değişti bu herkes için geçerli değil ancak mücadeleyi her hangi bir hukuki problemlerle karşılaşmadan devam ettirmek isteyen birçok öğrenci partinin bu tutumunu beğeniyor. ancak partinin asıl amacını unutmadan; hükümetlerin izin verdiği sınırlarda olabildiğince örgütlenmek ve insanları partide dayanışma içerisinde sokmak. bunun sonucunda daha güçlenip sesini daha fazla duyurabilme. bunu zamanlar başardılar ama herkese ulaşabilecek kadar değil. hala ulaşamadığı kendilerini tanımayan chp seçmenleri ve siyasetten soğutulmuş apolitik insanlar var. o insanları sürekli saldırgan bir tavır sergileyen gücü belli olan sadece masturbasyon amaçlı çevreye zarar veren oluşumların içine çekemessin. akıllı düşünmek gerekir, onun için insanları politize etmenin yöntemlerini tek bir yönde aramamak bu partinin amacı olmak zorunda.

bütün ideolojilerin cahili vardır

sadist penguen
bertrand russell'in bir sözünü akıllara getirir: “düşüncelerim için ölmeyi göze almam; çünkü yanılıyor olabilirim.” ve bunun daha kötüsü olarak da başkası tarafından empoze edilen düşünceler için ölen kimseler. ama o kimseler bilmez ki kendisi düşünmemiştir onu, özgürlük için mücadele ettiğini sanır bunun için ölmeyi bile göze alır ama farkında bile değildir köleliğinin.

penguen

sadist penguen
antarktika'nın güney bölgelerinden selamımı yolladığım kardeşim. düşman sınıfın devletlerinin bizim birliğimizi yok etme çalışmalarına rağmen bir gün buzulları ortak düşmanlarımıza karşı korumak için hareket edeceğimizi biliyorum.

not: mesajına cevap veremiyorum sözlük bozuk sanırım.
1

çin cumhuriyeti

sadist penguen
tarihsel olarak 'milliyetçi çin' olarak anıldığı da olur. çin iç savaşı sırasında komünistlerle mücadele eden kuomintang adlı milliyetçi partinin savaşı kaybettikten sonra tayvan adasına yerleşmesiyle kurulmuştur. uzun süre tek parti yönetiminde kalan ülke güney kore, singapur ve hong-kong gibi yüksek büyüme oranlarıyla bugün asya'da görece refaha sahip bir ülke konumundadır.

htc, msi, benq, acer, asus gibi popüler markaların çıkış yuvasıdır.